Tureng - complain - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	complain	şikayet etmek	v.
	I just wanted to complain about the quality of sound reproduction. Sadece ses üretiminin kalitesinden şikayet etmek istedim. It is no longer enough to react after the employee has complained. Çalışan şikayet ettikten sonra tepki vermek artık yeterli değildir. Everyone will complain, and Europe will not have made any progress. Herkes şikayet edecek ve Avrupa hiçbir ilerleme kaydetmemiş olacak. We very frequently complain about the Council's attitude towards Parliament. Konsey'in Parlamento'ya karşı tutumundan çok sık şikayet ediyoruz. You complain that we have forgotten this industry in our Green Paper. Yeşil Kitap'ta bu sektörü unuttuğumuzdan şikâyet ediyorsunuz. Therefore, it does not seem appropriate to complain about subsidies to the air transport industry. Bu nedenle hava taşımacılığı sektörüne verilen sübvansiyonlardan şikayet etmek uygun görünmemektedir. It is not our job to complain. Şikayet etmek bizim işimiz değil. Mr Medina Ortega complained that we have too many economic activities. Sayın Medina Ortega çok fazla ekonomik faaliyetimiz olduğundan şikayet etti. We complain that the United States is the only country that can do this. Bunu yapabilecek tek ülkenin Amerika Birleşik Devletleri olduğundan şikâyet ediyoruz. We complain about high unemployment, but if we want to deal with unemployment, we need economic growth. Yüksek işsizlikten şikayet ediyoruz, ancak işsizlikle başa çıkmak istiyorsak ekonomik büyümeye ihtiyacımız var. Mr Harbour complained that I did not address the issue of deregulation. Bay Harbour, deregülasyon konusuna değinmediğimden şikâyet etti. If you agree to let the rot set in, you should not be the first to complain when all goes wrong in the future. Çürümeye izin vermeyi kabul ediyorsanız, gelecekte her şey ters gittiğinde ilk şikayet eden siz olmamalısınız. If you agree to let the rot set in, you should not be the first to complain when all goes wrong in the future. Eğer çürümeye izin vermeyi kabul ediyorsanız, gelecekte her şey ters gittiğinde ilk şikayet eden siz olmamalısınız. There is another way we could have approached this, but I am not going to complain. Bu konuya başka bir şekilde de yaklaşabilirdik, ancak şikayet etmeyeceğim. The industry complains about the inequality and inefficiency of the present legislation. Endüstri, mevcut mevzuatın eşitsizliğinden ve verimsizliğinden şikayet etmektedir. But from our different positions across the House we should not really complain about what this legislation does not do. Ancak Meclisteki farklı tutumlarımızdan hareketle bu mevzuatın yapmadığı şeylerden şikayet etmemeliyiz. Some of my fellow Members have complained that this debate is taking place at night. Bazı üyelerimiz, bu tartışmanın gece vakti yapıldığını söyleyerek şikayet etti. The Ombudsman must also be commended for his efforts to inform more citizens of their right to complain. Ombudsman, daha fazla vatandaşı şikayet etme hakları konusunda bilgilendirme çabalarından dolayı da takdir edilmelidir. Customers haven't complained. Müşteriler şikayet etmedi. Who complained? Kim şikayet etti? Don't complain, don't explain. Şikayet etme, açıklama! I'm not going to complain. Ben şikayet etmeyeceğim. I can't really complain. Gerçekten şikayet edemem. There are many people in the world who complain that they are too busy to read. Dünyada okuyamayacak kadar çok meşgul olduğundan şikayet eden bir sürü insan var. All Tom does is complain. Tom'un tek yaptığı şikayet etmek. Tom is always the first to complain. Tom her zaman şikayet eden ilk kişidir. Tom does nothing but complain. Tom şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz. We have nothing to complain about. Şikâyet edecek bir şeyimiz yok. How can someone so rich complain so much? Bu kadar zengin birisi nasıl bu kadar şikayet edebilir? Mary complained about her husband again - the same old story. Mary yine kocasından şikayet etti - aynı eski hikaye. Sami likes to complain about everything. Sami her şeyden şikayet etmeyi sever. Tom has nothing to complain about. Tom'un şikayet edecek bir şeyi yok. He complained that the soup was too hot. Çorbanın çok sıcak olduğundan şikayet etti. I have nothing to complain about. Şikayet edecek hiçbir şeyim yok. I rarely complain. Nadiren şikayet ederim. Tom had no sooner walked in the door than Mary started to complain. Tom kapıdan içeriye girer girmez Mary şikayet etmeye başladı. Tom complained about Mary's behavior. Tom, Mary'nin davranışlarından şikayet etti. You sure do complain a lot. Sen kesinlikle çok şikayet ediyorsun. Tom complained. Tom şikayet etti. She works hard and never complains. O çok çalışır ve asla şikayet etmez. You sure complain a lot. Sen kesinlikle çok şikayet ediyorsun. People always complain about the weather. İnsanlar hep havadan şikayet eder. I would complain. Şikayet ederdim. I didn't complain at all. Hiç şikayet etmedim. I'm not going to complain. Şikayet etmeyeceğim. Tom complains a lot. Tom çok şikayet ediyor. No one complained. Kimse şikayet etmedi. I'm not going to complain anymore. Artık şikayet etmeyeceğim. My mother almost never complains. Annem neredeyse hiç şikayet etmez. Tom complained that his back hurt. Tom sırtının ağrıdığından şikayet etti. Tom and Mary complained. Tom ve Mary şikayet ettiler. Tom never complains. Tom asla şikâyet etmez. He complained about the room being too hot and humid. Odanın çok sıcak ve nemli olmasından şikayet etti. Tom constantly complains. Tom sürekli şikayet ediyor. No one else has complained. Başka kimse şikayet etmedi. One of your neighbors complained about all the junk in your front yard. Komşularından biri ön bahçesindeki tüm ıvır zıvırdan şikayet etti. Tom wasn't surprised that Mary complained so much. Tom, Mary'nin bu kadar çok şikayet etmesine şaşırmadı. Tom is going to complain. Tom şikayet edecek. How can someone so rich complain so much? Bu kadar zengin biri nasıl bu kadar şikayet edebilir? He complained that he had not been informed of the committee's decision. O, komitenin kararı hakkında bilgilendirilmediğinden şikayet etti. Tom sure does complain a lot. Tom kesinlikle çok şikayet ediyor. Tom and Mary complained. Tom ve Mary şikayet etti. Tom didn't complain once. Tom bir kere bile şikayet etmedi. I didn't complain. Ben şikayet etmedim. Let's not complain. Şikayet etmeyelim. Tom hardly ever complains about anything. Tom neredeyse hiçbir şeyden şikayet etmez. He complained that the room was too small. Odanın çok küçük olduğundan şikayet etti. I hate to complain. Şikayet etmekten nefret ediyorum. Tom could've complained, but he didn't. Tom şikayet edebilirdi ama etmedi. I don't think I've ever heard you complain about anything. Hiçbir şeyden şikayet ettiğini duyduğumu sanmıyorum. He went for three weeks without shaving before his wife complained. Karısı şikayet edene dek üç hafta boyunca tıraş olmadı. I wish my wife wouldn't complain so much. Keşke karım çok şikayet etmese. Tom always complains that Mary drives too fast. Tom her zaman Mary'nin çok hızlı sürdüğünden şikayet eder. Tom always complains, doesn't he? Tom her zaman şikayet eder, değil mi? Many people in the world complain that they don't have time to read. Dünyadaki birçok insan okumak için zamanları olmadığından şikayet ediyor. Tom is used to hearing Mary complain. Tom Mary'nin şikayet ettiğini duymaya alışkın. Do not complain about the conditions! Koşullardan şikayet etmeyin! Tom complains all the time. Tom hep şikayet ediyor. I wish my wife wouldn't complain so much. Keşke karım bu kadar şikayet etmeseydi. People often complain about high prices. İnsanlar genellikle yüksek fiyatlardan şikayet ederler. Tom hasn't complained about anything. Tom hiçbir şeyden şikayet etmedi. She works hard and never complains. Çok çalışır ve asla şikayet etmez. Tom never complained about the smell. Tom asla kokudan şikayet etmedi. Tom never complains, no matter how hard the work is. İş ne kadar zor olursa olsun Tom asla şikayet etmez. I've never heard him complain. Onun şikayet ettiğini hiç duymadım. He's always the first to complain. Her zaman ilk şikayet eden o olur. Does your mother ever complain about washing dishes? Annen hiç bulaşık yıkamaktan şikayet eder mi? Tom didn't complain. Tom şikâyet etmedi. My roommate complained about the noise. Oda arkadaşım gürültüden şikayet etti. I don't complain often. Ben sık sık şikayet etmem. She complains about everything and everyone. Her şeyden ve herkesten şikayet eder. He complained that he had not been informed of the committee's decision. Komitenin kararının kendisine bildirilmediğinden şikayet etti. Tom often complains about the cold. Tom sık sık soğuktan şikayet etmektedir. I don't see any reason to complain. Şikayet etmek için bir neden göremiyorum. Tom is always the first to complain. Tom her zaman ilk şikayet eden kişidir. Tom's neighbors always complain about the noise whenever he has a party. Tom'un komşuları o ne zaman bir parti verse hep gürültüden şikayet eder. Tom often complains about mosquitoes. Tom sık sık sivrisineklerden şikayet ediyor. I've never heard her complain. Ben onun şikayet ettiğini hiç duymadım. All you do is complain! Tek yaptığınız şikayet etmek! Tom doesn't complain about much. Tom fazla şikayet etmiyor. Tom complained about the excessive noise. Tom aşırı gürültüden şikayet etti. I guess I shouldn't complain. Sanırım şikayet etmemeliydim. Tom complained about his low salary. Tom düşük maaşından şikayet etti. You didn't complain, did you? Şikayet etmedin, değil mi? Do you get annoyed when the people close to you complain about their problems? Yakınınızdaki insanlar sorunlarından şikayet ettiğinde sinirleniyor musunuz? We complain too much. Çok fazla şikayet ediyoruz. Tom sure complains a lot. Tom kesinlikle çok şikayet ediyor. My neighbor complained about the noise. Komşum gürültüden şikayet etti. Tom hasn't complained about anything recently. Tom son zamanlarda hiçbir şeyden şikayet etmedi. Tom complained about the smell. Tom kokudan şikayet etti. Don't complain. Şikâyet etme. How dare he complain? Ne cüretle şikayet eder? Tom said he'd complain. Tom şikayet edeceğini söyledi. You should have nothing to complain about. Şikâyet edecek bir şeyin olmamalı. You hardly ever complain about anything. Neredeyse hiçbir şeyden şikayet etmezsin. We haven't had one person complain. Şikayet eden birimiz olmadı. They have nothing to complain about. Şikayet edecek bir şeyleri yok. Tom hardly ever complains. Tom neredeyse hiç şikayet etmez. Do you wish to complain? Şikayet etmek istiyor musun? Tom complained about the room being too small. Tom odanın çok küçük olmasından şikayet etti. People complain too much. İnsanlar çok fazla şikayet ediyor. Tom was about to complain, but decided against it. Tom şikayet edecekti ama vazgeçti. Tom hasn't complained. Tom şikayet etmedi. Tom complains all the time. Tom her zaman şikayet eder. The robots never get sick or complain and they can work 24 hours a day. Robotlar asla hastalanmıyor ya da şikayet etmiyor ve günde 24 saat çalışabiliyorlar. Tom and I weren't the only ones who complained. Şikayet eden sadece Tom ve ben değildik. Tom's neighbors always complain about the noise whenever he has a party. Tom ne zaman bir parti verse komşuları gürültüden şikayet eder. Tom always complains that Mary doesn't drive fast enough. Tom Mary'nin yeterince hızlı sürmediğinden sürekli şikayet ediyor. Tom never complained about the smell. Tom kokudan hiç şikayet etmedi. Tom is the only person who has complained. Tom şikayet eden tek kişi. We didn't complain. Biz şikayet etmedik. Tom wasn't surprised that Mary complained so much. Tom Mary'nin o kadar çok şikayet ettiğine şaşırmamıştı. Don't your neighbors ever complain? Komşuların hiç şikayet etmiyor mu? She complained that it was too hot in the room. Odanın çok sıcak olduğundan şikayet etti. Tom never complained. Tom hiç şikayet etmedi. He works hard and never complains. O çok çalışır ve asla şikayet etmez. She complains all the time. Sürekli şikayet ediyor. Tom complained about that a lot. Tom bu konuda çok şikayet etti. Tom hasn't complained yet. Tom henüz şikayet etmedi. She didn't complain once. O bir defa şikayet etmedi. Tom doesn't complain. Tom şikayet etmez. I'm sure Tom will complain. Tom'un şikâyet edeceğinden eminim. They are the ones who get the children accustomed to candy, and then they complain. Çocukları şekere alıştıran onlar, sonra da şikayet ediyorlar. They do nothing but complain. Onlar şikâyet etmekten başka bir şey yapmıyorlar. I've never heard her complain. Onun şikayet ettiğini hiç duymadım. I thought you said we weren't going to complain anymore. Artık şikayet etmeyeceğimizi söylediğini sanıyordum. We complained that the room was cold. Odanın soğuk olduğundan şikayet ettik. You're the only person I know that never complains about the food here. Buradaki yemeklerden hiç şikayet etmeyen tanıdığım tek kişisin. You've never complained before. Daha önce hiç şikâyet etmedin. He works hard and never complains. Çok çalışır ve asla şikayet etmez. Don't complain so much. Bu kadar çok şikayet etme. Tom is usually the first one to complain. Tom genellikle ilk şikayet eden kişidir. Tom often complains about the cold. Tom sık sık soğuktan şikayet eder. Tom is always the first one to complain. Tom her zaman ilk şikayet eden kişidir. Farmers always complain about the weather. Çiftçiler her zaman havadan şikayet ederler. As for living in Japan, I have nothing to complain about. Japonya'da yaşamaya gelince, şikayet edeceğim bir şey yok. I've never heard Tom complain. Tom'un şikayet ettiğini hiç duymadım. Tom complained that the soup was not hot enough. Tom çorbanın yeterince sıcak olmadığından şikayet etti. You complain too much. Çok fazla şikayet ediyorsun. We didn't complain at all. Hiç şikayet etmedik. One of your neighbors complained. Senin komşularından biri şikayet etti. Please don't complain so much. Lütfen bu kadar çok şikayet etme. Tom is usually the first one to complain. Tom genellikle şikayet eden ilk kişi. I've never heard them complain. Onların şikayet ettiğini hiç duymadım. Nobody else has complained. Başka kimse şikayet etmedi. Tom always complains, doesn't he? Tom her zaman şikâyet eder, değil mi? She complained continually that there was no money left. Sürekli hiç parası kalmadığından şikayet ediyordu. Tom complained that he had too much homework. Tom çok ev ödevi olduğundan şikayet etti. I heard Tom complain about the cost of living in Boston. Tom'un Boston'daki hayat pahalılığından şikayet ettiğini duydum. You always complain about the weather. Her zaman havadan şikayet ediyorsun. Sami complained often. Sami sık sık şikayet ediyordu. Tom complained about the noise. Tom gürültüden şikayet etti. She complained continually that there was no money left. O sürekli olarak para kalmadığından şikayet ediyordu. Tom will complain. Tom şikâyet edecek. Tom and Mary didn't complain. Tom ve Mary şikayet etmedi. Tom complained that he couldn't get that song out of his head. Tom o şarkıyı aklından çıkaramadığından şikayet etti. I promised myself I wouldn't complain about Tom anymore. Artık Tom'dan şikayet etmeyeceğime dair kendime söz verdim. Tom said Mary would likely complain. Tom, Mary'nin muhtemelen şikayet edeceğini söyledi. Tom complained at the front desk about the noise. Tom resepsiyonda gürültüden şikayet etti. Tom never complained about his job. Tom asla işinden şikayet etmezdi. Tom wouldn't complain. Tom şikayet etmedi. All you do is complain! Tüm yapabileceğin şikâyet etmektir. Tom complains that his new phone is too big and that it won't fit in his pants. Tom yeni telefonunun çok büyük olduğundan ve pantolonuna sığmadığından şikayet ediyor. I try to never complain about the food. Yemeklerden asla şikayet etmemeye çalışıyorum. Tom would never complain about something like that. Tom asla böyle bir şeyden şikayet etmez. Tom will complain. Tom şikayet edecek. I used to complain a lot. Çok şikayet ederdim. Sami complained often. Sami sık sık şikayet etti. How dare he complain? Ne cüretle şikayet ediyor? No matter what I do, Tom always complains. Ne yaparsam yapayım, Tom hep şikayet eder. He often complains that he has a toothache. Sık sık diş ağrısı çektiğinden şikayet eder. Warren Buffett complained that he has a lower tax rate than his secretary. Warren Buffett, sekreterinden daha düşük vergi oranına sahip olduğundan şikayet etti. He complained about the noise. Gürültüden şikayet etti. Tom didn't complain about anything. Tom hiçbir şeyden şikayet etmedi. Tom is the type of person who likes to complain. Tom şikayet etmeyi seven türde biri. We shouldn't have complained. Şikayet etmemeliydik. Tom complains a lot. Tom çok şikayet eder. She complained that she didn't like him. Ondan hoşlanmadığından şikayet ediyordu. They complained about their low wages. Düşük ücretlerinden şikayet ettiler. The hostess complained that I visit her so rarely these days. Ev sahibesi bu günlerde onu çok nadir ziyaret ettiğimden şikayet etti. Does your mother ever complain about washing dishes? Annen bulaşık yıkamaktan şikayet ediyor mu? Tom often complains about his mother's cooking. Tom sık sık annesinin yemeklerinden şikayet eder. Tom seems to complain about everything Mary does. Tom, Mary'nin yaptığı her şeyden şikayet ediyor gibi görünüyor. He is poor, but he never complains. Fakirdir, ama asla şikâyet etmez. He has nothing to complain about. Şikayet edecek bir şeyi yok. Tom had no sooner walked in the door than Mary started to complain. Tom daha kapıdan girer girmez Mary şikâyet etmeye başladı. Tom is going to complain, isn't he? Tom şikayet edecek, değil mi? Tom rarely complains about anything. Tom nadiren bir şeylerden şikayet eder. Many students complain about their teachers. Birçok öğrenci öğretmenlerinden şikayet eder. Tom rarely complains about anything. Tom nadiren bir şeyden şikayet eder. We didn't complain at all. Biz hiç şikayet etmedik. Tom never complains. Tom asla şikayet etmez. Tom hasn't complained about anything yet. Tom henüz hiçbir şeyden şikayet etmedi. Tom complained about the accommodations. Tom konaklama yerlerinden şikayet etti. Many people in the world complain that they don't have time to read. Dünyadaki birçok insan okumak için vakitleri olmadığından şikayet eder. Tom never complained. Tom asla şikayet etmedi. I've already complained about that. Bu konuda çoktan şikayet ettim. Nobody complained. Kimse şikayet etmedi. They do nothing but complain. Şikayet etmekten başka bir şey yapmıyorlar. My mother almost never complains. Annem neredeyse hiç şikâyet etmez. All you do is complain. Bütün yaptığın şikayet etmek. Tom doesn't always complain, does he? Tom her zaman şikâyet etmez, değil mi? Tom doesn't complain. Tom şikâyet etmez. Tom went for three weeks without shaving before his wife complained. Tom, karısı şikayet etmeden önce üç hafta boyunca tıraş olmadı. I'm sure Tom will complain. Eminim Tom şikayet edecektir. Tom isn't one to complain. Tom şikâyet edecek biri değil. Tom did nothing but complain. Tom şikâyet etmekten başka bir şey yapmadı. They are the ones who get the children accustomed to candy, and then they complain. Çocukları şekere alıştırıp sonra da şikâyet eden onlar. Tom was surprised that Mary complained so much. Tom, Mary'nin bu kadar çok şikayet etmesine şaşırdı. No matter what I do, Tom always complains. Ne yaparsam yapayım, Tom her zaman şikâyet eder. People often complain about the weather. İnsanlar sık sık hava durumundan şikayet ederdi. My neighbors complained about the noise we made last night. Komşularım dün gece çıkardığımız gürültüden şikayet etti. Tom hasn't complained about that yet. Tom henüz bu konuda şikayet etmedi. Tom has nothing to complain about. Tom'un şikâyet edecek bir şeyi yok. No one complained. Hiç kimse şikayet etmedi. There's nothing to complain about. Şikayet edecek bir şey yok. Tom has complained. Tom şikayet etti. Tom always complains about what Mary does. Tom her zaman Mary'nin yaptıklarından şikayet eder. We shouldn't complain. Şikayet etmemeliyiz. Tom complains too much. Tom çok fazla şikayet ediyor. Tom has done nothing all week but complain about Mary's cooking. Tom bütün hafta Mary'nin yemeklerinden şikayet etmekten başka hiçbir şey yapmadı. There's no reason to complain. Şikayet etmek için bir sebep yok. She does nothing but complain. O, şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz. We haven't had one person complain. Bir kişi bile şikâyet etmedi. You complain a lot, don't you? Çok fazla şikâyet ediyorsun, değil mi? I'm never going to complain about that again. Bu konuda tekrar şikâyet etmeyeceğim. Tom complained about the food. Tom yemeklerden şikayet etti. Tom always complains that Mary drives too fast. Tom her zaman Mary'nin çok hızlı araba sürmesinden şikayet eder. We shouldn't complain. Biz şikayet etmemeliyiz. Who complained? Kim şikayet ediyor? Tom complains about everything. Tom her şeyden şikayet eder. If you're going to complain, do it yourself. Şikayet edeceksen onu kendin yap. Why complain about it now? Neden şimdi şikayet ediyorsun? I don't think I should complain so much. Bu kadar şikayet etmemem gerektiğini düşünüyorum. I like to complain about the weather. Havadan şikayet etmeyi severim. I shouldn't complain. Şikâyet etmemeliyim. I want to publicly complain about that. Bu konuda alenen şikayet etmek istiyorum. He is poor, but he never complains. Fakirdir ama asla şikayet etmez. They complained about the city administration. Şehir yönetiminden şikâyet ettiler. Do not complain about the conditions! Koşullardan şikâyet etmeyin! You cannot complain. Sen şikayet edemezsin. Tom has done nothing but complain. Tom şikayet etmekten başka bir şey yapmadı. No one complained about it. Kimse şikayet etmedi. Tom complained about the weather. Tom havadan şikayet etti. Tom used to always complain about the weather. Tom her zaman hava durumundan şikayet ederdi. Tom is always the first one to complain. Tom her zaman şikayet eden ilk kişi. He does nothing but complain from morning till night. Sabahtan akşama kadar şikayet etmekten başka bir şey yapmıyor. Isn't that what you complained about? Şikayet ettiğin şey bu değil miydi? I don't want to listen to you complain. Şikayet etmeni dinlemek istemiyorum. They always complain. Onlar her zaman şikâyet ederler. I've never been one to complain. Asla şikâyet eden biri olmadım. Tom often complains about his neighbors. Tom sık sık komşularından şikayet eder. Tom complained about the heat. Tom sıcaktan şikayet etti. We complained about the poor service. Kötü hizmetten şikayet ettik. Tom always complains about the food. Tom her zaman yemeklerden şikayet eder. Nobody complained. Hiç kimse şikayet etmedi. I wouldn't complain about that if I were you. Yerinde olsaydım bu konuda şikayet etmezdim. Tom always complains about the way I do things. Tom her zaman bir şeyleri yapma biçimimden şikayet eder. Don't complain, don't explain. Şikayet etme, açıklama yapma. All you do is complain. Tek yaptığın şikayet etmek. Who am I to complain? Ben kimim ki şikayet edeyim? I almost never complain about anything. Neredeyse hiçbir şeyden şikayet etmem. You hardly ever complain. Neredeyse hiç şikayet etmiyorsun. Tom didn't complain, did he? Tom şikayet etmedi, değil mi? He complains about one thing or another all the time. Her zaman bir şeyden ya da diğerinden şikayet eder. Tom almost never complains about anything. Tom neredeyse hiçbir şeyden şikayet etmez. You cannot complain. Şikayet edemezsin. We complain about our neighbors. Komşularımızdan şikayet ediyoruz. I have nothing to complain about. Şikâyet edecek bir şeyim yok. My customers never complain. Müşterilerim asla şikayet etmez. Tom certainly complains a lot. Tom kesinlikle çok şikayet ediyor. It's not like you to complain. Şikayet etmek sana yakışmaz. I'm sure I can find something to complain about. Eminim şikayet edecek bir şey bulabilirim. Tom complained that he had too much homework. Tom çok fazla ev ödevi olduğundan şikayet etti. I don't have anything to complain about. Şikayet edecek bir şeyim yok. Does Tom complain about back pain often? Tom sık sık sırt ağrısından şikayet eder mi? The hostess complained that I visit her so rarely these days. Ev sahibesi bugünlerde onu çok nadiren ziyaret ettiğimden şikayet etti. There's no reason to complain. Şikayet etmek için hiçbir neden yok. Tom complained that Mary never helped him. Tom, Mary'nin ona hiç yardım etmediğinden şikayet etti. He complained that he was unfairly treated. Haksız şekilde muamele edilmekten şikâyet etti. Tom and Mary often complain that they never get to be together without the children. Tom ve Mary sık sık çocuksuz birlikte olmadıklarından şikayet ediyorlar. Tom does nothing but complain. Tom şikayet etmekten başka bir şey yapmaz. No one complains. Kimse şikayet etmiyor. I'm never going to complain about that again. Bir daha asla bu konuda şikayet etmeyeceğim. People often complain about the weather. İnsanlar genelde havadan şikayet eder. Don't complain. Şikâyet etmeyin. Tom complained about the high prices. Tom yüksek fiyatlardan şikayet etti. You shouldn't complain. Şikayet etmemelisin. I don't think I've ever heard Tom complain about anything. Tom'un hiçbir şeyden şikayet ettiğini duyduğumu sanmıyorum. Tom wouldn't complain. Tom şikayet etmezdi. I didn't complain at all. Ben hiç şikayet etmedim. Warriors never complain! Savaşçılar asla şikayet etmez! I would complain. Şikâyet ederdim. As for living in Japan, I have nothing to complain about. Japonya'da yaşamaya gelince, şikâyet edecek bir şeyim yok. It's hard to complain against such good people. Böyle iyi insanlara karşı şikayet etmek zor. They always complain. Hep şikayet ederler. Tom said that Mary would likely complain. Tom, Mary'nin muhtemelen şikayet edeceğini söyledi. Tom never complains about anything. Tom hiçbir şeyden şikayet etmez. Did you complain about it? Bu konuda şikayet ettin mi? Tom has done nothing but complain ever since he got here. Tom buraya geldiğinden beri şikayet etmekten başka bir şey yapmadı. I've never heard Tom complain before. Tom'un daha önce şikâyet ettiğini hiç duymadım. I don't understand how someone so rich can complain so much. Bu kadar zengin birinin nasıl bu kadar şikayet edebildiğini anlamıyorum. Would people complain about that? İnsanlar bundan şikayet eder mi? I'll complain if I want to. İstersem şikayet ederim. I'll complain about you. Seni şikayet edeceğim. You complain compulsively. Takıntılı bir şekilde şikayet ediyorsun. They often complain about the cost of living in Tokyo. Sık sık Tokyo'daki hayat pahalılığından şikayet ederler. She complained about my low salary. Düşük maaşımdan şikayet etti. Tom never complained about his job. Tom asla işinden şikayet etmedi. Who could complain about that? Bundan kim şikayet edebilir ki? Tom would never complain about something like that. Tom asla öyle bir şeyden şikayet etmez. I complain a lot. Çok şikayet ediyorum. Tom complained that he had been unfairly treated. Tom kendisine haksızlık yapıldığından şikayet etti. Students have complained about homework assignments since time immemorial. Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevlerinden şikayet ederler. Tom always complains about the weather. Tom her zaman havadan şikayet eder. Tom complains constantly. Tom sürekli şikayet ediyor. Tom doesn't always complain, does he? Tom her zaman şikayet etmez, değil mi? I don't see any reason to complain. Şikayet etmek için herhangi bir neden görmüyorum. Don't complain, Jamal. Şikayet etme, Jamal. Tom called and complained. Tom aradı ve şikayet etti. Sorry, I complained a lot. Üzgünüm, çok şikayet ettim. Tom always seems to find something to complain about. Tom her zaman şikayet edecek bir şey bulur. No one complains. Hiç kimse şikayet etmiyor. We must not complain. Şikayet etmemeliyiz. Tom complains about his job a lot. Tom işinden çok şikayet ediyor. Tom has complained about that a lot. Tom bunun hakkında çok şikayet etti. The food was terrible, but I did not complain. Yemekler berbattı ama şikayet etmedim. Tom never complained about anything. Tom hiçbir şeyden şikayet etmedi. You almost never complain about anything. Neredeyse hiçbir şeyden şikayet etmiyorsun. We have nothing to complain about. Şikayet edecek bir şeyimiz yok. I don't think I've ever heard either Tom or Mary complain about anything. Ne Tom'un ne de Mary'nin bir şeyden şikayet ettiğini duyduğumu sanmıyorum. Tom always complains about the food. Tom her zaman yemekten şikayet eder. I'll complain if I want to. Ben istersem şikayet edeceğiz. I think Tom complains too much. Sanırım Tom çok fazla şikayet ediyor. Sorry, I complained a lot. Özür dilerim, çok şikayet ettim. He does nothing but complain from morning till night. Sabahtan akşama kadar şikayet etmekten başka bir şey yapmaz. Sami complained. Sami şikayet etti. Tom and Mary often complain that they never get to be together without the children. Tom ve Mary sık sık çocuklar olmadan birlikte olamadıklarından şikayet ederler. He didn't complain about anything. Hiçbir şeyden şikayet etmedi. I've made that dish a hundred times and no one's ever complained before. Bu yemeği yüzlerce kez yaptım ve daha önce hiç kimse şikayet etmedi. I never complained. Ben asla şikayet etmedim. Tom certainly complains a lot. Tom kesinlikle çok şikâyet ediyor. I don't understand how someone so rich can complain so much. Bu kadar zengin birinin nasıl da bu kadar çok şikayet edebileceğini anlamıyorum. I don't complain often. Sık sık şikayet etmem. Tom rarely complains. Tom nadiren şikayet eder. Tom did nothing but complain. Tom şikayet etmekten başka bir şey yapmadı. Tom and I weren't the ones who complained. Şikayet eden Tom ve ben değildik. Tom isn't one to complain. Tom şikayet edecek biri değil. She does nothing but complain. Şikayet etmekten başka bir şey yapmıyor. Tom always used to complain about the Mary's cooking. Tom her zaman Mary'nin yemeklerinden şikayet ederdi. I think Tom complains too much. Bence Tom çok fazla şikayet ediyor. Sami complained often. Sami sık sık şikayet ederdi. One of your neighbors complained about all the junk in your front yard. Komşularınızdan biri ön bahçenizdeki çerçöpten şikayet etti. He did nothing but complain about his job. İşini şikâyet etmekten başka bir şey yapmadı. I hate to complain. Şikâyet etmekten nefret ediyorum. He does nothing but complain all day long. Bütün gün şikayet etmekten başka bir şey yapmıyor. Tom didn't complain. Tom şikayet etmedi. He complained that he couldn't find a job. İş bulamadığından şikayet etti. During the winter, he complains about the cold and during the summer he complains about the heat. Kış aylarında soğuktan, yaz aylarında ise sıcaktan şikayet ediyor. There's nothing to complain about. Şikâyet edecek bir şey yok. I've never heard you complain. Senin şikayet ettiğini hiç duymadım. The robots never get sick or complain and they can work 24 hours a day. Robotlar asla hasta olmazlar ya da şikâyet etmezler ve günde 24 saat çalışabilirler. I rarely complain. Ben nadiren şikayet ederim. She complained that my salary was low. Maaşımın düşük olduğundan şikâyet etti. Tom has complained about Mary's behavior. Tom, Mary'nin davranışlarından şikayet etti. Some people seem to complain about everything. Bazı insanlar her şeyden şikayet ediyor gibi görünüyor. I assume we're doing a pretty good job since no one has complained. Kimse şikayet etmediğine göre iyi bir iş çıkardığımızı varsayıyorum. Tom complained that his wife was spending too much money. Tom karısının çok para harcadığından şikayet etti. Why complain about it now? Neden şimdi bu konuda şikayet ediyorsun? What do you have to complain about? Şikayet edeceğin ne var? There are many housewives who complain about high prices. Yüksek fiyatlardan şikayet eden birçok ev kadını var. I've never been one to complain. Hiç şikayet eden biri olmadım. I'm getting sick of hearing you complain. Şikayet etmeni dinlemekten bıktım artık. I hardly ever complain. Neredeyse hiç şikayet etmem. Tom has complained about that a lot. Tom bu konuda çok şikayet etti. Have the neighbors complained? Komşular şikayet etti mi? Customers haven't complained. Müşteriler şikayet etmediler. Tom often complains about mosquitoes. Tom sık sık sivrisineklerden şikayet eder. Tom always complains that Mary doesn't drive fast enough. Tom her zaman Mary'nin yeterince hızlı araba sürmediğinden şikayet eder. I used to complain a lot. Ben çok şikayet ederdim. Tom is the only person who has complained. Tom şikayet eden tek kişidir. I've never heard Tom complain before. Tom'un daha önce hiç şikayet ettiğini duymadım. Tom complained about the cold. Tom soğuktan şikayet etti. Farmers always complain about the weather. Çiftçiler sürekli havadan şikayet eder. Tom complains more often than Mary does. Tom, Mary'den daha sık şikayet ediyor. You're the one who suggested we eat Chinese food, so don't complain. Çin yemeği yememizi öneren sensin, o yüzden şikayet etme. You've got nothing to complain about. Şikayet edecek bir şeyin yok. Tom complained about his job. Tom işinden şikayet etti. She didn't complain once. O da bir kez olsun şikayet etmedi. If you're going to complain, do it yourself. Şikayet edeceksen, kendin et. I shouldn't complain. Şikayet etmemeliydim. Tom doesn't complain about much. Tom pek şikayet etmez. People complain too much. İnsanlar çok fazla şikayet ediyorlar. During the winter, he complains about the cold and during the summer he complains about the heat. O, kış sırasında soğuktan ve yaz sırasında sıcaktan şikayet eder. We didn't complain about it. Bu konuda şikayet etmedik. No one has ever complained about that. Kimse bu konuda şikayet etmedi. I've never heard you complain about anything. Senin hiçbir şeyden şikayet ettiğini duymadım. You're the one who suggested we eat Chinese food, so don't complain. Çin yemeği yememizi öneren sensin, bu yüzden şikâyet etme. I never complained. Hiç şikayet etmedim. Nobody has complained about that yet. Henüz kimse bu konuda şikayet etmedi. Show More (417)
2	complain	yakınmak	v.
	He was complaining about his nosy neighbors. Meraklı komşularından yakınmaktaydı. Impatient citizens complain that the wheels of European bureaucracy turn infinitely slowly. Sabırsız vatandaşlar, Avrupa bürokrasisinin çarklarının sonsuz derecede yavaş döndüğünden yakınıyor. Tom was surprised that Mary complained so much. Tom Mary'nin çok fazla yakınmasına şaşırdı. I've never heard Tom complain. Tom'un yakındığını hiç duymadım. You're always complaining! Devamlı yakınıyorsunuz! Don't complain so much. Bu kadar fazla yakınma. I'm sick and tired of Tom's complaining. Tom'un yakınmalarından bıktım usandım. Tom didn't complain once. Tom bir defa bile yakınmadı. You've never complained before. Daha önce hiç yakınmamıştın. Please don't complain so much. Lütfen bu kadar yakınmayın. Tom complains that his new phone is too big and that it won't fit in his pants. Tom yeni telefonunun fazla büyük olduğundan ve pantolonuna sığmayacağından yakınıyor. I complain a lot. Ben çok yakınıyorum. He often complains that he has a toothache. O sık sık bir diş ağrısı olduğundan yakınır. Tom complained that he couldn't find a job. Tom iş bulamadığından yakınıyordu. Tom and Mary frequently complained that they never had time to spend together without the children. Tom ve Mary sık sık çocuklar olmadan birlikte geçirecek zamanları olmadığından yakınırlardı. We're fed up with your complaining. Yakınmalarınızdan bıktık. I'm tired of all your complaining. Tüm bu yakınmalarınızdan usandım. You complain a lot, don't you? Fazla yakınıyorsun, değil mi? You sure do complain a lot. Çok yakındığınız kesin. Tom says he's tired of everybody's complaining. Tom herkesin yakınmalarından usandığını söylüyor. I didn't complain. Ben yakınmadım. We're fed up with your complaining. Biz sizin yakınmanızdan usandık artık. Tom is tired of Mary's complaining. Tom, Mary'nin yakınmalarından bıktı. You sure complain a lot. Çok yakındığınız kesin. Sami complained often. Sami sık sık yakınıyordu. I'm so sick of hearing you complaining all the time. Devamlı yakınmanı dinlemekten bıktım artık. Show More (23)
3	complain	şikayette bulunmak	v.
	Dublin Bay Watch has complained to the Commission and provided extensive evidence. Dublin Bay Watch, Komisyon'a şikayette bulunmuş ve kapsamlı kanıtlar sunmuştur. Some workers have complained to the European Commission because they do not have the right to retire. Bazı işçiler emeklilik hakları olmadığı için Avrupa Komisyonu'na şikayette bulundu. Firstly, they can go to a bank and complain, ask why the bank does not do what the law says. İlk olarak, bir bankaya gidip şikayette bulunabilirler, bankanın neden yasanın dediğini yapmadığını sorabilirler. I have already complained about this on various occasions in parliamentary sittings. Parlamento oturumlarında çeşitli vesilelerle bu konuda şikayette bulunmuştum. They go to a Parliament Information Office or Commission Representation, get our form and complain to us. Bir Parlamento Bilgi Bürosuna veya Komisyon Temsilciliğine giderler, formumuzu alırlar ve bize şikayette bulunurlar. He complained to her about the food. Yemek hakkında ona şikayette bulundu. Have you ever complained to the manager? Hiç yöneticiye şikayette bulundunuz mu? Sami complained. Sami şikayette bulundu. Tom complained to the manager. Tom yöneticiye şikayette bulundu. Tom complained to Mary about the food. Tom Mary'ye yemek hakkında şikâyette bulundu. Some parents complained about the nude pictures in their children's textbooks. Bazı anne-babalar, çocuklarının ders kitaplarındaki çıplak resimler hakkında şikâyette bulundu. She complained to him about everything. Her şey hakkında ona şikâyette bulundu. We complained to the manager about the noise next door. Yandaki gürültü için müdüre şikayette bulunduk. She complained to the manager about the service. Hizmet hakkında müdüre şikayette bulunmuştur. Tom complained to Mary about the food. Tom, Mary'ye yemekler hakkında şikayette bulundu. I am going to complain to the manager. Müdüre şikayette bulunacağım. I'm thinking about complaining about my son's teacher at the kindergarten. Oğlumun anaokulundaki öğretmeni hakkında şikayette bulunmayı düşünüyorum. She complained to the manager about the service. Servis hakkında müdüre şikayette bulundu. Nick complained to me about the high prices in Tokyo. Nick, Tokyo'daki yüksek fiyatlar hakkında bana şikâyette bulundu. Show More (16)
4	complain	şikayet	n.
	I'm sick and tired of Tom's complaining. Tom'un şikayetinden bıktım ve yoruldum. Tom is fed up with Mary's complaining. Tom Mary'nin şikayetlerinden bıktı. We're fed up with your complaining. Şikâyetinden bıktık. There is no end to his complaining. Şikayetlerinin sonu yok. I want your complaining to end. Şikayetinin bitmesini istiyorum. Tom is used to Mary's complaining. Tom, Mary'nin şikâyetlerine alışkın. I've had enough of your complaining. Şikayetinden usandım. I want your complaining to end. Şikâyetlerinin bitmesini istiyorum. I'm sick and tired of your complaining. Şikayetinden bıktım. I don't know why we never used to mind Tom's complaining. Tom'un şikayetini neden hiç umursamadığımızı bilmiyorum. I don't know why we never used to mind Tom's complaining. Tom'un şikayetlerini neden hiç umursamadığımızı bilmiyorum. Tom is always complaining about Mary. Tom her zaman Mary hakkında şikâyette bulunuyor. You have no idea how tired I am of all this complaining. Bütün bu şikâyetlerden ne kadar yorulduğumu bilemezsin. You must be tired of all Tom's complaining. Tom'un tüm bu şikayetlerinden bıkmış olmalısın. Show More (11)
5	complain	sızlanmak	v.
	Mary accepted everything without complaining. Mary sızlanmaksızın her şeyi kabul etti. She's always complaining about the food. O her zaman yemek konusunda sızlanır. Tom is tired of Mary's complaining. Tom, Mary'nin sızlanmasından bıkmış. Bob complained to his friend. Bob arkadaşına sızlandı. Tom is used to Mary's complaining. Tom Mary'nin sızlanmasına alışkındır. Tom never stops complaining. Tom sızlanmayı hiç kesmez. Stop complaining! Sızlanmayı kes! Show More (4)
6	complain	şikayetçi olmak	v.
	Indeed, Norway has complained particularly about the Arctic fishing grounds being affected. Nitekim Norveç özellikle Kuzey Kutbu'ndaki balıkçılık alanlarının etkilenmesinden şikâyetçi olmuştur. He complained that he was unfairly treated. Kendisine adil davranılmadığından şikayetçi olmuştur. One of your neighbors complained. Komşularınızdan biri şikayetçi oldu. Tom said Mary would likely complain. Tom, Mary'nin muhtemelen şikayetçi olacağını söyledi. Tom said that Mary would likely complain. Tom, Mary'nin muhtemelen şikayetçi olacağını söyledi. Show More (2)
7	complain	dert yanmak	v.
	He complained that the soup was too hot. O, çorbanın çok sıcak olmasından dert yandı. Do you get annoyed when the people close to you complain about their problems? Yakınların sana dert yandığında bundan rahatsız oluyor musun? Show More (-1)
8	complain	rahatsız olmak	v.
	He went for three weeks without shaving before his wife complained. Karısı rahatsız olana kadar üç hafta yüzünü tıraş etmedi. Show More (-2)
9	complain	söylenmek	v.
	She's always complaining about the food. O her zaman yemek konusunda söylenir. Show More (-2)