|
- I am perhaps slightly disappointed by the view of the PPE-DE.
- PPE-DE'nin görüşü beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.
- I am deeply disappointed by the Commission's statement here today.
- Komisyon'un bugün burada yaptığı açıklama beni derin bir hayal kırıklığına uğrattı.
- We must not disappoint them.
- Onları hayal kırıklığına uğratmamalıyız.
- I was particularly disappointed by the outcome of the Copenhagen Summit on the issues of safety at sea.
- Kopenhag Zirvesi'nin denizde güvenlik konusundaki sonuçları beni özellikle hayal kırıklığına uğrattı.
- I am very disappointed that this does not seem to be the case.
- Bu durumun böyle görünmemesi beni büyük hayal kırıklığına uğrattı.
- I have to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmak zorundayım.
- I am extremely disappointed by the Czech Government's stance of declining even to talk about the issues.
- Çek Hükümeti'nin meseleler hakkında konuşmayı dahi reddeden tutumu beni son derece hayal kırıklığına uğrattı.
- You did not disappoint us.
- Bizi hayal kırıklığına uğratmadınız.
- There are a couple of things, however, that have disappointed me about the Danish Presidency.
- Bununla birlikte, Danimarka Başkanlığı ile ilgili beni hayal kırıklığına uğratan birkaç şey var.
- However, we are disappointed that the proposals do not go further.
- Ancak tekliflerin daha ileri gitmemesi bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- Today, I am disappointed by the poor results achieved.
- Bugün, elde edilen zayıf sonuçlar beni hayal kırıklığına uğrattı.
- Allow me to say that the Swedish presidency somewhat disappointed us on this point.
- İsveç başkanlığının bu noktada bizi biraz hayal kırıklığına uğrattığını söylememe izin verin.
- Let us not disappoint them any longer.
- Onları daha fazla hayal kırıklığına uğratmayalım.
- I voted in favour of this report, but I am disappointed that some of the most important aspects were rejected.
- Bu rapor lehinde oy kullandım, ancak en önemli hususlardan bazılarının reddedilmesi beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I have been disappointed by some aspects of the report's focus.
- Raporun odaklandığı bazı hususlar beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I am disappointed by the Commission's stance.
- Komisyon'un tutumu beni hayal kırıklığına uğrattı.
- However, I am also disappointed by what the presidency had to say and I should like to ask a few specific questions.
- Bununla birlikte, Başkanlığın söyledikleri beni de hayal kırıklığına uğrattı ve birkaç özel soru sormak istiyorum.
- However, we are disappointed that the proposals do not go further.
- Ancak, tekliflerin daha ileri gitmemesi bizi hayal kırıklığına uğratmıştır.
- I am slightly disappointed that the Liberal benches tonight are empty.
- Bu akşam Liberal sıraların boş olması beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.
- We are also disappointed by other aspects of the Commission proposal.
- Komisyon teklifinin diğer yönleri de bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- We are also disappointed by other aspects of the Commission proposal.
- Komisyon teklifinin diğer yönleri de bizi hayal kırıklığına uğratmıştır.
- He disappointed me.
- Beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I didn't want to disappoint Tom.
- Ben Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
- I'm disappointed Tom isn't here.
- Tom'un burada olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.
- He didn't want to disappoint his father.
- Babasını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- I didn't want to disappoint my parents.
- Ailemi hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum.
- I'm disappointed that he's not here.
- Onun burada olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I'll do my very best not to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmamak için elimden geleni yapacağım.
- I'd hate to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemem.
- I wouldn't want to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
- Don't disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratma.
- You disappoint me.
- Beni hayal kırıklığına uğrattın.
- I'm extremely disappointed by the quality of the service.
- Hizmetin kalitesi beni büyük hayal kırıklığına uğrattı.
- I don't want to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemem.
- It disappointed me.
- Bu beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I wouldn't want to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemem.
- His lecture disappointed us.
- Onun konferansı bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- I wouldn't want to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmak istemem.
- His behavior disappointed many of his friends.
- Onun davranışı arkadaşlarının çoğunu hayal kırıklığına uğrattı.
- I'll never disappoint you.
- Seni asla hayal kırıklığına uğratmayacağım.
- I disappointed my teachers.
- Öğretmenlerimi hayal kırıklığına uğrattım.
- I know you won't disappoint me.
- Beni hayal kırıklığına uğratmayacağınızı biliyorum.
- He didn't want to disappoint his mother.
- O annesini hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- It disappointed him.
- Onu hayal kırıklığına uğrattı.
- I don't want to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- It disappointed us.
- Bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- I'm doubly disappointed on the lack of improvement from my team.
- Takımımın gelişme gösterememesi beni iki kat hayal kırıklığına uğrattı.
- Tom didn't disappoint me.
- Tom beni hayal kırıklığına uğratmadı.
- I didn't want to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
- Don't disappoint me now.
- Beni şimdi hayal kırıklığına uğratma.
- He did not disappoint me.
- Beni hayal kırıklığına uğratmadı.
- I really don't want to disappoint Tom.
- Gerçekten Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- Don't disappoint me the way you did the other day.
- Geçen gün yaptığın gibi beni hayal kırıklığına uğratma.
- Tom didn't mean to disappoint Mary.
- Tom, Mary'yi hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- It disappointed us.
- Bu bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- I'm sorry if I disappointed you.
- Seni hayal kırıklığına uğrattıysam üzgünüm.
- I don't want to disappoint my friends.
- Arkadaşlarımı hayal kırıklığına uğratmak istemem.
- I don't want to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- Tom didn't mean to disappoint Mary.
- Tom Mary'yi hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- Don't disappoint me.
- Beni hayal kırıklığına uğratma.
- Tom didn't disappoint us.
- Tom bizi hayal kırıklığına uğratmadı.
- Don't disappoint me now.
- Beni hayal kırıklığına uğratmayın.
- He is studying hard in order not to disappoint his parents.
- O, ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratmamak için çok çalışıyor.
- We wouldn't want to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemeyiz.
- He will not disappoint me.
- Beni hayal kırıklığına uğratmayacak.
- I guess I didn't want to disappoint you.
- Sanırım seni hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
- I knew you wouldn't disappoint me.
- Beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyordum.
- I don't want to disappoint my parents.
- Ebeveynlerimi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- Tom disappointed me.
- Tom beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I really don't want to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- Tom didn't want to disappoint Mary.
- Tom Mary'yi hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- I'm disappointed that Tom isn't here.
- Tom'un burada olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I did not mean to disappoint her.
- Onu hayal kırıklığına uğratmak istememiştim.
- I disappointed my teachers.
- Ben öğretmenlerimi hayal kırıklığına uğrattım.
- Don't disappoint him.
- Onu hayal kırıklığına uğratma.
- I'm so disappointed by your attitude.
- Senin tutumun beni çok hayal kırıklığına uğrattı.
- I'm sorry to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
- He will not disappoint me.
- O beni hayal kırıklığına uğratmaz.
- He is studying hard in order not to disappoint his parents.
- Ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratmamak için çok çalışıyor.
- I don't want to disappoint him.
- Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- Tom disappointed Mary.
- Tom Mary'yi hayal kırıklığına uğrattı.
- We don't want to disappoint them.
- Onları hayal kırıklığına uğratmak istemeyiz.
- It disappointed him.
- Bu onu hayal kırıklığına uğrattı.
- I know I disappoint you sometimes.
- Bazen seni hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum.
- His lecture disappointed us.
- Konferansı bizi hayal kırıklığına uğrattı.
- I don't want to disappoint them.
- Onları hayal kırıklığına uğratmak istemem.
- Don't disappoint us again.
- Bizi bir daha hayal kırıklığına uğratma.
- I know I disappoint you sometimes.
- Seni bazen hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum.
- I don't want to disappoint my parents.
- Ailemi hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- Your article disappointed me.
- Makalen beni hayal kırıklığına uğrattı.
- Have I disappointed you?
- Seni hayal kırıklığına uğrattım mı?
- I'm disappointed to hear that.
- Bunu duymak beni hayal kırıklığına uğrattı.
- He didn't want to disappoint his mother.
- Annesini hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- She didn't want to disappoint her mother.
- O annesini hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- I don't like to disappoint anyone.
- Kimseyi hayal kırıklığına uğratmaktan hoşlanmam.
- I hope you're not going to disappoint me.
- Umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsın.
- I'm glad I didn't disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmadığıma sevindim.
- It disappointed her.
- Bu onu hayal kırıklığına uğrattı.
- The world's educational standards disappoint me.
- Dünyanın eğitim standartları beni hayal kırıklığına uğratıyor.
- The results of the experiment have disappointed us very much.
- Deneyin sonuçları bizi çok hayal kırıklığına uğrattı.
- It disappointed Tom.
- Bu Tom'u hayal kırıklığına uğrattı.
- Tom certainly didn't disappoint the audience.
- Tom kesinlikle seyircileri hayal kırıklığına uğratmadı.
- I'm sorry I disappointed you.
- Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
- She did not disappoint him.
- Onu hayal kırıklığına uğratmadı.
- I don't want to disappoint them.
- Ben onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- It disappointed her.
- Onu hayal kırıklığına uğrattı.
- Tom didn't disappoint Mary.
- Tom, Mary'yi hayal kırıklığına uğratmadı.
- I don't want to disappoint my friends.
- Arkadaşlarımı hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- Tom, you've disappointed me.
- Tom, beni hayal kırıklığına uğrattın.
- His behavior disappointed many of his friends.
- Davranışları birçok arkadaşını hayal kırıklığına uğrattı.
- Try not to disappoint me.
- Beni hayal kırıklığına uğratmamaya çalış.
- Don't disappoint me the way you did the other day.
- Beni geçen gün yaptığınız şekilde hayal kırıklığına uğratmayın.
- We wouldn't want to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemiyoruz.
- Tom didn't want to disappoint Mary.
- Tom, Mary'yi hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- Education in this world disappoints me.
- Bu dünyadaki eğitim beni hayal kırıklığına uğratıyor.
- I know you won't disappoint me.
- Beni hayal kırıklığına uğratmayacağını biliyorum.
- I did not mean to disappoint her.
- Amacım onu hayal kırıklığına uğratmak değildi.
- I won't disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.
- I disappointed Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğrattım.
- It disappointed them.
- Onları hayal kırıklığına uğrattı.
- People always disappoint you.
- İnsanlar her zaman seni hayal kırıklığına uğratırlar.
- I didn't want to disappoint my parents.
- Ailemi hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
- People always disappoint you.
- İnsanlar seni hep hayal kırıklığına uğratır.
- I wouldn't want to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
- It disappointed me.
- Beni hayal kırıklığına uğrattı.
- Sami didn't want to disappoint his dad.
- Sami babasını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- I'm so disappointed by your attitude.
- Tavrın beni hayal kırıklığına uğrattı.
- He didn't want to disappoint his wife by giving up his new position.
- O, yeni pozisyonundan vazgeçerek karısını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- I'm disappointed that he's not here.
- Burada olmaması beni hayal kırıklığına uğrattı.
- We don't want to disappoint them.
- Onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyoruz.
- We were all disappointed by the game.
- Oyun hepimizi hayal kırıklığına uğrattı.
- Were you as disappointed as I was in the results of the Arab Spring?
- Arap Baharı'nın sonuçları sizi de benim kadar hayal kırıklığına uğrattı mı?
- You disappointed me.
- Beni hayal kırıklığına uğrattın.
- He didn't want to disappoint his wife by giving up his new position.
- Yeni pozisyonundan vazgeçerek karısını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- I'm sorry if I disappointed you.
- Seni hayal kırıklığına uğrattıysam özür dilerim.
- I didn't want to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
- You've disappointed us.
- Bizi hayal kırıklığına uğrattın.
- Tom certainly didn't disappoint the audience.
- Tom kesinlikle izleyiciyi hayal kırıklığına uğratmadı.
- We can't disappoint him!
- Biz onu hayal kırıklığına uğratamayız!
- He didn't want to disappoint his father.
- O, babasını hayal kırıklığına uğratmak istemedi.
- I won't disappoint you.
- Ben seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.
- I don't want to disappoint her.
- Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
- We can't disappoint him!
- Onu hayal kırıklığına uğratamayız!
- Tom didn't disappoint Mary.
- Tom Mary'yi hayal kırıklığına uğratmadı.
- I'll try not to disappoint you.
- Seni hayal kırıklığına uğratmamaya çalışacağım.
- Don't disappoint yourself!
- Kendini hayal kırıklığına uğratma!
- I'll try not to disappoint you next time.
- Bir dahaki sefere seni hayal kırıklığına uğratmamaya çalışacağım.
- I know you don't want to disappoint Tom.
- Tom'u hayal kırıklığına uğratmak istemediğini biliyorum.
- You disappoint me.
- Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun.
- Tom was the best friend I've ever known, but he also disappointed me.
- Tom tanıdığım en iyi arkadaştı ama aynı zamanda beni hayal kırıklığına uğrattı.
- I guess I didn't want to disappoint you.
- Sanırım sizi hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
- It disappointed them.
- Bu onları hayal kırıklığına uğrattı.
- Don't disappoint me anymore.
- Artık beni hayal kırıklığına uğratma.
- Tom doesn't want to disappoint his parents.
- Tom ailesini hayal kırıklığına uğratmak istemiyor.
- Your article disappointed me.
- Makaleniz beni hayal kırıklığına uğrattı.
- You've disappointed us.
- Sen bizi hayal kırıklığına uğrattın.
- It disappointed Tom.
- Bu, Tom'u hayal kırıklığına uğrattı.
Show More (154)
|