1 |
escape |
kaçmak |
v. |
|
- In Europe too, countries can be found where it is possible to escape security measures in flights to the EU.
- Avrupa'da da AB'ye yapılan uçuşlarda güvenlik önlemlerinden kaçmanın mümkün olduğu ülkeler bulunabilir.
- In the end in 1959 I had to escape from Tibet so that I could continue to serve the people of Tibet.
- Sonunda 1959'da Tibet halkına hizmet etmeye devam edebilmek için Tibet'ten kaçmak zorunda kaldım.
- Democracy means taking up this challenge, and not a single elected representative or government can escape that fact.
- Demokrasi bu meydan okumayı üstlenmek demektir ve seçilmiş tek bir temsilci ya da hükümet bile bu gerçekten kaçamaz.
- The countries of eastern and central Europe are joining the Union to escape that sort of policy.
- Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri bu tür bir politikadan kaçmak için Birliğe katılıyor.
- Those escaping from war and torture do not need to be welcomed by barbed wire and armed guards.
- Savaştan ve işkenceden kaçanların dikenli teller ve silahlı korumalar tarafından karşılanmasına gerek yoktur.
- The ESA is fortunate in that it escapes the cumbersome bureaucracy of paralysing procedures.
- ESA, felç edici prosedürlerin hantal bürokrasisinden kaçtığı için şanslıdır.
- They take terrible risks with their lives and the lives of their children in order to escape persecution or penury.
- Zulümden veya sefaletten kaçmak için hayatlarını ve çocuklarının hayatlarını korkunç risklere atıyorlar.
- In Europe too, countries can be found where it is possible to escape security measures in flights to the EU.
- Avrupa'da da AB'ye uçuşlarda güvenlik tedbirlerinden kaçmanın mümkün olduğu ülkeler bulunabilir.
- Nor does a proven healthy product, such as olive oil, escape the European Union's eternal anti-farming policy.
- Zeytinyağı gibi sağlıklı olduğu kanıtlanmış bir ürün de Avrupa Birliği'nin ebedi tarım karşıtı politikasından kaçamıyor.
- Other Asian countries, including Cambodia or North Korea, did not escape the UN committee's condemnation either.
- Kamboçya ve Kuzey Kore de dahil olmak üzere diğer Asya ülkeleri de BM komitesinin kınamasından kaçamadı.
- We could support them in another report dealing with those escaping from hunger or environmental disasters.
- Açlıktan veya çevresel felaketlerden kaçanlarla ilgili başka bir raporda onları destekleyebiliriz.
- The countries of eastern and central Europe are joining the Union to escape that sort of policy.
- Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri bu tür bir politikadan kaçmak için Birliğe katılmaktadır.
- The testimony of those North Koreans who have managed to escape has been rejected as lies.
- Kaçmayı başaran Kuzey Korelilerin ifadeleri yalan olduğu gerekçesiyle reddedildi.
- Other Asian countries, including Cambodia or North Korea, did not escape the UN committee's condemnation either.
- Kamboçya ve Kuzey Kore gibi diğer Asya ülkeleri de BM komitesinin kınamasından kaçamadı.
- Asylum seekers are desperate people escaping in many cases war, violence and torture.
- Sığınmacılar çoğu durumda savaş, şiddet ve işkenceden kaçan çaresiz insanlardır.
- Not even light would be fast enough to escape your mass.
- Işık bile sizin kütlenizden kaçmaya yetecek kadar hızlı olamaz.
- Running unthinkingly through the city will only waste time and allow them to escape.
- Şehirde düşünmeden koşmak sadece zaman kaybettirir ve ve onların kaçmasını sağlar.
- Jerico takes the flash drive containing the wormhole program to the airfield where Heimdahl is attempting an escape.
- Jerico solucan deliği programını içeren flaş belleği Heimdahl'ın kaçmaya çalıştığı havaalanına götürüyor.
- Not even light would be fast enough to escape your mass.
- Işık bile kütlenizden kaçacak kadar hızlı olamaz.
- This is another negative command that keeps the victim from escaping.
- Bu, kurbanın kaçmasını engelleyen bir başka olumsuz komuttur.
- Don't let these snakes escape.
- Bu yılanların kaçmasına izin vermeyin.
- They escaped when the door was opened.
- Kapı açıldığında kaçtılar.
- He ran as fast as he could to escape from the angry dog.
- Kızgın köpekten kaçabilmek için var gücüyle koştu.
- Tom and Mary managed to escape just in time.
- Tom ve Mary tam zamanında kaçmayı başardılar.
- Tom managed to escape.
- Tom kaçmayı başardı.
- We seem to have escaped from danger.
- Biz, tehlikeden kaçtık gibi görünüyor.
- Anyone can offend Mary, but not everyone will be able to escape.
- Herkes Mary'yi gücendirebilir, ama herkes kaçamaz.
- They gave him a chance to escape.
- Ona bir kaçma şansı verdiler.
- She managed to escape from the room where her kidnappers had kept her locked up.
- Onu kaçıranların kendisini kilitlediği odadan kaçmayı başardı.
- Dan helped Linda escape in the commotion.
- Dan kargaşa içinde Linda'nın kaçmasına yardım etti.
- Some children resort to suicide in order to escape from unbearable pressure.
- Bazı çocuklar dayanılmaz baskıdan kaçmak için intihara başvuruyor.
- We must escape from this place.
- Bu yerden kaçmalıyız.
- Tom bribed Mary to let him escape custody.
- Tom onun gözaltından kaçmasına yardım etmesi için Mary'ye rüşvet verdi.
- Tom almost wasn't able to escape.
- Tom neredeyse kaçamıyordu.
- Tom escaped from several prisons.
- Tom birkaç hapisten kaçtı.
- After killing Tom, Mary escaped through the window.
- Tom'u öldürdükten sonra, Mary pencereden kaçtı.
- No one was able to escape.
- Kimse kaçamadı.
- Why did you help us escape?
- Neden kaçmamıza yardım ettin?
- I think it's highly unlikely that we'll be able to escape from this prison.
- Bence bu hapishaneden kaçabilmemiz pek mümkün değil.
- I'm escaping.
- Ben kaçıyorum.
- Tom has never attempted to escape.
- Tom asla kaçmayı denemedi.
- He attempted to escape.
- O, kaçma girişiminde bulundu.
- Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
- Dört silahlı adam bankayı soydu ve 4 milyon dolarla kaçtı.
- We must escape from this place.
- Buradan kaçmalıyız.
- When did Tom escape?
- Tom ne zaman kaçtı?
- I didn't help Tom escape.
- Tom'un kaçmasına yardım etmedim.
- His attempt to escape was successful.
- Kaçma girişimi başarılı oldu.
- Tom narrowly escaped being killed.
- Tom kıl payı öldürülmekten kaçtı.
- Tom escaped through the window.
- Tom pencereden kaçtı.
- Tom won't try to escape.
- Tom kaçmaya çalışmayacak.
- Have the escaped prisoners been captured?
- Kaçan mahkumlar yakalandı mı?
- We must lose no time in escaping.
- Kaçmak için zaman kaybetmemeliyiz.
- Dan managed to escape the authorities.
- Dan yetkililerden kaçmayı başardı.
- We need to escape.
- Kaçmamız gerek.
- Tom told us he escaped.
- Tom bize kaçtığını söyledi.
- Tom escaped from a state penitentiary.
- Tom bir eyalet hapishanesinden kaçtı.
- Dan tried to distract the police to let Linda escape.
- Dan, Linda'nın kaçması için polisin dikkatini dağıtmaya çalıştı.
- They attempted to escape.
- Onlar kaçma girişiminde bulundular.
- Dan escaped from his cell through a tunnel.
- Dan hücresinden bir tünel aracılığıyla kaçtı.
- Why would Tom help us escape?
- Tom neden kaçmamıza yardım etsin ki?
- The only way to escape air pollution is to live in the middle of nowhere.
- Hava kirliliğinden kaçmanın tek yolu hiçliğin ortasında yaşamak.
- We didn't help her escape.
- Biz onun kaçmasına yardım etmedik.
- How will you escape?
- Nasıl kaçacaksın?
- Tom is going to escape, isn't he?
- Tom kaçacak, değil mi?
- Tom was able to escape from the burning plane.
- Tom yanan uçaktan kaçabildi.
- I helped them escape.
- Kaçmalarına yardım ettim.
- Tom has never tried to escape.
- Tom hiç kaçmaya çalışmadı.
- You can't escape from me.
- Sen benden kaçamazsın.
- Tom escaped to Australia.
- Tom Avustralya'ya kaçtı.
- You have to help me escape.
- Kaçmama yardım etmek zorundasın.
- We need to escape.
- Kaçmamız lazım.
- He made for the door and tried to escape.
- Kapıya doğru yöneldi ve kaçmaya çalıştı.
- They have escaped.
- Kaçtılar.
- Don't let Tom escape.
- Tom'un kaçmasına izin verme.
- Why didn't you help them escape?
- Neden onların kaçmasına yardım etmedin?
- After the war, he managed to escape to South America.
- Savaştan sonra, Güney Amerika'ya kaçmayı başardı.
Show More (75)
|
2 |
escape |
kurtulmak |
v. |
|
- You have not said how we are to escape from this tragic vicious circle.
- Bu trajik kısır döngüden nasıl kurtulacağımızı söylemediniz.
- Reinforced cooperation, so as to escape the stranglehold exerted by national vetos.
- Ulusal vetolar tarafından uygulanan boğucu baskıdan kurtulmak için güçlendirilmiş işbirliği.
- Tom escaped injury.
- Tom yara almadan kurtuldu.
- Tom desperately tries to escape his responsibility.
- Tom umutsuzca sorumluluğundan kurtulmaya çalışıyor.
- Tom narrowly escaped death.
- Tom ölümden kıl payı kurtuldu.
- None of the passengers escaped injury.
- Yolculardan hiçbiri yaralanmadan kurtulamadı.
- The only way to escape air pollution is to live in the middle of nowhere.
- Hava kirliliğinden kurtulmanın tek yolu hiçliğin ortasında yaşamaktır.
Show More (4)
|
3 |
escape |
kaçış |
n. |
|
- The problem, I added, is not a current problem, but there is no escaping this question.
- Eklediğim gibi sorun güncel bir sorun değil ancak bu sorudan kaçış yok.
- The problem, I added, is not a current problem, but there is no escaping this question.
- Eklediğim gibi sorun güncel bir sorun değil, ancak bu sorudan kaçış yok.
- That is why the escape clause on the problem of the death penalty is totally inadequate.
- Bu nedenle ölüm cezası sorununa ilişkin kaçış maddesi tamamen yetersizdir.
- There is no escaping this.
- Bundan kaçış yok.
- While in prison, Tom attempted an escape.
- Hapishanedeyken, Tom bir kaçış girişiminde bulundu.
- He looked for every possible means of escape.
- Mümkün olan her kaçış vasıtasını aradı.
- There is no escape from fate.
- Kaderden kaçış yoktur.
Show More (4)
|
4 |
escape |
gözünden kaçmak |
v. |
|
- You spoke of two elephants; perhaps the third one escaped you.
- İki filden bahsettiniz; belki de üçüncüsü gözünüzden kaçtı.
- I assume that this has simply escaped your notice.
- Bunun sizin gözünüzden kaçtığını varsayıyorum.
- I assume that this has simply escaped your notice.
- Sanırım bu durum sizin gözünüzden kaçmıştır.
Show More (0)
|
5 |
escape |
aklına gelmemek |
v. |
|
- The reasons for this escape me.
- Bunun sebepleri aklıma gelmiyor.
Show More (-2)
|
6 |
escape |
çık |
expr. |
|
- The lid is still on the pan, but the moment when all the steam could escape is imminent.
- Kapak hala tencerenin üzerinde, ancak tüm buharın dışarı çıkabileceği an yakındır.
Show More (-2)
|
7 |
escape |
gerçeklerden kaçma |
n. |
|
- It's not the drugs that make a drug addict; it's the need to escape reality.
- Bir bağımlıyı uyuşturucu bağımlısı yapan uyuşturucu değil, gerçeklerden kaçma ihtiyacıdır.
Show More (-2)
|
8 |
escape |
firar etmek |
v. |
|
- Tom has escaped from prison.
- Tom cezaevinden firar etti.
Show More (-2)
|
9 |
escape |
cezadan kaçmak |
v. |
|
- Tom won't escape punishment.
- Tom cezadan kaçamayacak.
Show More (-2)
|