| 1 |
go around |
dolaşmak |
v. |
|
- Even we in the European Union may shortly be going around in blinkers.
- Avrupa Birliği'nde bizler bile kısa bir süre sonra at gözlüğü ile dolaşıyor olabiliriz.
- There is a new flu bug going around.
- Etrafta yeni bir grip virüsü dolaşıyor.
- Strange rumors are going around.
- Tuhaf söylentiler dolaşıyor.
- Strange rumors are going around.
- Etrafta garip söylentiler dolaşıyor.
- There's a rumor going around that you two are dating.
- İkinizin çıktığına dair bir söylenti dolaşıyor.
- The flu is going around now.
- Şu anda grip ortalıkta dolaşıyor.
- There's a rumor going around.
- Bir söylenti dolaşıyor.
- They went around the lake.
- Gölün etrafında dolaştılar.
- A lot of colds are going around.
- Bir sürü soğuk algınlığı dolaşıyor.
- They went around the lake.
- Onlar gölün etrafında dolaştılar.
- There is a new flue bug going around.
- Etrafta yeni bir baca böceği dolaşıyor.
- The rumor is going around that the actress is going to get a divorce.
- Aktrisin boşanacağı söylentileri dolaşıyor.
- Go around it.
- Etrafından dolaşın.
- Did you know that there's a rumor going around that you two are dating?
- Ortada ikinizin çıktığına dair bir söylenti dolaştığını biliyor muydun?
- She went around the apartment to see that everything was in order.
- Her şeyin yolunda olup olmadığını görmek için daireyi dolaştı.
- I plan to go around the island of Shikoku by bicycle next year.
- Gelecek yıl bisikletle Şikoku adasını dolaşmayı planlıyoruz.
- There's a rumor going around that you two are dating.
- Ortada ikinizin çıktığına dair dolaşan bir söylenti var.
- I went around Hokkaido by bike this summer.
- Bu yaz bisikletle Hokkaido'yu dolaştım.
- There's a rumor going around.
- Etrafta bir söylenti dolaşıyor.
- Go around that way.
- Şu taraftan dolaş.
- I plan to go around the island of Shikoku by bicycle next year.
- Gelecek yıl Shikoku adasını bisikletle dolaşmayı planlıyorum.
- I went around Hokkaido by bike this summer.
- Bu yaz Hokkaido'yu bisikletle dolaştım.
- She went around the apartment to see that everything was in order.
- Her şeyin olduğunu görmek için daire etrafında dolaştı.
- Can you go around the world in a day?
- Bir günde dünyanın etrafını dolaşabilir misin?
- There's a rumor going around that Tom likes Mary.
- Tom'un Mary'den hoşlandığına dair bir söylenti dolaşıyor.
- There's something going around.
- Dolaşan bir şey var.
- Can you go around the world in a day?
- Bir günde dünyanın çevresini dolaşabilir misin?
- There's a rumor going around that she got a new job.
- Etrafta yeni bir iş bulduğuna dair söylentiler dolaşıyor.
Show More (25)
|
| 2 |
go around |
herkese yetmek |
v. |
|
- Is there enough food to go around?
- Herkese yetecek yeterli yiyecek var mı?
- Are there enough chairs to go around?
- Herkese yetecek kadar sandalye var mı?
- Is there enough food to go around?
- Herkese yetecek kadar yemek var mı?
Show More (0)
|
| 3 |
go around |
gezinmek |
v. |
|
- We were sure the Earth went around the Sun.
- Dünyanın güneşin etrafında gezindiğinden emindik.
Show More (-2)
|
