clearly - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
clearly açıkça adv.
  • Clearly, such non-compliance must be brought to an end.
  • Açıkça görüldüğü üzere, bu tür uyumsuzluklara bir son verilmelidir.
  • Our censure of such behaviour is clearly voiced in the resolution.
  • Bu tür davranışları kınadığımız kararda açıkça dile getirilmiştir.
  • And now I will mention those proposals with which we clearly disagree.
  • Şimdi de açıkça katılmadığımız önerilerden bahsedeceğim.
Show More (497)
clearly belli ki expr.
  • The stable door had clearly not been locked.
  • Belli ki gereken önlem alınmamıştı.
  • Clearly we have not yet hit the regime where it hurts.
  • Belli ki rejimi henüz can evinden vuramadık.
  • He has done a good job and clearly worked very hard on this.
  • İyi bir iş çıkardı ve belli ki bu konuda çok çalıştı.
Show More (56)
clearly net bir şekilde adv.
  • Instead, there must be clearly separated buildings and clearly separated transport containers.
  • Bunun yerine, net bir şekilde ayrılmış binalar ve net bir şekilde ayrılmış taşıma konteynırları olmalıdır.
  • It outlines once more a number of aspects very clearly and offers specific directions for solutions.
  • Bir dizi hususu bir kez daha çok net bir şekilde özetlemekte ve çözüm için belirli yönergeler sunmaktadır.
  • I can clearly remember the first time I heard about them on the radio.
  • Onları radyoda ilk duyduğum zamanı net bir şekilde hatırlayabiliyorum.
Show More (51)
clearly açıkça görülüyor ki adv.
  • There is clearly room for improvement.
  • Açıkça görülüyor ki iyileştirme için yer var.
  • Clearly we have to work towards a global solution that will be driven by technology.
  • Açıkça görülüyor ki teknoloji tarafından yönlendirilecek küresel bir çözüm için çalışmalıyız.
  • It is clearly not something we have a mandate to do.
  • Açıkça görülüyor ki, bu bizim yapma yetkimiz olan bir şey değil.
Show More (6)
clearly düpedüz adv.
  • That would clearly be foolish.
  • Bu düpedüz aptallık olurdu.
Show More (-2)
clearly anlaşılır biçimde adv.
  • Speak clearly so that everyone may hear you.
  • Anlaşılır biçimde konuşun ki herkes sizi duyabilsin.
Show More (-2)
clearly şüphesiz adv.
  • Wilson clearly had the best chance to win.
  • Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
Show More (-2)
clearly açık bir biçimde adv.
  • The professor briefly and clearly described the topic of his study.
  • Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
Show More (-2)