flash - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
flash yanıp sönmek v.
  • The alarm went off and a red light started flashing.
  • Alarm durdu ve kırmızı bir ışık yanıp sönmeye başladı.
  • Red and blue lights started flashing in the rearview mirror.
  • Kırmızı ve mavi ışıklar dikiz aynasında yanıp sönmeye başladı.
  • Suddenly, red and blue lights start flashing behind us.
  • Birden arkamızda kırmızı ve mavi ışıklar yanıp sönmeye başladı.
Show More (11)
flash flaş n.
  • Should I take the picture with or without flash?
  • Fotoğrafı flaşlı mı çekeyim, flaşsız mı?
  • Flash photography is not permitted beyond this point.
  • Bu noktadan sonra flaşlı fotoğraf çekimine izin verilmiyor.
  • Is it all right to use a flash here?
  • Burada flaş kullanmamın bir sakıncası var mı?
Show More (3)
flash parlamak v.
  • Flashes of desire might create adverse effects because a "want" will push you to risk.
  • Arzu parlamaları olumsuz etkiler yaratabilir çünkü bir "arzu" sizi riske itecektir.
  • Red and blue lights flashed in Tom's rearview mirror.
  • Tom'un dikiz aynasında kırmızı ve mavi ışıklar parladı.
  • Red and blue lights flashed behind them.
  • Kırmızı ve mavi ışıklar arkalarında parladı.
Show More (2)
flash yakmak v.
  • Tom flashed his headlights at Mary.
  • Tom farlarını Mary'ye doğru yaktı.
  • Tom flashed his headlights.
  • Tom farlarını yaktı.
  • Did you flash your lights?
  • Işıklarını yaktın mı?
Show More (0)
flash parıltı n.
  • The bomb exploded with a blinding flash.
  • Bomba kör edici bir parıltıyla patladı.
  • The object flew away to the south, giving out flashes of light.
  • Cisim ışık parıltıları saçarak güneye doğru uçtu.
Show More (-1)
flash parlama n.
  • The bomb exploded with a blinding flash.
  • Bomba kör edici bir parlamayla patladı.
Show More (-2)
flash şimşek n.
  • The flash of lightning precedes the sound of thunder.
  • Şimşeğin ışığı gök gürültüsünün sesinden önce gelir.
Show More (-2)
flash şimşek çakmak v.
  • The flash of lightning precedes the sound of thunder.
  • Şimşek çakması gök gürültüsü sesinden önce gelir.
Show More (-2)
flash ışıltı n.
  • The flash was reflected in the bottle.
  • Işıltı şişede yansıdı.
Show More (-2)
flash ani adj.
  • Dozens of people have died in flash floods triggered by torrential rain.
  • Sağanak yağmurun tetiklediği ani sellerde düzinelerce insan öldü.
Show More (-2)