|
- Japanese patenting in Europe is almost as strong as US patenting.
- Avrupa'daki Japon patentleri neredeyse ABD patentleri kadar güçlüdür.
- Japanese patenting in Europe is almost as strong as US patenting.
- Avrupa'da Japon patentleri neredeyse ABD patentleri kadar güçlüdür.
- It has kidnapped innocent Japanese civilians, most of whom have died in mysterious circumstances.
- Masum Japon sivilleri kaçırmış ve bunların çoğu gizemli bir şekilde ölmüştür.
- Better cooperation with American and Japanese research authorities is absolutely vital.
- Amerikan ve Japon araştırma yetkilileriyle daha iyi bir işbirliği kesinlikle hayati önem taşımaktadır.
- The Erika was built at a Japanese shipyard and is single-hulled.
- Erika bir Japon tersanesinde inşa edilmiştir ve tek gövdelidir.
- In Japan there has been a bill, and the Japanese Diet has created a league against the death penalty.
- Japonya'da bir yasa tasarısı hazırlandı ve Japon Meclisi ölüm cezasına karşı bir birlik oluşturdu.
- What is the American or Japanese point of view on these issues?
- Bu konularda Amerikan ya da Japon bakış açısı nedir?
- Japan, incidentally, ties its debt relief to the responsibility to buy Japanese exports.
- Bu arada Japonya, borç hafifletmesini Japon ihracatını satın alma sorumluluğuna bağlıyor.
- India is large but vulnerable, and the Japanese engine is misfiring.
- Hindistan büyük ama savunmasız ve Japon motoru tekliyor.
- The Japanese last year added an NGO centre in Okinawa.
- Japonlar geçen yıl Okinawa'da bir STK merkezi açtılar.
- In future, a Japanese shipyard, for example, will compete with European shipyards that receive State aid.
- Gelecekte, örneğin bir Japon tersanesi, Devlet yardımı alan Avrupalı tersanelerle rekabet edecektir.
- Here the attitude of the new Japanese government is crucial.
- Burada yeni Japon hükûmetinin tutumu çok önemlidir.
- Someone out there is purchasing large amounts of black market artifacts; all we know is he's Japanese.
- Dışarıda birileri büyük miktarlarda karaborsa eser satın alıyor; tek bildiğimiz onun Japon olduğu.
- Is he Japanese?
- O Japon mu?
- Wendy was not always interested in Japanese festivals.
- Wendy oldum olası Japon festivalleriyle ilgilenmezdi.
- Japanese literature, in spite of its beauty and riches, is as yet inadequately known in the West.
- Japon edebiyatı güzelliği ve zenginliklerine rağmen, şimdiye kadar batıda yetersiz olarak bilinmektedir.
- The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
- Japon toplumunda kişi başına düşen pirinç tüketimi elli yıl önceki miktarın yaklaşık yarısı kadardır.
- Generally speaking, New Zealanders are taller than Japanese.
- Genel olarak konuşursak, Yeni Zelandalılar Japonlardan daha uzundur.
- The Japanese military forces seemed too strong to stop.
- Japon askeri güçleri durdurulamayacak kadar güçlü görünüyordu.
- With just one commercial, Nike has managed to provoke a lot of Japanese people.
- Nike tek bir reklamla pek çok Japon'u tahrik etmeyi başardı.
- Masako is a Japanese woman.
- Masako bir Japon kadınıdır.
- Japanese sweets are lower in calories than Western sweets.
- Japon tatlılarının kalorisi Batı tatlılarından daha düşüktür.
- I love Japan, and Japanese girls of course.
- Japonya'yı ve tabii ki Japon kızlarını seviyorum.
- The Japanese used to live mainly on rice.
- Japonlar pirinç ağırlıklı yaşardı.
- Generally speaking, Japanese cars are popular overseas.
- Genel olarak konuşursak, Japon arabaları denizaşırı ülkelerde popülerdir.
- The growth rate of the Japanese economy will top 0.7% this year.
- Japon ekonomisinin büyüme hızı bu yıl % 0.7'yi geçecek.
- John is looking for a book on Japanese history.
- John Japon tarihi üzerine bir kitap arıyor.
- He is not Japanese.
- O, Japon değildir.
- I am Japanese.
- Ben Japon'um.
- Most Japanese opposed a tax increase.
- Çoğu Japon, vergi artışına karşı çıktı.
- The garden is laid out in the Japanese style.
- Bahçe Japon tarzında düzenlenmiştir.
- Are you Chinese or Japanese?
- Çinli misin yoksa Japon mu?
- Japanese differ from American in many respects.
- Japonlar Amerikalılardan birçok yönden farklıdır.
- His spouse is a Japanese woman.
- Eşi Japon bir kadın.
- She is known as the Japanese Picasso.
- O, Japon Picasso olarak tanınıyor.
- The third generation Japanese communication methods are W-CDMA and CDMA2000.
- Üçüncü nesil Japon iletişim yöntemleri W-CDMA ve CDMA2000'dır.
- The Japanese economy developed rapidly.
- Japon ekonomisi hızla gelişti.
- Tom drives a Japanese car, doesn't he?
- Tom bir Japon otomobili kullanıyor, değil mi?
- His girlfriend is Japanese.
- Kız arkadaşı Japon.
- That custom is quite foreign to the Japanese.
- Bu gelenek, Japonlara oldukça yabancı.
- Japanese people in general are polite.
- Japonlar genellikle naziktirler.
- The Japanese love traveling.
- Japonlar seyahat etmeyi severler.
- What do you think about the Japanese economy?
- Japon ekonomisi hakkında ne düşünüyorsun?
- Americans would have responded differently from Japanese.
- Amerikalılar, Japonlar'dan farklı bir şekilde cevap verirdi.
- New models of Japanese cars usually come out in the spring.
- Japon arabalarının yeni modelleri genellikle ilkbaharda çıkar.
- They exchanged Japanese money for American.
- Japon parasını Amerikan parası ile değiştirdiler.
- It took a long time for Japanese imports to penetrate the American consumer markets.
- Japon ithalatının Amerikan tüketici pazarlarına girmesi uzun zaman aldı.
- Tom and Mary are fascinated by Japanese anime.
- Tom ve Mary Japon animelerinden büyüleniyorlar.
- We often talked about Japanese politics.
- Sık sık Japon siyaseti hakkında konuşurduk.
- You are sending me a Japanese doll, right?
- Bana bir Japon bebeği gönderiyorsun, değil mi?
- Can you tell a Chinese person from Japanese?
- Bir Çinli'yi Japon'dan ayırt edebilir misiniz?
- Generally speaking, Japanese women are modest.
- Genel olarak, Japon kadınları mütevazıdır.
- The Japanese live on rice and fish.
- Japonlar pirinç ve balıkla yaşar.
- Have you ever been to that Japanese restaurant on Park Street?
- Park Caddesi'ndeki Japon restoranına hiç gittin mi?
- Few Japanese can use English well.
- Çok az Japon İngilizceyi iyi konuşabilir.
- Tom used to drive a Japanese car.
- Tom eskiden bir Japon arabası kullanırdı.
- What will happen to the Japanese economy?
- Japon ekonomisine ne olacak?
- Japanese people exchange gifts in order to express their feelings.
- Japonlar duygularını ifade etmek için hediye alışverişi yaparlar.
- Japanese industry has made great advances since the war.
- Japon endüstrisi savaştan beri büyük ilerlemeler kaydetti.
- I love Japan, and Japanese girls of course.
- Ben Japonya'yı ve tabii ki Japon kızlarını severim.
- We want to learn some Japanese songs.
- Bazı Japon şarkılarını öğrenmek istiyoruz.
- The Japanese love traveling.
- Japonlar seyahat etmeyi sever.
- Japanese cars sell well overseas.
- Japon arabaları yurtdışında iyi satıyor.
- He is a typical Japanese.
- O tipik bir Japon.
- Why did you buy a Japanese car?
- Neden bir Japon arabası satın aldın?
- It's a Japanese name.
- O bir Japon ismi.
- Can you tell a Chinese person from Japanese?
- Çinli bir insanı Japon'dan ayırt edebilir misin?
- Sake is a traditional Japanese alcoholic drink.
- Sake geleneksel alkollü Japon içkisidir.
- The garden is laid out in the Japanese style.
- Bahçe, Japon tarzında tasarlandı.
- He's a stereotypical Japanese man.
- Tipik bir Japon erkeği.
- You aren't Japanese.
- Sen Japon değilsin.
- Tom put a Band-Aid over his small tattoo of a spider so he would be allowed into a Japanese hot spring.
- Tom, küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırmıştı, böylece bir Japon kaplıcasına girmesine izin verilecekti.
- I'm allergic to Japanese spiny lobster.
- Japon dikenli ıstakoz'una alerjim var.
- German and Japanese government bonds offer negative interest rates.
- Alman ve Japon devlet tahvilleri negatif faiz oranları sunuyor.
- The Japanese's basic diet consists of rice and fish.
- Japonların temel beslenmesi pirinç ve balıktan oluşur.
- Mary has an interest in Japanese language and history.
- Mary'nin Japon dili ve tarihine bir ilgisi vardır.
- Many young Japanese travel overseas these days.
- Birçok genç Japon bugünlerde yurt dışına seyahat ediyor.
- As a rule, Japanese people are not good at foreign languages.
- Genellikle, Japon halkı yabancı dillerde iyi değil.
- Indonesia had many Japanese holdout soldiers.
- Endonezya'da çok sayıda Japon asker vardı.
- A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- 8.8 büyüklüğündeki büyük deprem bugün Japon adalarını vurdu.
- He translated a Japanese novel into French.
- Bir Japon romanını Fransızcaya çevirdi.
- Almost all Japanese boys like to play baseball.
- Neredeyse tüm Japon erkek çocukları beyzbol oynamayı sever.
- Japanese children watch television more than English children.
- Japon çocukları İngiliz çocuklarından daha çok televizyon izler.
- Most Europeans cannot tell a Japanese from a Chinese.
- Avrupalıların çoğu bir Japon ile bir Çinliyi ayırt edemez.
- The Japanese economy is going through a period of great stress.
- Japon ekonomisi büyük bir stres döneminden geçiyor.
- He is not Japanese.
- O Japon değil.
- Most Japanese opposed a tax increase.
- Japonların çoğu vergi artışına karşı çıktı.
- Are you Chinese or Japanese?
- Sen Çinli misin yoksa Japon musun?
- Most big Japanese companies depend on exports.
- Büyük Japon şirketlerinin çoğu ihracata bağlıdır.
- The Japanese team won the gold medal for this competition.
- Japon takımı bu yarışmada altın madalya kazandı.
- It's very difficult even for a Japanese to put on a kimono.
- Kimono giymek bir Japon için bile çok zordur.
- Tom used to drive a Japanese car.
- Tom bir Japon arabası kullanıyordu.
- That is a Japanese doll.
- O bir Japon bebeği.
- We often talked about Japanese politics.
- Çoğunlukla Japon siyasetinden bahsettik.
- Her father is Japanese.
- Onun babası Japondur.
- Why didn't you buy a Japanese car?
- Neden bir Japon arabası almadın?
- A Japanese person would never do such a thing.
- Bir Japon asla böyle bir şey yapmaz.
- Paris has a great charm for Japanese girls.
- Paris'in Japon kızları için büyük bir cazibesi var.
- Are you a Japanese student?
- Siz bir Japon öğrenci misiniz?
- Most Japanese temples are made of wood.
- Birçok Japon tapınağı, ahşaptan yapılmıştır.
- Americans like football in the same way that Japanese like baseball.
- Amerikalılar futbolu, Japonların beyzbolu sevdiği gibi sever.
- It is said that Japanese people are kind to people they know, but rather cold to those they don't.
- Japonların tanıdıkları insanlara karşı nazik, tanımadıklarına karşı ise oldukça soğuk oldukları söylenir.
- Do you have any Japanese newspapers?
- Hiç Japon gazeteniz var mı?
- Japanese young people like rock and jazz.
- Japon gençleri rock ve cazdan hoşlanır.
- Why did you buy a Japanese car?
- Neden Japon arabası aldın?
- The Japanese have a lot in common with the Chinese.
- Japonların Çinlilerle pek çok ortak noktası vardır.
- Japanese sci-fi, as in anime, involves their Buddhistic and Animistic spirituality.
- Japon bilim kurgusu, animelerde olduğu gibi, Budist ve Animist maneviyatlarını içerir.
- The Japanese telephone system is highly efficient.
- japon telefon sistemi hayli etkindir.
- In general, Japanese are hardworking.
- Genel olarak, Japonlar çalışkandır.
- Do you like to cook Japanese foods?
- Japon yemeklerini pişirmeyi sever misin?
- How many medals did the Japanese athletes collect?
- Japon sporcular kaç tane madalya topladı?
- Tom has a Japanese car.
- Tom'un bir Japon arabası var.
- Tom would like to buy a Japanese car.
- Tom bir Japon arabası almak istiyor.
- The Japanese have dark eyes.
- Japonların koyu renk gözleri vardır.
- I'm a Japanese student.
- Ben Japon bir öğrenciyim.
- It's a Japanese dog.
- Bu bir Japon köpeği.
- What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Ancak Japon lisesinde en çok dikkatimi çeken şey, öğrencilerin öğretmenlerine karşı gösterdikleri büyük saygıydı.
- Why did the newly married Japanese man say something bad about his wife?
- Yeni evli Japon adam neden karısı hakkında kötü bir şey söyledi?
- The majority of Japanese temples are made out of wood.
- Japon tapınaklarının çoğu ahşaptan yapılır.
- You don't look Japanese.
- Japon gibi görünmüyorsun.
- I have a watch of Japanese make, which keeps very good time.
- Japon yapımı bir saatim var, çok dakik çalışıyor.
- How many medals did the Japanese athletes collect?
- Japon sporcular kaç madalya topladı?
- Don't confuse Chinese with Japanese.
- Çinlilerle Japonları karıştırmayın.
- I'm half Japanese.
- Ben yarı Japonum.
- He gave a series of lectures on Japanese literature at UCLA.
- O, Kaliforniya Üniversitesinde Japon edebiyatı üzerine bir dizi konferans verdi.
- Why was Marika so interested in Japanese culture?
- Neden Marika Japon kültürü ile bu kadar ilgileniyordu?
- No matter what you say, Japanese Anglicisms are Japanese.
- Ne derseniz deyin Japon Anglisizmi Japoncadır.
- He is familiar with Japanese culture.
- Japon kültürüne aşinadır.
- Could you bring me a Japanese newspaper?
- Bana bir Japon gazetesi getirebilir misiniz?
- Generally speaking, Japanese women are modest.
- Genel olarak konuşursak, Japon kadınları mütevazıdır.
- The Japanese economy is in depression.
- Japon ekonomisi depresyonda.
- There are many Japanese restaurants in New York.
- New York'ta birçok Japon restoranı var.
- Japanese flags were flying.
- Japon bayrakları dalgalanıyordu.
- Kendo is a Japanese martial art.
- Kendo bir Japon dövüş sanatıdır.
- As a rule, Japanese people are not good at foreign languages.
- Genel olarak, Japonlar yabancı dil konusunda iyi değildir.
- Japanese green gentian tea is very bitter.
- Japon yeşil kantaron çayı çok acıdır.
- We often come across Japanese tourists in this area.
- Bu bölgede sık sık Japon turistlere rastlıyoruz.
- The Japanese economy continued to grow by more than 5% annually.
- Japon ekonomisi yılda %5'ten fazla büyümeye devam etti.
- You look Japanese.
- Japon gibi görünüyorsun.
- His wife is a Japanese woman.
- Onun karısı bir Japon kadın.
- What do you think of Japanese food?
- Japon yiyeceği hakkında ne düşünüyorsun?
- She has a Japanese car.
- Onun bir Japon arabası var.
- Tom loves watching Japanese cartoons made for little girls.
- Tom kız çocukları için yapılmış Japon çizgi filmlerini izlemeyi seviyor.
- Magdalena is studying at the Lodz Japanese School.
- Magdalena, Łódź Japon Okulu'nda okuyor.
- French and Japanese films seem to exist on the opposite ends of the human spectrum.
- Fransız ve Japon filmleri insan spektrumunun zıt uçlarında yer alıyor gibi görünüyor.
- It is more difficult for engineers to learn Japanese than it is for Japanese people to learn English.
- Mühendisler için Japonca öğrenmek, Japonlar için İngilizce öğrenmekten daha zordur.
- Where is the Japanese Embassy?
- Japon Büyükelçiliği nerede?
- The Japanese have dark eyes.
- Japonların koyu gözleri vardır.
- Why was the Japan Defense Agency upgraded to the Japanese Ministry of Defense?
- Japonya Savunma Ajansı neden Japon Savunma Bakanlığı'na yükseltildi?
- To understand Japanese culture to the full, you should learn the language.
- Japon kültürünü tam olarak anlamak için dil öğrenmelisin.
- Umeshu is a Japanese liqueur made from plums.
- Umeshu erikten yapılan bir Japon likörüdür.
- In the 1960's, Japanese college students demonstrated against their government.
- 1960'larda, Japon üniversite öğrencileri kendi hükümetlerine karşı gösteri düzenlediler.
- The Japanese attacked Pearl Harbor on December 7, 1941.
- Japonlar 7 Aralık 1941'de Pearl Harbor'a saldırdı.
- Her father is Japanese.
- Babası Japon.
- They are Japanese sumo wrestlers.
- Onlar Japon sumo güreşçileri.
- The war affected the way the Japanese view nuclear weapons.
- Savaş, Japonların nükleer silahlara bakış açısını değiştirmiştir.
- The Japanese fishing fleet catches more than 1000 whales per year on the pretext of scientific research.
- Japon balıkçı filosu bilimsel araştırma bahanesiyle yılda 1000'den fazla balina yakalıyor.
- I am Japanese.
- Ben Japonum.
- Japanese literature, in spite of its beauty and riches, is as yet inadequately known in the West.
- Japon edebiyatı, tüm güzelliğine ve zenginliğine rağmen, Batı'da henüz yeterince tanınmıyor.
- Japanese manga and anime are popular around the world.
- Japon manga ve animeleri dünya çapında popülerdir.
- He's a typical Japanese man.
- O tipik bir Japon.
- Look at this Japanese car.
- Bu Japon arabasına bak.
- Sake is a traditional Japanese alcoholic drink.
- Sake geleneksel bir Japon alkollü içkisidir.
- Yoko is a Japanese name.
- Yoko bir Japon ismidir.
- Japanese cultured pearls have come to monopolise as much as 60% of the world pearl market.
- Japon kültür incileri dünya inci pazarının %60'ını tekeline almış durumda.
- Japanese cars sell well overseas.
- Japon arabaları yurt dışında iyi satılır.
- The Japanese team won the gold medal for this competition.
- Japon takımı bu yarışma için altın madalya kazandı.
- Why was the Japan Defense Agency upgraded to the Japanese Ministry of Defense?
- Neden Japonya Savunma Ajansı Japon Savunma Bakanlığı'na yükseltildi?
- The number of Japanese going overseas has been increasing year by year.
- Yurt dışına çıkan Japon sayısı yıldan yıla artmaktadır.
- Some Japanese are concerned about how their country looks in the eyes of foreigners.
- Bazı Japonlar ülkelerinin yabancıların gözünde nasıl göründüğü hakkında endişeli.
- Did Marika dress like a Japanese woman?
- Marika bir Japon kadın gibi giyindi mi?
- That's an old Japanese custom.
- Bu eski bir Japon geleneği.
- Allied military leaders found a way to defeat the Japanese plan.
- Müttefik askeri liderler Japon planını yenmek için bir yol buldu.
- The Japanese are a brave people.
- Japonlar cesur insanlardır.
- Visitors are usually asked to remove their shoes before they enter a Japanese house.
- Ziyaretçilerden genellikle bir Japon evine girmeden önce ayakkabılarını çıkarmaları istenir.
- Most Europeans cannot tell a Japanese from a Chinese.
- Çoğu Avrupalı, bir Japon'u bir Çinli'den ayırt edemez.
- No Japanese girl is called Tatoeba.
- Hiçbir Japon kızın adı Tatoeba değildir.
- Cook 2 Japanese cups of rice.
- 2 Japon fincanı pirinç pişir.
- Mary has an interest in Japanese language and history.
- Mary'nin Japon dili ve tarihine ilgisi var.
- For the first time, the Japanese Navy had been defeated.
- Japon Donanması ilk kez yenilgiye uğramıştı.
- She doesn't know that I'm Japanese.
- O, Japon olduğumu bilmiyor.
- The Japanese government made an important decision.
- Japon hükümeti önemli bir karar verdi.
- I think the Thai food at this place is seasoned so Japanese will like it.
- Sanırım buradaki Tayland yemekleri Japonların hoşuna gidecek şekilde baharatlandırılmış.
- Most of the passengers on board were Japanese.
- Gemideki yolcuların çoğu Japon'du.
- Do you have any Japanese beer?
- Hiç Japon biranız var mı?
- Japanese office workers work very hard.
- Japon ofis çalışanları çok sıkı çalışır.
- Are you Chinese or Japanese?
- Çinli misin yoksa Japon musun?
- Have you experienced a Japanese summer?
- Hiç Japon yazı yaşadınız mı?
- At the entrance of a Japanese house, visitors are generally asked to take off their shoes.
- Bir Japon evinin girişinde ziyaretçilerden genellikle ayakkabılarını çıkartmaları istenir.
- Tom put a Band-Aid over his small tattoo of a spider so he would be allowed into a Japanese hot spring.
- Tom bir Japon kaplıcasına girebilmek için küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırdı.
- Japanese manga and anime are popular around the world.
- Japon mangaları ve anime dünyada popülerdir.
- The Japanese eat three times a day.
- Japonlar günde üç kez yemek yerler.
- Some young Japanese people prefer being single to being married.
- Bazı genç Japon halkı, bekar olmayı evli olmaya tercih ederler.
- You run into Japanese tourists everywhere.
- Her yerde Japon turistlerle karşılaşıyorsun.
- In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers.
- Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.
- Operating a dance club after midnight is illegal according to Japanese law.
- Gece yarısından sonra dans kulübü işletmek Japon yasalarına göre yasadışıdır.
- She first came into contact with Japanese culture last year.
- O geçen sene Japon kültürüyle ilk defa temas kurdu.
- The Japanese economic system is about to change.
- Japon ekonomik sistemi değişmek üzere.
- The Japanese do not always make a bow as a mark of respect.
- Japonlar saygı belirtisi olarak her zaman eğilmezler.
- I'm eating a Japanese pear.
- Japon armudu yiyorum.
- Indeed, Japanese sweets go well with Japanese tea.
- Aslında, Japon tatlıları Japon çayı ile iyi gider.
- Sami is so obsessed with Japanese culture.
- Sami Japon kültürüne çok takıntılı.
- Wherever you go, you'll find Japanese tourists.
- Nereye gidersen git, Japon turistlerle karşılaşacaksın.
- Is it true that Japanese think the number four is unlucky?
- Japonların dört rakamının uğursuz olduğunu düşündüğü doğru mu?
- Who's your favorite Japanese singer?
- En sevdiğiniz Japon şarkıcı kim?
- In the summer of that year, more Japanese troops moved into China.
- O yılın yazında, daha fazla Japon birliği Çin'e girdi.
- The Japanese live in harmony with nature.
- Japonlar doğa ile uyum içinde yaşarlar.
- Japanese are not so particular about religion.
- Japonlar din konusunda çok titiz değildir.
- The Japanese used to live mainly on rice.
- Japonların eskiden ana yaşam kaynağı pirinçti.
- Japanese sweets are lower in calories than Western sweets.
- Japon tatlıları, Batı tatlılarından daha düşük kalorilidir.
- It's a Japanese dog.
- O bir Japon köpeği.
- His criticisms were aimed at the Japanese government.
- Onun eleştirileri Japon hükümetine yönelikti.
- Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hala diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılabilmiş değil ve Japonlar da yabancıları anlamakta zorlanıyor.
- Japanese young people like rock and jazz.
- Genç Japonlar rock ve jazzdan hoşlanır.
- This is a Japanese doll.
- Bu bir Japon oyuncak bebeği.
- Management practices at Japanese corporations are often very different from those at foreign companies.
- Japon şirketlerindeki yönetim uygulamaları genellikle yabancı şirketlerdekinden çok farklıdır.
- Tom became a Japanese citizen.
- Tom bir Japon vatandaşı oldu.
- Most Japanese eat rice at least once a day.
- Çoğu Japon en az günde bir kez pirinç yer.
- I think Tom used to own a Japanese car.
- Sanırım Tom bir Japon arabasına sahipti.
- He has a Japanese car.
- Bir Japon arabası var.
- Due to the dispute over the islands, many Japanese businesses in China have been attacked.
- Adalar üzerindeki anlaşmazlık nedeniyle, Çin'deki birçok Japon işletmesi saldırıya uğradı.
- Is she Japanese?
- O Japon mu?
- Generally speaking, the Japanese are polite.
- Genel olarak konuşursak, Japonlar kibardır.
- There is no point in trying to introduce Japanese literature to him.
- Ona Japon edebiyatını tanıtmaya çalışmanın bir anlamı yok.
- He's a student of Japanese literature.
- O, bir Japon edebiyatı öğrencisidir.
- Traditional Japanese furniture is made without using any nails or screws.
- Geleneksel Japon mobilyaları çivi ya da vida kullanılmadan yapılır.
- You run into Japanese tourists everywhere.
- Japon turistlere her yerde rastlarsın.
- This is because of the difference between Japanese politeness and American politeness.
- Bunun nedeni, Japon nezaketi ile Amerikan nezaketi arasındaki farktır.
- The growth rate of the Japanese economy will top 0.7% this year.
- Japon ekonomisinin büyüme oranı bu yıl %0,7'yi aşacak.
- She looks better in Japanese clothes.
- Japon kıyafetleri içinde daha iyi görünüyor.
- The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.
- Japonlar kendilerini ait oldukları grupla tanımlamak eğilimindedir.
- For the first time, the Japanese Navy had been defeated.
- İlk kez, Japon Deniz Kuvvetleri yenilmişti.
- Generally speaking, Japanese are hard workers.
- Genel olarak konuşursak, Japonlar çok çalışkandır.
- A massive earthquake of magnitude 8.8 hit the Japanese islands today.
- Bugün Japon adalarını 8.8 büyüklüğünde büyük bir deprem vurdu.
- Generally speaking, we Japanese are a little too timid in speaking foreign languages.
- Genel olarak konuşursak, biz Japonlar yabancı dilleri konuşmaktan çok çekiniyoruz.
- His father is Japanese.
- Babası Japondur.
- They don't know that I'm Japanese.
- Japon olduğumu bilmiyorlar.
- Sumo is a traditional Japanese sport.
- Sumo geleneksel bir Japon sporudur.
- It's a Japanese name.
- Japon ismi.
- Is it true that your girlfriend is Japanese?
- Kız arkadaşının Japon olduğu doğru mu?
- Being together all the time, my Japanese classmates got to know each other very well.
- Japon sınıf arkadaşlarım sürekli birlikte oldukları için birbirlerini çok iyi tanıyorlardı.
- Do any of the Japanese women you know smoke?
- Tanıdığın hiçbir Japon kadın sigara içiyor mu?
- To understand Japanese culture to the full, you should learn the language.
- Japon kültürünü tam olarak anlamak için dilini öğrenmelisiniz.
- A Japanese businessman bought the artwork for 200 million yen.
- Bir Japon işadamı sanat eserini 200 milyon yen karşılığında satın aldı.
- Could you bring me a Japanese newspaper?
- Bana bir Japon gazetesi getirir misin?
- I do not have a Japanese friend.
- Japon arkadaşım yok.
- Are you interested in Japanese music?
- Japon müziğiyle ilgileniyor musunuz?
- Did Marika like Japanese comic books?
- Marika Japon çizgi romanlarını sever miydi?
- This is not my Japanese friend.
- Bu benim yeni Japon arkadaşım değil.
- He's a famous Japanese popstar.
- O ünlü bir Japon popstar.
- He's a student of Japanese literature.
- Japon edebiyatı öğrencisi.
- The Japanese pay more attention to the group or the organization than to the individual.
- Japonlar gruba ya da organizasyona bireyden daha fazla önem verirler.
- Tom speaks Japanese better than Japanese do.
- Tom Japoncayı Japonlardan daha iyi konuşuyor.
- The garden is laid out in the Japanese style.
- Bahçe Japon tarzında kuruldu.
- We go to a Japanese restaurant!
- Bir Japon restoranına gidiyoruz!
- I like Japanese girls.
- Japon kızlarını severim.
- Marika looks like a Japanese woman on this picture.
- Marika bu resimde bir Japon kadınına benziyor.
- Tom loves watching Japanese cartoons made for little girls.
- Tom, küçük kızlar için yapılmış Japon çizgi filmlerini izlemekten hoşlanıyor.
- Is it true that your girlfriend is Japanese?
- Senin kız arkadaşının Japon olduğu doğru mu?
- In New York there are a lot of Japanese restaurants.
- New York'ta bir sürü Japon restoranı var.
- Japanese green gentian tea is very bitter.
- Japon yeşil yılan otu çayı çok acıdır.
- Japanese men still like baseball better than soccer.
- Japon erkekler hâlâ beyzbolu futboldan daha çok seviyor.
- Do you have any Japanese magazines?
- Hiç Japon derginiz var mı?
- Are you interested in Japanese music?
- Japon müziği ile ilgileniyor musun?
- Do Japanese children really paint the sun red?
- Japon çocuklar gerçekten güneşi kırmızıya mı boyuyor?
- He has a Japanese car.
- Japon arabası var.
- Does Marika watch Japanese films?
- Marika Japon filmleri izliyor mu?
- Japanese cars are very popular.
- Japon arabaları çok popüler.
- The Japanese take off their shoes when they enter a house.
- Japonlar eve girerken ayakkabılarını çıkarırlar.
- What is your opinion on the Japanese education system?
- Japon eğitim sistemi hakkındaki görüşünüz nedir?
- Japanese people like to eat tuna.
- Japon milleti ton balığı yemeyi sever.
- Some students are not interested in Japanese history.
- Bazı öğrenciler Japon tarihiyle ilgilenmiyor.
- Generally, Japanese people are shy.
- Genellikle, Japonlar utangaçtır.
- I'm eating a Japanese pear.
- Ben bir Japon armudu yiyorum.
- Neither Tom nor Mary has a Japanese car.
- Ne Tom'un ne de Mary'nin bir Japon arabası var.
- Let me take you to a Japanese restaurant.
- Sizi bir Japon restoranına götüreyim.
- It is difficult for Japanese people to speak English fluently.
- Japonlar için İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşmak zordur.
- I'm going to drive to a Japanese restaurant.
- Arabayla bir Japon restoranına gideceğim.
- I am a Japanese writer.
- Japon bir yazarım.
- I'm interested in Japanese history.
- Japon tarihiyle ilgileniyorum.
- He is a Japanese boy.
- O bir Japon çocuğu.
- Do you like to cook Japanese foods?
- Japon yemekleri pişirmeyi sever misiniz?
- Some Japanese are concerned about how their country looks in the eyes of foreigners.
- Bazı Japonlar ülkelerinin yabancıların gözünde nasıl göründüğü konusunda endişelidir.
- Have you tried Japanese beer?
- Japon birasını denedin mi?
- Most Japanese cars are reliable.
- Çoğu Japon arabası güvenilirdir.
- He has a good knowledge of Japanese religion.
- Japon dini hakkında iyi bir bilgiye sahip.
- It is difficult for Japanese people to speak English fluently.
- Japon milleti için akıcı bir şekilde İngilizce konuşmak zordur.
- Do you have any Japanese newspapers?
- Herhangi bir Japon gazeten var mı?
- Many Americans were angry about the Japanese invasion.
- Pek çok Amerikalı Japon işgaline öfkeliydi.
- Generally speaking, the Japanese are polite.
- Genel olarak konuşulursa, Japonlar kibardırlar.
- Tom isn't a Japanese citizen.
- Tom bir Japon vatandaşı değil.
- I am surprised that your family has a Japanese car.
- Ailenizin bir Japon arabasına sahip olduğuna şaşırdım.
- We Japanese live on rice.
- Biz Japonlar pirinçle yaşarız.
- More than 90 percent of cars sold in Japan are Japanese.
- Japonya'da satılan otomobillerin yüzde 90'dan fazlası Japon'dur.
- Japanese are Asians.
- Japonlar Asyalılardır.
- Are you a Japanese student?
- Sen bir Japon öğrenci misin?
- In the summer of that year, more Japanese troops moved into China.
- O yılın yaz aylarında daha fazla Japon askeri Çin'e hareket etti.
- Do you have a Japanese journal?
- Bir Japon dergin var mı?
- I think Tom used to own a Japanese car.
- Sanırım Tom'un eskiden bir Japon arabası vardı.
- We go to a Japanese restaurant!
- Japon restoranına gidiyoruz!
- I am surprised that your family has a Japanese car.
- Ailenizin Japon arabası olmasına şaşırdım.
- Even Japanese can make mistakes when they speak Japanese.
- Japonlar bile Japonca konuşurken hata yapabilirler.
- Do all Japanese high school students wear uniforms?
- Bütün Japon lise öğrencileri üniforma giyer mi?
- What is your opinion on the Japanese education system?
- Japon eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsun?
- Let's go to a Japanese restaurant!
- Hadi Japon lokantasına gidelim!
- I ate a Japanese rice omelette.
- Japon pirinç omleti yedim.
- Have you tried Japanese beer?
- Japon birası denedin mi?
- In most Japanese companies, only a few executives have a room to themselves.
- Çoğu Japon şirketinde, sadece birkaç yöneticinin kendisine ait bir odası vardır.
- Let's go to a Japanese restaurant!
- Japon restoranına gidelim.
- Do you want to eat French, Japanese or Chinese food?
- Fransız mı, Japon mu yoksa Çin yemeği mi yemek istiyorsunuz?
- He is Japanese to the bone.
- İliklerine kadar Japon.
- I don't know who has the highest authority in Japanese grammar.
- Japon gramerinde en yüksek otoritenin kim olduğunu bilmiyorum.
- Some Japanese people have faced discrimination in China as a result of diplomatic problems between the two countries.
- İki ülke arasındaki diplomatik sorunlar nedeniyle bazı Japonlar Çin'de ayrımcılığa maruz kaldı.
- The Japanese live mainly on rice.
- Japonlar ağırlıklı olarak pirince dayalı yaşarlar.
- He's a famous Japanese popstar.
- O ünlü bir Japon pop yıldızıdır.
- Have you ever tried Japanese food?
- Hiç Japon yiyeceği denediniz mi?
- He is a Japanese businessman, but he lives in Finland.
- Japon bir iş adamıdır ama Finlandiya'da yaşamaktadır.
- The Japanese like to travel in groups.
- Japonlar grup halinde seyahat etmeyi sever.
- It is said that Japanese rural villages had changed a lot.
- Japon kırsal köylerinin çok değiştiği söylenir.
- She is familiar with Japanese history.
- Japon tarihine aşinadır.
- Sumo wrestling is a traditional Japanese sport.
- Sumo güreşi geleneksel bir Japon sporudur.
- A Japanese wouldn't do such a thing.
- Bir Japon böyle bir şey yapmaz.
- And what if we went to a Japanese restaurant tonight?
- Peki ya bu gece Japon restoranına gitseydik?
- I never knew Tom's mother was Japanese.
- Tom'un annesinin Japon olduğunu hiç bilmiyordum.
- Hundreds of years ago, married Japanese women would blacken their teeth to beautify themselves.
- Yüzlerce yıl önce, evli Japon kadınları kendilerini güzelleştirmek için dişlerini karartırlardı.
- Is she Japanese?
- Japon mu?
- When she was young, she preferred coffee to Japanese tea.
- Gençken kahveyi Japon çayına yeğlerdi.
- Tom majored in Japanese literature in college.
- Tom üniversitede Japon edebiyatı okudu.
- Have you ever been to that Japanese restaurant on Park Street?
- Park Street'teki şu Japon restoranına hiç gittin mi?
- A Japanese would not have said such a thing.
- Bir Japon böyle bir şey söylemez.
- The war affected the way the Japanese view nuclear weapons.
- Savaş, Japonların nükleer silahlara bakışını etkiledi.
- I think that Japanese students are very good at gathering knowledge.
- Japon öğrencilerin bilgi toplamada çok iyi olduklarını düşünüyorum.
- With just one commercial, Nike has managed to provoke a lot of Japanese people.
- Nike sadece bir reklamla birçok Japon'u kışkırtmayı başardı.
- You are sending me a Japanese doll, right?
- Bana bir Japon oyuncak bebeği gönderiyorsun, değil mi?
- Do all Japanese high school students wear uniforms?
- Bütün Japon lise öğrencileri üniforma giyiyor mu?
- And is it true that your Japanese girlfriend is called Tatoeba?
- Ve senin Tatoeba adında Japon kız arkadaşının olduğu doğru mu?
- When I attended a Japanese high school last July, I was impressed with what I saw.
- Geçen Temmuz ayında bir Japon lisesine gittiğimde gördüklerimden çok etkilenmiştim.
- She will be the first female Japanese astronaut.
- İlk kadın Japon astronot olacak.
- The influence of the strong yen on the Japanese economy has become very serious.
- Güçlü yenin Japon ekonomisi üzerindeki etkisi çok ciddi hale geldi.
- Is she Japanese?
- O kadın Japon mu?
- Do any of the Japanese women you know smoke?
- Tanıdığınız Japon kadınlarından sigara içen var mı?
- Nowadays, Japanese people rarely wear kimonos.
- Günümüzde, Japon halkı nadiren kimono giyerler.
- She is Japanese.
- O Japondur.
- The Japanese fiscal authorities are weighing measures to restore public confidence in their economic management.
- Japon mali yetkililer, halkın ekonomi yönetimine olan güvenini yeniden tesis etmek için önlemler üzerinde çalışıyor.
- Allied military leaders found a way to defeat the Japanese plan.
- Müttefik askeri liderler Japon planını bozguna uğratmanın bir yolunu buldular.
- The Japanese destroyed Pearl Harbor.
- Japonlar Pearl Harbor'ı yok etti.
- His wife is Japanese.
- Onun karısı Japon.
- Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go muhtemelen ülkemdeki en popüler Japon oyunu olmasına rağmen, en fazla birkaç üniversite öğrencisi biliyor.
- Generally, the Japanese are polite.
- Genel olarak, Japonlar kibardırlar.
- Do Japanese eat a lot of fish?
- Japonlar çok balık yer mi?
- During the past several years, many Japanese have been either killed or injured while traveling overseas.
- Son birkaç yıl içinde, birçok Japon deniz aşırı seyahat ederken ya öldü ya da yaralandı.
- The Japanese government made an important decision.
- Japon hükümeti önemli bir karar aldı.
- Most Japanese take a bath every day.
- Çoğu Japon her gün banyo yapar.
- Tom made a reservation at a Japanese restaurant.
- Tom bir Japon restoranında rezervasyon yaptırdı.
- Few Japanese can use English well.
- Az sayıda Japon İngilizceyi iyi konuşabilir.
- I have a Japanese car.
- Japon arabam var.
- I have Japanese and Chinese friends who speak to each other in English since that is the only language they have in common.
- Birbirleriyle İngilizce konuşan Japon ve Çinli arkadaşlarım var çünkü tek ortak dilleri bu.
- Magdalena is studying at the Lodz Japanese School.
- Magdalena, Łódź Japon Okulunda okuyor.
- I thought it would be a good idea to refamiliarize myself with Japanese culture and history.
- Japon kültürünü ve tarihini yeniden tanımanın iyi bir fikir olacağını düşündüm.
- The Japanese writing system is very complicated, it has three alphabets with more than two thousand characters.
- Japon yazı sistemi çok karmaşıktır, iki binden fazla karakter içeren üç alfabesi vardır.
- Are there any Japanese restaurants near here?
- Buralarda bir Japon restoranı var mı?
- Japanese culture and people are really unique.
- Japon kültürü ve insanları gerçekten eşsiz.
- He compiled a Japanese folklore anthology for use in schools.
- O, okullarda kullanım için bir Japon folklor antolojisi derledi.
- Japanese cars are very popular.
- Japon arabaları çok popülerdir.
- He compiled a Japanese folklore anthology for use in schools.
- Okullarda kullanılmak üzere bir Japon folklor antolojisi derledi.
- The third generation Japanese communication methods are W-CDMA and CDMA2000.
- Üçüncü nesil Japon iletişim yöntemleri W-CDMA ve CDMA2000.
- Are they Japanese or Chinese?
- Onlar Japon mu yoksa Çinli mi?
- Tom is fascinated by Japanese anime and manga.
- Tom Japon anime ve mangasından çok etkilenir.
- I do not have a Japanese friend.
- Japon bir arkadaşım yok.
- The Japanese are as hardworking as any people in the world.
- Japonlar dünyadaki tüm insanlar kadar çalışkandır.
- The Japanese live mainly on rice.
- Japonlar çoğunlukla pirinçle yaşarlar.
- Let's go to a Japanese restaurant.
- Bir Japon restoranına gidelim.
- Jane has a Japanese friend who speaks English well.
- Jane'in iyi İngilizce konuşan bir Japon arkadaşı var.
- Japanese high school students go to school 35 weeks a year.
- Japon lise öğrencileri yılda 35 hafta okula gider.
- Is it true that Japanese think the number four is unlucky?
- Japonların dört rakamının uğursuz olduğunu düşündükleri doğru mu?
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
- Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- Does Marika eat at Japanese restaurants?
- Marika Japon restoranlarında yemek yer mi?
- On the whole, the Japanese are conservative.
- Genellikle Japonlar muhafazakardır.
- I like Japanese girls.
- Japon kızlarından hoşlanıyorum.
- Generally, the Japanese are polite.
- Genelde Japonlar kibardır.
- You have to take off your shoes before entering a traditional Japanese house.
- Geleneksel bir Japon evine girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir.
- In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers.
- Japon folklorunda, bakeneko sihirli güçleri olan kedilerdir.
- She's Japanese.
- O Japondur.
- The Japanese eat more beef than the British do.
- Japonlar İngilizlerden daha fazla sığır eti yerler.
- He's a stereotypical Japanese man.
- Basmakalıp bir Japon.
- That custom is quite foreign to the Japanese.
- O gelenek, Japonlara oldukça yabancıdır.
- The number of Japanese going overseas has been increasing year by year.
- Dezi aşırı ülkelere giden Japonların sayısı her geçen yıl artıyor.
- The Japanese are generally polite.
- Japonlar genelde kibardırlar.
- Marika looks like a Japanese woman on this picture.
- Marika bu resimde bir Japon kadını gibi görünüyor.
- By establishing Takeshima Day, it is hoped that more Japanese people will learn about the Takeshima islands.
- Takeshima Günü'nün oluşturulmasıyla daha fazla Japon'un Takeshima adaları hakkında bilgi edinmesi umulmaktadır.
- Drawing the Japanese flag is very easy.
- Japon bayrağı çizmek çok kolay.
- Jane has a Japanese friend who speaks English well.
- Jane'nin iyi İngilizce konuşan Japon bir arkadaşı var.
- Japanese history is my favorite subject.
- Japon tarihi benim en sevdiğim derstir.
- In most Japanese companies, only a few executives have a room to themselves.
- Çoğu Japon şirketinde sadece birkaç yöneticinin kendine ait bir odası vardır.
- We Japanese live on rice.
- Biz Japonlar pirinçle besleniyoruz.
- Many Americans were angry about the Japanese invasion.
- Birçok Amerikalı, Japon işgali hakkında kızgındı.
- The majority of large Japanese companies depend on exports.
- Büyük Japon şirketlerinin çoğu ihracata bağlıdır.
- Japanese tourists abroad are big spenders.
- Yurtdışındaki Japon turistler büyük harcama yapıyorlar.
- His criticisms were aimed at the Japanese government.
- Eleştirileri Japon hükümetine yönelikti.
- One is Japanese and the other is Italian.
- Biri Japon, diğeri İtalyan.
- Japanese people are considered to be polite.
- Japonlar kibar insanlar olarak kabul edilirler.
- Is this your first time to eat Japanese food?
- İlk defa mı Japon yemeği yiyorsun?
- Are they Japanese?
- Japonlar mı?
- When did the Japanese start eating polished rice?
- Japonlar ne zaman cilalı pirinç yemeye başladı?
- The youth in Malaysia really like Korean and Japanese celebrities.
- Malezya'daki gençler Koreli ve Japon ünlüleri çok seviyor.
- Who's your favorite Japanese singer?
- Favori Japon şarkıcın kimdir?
- Does Marika watch Japanese films?
- Marika, Japon filmlerini izliyor mu?
- In the 1960's, Japanese college students demonstrated against their government.
- 1960'larda Japon üniversite öğrencileri hükümetlerine karşı gösteri yaptı.
- I'm allergic to Japanese spiny lobster.
- Japon dikenli ıstakozuna alerjim var.
- It took a long time for Japanese imports to penetrate the American consumer markets.
- Japon ithalatının Amerikan tüketici pazarlarına nüfuz etmesi uzun bir zaman aldı.
- Being knowledgeable about Japanese culture is a good thing.
- Japon kültürü hakkında bilgili olmak iyi bir şeydir.
- The Japanese eat more beef than the British do.
- Japonlar Britanyalılardan daha fazla sığır eti yer.
- The Japanese take off their shoes when they enter a house.
- Japonlar bir eve girdiklerinde ayakkabılarını çıkarırlar.
- This is my Japanese friend.
- Bu benim Japon arkadaşım.
- That is a Japanese doll.
- Bu bir Japon bebeği.
- The Japanese telephone system is highly efficient.
- Japon telefon sistemi oldukça verimlidir.
- Japanese should not forget that America is a multiracial nation.
- Japonlar Amerika'nın çok ırklı bir ulus olduğunu unutmamalıdır.
- This is a Japanese doll.
- Bu bir Japon bebeği.
- Japanese people in general are polite.
- Japonlar genellikle kibardırlar.
- The Japanese flag is a white rectangle with a red circle in the centre representing the sun.
- Japon bayrağı, ortasında güneşi temsil eden kırmızı bir daire olan beyaz bir dikdörtgendir.
- The Japanese used to live mainly on rice.
- Japonlar eskiden çoğunlukla pirinçle geçinirlerdi.
- His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
- Generally, Japanese people are shy.
- Genel olarak, Japonlar utangaçtır.
- Americans buy a lot of Japanese cars.
- Amerikalılar çok fazla Japon arabası alıyor.
- I ate Japanese food for the first time.
- İlk defa Japon yemeği yedim.
- The passengers on board were mostly Japanese.
- Gemideki yolcuların çoğu Japon'du.
- Japanese people are considered to be polite.
- Japon halkının nazik olduğu düşünülür.
- With this price, your product would not be competitive in the Japanese market.
- Bu fiyatla ürününüz Japon pazarında rekabet edemez.
- Japanese high school students go to school 35 weeks a year.
- Japon lise öğrencileri yılda 35 hafta okula giderler.
- Let's go to a Japanese restaurant!
- Hadi bir Japon restoranına gidelim!
- I'm Japanese, but I don't live in Japan.
- Ben Japonum ama Japonya'da yaşamıyorum.
- This is not my Japanese friend.
- Bu benim Japon arkadaşım değil.
- Look at this Japanese car.
- Şu Japon arabasına bak.
- Do Japanese eat a lot of fish?
- Japonlar çok balık yerler mi?
- The population of Japanese people is at least 300,000 fewer than last year.
- Japon nüfusu geçen yıla göre en az 300.000 azaldı.
- Masako is a Japanese woman.
- Masako Japon bir kadın.
- Poor Japanese immigrants were willing to work for low pay.
- Yoksul Japon göçmenler düşük ücretle çalışmaya hazırdı.
- I think that Japanese students are very good at gathering knowledge.
- Japon öğrencilerin bilgi toplama konusunda çok iyi olduklarını düşünüyorum.
- I am a Japanese writer.
- Ben bir Japon yazarım.
- Tom has a Japanese friend.
- Tom'un Japon bir arkadaşı var.
- All participants are Japanese.
- Tüm katılımcılar Japon.
- British and Japanese cars have steering wheels on the right side.
- İngiliz ve Japon arabalarında direksiyon sağ taraftadır.
- She first came into contact with Japanese culture last year.
- Japon kültürüyle ilk kez geçen yıl tanıştı.
- We're not at war with the Japanese.
- Japonlarla savaşta değiliz.
- She will be the first Japanese woman astronaut.
- O ilk Japon kadın astronot olacak.
- There were demonstrations against the government by Japanese university students in the 1960's.
- 1960'larda Japon üniversite öğrencileri tarafından hükümete karşı gösteriler düzenlendi.
- Most Europeans can't tell the difference between Japanese and Chinese people.
- Çoğu Avrupalı Japonlarla Çinliler arasındaki farkı anlayamaz.
- Do you have any Japanese beer?
- Hiç Japon biran var mı?
- It is said that the Japanese are very friendly to those that they know, and very indifferent to those they don't.
- Japonların tanıdıklarına karşı çok dostane, tanımadıklarına karşı ise çok kayıtsız oldukları söylenir.
- More than 90 percent of cars sold in Japan are Japanese.
- Japonya'da satılan arabaların yüzde 90'ından fazlası Japon malı.
- Jane has a Japanese friend who speaks English well.
- Jane'in iyi İngilizce konuşan Japon bir arkadaşı var.
- A Japanese child is a member of a group even while sleeping.
- Japon bir çocuk uyurken bile bir grubun üyesidir.
- The garden is laid out in the Japanese style.
- Bahçe Japon tarzında düzenlenmiş.
- It is said that Japanese people are kind to people they know, but rather cold to those they don't.
- Japonların tanıdıkları kişilere karşı nazik oldukları fakat tanımadıklarına karşı oldukça soğuk oldukları söylenmektedir.
- Susie loves Japanese music.
- Susie Japon müziğini seviyor.
- In New York there are a lot of Japanese restaurants.
- New York'ta birçok Japon restoranı vardır.
- Japanese companies generally provide their employees with uniforms.
- Japon şirketleri genellikle çalışanlarına üniforma sağlar.
- Traditional Japanese houses are held together with wooden joints.
- Geleneksel Japon evleri ahşap eklemlerle bir arada tutulur.
- They exchanged Japanese money for American.
- Japon yenini Amerikan dolarına çevirdiler.
- The Japanese government can't cope with the problem.
- Japon hükümeti sorunla başa çıkamaz.
- We went to the museum to study Japanese history.
- Japon tarihini incelemek için müzeye gittik.
- Almost all Japanese boys like to play baseball.
- Neredeyse bütün Japon erkekleri beyzbol oynamayı sever.
- Soccer is very popular among Japanese students.
- Futbol Japon öğrenciler arasında çok popüler.
- Are you a Japanese citizen?
- Bir Japon vatandaşı mısınız?
- Japanese beef was on sale yesterday.
- Japon dana eti dün indirimde idi.
- The Japanese economy grew by 4% last year.
- Japon ekonomisi geçen yıl %4 büyüdü.
- He is a Japanese businessman, but he lives in Finland.
- O Japon bir işadamı ama Finlandiya'da yaşıyor.
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
- Ağabeyim 12 yaşlarındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- The Japanese public bathhouse was once used as a center of social life in one's neighborhood.
- Japon kamu hamamı bir zamanlar bir mahallede sosyal yaşamın merkezi olarak kullanılıyordu.
- The Japanese tend to identify themselves with the group they belong to.
- Japonlar kendilerini ait oldukları grupla özdeşleştirme eğilimindedir.
- Ken has memorized a large number of Japanese songs.
- Ken çok sayıda Japon şarkısı ezberlemiş.
- Tom's father is Canadian and his mother is Japanese.
- Tom'un babası Kanadalı, annesi ise Japon.
- He is Japanese by birth.
- O doğuştan Japon.
- The Japanese people appreciate very much the prompt assistance of many foreign countries.
- Japon halkı, birçok yabancı ülkenin hızlı yardımını çok takdir ediyor.
- We went to the museum to study Japanese history.
- Biz Japon tarihini incelemek için müzeye gittik.
- Japanese tourists can be found everywhere.
- Japon turistler her yerde bulunabilirler.
- The Japanese people have renounced war.
- Japon halkı savaşı reddetmiştir.
- The Japanese take off their shoes before entering a house.
- Japonlar bir eve girmeden önce ayakkabılarını çıkarırlar.
- On that day, Japanese flags were flying.
- O gün, Japon bayrakları dalgalanıyordu.
- Old homes, especially traditional Japanese ones, can be damp and unfriendly to modern life.
- Eski evler, özellikle de geleneksel Japon evleri nemli olup modern yaşama elverişli olmayabilir.
- The Japanese economy grew by 4% last year.
- Japon ekonomisi geçen yıl %4 oranında büyüdü.
- Poor Japanese immigrants were willing to work for low pay.
- Fakir Japon göçmenler düşük ücretle çalışmaya istekliydiler.
- Do Japanese people eat sushi every day?
- Japonlar her gün suşi yer mi?
- What do Japanese students usually eat for lunch?
- Japon öğrencileri genellikle öğle yemeği için ne yer?
- You must remove your shoes when you enter a Japanese house.
- Bir Japon evine girerken ayakkabılarını çıkarmalısın.
- Tom wants to buy a Japanese car.
- Tom bir Japon arabası almak istiyor.
- Indeed, Japanese sweets go well with Japanese tea.
- Gerçekten Japon tatlıları, Japon çayı ile iyi gider.
- The Japanese are a very clean people.
- Japonlar çok temiz insanlardır.
- He has many foreign stamps, not to mention Japanese ones.
- Birçok yabancı pulu var, Japon pullarından bahsetmiyorum bile.
- I'm Japanese, but I don't live in Japan.
- Ben Japon'um ama Japonya'da yaşamıyorum.
- Most Japanese cars are reliable.
- Japon arabalarının çoğu oldukça güvenilir yapılmıştır.
- The Japanese attacked Pearl Harbor on December 7, 1941.
- Japonlar 7 Aralık 1941 tarihinde Pearl Harbor'a saldırdı.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bahane olarak kullanabileceğim bir Japon kartpostal koleksiyonum var.
- On the whole, the Japanese are conservative.
- Her bakımdan Japonlar tutucudur.
- Japanese beef was on sale yesterday.
- Dün Japon bifteği satılıyordu.
- The hall was decorated with Japanese paintings.
- Giriş, japon resimleriyle dekore edilmiş.
- Most Japanese eat rice at least once a day.
- Çoğu Japon günde en az bir kez pirinç yer.
- Many Japanese get married in church.
- Birçok Japon kilisede evlenir.
- Generally speaking, the Japanese are hard workers.
- Genel olarak konuşursak, Japonlar çok çalışırlar.
- Sadly, many Japanese people died.
- Ne yazık ki birçok Japon öldü.
- The Japanese people have renounced war.
- Japon halkı savaştan vazgeçti.
- The Japanese eat rice at least once a day.
- Japonlar günde en az bir kez pilav yer.
- He has a Japanese car.
- Onun Japon malı bir arabası var.
- Tom and Mary live in a traditional Japanese house.
- Tom ve Mary geleneksel bir Japon evinde yaşıyorlar.
- Traditional Japanese sweets really do go well with Japanese tea.
- Geleneksel Japon tatlıları Japon çayı ile gerçekten iyi gider.
- It was the custom in old times that as soon as a Japanese boy reached manhood he should leave his home and roam through the land in search of adventures.
- Eski zamanlarda bir Japon delikanlısı erkekliğe erişir erişmez evinden ayrılır ve macera aramak için diyar diyar dolaşırdı.
- The hotel was designed by a Japanese architect.
- Otel Japon bir mimar tarafından tasarlandı.
- The Japanese pay more attention to the group or the organization than to the individual.
- Japonlar grup ya da organizasyona bireyden daha fazla dikkat etmektedir.
- To Japanese, an American baby sleeping by himself seems lonely.
- Japonlara göre, tek başına uyuyan Amerikalı bir bebek yalnız görünmektedir.
- Sumo wrestling is a traditional Japanese sport.
- Sumo güreşi, geleneksel bir Japon sporudur.
- He is the first Japanese that traveled in space.
- Uzayda seyahat eden ilk Japondur.
- A Japanese child is a member of a group even while sleeping.
- Japon bir çocuk, uyuyorken bile bir grubun mensubudur.
- Most Europeans can't tell the difference between Japanese and Chinese people.
- Çoğu Avrupalı, Japon ve Çin milletleri arasındaki farkı söyleyemez.
- Nearly all Japanese have dark hair.
- Neredeyse tüm Japonlar koyu renk saçlıdır.
- The Japanese art of flower arrangement is called Ikebana.
- Japon çiçek düzenleme sanatına İkebana denir.
- Sumo is a Japanese martial art.
- Sumo bir Japon dövüş sanatıdır.
- All participants are Japanese.
- Bütün katılımcılar Japon.
- This Japanese chef only uses traditional Japanese knives.
- Bu Japon şefi sadece geleneksel Japon bıçakları kullanır.
- You are not Japanese.
- Sen Japon değilsin.
- His wife is a Japanese woman.
- Karısı Japon bir kadın.
- I can see some Japanese people here.
- Burada bazı Japonları görebiliyorum.
- Indonesia had many Japanese holdout soldiers.
- Endonezya birçok gizli Japon askerine sahipti.
- Neither Tom nor Mary has a Japanese car.
- Ne Tom'da ne de Mary'nin bir Japon arabası var.
- Many Japanese get married in church.
- Birçok Japon kilisede evlendi.
- Japanese history is my favorite subject.
- Japon tarihi benim favori dersim.
- Tom is Japanese.
- Tom Japondur.
- Compared with those in America, Japanese marriages rarely end in divorce.
- Amerika'dakilere kıyasla Japon evlilikleri nadiren boşanmayla sonuçlanır.
- According to a recent study, the average life span of the Japanese is still increasing.
- Son çalışmaya göre, Japonların ortalama hayat süresi hâlâ artıyor.
- This melody is familiar to many Japanese.
- Bu melodi birçok Japon'a tanıdık geliyor.
- The Japanese take off their shoes when entering a house.
- Japonlar bir eve girerken ayakkabılarını çıkarırlar.
- According to a recent study, the average life span of the Japanese is still increasing.
- Yeni bir araştırmaya göre, Japonların ortalama yaşam süresi artmaya devam ediyor.
- The people who live in Japan must act according to the Japanese country constitution.
- Japonya'da yaşayan insanlar Japon ülke anayasasına göre hareket etmelidir.
- Japanese houses are small.
- Japon evleri küçüktür.
- Japanese people in general are polite.
- Japonlar genellikle incedirler.
- Compared with those in America, Japanese marriages rarely end in divorce.
- Amerika'dakilerle karşılaştırıldığında, Japon evlilikleri nadiren boşanmayla sonuçlanıyor.
- Japanese shogi corresponds to chess.
- Japon shogi satranca karşılık gelir.
- Tom is Japanese.
- Tom Japon.
- Most of the passengers on board were Japanese.
- Gemideki yolcuların çoğu Japondu.
- The Japanese do not always make a bow as a mark of respect.
- Japonlar saygı göstergesi olarak her zaman eğilmezler.
- And what if we went to a Japanese restaurant tonight?
- Ve peki ya bu gece bir Japon restoranına gitseydik?
- It is said that Japanese people don't celebrate Christmas the way Americans do.
- Japonların Noel'i Amerikalılar gibi kutlamadığı söylenir.
- The Japanese public bathhouse was once used as a center of social life in one's neighborhood.
- Japon hamamı bir zamanlar mahalledeki sosyal yaşamın merkezi olarak kullanılırdı.
- The population of Japanese people is at least 300,000 fewer than last year.
- Japon halkının nüfusu geçen yıla oranla en az 300.000 daha azdır.
- Hundreds of years ago, married Japanese women would blacken their teeth to beautify themselves.
- Yüzyıllar önce evli Japon kadınlar kendilerini güzelleştirmek için dişlerini karartırlardı.
- Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, suyu musluktan içer.
- Japanese people in general are polite.
- Japonlar genel olarak kibardır.
- Oil has played an important part in the progress of Japanese industry.
- Petrol, Japon sanayisinin ilerlemesinde önemli bir rol oynamıştır.
- The Japanese like to travel in groups.
- Japonlar gruplar halinde seyahat etmeyi severler.
- This city is called the Japanese Denmark.
- Bu şehre Japon Danimarkası denir.
- The opening of the country had a great influence on Japanese civilization.
- Ülkenin açılmasının Japon medeniyeti üzerinde büyük bir etkisi oldu.
- There were no Japanese in this country.
- Bu ülkede hiç Japon yoktu.
- Yoko is a Japanese name.
- Yoko bir Japon ismi.
- The USA is a good market for Japanese products.
- ABD, Japon ürünleri için iyi bir pazardır.
- Japanese and American forces were still fighting bitterly.
- Japon ve Amerikan kuvvetleri hala kıyasıya savaşıyordu.
- Don't you think most Japanese students work hard?
- Çoğu Japon öğrencinin çok çalıştığını düşünmüyor musunuz?
- The Japanese economy is in depression.
- Japon ekonomisi krizde.
- Was the Tatoeba site started by a Japanese person?
- Tatoeba sitesi bir Japon tarafından mı kuruldu?
- Generally speaking, New Zealanders are taller than Japanese.
- Genelde, Yeni Zelandalılar Japonlardan daha uzun boyludur.
- The Japanese have a lot in common with the Chinese.
- Japonların Çinlilerle bir sürü ortak yönü var.
- Japanese differ from American in many respects.
- Japonlar birçok açıdan Amerikalılardan farklıdır.
- The Japanese eat rice at least once a day.
- Japonlar günde en az bir kez pirinç yerler.
- Upon receiving your Certificate of Eligiblity, please come to the Japanese Embassy in London.
- Uygunluk Belgenizi aldıktan sonra lütfen Londra'daki Japon Büyükelçiliği'ne gelin.
- Several Japanese soldiers drowned.
- Birkaç Japon askeri boğuldu.
- Most Japanese houses are built of wood.
- Japon evlerinin çoğu ahşaptan inşa edilir.
- I'm going to drive to a Japanese restaurant.
- Bir Japon restoranına doğru süreceğim.
- I don't get Japanese grammatical structure.
- Japon dilinin gramer yapısını anlamıyorum.
- He's meeting with a Japanese girl.
- O bir Japon kızla buluşuyor.
- Japanese industry has made great advances since the war.
- Japon endüstrisi savaştan bu yana büyük ilerlemeler kaydetti.
- British and Japanese cars have steering wheels on the right side.
- İngiliz ve Japon arabalarının direksiyonları sağ taraftadır.
- The Japanese writing system is very complicated, it has three alphabets with more than two thousand characters.
- Japon yazım düzeni çok karmaşıktır, iki binden fazla karakteri olan üç tane alfabe vardır.
- The Japanese are generally polite.
- Japonlar genellikle kibardır.
- We are giving the first prize to a Japanese student.
- Birincilik ödülünü Japon bir öğrenciye veriyoruz.
- January 1st is a day when many Japanese go to the shrine.
- 1 Ocak, birçok Japon'un tapınağa gittiği bir gündür.
- His wife is Japanese.
- Karısı Japon.
- What will the Japanese economy be like next year?
- Gelecek yıl Japon ekonomisi nasıl olacak?
- This seminar will target senior marketing leaders from Japanese firms.
- Bu seminer Japon firmalarının üst düzey pazarlama liderlerine yönelik olacak.
- Did Marika dress like a Japanese woman?
- Marika bir Japon kadını gibi mi giyiniyordu?
- The basic Japanese diet consists of rice and fish.
- Temel Japon diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- The Japanese Parliament today officially elected Ryoutarou Hashimoto as the country's 52nd prime minister.
- Japon Parlamentosu bugün Ryoutarou Hashimoto'yu ülkenin 52. başbakanı olarak resmen seçti.
- On the whole, the Japanese are conservative.
- Genel olarak, Japonlar muhafazakârdır.
- Mountain bike racing has caught on with young Japanese in the past few years.
- Dağ bisikleti yarışları son birkaç yıldır genç Japonların ilgisini çekiyor.
- Japanese are Asians.
- Japonlar Asyalı.
- I have a watch of Japanese make, which keeps very good time.
- Japon marka bir saatim var. Çok dakiktir.
- There are many people that like Japanese animation in Latin America.
- Latin Amerika'da Japon animasyonlarını seven birçok insan var.
- Does Marika eat at Japanese restaurants?
- Marika, Japon restoranlarında yemek yer mi?
- Japanese history interests me.
- Japon tarihi ilgimi çekiyor.
- The Japanese live in harmony with nature.
- Japonlar doğayla uyum içinde yaşarlar.
- I thought you were Japanese.
- Japon olduğunu sanıyordum.
- Are there any Japanese restaurants near here?
- Buraya yakın Japon restoranı var mı?
- Some students are not interested in Japanese history.
- Bazı öğrenciler Japon tarihi ile ilgilenmiyor.
- Tom drives a Japanese car, doesn't he?
- Tom bir Japon arabası kullanıyor, değil mi?
- The Japanese fishing fleet catches more than 1000 whales per year on the pretext of scientific research.
- Japon balıkçılık filosu bilimsel araştırma bahanesiyle yılda 1000'den fazla balina yakalar.
- Drawing the Japanese flag is very easy.
- Japon bayrağını çizmek çok kolaydır.
- Americans would have responded differently from Japanese.
- Amerikalılar, Japonlar'dan farklı tepki verirdi.
- Do Japanese children really paint the sun red?
- Japon çocukları güneşi gerçekten kırmızıya mı boyuyor?
- Japanese men still like baseball better than soccer.
- Japon erkekleri hala beyzbolu futboldan daha çok seviyor.
- He apparently dates a Japanese girl called Tatoeba.
- Görünüşe göre Tatoeba adında bir Japon kızla çıkıyor.
- I have a Japanese car.
- Benim bir Japon arabam var.
- People in other countries often say that the Japanese are not religious enough.
- Diğer ülkelerdeki insanlar genellikle Japonların yeterince dindar olmadığını söyler.
- Are they Japanese?
- Onlar Japon mu?
- The Japanese distribution system, characterized by layers of wholesale, is complex and costly.
- Toptan satış tabakaları ile karakterize edilen Japon dağıtım sistemi karmaşık ve masraflıdır.
- Most big Japanese firms depend on exports.
- Çoğu büyük Japon firması ihracata bağımlıdır.
- There is no point in trying to introduce Japanese literature to him.
- Japon edebiyatını ona tanıtmaya çalışmanın bir faydası yok.
- It's very difficult even for a Japanese to put on a kimono.
- Bir Japon için bile kimono giymek çok zordur.
- The basic Japanese diet consists mainly of rice and fish.
- Temel Japon diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- Do you know of any good Japanese movies to watch?
- İzlenebilecek iyi bir Japon filmi biliyor musun?
- When she was young, she preferred coffee to Japanese tea.
- O gençken, kahveyi Japon çayına tercih ederdi.
- I would like to read books on Japanese history.
- Japon tarihi üzerine kitaplar okumak istiyorum.
- The Japanese's basic diet consists of rice and fish.
- Japonların temel diyeti pirinç ve balıktan oluşur.
- Tom was not used to eating Japanese food.
- Tom Japon yiyecekleri yemeğe alışkın değildi.
- Sami is so obsessed with Japanese culture.
- Sami, Japon kültürü konusunda çok saplantılı.
- She will be the first Japanese woman astronaut.
- İlk Japon kadın astronot olacak.
- Why was Marika so interested in Japanese culture?
- Marika Japon kültürüyle neden bu kadar ilgiliydi?
- Most Japanese take a bath every day.
- Birçok Japon her gün banyo yapar.
- Japanese tourists abroad are big spenders.
- Yurt dışındaki Japon turistler çok para harcarlar.
- She will be the first female Japanese astronaut.
- O ilk Japon kadın astronot olacak.
- At the entrance of a Japanese house, visitors are generally asked to take off their shoes.
- Bir Japon evinin girişinde, ziyaretçilerden genellikle ayakkabılarını çıkarmaları istenir.
- I am a Japanese woman.
- Ben bir Japon kadınıyım.
- She has a Japanese car.
- Bir Japon arabası var.
- Generally speaking, Japanese are hard workers.
- Genel olarak konuşursak, Japonlar köle gibi çalışırlar.
- In accordance with Japan's constitution, the emperor is a symbol of the Japanese state and the unity of the Japanese people.
- Japonya anayasasına göre imparator, Japon devletinin ve Japon halkının birliğinin sembolüdür.
- How come you know so much about Japanese history?
- Nasıl oluyor da Japon tarihi hakkında o kadar çok şey biliyorsun?
- Japanese tourists can be found everywhere.
- Japon turistler her yerde bulunabilir.
- On New Year's Day many Japanese go to the shrine to worship.
- Yeni Yıl gününde birçok Japon ibadet etmek için tapınağa gider.
- Are they Japanese or Chinese?
- Onlar Japon mu Çinli mi?
- I never knew Tom's mother was Japanese.
- Tom'un annesinin Japon olduğunu asla bilmiyordum.
- The Japanese government can't cope with the problem.
- Japon hükümeti bu sorunla başa çıkamıyor.
- The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonlar genellikle içe dönük olmakla ve yeterince uluslararası bir bakış açısına sahip olmamakla eleştirilirler.
- Japanese should not forget that America is a multiracial nation.
- Japonlar Amerikanın çok ırklı bir ulus olduğunu unutmamalı.
- Japanese women get married at 25 on average.
- Japon kadınları ortalama 25 yaşında evlenirler.
- Tom would like to buy a Japanese car.
- Tom bir Japon arabası satın almak istiyor.
- Japanese children watch television more than English children.
- Japon çocukları İngiliz çocuklarından daha fazla televizyon izler.
- Japanese forces marched into Burma.
- Japon kuvvetleri Burma'ya girdi.
- In general, the Japanese are polite.
- Genel olarak Japonlar kibardır.
- Most Japanese houses are built of wood.
- Çoğu Japon evleri ahşaptan yapılır.
- Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
- Japon yetişkin erkeklerin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içki içmektedir.
- The Japanese are very cute and kind people.
- Japonlar çok sevimli ve nazik insanlar.
- Manila fell to Japanese troops.
- Manila Japon birliklerinin eline geçti.
- Japanese office workers work very hard.
- Japon ofis çalışanları çok çalışırlar.
- Does Marika like Japanese cars?
- Marika Japon arabalarını sever mi?
- Why didn't you buy a Japanese car?
- Neden Japon arabası almadın?
- The majority of large Japanese companies depend on exports.
- Büyük Japon şirketlerinin çoğu ihracata bağımlıdır.
- Most Japanese temples are made of wood.
- Japon tapınaklarının çoğu, ahşaptan yapılmıştır.
- Most Japanese drink water from the tap.
- Çoğu Japon, musluktan su içer.
- I'm half Japanese.
- Ben yarı Japon'um.
- No matter what you say, Japanese Anglicisms are Japanese.
- Ne derseniz deyin, Japon İngilizcesi Japoncadır.
- He is Japanese by birth.
- Doğuştan Japon.
- Magdalena is studying at the Lodz Japanese School.
- Magdalena Lodz Japon Okulu'nda okuyor.
- This is because of the difference between Japanese politeness and American politeness.
- Bu, Japon nezaketi ve Amerikan nezaketi arasındaki farktan kaynaklanmaktadır.
- In order to get some information about Japanese economic problems, you'll find this book very useful.
- Japon ekonomik sorunları hakkında biraz bilgi almak için, bu kitabı çok faydalı bulacaksın.
- I am curious about Japanese culture.
- Japon kültürünü merak ediyorum.
- Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
- Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
- This seminar will target senior marketing leaders from Japanese firms.
- Bu seminer Japon firmalarından üst düzey pazarlama liderlerini hedef alacaktır.
- The Japanese art of flower arrangement is called Ikebana.
- Japon çiçek düzenleme sanatına Ikebana denir.
- I can see some Japanese people here.
- Bazı Japonları burada görebiliyorum.
- Tom watched a Japanese movie subtitled in French.
- Tom Fransızca alt yazılı bir Japon filmi izledi.
- The hall was decorated with Japanese paintings.
- Salon, Japon resimleriyle süslenmişti.
- He is very much interested in Japanese history.
- Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He appreciates Japanese culture.
- O, Japon kültürünün takdir eder.
- Do you have a Japanese journal?
- Japon günlüğün var mı?
- He's a typical Japanese man.
- O tipik bir Japon insanı.
- What kinds of Japanese food do you like?
- Hangi tür Japon yiyeceklerini seversin?
- Tom would like to get a Japanese car.
- Tom bir Japon arabası almak istiyor.
- She is Japanese.
- O bir Japon.
- Masako is a Japanese woman.
- Masako, Japon bir kadındır.
- The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
- Japon halkının kişi başına pirinç tüketimi elli yıl öncekinin yarısı kadar.
- She certainly looks beautiful in a Japanese kimono.
- Japon kimonosu içinde kesinlikle güzel görünüyor.
- The Japanese distribution system, characterized by layers of wholesale, is complex and costly.
- Toptan satış katmanlarıyla karakterize edilen Japon dağıtım sistemi karmaşık ve maliyetlidir.
- Tom speaks Japanese better than the Japanese do.
- Tom Japoncayı Japonlardan daha iyi konuşuyor.
- Tom has a Japanese friend.
- Tom'un bir Japon arkadaşı var.
- He is Japanese.
- O bir Japon.
- The Japanese live mainly on rice.
- Japonlar esas olarak pirinçle beslenirler.
- Wherever you go, you'll find Japanese tourists.
- Nereye giderseniz gidin, Japon turistleri bulursunuz.
- Let's go to a Japanese restaurant!
- Bir Japon restoranına gidelim!
- Japanese women are in my opinion some of the most beautiful in the world.
- Japon kadınları bence dünyanın en güzel kadınları arasındadır.
- Sea Day is one of the Japanese national holidays celebrated on the third Monday in July.
- Deniz Günü, Temmuz ayının üçüncü Pazartesi günü kutlanan Japon ulusal bayramlarından biridir.
- Tom drives a Japanese car.
- Tom bir Japon arabası kullanıyor.
- Sadly, many Japanese people died.
- Ne yazık ki, birçok Japon öldü.
- I thought you were Japanese.
- Japon olduğunuzu düşünmüştüm.
- He is the first Japanese that traveled in space.
- O uzaya giden ilk Japon.
- He's meeting with a Japanese girl.
- Japon bir kızla buluşacak.
- He had a collection of Japanese koi in the garden pond.
- Bahçedeki havuzda Japon koi'lerinden oluşan bir koleksiyonu vardı.
- You must remove your shoes when you enter a Japanese house.
- Bir Japon evine girerken ayakkabılarınızı çıkarmalısınız.
- Japanese people like to eat tuna.
- Japonlar ton balığı yemeyi sever.
- Was the Tatoeba site created by a Japanese guy?
- Tatoeba sitesi Japon bir adam tarafından mı kuruldu?
- Generally speaking, the Japanese are hard workers.
- Genel olarak, Japonlar çok çalışkandır.
- I am interested in Japanese history.
- Japon tarihi ile ilgileniyorum.
- They are Japanese sumo wrestlers.
- Onlar Japon sumo güreşçileridir.
- Some young Japanese people prefer being single to being married.
- Bazı genç Japonlar bekar olmayı evli olmaya tercih ediyor.
- Most big Japanese firms depend on exports.
- Büyük Japon firmalarının çoğu ihracata bağlıdır.
- Management practices at Japanese corporations are often very different from those at foreign companies.
- Japon şirketindeki yönetim uygulamaları çoğunlukla yabancı şirketlerdeki uygulamalardan farklı.
- Most Japanese eat rice every day.
- Çoğu Japon her gün pirinç yer.
- This Japanese chef only uses traditional Japanese knives.
- Bu Japon şef sadece geleneksel Japon bıçakları kullanıyor.
- His father is Japanese.
- Babası Japon.
- She doesn't know that I'm Japanese.
- O da benim Japon olduğumu bilmiyor.
- Four is an unlucky number in Japanese.
- Japonlarda dört uğursuz bir sayıdır.
- He gave a series of lectures on Japanese literature at UCLA.
- Kaliforniya Üniversitesinde Japon edebiyatı üzerine bir dizi ders verdi.
- Americans buy a lot of Japanese cars.
- Amerikalılar birçok Japon arabası satın alırlar.
- Nowadays, Japanese people rarely wear kimonos.
- Bugünlerde Japonlar nadiren kimono giyiyor.
- Don't you think most Japanese students work hard?
- Japon öğrencilerin çoğunun çok çalıştığını düşünmüyor musunuz?
- This is an error common among Japanese students.
- Bu Japon öğrenciler arasında yaygın bir hatadır.
- He is very much interested in Japanese history.
- Japon tarihi ile çok ilgileniyor.
- Most Japanese live on rice.
- Çoğu Japon, pirinçle beslenir.
- What do you think about the Japanese economy?
- Japon ekonomisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
- The passengers on board were mostly Japanese.
- Gemideki yolcular çoğunlukla Japondu.
- Many large Japanese companies depend on exports.
- Birçok büyük Japon şirketi ihracata bağlıdır.
- She is known as the Japanese Picasso.
- Japon Picasso'su olarak bilinir.
- The Japanese eat three times a day.
- Japonlar günde üç öğün yemek yerler.
- The basic Japanese diet consists mainly of rice and fish.
- Temel Japon diyeti ağırlıklı olarak pirinç ve balıktan oluşur.
- Visitors are usually asked to remove their shoes before they enter a Japanese house.
- Genellikle bir Japon evine girmeden önce ziyaretçilerin ayakkabılarını çıkarmaları istenir.
- French and Japanese films seem to exist on the opposite ends of the human spectrum.
- Fransız ve Japon filmleri apayrı dünyalara ait gibi görünüyor.
- The Japanese flag is a white rectangle with a red circle in the centre representing the sun.
- Japon bayrağı merkezde güneşi temsil eden kırmızı bir daire bulunan beyaz bir dikdörtgendir.
- I have Japanese and Chinese friends who speak to each other in English since that is the only language they have in common.
- Tek ortak dilleri olduğu için birbirleriyle İngilizce konuşan Japon ve Çinli arkadaşlarım var.
- Did Marika like Japanese comic books?
- Marika, Japon çizgi romanlarından hoşlanıyor mu?
- Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
- The Japanese are as hardworking as any people in the world.
- Japonlar dünyadaki herhangi bir millet kadar çalışkandır.
- Are you a Japanese citizen?
- Japon vatandaşı mısınız?
- A Japanese would not have said such a thing.
- Bir Japon böyle bir şey söylemezdi.
- Do you have any Japanese magazines?
- Herhangi bir Japon dergin var mı?
- Do you have a Japanese magazine?
- Japon derginiz var mı?
- Tom speaks Japanese better than Japanese do.
- Tom Japonlardan daha iyi Japonca konuşur.
- And is it true that your Japanese girlfriend is called Tatoeba?
- Ve Japon kız arkadaşının adının Tatoeba olduğu doğru mu?
- What do Japanese students usually eat for lunch?
- Japon öğrenciler öğle yemeğinde genellikle ne yer?
- He doesn't know that I'm Japanese.
- O benim Japon olduğumu bilmiyor.
- Tom watched a Japanese movie with French subtitles.
- Tom Fransızca alt yazılı bir Japon filmi izledi.
- Tom made a reservation at a Japanese restaurant.
- Tom bir Japon restoranında rezervasyon yaptı.
- Tom's father is Canadian and his mother is Japanese.
- Tom'un babası Kanadalı ve annesi Japon.
- A Japanese would never do such a thing.
- Bir Japon asla böyle bir şey yapmaz.
- He appreciates Japanese culture.
- Japon kültürünü takdir ediyor.
- Japanese like to soak in hot water before going to sleep.
- Japonlar uyumadan önce sıcak suya girmeyi severler.
- Japanese eat three meals a day.
- Japonlar günde üç öğün yemek yerler.
Show More (730)
|
|
- Her novel was translated into Japanese.
- Romanı Japoncaya çevrildi.
- Miss Red taught me Japanese.
- Bayan Red bana Japonca öğretti.
- Japanese is my native language.
- Japonca benim ana dilim.
- She can hardly speak Japanese.
- Zorlukla Japonca konuşabiliyor.
- We translated the novel from Japanese to English.
- Romanı Japonca'dan İngilizce'ye çevirdik.
- I wanted to improve my Japanese pronunciation.
- Japonca telaffuzumu ilerletmek istiyorum.
- In our company, the official language is Japanese.
- Şirketimizde resmi dil Japoncadır.
- If it weren't for the iPhone, I wouldn't be able to learn Japanese.
- Eğer iPhone olmasaydı, Japonca öğrenemezdim.
- I'm American, but I can speak Japanese a little.
- Ben Amerikalıyım değilim ama biraz Japonca konuşabilirim.
- Her novel was translated into Japanese.
- Onun romanı Japoncaya çevrildi.
- Japanese is harder than English.
- Japonca, İngilizceden daha zordur.
- He teaches them how to speak Japanese.
- Onlara nasıl Japonca konuşulacağını öğretmektedir.
- My mother tongue is Japanese.
- Benim ana dilim Japonca'dır.
- Tom went to Japan to study Japanese.
- Tom Japonca öğrenmek için Japonya'ya gitti.
- My Japanese is terrible.
- Japoncam çok kötüdür.
- What's your favorite Japanese word?
- Favori Japonca kelimen nedir?
- So far as I know, the book has never been translated into Japanese.
- Bildiğim kadarıyla, kitap Japoncaya hiç çevrilmedi.
- Mike and his sister can speak French, but they can't speak Japanese.
- Mike ve kız kardeşi, Fransızca konuşabiliyor ama Japonca konuşamıyorlar.
- Ask him if he can speak Japanese.
- Ona Japonca konuşup konuşamadığını sor.
- Marika has always wanted to learn Japanese.
- Marika her zaman Japonca öğrenmek istemiştir.
- As far as I know, the novel is not translated into Japanese.
- Bildiğim kadarıyla, roman Japoncaya çevrilmedi.
- She translated the letter from Japanese into French.
- O, mektubu Japoncadan Fransızcaya çevirdi.
- It's often said that Japanese is a difficult language to learn.
- Japonca'nın, öğrenmesi zor bir dil olduğu sık sık söylenir.
- Our Japanese teacher is very nice to us.
- Japonca öğretmenimiz bize çok iyi davranıyor.
- Is English more difficult than Japanese?
- İngilizce Japoncadan daha mı zor?
- What's your favorite Japanese word?
- En sevdiğiniz Japonca kelime nedir?
- I do not talk in Japanese.
- Ben Japonca konuşmuyorum.
- During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
- Japonya'da yedi yılı boyunca, ciddi olarak Japonca çalıştı.
- I understand Japanese a little.
- Japoncayı biraz anlıyorum.
- Read this passage and translate it into Japanese.
- Bu pasajı okuyun ve Japonca'ya çevirin.
- How long have you been studying Japanese?
- Ne zamandır Japonca çalışıyorsun?
- Does anyone here speak Japanese?
- Burada Japonca konuşan biri var mı?
- His novel was translated into Japanese.
- Romanı Japoncaya çevrildi.
- I don't know Japanese.
- Japonca bilmiyorum.
- Our Japanese teacher is very nice to us.
- Japonca öğretmenimiz bize karşı çok kibar.
- He's able to speak Japanese.
- O Japonca konuşabilir.
- No other language is as beautiful as Japanese.
- Başka hiçbir dil Japonca kadar güzel değildir.
- Our native language is Japanese.
- Ana dilimiz Japonca'dır.
- I found the Japanese sentence weird, but since it was written by a native, I thought that it was probably correct.
- Japonca cümleyi tuhaf buldum, ama bir yerli tarafından yazıldığı için muhtemelen doğru olduğunu düşündüm.
- Does Marika know any jokes in Japanese?
- Marika Japonca şakalar biliyor mu?
- She translated the letter from Japanese into French.
- Mektubu Japonca'dan Fransızca'ya çevirdi.
- Did Marika understand Japanese?
- Marika Japonca anladı mı?
- My knowledge of Japanese is rather poor.
- Japonca bilgim oldukça zayıftır.
- French has many more vowels than Japanese.
- Fransızca'da Japonca'dan çok daha fazla sesli harf vardır.
- His Japanese is almost perfect.
- Onun Japoncası neredeyse mükemmel.
- In English there are some words borrowed from Japanese.
- İngilizce'de Japonca'dan alınmış bazı kelimeler var.
- I really love Japanese.
- Japoncayı gerçekten seviyorum.
- Can Tom read and write Japanese?
- Tom Japonca okuyup yazabiliyor mu?
- Did Marika translate any comic books from Japanese into Finnish?
- Marika, Japoncadan Finceye herhangi bir çizgi roman çevirdi mi?
- Tom needs to learn Japanese, since he's going to Japan next year.
- Tom'un Japonca öğrenmesi gerek, çünkü önümüzdeki yıl Japonya'ya gidecek.
- She studied Japanese after dinner.
- Akşam yemeğinden sonra Japonca çalıştı.
- Are we going to study Japanese?
- Japonca eğitimi alacak mıyız?
- Can he speak Japanese?
- O, Japonca konuşabilir mi?
- If you help me learn English, I'll help you learn Japanese.
- İngilizce öğrenmeme yardım edersen, Japonca öğrenmene yardım ederim.
- She can speak Japanese.
- O Japonca konuşabilir.
- Are we going to study Japanese?
- Japonca çalışacak mıyız?
- I understand Japanese a little.
- Ben biraz Japonca anlıyorum.
- He's very interested in Japanese.
- Japonca ile çok ilgileniyor.
- He knows how to sing in Japanese.
- O, nasıl Japonca şarkı söyleneceğini bilir.
- Japanese is often said to be a difficult language to learn.
- Çoğu kez Japoncanın öğrenmesi zor bir dil olduğu söylenir.
- Her novel has been translated into Japanese.
- Onun romanı Japoncaya çevrildi.
- Mr Brown speaks Japanese very well.
- Bay Brown, Japonca'yı çok iyi konuşur.
- What is the hard part of learning Japanese?
- Japonca öğrenmenin en zor kısmı nedir?
- It's been forty years since I began to study Japanese.
- Japonca okumaya başlayalı kırk yıl oldu.
- If you can read the following, we can communicate in Japanese, too.
- Eğer aşağıdakini okuyabilirsen, Japonca da haberleşebiliriz.
- When will the Japanese course start?
- Japonca kursu ne zaman başlayacak?
- Don't make fun of foreigners' mistakes in Japanese.
- Yabancıların Japonca hatalarıyla dalga geçmeyin.
- I don't speak Japanese.
- Japonca konuşamıyorum.
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- O, Birleşik Devletler'de büyüdü fakat onun ana dili Japonca.
- Put this Japanese into English.
- Bu Japoncayı İngilizceye çevir.
- Do you have a similar saying in Japanese?
- Japoncada benzer bir deyişiniz var mı?
- I am learning Japanese.
- Japonca öğreniyorum.
- Michael speaks Japanese, not to mention English.
- Michael hem İngilizce hem de Japonca konuşur.
- I like Chinese and Japanese.
- Ben Çince ve Japoncadan hoşlanıyorum.
- There are many more vowels in French than in Japanese.
- Fransızca'da Japonca'dan çok daha fazla sesli harf var.
- The longer he stays in Japan, the better his Japanese gets.
- Japonya'da ne kadar uzun süre kalırsa Japoncası o kadar iyi oluyor.
- Do you know if Lucy can speak Japanese?
- Lucy'nin Japonca konuşup konuşamadığını biliyor musun?
- Do they both understand Japanese?
- İkisi de Japonca biliyor mu?
- My native language is Japanese.
- Benim ana dilim Japonca'dır.
- That's very natural-sounding Japanese.
- Bu, kulağa çok doğal gelen bir Japonca.
- Can I talk to someone who speaks Japanese?
- Japonca konuşan biriyle konuşabilir miyim?
- The foreigner didn't know Japanese at all.
- Yabancı hiç Japonca bilmiyordu.
- Please translate this Japanese text into French.
- Lütfen bu Japonca metni Fransızcaya çevirin.
- He always wanted to study Japanese.
- Her zaman Japonca eğitimi almak istedi.
- It's been forty years since I began to study Japanese.
- Japonca öğrenmeye başlayalı kırk yıl oldu.
- Mike speaks good Japanese.
- Mike, Japoncayı iyi konuşur.
- Are we going to study Japanese?
- Japonca mı çalışacağız?
- He speaks good Japanese, but I cannot speak German.
- O iyi Japonca konuşuyor ama ben Almanca konuşamıyorum.
- To be honest, I want to study Japanese too.
- Dürüst olmak gerekirse, ben de Japonca öğrenmek istiyorum.
- Jim can read Japanese.
- Jim, Japonca okuyabilir.
- It is hard for foreigners to learn Japanese.
- Yabancıların Japonca öğrenmesi zordur.
- We want to learn Japanese songs.
- Japonca şarkılar öğrenmek istiyoruz.
- You speak Japanese.
- Japonca konuşuyorsun.
- We studied Japanese pronunciation.
- Japonca telaffuz çalıştık.
- Studying Japanese is difficult at times.
- Japonca öğrenmek kimi zaman zordur.
- Your Japanese is good.
- Japoncanız iyi.
- It is hard for foreigners to learn Japanese.
- Yabancılar için Japonca öğrenmek zordur.
- We studied Japanese pronunciation.
- Biz Japonca telaffuz çalıştık.
- If you help me with my English, I'll help you with your Japanese.
- Sen bana İngilizcemde yardım edersen, ben de sana Japoncanda yardım ederim.
- Mike speaks good Japanese.
- Mike, iyi Japonca konuşur.
- Speaking Japanese is easy for me.
- Japonca konuşmak benim için kolay.
- Japanese is not used in this country.
- Bu ülkede Japonca kullanılmıyor.
- I speak Japanese.
- Japonca konuşabiliyorum.
- Japanese is not a Indo-European language.
- Japonca bir Hint-Avrupa dili değildir.
- She can speak Japanese.
- Japonca konuşabiliyor.
- Don't confuse Chinese with Japanese.
- Çince ile Japoncayı karıştırma.
- You have to study Japanese harder.
- Daha çok Japonca çalışmalısın.
- He's able to speak Japanese.
- Japonca konuşabiliyor.
- Tom speaks flawless Japanese.
- Tom mükemmel Japonca konuşur.
- I speak good Japanese.
- Japonca'yı iyi konuşurum.
- Is English more difficult than Japanese?
- İngilizce Japoncadan daha zor mu?
- Tom needs to learn Japanese, since he's going to Japan next year.
- Gelecek yıl Japonya'ya gideceği için Tom'un Japonca öğrenmesi gerekiyor.
- I am studying Japanese.
- Ben Japonca çalışıyorum.
- Do you like Japanese or English?
- Japoncayı mı yoksa İngilizceyi mi seviyorsun?
- Does anyone speak Japanese?
- Biri Japonca konuşuyor mu?
- When did you begin to study Japanese?
- Japonca öğrenmeye ne zaman başladın?
- I know an American girl who speaks Japanese very well.
- Japonca'yı çok iyi konuşan bir Amerikalı kız tanıyorum.
- I don't add sentences in Japanese.
- Ben Japonca cümleler eklemiyorum.
- The development of word-processors has enabled us to type Japanese easily.
- Kelime işlemcilerinin gelişimi Japoncayı kolaylıkla yazmamızı sağladı.
- We can speak both Japanese and Korean.
- Biz hem Japonca hem de Korece konuşabiliyoruz.
- We want to learn some Japanese songs.
- Japonca şarkılar öğrenmek istiyoruz.
- Don't make fun of foreigners' mistakes in Japanese.
- Yabancıların Japoncadaki hatalarıyla alay etmeyin.
- As far as I know, the book has never been translated into Japanese.
- Bildiğim kadarıyla kitap Japoncaya hiç çevrilmemiştir.
- He teaches them how to speak Japanese.
- Onlara nasıl Japonca konuşulacağını öğretiyor.
- I can't speak Japanese.
- Japonca konuşamam.
- He speaks fluent Japanese.
- Akıcı Japonca konuşuyor.
- Can I hire a guide who speaks Japanese?
- Japonca bilen bir rehber tutabilir miyim?
- Translate the following sentences into Japanese.
- Aşağıdaki cümleleri Japoncaya çevirin.
- The foreigner speaks Japanese fairly well.
- Yabancı, oldukça iyi Japonca konuşur.
- He knows how to sing in Japanese.
- Japonca şarkı söylemeyi biliyor.
- Ask him if he speaks Japanese.
- Ona Japonca bilip bilmediğini sor.
- You have to study Japanese harder.
- Japonca'ya daha çok çalışmalısın.
- Mary can speak Japanese.
- Mary, Japonca konuşabilir.
- Michael speaks Japanese, not to mention English.
- Michael Japonca konuşuyor, İngilizce'den bahsetmiyorum bile.
- Am I writing in Japanese?
- Japonca yazıyor muyum?
- From that day on, we helped him learn Japanese.
- O günden sonra, biz onun Japonca öğrenmesine yardımcı olduk.
- Can you speak Japanese, too?
- Siz de Japonca konuşabiliyor musunuz?
- I am studying Japanese.
- Japonca çalışıyorum.
- No matter what you say, waseieigo is Japanese.
- Ne dersen de, waseieigo Japonca.
- Couldn't your translation be a little more faithful to the Japanese?
- Çevirin Japoncaya biraz daha sadık olamaz mı?
- She was raised in the United States of America but her mother tongue is Japanese.
- O, Amerika Birleşik Devletleri'nde büyüdü fakat onun ana dili Japonca.
- I want to be able to read Japanese.
- Japonca okuyabilmek istiyorum.
- I sat outside and studied Japanese.
- Dışarıda oturup Japonca çalıştım.
- Lots of people learn Japanese so they can understand mangas.
- Çok sayıda insan mangaları anlayabilmek için Japonca öğreniyor.
- If you help me with my English, I'll help you with your Japanese.
- Bana İngilizcemde yardım edersen, sana Japoncanda yardım ederim.
- He speaks Japanese well.
- O Japoncayı iyi konuşur.
- He's very interested in Japanese.
- Japonca ile çok ilgilidir.
- Can Marika read and write Japanese?
- Marika Japonca okuyup yazabilir mi?
- I really love Japanese.
- Japoncayı çok severim.
- Is Japanese taught in your school now?
- Okulunuzda şu anda Japonca öğretiliyor mu?
- Am I writing in Japanese?
- Ben Japonca yazıyor muyum?
- Can you translate English into Japanese?
- İngilizceyi Japoncaya çevirebilir misin?
- Mr Wright speaks Japanese as if it were his mother tongue.
- Bay Wright Japonca'yı ana dili gibi konuşuyor.
- When will the Japanese classes start?
- Japonca sınıfları ne zaman başlayacak?
- My level of Japanese is weak, so I can't write well.
- Japonca seviyem zayıf, bu yüzden iyi yazamıyorum.
- She doesn't speak Japanese at home.
- Evde Japonca konuşmuyor.
- Bill can speak Japanese a little.
- Bill, Japoncayı biraz konuşabilir.
- Honestly, I also want to learn Japanese.
- Açıkçası ben de Japonca öğrenmek istiyorum.
- I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japonya'da mahjong oynamak için Japonca öğreniyorum.
- Japanese plays an important role in promoting peace in the world.
- Japonca dünyada barışın desteklenmesinde önemli bir rol oynuyor.
- In our company the official language of business is Japanese.
- Şirketimizde resmi iş dili Japoncadır.
- Since Jenny had studied Japanese, she had no trouble in Japan.
- Jenny Japonca öğrendiği için Japonya'da hiç sorun yaşamadı.
- My level of Japanese is weak, so I can't write well.
- Benim Japonca düzeyim zayıf, bu yüzden iyi yazamam.
- She translated the book from Japanese into English.
- O, kitabı Japoncadan İngilizceye çevirdi.
- It is forty years since I began studying Japanese.
- Japonca çalışmaya başlayalı kırk yıl oldu.
- I can speak Japanese, but I can't read it very well.
- Japonca konuşabiliyorum ama çok iyi okuyamıyorum.
- I don't know Japanese at all; I'm just pretending to.
- Hiç Japonca bilmiyorum, yalnızca biliyormuş gibi yapıyorum.
- Tom is a fluent speaker of Japanese.
- Tom, Japoncayı akıcı olarak konuşur.
- I'm Brazilian and I'm learning Japanese.
- Ben Brezilyalıyım ve Japonca öğreniyorum.
- You must not speak Japanese during the class.
- Ders sırasında Japonca konuşmamalısın.
- The development of word-processors has enabled us to type Japanese easily.
- Kelime işlemcilerin gelişimi Japonca'yı kolayca yazmamızı sağladı.
- The foreigner speaks Japanese as if it were his native language.
- Yabancı, Japonca'yı ana diliymiş gibi konuşuyor.
- He speaks Japanese well.
- Japoncayı iyi konuşuyor.
- From that day on, we helped him learn Japanese.
- O günden sonra Japonca öğrenmesine yardımcı olduk.
- Japanese is harder than English.
- Japonca İngilizceden daha zor.
- He speaks Japanese very well.
- Çok iyi Japonca konuşuyor.
- Brent is an American, but he speaks Japanese as if it were his mother tongue.
- Brent, bir Amerikalı ama o, sanki ana diliymiş gibi Japonca konuşuyor.
- Mike speaks good Japanese.
- Mike iyi Japonca konuşuyor.
- Did Marika translate any comic books from Japanese into Finnish?
- Marika Japonca'dan Fince'ye herhangi bir çizgi roman çevirdi mi?
- Japanese is often said to be a difficult language to learn.
- Japonca'nın öğrenilmesi zor bir dil olduğu söylenir.
- Do you have any employees who speak Japanese?
- Japonca konuşabilen çalışanlarınız var mı?
- I have to learn Japanese.
- Japonca öğrenmek zorundayım.
- Does anyone speak Japanese?
- Japonca bilen var mı?
- She speaks Japanese well.
- O iyi Japonca konuşur.
- It's astonishing how fluently Bill spoke Japanese.
- Bill'in Japonca'yı bu kadar akıcı konuşması şaşırtıcı.
- He doesn't speak Japanese at home.
- Evde Japonca konuşmuyor.
- I can speak Japanese, but I can't read it very well.
- Japonca konuşabilirim ama onu çok iyi okuyamam.
- Is English harder than Japanese?
- İngilizce Japoncadan daha zor mu?
- No matter what you say, waseieigo is Japanese.
- Sen ne dersen de waseieigo Japoncadır.
- I can understand Japanese, but I can't speak it.
- Japoncayı anlayabilirim ama onu konuşamam.
- He is able to speak Japanese.
- Japonca konuşabiliyor.
- Don't speak in Japanese.
- Japonca konuşma.
- My Japanese is terrible.
- Japoncam berbat.
- I must learn Japanese.
- Japonca öğrenmeliyim.
- Read this passage and translate it into Japanese.
- Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.
- We can speak both Japanese and Korean.
- Biz hem Japonca hem de Korece konuşabiliriz.
- We were allowed to speak either in English or in Japanese.
- İngilizce ya da Japonca konuşmamıza izin veriliyordu.
- That foreigner spoke Japanese as if it were his native language.
- O yabancı, sanki ana diliymiş gibi Japonca konuştu.
- The foreigner didn't know Japanese at all.
- Yabancı, Japoncayı hiç bilmiyordu.
- What is the first novel that was written in Japanese?
- Japonca yazılmış ilk roman hangisidir?
- Some English words derive from Japanese.
- Bazı İngilizce kelimeler Japonca'dan türemiştir.
- I don't know how to put it in Japanese.
- Onun Japoncaya nasıl çevrildiğini bilmiyorum.
- When did you begin to study Japanese?
- Japonca çalışmaya ne zaman başladınız?
- That foreigner spoke Japanese as if it were his native language.
- O yabancı sanki ana dili Japoncaymış gibi konuşuyordu.
- The longer he stays in Japan, the better his Japanese gets.
- O, Japonya'da ne kadar uzun kalırsa Japoncası o kadar iyi olur.
- How many Japanese words do you know?
- Kaç tane Japonca kelime biliyorsun?
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- O, ABD'de büyüdü fakat onun ana dili Japonca.
- Please translate this sentence into Japanese.
- Lütfen bu cümleyi Japoncaya çevirin.
- Couldn't your translation be a little more faithful to the Japanese?
- Çeviriniz Japoncaya biraz daha sadık olamaz mı?
- I can speak Japanese.
- Japonca konuşabilirim.
- Can he speak Japanese?
- Japonca konuşabiliyor mu?
- In our company, the official language is Japanese.
- Şirketimizde resmi dil Japonca.
- This book is for students whose native language is not Japanese.
- Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler için.
- Tom has to learn Japanese because he's going to Japan next year.
- Tom Japonca öğrenmek zorunda çünkü gelecek yıl Japonya'ya gidecek.
- My native language is Japanese.
- Benim ana dilim Japonca.
- Our native language is Japanese.
- Bizim anadilimiz Japonca.
- I study English and Japanese.
- İngilizce ve Japonca çalışıyorum.
- You can hear English on Channel 1, and Japanese on Channel 7.
- Kanal 1'de İngilizce, ve Kanal 7'de Japonca dinleyebilirsin.
- Mary can speak Japanese.
- Mary Japonca konuşabiliyor.
- He always wanted to study Japanese.
- Her zaman Japonca öğrenmek istemiştir.
- He has a great interest in Japanese.
- Japoncaya büyük ilgisi var.
- Japanese plays an important role in promoting world peace.
- Japonca dünya barışının desteklenmesinde önemli bir rol oynar.
- You can't read Japanese, can you?
- Japonca okuyamıyorsun, değil mi?
- Jane has made great progress in Japanese.
- Jane Japonca'da büyük ilerleme kaydetti.
- This book is intended for students who do not speak Japanese as a native language.
- Bu kitap Japoncayı ana dili olarak konuşmayan öğrenciler için hazırlanmıştır.
- Tom has to learn Japanese because he's going to Japan next year.
- Tom Japonca öğrenmeli çünkü gelecek yıl Japonya'ya gidecek.
- Do you have Japanese newspapers?
- Japonca gazeteleriniz var mı?
- Michael speaks Japanese, not to mention English.
- Michael sadece İngilizce değil Japonca da konuşur.
- The American boy spoke broken Japanese.
- Amerikalı çocuk, bozuk Japoncayla konuştu.
- Japanese has something in common with Korean.
- Japoncanın Korece ile ortak bir yönü vardır.
- Unfortunately, a Japanese dub of the film is not included on this DVD, but at least there are Japanese subtitles.
- Ne yazık ki, filmin Japonca dublajı bu DVD'de yer almıyor, ama en azından Japonca altyazılar var.
- Since Jenny had studied Japanese, she had no trouble in Japan.
- Jenny Japonca eğitimi aldığı için Japoncada sorun yaşamadı.
- However, it is a direct translation of the Japanese version.
- Ancak, bu Japonca versiyonun doğrudan çevirisidir.
- As far as I know, the novel is not translated into Japanese.
- Bildiğim kadarıyla roman Japonca'ya çevrilmedi.
- There are many more vowels in French than in Japanese.
- Fransızcada Japoncadan çok daha fazla sayıda ünlü vardır.
- He knows how to sing in Japanese.
- O Japonca şarkı söyleyebilir.
- His poetry does not translate into Japanese.
- Onun şiiri Japoncaya çevrilmiyor.
- Can Tom read and write Japanese?
- Tom Japoncayı okuyabilir ve yazabilir mi?
- I can speak Japanese.
- Japonca konuşabiliyorum.
- Did Marika teach you some words of Japanese?
- Marika size Japonca bazı kelimeler öğretti mi?
- He was raised in the United States, but his native language is Japanese.
- O Amerika'da büyütüldü ama onun ana dili Japonca.
- Jane can sing some Japanese songs.
- Jane bazı Japonca şarkılar söyleyebiliyor.
- What do you think of Japanese?
- Sen Japonca hakkında ne düşünüyorsun?
- I do not have to study Japanese.
- Japonca çalışmak zorunda değilim.
- Do you like Japanese or English?
- Japoncayı mı yoksa İngilizceyi mi seversin?
- I don't know how to put it in Japanese.
- Bunu Japonca'ya nasıl çevireceğimi bilmiyorum.
- I speak Japanese.
- Japonca konuşurum.
- Michael speaks Japanese, not to mention English.
- Michael İngilizcenin yanı sıra, Japonca da konuşur.
- Mr Ou has come to Japan to study Japanese.
- Bay Ou Japonya'ya Japonca öğrenmek için geldi.
- He has only a superficial knowledge of Japanese.
- Onun sadece yüzeysel bir Japonca bilgisi vardır.
- I'm able to speak, and only speak, Japanese.
- Sadece ve sadece Japonca konuşabiliyorum.
- Mr Brown speaks Japanese very well.
- Bay Brown, çok iyi Japonca konuşuyor.
- What do you think was the most read article this year on the Japanese version of Wikipedia?
- Sence bu yıl Wikipedia'nın Japonca versiyonunda en çok okunan makale hangisiydi?
- Do you know any doctors who speak Japanese?
- Japonca konuşan bir doktor tanıyor musun?
- Don't confuse Chinese with Japanese.
- Japoncayı Çince ile karıştırmayın.
- It is difficult for foreigners to master Japanese.
- Japoncaya hakim olmak yabancılar için zordur.
- How long have you been studying Japanese?
- Ne kadar zamandır Japonca öğreniyorsun?
- Did he learn Japanese as well?
- O da Japonca öğrendi mi?
- Mary finished her Japanese exercise.
- Mary Japonca egzersizini bitirdi.
- The Japanese and Chinese pronunciation for kanji is very different, isn't it?
- Japonca ve Çince kanji telaffuzları çok farklı, değil mi?
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- O, Amerika Birleşik Devletleri'nde büyüdü fakat onun ana dili Japonca.
- Tom's Japanese is improving little by little.
- Tom'un Japoncası yavaş yavaş gelişiyor.
- I am learning Japanese.
- Ben Japonca öğreniyorum.
- The foreigner spoke Japanese as if it were her mother tongue.
- Yabancı, anadili gibi Japonca konuştu.
- We were allowed to speak either in English or in Japanese.
- İngilizce ya da Japonca konuşmamıza izin verilirdi.
- This book is for students whose native language is not Japanese.
- Bu kitap, anadili Japonca olmayan öğrenciler için.
- I didn't literally translate from English into Japanese.
- İngilizce'den Japonca'ya tam anlamıyla çeviri yapmadım.
- The Japanese and Chinese pronunciation for kanji is very different, isn't it?
- Kanji için Japonca ve Çince telaffuz çok farklı, değil mi?
- He has only a superficial knowledge of Japanese.
- Japonca hakkında sadece yüzeysel bir bilgisi var.
- Can I hire a guide who speaks Japanese?
- Ben Japonca konuşan bir rehberi işe alabilir miyim?
- Are there any guidebooks in Japanese?
- Japonca rehber kitap var mı?
- I speak Japanese a little, but I'm not good at it, yet.
- Biraz Japonca konuşabiliyorum ama henüz iyi değilim.
- Does anyone know Japanese?
- Japonca bilen biri var mı?
- You must not speak Japanese during the class.
- Ders esnasında Japonca konuşmamalısın.
- What is the first novel that was written in Japanese?
- Japonca yazılmış ilk roman nedir?
- Do you speak Japanese?
- Japonca biliyor musun?
- He's fluent in Japanese.
- Japoncayı akıcı konuşuyor.
- It was Mr Hino who translated the book from Spanish into Japanese.
- Kitabı İspanyolca'dan Japonca'ya çeviren Bay Hino'ydu.
- Mary spoke Japanese slowly.
- Mary, yavaşça Japonca konuştu.
- The foreigner speaks Japanese as if it were his native language.
- Yabancı, anadiliymiş gibi Japonca konuşuyor.
- I don't know how to say this in Japanese.
- Bunu Japonca nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum.
- When will the Japanese class start?
- Japonca sınıfı ne zaman başlayacak?
- Do you know any doctors who speak Japanese?
- Japonca bilen bir doktor tanıyor musunuz?
- Mary finished her Japanese exercise.
- Mary, Japonca alıştırmasını tamamladı.
- During his seven years in Japan, he studied Japanese in earnest.
- Japonya'da geçirdiği yedi yıl boyunca ciddi bir Japonca eğitimi aldı.
- Do you have any employees who speak Japanese?
- Japonca bilen çalışanınız var mı?
- May I have an application form in Japanese?
- Japonca bir başvuru formu alabilir miyim?
- You can't read Japanese, can you?
- Japonca okuyamazsın, değil mi?
- She can hardly speak Japanese.
- O, neredeyse Japoncayı hiç konuşamıyor.
- Studying Japanese is difficult at times.
- Japonca çalışmak bazen zordur.
- Mary can speak Japanese.
- Mary, Japonca konuşabiliyor.
- It is forty years since I began studying Japanese.
- Japonca öğrenmeye başlayalı kırk yıl oldu.
- The American boy spoke broken Japanese.
- Amerikalı çocuk, bozuk Japonca konuşuyordu.
- As far as I know, this book has never been translated into Japanese.
- Bildiğim kadarıyla bu kitap Japoncaya çevrilmedi.
- I want to become a teacher of Japanese.
- Japonca öğretmeni olmak istiyorum.
- Does anyone know Japanese?
- Japonca bilen var mı?
- Mary has finished her Japanese assignment.
- Mary Japonca ödevini bitirdi.
- You want to learn Japanese, so I suggest you visit Japan.
- Japonca öğrenmek istiyorsun, bu yüzden Japonya'yı ziyaret etmeni öneririm.
- It is time to study Japanese.
- Japonca öğrenme zamanı.
- What do you call this animal in Japanese?
- Bu hayvana Japonca ne diyorsunuz?
- Is there a Japanese speaker here?
- Burada Japonca konuşan var mı?
- He doesn't speak Japanese at home.
- O, evde Japonca konuşmuyor.
- He speaks Japanese very well.
- O, Japonca'yı çok iyi konuşur.
- Having studied Japanese, Jenny had no trouble in Japan.
- Japonca eğitimi almış olan Jenny, Japonya'da hiç sorun yaşamadı.
- I'm good at Japanese.
- Japonca'da iyiyimdir.
- Does anyone speak Japanese?
- Japonca konuşan biri var mı?
- Can you speak Japanese, too?
- Japonca da konuşabilir misin?
- We were allowed to speak either in English or in Japanese.
- Ya İngilizce ya da Japonca konuşmamıza izin verildi.
- Does someone here speak Japanese?
- Burada Japonca konuşan biri var mı?
- Role-Language includes male and female collective nouns in Japanese.
- Rol-Dil, Japonca'da erkek ve dişi topluluk isimleri içerir.
- Unfortunately, a Japanese dub of the film is not included on this DVD, but at least there are Japanese subtitles.
- Ne yazık ki, filmin Japonca dublajı bu DVD'ye dahil değil ama en azından Japonca altyazılar var.
- As far as I know, the book has never been translated into Japanese.
- Bildiğim kadarıyla, kitap Japoncaya çevrilmedi.
- Japanese is my mother tongue.
- Japonca benim ana dilim.
- I'm learning Japanese.
- Japonca öğreniyorum.
- He translated a Japanese novel into French.
- O Japonca bir romanı Fransızcaya çevirmiştir.
- Do you have a Japanese magazine?
- Japonca derginiz var mı?
- Lots of people learn Japanese so they can understand mangas.
- Birçok insan mangaları anlayabilmek için Japonca öğrenmektedir.
- Susie doesn't speak Japanese, and Tom doesn't either.
- Susie Japonca bilmiyor, Tom da bilmiyor.
- It's often said that Japanese is a difficult language to learn.
- Japonca'nın öğrenilmesi zor bir dil olduğu söylenir.
- Do native Japanese speakers think that English is hard to learn?
- Ana dili Japonca olanlar İngilizce öğrenmenin zor olduğunu mu düşünüyor?
- However, it is a direct translation of the Japanese version.
- Ancak, Japonca sürümün doğrudan çevirisidir.
- He has a great interest in Japanese.
- Japonca'ya büyük bir ilgisi var.
- I want to learn Japanese.
- Japonca öğrenmek istiyorum.
- Can you help me with Japanese?
- Bana Japonca konusunda yardım edebilir misin?
- Many foreigners speak good Japanese.
- Birçok yabancı, iyi Japonca konuşmaktadır.
- Japanese is my mother tongue.
- Japonca benim ana dilimdir.
- Don't translate English into Japanese word for word.
- İngilizceyi Japoncaya kelimesi kelimesine çevirme.
- Please translate this sentence into Japanese.
- Lütfen, bu cümleyi Japoncaya çevir.
- Please translate this text from Japanese to French.
- Lütfen bu metni Japoncadan Fransızcaya çevir.
- Your Japanese is good.
- Senin Japoncan iyi.
- I will go to Japanese class tomorrow.
- Yarın Japonca dersine gideceğim.
- Jane has made great progress in Japanese.
- Jane Japoncada büyük bir ilerleme kaydetmiştir.
- Can you practice Japanese with me?
- Benimle Japonca pratik yapar mısın?
- He speaks fluent Japanese.
- Akıcı Japonca konuşur.
- He translated French into Japanese.
- Fransızcayı Japoncaya çevirdi.
- I'm American, but I can speak Japanese a little.
- Ben Amerikalıyım, ama biraz Japonca konuşabiliyorum.
- She speaks Japanese to some extent.
- Bir dereceye kadar Japonca konuşuyor.
- Do you speak Japanese?
- Japonca konuşabiliyor musun?
- That Japanese word has no equivalent in English.
- Bu Japonca kelimenin İngilizce'de karşılığı yok.
- I need to learn Japanese.
- Japonca öğrenmem lazım.
- I don't add sentences in Japanese.
- Japonca cümle eklemem.
- Your first Japanese class will be tomorrow, isn't?
- İlk Japonca dersin yarın, değil mi?
- Do you speak Japanese fluently?
- Japoncayı akıcı konuşabiliyor musun?
- Even though I know a little Japanese, I think we'd better speak in English.
- Biraz Japonca bilsem de İngilizce konuşsak daha iyi olur.
- Bill spoke Japanese with surprising fluency.
- Bill, şaşırtıcı bir akıcılık ile Japonca konuştu.
- You must not speak Japanese during the class.
- Ders esnasında Japonca konuşmamalısınız.
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- Amerika'da büyüdü ama ana dili Japonca.
- Translate the following sentences into Japanese.
- Aşağıdaki cümleleri Japoncaya çevir.
- Ken learned many Japanese songs by heart.
- Ken, birçok Japonca şarkıyı ezbere öğrendi.
- Jane is familiar with the Japanese language.
- Jane, Japoncaya aşinadır.
- You know some Japanese.
- Biraz Japonca biliyorsun.
- Tom wanted to study Japanese with a native Japanese speaker.
- Tom anadili Japonca olan biriyle Japonca çalışmak istiyor.
- I can't speak Japanese.
- Japonca konuşamıyorum.
- I can understand Japanese, but I can't speak it.
- Japonca anlayabiliyorum ama konuşamıyorum.
- No language is as lovely as Japanese.
- Hiçbir dil Japonca kadar güzel değildir.
- He speaks good Japanese, but I cannot speak German.
- O iyi Japonca konuşur ama ben Almanca konuşamam.
- His Japanese is almost perfect.
- Japoncası neredeyse mükemmel.
- Please translate this text from Japanese to French.
- Lütfen bu metni Japonca'dan Fransızca'ya çevirin.
- Bill can speak a little Japanese.
- Bill biraz Japonca konuşabiliyor.
- Your first Japanese class will be tomorrow, isn't?
- İlk Japonca dersin yarın olacak, değil mi?
- My knowledge about Japanese is not that good yet.
- Japonca hakkındaki bilgim henüz o kadar iyi değil.
- She was raised in the United States of America but her mother tongue is Japanese.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde büyüdü ama ana dili Japonca.
- I'm good at Japanese.
- Japoncada iyiyim.
- I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
- Does anyone here speak Japanese?
- Burada Japonca bilen var mı?
- Don't confuse Chinese with Japanese.
- Japoncayı Çinceyle karıştırmayın.
- Mr Ou has come to Japan to study Japanese.
- Bay Ou Japonca okumak için Japonya'ya geldi.
- I do not talk in Japanese.
- Ben Japonca konuşmam.
- Speaking Japanese is easy for me.
- Japonca konuşmak benim için kolaydır.
- I speak good Japanese.
- Ben iyi Japonca konuşurum.
- Is English harder than Japanese?
- İngilizce Japoncadan daha mı zor?
- Father translated the French document into Japanese.
- Babam Fransızca belgeyi Japoncaya çevirdi.
- You must not speak Japanese during the class.
- Ders sırasında Japonca konuşmamalısınız.
- One speaks English, and the other speaks Japanese.
- Biri İngilizce, diğeri Japonca konuşuyor.
- As far as I know, this book has never been translated into Japanese.
- Bildiğim kadarıyla, bu kitap Japoncaya hiç çevrilmedi.
- She speaks Japanese well.
- Japoncayı iyi konuşuyor.
- We speak Japanese.
- Japonca konuşuyoruz.
- So far as I know, the book has never been translated into Japanese.
- Bildiğim kadarıyla, kitap hiç Japoncaya tercüme edilmemiştir.
- We speak Japanese.
- Biz Japonca konuşuruz.
- His novel was translated into Japanese.
- Onun romanı Japoncaya çevrildi.
- We were allowed to speak either in English or in Japanese.
- Biz ya İngilizce ya da Japonca konuşabiliyorduk.
- Bill speaks a little Japanese.
- Bill az biraz Japonca konuşur.
- What do you call this animal in Japanese?
- Bu hayvana Japoncada ne dersiniz?
- Ken has memorized a large number of Japanese songs.
- Ken çok sayıda Japonca şarkı ezberledi.
- She sang a Japanese song for us.
- Bizim için Japonca bir şarkı söyledi.
- People often say that Japanese is a difficult language.
- İnsanlar genellikle Japonca'nın zor bir dil olduğunu söylerler.
- It is time to study Japanese.
- Japonca öğrenmenin zamanı geldi.
- I wanted to improve my Japanese pronunciation.
- Japonca telaffuzumu geliştirmek istedim.
- If you help me learn English, I'll help you learn Japanese.
- İngilizce öğrenmeme yardım edersen, ben de sana Japonca öğrenmende yardım ederim.
- Are we going to study Japanese?
- Japonca öğrenecek miyiz?
- It is difficult for foreigners to master Japanese.
- Yabancılar için Japonca'da ustalaşmak zordur.
- I like Chinese and Japanese.
- Çince ve Japoncayı severim.
- He is able to speak Japanese.
- O Japonca konuşabiliyor.
- Bill speaks a little Japanese.
- Bill biraz Japonca konuşabiliyor.
- Did Marika understand Japanese?
- Marika Japonca anlıyor muydu?
- He is an American, but as he was born and brought up in Japan, he can speak Japanese quite fluently.
- O bir Amerikalı ama Japonya'da doğup büyüdüğü için Japoncayı oldukça akıcı bir şekilde konuşabiliyor.
- Translate Japanese into English.
- Japoncayı İngilizceye çevirin.
- Our native language is Japanese.
- Bizim ana dilimiz Japoncadır.
- Do you have a similar saying in Japanese?
- Japonca'da buna benzer bir deyiş var mı?
- I know an American girl who speaks Japanese very well.
- Çok iyi Japonca konuşan Amerikalı bir kız tanıyorum.
- Jim can read Japanese.
- Jim, Japonca okuyabiliyor.
- My mother tongue is Japanese.
- Benim ana dilim Japoncadır.
- His poetry does not translate into Japanese.
- Şiirleri Japoncaya çevrilemiyor.
- Jane can sing some Japanese songs.
- Jane bazı Japonca şarkıları söyleyebiliyor.
- We translated the novel from Japanese to English.
- Biz romanı Japoncadan İngilizceye çevirdik.
- Nicole can speak Japanese very well.
- Nicole çok iyi Japonca konuşabiliyor.
- The foreigner spoke Japanese as if it were her mother tongue.
- Yabancı sanki ana dili gibi Japonca konuşuyordu.
- We can not learn Japanese without learning Kanji.
- Kanji öğrenmeden Japonca öğrenemeyiz.
- Can Marika read and write Japanese?
- Marika Japonca okuyup yazabiliyor mu?
- That's very natural-sounding Japanese.
- Kulağa çok doğal gelen bir Japonca.
- His novel has been translated into Japanese.
- Onun romanı Japoncaya çevrildi.
- I don't get Japanese grammatical structure.
- Japonca gramer yapısını anlamıyorum.
- We translated the novel from Japanese into English.
- Romanı Japonca'dan İngilizce'ye çevirdik.
- My knowledge of Japanese is rather poor.
- Japonca bilgim oldukça zayıf.
- Since when do you learn Japanese?
- Ne zamandan beri Japonca öğreniyorsun?
- It's really easy for me to speak Japanese.
- Japonca konuşmak benim için çok kolay.
- People often say that Japanese is a difficult language.
- İnsanlar çoğunlukla Japoncanın zor bir dil olduğunu söylüyor.
- She translated the book from Japanese into English.
- Kitabı Japonca'dan İngilizce'ye çevirdi.
- I want to be able to read Japanese.
- Japonca okuyabilmeyi istiyorum.
- Brent is an American, but he speaks Japanese as if it were his mother tongue.
- Brent, bir Amerikalı ama Japonca'yı ana dili gibi konuşuyor.
- What is the hard part of learning Japanese?
- Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
- Father translated the German letter into Japanese.
- Babam Almanca mektubu Japoncaya çevirdi.
- Last year when I was in the United States, I had almost no opportunity to speak Japanese.
- Geçen yıl Amerika Birleşik Devletleri'ndeyken Japonca konuşmak için neredeyse hiç fırsatım olmadı.
- Mike speaks good Japanese.
- Mike, Japonca'yı iyi konuşuyor.
- Tom came to Japan to study Japanese.
- Tom Japonya'ya Japonca öğrenmek için geldi.
- Tom speaks flawless Japanese.
- Tom kusursuz Japonca konuşuyor.
- Bill can speak Japanese a little.
- Bill biraz Japonca konuşabiliyor.
- Last year when I was in the United States, I had almost no opportunity to speak Japanese.
- Geçen yıl ben Amerika Birleşik Devletleri'ndeyken Japonca konuşmak için neredeyse hiç fırsatım olmadı.
- I speak good Japanese.
- İyi Japonca konuşurum.
- Please translate this Japanese text into French.
- Lütfen bu Japonca metni Fransızcaya çevir.
- What do you think was the most read article this year on the Japanese version of Wikipedia?
- Bu yıl Wikipedia'nın Japonca versiyonunda en çok okunan makalenin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
- My knowledge about Japanese is not that good yet.
- Japonca bilgim henüz o kadar iyi değil.
- I have to study Japanese.
- Japonca çalışmak zorundayım.
- Who can speak both Chinese and Japanese?
- Kim hem Çince hem de Japonca konuşabilir?
- The languages that have been transliterated within the Tatoeba Project are Japanese, Chinese, Shanghainese, Georgian and Uzbek.
- Tatoeba Projesi kapsamında transliterasyonu yapılan diller Japonca, Çince, Şangayca, Gürcüce ve Özbekçedir.
- She spoke Japanese well.
- O, Japoncayı iyi konuştu.
- When will the Japanese class start?
- Japonca dersi ne zaman başlayr?
- Translate Japanese into English.
- Japoncayı İngilizceye çevir.
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- O, Amerika Birleşik Devletleri'nde büyüdü ama onun ana dili Japonca.
- He likes Japanese, and he's good at it.
- Japoncayı seviyor ve bu konuda iyi.
- Have you ever sung in Japanese?
- Hiç Japonca şarkı söyledin mi?
- She could only take Japanese lessons for a few hours.
- Sadece birkaç saat Japonca dersi alabildi.
- She doesn't speak Japanese at home.
- O, evde Japonca konuşmaz.
- She spoke Japanese well.
- Japoncayı iyi konuşuyordu.
- Mary spoke Japanese slowly.
- Mary yavaşça Japonca konuştu.
- I really love Japanese.
- Japonca’yı çok seviyorum.
- This book is for students whose native language is not Japanese.
- Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler içindir.
- She came to Japan to study Japanese.
- Japonya'ya Japonca öğrenmeye gelmiş.
- If you can read the following, we can communicate in Japanese, too.
- Eğer aşağıdakileri okuyabiliyorsanız, Japonca da iletişim kurabiliriz.
- Tom is a fluent speaker of Japanese.
- Tom Japoncayı akıcı konuşan biri.
- He was raised in the United States, but his native language is Japanese.
- Amerika'da büyüdü ama ana dili Japonca.
- We translated the novel from Japanese into English.
- Biz romanı Japoncadan İngilizceye çevirdik.
- Many foreigners speak good Japanese.
- Çok sayıda yabancı iyi Japonca konuşuyor.
- Since when do you learn Japanese?
- Ne zamandan beri Japonca öğreniyorsunuz?
- I speak English, Esperanto, French and Japanese.
- İngilizce, Esperanto, Fransızca ve Japonca konuşabiliyorum.
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- O, Amerika'da büyüdü fakat onun ana dili Japonca.
- That Japanese word has no equivalent in English.
- O Japonca kelimenin İngilizce'de bir karşılığı yok.
- What do you think of Japanese?
- Japonca hakkında ne düşünüyorsunuz?
- I speak Japanese a little, but I'm not good at it, yet.
- Biraz Japonca konuşuyorum ama henüz onda iyi değilim.
- He was raised in the States, but his mother tongue is Japanese.
- O, Amerika Birleşik Devletleri'nde büyüdü lâkin onun ana dili Japonca.
- When will the Japanese classes start?
- Japonca dersleri ne zaman başlar?
- I need to learn Japanese.
- Japonca öğrenmem gerek.
- Do you speak Japanese fluently?
- Japoncayı akıcı şekilde konuşur musun?
- Yoko translated some poems from Japanese into English.
- Yoko bazı şiirleri Japoncadan İngilizceye çevirdi.
- I don't know Japanese at all; I'm just pretending to.
- Hiç Japonca bilmiyorum; sadece biliyormuş gibi yapıyorum.
Show More (462)
|