|
- The Commission’s proposal would mean the number of samples we take each season falling from ten to two.
- Komisyonun önerisi, her sezon aldığımız numune sayısının ondan ikiye düşmesi anlamına gelmektedir.
- Voter turnout has fallen from 63% in 1979 to 49% in 1999.
- Seçime katılım oranı 1979'da %63 iken 1999'da %49'a düşmüştür.
- This fell from EUR 2 028 million in 2000 to EUR 1 275 million in 2001.
- Bu rakam 2000 yılında 2 028 milyon Euro iken 2001 yılında 1 275 milyon Euro'ya düşmüştür.
- This fell from EUR 2 028 million in 2000 to EUR 1 275 million in 2001.
- 2000 yılında 2 028 milyon Euro olan bu rakam 2001 yılında 1 275 milyon Euro'ya düşmüştür.
- The budget for the Balkans is falling, from 900 million a few years ago to 500 million in 2005.
- Balkanlar için ayrılan bütçe birkaç yıl önce 900 milyon iken 2005 yılında 500 milyona düşmüştür.
- The proportion of Community aid spent in low-income countries has fallen from 70% in 1990 to 38% now.
- Düşük gelirli ülkelerde harcanan Topluluk yardımlarının oranı 1990'da %70 iken şimdi %38'e düşmüştür.
- Voter turnout has fallen from 63% in 1979 to 49% in 1999.
- Seçmen katılımı 1979'da %63 iken 1999'da %49'a düşmüştür.
- All of a sudden, large drops of rain began falling from the dark sky.
- Ansızın büyük yağmur damlaları karanlık gökyüzünden düşmeye başladı.
- Even monkeys fall from trees.
- Maymunlar bile ağaçtan düşer.
- The boxes suddenly fell from the closet.
- Kutular aniden dolaptan düştü.
- He fell from the horse.
- Attan düştü.
- He fell from the horse.
- O, attan düştü.
- In my dream, I saw you falling from a tall building.
- Rüyamda seni yüksek bir binadan düşerken gördüm.
- I think this little bird fell from the nest.
- Sanırım bu küçük kuş yuvadan düştü.
- My pencil fell from the edge of my table.
- Kalemim masamın kenarından düştü.
- I think this little bird fell from the nest.
- Bence bu küçük kuş yuvadan düştü.
- The leaves fell from the trees.
- Yapraklar ağaçlardan düştü.
- In the Autumn, the leaves fall from the trees.
- Sonbaharda yapraklar ağaçlardan düşer.
- A fall from that height would be fatal.
- O kadar yüksekten düşmek ölümcül olur.
- He fell from one extreme to the other.
- O bir uçtan diğerine düştü.
- Tom fell from his horse.
- Tom atından düştü.
- The boxes suddenly fell from the closet.
- Kutular birden dolaptan düşüverdi.
- Then the pen fell from my hand and I just listened.
- Sonra dolma kalem elimden düştü ve ben sadece dinledim.
- She fell from the tree.
- O, ağaçtan düştü.
- The apple fell from the tree.
- Elma ağaçtan düştü.
- I fell from a tree.
- Ben bir ağaçtan düştüm.
- Tom fell from the tree.
- Tom ağaçtan düştü.
- In this country the average number of children per family fell from 2 to 1.5.
- Bu ülkede, aile başına düşen ortalama çocuk sayısı 2'den 1,5'a düştü.
- If you were to fall from that bridge, it would be almost impossible to rescue you.
- Eğer o köprüden düşseydin seni kurtarmak neredeyse imkansız olurdu.
- Griselda fell from the roof.
- Griselda çatıdan düştü.
- A fall from that height would be fatal.
- O yükseklikten düşmek ölümcül olabilir.
- In autumn, leaves fall from trees.
- Sonbaharda, yapraklar ağaçlardan düşer.
- Tom fell from his bike.
- Tom bisikletinden düştü.
- He fell from the tree.
- Ağaçtan düştü.
- A woman fell from a ship into the sea.
- Bir kadın, gemiden denize düştü.
- In the autumn, leaves fall from trees.
- Sonbaharda yapraklar ağaçlardan düşer.
- She fell from the tree.
- Ağaçtan düştü.
- The monkey fell from the tree.
- Maymun ağaçtan düştü.
- The boy fell from the bridge.
- Çocuk köprüden düştü.
- I fell from the first rung of the ladder.
- Merdivenin ilk basamağından düştüm.
- I fell from a tree.
- Ağaçtan düştüm.
- I fell from the first rung of the ladder.
- Ben merdivenin ilk basamağından düştüm.
- He fell from one extreme to the other.
- Bir uçtan diğerine düştü.
- My pencil fell from the edge of my table.
- Benim kalemim masamın kenarından düştü.
- The boy fell from the bridge.
- Oğlan köprüden düştü.
- He fell from the tree.
- O ağaçtan düştü.
- Jackson fell from his horse.
- Jackson atından düştü.
- Then the pen fell from my hand and I just listened.
- Sonra kalem elimden düştü ve sadece dinledim.
Show More (45)
|
