| 1 |
jump |
atlamak |
v. |
|
- You have jumped ahead rather, but we are still on the Minutes.
- Biraz ileriye atladınız ama biz hala tutanaklardayız.
- We have not yet moved on to the joint motion for a resolution, so you are jumping ahead.
- Henüz ortak karar önergesine geçmedik, bu yüzden ileriye atlıyorsunuz.
- Let there be an end to this jumping from one Directorate-General to another.
- Bir Genel Müdürlükten diğerine atlamaya bir son verilsin.
- And he jumped, he was like a little kid.
- Ve o da atladı, küçük bir çocuk gibiydi.
- You boys want to jump me again; now's your chance.
- Üzerime tekrar atlamak istiyorsanız, işte size fırsat.
- Tom committed suicide by jumping off a cliff.
- Tom bir uçurumdan atlayarak intihar etti.
- Tom jumped into his car and drove off.
- Tom arabasına atladı ve gitti.
- Layla managed to jump out of the car.
- Leyla arabadan atlamayı başardı.
- Tom jumped out of the window.
- Tom pencereden atladı.
- The girl was afraid to jump down from the roof.
- Kız çatıdan aşağı atlamaya korkuyordu.
- He jumped into the river in defiance of the icy water.
- O, buz gibi suyu hiçe sayarak nehre atladı.
- Tom didn't want to jump into the cold water.
- Tom soğuk suya atlamak istemedi.
- If he asked you to jump off a bridge, would you do it?
- O, bir köprüden atlamanı istese, bunu yapar mısın?
- She jumped in a cab and went home.
- Bir taksiye atladı ve eve gitti.
- The boy is jumping.
- Çocuk atlıyor.
- A man standing on the cliff was about to commit suicide by jumping into the void.
- Uçurumda duran bir adam boşluğa atlayarak intihar etmek üzereydi.
- Layla jumped out of a car.
- Leyla arabadan atladı.
- Tom jumped back into the pool.
- Tom havuza geri atladı.
- Both Tom and Mary were afraid to jump off the diving board.
- Hem Tom hem de Mary tramplenden atlamaktan korkuyorlardı.
- We jumped off our bikes and sat in the grass.
- Bisikletlerimizden atladık ve çimlere oturduk.
- I saw Tom jump.
- Tom'un atladığını gördüm.
- Fadil killed himself by jumping off an 8-storey building.
- Fadıl 8 katlı binadan atlayarak kendini öldürdü.
- A deer jumped out in front of Tom's car.
- Tom'un arabasının önüne bir geyik atladı.
- Tom jumped overboard.
- Tom denize atladı.
- The cowboy quickly jumped out the window.
- Kovboy hızla pencereden dışarı atladı.
- Tom jumped out of the plane.
- Tom uçaktan atladı.
- I won't let you jump.
- Atlamana izin vermeyeceğim.
- The girl was afraid to jump down from the roof.
- Kız, çatıdan aşağıya atlamaya korkuyordu.
- I jumped into the pool.
- Havuza atladım.
- Try to see how far you can jump.
- Ne kadar uzağa atlayabileceğini görmeye çalış.
- Everybody jumped into the pool.
- Herkes havuza atladı.
- Tom jumped off the dock.
- Tom rıhtımdan atladı.
- If your friends jumped off a bridge, would you?
- Arkadaşlarınız köprüden atlasa siz atlar mıydınız?
- He jumped into the water with a splash.
- Bir sıçrama ile suya atladı.
- Dan jumped onto the roof of a passing train.
- Dan geçen bir trenin çatısına atladı.
- He jumped into the swimming pool.
- O yüzme havuzuna atladı.
- He jumped to catch the ball.
- Topu yakalamak için atladı.
- I saw the man jump.
- Adamın atladığını gördüm.
- Layla jumped out of her car.
- Layla arabasından atlayarak çıktı.
- Tom jumped out of the bus while it was still running.
- Tom, otobüs hâlâ çalışır durumdayken dışarı atladı.
- We were both afraid to jump off the diving board.
- İkimiz de dalış tahtasından atlamaya korkuyorduk.
- I jumped into the back of the pickup truck with Tom.
- Tom'la birlikte kamyonetin arkasına atladım.
- Tom is going to jump.
- Tom atlayacak.
- He jumped out of the car.
- O arabadan atladı.
- Tom jumped into the pool from the roof.
- Tom çatıdan havuza atladı.
- He ended his life by jumping off the bridge.
- Köprüden atlayarak hayatına son verdi.
- Tom committed suicide by jumping in front of a train.
- Tom bir trenin önüne atlayarak intihar etti.
- Horatius jumped into the Tiber.
- Horatius Tiber nehrine atladı.
- Tom jumped out of the helicopter.
- Tom helikopterden dışarıya atladı.
- Jump across.
- Karşı tarafa atla.
- I'll jump in.
- Atlayacağım.
- Tom jumped into water without taking off his clothes.
- Tom elbiselerini çıkarmadan suya atladı.
- One dog and two people are jumping.
- Bir köpek ve iki kişi atlıyor.
- He frequently jumps from one topic to another while he is talking.
- O konuşurken çoğunlukla bir konudan diğerine atlar.
- Everyone jumped into the pool.
- Herkes havuza atladı.
- Tom opened the door of the van and jumped out.
- Tom minibüsün kapısını açtı ve dışarı atladı.
- Tom jumped into the water with his clothes on.
- Tom giysileri ile suya atladı.
- She was ready to jump ship.
- Gemiden atlamaya hazırdı.
- The dog jumped over the fence into the garden.
- Köpek çitin üzerinden bahçeye atladı.
- Layla jumped out of the car.
- Leyla arabadan atladı.
- Tom jumped off the train.
- Tom trenden atladı.
- Mary jumped into the icy water without hesitation.
- Mary çekinmeden buzlu suya atladı.
- Don't let Tom jump on the bed.
- Tom'un yatağa atlamasına izin verme.
- If all your friends jumped off a bridge, would you do it?
- Bütün arkadaşların köprüden atlasaydı, sen de atlar mıydın?
- Tom jumped into the lake.
- Tom göle atladı.
- Tom opened the door of the van and jumped out.
- Tom kamyonetin kapısını açtı ve dışarı atladı.
- The cowboy quickly jumped out the window.
- Kovboy hemen pencereden atladı.
Show More (66)
|
| 2 |
jump |
zıplamak |
v. |
|
- And he jumped, he was like a little kid.
- Ardından zıpladı, adeta küçük bir çocuk gibiydi.
- Running, jumping, and getting over the deadly traps is in your hands.
- Koşmak, zıplamak ve ölümcül tuzakların üstesinden gelmek sizin elinizde.
- The kids jumped on the trampoline.
- Çocuklar trambolinde zıpladı.
- Stop jumping on the bed.
- Yatağın üzerinde zıplamayı bırak.
- He jumped to catch the ball.
- Topu yakalamak için zıpladı.
- How can I jump so high?
- O kadar yükseğe nasıl zıplayabilirim?
- Tom is jumping of joy.
- Tom sevinçten zıplıyor.
- Tom's mother got angry when she saw Tom jumping on his bed.
- Tom'un annesi, Tom'u yatağında zıplarken görünce kızdı.
- A flea can jump 200 times its own height.
- Bir pire kendi boyunun 200 katına zıplayabilir.
- Tom's mother told him to quit jumping on his bed.
- Tom'un annesi ona yatağında zıplamayı bırakmasını söyledi.
- Tom told his children to quit jumping on the bed.
- Tom çocuklarına yatağın üzerinde zıplamayı bırakmalarını söyledi.
Show More (8)
|
| 3 |
jump |
üzerinden atlamak |
v. |
|
- Nor should the candidate countries fix the measuring rod so high up that it is no longer possible to jump over it.
- Aday ülkeler ölçüm çubuğunu üzerinden atlanamayacak kadar yükseğe de sabitlememelidir.
- Nor should the candidate countries fix the measuring rod so high up that it is no longer possible to jump over it.
- Aday ülkeler ölçme çıtasını üzerinden atlanamayacak kadar yükseğe de koymamalı.
- I saw a white dog jump over the fence.
- Çitin üzerinden atlayan beyaz bir köpek gördüm.
- Tom jumped over the shallow ditch.
- Tom sığ hendeğin üzerinden atladı.
- Tom jumped across the mud puddle.
- Tom çamur birikintisinin üzerinden atladı.
- Ken jumped over the wall.
- Ken duvarın üzerinden atladı.
- He didn't dare to jump over the brook.
- O derenin üzerinden atlamaya cesaret edemedi.
- Jump over it.
- Bunun üzerinden atla.
- He jumped his horse over the fence.
- Atını çitin üzerinden atladı.
Show More (6)
|
| 4 |
jump |
fırlamak |
v. |
|
- He heard a strange noise, so he jumped out of bed.
- Garip bir ses duydu ve yataktan fırladı.
- He jumped to his feet the moment he heard the news.
- O, haberleri duyduğu anda ayağa fırladı.
- Tom jumped out of his bed.
- Tom yatağından fırladı.
- Tom jumped out of bed and ran to the window.
- Tom yataktan fırladı ve pencereye koştu.
Show More (1)
|
| 5 |
jump |
sıçramak |
v. |
|
- As a result, the current account deficit jumped to nearly 6% of GDP.
- Sonuçta, cari hesap açığı GSYH’nin neredeyse %6’sına sıçradı.
- Tom jumped back just in time.
- Tom tam zamanında geriye doğru sıçradı.
- No sooner had the monkey caught sight of him than it jumped up to his shoulders.
- Maymun onu görür görmez omuzlarına sıçradı.
Show More (0)
|
| 6 |
jump |
artış |
n. |
|
- This company has seen a 40% jump in share prices as a result of the events of 11 September and thereafter.
- Bu şirket, 11 Eylül ve sonrasında yaşanan olayların bir sonucu olarak hisse fiyatlarında %40'lık bir artış görmüştür.
Show More (-2)
|
| 7 |
jump |
üstüne atlamak |
v. |
|
- You boys want to jump me again; now's your chance.
- Tekrar üstüme atlamak istiyorsanız, işte size fırsat.
Show More (-2)
|
| 8 |
jump |
girmek |
v. |
|
- Just as I was asking her to marry me, an impudent fellow jumped in.
- Tam ona evlenme teklif ederken, küstah bir adam araya girdi.
Show More (-2)
|
| 9 |
jump |
sıçratmak |
v. |
|
- A loud noise made him jump.
- Yüksek bir ses onu sıçrattı.
Show More (-2)
|
