1 |
croak |
vıraklamak |
v. |
|
- The toad started to croak.
- Kurbağa vıraklamaya başladı.
- Since there are rice paddies near my house, I often hear frogs croaking all night long this time of year.
- Evimin yakınında pirinç tarlaları olduğu için, yılın bu zamanında sık sık gece boyunca vıraklayan kurbağalar duyarım.
- The raven croaked from the old yew-tree.
- Kuzgun yaşlı porsuk ağacından vırakladı.
Show More (0)
|
2 |
croak |
nalları dikmek |
v. |
|
- Well, he ate a lot of cold medicine, and he croaked.
- Çok fazla soğuk algınlığı ilacı içerek nalları dikti.
- Well, he ate a lot of cold medicine, and he croaked.
- Bir sürü soğuk algınlığı ilacı yuttu ve nalları dikti.
Show More (-1)
|
3 |
croak |
tahtalı köyü boylamak |
v. |
|
- Well, he ate a lot of cold medicine, and he croaked.
- Çok fazla soğuk algınlığı ilacı yutarak tahtalı köyü boyladı.
Show More (-2)
|
4 |
croak |
gaklamak |
v. |
|
- The raven croaked from the old yew-tree.
- Kuzgun, eski porsuk ağacından gakladı.
Show More (-2)
|