|
- Those buttons, that keyboard looks so cold to me.
- O tuşlar, o klavye bana çok soğuk geliyor.
- Those buttons, that keyboard looks so cold to me.
- O tuşlar, o klavye bana çok soğuk görünüyor.
- This keyboard is perfect.
- Bu klavye mükemmel.
- The keyboard's stopped working.
- Klavye çalışmayı durdurdu.
- I also play keyboard in my band.
- Ayrıca grubumda klavye çalıyorum.
- Can you fix my keyboard?
- Klavyemi tamir edebilir misin?
- I have chubby fingers, so I can't use a small keyboard.
- Tombul parmaklarım var, bu nedenle küçük bir klavye kullanamam.
- Your keyboard needs replacing.
- Klavyenizin değiştirilmesi gerekir.
- When was the last time you cleaned your keyboard?
- Klavyenizi en son ne zaman temizlediniz?
- I need a keyboard.
- Bir klavyeye ihtiyacım var.
- The keyboard's stopped working.
- Klavye çalışmayı bıraktı.
- Her fingers danced over the keyboard.
- Parmakları klavyenin üzerinde dans ediyordu.
- Does the keyboard work?
- Klavye çalışıyor mu?
- I don't have a Turkish keyboard.
- Türkçe klavyem yok.
- Tom sneezed all over Mary's monitor and keyboard.
- Tom, Mary'nin monitörüne ve klavyesine hapşırdı.
- This keyboard is missing several keys.
- Bu klavyenin birkaç tuşu eksik.
- I almost spilled coffee on my keyboard.
- Neredeyse klavyeme kahve döküyordum.
- The piano tuner discovered a hoard of gold coins hidden under the piano's keyboard.
- Piyano akortçusu, piyanonun klavyesinin altına gizlenmiş bir altın para yığını keşfetti.
- I almost spilled coffee on my keyboard.
- Neredeyse kahveyi klavyeme döküyordum.
- Do you need a new keyboard?
- Yeni bir klavyeye ihtiyacın var mı?
- When was the last time you cleaned your keyboard?
- Klavyeni en son ne zaman temizledin?
- Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.
- Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.
- The Swiss keyboard contains no sharp S.
- İsviçre klavyesinde keskin S harfi yoktur.
- I nearly spilled my coffee on the keyboard.
- Neredeyse kahvemi klavyeye döküyordum.
- The letter ß does not exist on a Swiss keyboard.
- ß harfi İsviçre klavyesinde yok.
- The keyboard is backlit.
- Klavye arkadan aydınlatmalı.
- I almost spilled the coffee on my keyboard.
- Neredeyse kahveyi klavyeme döküyordum.
- My cat likes my keyboard.
- Kedim klavyemden hoşlanır.
- Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.
- Tom klavyesini aylardır temizlememişti ve klavyesi toz, yemek parçacıkları ve Tanrı bilir daha nelerle tıkalıydı.
- The letter ß does not exist on a Swiss keyboard.
- İsviçre klavyesinde ß harfi yok.
- Can someone tell me where the keyboard is?
- Klavyenin nerede olduğunu birisi bana söyleyebilir mi?
- Can you play that chord on the keyboard?
- Klavyede bu akoru çalabilir misin?
- Can you fix my keyboard?
- Klavyemi onarabilir misin?
- I don't have an English keyboard.
- İngilizce klavyem yok.
- It isn't easy to write sentences in Esperanto without the proper keyboard.
- Uygun klavye olmadan Esperanto dilinde cümle yazmak kolay değil.
- You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
- Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.
- This keyboard's stopped working.
- Bu klavye çalışmayı durdurdu.
- I almost spilled the coffee on my keyboard.
- Kahveyi neredeyse klavyeme döküyordum.
- Do you like your keyboard?
- Klavyeni seviyor musun?
- Her fingers danced over the keyboard.
- Onun parmakları klavyenin üzerinde dans etti.
- The keyboard doesn't work.
- Klavye çalışmıyor.
- My cat likes my keyboard.
- Kedim klavyemi seviyor.
- It isn't easy to write sentences in Esperanto without the proper keyboard.
- Esperantoca cümleleri uygun bir klavye olmadan yazmak kolay değildir.
- My keyboard does not work well.
- Klavyem güzel çalışmıyor.
- My hovercraft is full of eels, and there's a bit of chewing gum stuck to my keyboard.
- Hovercraft'ım yılan balıklarıyla dolu ve klavyeme bir parça sakız yapışmış.
- You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
- Ekranda yazdığım kelimeleri görüyorsunuz ama klavye başında döktüğüm gözyaşlarını görmüyorsunuz.
- I don't have a Turkish keyboard.
- Benim Türkçe klavyem yok.
- Your keyboard needs replacing.
- Klavyenin değiştirilmesi gerekiyor.
- My keyboard does not work well.
- Klavyem iyi çalışmıyor.
- Your keyboard needs replacing.
- Klavyenizin değiştirilmesi gerekiyor.
- My keyboard is full of dirt.
- Klavyem kirle dolu.
- The piano tuner discovered a hoard of gold coins hidden under the piano's keyboard.
- Piyano akortçusu, piyanonun klavyesinin altında gizlenmiş bir altın para zulası keşfetti.
- Tom made a lot of typos on his new keyboard until he got used to it.
- Tom yeni klavyesine alışana kadar çok fazla yazım hatası yaptı.
- I have chubby fingers, so I can't use a small keyboard.
- Tombul parmaklarım var, bu yüzden küçük klavye kullanamıyorum.
- My keyboard is full of dirt.
- Klavyem kir içinde.
- This keyboard is perfect.
- Bu klavye kusursuz.
- Can someone tell me where the keyboard is?
- Biri bana klavyenin nerede olduğunu söyleyebilir mi?
Show More (54)
|