care - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
care umursamak v.
  • I fear that the Commission could not care less whether Euronews fails.
  • Korkarım ki Komisyon Euronews'un başarısız olmasını zerre kadar umursamıyor.
  • The mortals who infest this world care nothing for its beauty.
  • Bu dünyayı istila eden ölümlüler onun güzelliğini hiç umursamıyor.
  • If you're asking me for permission to fast, I don't care.
  • Eğer benden oruç tutmak için izin istiyorsan, hiç umursamıyorum.
Show More (329)
care bakım n.
  • This lawnmower should last for years with adequate care.
  • Bu çim biçme makinesi yeterli bakım ile yıllarca dayanacaktır.
  • That obviously does not happen unless there is a good system of day care.
  • İyi bir gündüz bakım sistemi olmadığı sürece bunun gerçekleşmeyeceği açıktır.
  • Asking questions about the future of retirement and care therefore equates to making social choices.
  • Bu nedenle emeklilik ve bakımın geleceği hakkında sorular sormak, sosyal seçimler yapmak anlamına gelmektedir.
Show More (80)
care önemsemek v.
  • I care deeply about all of my students.
  • Tüm öğrencilerimi çok önemsiyorum.
  • That is how much they cared.
  • İşte bu kadar önemsiyorlardı.
  • That is how much they cared.
  • Bu onların ne kadar önemsediğini gösteriyor.
Show More (65)
care dikkat n.
  • I want to repeat that I am choosing these words with considerable care.
  • Bu kelimeleri büyük bir dikkatle seçtiğimi tekrarlamak istiyorum.
  • Consequently, preparations and the operation itself need to be completed with the utmost care.
  • Dolayısıyla hazırlıkların ve operasyonun kendisinin azami dikkatle tamamlanması gerekmektedir.
  • This is why voluntary agreements with industry have to be treated with great care.
  • Bu nedenle endüstri ile yapılan gönüllü anlaşmalar büyük bir dikkatle ele alınmalıdır.
Show More (61)
care umrunda olmak v.
  • Someone somewhere must care.
  • Bir yerlerde birilerinin umurunda olmalı.
  • Do you think anyone would care if I did that?
  • Bunu yapsam kimsenin umurunda olacağını mı düşünüyorsun?
  • Tom wouldn't care.
  • Tom'un umurunda olmazdı.
Show More (50)
care önem vermek v.
  • The mortals who infest this world care nothing for its beauty.
  • Bu dünyayı istila eden ölümlüler güzelliğine hiç önem vermiyorlar.
  • No one cares what she thinks.
  • Hiç kimse onun ne düşündüğüne önem vermez.
  • Tom knew that Mary cared.
  • Tom Mary'nin önem verdiğini biliyordu.
Show More (13)
care özen n.
  • If sufficient care and expertise is applied, single-place slaughter can be carried out in perfectly hygienic conditions.
  • Yeterli özen ve uzmanlık gösterildiği takdirde, tek yerde kesim mükemmel hijyenik koşullarda gerçekleştirilebilir.
  • The Commission has manifestly shown great care and deliberation in calculating needs.
  • Komisyon, ihtiyaçların hesaplanmasında açıkça büyük bir özen ve hassasiyet göstermiştir.
  • If sufficient care and expertise is applied, single-place slaughter can be carried out in perfectly hygienic conditions.
  • Yeterli özen ve uzmanlık gösterildiği takdirde, tek bir yerde kesim tamamen hijyenik koşullarda gerçekleştirilebilir.
Show More (7)
care istemek v.
  • Whether it is 0.5% or 0.9% I really do not care.
  • İster %0,5 ister %0,9 olsun, gerçekten umurumda değil.
  • I don't care whether he leaves or stays.
  • İster gitsin ister kalsın umurumda değil.
  • Tom didn't care to stay.
  • Tom kalmak istemedi.
Show More (4)
care endişe n.
  • She is free from care.
  • Onun endişesi yok.
  • Care has made her look ten years older.
  • Endişe onun on yaş daha yaşlı görünmesine neden oldu.
  • Cares and worries were pervasive in her mind.
  • Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.
Show More (3)
care hizmet n.
  • Most prisons are overpopulated and do not provide adequate medical care.
  • Hapishanelerin çoğu, aşırı kalabalıktır ve yeterli sağlık hizmeti sunmaz.
  • Reproductive health care often leaves a great deal to be desired.
  • Üreme sağlığı hizmetleri çoğu zaman arzulanan bir şey değildir.
  • I need to find a new primary care provider.
  • Yeni bir birinci basamak sağlık hizmeti sunucusu bulmalıyım.
Show More (2)
care gözetim n.
  • Dan placed his daughter, Linda, under the care of a psychiatrist.
  • Dan, kızı Linda'yı bir psikiyatristin gözetimi altına verdi.
  • Dan placed his daughter, Linda, under the care of a psychiatrist.
  • Dan kızı Linda'yı bir psikiyatrist gözetimine koydu.
  • Sami was under the care of Layla.
  • Sami, Layla'nın gözetimi altındaydı.
Show More (2)
care sevmek v.
  • I don't care much for coffee.
  • Kahveyi pek sevmem.
  • Tom doesn't care much for swimming.
  • Tom yüzmeyi pek sevmez.
  • I don't care much for swimming.
  • Yüzmeyi pek sevmem.
Show More (0)
care özen göstermek v.
  • We need to care for our planet.
  • Gezegenimize özen göstermeliyiz.
  • Why should you care?
  • Neden özen göstermelisin?
Show More (-1)
care aldırmak v.
  • Tom wouldn't care if Mary did that.
  • Mary bunu yapsaydı, Tom aldırmazdı.
  • I don't care.
  • Aldırmıyorum.
Show More (-1)
care hoşlanmak v.
  • I don't care if you like me or not.
  • Benden hoşlanıp hoşlanmaman umurumda değil.
  • Tom never cared much for me.
  • Tom asla benden hoşlanmadı.
Show More (-1)
care dert etmek v.
  • All he cares about is getting the latest phone available.
  • Dert ettiği tek şey, en son çıkan telefonu almak.
Show More (-2)
care arzu etmek v.
  • Reproductive health care often leaves a great deal to be desired.
  • Üreme sağlığı hizmetleri çoğu zaman arzu edilenin çok ötesindedir.
Show More (-2)
care tasa n.
  • Her life is free from care.
  • Onun tasasız bir hayatı vardır.
Show More (-2)
care ilgilenmek v.
  • Thank you for caring.
  • İlgilendiğin için teşekkür ederim.
Show More (-2)
care sıkıntı n.
  • Care has made her look ten years older.
  • Sıkıntı onu on yaş yaşlandırdı.
Show More (-2)
care takmak v.
  • I no longer care.
  • Artık takmıyorum.
Show More (-2)
care kafaya takmak v.
  • Why do you care about Tom?
  • Tom'a neden kafanı takıyorsun?
Show More (-2)
care merak n.
  • Care killed a cat.
  • Merak kediyi öldürdü.
Show More (-2)