Tureng - go shopping - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	go shopping	alışverişe gitmek	v.
	Often, girls go shopping because they want to like themselves in the mirror. Kızlar genellikle aynada kendilerini beğenmek istedikleri için alışverişe giderler. Tom decided to go shopping by himself. Tom tek başına alışverişe gitmeye karar verdi. Let's go shopping downtown. Şehir merkezine alışverişe gidelim. Tom needs to go shopping for his mother. Tom'un, annesi için alışverişe gitmesi gerekiyor. I went shopping to buy something. Bir şey almak için alışverişe gittim. I don't usually go shopping on Mondays. Genelde pazartesileri alışverişe gitmem. Tom doesn't know where Mary usually goes shopping. Tom, Mary'nin genelde nereye alışverişe gittiğini bilmiyor. Tom asked Mary whether she'd like to go shopping in the afternoon. Tom Mary'ye öğleden sonra alışverişe gitmek isteyip istemediğini sordu. I often go shopping at the supermarket near my house. Evimin yakınındaki süpermarkete sık sık alışverişe giderim. Would you like to go shopping with me? Benimle alışverişe gitmek ister misin? Her mother has gone shopping. Annesi alışverişe gitti. I thought you were going to go shopping with Tom. Tom'la alışverişe gideceğini sanıyordum. Tom thinks he'll go shopping this afternoon. Tom bu öğleden sonra alışverişe gideceğini düşünüyor. Every morning, I go shopping. Her sabah alışverişe giderim. The girl said she was going shopping with her mother, ignoring what she was told. Kız, kendisine söylenenleri görmezden gelerek annesiyle alışverişe gideceğini söyledi. I go shopping every other day. İki günde bir alışverişe giderim. Put away your brain and go shopping. Beynini bir kenara bırak ve alışverişe git. We went shopping in Shibuya yesterday. Dün Shibuya'da alışverişe gittik. Tom and Mary often go shopping together. Tom ve Mary sık sık birlikte alışverişe giderler. She went shopping. Alışverişe gitti. My mother just went shopping. Annem az önce alışverişe gitti. I'm going shopping tomorrow. Yarın alışverişe gidiyorum. The girl insisted on going shopping with her mother. Kız annesiyle alışverişe gitmek için ısrar etti. You said we were going shopping. Alışverişe gideceğimizi söylemiştin. Mother went shopping with my brother. Annem kardeşimle alışverişe gitti. When was the last time you went shopping? En son ne zaman alışverişe gittin? I never go shopping with Tom. Tom'la hiç alışverişe gitmem. Tom didn't go shopping yesterday, did he? Tom dün alışverişe gitmedi, değil mi? Tom went shopping. Tom alışverişe gitti. Tom wants to go shopping with Mary. Tom, Mary ile alışverişe gitmek istiyor. When was the last time you went shopping with your mother? Annenle en son ne zaman alışverişe gittiniz? She went shopping with her mother. Annesiyle alışverişe gitti. I go shopping every morning. Her sabah alışverişe giderim. I don't want to go shopping by myself. Tek başıma alışverişe gitmek istemiyorum. We went shopping yesterday. Dün alışverişe gittik. Tom knew where Mary usually went shopping. Mary'nin genellikle nereye alışverişe gittiğini Tom biliyordu. Tom went shopping three times last week. Tom geçen hafta üç kez alışverişe gitti. I'm going shopping this afternoon, although I don't have much money. Çok param olmamasına rağmen bu öğleden sonra alışverişe gidiyorum. Mother went shopping with my brother. Annem erkek kardeşimle alışverişe gitti. She didn't go shopping yesterday, did she? Dün alışverişe gitmedi, değil mi? Tom suggests to Marie that he goes shopping while she watches the children. Tom, Marie'ye çocuklara bakarken kendisinin alışverişe gitmesini önerdi. We need to go shopping. Alışverişe gitmeye ihtiyacımız var. They went shopping. Onlar alışverişe gitti. How many times a week do you go shopping at a supermarket? Haftada kaç defa süpermarkete alışverişe gidersin? Do you think Tom will go shopping with us tomorrow afternoon? Yarın öğleden sonra Tom'un bizimle alışverişe gideceğini düşünüyor musun? She went shopping elsewhere. O, başka bir yere alışverişe gitti. I often go shopping with my friends. Arkadaşlarımla sık sık alışverişe giderim. Let's go shopping downtown. Çarşıya alışverişe gidelim. She finished her lunch quickly and went shopping. Öğle yemeğini çabucak bitirip alışverişe gitti. She went shopping with her friend. Arkadaşıyla alışverişe gitti. We need to go shopping. Alışverişe gitmeliyiz. I go shopping at least once a week. Haftada en az bir kere alışverişe gidiyorum. Neither Tom nor Mary has gone shopping recently. Ne Tom ne de Mary son zamanlarda alışverişe gitmedi. I should never go shopping without you. Sensiz asla alışverişe gitmemeliyim. Tom asked Mary whether she'd like to go shopping in the afternoon. Tom, Mary'ye öğleden sonra alışverişe gitmek isteyip istemediğini sordu. I want to go shopping with Tom. Tom'la alışverişe gitmek istiyorum. He and his mother went shopping. O ve annesi alışverişe gitti. Tom went shopping yesterday. Tom dün alışverişe gitti. I went shopping at that department store. O mağazada alışverişe gittim. I rarely go shopping. Nadiren alışverişe giderim. I don't want Tom to go shopping with Mary. Tom'un Mary ile alışverişe gitmesini istemiyorum. The girl said she was going shopping with her mother, ignoring what she was told. Kız kendine söyleneni görmezden gelerek annesiyle alışverişe gideceğini söyledi. We're going shopping. Alışverişe gidiyoruz. Let's go shopping together. Birlikte alışverişe gidelim. I'll never go shopping with Tom again. Bir daha asla Tom'la alışverişe gitmeyeceğim. What do you say to going shopping? Alışverişe gitmeye ne dersiniz? I have to go shopping today. Bugün alışverişe gitmem gerekiyor. If I have time, I might go shopping this afternoon. Zamanım olsaydı, öğlenden sonra alışverişe gidebilirdim. I can't go shopping today. Bugün alışverişe gidemiyorum. Let's go shopping. Alışverişe gidelim. Every morning, I go shopping. Her sabah alışverişe gidiyorum. Tom has to go shopping now. Tom şimdi alışverişe gitmeli. My mother went shopping downtown yesterday. Annem dün şehir merkezine alışverişe gitti. Maria needs to go shopping. Maria'nın alışverişe gitmesi gerekir. Tom should've gone shopping with Mary. Tom Mary ile alışverişe gitmiş olmalıydı. We went shopping. Alışverişe gittik. Weren't you supposed to go shopping with Tom? Tom'la alışverişe gitmen gerekmiyor muydu? I have told him clearly that I'm not going shopping with him. Ben onunla alışverişe gitmeyeceğimi ona açıkça söyledim. I had neither the time to go shopping, nor to say goodbye to my mother. Ne alışverişe gidecek ne de annemle vedalaşacak zamanım vardı. We went shopping together. Birlikte alışverişe gittik. The girl said she was going shopping with her mother, and didn't listen to what I said. Kız annesiyle alışverişe gideceğini söyledi ve söylediklerimi dinlemedi. Did you go shopping yesterday? Dün alışverişe gittin mi? We went shopping after lunch. Öğle yemeğinden sonra alışverişe gittik. He hates going shopping. Alışverişe gitmekten nefret eder. I don't go shopping as often as I used to. Ben eskisi kadar sık alışverişe gitmem. Tom asked Mary whether she'd like to go shopping. Tom, Mary'ye alışverişe gitmek isteyip istemediğini sordu. I go shopping almost every day. Ben neredeyse her gün alışverişe gidiyorum. Tom went shopping at a department store. Tom bir mağazaya alışverişe gitti. Who wants to go shopping with me? Kim benimle alışverişe gitmek ister? Every now and then they went shopping together. Arada bir birlikte alışverişe giderlerdi. I had intended to go shopping. Alışverişe gitmeye niyetlenmiştim. Tom says he intended to go shopping. Tom alışverişe gitmek istediğini söylüyor. Do you still want to go shopping with us this afternoon? Hala bu öğleden sonra bizimle alışverişe gitmek istiyor musun? Tom asked Mary whether she'd like to go shopping. Tom Mary'ye alışverişe gitmeyi isteyip istemediğini sordu. I have to go shopping; I'll be back in an hour. Alışverişe gitmeliyim; bir saat içinde dönerim. Did you all go shopping together? Birlikte alışverişe gittiniz mi? Tom didn't know where Mary usually went shopping. Tom, Mary'nin genellikle nereye alışverişe gittiğini bilmiyordu. My mother went shopping downtown yesterday. Annem dün çarşıya alışverişe gitti. How many times a week do you go shopping at a supermarket? Haftada kaç kez süpermarkete alışverişe gidiyorsun? Mother has just gone shopping. Anne az önce alışverişe gitti. You said we were going shopping. Alışverişe gittiğimizi söyledin. She is just going shopping. Şimdi alışverişe gidiyor. I'm going shopping at the supermarket. Süpermarkete alışverişe gidiyorum. Maria needs to go shopping. Maria'nın alışverişe gitmesi gerekiyor. Tom doesn't let Mary go shopping by herself. Tom, Mary'nin tek başına alışverişe gitmesine izin vermez. I hardly ever go shopping alone. Neredeyse hiç yalnız alışverişe gitmem. John asked Mary whether she would like to go shopping. John Mary'ye alışverişe gitmek isteyip istemediğini sordu. Tom and I often go shopping together. Tom ve ben sık sık birlikte alışverişe gideriz. I have to go shopping. Alışverişe gitmem gerekiyor. Having read the book, she went shopping. O, kitabı okuduktan sonra alışverişe gitti. Did you all go shopping together? Hepiniz birlikte alışverişe gittiniz mi? What do you say to going shopping? Alışverişe gitmeye ne dersin.. I go shopping at least once a week. Haftada en az bir kez alışverişe giderim. I'll go shopping tomorrow. Yarın alışverişe gideceğim. Tom went shopping with Mary. Tom, Mary ile alışverişe gitti. I have to go shopping today. Bugün alışverişe gitmeliyim. We have to go shopping. Alışverişe gitmeliyiz. Tom went shopping with his family. Tom ailesiyle birlikte alışverişe gitti. I'd rather go shopping with you than with Tom. Tom'la alışverişe gitmektense seninle gitmeyi tercih ederim. Did you go shopping? Alışverişe gittin mi? You can't go shopping today. Bugün alışverişe gidemezsin. Mary told me that you two went shopping. Mary bana ikinizin alışverişe gittiğinizi söyledi. Tom intends to go shopping. Tom alışverişe gitmeyi planlıyor. When I was playing video games in the living room, my mom asked me if I would go shopping with her. Oturma odasında video oyunları oynarken, annem bana onunla alışverişe gidip gitmeyeceğimi sordu. I wanted to go shopping. Alışverişe gitmek istedim. We went shopping together. Biz birlikte alışverişe gittik. Do you want to go shopping with me? Benimle alışverişe gitmek istiyor musun? Do you want to go shopping with us this afternoon? Bu öğleden sonra bizimle alışverişe gitmek ister misin? Yoko went shopping yesterday. Yoko dün alışverişe gitti. Every now and then they went shopping together. Arada sırada birlikte alışverişe gittiler. I'll look after the children while you go shopping. Sen alışverişe giderken ben çocuklara bakarım. I asked Tom to go shopping with Mary. Tom'un Mary ile alışverişe gitmesini istedim. Tom says he might go shopping. Tom alışverişe gidebileceğini söylüyor. They are going shopping. Alışverişe gidiyorlar. She intended to go shopping with her mother, but her mother was busy. O, annesi ile birlikte alışverişe gitmeye niyetlendi fakat annesi meşguldü. Tom didn't want to go shopping with Mary. Tom, Mary ile alışverişe gitmek istemedi. He went shopping at a department store. Büyük bir mağazaya alışverişe gitti. Tom said he wanted to go shopping. Tom alışverişe gitmek istediğini söyledi. My mother went shopping, didn't she? Annem alışverişe gitti, değil mi? Wasn't Tom supposed to go shopping with Mary? Tom'un Mary ile alışverişe gitmesi gerekmiyor muydu? We went shopping after lunch. Yemekten sonra alışverişe gittik. It's time to go shopping. Alışverişe gitme zamanı. I often go shopping at the supermarket near my house. Sık sık evimin yanındaki süpermarkete alışverişe giderim. When I was playing video games in the living room, Mother asked me if I would go shopping with her. Oturma odasında video oyunları oynarken annem bana onunla birlikte alışverişe gidip gitmeyeceğimi sordu. Tom and Mary went shopping together for their costumes. Tom ve Mary kendi kostümleri için beraber alışverişe gitti. I went shopping after work yesterday. Dün işten sonra alışverişe gittim. I have to go shopping today. Bugün alışverişe gitmek zorundayım. Tom said he needs to go shopping. Tom alışverişe gitmesi gerektiğini söyledi. Mother went shopping at the department store. Anne mağazaya alışverişe gitti. She loves to go shopping. O, alışverişe gitmeyi sever. She intended to go shopping. Alışverişe gitmeye niyetlendi. I would love to go shopping. Alışverişe gitmeyi çok isterim. We have to go shopping. Biz alışverişe gitmek zorundayız. Tom said he'd probably go shopping with Mary on Monday. Tom muhtemelen pazartesi günü Mary ile alışverişe gideceğini söyledi. Tom didn't have time to go shopping today. Tom'un bugün alışverişe gidecek zamanı yoktu. I'm going to go shopping after lunch. Öğle yemeğinden sonra alışverişe gideceğim. Tom and Mary went shopping together. Tom ve Mary birlikte alışverişe gittiler. Tom has to go shopping with his mother this afternoon. Tom'un öğleden sonra annesiyle alışverişe gitmesi gerekiyor. I usually go shopping on Sunday afternoon. Genellikle Pazar öğleden sonra alışverişe giderim. The girl said she was going shopping with her mother, and didn't listen to what I said. Kız annesi ile birlikte alışverişe gideceğini söyledi ve söylediğimi dinlemedi. Tom wanted to go shopping with Mary. Tom, Mary ile alışverişe gitmek istedi. I'd like to go shopping. Alışverişe gitmek istiyorum. Tom is going shopping tomorrow. Tom yarın alışverişe gidiyor. I stayed at the hotel, but the others went shopping. Ben otelde kaldım ama diğerleri alışverişe gitti. I can't go shopping today. Bugün alışverişe gidemem. I thought you were going to go shopping with Tom. Tom'la alışverişe gideceğini düşündüm. Tom intends to go shopping. Tom alışverişe gitmeye niyetleniyor. I drove to town and went shopping. Arabayla kente gidip alışverişe gittim. Tom almost always uses a credit card when he goes shopping. Tom alışverişe gittiğinde, neredeyse her zaman bir kredi kartı kullanır. She has to go shopping in the afternoon. Öğleden sonra alışverişe gitmesi gerekiyor. Tomorrow I have to go shopping. Yarın alışverişe gitmek zorundayım. I never go shopping with Tom. Tom ile hiç alışverişe gitmem. Tom doesn't want to go shopping with Mary. Tom, Mary ile alışverişe gitmek istemiyor. Tom hasn't gone shopping yet. Tom henüz alışverişe gitmedi. I asked Tom to go shopping with Mary. Tom'dan Mary ile alışverişe gitmesini istedim. I like to go shopping in that store. O mağazaya alışverişe gitmeyi seviyorum. Who did Tom go shopping with? Tom kiminle alışverişe gitti? Do you go shopping at the weekend? Hafta sonunda alışverişe gidiyor musun? I don't want to go shopping with Tom. Tom'la alışverişe gitmek istemiyorum. I'll look after the children while you go shopping. Sen alışverişe giderken çocuklara ben bakarım. John asked Mary whether she would like to go shopping in the afternoon. John Mary'ye öğleden sonra alışverişe gitmek isteyip istemediğini sordu. I often go shopping with Tom. Sık sık Tom'la alışverişe giderim. Tomorrow I am going shopping. Yarın alışverişe gidiyorum. I haven't gone shopping yet. Henüz alışverişe gitmedim. Our wives went shopping together. Eşlerimiz birlikte alışverişe gitti. When was the last time you went shopping with your mother? En son ne zaman annenle birlikte alışverişe gittin? Tom has to go shopping with his mother this afternoon. Tom bu öğleden sonra annesi ile alışverişe gitmek zorunda. She has gone shopping. Alışverişe gitmiş. Do you like to go shopping with your mother? Annenle alışverişe gitmeyi seviyor musun? He mentioned to me that he would go shopping in Shibuya. Bana Shibuya'ya alışverişe gideceğinden bahsetmişti. I'm going to go shopping tomorrow. Yarın alışverişe gideceğim. I went shopping. Alışverişe gittim. We'll go shopping. Alışverişe gideceğiz. Urgent business kept me from going shopping with you. Acil işlerim seninle alışverişe gitmemi engelledi. Do you still want to go shopping with us this afternoon? Bu öğleden sonra hala bizimle alışverişe gitmek istiyor musun? Can we go shopping for shoes? Ayakkabı almak için alışverişe gidebilir miyiz? Mother has just gone shopping. Annem az önce alışverişe gitti. She has gone shopping. O, alışverişe gitti. Tom had to go shopping. Tom alışverişe gitmek zorunda kaldı. Do you always go shopping by yourself? Sen her zaman yalnız mı alışverişe gidersin? I have told him clearly that I'm not going shopping with him. Onunla alışverişe gitmeyeceğimi açıkça söyledim. My bike was stolen when I went shopping. Alışverişe gittiğimde bisikletim çalındı. Mother went shopping at the department store. Annem mağazaya alışverişe gitti. Does Tom want to go shopping with us this afternoon? Tom bu öğleden sonra bizimle alışverişe gitmek istiyor mu? I'm going shopping. Alışverişe gidiyorum. Tom almost always uses a credit card when he goes shopping. Tom alışverişe gittiğinde neredeyse her zaman kredi kartı kullanır. She intended to go shopping with her mother, but her mother was busy. Annesiyle alışverişe gitmeye niyetlendi ama annesi meşguldü. Tom had to go shopping. Tom'un alışverişe gitmesi gerekti. I need to go shopping. Alışverişe gitmem gerekiyor. I'll go shopping tomorrow. Ben yarın alışverişe gideceğim. I need to go shopping. Alışverişe gitmem lazım. Sometimes we go shopping. Bazen alışverişe gideriz. I would rather stay at home than go shopping. Alışverişe gitmektense evde kalmayı tercih ederim. Having read the book, she went shopping. Kitabı okuduktan sonra alışverişe gitti. Tom went shopping elsewhere. Tom başka yere alışverişe gitti. I go shopping almost every day. Neredeyse her gün alışverişe giderim. We're going downtown to go shopping. Şehir merkezine alışverişe gidiyoruz. They'll go shopping. Alışverişe gidecekler. I often go shopping with my friends. Çoğu zaman arkadaşlarımla alışverişe giderim. I don't usually go shopping on Mondays. Pazartesi günleri genellikle alışverişe gitmem. Tom has gone shopping. Tom alışverişe gitti. We went shopping in Shibuya yesterday. Dün Shibuya'da alışverişe gittim. They go shopping. Alışverişe gidiyorlar. My mother has gone shopping. Annem alışverişe gitti. I went shopping last Saturday. Geçen Cumartesi alışverişe gittim. Do you go shopping every day? Her gün alışverişe gidiyor musunuz? I don't usually go shopping on Mondays. Genelde pazartesi günleri alışverişe gitmem. We can go shopping later. Daha sonra alışverişe gidebiliriz. She decided to go shopping by herself. Tek başına alışverişe gitmeye karar verdi. I don't go shopping as often as I used to. Eskisi kadar sık alışverişe gitmiyorum. Tom told me that he had not gone shopping with Mary. Tom bana Mary ile alışverişe gitmediğini söyledi. I often go shopping with Tom. Sık sık Tom ile alışverişe giderim. She finished her lunch quickly and went shopping. Öğle yemeğini çabucak bitirdi ve alışverişe gitti. Tom and Mary went shopping together for their costumes. Tom ve Mary kostümleri için birlikte alışverişe gittiler. I'll go shopping this afternoon, though I don't have much money. Çok param olmamasına rağmen bu öğleden sonra alışverişe gideceğim. Does Tom want to go shopping with us this afternoon? Tom bu öğleden sonra bizimle alışverişe gitmek ister mi? Are you going to go shopping next weekend? Önümüzdeki hafta sonu alışverişe gidecek misin? Tomorrow I have to go shopping. Yarın alışverişe gitmem gerekiyor. I may not be able to go shopping with you tomorrow. Yarın seninle alışverişe gidemeyebilirim. If I have time, I might go shopping this afternoon. Eğer zamanım olursa, bu öğleden sonra alışverişe gidebilirim. She went shopping. O, alışverişe gitti. I'll go shopping. Alışverişe gideceğim. Tom went shopping with Mary last weekend. Tom geçen hafta sonu Mary ile alışverişe gitti. Who wants to go shopping? Kim alışverişe gitmek ister? Tom went shopping without me. Tom bensiz alışverişe gitmiş. She went shopping elsewhere. Başka bir yere alışverişe gitti. She went shopping at a supermarket. Bir süpermarkete alışverişe gitti. Don't forget to go shopping. Alışverişe gitmeyi unutma. I don't want to go shopping today. Bugün alışverişe gitmek istemiyorum. Do you want to go shopping? Alışverişe gitmek ister misin? I don't want to go shopping alone. Yalnız başına alışverişe gitmek istemiyorum. I go shopping every other day. Gün aşırı alışverişe giderim. Her mother has gone shopping. Onun annesi alışverişe gitti. Maybe Tom went shopping with Mary. Belki Tom Mary ile alışverişe gitmiştir. Tom has gone shopping with the kids. Tom çocuklarla alışverişe gitti. I'm going shopping this afternoon, although I don't have much money. Öğleden sonra alışverişe gideceğim, fazla param olmamasına rağmen. Tom went shopping with Mary. Tom Mary ile alışverişe gitti. He and his mother went shopping. O ve annesi alışverişe gittiler. Does Tom still want to go shopping with us this afternoon? Tom hâlâ bu öğleden sonra bizimle alışverişe gitmek istiyor mu? Tom went shopping elsewhere. Tom başka bir yere alışverişe gitti. Let's go shopping tomorrow. Yarın alışverişe gidelim. I went shopping in town today. Bugün şehirde alışverişe gittim. Tom can't go shopping today. Tom bugün alışverişe gidemez. Tom didn't know who Mary was planning to go shopping with. Tom, Mary'nin kiminle alışverişe gitmeyi planladığını bilmiyordu. How many times a week do you go shopping? Haftada kaç kez alışverişe gidersin? I don't feel like going shopping with you today. Bugün seninle alışverişe gitmek istemiyorum. Tom asked Mary whether she'd like to go shopping. Tom Mary'ye alışverişe gitmek isteyip istemediğini sordu. I had intended to go shopping this afternoon. Bu öğleden sonra alışverişe gitmeye niyetlenmiştim. I just went shopping. Az önce alışverişe gittim. I might go shopping tomorrow, but I'm not sure yet. Yarın alışverişe gidebilirim ama henüz emin değilim. Tom should've gone shopping with Mary. Tom, Mary ile alışverişe gitmeliydi. I have to go shopping; I'll be back in an hour. Alışverişe gitmem gerekiyor; bir saat içinde dönerim. You can't go shopping with Tom, can you? Tom'la alışverişe gidemezsin, değil mi? I have to go shopping. Ben alışverişe gitmek zorundayım. Tom wants to know when Mary will go shopping. Tom, Mary'nin ne zaman alışverişe gideceğini bilmek istiyor. Tom wants to go shopping with Mary. Tom Mary ile alışverişe gitmek istiyor. I went shopping at that department store. O mağazaya alışverişe gittim. Tom needs to go shopping for his mother. Tom'un annesi için alışverişe gitmesi gerekiyor. She intended to go shopping. O, alışverişe gitmeyi düşündü. She went shopping with her mother. Annesi ile alışverişe gitti. Do you like to go shopping with your mother? Annenle alışverişe gitmeyi sever misin? He went shopping. Alışverişe gitti. She went shopping with him last Monday. Geçen Pazartesi onunla alışverişe gitti. Are you going to go shopping next weekend? Gelecek hafta sonu alışverişe gidecek misin? Tom hasn't gone shopping yet. Tom daha alışverişe gitmedi. She loves to go shopping. Alışverişe gitmeyi seviyor. Weren't you supposed to go shopping with Tom? Tom ile alışverişe gitmen gerekmiyor muydu? Tom says he intended to go shopping. Tom alışverişe gitmeyi planladığını söyledi. I never go shopping on Saturdays. Cumartesi günleri asla alışverişe gitmem. Tom has to go shopping now. Tom şimdi alışverişe gitmek zorunda. We went shopping with our friends. Arkadaşlarımızla alışverişe gittik. I don't feel like going shopping with you today. Bugün canım seninle alışverişe gitmek istemiyor. He went shopping at a department store. O bir mağazaya alışverişe gitti. Tom went shopping without me. Tom bensiz alışverişe gitti. I told her once and for all that I wouldn't go shopping with her. Onunla birlikte alışverişe gitmeyeceğimi ilk ve son olarak ona söyledim. The girl insisted on going shopping with her mother. Kız annesi ile alışverişe gitmek için ısrar etti. I just don't want to go shopping today. Bugün alışverişe gitmek istemiyorum. I'll go shopping this afternoon, though I don't have much money. Öğleden sonra alışverişe gideceğim ama fazla param yok. Are you sure you don't want to go shopping with us? Bizimle alışverişe gitmek istemediğinden emin misin? They go shopping. Alışverişe giderler. They went shopping. Alışverişe gittiler. Do you want to go shopping? Alışverişe gitmek istiyor musun? You won't go shopping with me? Benimle alışverişe gitmeyecek misin? Tom went shopping with Mary last weekend. Tom Mary ile geçen hafta sonu alışveriş gitti. Who did you go shopping with? Kiminle alışverişe gittin? I want to go shopping. Alışverişe gitmek istiyorum. Show More (303)
2	go shopping	alışverişe çıkmak	v.
	When they go shopping, they want answers to questions concerning ethical, ecological and social matters. Tüketiciler alışverişe çıktıklarında etik, ekolojik ve sosyal konularla ilgili sorulara cevap ararlar. How often do you go shopping? Ne sıklıkta alışverişe çıkarsın? We went shopping in Shibuya yesterday. Dün Shibuya'da alışverişe çıktım. Won't you go shopping with me? Benimle alışverişe çıkmayacak mısın? Whenever she goes shopping, she ends up buying more than she can afford. Ne zaman alışverişe çıksa, sonunda parasının yeteceğinden daha fazlasını alıyor. How many times a week do you go shopping? Haftada kaç kez alışverişe çıkıyorsun? I don't usually go shopping on Mondays. Pazartesi günleri genellikle alışverişe çıkmam. Tom said he'd probably go shopping with Mary on Monday. Tom muhtemelen pazartesi günü Mary ile alışverişe çıkacağını söyledi. How often do you go shopping? Ne sıklıkla alışverişe çıkıyorsun? I always list what I need before I go shopping. Alışverişe çıkmadan önce her zaman neye ihtiyacım olduğunu listelerim. Our wives went shopping together. Karılarımız birlikte alışverişe çıktılar. I'll never go shopping with Tom again. Tom'la bir daha asla alışverişe çıkmayacağım. I hardly ever go shopping alone. Neredeyse hiç yalnız alışverişe çıkmam. I told her once and for all that I wouldn't go shopping with her. Ona ilk ve son kez onunla alışverişe çıkmayacağımı söyledim. I go shopping every morning. Her sabah alışverişe çıkarım. I may not be able to go shopping with you tomorrow. Yarın seninle alışverişe çıkamayabilirim. How soon are you going shopping? Ne zaman alışverişe çıkacaksın? I rarely go shopping. Nadiren alışverişe çıkarım. I should never go shopping without you. Sensiz asla alışverişe çıkmamalıyım. Tom went shopping with his family. Tom ailesiyle birlikte alışverişe çıktı. Show More (17)
3	go shopping	alışveriş yapmak	v.
	She didn't go shopping yesterday, did she? Dün alışveriş yapmaya gitmedi, değil mi? Tom didn't know where Mary usually went shopping. Tom, Mary'nin genellikle nerede alışveriş yaptığını bilmiyordu. I would love to go shopping. Alışveriş yapmayı sevmek isterdim. Tom doesn't know where Mary usually goes shopping. Tom, Mary'nin nereden alışveriş yaptığını bilmiyor. I had intended to go shopping this afternoon. Bu öğleden sonra alışveriş yapmayı planlamıştım. Sometimes we go shopping. Bazen alışveriş yapıyoruz. Who did Tom go shopping with? Tom kiminle alışveriş yapmaya gitti? Tom didn't know who Mary was planning to go shopping with. Tom, Mary'nin kiminle birlikte alışveriş yapmaya gitmeyi planladığını bilmiyordu. I have to go shopping; I'll be back in an hour. Alışveriş yapmaya gitmeliyim, bir saat içinde döneceğim. I drove to town and went shopping. Kasabaya gittim ve alışveriş yaptım. Whoever said money can't buy happiness simply didn't know where to go shopping. Paranın mutluluğu satın alamayacağını söyleyen her kimse, nereden alışveriş yapacağını bilmiyormuş. Tom needs to go shopping for his mother. Tom'un annesi için alışveriş yapması gerekiyor. Show More (9)