foster - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
foster teşvik etmek v.
  • Prohibition fosters corruption and theft.
  • Yasak, yolsuzluk ve hırsızlığı teşvik eder.
  • It is widely recognised that policies that foster innovation are an underlying determinant of economic growth.
  • İnovasyonu teşvik eden politikaların ekonomik büyümenin temel belirleyicisi olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir.
  • In particular, they refer to structural issues that could foster such cohesion.
  • Özellikle, bu tür bir uyumu teşvik edebilecek yapısal konulara değinmektedirler.
Show More (9)
foster geliştirmek v.
  • The adoption of the necessary technical regulation will foster industrial policy as well as free trade of goods.
  • Gerekli teknik mevzuatın kabul edilmesi, serbest mal ticareti yanında sanayi politikasını da geliştirecektir.
  • This is to be supported in order to foster the internal market in electricity and gas.
  • Elektrik ve gazda iç piyasayı geliştirmek için bu desteklenmelidir.
  • That should be the culture; that must be the ethos we foster.
  • Kültürümüz bu olmalı; geliştirdiğimiz ahlak anlayışı bu olmalı.
Show More (3)
foster beslemek v.
  • Team building exercises foster a sense of unity among co-workers.
  • Ekip oluşturma egzersizleri, iş arkadaşları arasında birlik duygusunu besler.
  • However, we must be realistic and not foster any illusions.
  • Bununla birlikte gerçekçi olmalı ve herhangi bir yanılsamayı beslememeliyiz.
  • Knowledge of other cultures fosters a respect and tolerance for diversity.
  • Diğer kültürlerin bilgisi çeşitlilik için saygı ve hoşgörüyü besler.
Show More (0)
foster evlat edinmek v.
  • The couple decided to foster a child.
  • Çift, bir çocuğu evlat edinmeye karar verdi.
Show More (-2)
foster büyütmek v.
  • Tom was raised by foster parents.
  • Tom koruyucu aileler tarafından büyütüldü.
Show More (-2)
foster üvey n.
  • Jimmy is my foster child.
  • Jimmy benim üvey çocuğum.
Show More (-2)