1 |
discrepancy |
tutarsızlık |
n. |
|
- The word alone gives rise to a whole range of discrepancies.
- Bu kelime tek başına bir dizi tutarsızlığa yol açmaktadır.
- Why was there such a great discrepancy in structural expenditure?
- Yapısal harcamalarda neden bu kadar büyük bir tutarsızlık vardı?
- In top-level sport, this discrepancy is becoming increasingly apparent.
- Üst düzey sporda bu tutarsızlık giderek daha belirgin hale geliyor.
- At present, we see that there are still major discrepancies.
- Şu anda, hala büyük tutarsızlıklar olduğunu görüyoruz.
- Secondly, discrepancies will increase in extent.
- İkinci olarak tutarsızlıkların kapsamı artacaktır.
- The Council should perhaps reconsider precisely what now constitute unjustified discrepancies.
- Konsey belki de artık tam olarak neyin haksız tutarsızlık teşkil ettiğini yeniden gözden geçirmelidir.
- My advice is that we need to clear up this discrepancy.
- Benim tavsiyem, bu tutarsızlığı gidermemiz gerektiği yönünde.
- There are also major discrepancies in Europe.
- Avrupa'da da büyük tutarsızlıklar var.
- It might be stimulating to hear a couple of remarks concerning this discrepancy.
- Bu tutarsızlığa ilişkin birkaç açıklama duymak ufuk açıcı olabilir.
- Just think of the gigantic discrepancies between commitments and payments.
- Taahhütler ve ödemeler arasındaki devasa tutarsızlıkları bir düşünün.
- What a discrepancy between the aid promised and the aid actually provided!
- Vaat edilen yardım ile gerçekte sağlanan yardım arasında ne büyük bir tutarsızlık var!
- There is an enormous discrepancy between the citizen and the giant.
- Vatandaş ile dev arasında muazzam bir tutarsızlık var.
- Please report discrepancy in data.
- Lütfen verilerdeki tutarsızlıkları bildirin.
- There is a discrepancy of 145 dollars in my June credit card statement.
- Haziran ayı kredi kartı ekstremde 145 dolarlık bir tutarsızlık var.
- Tom has found some interesting discrepancies.
- Tom bazı ilginç tutarsızlıklar buldu.
- Please report discrepancy in data.
- Lütfen verilerdeki tutarsızlığı rapor edin.
Show More (13)
|
2 |
discrepancy |
farklılık |
n. |
|
- There are large discrepancies, and we will not solve them today.
- Büyük farklılıklar var ve bunları bugün çözmeyeceğiz.
- The discrepancies between the Member States are simply too vast at the moment.
- Üye Devletler arasındaki farklılıklar şu anda çok büyüktür.
- What view does the Commission take of this discrepancy between audiovisual performers and other creative artists?
- Komisyon, görsel-işitsel sanatçılar ile diğer yaratıcı sanatçılar arasındaki bu farklılığa nasıl bakıyor?
- These national discrepancies could give rise to competitive inequalities in the single market.
- Bu ulusal farklılıklar tek pazarda rekabet eşitsizliklerine yol açabilir.
- Following enlargement, discrepancies will become more pronounced in two ways.
- Genişlemenin ardından, farklılıklar iki şekilde daha belirgin hale gelecektir.
- That is pandering to the lobby and has nothing to do with the cultural discrepancies that exist between our peoples.
- Bu lobiye yaranmaktır ve halklarımız arasında var olan kültürel farklılıklarla hiçbir ilgisi yoktur.
- Discrepancies that are too great between Member States lead to distortion in competition.
- Üye Devletler arasında çok büyük farklılıklar olması rekabetin bozulmasına yol açmaktadır.
- Following on enlargement, discrepancies will become more pronounced in two ways.
- Genişlemenin ardından farklılıklar iki şekilde daha belirgin hale gelecektir.
- The present values also lead to large discrepancies in salaries between men and women.
- Mevcut değerler de kadın ve erkekler arasında maaşlarda büyük farklılıklara yol açmaktadır.
- There are discrepancies between what we agreed with the Council and what the amendments actually say.
- Konsey ile mutabık kaldığımız hususlar ile değişikliklerin gerçekte ne ifade ettiği arasında farklılıklar bulunmaktadır.
- We have noticed that there are rather considerable discrepancies between them.
- Bunlar arasında oldukça önemli farklılıklar olduğunu fark ettik.
- It will thus become apparent upon implementation that discrepancies between the Member States exist after all.
- Böylece, Üye Devletler arasındaki farklılıkların var olduğu uygulama sonrasında ortaya çıkacaktır.
- The discrepancies between the Member States in this area are simply too great.
- Bu alanda Üye Devletler arasındaki farklılıklar çok büyüktür.
- The protection of privacy is already problematic and the discrepancies between the Member States are considerable.
- Mahremiyetin korunması zaten sorunludur ve Üye Devletler arasındaki farklılıklar kayda değerdir.
- The problem of the great discrepancies in medicines policy in our Member States cannot be solved today.
- Üye Devletlerimizdeki ilaç politikalarındaki büyük farklılıklar sorunu bugün çözülemez.
Show More (12)
|
3 |
discrepancy |
çelişki |
n. |
|
- The García-Margallo y Marfil report does contain discrepancies.
- Garcia-Margallo y Marfil raporu çelişkiler içeriyor.
- This is a discrepancy that we therefore hope will be cleared up when we vote in plenary.
- Bu nedenle genel kurulda oylama yapıldığında bu çelişkinin giderileceğini umuyoruz.
- There are discrepancies.
- Çelişkiler var.
- There are discrepancies.
- Çelişkiler vardır.
Show More (1)
|
4 |
discrepancy |
uyuşmazlık |
n. |
|
- The lawyer found discrepancies between the contract and its annexes.
- Avukat, sözleşme ve ekleri arasında uyuşmazlıklar buldu.
- There are large discrepancies, and we will not solve them today.
- Büyük uyuşmazlıklar var ve bunları bugün çözmeyeceğiz.
- There is a discrepancy of 145 dollars in my June credit card statement.
- Benim haziran ayı kredi kartı ekstresinde 145 dolarlık bir uyuşmazlık var.
Show More (0)
|
5 |
discrepancy |
uyumsuzluk |
n. |
|
- It is imperative that this discrepancy between promises and reality is overcome.
- Vaatler ile gerçekler arasındaki bu uyumsuzluğun giderilmesi zorunludur.
- It is imperative that this discrepancy between promises and reality is overcome.
- Vaatler ile gerçekler arasındaki bu uyumsuzluğun üstesinden gelinmesi zorunludur.
Show More (-1)
|
6 |
discrepancy |
ayrılık |
n. |
|
- Recently, striking discrepancies between the European Union and the US have come to light.
- Son zamanlarda Avrupa Birliği ile ABD arasında çarpıcı görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır.
Show More (-2)
|