|
- In this proposal, it is assumed that sales promotions, such as discounts, gifts and games, are conducive to welfare.
- Bu öneride indirimler, hediyeler ve oyunlar gibi satış promosyonlarının refahı artırdığı varsayılmaktadır.
- This Parliament thinks that Latin America does not need gifts, but rather opportunities.
- Bu Parlamento Latin Amerika'nın hediyelere değil fırsatlara ihtiyacı olduğunu düşünmektedir.
- In this proposal, it is assumed that sales promotions, such as discounts, gifts and games, are conducive to welfare.
- Bu teklifte, indirimler, hediyeler ve oyunlar gibi satış promosyonlarının refaha yardımcı olduğu varsayılmaktadır.
- Make sure you have an adequate budget for marketing planned gifts.
- Planlanan hediyeleri pazarlamak için yeterli bütçeniz olduğundan emin olun.
- Make sure you have an adequate budget for marketing planned gifts.
- Planlanan hediyeleri pazarlamak için yeterli bir bütçeniz olduğundan emin olun.
- If they don't want to lose face, the gifts should not be too cheap.
- Eğer rezil olmak istemiyorlarsa, hediyeler çok ucuz olmamalı.
- Make sure you have an adequate budget for marketing planned gifts.
- Planlanan hediyelerin pazarlanması için yeterli bir bütçeniz olduğundan emin olun.
- You accepted the gifts.
- Hediyeleri kabul ettin.
- Do not accept gifts.
- Hediyeleri kabul etme.
- Tom accepted all of their gifts.
- Tom tüm hediyeleri kabul etti.
- You don't accept gifts.
- Hediye kabul etmiyorsun.
- The pilgrims brought gifts from distant lands.
- Hacılar uzak ülkelerden hediyeler getirdiler.
- It's nice of him to bring such gifts.
- Böyle hediyeler getirmesi hoş.
- Tom accepted all of their gifts.
- Tom onların bütün hediyelerini kabul etti.
- I won't accept these gifts.
- Bu hediyeleri kabul etmeyeceğim.
- We can buy the gifts in the department stores.
- Hediyeleri büyük mağazalardan alabiliriz.
- The doctor would not take any gifts from the poor.
- Doktor fakirlerden hediye kabul etmez.
- Tom wraps his gifts so beautifully that no one wants to open them.
- Tom hediyelerini o kadar güzel paketliyor ki kimse açmak istemiyor.
- I love the distribution of gifts.
- Hediye dağıtımına bayılıyorum.
- Japanese people exchange gifts in order to express their feelings.
- Japonlar duygularını ifade etmek için hediye alışverişi yaparlar.
- Yesterday I put the gifts in the attic, today I put them under the bed and tomorrow I'll throw them out the window.
- Dün hediyeleri tavan arasına koydum, bugün yatağın altına koydum ve yarın onları pencereden atacağım.
- I have some gifts.
- Bazı hediyelerim var.
- He accepted gifts from them.
- Onlardan gelen hediyeleri kabul etti.
- She sent us gifts.
- O bize hediyeler gönderdi.
- They exchanged gifts.
- Hediyeleri değiş tokuş ettiler.
- Tom brings us gifts whenever he visits.
- Tom her ne zaman ziyarete gelse bize hediyeler getirir.
- Tom and Mary exchange gifts every Christmas.
- Tom ve Mary her Noelde hediyeleri değiştirirler.
- Here are the gifts.
- İşte hediyeler.
- Those are gifts.
- Bunlar hediye.
- They exchanged gifts.
- Onlar hediyeleri değiştirdiler.
- I brought everyone gifts.
- Herkese hediye getirdim.
- He showered her with expensive gifts.
- Onu pahalı hediyelere boğdu.
- The pilgrims brought gifts from distant lands.
- Hacılar uzak diyarlardan hediyeler getirdiler.
- It's nice of him to bring such gifts.
- Böyle hediyeler getirmesi çok hoş.
- The gifts will delight the children.
- Hediyeler çocukları sevindirecek.
- Yesterday I put the gifts in the attic, and today I put them under the bed.
- Dün hediyeleri tavan artasına koydum ve bugün onları yatağın altına koydum.
- These gifts are for you.
- Bu hediyeler sizin için.
- Mary said Tom spends too much money on gifts.
- Mary Tom'a hediyelere çok para harcadığını söyledi.
- A kiss is one of life's most precious gifts.
- Bir öpücük hayatın en değerli hediyelerinden biridir.
- The gifts were wonderful.
- Hediyeler harikaydı.
- This store has lots of great gifts.
- Bu mağazada bir sürü harika hediye var.
- Tom pulled some gifts out of his bag.
- Tom çantasından bazı hediyeler çıkardı.
- Tom brings us gifts whenever he visits.
- Tom ne zaman ziyarete gelse bize hediyeler getirir.
- Marie accepted the gifts.
- Marie hediyeleri kabul etti.
- I love the distribution of gifts.
- Hediye dağıtmayı seviyorum.
- I put the gifts in the attic.
- Ben hediyeleri tavan arasına koydum.
- She wrapped some gifts in paper.
- O, kağıda bazı hediyeler sardı.
- Yesterday I put the gifts in the attic, today I put them under the bed and tomorrow I'll throw them out the window.
- Dün hediyeleri tavan artasına koydum, bugün onları yatağın altına koydum ve yarın onları pencereden dışarı atacağım.
- These are gifts for my friends.
- Bunlar, arkadaşlarım için hediyeler.
- Who are these gifts for?
- Bu hediyeler kimler için?
- Those are gifts.
- Onlar hediye.
- The doctor wouldn't accept any gifts from the poor.
- Doktor fakirlerden hediye kabul etmezdi.
- There are always so many unwanted gifts in the house after Christmas.
- Noel'den sonra evde hep bir sürü istenmeyen hediye olur.
- There are a lot of gifts under the Christmas tree.
- Noel ağacının altında bir sürü hediye var.
- Yesterday I put the gifts in the attic, and today I put them under the bed.
- Dün hediyeleri tavan arasına koydum ve bugün yatağın altına koydum.
- Thank you for all the gifts.
- Tüm hediyeler için teşekkürler.
- They exchange gifts at New Year's.
- Yeni Yıl'da hediyeleri değiş tokuş ederler.
- I have some gifts for you.
- Senin için bazı hediyelerim var.
- I put the gifts in the attic.
- Hediyeleri tavan arasına koydum.
- These gifts are for you.
- Bu hediyeler senin için.
- You don't accept gifts.
- Sen hediye kabul etmiyorsun.
- Who are these gifts for?
- Bu hediyeler kimin için?
- Mary said Tom spends too much money on gifts.
- Mary, Tom'un hediyelere çok fazla para harcadığını söyledi.
- He accepts gifts from students.
- O, öğrencilerden hediye kabul eder.
- Buying jewelry for Valentines Day gifts is difficult.
- Sevgililer Günü hediyesi için mücevher almak zordur.
- I accept gifts.
- Ben hediye kabul ederim.
- The gifts were wonderful.
- Hediyeler muhteşemdi.
- These are gifts.
- Bunlar hediyeler.
- Do not accept gifts.
- Hediye kabul etmeyin.
- Thank you for all the gifts.
- Tüm hediyeler için teşekkür ederim.
- The doctor wouldn't accept any gifts from the poor.
- Doktor fakirlerden hediyeler kabul etmezdi.
- I accept gifts.
- Hediyeleri kabul ederim.
- Sending year-end gifts is one of the customs peculiar to Japan.
- Yıl sonu hediyesi göndermek Japonya'ya özgü geleneklerden biridir.
- He accepts gifts from students.
- Öğrencilerden gelen hediyeleri kabul ediyor.
- Please wrap these gifts up together.
- Lütfen bu hediyeleri birlikte sarın.
- Sending year-end gifts is one of the customs peculiar to Japan.
- Yıl sonu hediyeleri gönderme Japonya'ya özgü geleneklerden biridir.
- Life does not repeat its gifts.
- Hayat hediyelerini tekrarlamaz.
- She wrapped some gifts in paper.
- Bazı hediyeleri kağıda sardı.
- These are gifts.
- Bunlar hediye.
- Tom brought us gifts.
- Tom bize hediyeler getirdi.
- Our family opens gifts on Christmas Eve.
- Ailemiz Noel arifesinde hediyeleri açar.
- We can buy the gifts in the department stores.
- Biz mağazalardan hediyeler satın alabiliriz.
- When can I open my gifts?
- Hediyelerimi ne zaman açabilirim?
- Please wrap these gifts up together.
- Lütfen bu hediyeleri birlikte paketleyin.
- Tom wraps his gifts so beautifully that no one wants to open them.
- Tom hediyelerini o kadar güzel paketler ki kimse onları açmak istemez.
Show More (82)
|
