1 |
care |
umursamak |
v. |
|
- I fear that the Commission could not care less whether Euronews fails.
- Korkarım ki Komisyon Euronews'un başarısız olmasını zerre kadar umursamıyor.
- The mortals who infest this world care nothing for its beauty.
- Bu dünyayı istila eden ölümlüler onun güzelliğini hiç umursamıyor.
- If you're asking me for permission to fast, I don't care.
- Eğer benden oruç tutmak için izin istiyorsan, hiç umursamıyorum.
- The mortals who infest this world care nothing for its beauty.
- Bu dünyayı istila eden ölümlüler onun güzelliğini umursamıyor.
- You never cared what happened to me before.
- Daha önce bana ne olduğunu hiç umursamadın.
- Would Tom care if Mary didn't do that?
- Mary bunu yapmasaydı Tom umursar mıydı?
- I don't care much for it.
- Onu çok da umursamıyorum.
- I wouldn't care.
- Umursamazdım.
- Tom seems to care.
- Tom umursuyor gibi görünüyor.
- I didn't care what happened.
- Neler olduğunu umursamadım.
- I care for no man on earth, and no man on earth cares for me.
- Dünyadaki hiç kimseyi umursamıyorum ve dünyadaki hiç kimse de beni umursamıyor.
- I can't care anymore.
- Artık umursamıyorum.
- Tom doesn't care what Mary thinks.
- Tom, Mary'nin ne düşündüğünü umursamıyor.
- I don't really care where Tom has been.
- Tom'un nerede olduğunu gerçekten umursamıyorum.
- Do you think Tom would care if Mary didn't do that?
- Mary'nin bunu yapıp yapmadığını Tom'un umursayacağını mı düşünüyorsun?
- Tom said he didn't care whether Mary stayed or not.
- Tom, Mary'nin kalıp kalmamasını umursamadığını söyledi.
- Would Tom care if Mary didn't do that?
- Mary onu yapmasa Tom bunu umursar mı?
- Am I the only one who cares?
- Tek umursayan ben miyim?
- Tom isn't going to care.
- Tom umursamayacak.
- Tom doesn't care what Mary does or doesn't do.
- Tom, Mary'nin ne yaptığını ya da yapmadığını umursamaz.
- Why should we care what happens after we are dead?
- Öldükten sonra ne olacağını neden umursayalım ki?
- Tom doesn't care whether we help him or not.
- Tom ona yardım edip etmememizi umursamıyor.
- Do you really care why I quit smoking?
- Sigarayı neden bıraktığımı gerçekten umursuyor musun?
- No one cares what he thinks.
- Kimse onun ne düşündüğünü umursamıyor.
- I didn't care.
- Umursamadım.
- He doesn't care much for baseball.
- Beyzbolu pek umursamıyor.
- Sami didn't care who was watching.
- Sami kimin izlediğini umursamıyordu.
- Does anybody really care?
- Kimse gerçekten umursuyor mu?
- Why do you even care?
- Neden umursuyorsun ki?
- Tom didn't seem to care that Mary hated him.
- Tom, Mary'nin ondan nefret etmesini umursuyor gibi değildi.
- Tom said he doesn't care at all.
- Tom hiç umursamadığını söyledi.
- Tom didn't even care.
- Tom umursamadı bile.
- He doesn't care much for baseball.
- Beyzbolu fazla umursamaz.
- Tom said he didn't care whether Mary did that or not.
- Tom, Mary'nin bunu yapıp yapmamasını umursamadığını söyledi.
- Nobody cares why Tom is a vegetarian.
- Kimse Tom'un neden vejetaryen olduğunu umursamıyor.
- Do you care what other people think about us?
- Diğer insanların bizim hakkımızda ne düşündüğünü umursuyor musun?
- Why would Tom care?
- Tom neden umursasın ki?
- Did anyone care?
- Kimse umursadı mı?
- Do I look like I care?
- Umursuyor gibi mi görünüyorum?
- You don't seem to care anymore.
- Artık umursamıyor gibisin.
- Tom doesn't care whether Mary stays or goes.
- Tom, Mary'nin kalmasını ya da gitmesini umursamıyor.
- I think you're the only one who cares.
- Bence umursayan tek kişi sensin.
- Tom didn't seem to care that nobody seemed to like him.
- Tom kimsenin onu sevmiyor gibi görünmesini umursuyor gibi görünmüyordu.
- Tom doesn't really care what Mary wants.
- Tom, Mary'nin ne istediğini umursamıyor.
- Tom doesn't really care what I think.
- Tom benim ne düşündüğümü umursamıyor.
- We don't really care what happens.
- Olanları pek umursadığımız yok.
- You said you didn't care.
- Umursamadığını söyledin.
- Tom said Mary didn't care what we did.
- Tom, Mary'nin ne yaptığımızı umursamadığını söyledi.
- Do you think anyone would care if Tom didn't do that?
- Eğer Tom onu yapmazsa herhangi birinin umursayacağını düşünüyor musun?
- Tom knows that I don't care what happens.
- Tom, ne olduğunu umursamadığımı biliyor.
- It seems that the rich part of humanity doesn't care much for the problems of the poor part.
- Görünüşe göre insanlığın zengin kesimi fakir kesiminin sorunlarını pek umursamıyor.
- We don't care.
- Umursamayız.
- Why does anyone care?
- Neden kimse umursamıyor?
- I think you're the only one who cares.
- Sanırım umursayan tek kişisin.
- Tom pretended that he didn't care that Mary was going out with John.
- Tom, Mary'nin John ile çıkmasını umursamıyormuş gibi davrandı.
- I need to know that somebody cares.
- Birinin umursadığını bilmek istiyorum.
- Nobody will care.
- Kimse umursamaz.
- Tom pretends that he just doesn't care.
- Tom umursamıyormuş gibi davranıyor.
- Most of them just don't care.
- Onların çoğu sadece umursamıyor.
- Does anyone care?
- Umursayan var mı?
- Tom doesn't seem to care one way or the other.
- Tom öyle ya da böyle umursamıyor gibi görünüyor.
- Why should I care what Tom thinks?
- Tom'un ne düşündüğünü neden umursayayım?
- Tom didn't seem to care that Mary didn't want him to be there.
- Tom, Mary'nin onun orada olmasını istemeyişini umursuyor gibi görünmüyordu.
- Why should we care?
- Neden umursayalım ki?
- I couldn't care less.
- Daha az umursayamazdım.
- Tom cared.
- Tom umursuyordu.
- Why does Tom care?
- Tom neden umursuyor?
- Tom is acting like he doesn't care.
- Tom umursamıyormuş gibi davranıyor.
- I don't care for that sort of thing.
- O tür bir şeyi umursamam.
- Tom couldn't care less what Mary thinks.
- Tom, Mary'nin ne düşündüğünü daha az umursayamazdı.
- Tom didn't even care that I was late.
- Tom geç kaldığımı umursamadı bile.
- Tom didn't seem to care that nobody seemed to like him.
- Tom kimsenin onu sevmiyor görünmesini umursuyor gibi değildi.
- You don't care, do you?
- Umursamıyorsun, değil mi?
- I don't think he cares.
- Umursadığını sanmıyorum.
- I believe you do care.
- Umursadığınıza inanıyorum.
- Tom and Mary don't care what other people say about them.
- Tom ve Mary başkalarının onlar hakkında ne dediğini umursamazlar.
- Tom doesn't seem to care anymore.
- Tom artık umursuyor gibi görünmüyor.
- Tom doesn't care who wins.
- Tom kimin kazanacağını umursamıyor.
- Sami didn't care who was watching.
- Sami'nin kimin izlediğini umursamıyordu.
- Does anyone here really care what Tom thinks?
- Burada Tom'un ne düşündüğünü gerçekten umursayan var mı?
- Tom knows that I don't care.
- Tom umursamadığımı biliyor.
- They don't care.
- Umursamadılar.
- Tom doesn't care whether Mary does her homework or not.
- Tom, Mary'nin ev ödevini yapıp yapmadığını umursamaz.
- Tom is acting like he doesn't care.
- Tom umursamıyor gibi davranıyor.
- No one cared.
- Kimse umursamadı.
- Tom doesn't care why Mary did that.
- Tom, Mary'nin bunu neden yaptığını umursamıyor.
- Does anyone really care?
- Gerçekten umursayan var mı?
- Mary scarcely seems to care for me, does she?
- Mary, beni pek umursamıyor gibi görünüyor, değil mi?
- Tom said he didn't really care.
- Tom gerçekten umursamadığını söyledi.
- Tom doesn't seem to care one way or the other.
- Tom şu ya da bu şekilde umursuyor gibi görünmüyor.
- No one cares what I think.
- Kimse benim ne düşündüğümü umursamıyor.
- He doesn't care.
- Umursamıyor.
- Would anyone care if we didn't do that?
- Eğer onu yapmasak biri umursar mı?
- Tom didn't seem to care.
- Tom umursuyor gibi görünmüyordu.
- Tom says he doesn't care at all.
- Tom hiç umursamadığını söylüyor.
- I don't care what they think.
- Ne düşündüklerini umursamıyorum.
- I didn't know you still cared.
- Ben senin hâlâ umursadığını bilmiyordum.
- Will anyone care if Tom does that?
- Tom onu yaparsa kimse umursar mı?
- My physics teacher doesn't care if I skip classes.
- Fizik öğretmenim dersleri asmamı umursamaz.
- I didn't care what it was.
- Onun ne olduğunu umursamadım.
- Why should you care?
- Neden umursuyorsun ki?
- Do you care what other people think about you?
- Diğer insanların senin hakkında ne düşündüğünü umursar mısın?
- Do you still care?
- Hâlâ umursuyor musun?
- Tom didn't care how it got done as long as it got done.
- Tom iş yapıldığı sürece nasıl yapıldığını umursamazdı.
- Will anyone care if Tom does that?
- Tom bunu yaparsa kimse umursar mı?
- I really do care.
- Gerçekten umursuyorum.
- You said you didn't care.
- Umursamadığını söylemiştin.
- Sue has a big bottom, but she doesn't care.
- Sue'nun büyük bir poposu var ama o umursamıyor.
- I've never cared for Tom.
- Tom'u hiç umursamadım.
- I don't think she cares very much.
- Çok fazla umursadığını sanmıyorum.
- It's not that I don't care, I just don't care as much as you do.
- Umursamadığımdan değil, sadece senin kadar umursamıyorum.
- Tom didn't care who helped him, as long as somebody did.
- Tom kimin yardım ettiğini umursamadı, yeter ki biri yardım etsin.
- Do you really care what happens?
- Gerçekten ne olduğunu umursuyor musun?
- Tom doesn't care whether Mary stays or goes.
- Mary kalsa da gitse de Tom umursamıyor.
- I don't think Tom cared.
- Tom'un umursadığını sanmıyorum.
- Tom doesn't care.
- Tom umursamıyor.
- Tom didn't care.
- Tom umursamadı.
- Stop pretending that you care.
- Sanki umursuyormuşsun gibi davranmayı bırak.
- Do you care what other people think?
- Diğer insanların ne düşündüğünü umursuyor musun?
- I used to think no one cared.
- Eskiden kimsenin umursamadığını düşünürdüm.
- Tom doesn't care how Mary dresses.
- Tom, Mary'nin nasıl giyindiğini umursamıyor.
- Do they really care?
- Onlar gerçekten umursuyor mu?
- Tom didn't care anymore what happened to Mary.
- Tom Mary'ye ne olduğunu artık umursamıyordu.
- He cares little for my advice.
- O benim tavsiyemi biraz umursar.
- You don't seem to care anymore.
- Artık umursuyor gibi görünmüyorsun.
- Tom doesn't care what I'm doing.
- Tom ne yaptığımı umursamıyor.
- Most of them just don't care.
- Çoğu umursamıyor.
- Why should we care what Tom thinks?
- Tom'un ne düşündüğünü neden umursayalım?
- Tom told me that he doesn't really care what happens.
- Tom ne olduğunu gerçekten umursamadığını bana söyledi.
- Women didn't care for him.
- Kadınlar onu umursamadı.
- Why don't you care?
- Niçin umursamıyorsun?
- I wouldn't care if Tom did that.
- Eğer Tom bunu yapsaydı umursamazdım.
- Tom doesn't care what Mary does.
- Tom Mary'nin yaptığını umursamıyor.
- Why should I care?
- Neden umursayayım ki?
- Why should I care what Tom does?
- Tom'un ne yaptığını neden umursayayım?
- He doesn't seem to care.
- O umursuyor gibi görünmüyor.
- Tom doesn't care what Mary does.
- Tom, Mary'nin ne yaptığını umursamıyor.
- They don't care.
- Onlar umursamazlar.
- I think Tom didn't care.
- Bence Tom umursamadı.
- Tom doesn't care what Mary says.
- Tom Mary'nin söylediklerini umursamıyor.
- Tom didn't care anymore what happened to Mary.
- Tom artık Mary'ye ne olduğunu umursamıyordu.
- They won't care.
- Umursamayacaklar.
- I don't care what other people think of me.
- Diğer kişilerin hakkımda düşündüklerini umursamam.
- My other grandma didn't know or didn't care how to cook.
- Diğer büyükannem yemek yapmayı bilmezdi ya da umursamazdı.
- Tom told me he doesn't care whether you like him or not.
- Tom bana senin onu sevip sevmemeni umursamadığını söyledi.
- Tom doesn't care for ice cream.
- Tom dondurmayı umursamaz.
- Do you care what it was?
- Onun ne olduğunu umursuyor musun?
- Why should I even care?
- Neden umursayayım ki?
- Tom doesn't care what happens.
- Tom ne olduğunu umursamıyor.
- Tom won't care what we say.
- Tom ne dediğimizi umursamaz.
- I guess you don't really care.
- Sanırım gerçekten umursamıyorsun.
- Tom didn't care how it got done as long as it got done.
- Tom nasıl yapıldığını umursamadı, yeter ki yapılsın.
- Since when do you care what anybody else thinks?
- Ne zamandan beri başkalarının ne düşündüğünü umursuyorsun?
- Tom didn't care what Mary did.
- Tom, Mary'nin ne yaptığını umursamadı.
- Why do you care what other people think?
- Diğer insanların ne düşündüğünü neden umursuyorsun?
- I don't care much for Tom.
- Tom'u pek umursamıyorum.
- Tom didn't care whether he made a noise or not.
- Tom gürültü yapıp yapmadığını umursamadı.
- They don't really care, do they?
- Gerçekten umursamıyorlar, değil mi?
- I don't think Tom cares.
- Tom'un umursadığını sanmıyorum.
- She cares a lot about her personal appearance.
- O kişisel görünüşünü çok umursar.
- Tom said he didn't care whether we did that or not.
- Tom bunu yapıp yapmamamızı umursamadığını söyledi.
- Tom doesn't care who Mary goes out with.
- Tom, Mary'nin kiminle çıktığını umursamaz.
- Tom doesn't care for Japanese food.
- Tom Japon yemeklerini umursamıyor.
- I don't care at all.
- Hiç umursamıyorum.
- Why would anyone care?
- Neden kimse umursasın ki?
- You don't seem to care.
- Umursuyor gibi görünmüyorsun.
- Tom doesn't care whether Mary stays or goes.
- Tom Mary'nin kalmasını ya da gitmesini umursamıyor.
- Tom didn't care whether Mary liked him or not.
- Tom, Mary'nin ondan hoşlanıp hoşlanmadığını umursamadı.
- Tom doesn't care anymore.
- Tom artık umursamıyor.
- Tom doesn't care what Mary says.
- Tom, Mary'nin ne dediğini umursamıyor.
- Since when do you care what happens to your grandfather's house?
- Ne zamandan beri büyükbabanın evine ne olduğunu umursuyorsun?
- Tom pretended not to care.
- Tom umursamıyor gibi yaptı.
- Tom told me he doesn't care whether you like him or not.
- Tom bana ondan hoşlanıp hoşlanmadığını umursamadığını söyledi.
- Tom wouldn't care.
- Tom umursamazdı.
- Don't act like you don't care.
- Umursamıyormuş gibi davranma.
- Tom doesn't care what people think about him.
- Tom insanların onun hakkında ne düşündüğünü umursamıyor.
- Why do you care?
- Neden umursuyorsun ki?
- I didn't care what I had to do.
- Ne yapmak zorunda olduğumu umursamadım.
- They won't care.
- Onlar umursamayacak.
- Why don't you care?
- Neden umursamıyorsun?
- No one cares what you think.
- Kimse senin ne düşündüğünü umursamıyor.
- When he lost his watch he didn't seem to care.
- O, saatini kaybettiğinde umursamış gibi görünmüyordu.
- Tom doesn't really care what I think.
- Tom gerçekten ne düşündüğümü umursamıyor.
- Do you think I don't care?
- Umursamadığımı mı sanıyorsun?
- Tom tells me he doesn't care whether you like it or not.
- Tom bana onu sevip sevmediğini umursamadığını söylüyor.
- Tom didn't care to stay.
- Tom kalmayı umursamadı.
- Tom knows that I don't care what happens.
- Tom ne olduğunu umursamadığımı biliyor.
- Why should I care why Tom did that?
- Tom'un bunu neden yaptığını neden umursayayım?
- I really didn't care.
- Gerçekten umursamadım.
- Tom pretended that he didn't care.
- Tom umursamıyormuş gibi davrandı.
- Tom doesn't care whether we stay or not.
- Tom kalıp kalmayacağımızı umursamıyor.
- Do you really think I care?
- Gerçekten umursadığımı mı düşünüyorsun?
- I really do care.
- Ben gerçekten umursuyorum.
- Tom doesn't care who won.
- Tom kimin kazandığını umursamadı.
- Nobody cares for me.
- Kimse beni umursamıyor.
- I really didn't care, you know?
- Gerçekten umursamadım, biliyor musun?
- It seems that the rich part of humanity doesn't care much for the problems of the poor part.
- Öyle görünüyor ki, insanlığın zengin kısmı, fakir kısmın problemlerini çok umursamıyor.
- My physics teacher doesn't care if I skip classes.
- Fizik öğretmenim dersleri asmamı umursamıyor.
- Tom never cared much for me.
- Tom beni hiç umursamadı.
- Tom doesn't care what happens.
- Tom ne olacağını umursamaz.
- Nobody cares when Tom says he's leaving.
- Tom gideceğini söylediğinde kimse umursamıyor.
- No one cares.
- Hiç kimse umursamıyor.
- Tom didn't care if he won or not.
- Tom kazanıp kazanmadığını umursamadı.
- Tom is probably the only person in the world who cares if I'm alive or dead.
- Muhtemelen dünyada ölü ya da diri olmamı umursayan tek kişi Tom'dur.
- Tom would care.
- Tom umursardı.
- Tom didn't seem to care that Mary didn't like him.
- Tom, Mary'nin ondan hoşlanmamasını umursuyor gibi değildi.
- She acted as if she didn't care what happened.
- O, ne olduğunu umursamıyormuş gibi davrandı.
- I used to think no one cared.
- Kimsenin umursamadığını düşünürdüm.
- Tom didn't know Mary cared.
- Tom, Mary'nin umursadığını bilmiyordu.
- Tom doesn't really care how you do that.
- Tom bunu nasıl yaptığınızı umursamıyor.
- Most people really don't care.
- Çoğu insan gerçekten umursamaz.
- No one would've cared.
- Kimse umursamazdı.
- No one cared.
- Hiç kimse umursamadı.
- Tom won't care what we think.
- Tom bizim ne düşündüğümüzü umursamayacak.
- Do you care?
- Umursuyor musun?
- Tom said that he doesn't care what other people think of him.
- Tom, diğer insanların kendisi hakkında ne düşündüğünü umursamadığını söyledi.
- I didn't care anymore.
- Artık umursamıyordum.
- Tom doesn't care how much money Mary has.
- Tom, Mary'nin ne kadar parası olduğunu umursamıyor.
- Tom doesn't care, does he?
- Tom umursamıyor, değil mi?
- Why do they care?
- Neden umursuyorlar?
- Nobody cares who you are.
- Kimse senin kim olduğunu umursamıyor.
- He doesn't even care that I'm here.
- Benim burada olduğumu bile umursamıyor.
- Most people in Boston don't really care what happens.
- Boston'daki çoğu insan, gerçekten olanları umursamıyor.
- He doesn't care if his car is dirty.
- Arabasının kirli olmasını umursamaz.
- They seem to care.
- Umursuyor gibi görünüyorlar.
- Do you care what other people think about us?
- Başkalarının hakkımızda ne düşündüğünü umursuyor musun?
- Why do you care?
- Neden umursuyorsun?
- Does Tom really care what happens?
- Tom ne olacağını gerçekten umursuyor mu?
- I don't care to have coffee after breakfast.
- Kahvaltıdan sonra kahveyi umursamam.
- Tom doesn't care what happens tomorrow.
- Tom yarın ne olacağını umursamıyor.
- Tom said he didn't care whether we helped him or not.
- Tom ona yardım edip etmememizi umursamadığını söyledi.
- Don't you care what happens?
- Ne olduğunu umursamıyor musun?
- Tom doesn't care what we do.
- Tom ne yaptığımızı umursamıyor.
- Tom doesn't care what happens to his old car.
- Tom eski arabasına ne olacağını umursamıyor.
- He cares for nobody but himself.
- Kendinden başka kimseyi umursamıyor.
- Tell me why you care.
- Bana neden umursadığını söyle.
- Tom acted as if he didn't care.
- Tom umursamıyormuş gibi davrandı.
- I don't care what you thought.
- Senin ne düşündüğünü umursamıyorum.
- Tom doesn't really care what Mary does.
- Tom, Mary'nin ne yaptığını umursamıyor.
- No one seems to care.
- Kimse umursuyor gibi görünmüyor.
- Tom doesn't care one way or the other.
- Tom öyle ya da böyle umursamıyor.
- Tom doesn't care how we feel.
- Tom nasıl hissettiğimizi umursamıyor.
- Since when do you care what anyone thinks?
- Ne zamandan beri kimin ne düşündüğünü umursuyorsun?
- Tom didn't care if anybody saw him.
- Tom birinin onu görmesini umursamadı.
- Does the government really care?
- Hükümet gerçekten umursuyor mu?
- I didn't care anymore.
- Daha da umursamadım.
- I didn't know you still cared.
- Hâlâ umursadığını bilmiyordum.
- Tom doesn't care what people think.
- Tom insanların ne düşündüğünü umursamıyor.
- Sami did not care.
- Sami umursamadı.
- Do you care what other people think about you?
- Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünü umursuyor musun?
- They don't really care.
- Onlar gerçekten umursamıyor.
- Tom said he didn't really care.
- Tom aslında umursamadığını söyledi.
- Tom is probably the only person in the world who cares if I'm alive or dead.
- Muhtemelen Tom, hayatta olup olmadığımı umursayan dünyadaki tek kişidir.
- Will anyone care if Tom doesn't do that?
- Tom'un bunu yapmamasını umursayan olur mu?
- Tom won't care.
- Tom umursamayacak.
- Tom doesn't care what people think.
- Tom insanların ne düşündüğünü umursamaz.
- Maybe you just didn't care.
- Belki de umursamadın.
- Tom doesn't even care that we're here.
- Tom burada olmamızı umursamıyor bile.
- Tom didn't care whether he made a noise or not.
- Tom gürültü yapıp yapmadığını umursamıyordu.
- Tom wouldn't care if Mary did that.
- Tom Mary bunu yapsaydı umursamazdı.
- Tom didn't seem to care that Mary didn't like him.
- Tom Mary'nin onu sevmemesini umursuyor gibi görünmüyordu.
- Would you care if Tom did that?
- Tom onu yapsa umursar mısın?
- Tom doesn't care why Mary didn't do that.
- Tom, Mary'nin bunu neden yapmadığını umursamıyor.
- Tom doesn't care, but Mary does.
- Tom umursamıyor ama Mary umursuyor.
- Tom doesn't care, but Mary does.
- Tom umursamıyor; ama Mary umursuyor.
- Why should I care?
- Neden umursamalıyım?
- Nobody cares.
- Hiç kimse umursamıyor.
- Tom doesn't care what you do.
- Tom ne yaptığını umursamaz.
- Does anyone here really care what Tom thinks?
- Burada biri Tom'un düşündüğü şeyi umursuyor mu?
- Tom pretended he didn't care.
- Tom umursamıyormuş gibi yaptı.
- Tom said he didn't really care what happened.
- Tom gerçekten ne olduğunu umursamadığını söyledi.
- Nobody will care.
- Hiç kimse umursamayacak.
- Does anyone here really care?
- Burada gerçekten umursayan var mı?
- Why should you care what Tom thinks?
- Tom'un ne düşündüğünü neden umursuyorsun?
- I don't have a care in the world.
- Dünyada hiçbir şeyi umursamıyorum.
- Tom said he didn't really care what happened.
- Tom ne olduğunu gerçekten umursamadığını söyledi.
- Tom doesn't care what you do.
- Tom senin ne yaptığını umursamıyor.
- She doesn't care how she dresses.
- Nasıl giyindiğini umursamaz.
- Tom pretended that he didn't care that he was poor.
- Tom fakir olduğunu umursamıyormuş gibi davrandı.
- Tom didn't care whether Mary liked him or not.
- Tom Mary'nin onu sevip sevmediğini umursamadı.
- Will anyone really care?
- Kimse umursayacak mı?
- They don't even care.
- Umursamıyorlar bile.
- Tom doesn't seem to care.
- Tom umursamıyor gibi.
- Tom said that he doesn't care.
- Tom umursamadığını söyledi.
- Do you care how much it costs?
- Ne kadar tuttuğunu umursuyor musun?
- She doesn't care how she dresses.
- O, nasıl giyindiğini umursamaz.
- I didn't know that you cared.
- Senin umursadığını bilmiyorum.
- I still care.
- Hâlâ umursuyorum.
- Everybody knew it, but I didn't care.
- Herkes bunu biliyordu ama umursamadım.
- Tom looked like he didn't have a care in the world, but nothing could have been further from the truth.
- Tom dünyada hiçbir şeyi umursamıyormuş gibi görünüyordu ama hiçbir şey gerçeklerden daha farklı olamazdı.
- Tom acted as if he didn't care what happened.
- Tom ne olduğunu umursamıyormuş gibi davrandı.
- I know that you don't care.
- Umursamadığını biliyorum.
- When he lost his watch he didn't seem to care.
- Saatini kaybettiğinde umursamıyor gibiydi.
- I don't care what color your skin is.
- Derinizin hangi renk olduğunu umursamıyorum.
- Does anyone out there care?
- Umursayan var mı?
- Tom doesn't care how Mary dresses.
- Tom Mary'nin nasıl giydiğini umursamıyor.
- He doesn't seem to care.
- Umursuyor gibi görünmüyor.
- Why should I care what society thinks?
- Toplumun ne düşündüğünü neden umursayayım ki?
- He cares for nobody but himself.
- O, kendisinden başka kimseyi umursamaz.
- Tom pretended he didn't care.
- Tom umursamıyor gibi davrandı.
- Most people in Boston don't really care what happens.
- Boston'daki çoğu insan ne olduğunu umursamıyor.
- My physics teacher doesn't care if I skip classes.
- Derslere gitmezsem fizik öğretmenim umursamaz.
- You don't really care, do you?
- Gerçekten umursamıyorsun, değil mi?
- The only problem was Tom didn't care.
- Tek sorun Tom'un umursamamasıydı.
- Some said openly that they did not care who won the war.
- Bazıları savaşı kimin kazandığını umursamadığını açıkça söyledi.
- Tom didn't know Mary cared.
- Tom Mary'nin umursadığını bilmiyordu.
- Tom doesn't care what other people say about him.
- Tom başkalarının onun hakkında ne dediğini umursamaz.
- Tom said he didn't care what I do.
- Tom benim ne yaptığımı umursamadığını söyledi.
- Tom doesn't care what other people think.
- Tom diğer insanların ne düşündüğünü umursamaz.
- Do I look like I care?
- Umursuyor gibi görünüyor muyum?
- Do you care what they think?
- Onların ne düşündüğünü umursuyor musun?
- Tom no longer seems to care.
- Tom artık umursuyor gibi görünmüyor.
- You need to stop pretending that you don't care.
- Umursamıyormuş gibi davranmayı kesmeniz gerekir.
- Tom said Mary didn't care what he did.
- Tom, Mary'nin onun ne yaptığını umursamadığını söyledi.
- What do I care?
- Neyi umursuyorum?
- Stop acting like you care.
- Umursuyormuş gibi davranmayı bırak.
- Does the government even care?
- Hükümet umursuyor mu ki?
- Do you think anyone would care if I did that?
- Sence bunu yaparsam kimse umursar mı?
- I don't care which hotel we stay at.
- Hangi otelde kaldığımızı umursamıyorum.
- Tom doesn't care who does that.
- Tom bunu kimin yaptığını umursamıyor.
- Tom pretended not to care.
- Tom umursamıyormuş gibi davrandı.
- She acted as if she didn't care what happened.
- Olanları umursamıyormuş gibi davrandı.
- Tom doesn't seem to care.
- Tom umursuyor gibi görünmüyor.
- Tom doesn't care what happens to Mary.
- Tom, Mary'ye ne olacağını umursamıyor.
- Don't tell me you care.
- Bana umursadığını söyleme.
- Tom said he didn't care whether we stayed or not.
- Tom kalıp kalmamamızı umursamadığını söyledi.
- I tried to pretend that I didn't care.
- Umursamıyorum gibi davranmaya çalıştım.
- Tom doesn't care whether Mary stays or not.
- Tom, Mary'nin kalıp kalmamasını umursamıyor.
- Captain Branciforte didn't care at all for his son's future.
- Kaptan Branciforte oğlunun geleceğini hiç umursamıyordu.
- She doesn't care for me anymore.
- Artık beni umursamıyor.
- Tom doesn't care how Mary does that.
- Tom, Mary'nin bunu nasıl yaptığını umursamıyor.
Show More (329)
|
2 |
care |
bakım |
n. |
|
- This lawnmower should last for years with adequate care.
- Bu çim biçme makinesi yeterli bakım ile yıllarca dayanacaktır.
- That obviously does not happen unless there is a good system of day care.
- İyi bir gündüz bakım sistemi olmadığı sürece bunun gerçekleşmeyeceği açıktır.
- Asking questions about the future of retirement and care therefore equates to making social choices.
- Bu nedenle emeklilik ve bakımın geleceği hakkında sorular sormak, sosyal seçimler yapmak anlamına gelmektedir.
- I should like to point out that this whole procedure centres around social protection rather than care issues.
- Tüm bu prosedürün bakım konularından ziyade sosyal koruma etrafında şekillendiğini belirtmek isterim.
- The pastoral care of these people is being frustrated by recent expulsions of five Catholic priests.
- Bu insanlara yönelik pastoral bakım, yakın zamanda beş Katolik rahibin sınır dışı edilmesiyle hayal kırıklığına uğruyor.
- I am aware that non-medical care is one of the fastest growing areas in terms of job creation.
- Tıbbi olmayan bakımın istihdam yaratma açısından en hızlı büyüyen alanlardan biri olduğunun farkındayım.
- This will ensure that responsibility for healthcare and care for the elderly remains with the national governments.
- Bu da sağlık ve yaşlı bakımı sorumluluğunun ulusal hükümetlerde kalmasını sağlayacaktır.
- I did not support amendments which failed to recognise the positive developments in relation to care for older people.
- Yaşlıların bakımıyla ilgili olumlu gelişmeleri görmezden gelen değişiklikleri desteklemedim.
- I personally cannot envisage care being distributed according to budget.
- Ben şahsen bakımın bütçeye göre dağıtılmasını düşünemiyorum.
- That is where the care is provided in practice, at the micro level.
- Bu, bakımın pratikte mikro düzeyde sağlandığı yerdir.
- They concern the balance between prevention and care, especially in relation to HIV/AIDS.
- Özellikle HIV/AIDS ile ilgili olarak önleme ve bakım arasındaki denge ile ilgilidir.
- We have to look further at what constitutes goods or services in health and other care.
- Sağlık ve diğer bakım alanlarında neyin mal ya da hizmet teşkil ettiğine daha fazla bakmalıyız.
- Secondly, let issues of care and treatment remain national competences.
- İkinci olarak, bakım ve tedavi konularının ulusal yetkiler olarak kalmasına izin verin.
- We can change fear into productive awareness and care.
- Korkuyu üretken farkındalık ve bakıma dönüştürebiliriz.
- It is not just primarily a matter of medical care.
- Bu sadece öncelikli olarak tıbbi bakım meselesi değildir.
- The issue of health care and care for the elderly is an important one and of concern to us all.
- Yaşlılar için sağlık ve bakım konusu önemli ve hepimizi ilgilendiren bir konudur.
- This will ensure that responsibility for healthcare and care for the elderly remains with the national governments.
- Bu, sağlık ve yaşlı bakımı sorumluluğunun ulusal hükümetlerde kalmasını sağlayacaktır.
- I think this country deserves and, furthermore, needs the sort of first-rate care and assistance the EU has to offer.
- Bence bu ülke AB'nin sunabileceği birinci sınıf bakım ve yardımı hak ediyor ve dahası buna ihtiyacı var.
- In addition to medical and pharmaceutical care, we need to provide drug addicts with psychological help too.
- Tıbbi ve farmasötik bakımın yanı sıra uyuşturucu bağımlılarına psikolojik yardım da sağlamalıyız.
- Demographic and economic changes mean, though, that the family members who provide care are becoming fewer in number.
- Ancak demografik ve ekonomik değişimler, bakım sağlayan aile üyelerinin sayısının giderek azaldığı anlamına gelmektedir.
- How we provide care and services for people is how we will be judged.
- İnsanlara nasıl bakım ve hizmet sağladığımız, nasıl değerlendirileceğimizdir.
- I am aware that non-medical care is one of the fastest growing areas in terms of job creation.
- Tıbbi olmayan bakım hizmetlerinin istihdam yaratma açısından en hızlı büyüyen alanlardan biri olduğunun farkındayım.
- You will soon be able to receive the care with a card.
- Yakında bir kartla bakım hizmeti alabileceksiniz.
- In my country - Austria - alone, 540 000 people are at present in need of help and care.
- Benim ülkemde - Avusturya'da - yalnızca 540.000 kişi şu anda yardıma ve bakıma ihtiyaç duymaktadır.
- It is pointless worrying about care, you have to go out and do it.
- Bakım konusunda endişelenmek anlamsızdır, dışarı çıkmalı ve bunu yapmalısınız.
- It would be preferable to spend the money for GALILEO on environmental care and useful collective facilities.
- GALILEO için harcanacak paranın çevre bakımı ve faydalı kolektif tesisler için harcanması tercih edilirdi.
- Health care and care for the elderly are issues that have traditionally occupied prominent places on our Liberal agenda.
- Sağlık ve yaşlı bakımı, geleneksel olarak Liberal gündemimizde önemli bir yer işgal eden konulardır.
- Accordingly, every life deserves the best possible protection and care from the cradle to the grave.
- Buna göre, her yaşam beşikten mezara kadar mümkün olan en iyi koruma ve bakımı hak etmektedir.
- Optimal care must be combined with a maximum degree of consumer protection.
- Optimum bakım, maksimum düzeyde tüketici koruması ile birleştirilmelidir.
- It is closely related to aspects such as access to work, chances of promotion, a combination of work and care, etc.
- İşe erişim, terfi şansı, iş ve bakımın bir arada olması gibi hususlarla yakından ilişkilidir.
- With the Vienna Action Plan, Europe took up the issue of care and compensation for victims.
- Viyana Eylem Planı ile Avrupa, mağdurlar için bakım ve tazminat konusunu ele almıştır.
- People who provide the necessary hands-on care.
- Gerekli uygulamalı bakımı sağlayan insanlar.
- The combination of work and care still poses problems in many cases.
- İş ve bakımın bir arada yürütülmesi birçok durumda hala sorun teşkil etmektedir.
- Care of the elderly is a yardstick of a civilised society.
- Yaşlıların bakımı medeni bir toplumun ölçütüdür.
- This means access to care for everyone and securing a local supply of services.
- Bu da herkes için bakıma erişim ve yerel hizmet arzının güvence altına alınması anlamına gelmektedir.
- I should like to close with a word on medical care.
- Kapanışı tıbbi bakımla ilgili bir sözle yapmak istiyorum.
- They became interested in cancer care issues when one of their members died from cancer.
- Üyelerinden biri kanserden öldüğünde kanser bakımı konularıyla ilgilenmeye başladılar.
- Health care and care for the elderly are examples of areas in which the EU should only have limited competence.
- Sağlık bakımı ve yaşlı bakımı, AB'nin sadece sınırlı yetkiye sahip olması gereken alanlara örnektir.
- With the Vienna Action Plan, Europe took up the issue of care and compensation for victims.
- Viyana Eylem Planı ile Avrupa, mağdurlar için bakım ve tazminat konusunu ele aldı.
- Care is one of the greatest challenges of our time, and we need European standards for it.
- Bakım, çağımızın en büyük zorluklarından biridir ve bunun için Avrupa standartlarına ihtiyacımız vardır.
- A detailed study on the financing of long-term care for older people is being carried out in my own country, Ireland.
- Kendi ülkem olan İrlanda'da yaşlılar için uzun süreli bakımın finansmanı konusunda detaylı bir çalışma yürütülmektedir.
- I did not support amendments which failed to recognise the positive developments in relation to care for older people.
- Yaşlılara yönelik bakım konusundaki olumlu gelişmeleri görmezden gelen değişiklik önergelerini desteklemedim.
- Trying to establish a free market of care and treatment and harmonising health care systems has its dangers.
- Serbest bir bakım ve tedavi piyasası oluşturmaya çalışmanın ve sağlık sistemlerini uyumlaştırmanın tehlikeleri vardır.
- After all, when you become ill abroad, you need care, not a symbol.
- Ne de olsa yurtdışında hastalandığınızda bir sembole değil bakıma ihtiyacınız olur.
- Suffice it for me to refer to the impact on families, social contacts, voluntary work and care for others.
- Aileler, sosyal ilişkiler, gönüllü çalışma ve başkalarının bakımı üzerindeki etkilerine değinmekle yetineceğim.
- Later on, he became a patient care assistant in several hospital centers.
- Daha sonra birkaç hastanede hasta bakım asistanlığı yapmıştır.
- I needed special care after getting discharged from the hospital.
- Hastaneden taburcu olduktan sonra özel bakıma ihtiyaç duydum.
- I needed special care after getting discharged from the hospital.
- Hastaneden taburcu olduktan sonra özel bakıma ihtiyacım oldu.
- I needed special care after getting discharged from the hospital.
- Hastaneden taburcu olduktan sonra özel bakıma ihtiyacım vardı.
- Genetic analysis may not be available in every tertiary care centre.
- Genetik analiz her üçüncü basamak bakım merkezinde mevcut olmayabilir.
- Tom requires emergency medical care.
- Tom'un acil tıbbi bakıma ihtiyacı var.
- I am free from care.
- Bakıma muhtaç değilim.
- His neighbor will care for the children while she is away.
- Komşusu, o uzakta iken çocukların bakımını üslenecek.
- She is free from care.
- Bakım konusunda özgürdür.
- Oleanders require little care.
- Zakkumlar az bakım gerektirir.
- Do you have a primary care doctor?
- Birincil bakım doktorunuz var mı?
- She is busy with the care of her children.
- Çocuklarının bakımı ile meşguldür.
- It's about time somebody did something about the high cost of medical care.
- Birilerinin tıbbi bakımın yüksek maliyeti hakkında bir şeyler yapmasının zamanı geldi.
- Oleanders require little care.
- Zakkumlar çok az bakım gerektirmektedir.
- She left her children in her aunt's care.
- Çocuklarını teyzesinin bakımına bıraktı.
- You're going to require care.
- Senin bakıma ihtiyacın olacak.
- Newton's mother remarried and he was left in the care of his grandmother.
- Newton'un annesi yeniden evlendi ve o, büyük annesinin bakımına bırakıldı.
- She is busy with the care of her children.
- O, çocuklarının bakımı ile meşgul.
- The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
- Tom requires medical care.
- Tom'un tıbbi bakıma ihtiyacı var.
- Newton's mother remarried and he was left in the care of his grandmother.
- Newton'ın annesi yeniden evlendi ve Newton büyükannesinin bakımına bırakıldı.
- Babies need a lot of care.
- Bebeklerin bakıma çok ihtiyacı vardır.
- You're going to require care.
- Bakıma ihtiyacın olacak.
- The little girl was left in her grandmother's care.
- Küçük kız büyükannesinin bakımına bırakıldı.
- More than ever, a reform of the health care system is needed.
- Her zamankinden daha fazla bir sağlık bakım sistemi reformu gerekli.
- They differed with each other on the care and upbringing of their children.
- Çocuklarının bakımı ve yetiştirilmesi konusunda birbirlerinden farklı düşünüyorlardı.
- I could help take care of the baby.
- Bebeğin bakımına yardım edebilirim.
- There are not enough doctors to give proper care to the children.
- Çocuklara uygun bakım vermek için yeterli doktor yok.
- He sent money to help care for her.
- Onun bakımına yardım etmek için para gönderdi.
- She entrusted the care of her child to her aunt.
- Çocuğunun bakımını teyzesine emanet etti.
- She entrusted the care of her child to her aunt.
- O, çocuğunun bakımını halasına emanet etti.
- Care aged him quickly.
- Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
- Tom requires emergency medical care.
- Tom acil tıbbi bakıma ihtiyaç duyuyor.
- There are not enough doctors to give proper care to the children.
- Çocuklara uygun bakımı verecek yeterli doktor yok.
- Sami spent a few months in the care of relatives.
- Sami akrabalarının bakımında birkaç ay geçirdi.
- Tom needs medical care.
- Tom'un tıbbi bakıma ihtiyacı var.
- Tom now requires around-the-clock care.
- Tom'un artık 24 saat bakıma ihtiyacı var.
- Babies need a lot of care.
- Bebeklerin çok fazla bakıma ihtiyacı vardır.
Show More (80)
|
3 |
care |
önemsemek |
v. |
|
- I care deeply about all of my students.
- Tüm öğrencilerimi çok önemsiyorum.
- That is how much they cared.
- İşte bu kadar önemsiyorlardı.
- That is how much they cared.
- Bu onların ne kadar önemsediğini gösteriyor.
- The Government of the Spanish State did not allow any of these languages to be promoted or cared for.
- İspanya Devleti Hükümeti bu dillerden hiçbirinin desteklenmesine ya da önemsenmesine izin vermemiştir.
- Does anyone here really care what Tom does?
- Burada herkes Tom'un ne yaptığını önemsiyor mu?
- That's why I care.
- Bu yüzden önemsiyorum.
- Do you still care?
- Hâlâ önemsiyor musun?
- Do you think Tom cares?
- Sence Tom önemsiyor mu?
- Do you really care that much?
- Gerçekten bu kadar çok önemsiyor musun?
- Since when do you care what happens to your grandfather's house?
- Ne zamandan beri büyükbabanın evine ne olduğunu önemsiyorsun?
- Tom and Mary care for each other.
- Tom ve Mary birbirlerini önemsiyorlar.
- What do you care?
- Neyi önemsiyorsun?
- Tom cares more than you think.
- Tom düşündüğünden daha çok önemsiyor.
- Tom cares very much.
- Tom çok önemsiyor.
- Tom seemed to care.
- Tom önemsiyor gibiydi.
- Every animal cares for its nest.
- Her hayvan yuvasını önemser.
- He cares little for my advice.
- Tavsiyelerimi pek önemsemedi.
- Tom cares for you very much.
- Tom seni çok önemsiyor.
- People care more about animals that are big and have a name.
- İnsanlar büyük ve ismi olan hayvanları daha çok önemsiyor.
- Why do you care so much?
- Neden bu kadar önemsiyorsun?
- Tom cared.
- Tom önemsiyordu.
- I don't want Tom to know I care that much about him.
- Tom'un onu bu kadar önemsediğimi bilmesini istemiyorum.
- I didn't know you cared that much.
- Bu kadar önemsediğini bilmiyordum.
- I assure you that we care.
- Seni temin ederim ki önemsiyoruz.
- Why should we care?
- Neden önemsemeliyiz?
- Nobody cares what you think.
- Kimse ne düşündüğünü önemsemez.
- I think Tom didn't care.
- Sanırım Tom önemsemedi.
- Tom doesn't care what people think about him.
- Tom, insanların onun hakkındaki düşüncelerini önemsemez.
- Why do you care what other people think?
- Neden diğer insanların ne düşündüğünü önemsiyorsun?
- Tom seems to care.
- Tom önemsiyor gibi görünüyor.
- That's why we care.
- Bu yüzden önemsiyoruz.
- Tell me why you care.
- Neden önemsediğini söyle.
- Why do they care?
- Onlar neden önemsiyor?
- Tom probably doesn't care.
- Tom muhtemelen önemsemiyor.
- Tom would care.
- Tom önemserdi.
- He cares a lot about his reputation.
- İtibarını çok önemsiyor.
- We all care for one another.
- Hepimiz birbirimizi önemsiyoruz.
- Tom knew that Mary cared.
- Tom, Mary'nin önemsediğini biliyordu.
- I really care.
- Gerçekten önemsiyorum.
- Tom cares.
- Tom önemsiyor.
- I believe you do care.
- Elbette önemsediğini biliyorum.
- They seem to care.
- Onlar önemsiyor gibi görünüyor.
- Tom cares a lot about his reputation.
- Tom itibarını çok önemsiyor.
- Do you care what other people think?
- Diğer insanların ne düşündüğünü önemsiyor musun?
- I care more than you think.
- Senin düşündüğünden daha çok önemsiyorum.
- Do you really care what I think?
- Gerçekten ne düşündüğümü önemsiyor musun?
- She doesn't care how she dresses.
- Nasıl giyindiğini önemsemez.
- You never cared what happened to me before.
- Daha önce bana olanları hiç önemsemedin.
- Tom and Mary care for each other.
- Tom ve Mary birbirini önemsiyor.
- Why should I care what you think?
- Neden ne düşündüğünü önemsemeliyim?
- Tom cares a lot about his reputation.
- Tom ününü çok önemser.
- Layla cared a lot about people.
- Layla insanları çok önemserdi.
- I didn't know that you cared.
- Senin önemsediğini bilmiyordum.
- Don't tell me you care.
- Bana önemsediğini söyleme.
- I don't particularly care what you think.
- Ne düşündüğünü özellikle önemsemiyorum.
- My other grandma didn't know or didn't care how to cook.
- Diğer büyükannem nasıl yemek yapılacağını bilmiyordu ya da önemsemiyordu.
- Tom pretended that he didn't care.
- Tom önemsememiş numarası yaptı.
- I care more than you think.
- Düşündüğünden daha çok önemsiyorum.
- I didn't know you cared.
- Önemsediğini bilmiyordum.
- Tom cares a lot about you.
- Tom seni çok önemsiyor.
- I wonder if you have ever really cared for me.
- Acaba beni gerçekten önemsedin mi?
- Layla cared a lot about people.
- Leyla insanları çok önemsiyordu.
- Do you really care that much?
- Gerçekten o kadar önemsiyor musun?
- I didn't care anymore.
- Artık önemsemiyordum.
- She cares a lot about clothes.
- O kıyafetleri çok önemser.
- Since when do you care what's in style?
- Ne zamandan beri modayı önemsiyorsun?
Show More (65)
|
4 |
care |
dikkat |
n. |
|
- I want to repeat that I am choosing these words with considerable care.
- Bu kelimeleri büyük bir dikkatle seçtiğimi tekrarlamak istiyorum.
- Consequently, preparations and the operation itself need to be completed with the utmost care.
- Dolayısıyla hazırlıkların ve operasyonun kendisinin azami dikkatle tamamlanması gerekmektedir.
- This is why voluntary agreements with industry have to be treated with great care.
- Bu nedenle endüstri ile yapılan gönüllü anlaşmalar büyük bir dikkatle ele alınmalıdır.
- We must take particular care to avoid duplication of effort.
- Çabaların tekrarlanmasını önlemek için özel dikkat göstermeliyiz.
- I plan to read the written version with great care when it reaches me.
- Yazılı versiyon bana ulaştığında büyük bir dikkatle okumayı planlıyorum.
- We also take the view that this needs to be handled with particular care.
- Ayrıca bu konunun özel bir dikkatle ele alınması gerektiği görüşündeyiz.
- We must take the greatest of care in dealing with SARS.
- SARS ile mücadelede azami dikkati göstermeliyiz.
- This proper attention and care involves people.
- Uygun olan bu dikkat ve özen, insanları da kapsamaktadır.
- We must also deal with the changes in Turkey required by us with due care.
- Türkiye'de bizden istenen değişiklikleri de dikkatle ele almalıyız.
- Her hands are small and she works fast and with extreme care.
- Elleri küçüktür, olağanüstü bir hız ve dikkatle çalışır.
- We have to take care of our children.
- Çocuklarımıza dikkat etmeliyiz.
- Take care of yourselves!
- Kendinize dikkat edin!
- Take care of your health.
- Sağlığınıza dikkat edin.
- Take care of your health.
- Sağlığına dikkat et.
- It gets cold in the mornings and evenings, so I want to take care how I dress.
- Sabahları ve akşamları hava soğur, bu yüzden nasıl giyineceğime dikkat etmek istiyorum.
- Take care not to drop that glass.
- Bardağı düşürmemek için dikkat et.
- We yelled at her to take care.
- Ona dikkat etmesi için bağırdık.
- We listened with great care, not missing a single word.
- Bir tek kelime kaçırmadan büyük bir dikkatle dinledik.
- Take care not to miss the train.
- Treni kaçırmamak için dikkat et.
- He always yells at me for not taking care of my shoes.
- Ayakkabılarıma dikkat etmediğim için bana hep bağırıyor.
- We listened with great care, not missing a single word.
- Büyük bir dikkatle dinledik, tek bir kelimeyi bile kaçırmadık.
- Take care of yourselves.
- Kendine dikkat et.
- Take care not to drop the bottle.
- Dikkat edin de şişeyi düşürmeyin.
- You've got to take care of yourself.
- Kendine dikkat etmelisin.
- You must take care not to break it.
- Onu kırmamak için dikkat etmelisin.
- If mankind doesn't take care of the environment, the environment may eliminate mankind.
- İnsanoğlu çevreye dikkat etmezse çevre insanoğlunu yok edebilir.
- You should take care of yourself.
- Kendine dikkat etmelisin.
- Why should we care what Tom thinks?
- Tom'un düşündüğü şeye neden dikkat etmemiz gerekir?
- If mankind doesn't take care of the environment, the environment may eliminate mankind.
- Eğer insanlık çevreye dikkat etmezse, çevre insanlığı yok edebilir.
- You must take care when you cross the road.
- Yolu geçerken dikkat etmelisin.
- Take care not to break the glasses.
- Bardakları kırmamaya dikkat edin.
- It gets cold in the mornings and evenings, so I want to take care how I dress.
- Sabahları ve akşamları hava soğuk oluyor, bu yüzden giyimime dikkat etmek istiyorum.
- We need to take care of ourselves.
- Kendimize dikkat etmeliyiz.
- I will read your book with great care.
- Kitabınızı büyük bir dikkatle okuyacağım.
- You need to take care of your body.
- Vücuduna dikkat etmen gerek.
- If I don't take care of my hair, it gets really messy.
- Saçıma dikkat etmezsem, gerçekten dağınık olur.
- He cares a lot about his reputation.
- İtibarına çok dikkat eder.
- She doesn't care how she dresses.
- O, nasıl giyindiğine pek dikkat etmez.
- I recycle and take care of the environment.
- Geri dönüşüm yapıyorum ve çevreye dikkat ediyorum.
- Take care of your customers.
- Müşterilerine dikkat et.
- Take care not to strain your eyes.
- Gözlerinizi yormamaya dikkat edin.
- Take care not to awake the sleeping baby.
- Uyuyan bebeği uyandırmamaya dikkat et.
- Don't you care what happens to Tom?
- Sen Tom'a ne olduğuna dikkat etmez misin?
- He didn't take care of his body's needs.
- Vücudunun ihtiyaçlarına dikkat etmedi.
- We have to take care of ourselves.
- Kendimize dikkat etmeliyiz.
- Take care of yourselves.
- Kendinize dikkat edin.
- You must take care when you drive a car.
- Araba sürerken dikkat etmelisiniz.
- He does not take care of his children.
- Çocuklarına dikkat etmez.
- Take care not to turn the box upside down.
- Kutuyu ters çevirmemeye dikkat edin.
- Is there anything else I need to take care of?
- Dikkat etmem gereken başka bir şey var mı?
- We must take care of ourselves.
- Kendimize dikkat etmeliyiz.
- Take care not to catch a cold.
- Soğuk algınlığına yakalanmamaya dikkat edin.
- You must take care of yourself.
- Kendine dikkat etmelisin.
- Take care not to turn the box upside down.
- Kutunun altını üstüne getirmemeye dikkat et.
- Take care not to drop that glass.
- Bardağı düşürmemeye dikkat edin.
- Take care not to strain your eyes.
- Gözlerini zorlamamaya dikkat et.
- Take care of yourself, and have a good time!
- Kendine dikkat et ve iyi vakit geçir!
- Take care not to miss the train.
- Treni kaçırmamaya dikkat edin.
- I still have some things to take care of.
- Hâlâ dikkat etmem gereken bazı şeyler var.
- Take care not to fall.
- Düşmemeye dikkat et.
- Take care of yourself.
- Kendine dikkat et.
- Take care not to catch a cold.
- Üşütmemek için kendine dikkat et.
- A good workman always takes care of his tools.
- İyi bir işçi her zaman aletlerine dikkat eder.
- You must take care not to break it.
- Onu kırmamaya dikkat etmelisin.
Show More (61)
|
5 |
care |
umrunda olmak |
v. |
|
- Someone somewhere must care.
- Bir yerlerde birilerinin umurunda olmalı.
- Do you think anyone would care if I did that?
- Bunu yapsam kimsenin umurunda olacağını mı düşünüyorsun?
- Tom wouldn't care.
- Tom'un umurunda olmazdı.
- You said you didn't care.
- Umurunda olmadığını söyledin.
- Tom said he didn't care whether we stayed or not.
- Tom kalıp kalmamamızın umurunda olmadığını söyledi.
- Would you care if Tom did that?
- Tom bunu yapsa umurunda olur muydu?
- No one will care.
- Hiç kimsenin umurunda olmayacak.
- Do you think Tom would care if we didn't do that?
- Sence bunu yapmazsak Tom'un umurunda olur mu?
- Why should I care what you think?
- Ne düşündüğün neden umurumda olsun ki?
- Do you think Tom would care if Mary didn't do that?
- Sence Mary bunu yapmasa Tom'un umurunda olur muydu?
- Would Tom care if we didn't do that?
- Bunu yapmasak Tom'un umurunda olur muydu?
- I don't think she cares very much.
- Onun çok umurunda olduğunu sanmıyorum.
- Tom wouldn't care if Mary did that.
- Mary bunu yapsa Tom'un umurunda olmazdı.
- Why should I care who Tom talks to?
- Tom'un kiminle konuştuğu neden umurumda olsun?
- Tom said he didn't care what I did.
- Tom yaptığım şeyin umurunda olmadığını söyledi.
- Would Tom care if Mary ate lunch with me?
- Mary'nin benimle yemek yemesi Tom'un umurunda olur mu?
- Do you think anyone would care if Tom did that?
- Sence Tom bunu yapsa kimsenin umurunda olur muydu?
- Tom said he didn't care whether we did that or not.
- Tom bunu yapıp yapmamamızın umurunda olmadığını söyledi.
- Tom said he didn't care what I did.
- Tom ne yaptığımın umurunda olmadığını söyledi.
- Why would Tom care?
- Neden Tom'un umurunda olsun ki?
- Do you think Tom would care if I did that?
- Sence bunu yapsam Tom'un umurunda olur mu?
- Would you care if Tom didn't do that?
- Tom bunu yapmasa umurunda olur muydu?
- I wouldn't care.
- Umurumda olmazdı.
- I've never cared about such things.
- Böyle şeyler hiç umurumda olmadı.
- Why should I care what happens to Tom?
- Tom'a ne olacağı neden umurumda olsun?
- The only thing he cares about is money.
- Onun umrunda olan tek şey paradır.
- Tom said he didn't care whether we helped him or not.
- Tom ona yardım edip etmememizin umurunda olmadığını söyledi.
- I know that you don't care.
- Umurunda olmadığını biliyorum.
- Do you think anyone would care if Tom did that?
- Tom bunu yapsaydı kimsenin umurunda olacağını düşünüyor musun?
- I honestly don't think Tom cares.
- Tom'un umurunda olduğunu sanmıyorum.
- I don't think he cares.
- Onun umurunda olduğunu sanmıyorum.
- Tom knows that I don't care whether he comes with us or not.
- Tom, bizimle gelip gelmemesinin umurumda olmadığını biliyor.
- We wouldn't care.
- Umurumuzda olmaz.
- I don't think Tom cares.
- Tom'un umurunda olduğunu sanmıyorum.
- I honestly don't think Tom cares.
- Dürüstçe Tom'un umurunda olduğunu sanmıyorum.
- Tom knows that I don't care whether he comes with us or not.
- Tom'un bizimle gelip gelmeyeceğinin umrumda olmadığını biliyor.
- Why should I care where Tom is going?
- Tom'un nereye gittiği neden umurumda olsun ki?
- I know you don't care.
- Umurunda olmadığını biliyorum.
- Tom tells me he doesn't care whether you like it or not.
- Tom bana sizin beğenip beğenmemenizin umurunda olmadığını söyledi.
- Would anyone care if we didn't do that?
- Bunu yapmasak kimsenin umurunda olur muydu?
- Do you think anyone would care if Tom didn't do that?
- Sence Tom bunu yapmasaydı kimsenin umurunda olur muydu?
- Why do I even care?
- Neden umurumda olsun ki?
- Why should I care where Tom goes?
- Tom'un nereye gittiği neden umurumda olsun?
- Tom wouldn't care if Mary did that.
- Mary'nin bunu yapması Tom'un umurunda olmazdı.
- Do you think Tom would care if we didn't do that?
- Sence onu yapmazsak Tom'un umurunda olur mu?
- Will anyone care if Tom doesn't do that?
- Tom bunu yapmazsa kimsenin umurunda olur mu?
- We wouldn't care.
- Umurumuzda olmazdı.
- Why should I care about what Tom did?
- Tom'un ne yaptığı neden umurumda olsun?
- Tom said he didn't care what I do.
- Tom ne yaptığımın umurunda olmadığını söyledi.
- Tom said that he doesn't care what other people think of him.
- Tom başkalarının onun hakkında ne düşündüklerinin umrunda olmadığını söyledi.
- No one will care.
- Kimsenin umurunda olmaz.
- No one would've cared.
- Kimsenin umurunda olmazdı.
- I wouldn't care if Tom did that.
- Tom bunu yapsa umurumda olmazdı.
Show More (50)
|
6 |
care |
önem vermek |
v. |
|
- The mortals who infest this world care nothing for its beauty.
- Bu dünyayı istila eden ölümlüler güzelliğine hiç önem vermiyorlar.
- No one cares what she thinks.
- Hiç kimse onun ne düşündüğüne önem vermez.
- Tom knew that Mary cared.
- Tom Mary'nin önem verdiğini biliyordu.
- No one cares what I think.
- Hiç kimse ne düşündüğüme önem vermez.
- She cares a lot about her personal appearance.
- Kişisel görünümüne çok önem verir.
- No one cares what he thinks.
- Hiç kimse onun ne düşündüğüne önem vermez.
- She cares a lot about clothes.
- Kıyafetlere çok önem verir.
- Why should I care what society thinks?
- Toplumun ne düşündüğüne neden önem vermeliyim?
- John doesn't care a shit about his clothes.
- John kıyafetlerine hiç önem vermez.
- Tom cares more than you think.
- Tom senin düşündüğünden daha fazla önem verir.
- No one cares what you think.
- Hiç kimse ne düşündüğüne önem vermez.
- That's why I care.
- Bu yüzden önem veriyorum.
- Since when do you care what anybody else thinks?
- Ne zamandan beri başka birinin ne düşündüğüne önem veriyorsun?
- Tom cares a lot about the way he looks.
- Tom görünüşüne çok önem verir.
- That's why we care.
- Önem vermemizin nedeni bu.
- Why do you care so much?
- Neden bu kadar önem veriyorsun?
Show More (13)
|
7 |
care |
özen |
n. |
|
- If sufficient care and expertise is applied, single-place slaughter can be carried out in perfectly hygienic conditions.
- Yeterli özen ve uzmanlık gösterildiği takdirde, tek yerde kesim mükemmel hijyenik koşullarda gerçekleştirilebilir.
- The Commission has manifestly shown great care and deliberation in calculating needs.
- Komisyon, ihtiyaçların hesaplanmasında açıkça büyük bir özen ve hassasiyet göstermiştir.
- If sufficient care and expertise is applied, single-place slaughter can be carried out in perfectly hygienic conditions.
- Yeterli özen ve uzmanlık gösterildiği takdirde, tek bir yerde kesim tamamen hijyenik koşullarda gerçekleştirilebilir.
- I share your care and concern to improve the system and you have our support.
- Sistemi iyileştirmek için gösterdiğiniz özen ve endişeyi paylaşıyorum ve desteğimiz sizinle.
- The Commission has manifestly shown great care and deliberation in calculating needs.
- Komisyon, ihtiyaçların hesaplanmasında büyük bir özen ve hassasiyet göstermiştir.
- Suffice it for me to refer to the impact on families, social contacts, voluntary work and care for others.
- Aileler, sosyal ilişkiler, gönüllü çalışmalar ve başkalarına gösterilen özen üzerindeki etkilere değinmekle yetineceğim.
- Can I start by thanking the rapporteur for the care and dedication he has shown in respect of this topic?
- Raportöre bu konuda gösterdiği özen ve özveri için teşekkür ederek başlayabilir miyim?
- No care and accuracy can help avoid the appearance of green spots.
- Hiçbir özen ve hassasiyet, yeşil noktaların ortaya çıkmasını engellemeye yardımcı olamaz.
- No care and accuracy can help avoid the appearance of green spots.
- Hiçbir özen ve hassasiyetin yeşil lekelerin ortaya çıkmasını önlemeye faydası olmaz.
- No care and accuracy can help avoid the appearance of green spots.
- Hiçbir özen ve hassasiyet, yeşil lekelerin ortaya çıkmasını önleyemez.
Show More (7)
|
8 |
care |
istemek |
v. |
|
- Whether it is 0.5% or 0.9% I really do not care.
- İster %0,5 ister %0,9 olsun, gerçekten umurumda değil.
- I don't care whether he leaves or stays.
- İster gitsin ister kalsın umurumda değil.
- Tom didn't care to stay.
- Tom kalmak istemedi.
- Care to join me, handsome?
- Bana katılmak ister misin, yakışıklı?
- Care to lend a hand?
- Yardım etmek ister misin?
- Care to lend a hand?
- Bize yardım etmek ister misin?
- I don't care to have coffee after breakfast.
- Kahvaltıdan sonra kahve içmek istemiyorum.
Show More (4)
|
9 |
care |
endişe |
n. |
|
- She is free from care.
- Onun endişesi yok.
- Care has made her look ten years older.
- Endişe onun on yaş daha yaşlı görünmesine neden oldu.
- Cares and worries were pervasive in her mind.
- Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.
- Few people are free from cares.
- Çok az insan endişesizdir.
- Cares and worries were pervasive in her mind.
- Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.
- Her life is free from care.
- Yaşamında endişeye yer yok.
Show More (3)
|
10 |
care |
hizmet |
n. |
|
- Most prisons are overpopulated and do not provide adequate medical care.
- Hapishanelerin çoğu, aşırı kalabalıktır ve yeterli sağlık hizmeti sunmaz.
- Reproductive health care often leaves a great deal to be desired.
- Üreme sağlığı hizmetleri çoğu zaman arzulanan bir şey değildir.
- I need to find a new primary care provider.
- Yeni bir birinci basamak sağlık hizmeti sunucusu bulmalıyım.
- I need to find a new primary care provider.
- Yeni bir birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcısı bulmam gerekiyor.
- The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- Şirket, tüm çalışanları için sağlık ve hayat sigortası hizmetleri sağlamaktadır.
Show More (2)
|
11 |
care |
gözetim |
n. |
|
- Dan placed his daughter, Linda, under the care of a psychiatrist.
- Dan, kızı Linda'yı bir psikiyatristin gözetimi altına verdi.
- Dan placed his daughter, Linda, under the care of a psychiatrist.
- Dan kızı Linda'yı bir psikiyatrist gözetimine koydu.
- Sami was under the care of Layla.
- Sami, Layla'nın gözetimi altındaydı.
- The child is in the care of his aunt.
- Çocuk teyzesinin gözetiminde.
- Tom is under a doctor's care.
- Tom bir doktorun gözetimi altında.
Show More (2)
|
12 |
care |
sevmek |
v. |
|
- I don't care much for coffee.
- Kahveyi pek sevmem.
- Tom doesn't care much for swimming.
- Tom yüzmeyi pek sevmez.
- I don't care much for swimming.
- Yüzmeyi pek sevmem.
Show More (0)
|
13 |
care |
özen göstermek |
v. |
|
- We need to care for our planet.
- Gezegenimize özen göstermeliyiz.
- Why should you care?
- Neden özen göstermelisin?
Show More (-1)
|
14 |
care |
aldırmak |
v. |
|
- Tom wouldn't care if Mary did that.
- Mary bunu yapsaydı, Tom aldırmazdı.
- I don't care.
- Aldırmıyorum.
Show More (-1)
|
15 |
care |
hoşlanmak |
v. |
|
- I don't care if you like me or not.
- Benden hoşlanıp hoşlanmaman umurumda değil.
- Tom never cared much for me.
- Tom asla benden hoşlanmadı.
Show More (-1)
|
16 |
care |
dert etmek |
v. |
|
- All he cares about is getting the latest phone available.
- Dert ettiği tek şey, en son çıkan telefonu almak.
Show More (-2)
|
17 |
care |
arzu etmek |
v. |
|
- Reproductive health care often leaves a great deal to be desired.
- Üreme sağlığı hizmetleri çoğu zaman arzu edilenin çok ötesindedir.
Show More (-2)
|
18 |
care |
tasa |
n. |
|
- Her life is free from care.
- Onun tasasız bir hayatı vardır.
Show More (-2)
|
19 |
care |
ilgilenmek |
v. |
|
- Thank you for caring.
- İlgilendiğin için teşekkür ederim.
Show More (-2)
|
20 |
care |
sıkıntı |
n. |
|
- Care has made her look ten years older.
- Sıkıntı onu on yaş yaşlandırdı.
Show More (-2)
|
21 |
care |
takmak |
v. |
|
- I no longer care.
- Artık takmıyorum.
Show More (-2)
|
22 |
care |
kafaya takmak |
v. |
|
- Why do you care about Tom?
- Tom'a neden kafanı takıyorsun?
Show More (-2)
|
23 |
care |
merak |
n. |
|
- Care killed a cat.
- Merak kediyi öldürdü.
Show More (-2)
|