| 1 |
destroy |
yok etmek |
v. |
|
- By the time we arrived, the forest was completely destroyed.
- Biz oraya varana dek orman tamamen yok olmuştu.
- They have always sought to destroy us, to destroy democracy.
- Onlar her zaman bizi yok etmeye, demokrasiyi yok etmeye çalıştılar.
- Almost nothing has come of earlier promises to destroy poppy fields and opiates.
- Daha önce haşhaş tarlalarını ve afyonu yok etme vaatlerinden neredeyse hiçbir şey çıkmadı.
- We need measures to destroy the financial background for terrorist acts.
- Terör eylemlerinin finansal arka planını yok edecek önlemlere ihtiyacımız var.
- In the shadow of privatisation we must not destroy the social institutions that democratise information.
- Özelleştirmenin gölgesinde bilgiyi demokratikleştiren sosyal kurumları yok etmemeliyiz.
- Politicians who shirk responsibility destroy the credibility of politics.
- Sorumluluktan kaçan siyasetçiler siyasetin güvenilirliğini yok ederler.
- This war can only destroy the United Nations' efforts to consolidate international law in favour of fair, lasting peace.
- Bu savaş, Birleşmiş Milletler'in uluslararası hukuku adil ve kalıcı bir barış lehine pekiştirme çabalarını yok edebilir.
- Why destroy the Central Statistics Bureau, or the Palestinian Legislative Council?
- Neden Merkezi İstatistik Bürosunu ya da Filistin Yasama Konseyini yok edelim?
- In particular, they must search for, and then destroy, weapons of mass destruction and delivery systems.
- Özellikle de kitle imha silahlarını ve taşıma sistemlerini arayıp bulmalı ve sonra da yok etmelidirler.
- In other words, it will objectively destroy every possibility of founding an independent Palestinian state.
- Başka bir deyişle, bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik her türlü olasılığı nesnel olarak yok edecektir.
- Excuse me, but I thought the idea was to disarm Iraq and destroy its weapons of mass destruction.
- Affedersiniz ama ben amacın Irak'ı silahsızlandırmak ve kitle imha silahlarını yok etmek olduğunu sanıyordum.
- They have set out quite deliberately to destroy the achievements of the Oslo process.
- Oslo sürecinin kazanımlarını yok etmek için oldukça bilinçli bir şekilde harekete geçtiler.
- The dockers were here this week, and they almost did destroy everything.
- Liman işçileri bu hafta buradaydı ve neredeyse her şeyi yok ediyorlardı.
- We must not allow recent events to continue, or ferment or destroy us.
- Son olayların devam etmesine, bizi mayalamasına ya da yok etmesine izin vermemeliyiz.
- War can never be the right way to destroy weapons of mass destruction or combat terrorism.
- Savaş, kitle imha silahlarını yok etmek ya da terörizmle mücadele etmek için asla doğru yol olamaz.
- Clearly, there can be no possibility of military action to destroy nuclear plant in Korea.
- Açıkçası, Kore'deki nükleer santrali yok etmek için askeri harekat olasılığı olamaz.
- Illegal state aid, by contrast, destroys competitive companies and creates unemployment.
- Buna karşılık, yasadışı devlet yardımları rekabetçi şirketleri yok eder ve işsizlik yaratır.
- It is impossible that we should create life and then destroy it.
- Yaşamı yaratıp sonra da onu yok etmemiz mümkün değildir.
- All they see is the enemy, and they destroy each other.
- Tek gördükleri düşman ve birbirlerini yok ediyorlar.
- It is this connection, it is this link that some want to destroy.
- İşte bu bağlantı, bazılarının yok etmek istediği bu bağdır.
- It is not appropriate that European taxpayers' money should be used in this way to destroy our heritage.
- Avrupalı vergi mükelleflerinin parasının mirasımızı yok etmek için bu şekilde kullanılması uygun değildir.
- In other words, it will objectively destroy every possibility of founding an independent Palestinian state.
- Başka bir deyişle bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik her türlü olasılığı nesnel olarak yok edecektir.
- One does not destroy a whole country because a terrorist is hiding there.
- Bir terörist orada saklanıyor diye bütün bir ülke yok edilmez.
- This money must also be used to buy better equipment, not to destroy boats.
- Bu para da tekneleri yok etmek için değil, daha iyi ekipman satın almak için kullanılmalıdır.
- We talk about the problem of unemployment, then we pass directives that destroy jobs.
- İşsizlik sorunundan bahsediyoruz, sonra da istihdamı yok eden yönergeler çıkarıyoruz.
- We need measures to destroy the financial background for terrorist acts.
- Terör eylemlerinin mali arka planını yok edecek tedbirlere ihtiyacımız var.
- The Iranian opposition fears that the mullahs will take the opportunity to destroy them.
- İran muhalefeti, mollaların bu fırsatı değerlendirerek kendilerini yok etmesinden korkuyor.
- Why destroy the Central Statistics Bureau, or the Palestinian Legislative Council?
- Merkezi İstatistik Bürosu ya da Filistin Yasama Konseyi neden yok edildi?
- Why should we have to destroy a natural, valued and valuable material such as ivory?
- Fildişi gibi doğal, değerli ve kıymetli bir malzemeyi neden yok etmek zorunda kalalım?
- Instead, we are told we must go to war in order to destroy Saddam's weapons of mass destruction.
- Bunun yerine bize Saddam'ın kitle imha silahlarını yok etmek için savaşa girmemiz gerektiği söyleniyor.
- We have to understand that and we must do everything we can in Europe to help destroy terrorist networks.
- Bunu anlamalıyız ve Avrupa'da terör ağlarını yok etmeye yardımcı olmak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.
- It is preposterous that tobacco companies are trying to destroy this legislation.
- Tütün şirketlerinin bu mevzuatı yok etmeye çalışması akıl almaz bir durumdur.
- We will once again abuse God's creation if we slaughter and destroy animals unnecessarily.
- Hayvanları gereksiz yere keser ve yok edersek bir kez daha Tanrı'nın yaratışını kötüye kullanmış oluruz.
- The other form of torture quite clearly seeks to destroy and break people.
- İşkencenin diğer biçimi ise oldukça açık bir şekilde insanları yok etmeyi ve mahvetmeyi amaçlamaktadır.
- Illegal state aid, by contrast, destroys competitive companies and creates unemployment.
- Buna karşın yasadışı devlet yardımları rekabetçi şirketleri yok etmekte ve işsizlik yaratmaktadır.
- Politicians who shirk responsibility destroy the credibility of politics.
- Sorumluluktan kaçan politikacılar siyasetin güvenilirliğini yok eder.
- But we are about to destroy the bridge, and these are very green troops.
- Ama köprüyü yok etmek üzereyiz ve bunlar çok acemi birlikler.
- T'Pol's analysis shows it isn't powerful enough to destroy an entire planet.
- T'Pol'un analizi onun bütün bir gezegeni yok edecek kadar güçlü olmadığını gösteriyor.
- If that happens, the Lord will be angry with you and destroy you at once.
- Eğer böyle bir şey olursa, Tanrı size kızacak ve sizi hemen yok edecek.
- You want to destroy everything and put nothing in its place.
- Her şeyi yok etmek ve yerine hiçbir şey koymamak istiyorsunuz.
- T'Pol's analysis shows it isn't powerful enough to destroy an entire planet.
- T'Pol'ün analizi, bütün bir gezegeni yok edecek kadar güçlü olmadığını gösteriyor.
- Does one human being have the right to destroy another human being?
- Bir insanın başka bir insanı yok etme hakkı var mıdır?
- You want to destroy everything and put nothing in its place.
- Her şeyi yok etmek istiyorsun ve yerine hiçbir şey koymak istemiyorsun.
- You want to destroy everything and put nothing in its place.
- Her şeyi yok etmek ve yerine hiçbir şey koymamak istiyorsun.
- T'Pol's analysis shows it isn't powerful enough to destroy an entire planet.
- T'Pol'un incelemeleri, tüm bir gezegeni yok edecek gücü olmadığını gösteriyor.
- I want you to destroy all this.
- Bütün bunları yok etmeni istiyorum.
- I try to destroy an object using just my mind.
- Sadece zihnimi kullanarak bir nesneyi yok etmeye çalışıyorum.
- We intend to destroy it.
- Onu yok etmeye niyetleniyoruz.
- They want to destroy us.
- Bizi yok etmek istiyorlar.
- Tom schemed to destroy the project.
- Tom projeyi yok etmek için plan yaptı.
- I'll destroy it.
- Onu yok edeceğim.
- Sami wanted to destroy Layla's reputation.
- Sami, Layla'nın itibarını yok etmek istiyordu.
- Antibiotics can't destroy viruses.
- Antibiyotikler virüsleri yok edemez.
- I intend to destroy everything.
- Her şeyi yok etmeyi istiyorum.
- Destroy the fortress.
- Kaleyi yok edin.
- You can't destroy the precious bond between mother and child.
- Anne ve çocuk arasındaki değerli bağı yok edemezsiniz.
- This bomb could destroy the whole world.
- Bu bomba bütün dünyayı yok edebilirdi.
- We need to destroy all of your belongings.
- Tüm eşyalarını yok etmeliyiz.
- We will destroy our nuclear weapons with America.
- Nükleer silahlarımızı Amerika ile birlikte yok edeceğiz.
- The soldiers' mission was to destroy the bridge.
- Askerlerin görevi köprüyü yok etmekti.
- We need to destroy this tape.
- Bu kaseti yok etmeliyiz.
- We must destroy it.
- Onu yok etmeliyiz.
- We must destroy the evidence.
- Kanıtları yok etmemiz lazım.
- We intend to destroy it.
- Onu yok etmek niyetindeyiz.
- Destroy the castle.
- Kaleyi yok edin.
- Tom likes to break into the homes of teenagers to steal and destroy their violent video games.
- Tom, şiddet içeren video oyunlarını çalıp yok etmek için gençlerin evlerine girmeyi seviyor.
- We need to destroy everything that belongs to you.
- Size ait olan her şeyi yok etmeliyiz.
- They are trying to destroy our language.
- Dilimizi yok etmeye çalışıyorlar.
- ALS slowly destroys the nerves and muscles needed for moving your body.
- ALS, vücudunuzu hareket ettirmek için gereken sinirleri ve kasları yavaş yavaş yok eder.
- Tom orchestrated a plot to destroy the project.
- Tom projeyi yok etmek için bir komplo düzenledi.
- With respect to these documents, I think the best thing is to destroy them.
- Bu belgelerle ilgili olarak, bence en iyisi onları yok etmek.
- Destroy the computer.
- Bilgisayarı yok edin.
- Sami lit a fire to destroy all the evidence.
- Sami tüm kanıtları yok etmek için ateş yaktı.
- Tom is able to destroy us.
- Tom bizi yok edebilir.
- We need to destroy all of your belongings.
- Sana ait ne varsa yok etmemiz lazım.
- Dan attempted to destroy evidence.
- Dan kanıtı yok etmeye çalıştı.
- This bomb could destroy the whole world.
- Bu bomba tüm dünyayı yok edebilir.
- Tom wanted to destroy it.
- Tom onu yok etmek istedi.
- Do you really think it will destroy my reputation?
- Bunun gerçekten benim itibarımı yok edeceğini mi düşünüyorsun?
- They want to destroy your freedoms.
- Özgürlüklerinizi yok etmek istiyorlar.
- Globalization destroys the diversity of languages.
- Küreselleşme dil çeşitliliğini yok ediyor.
- We must destroy the evidence.
- Kanıtları yok etmeliyiz.
- The big ugly tree destroys the beauty of the house.
- Büyük, çirkin ağaç, evin güzelliğini yok ediyor.
- We'll destroy their dens.
- İnlerini yok edeceğiz.
- I wanna destroy YouTube.
- YouTube'u yok etmek istiyorum.
- We're going to destroy it.
- Onu yok edeceğiz.
- Your cynicism will destroy you one day.
- Kinizminiz sizi bir gün yok edecektir.
- We will destroy our nuclear weapons with America.
- Biz Amerika ile birlikte nükleer silahlarımızı yok edeceğiz.
- Culture destroys languages.
- Kültür dilleri yok eder.
- We aren't here to destroy you.
- Seni yok etmek için burada değiliz.
- We must destroy it.
- Bunu yok etmeliyiz.
- Tom plotted to destroy the project.
- Tom projeyi yok etmek için plan yaptı.
- I must destroy you.
- Seni yok etmeliyim.
- He wanted to destroy it.
- Onu yok etmek istedi.
- We'll destroy the old farms.
- Eski çiftlikleri yok edeceğiz.
- Tom wanted to destroy it.
- Tom onu yok etmek istiyordu.
- Destroy the phone.
- Telefonu yok edin.
- I'm not trying to destroy.
- Yok etmeye çalışmıyorum.
- Tom likes to break into the homes of teenagers to steal and destroy their violent video games.
- Tom şiddet içeren video oyunlarını çalıp yok etmek için gençlerin evlerine girmeyi sever.
- Destroy the evidence.
- Kanıtları yok edin.
- Fadil bought acid to destroy Layla's body.
- Fadıl, Leyla'nın cesedini yok etmek için asit satın aldı.
- Destroy the city.
- Şehri yok edin.
- Time destroys everything.
- Zaman her şeyi yok ediyor.
- Dan attempted to destroy evidence.
- Dan kanıtları yok etmeye çalıştı.
- Your cynicism will destroy you one day.
- Kinizminiz bir gün sizi yok edecek.
- The Germans planned to destroy the Royal Air Force and invade Britain.
- Almanlar Kraliyet Hava Kuvvetleri'ni yok edip İngiltere'yi işgal etmeyi planlıyordu.
- We need to destroy everything that belongs to you.
- Sana ait ne varsa yok etmemiz lazım.
- Destroy this temple.
- Bu tapınağı yok edin.
- We aren't here to destroy you.
- Sizi yok etmek için burada değiliz.
- You can't destroy the precious bond between mother and child.
- Anne ve çocuk arasındaki değerli bağları yok edemezsiniz.
- Time destroys everything.
- Zaman her şeyi yok eder.
- Culture destroys language.
- Kültür dili yok eder.
Show More (109)
|
| 2 |
destroy |
mahvetmek |
v. |
|
- Abortion is a crime that kills the child and destroys the mother.
- Kürtaj, çocuğu öldüren ve anneyi mahveden bir suçtur.
- Instead, he has enriched himself and his friends and destroyed his country's economy.
- Bunun yerine, kendisini ve arkadaşlarını zenginleştirdi ve ülkesinin ekonomisini mahvetti.
- It's a pity you destroyed everything.
- Her şeyi mahvetmiş olman çok yazık.
- You're destroying your clothing.
- Kıyafetlerini mahvediyorsun.
- The cat is destroying this couch.
- Kedi bu kanepeyi mahvediyor.
- He destroyed his marriage by lying to his wife.
- Karısına yalan söyleyerek evliliğini mahvetti.
- Layla destroyed her family.
- Layla ailesini mahvetti.
- Tom destroyed his own family.
- Tom kendi ailesini mahvetti.
- Tom is destroying Mary's life.
- Tom, Mary'nin hayatını mahvediyor.
- Jealously can destroy people's lives.
- Kıskançlık insanın hayatını mahvedebilir.
- We're destroying our clothes.
- Kıyafetlerimizi mahvediyoruz.
- He's destroying his clothes.
- Kıyafetlerini mahvediyor.
- Cold weather and insects destroyed their crops.
- Soğuk hava ve böcekler ekinleri mahvediyordu.
- Drug addiction can destroy people's lives.
- Madde bağımlılığı insanın hayatını mahvedebilir.
- Ignorance is destroying this country.
- Cehalet bu ülkeyi mahvediyor.
- Something is destroying everything.
- Bir şey her şeyi mahvediyor.
- Sami destroyed Layla's life.
- Sami, Layla'nın hayatını mahvetti.
- I intend to destroy everything.
- Her şeyi mahvetmek niyetindeyim.
- Alcohol can destroy the liver of a man.
- Alkol insanın karaciğerini mahvedebilir.
- You destroyed my BMW!
- BMW'mi mahvettin!
- Tom orchestrated a plot to destroy the project.
- Tom projeyi mahvetmek için bir komplo düzenledi.
- Greed can destroy people's lives.
- Açgözlülük insanın hayatını mahvedebilir.
- It's a pity you destroyed everything.
- Ne yazık ki her şeyi mahvettin.
- The earthquake destroyed everything.
- Deprem her şeyi mahvetti.
- She's destroying her clothing.
- O, elbisesini mahvediyor.
- Greed can destroy people's lives.
- Açgözlülük insanların hayatını mahvedebilir.
- I need to buy a good scratching post before my cat destroys my sofa.
- Kedim kanepemi mahvetmeden iyi bir tırmalama tahtası almalıyım.
- Mary's destroying her clothes.
- Mary kıyafetlerini mahvediyor.
- Tom destroyed his marriage by lying to his wife.
- Tom karısına yalan söyleyerek evliliğini mahvetti.
- You always destroy everything.
- Her zaman her şeyi mahvediyorsun.
- Jealously can destroy people's lives.
- Kıskançlık insanların hayatını mahvedebilir.
- Drug addiction can destroy people's lives.
- Uyuşturucu bağımlılığı insanların hayatını mahvedebilir.
- He's destroying his clothing.
- O, elbisesini mahvediyor.
- Who destroyed the garden?
- Bahçeyi kim mahvetti?
- Who destroyed it?
- Onu kim mahvetti?
- Crows all but destroyed the farmer's field of corn.
- Kargalar çiftçinin mısır tarlasını mahvetti.
- Tom destroyed a lot of lives.
- Tom bir sürü hayatı mahvetti.
- Her racist comment destroyed her career.
- Irkçı yorumu kariyerini mahvetti.
- He worked too hard and destroyed his health.
- O çok fazla çalıştı ve sağlığını mahvetti.
- He's destroying his clothes.
- Onun elbiselerini mahvediyor.
- Drug addiction can destroy people's lives.
- Uyuşturucu bağımlılığı insanın hayatını mahvedebilir.
- She's destroying her clothes.
- Kıyafetlerini mahvediyor.
- Tom's destroying his clothes.
- Tom kıyafetlerini mahvediyor.
Show More (40)
|
| 3 |
destroy |
yıkmak |
v. |
|
- Terrorism is a negation of all the values of those who seek to build rather than destroy.
- Terörizm, yıkmak yerine inşa etmek isteyenlerin tüm değerlerinin yadsınmasıdır.
- That is the explanation for going in and destroying villages and all the Palestinian structures.
- İçeri girip köyleri ve Filistinlilere ait tüm yapıları yıkmanın açıklaması budur.
- In Hebron, the army is preparing to destroy around one hundred houses bordering the prayer route.
- El Halil'de ordu, ibadet güzergahını çevreleyen yaklaşık yüz evi yıkmaya hazırlanıyor.
- But we are about to destroy the bridge, and these are very green troops.
- Ama köprüyü yıkmak üzereyiz ve bunlar çok acemi birlikler.
- The flood tide destroyed the sandcastle.
- Sel dalgası kumdan kaleyi yıktı.
- I built this house; you destroyed it.
- Bu evi ben inşa ettim, sen yıktın.
- The flood tide destroyed the sandcastle.
- Sel suları kumdan kaleyi yıktı.
- Tom destroyed the children's sand castle.
- Tom çocukların kumdan kalesini yıktı.
- The hurricane destroyed Tom's house.
- Kasırga Tom'un evini yıktı.
- You destroyed the old house.
- Sen eski evi yıktın.
- Earthquakes destroy buildings.
- Depremler binaları yıkar.
- He destroyed his marriage by lying to his wife.
- Karısına yalan söyleyerek evliliğini yıktı.
- The tide destroyed the sand castle.
- Gelgit kumdan kaleyi yıktı.
- One thousand two hundred and fifty-six soldiers destroyed the fortress of Alamut.
- Bin iki yüz elli altı tane asker Alamut kalesini yıktı.
- An earthquake destroyed the building.
- Bir deprem binayı yıktı.
- I watched them destroy the old building.
- Eski binayı yıkmalarını izledim.
- A hurricane destroyed Tom's house.
- Bir kasırga Tom'un evini yıktı.
- We'll destroy the old farms.
- Eski çiftlikleri yıkacağız.
- The atomic bomb destroyed the entire city of Hiroshima.
- Atom bombası, tüm Hiroşima şehrini yıktı.
- I watched them destroy the old building.
- Onların eski binayı yıkışını izledim.
- Destroy this temple.
- Bu tapınağı yıkın.
- You destroyed the old house.
- Eski evi yıktınız.
- They destroyed the old house.
- Eski evi yıktılar.
- The accident destroyed all his hopes for success.
- Kaza başarı için tüm umutlarını yıktı.
- The typhoon destroyed many houses.
- Tayfun birçok evi yıktı.
- The earthquake destroyed many houses.
- Deprem birçok evi yıktı.
Show More (23)
|
| 4 |
destroy |
imha etmek |
v. |
|
- In particular, they must search for, and then destroy, weapons of mass destruction and delivery systems.
- Özellikle de kitle imha silahlarını ve dağıtım sistemlerini aramalı ve ardından imha etmelidirler.
- Suddenly he is cooperating with the inspections and destroying weapons he said he did not have.
- Birdenbire denetimlerle işbirliği yapmaya ve sahip olmadığını söylediği silahları imha etmeye başladı.
- The Ottawa Convention places an obligation to destroy stocks of APL.
- Ottawa Sözleşmesi APL stoklarını imha etme yükümlülüğü getirmektedir.
- If they find undeclared chemical or biological weapons, they have the right to destroy them.
- Eğer deklare edilmemiş kimyasal ya da biyolojik silahlar bulurlarsa, bunları imha etme hakkına sahiptirler.
- We're going to destroy it.
- Onu imha edeceğiz.
- The Germans planned to destroy the Royal Air Force and invade Britain.
- Almanlar Kraliyet Hava Kuvvetlerini imha etmeyi ve İngiltere'yi işgal etmeyi planladılar.
Show More (3)
|
| 5 |
destroy |
tahrip olmak |
v. |
|
- Only part of the building has been destroyed by the earthquake.
- Binanın sadece bir kısmı deprem tarafından tahrip olmuştur.
- The house was destroyed by fire.
- Ev yangın nedeniyle tahrip oldu.
- With the bridge destroyed, there was nothing to do but swim.
- Köprünün tahrip olmasıyla, yüzmekten başka yapacak bir şey yoktu.
- Tom's house is completely destroyed.
- Tom'un evi tamamen tahrip olmuş.
- The laboratory was destroyed in a fire.
- Laboratuar bir yangında tahrip oldu.
Show More (2)
|
| 6 |
destroy |
tahrip etmek |
v. |
|
- We recoil from removing those dictators who destroy people's living conditions and the structures of their countries.
- İnsanların yaşam koşullarını ve ülkelerinin yapılarını tahrip eden diktatörleri ortadan kaldırmaktan çekiniyoruz.
- Because that is the part of the hearing spectrum industrial hearing loss often destroys.
- Çünkü endüstriyel işitme kaybı genellikle işitme spektrumunun bu kısmını tahrip eder.
- Alcohol destroys the liver.
- Alkol karaciğeri tahrip eder.
- Culture destroys language.
- Kültür dili tahrip eder.
Show More (1)
|
| 7 |
destroy |
yerle bir etmek |
v. |
|
- An earthquake destroyed the building.
- Deprem binayı yerle bir etti.
- One thousand two hundred and fifty-six soldiers destroyed the fortress of Alamut.
- Bin iki yüz elli altı asker Alamut kalesini yerle bir etti.
- It was in the 1920s that a big earthquake destroyed Tokyo.
- 1920'lerde büyük bir deprem Tokyo'yu yerle bir etti.
- The earthquake destroyed many houses.
- Deprem çok sayıda evi yerle bir etti.
Show More (1)
|
| 8 |
destroy |
ortadan kaldırmak |
v. |
|
- Israel is stealing the land, destroying the two-state solution.
- İsrail toprağı çalıyor, iki devletli çözümü ortadan kaldırıyor.
- If Turkey does anything that I, in my great and unmatched wisdom, consider to be off limits, I will totally destroy and obliterate the economy of Turkey.
- Eğer Türkiye, benim büyük ve eşsiz bilgeliğimle sınır ihlali olarak gördüğüm herhangi bir şeyi yaparsa, Türkiye ekonomisini tamamen yok eder ve ortadan kaldırırım.
Show More (-1)
|
| 9 |
destroy |
harap etmek |
v. |
|
- Crows all but destroyed the farmer's field of corn.
- Kargalar çiftçinin mısır alanını harap ettiler.
- All of the town was destroyed by a fire.
- Tüm kasaba yangın tarafından harap edildi.
Show More (-1)
|
| 10 |
destroy |
mağlup etmek |
v. |
|
- The Bulls were destroyed by the Nets 115-107.
- Bulls, Nets tarafından 115-107 mağlup edildi.
Show More (-2)
|
| 11 |
destroy |
bitirmek |
v. |
|
- I won't allow this rumor to destroy me!
- Bu dedikoduların beni bitirmesine izin vermeyeceğim!
Show More (-2)
|
| 12 |
destroy |
itlaf etmek |
v. |
|
- The piton had to be destroyed.
- Pitonun itlaf edilmesi gerekiyordu.
Show More (-2)
|
