1 |
in search of |
aramakta |
prep. |
|
- Moldova is a country in search of its cultural and political identity.
- Moldova kültürel ve siyasi kimliğini arayan bir ülke.
- It is our responsibility to liberate them from the need to spend every day in search of food.
- Onları her gün yiyecek aramak zorunda kalmaktan kurtarmak bizim sorumluluğumuzdur.
- Moldova is a country in search of its cultural and political identity.
- Moldova, kültürel ve siyasi kimliğini arayan bir ülke.
- We have seen people looting and others leaving with jerry cans on their heads, going in search of petrol.
- İnsanların yağma yaptıklarını ve bazılarının da başlarında bidonlarla benzin aramaya çıktıklarını gördük.
- Moldova is a country in search of its cultural and political identity.
- Moldova kültürel ve siyasi kimliğini arayan bir ülkedir.
- This constitutes the definition of truth and falsehood that we were in search of.
- Bu da bizim aradığımız doğruluk ve yanlışlık tanımını oluşturuyor.
- This constitutes the definition of truth and falsehood that we were in search of.
- Bu, doğruluk ile yanlışlığın, bizim aramakta olduğumuz tanımını oluşturur.
- This constitutes the definition of truth and falsehood that we were in search of.
- Bu, aradığımız hakikatin ve batılın tanımını oluşturur.
- He went in search of gold.
- Altın aramaya gitti.
- They went in search of happiness.
- Onlar mutluluğu aramaya gittiler.
- She went in search of her lost child.
- O, kayıp çocuğunu aramak için gitti.
- Wagons would go out each day in search of food.
- Arabalar her gün yiyecek aramak için yola çıkıyordu.
- He came to New York in search of work.
- New York'a iş aramak için geldi.
- They went in search of treasure.
- Hazine aramaya gittiler.
- Many men set out for the West in search of gold.
- Birçok erkek altın aramak için Batı'ya doğru yola çıktı.
- We all went in search of gold.
- Hepimiz altın aramaya gittik.
- She went from place to place in search of him.
- Onu aramak için bir yerden bir yere gitti.
- He went traveling in search of adventure.
- Macera aramak için seyahate çıktı.
- We went in search of an apartment.
- Biz bir daire aramaya gittik.
- They went in search of happiness.
- Mutluluğu aramaya gittiler.
- We went into the woods in search of insects.
- Böcek aramak için ormana gittik.
- It was the custom in old times that as soon as a Japanese boy reached manhood he should leave his home and roam through the land in search of adventures.
- Eski zamanlarda bir Japon delikanlısı erkekliğe erişir erişmez evinden ayrılır ve macera aramak için diyar diyar dolaşırdı.
- Many men left for the West in search of gold.
- Birçok insan altın aramak için Batı'ya gitti.
- He came to New York in search of work.
- İş aramak için New York'a geldi.
- We went in search of an apartment.
- Bir daire aramaya çıktık.
- The thieves pulled open all the drawers of the desk in search of money.
- Hırsızlar para aramak için masanın bütün çekmecelerini açtı.
- The villagers went in search of the missing child.
- Köylüler kayıp çocuğu aramaya gittiler.
- Many men left for the West in search of gold.
- Birçok erkek altın aramak için Batı'ya gitti.
- Many men set out for the West in search of gold.
- Birçok insan altın aramak için Batıya yola çıktı.
- He came to Tokyo in search of employment.
- Tokyo'ya iş aramak için geldi.
- She went in search of a doctor for her sick baby.
- Hasta bebeği için doktor aramaya gitti.
- Sami hit the road in search of Layla.
- Sami, Layla'yı aramak için yollara düştü.
- She went in search of her lost child.
- Kayıp çocuğunu aramaya gitti.
- The thieves pulled open all the drawers of the desk in search of money.
- Hırsızlar para aramak için masanın tüm çekmecelerini açmışlar.
Show More (31)
|
2 |
in search of |
arayışında |
prep., expr. |
|
- I feel we need to look elsewhere in search of a solution.
- Çözüm arayışı için başka bir yere bakmamız gerektiğini düşünüyorum.
- I am in search of a new house.
- Yeni bir ev arayışındayım.
- The empire expanded eastward, in search of resources for its burgeoning textile industry.
- İmparatorluk, gelişmekte olan tekstil endüstrisi için kaynak arayışıyla doğuya doğru genişledi.
- I am in search of a new house.
- Ben yeni bir ev arayışı içindeyim.
Show More (1)
|
3 |
in search of |
aramak üzere |
prep., expr. |
|
- Many men went west in search of gold.
- Birçok adam altın aramak üzere batıya gitti.
- We went into the woods in search of insects.
- Böcek aramak üzere ormana girdik.
- He immigrated to Brazil in search of a better life.
- O daha iyi bir yaşam aramak üzere Brezilya'ya göç etti.
Show More (0)
|
4 |
in search of |
bulmaya |
prep. |
|
- Tom drove the streets for ten minutes in search of a parking place.
- Tom bir park yeri bulmak için sokaklarda on dakika araç sürdü.
- Tom drove the streets for ten minutes in search of a parking place.
- Tom park yeri bulmak için on dakika boyunca sokaklarda dolaştı.
Show More (-1)
|