|
- The power of a united Security Council must bring Saddam to his knees, and we must take time to do that.
- Birleşik bir Güvenlik Konseyi'nin gücü Saddam'ı dize getirmelidir ve bunu yapmak için zaman ayırmalıyız.
- I was on my knees.
- Dizlerimin üzerindeydim.
- The kid stumbled and fell to his knees.
- Çocuk, tökezledi ve dizlerinin üstüne düştü.
- Tom hurt his knee.
- Tom dizini incitti.
- How's your knee?
- Dizin nasıl?
- I fell down really hard and got a black bruise on my knee.
- Çok sert düştüm ve dizimde siyah bir çürük oluştu.
- He collapsed to his knees.
- O, dizlerinin üzerine çöktü.
- I rocked the baby on my knee.
- Bebeği dizimde salladım.
- In church many people get on their knees to pray.
- Kilisede birçok insan dua etmek için dizlerinin üzerine çöker.
- I have to massage my knees.
- Dizlerime masaj yapmak zorundayım.
- The water reached my knees.
- Su dizlerime kadar geldi.
- I'm ticklish behind my knees.
- Dizlerimin arkası gıdıklanıyor.
- I have a sore knee.
- Ağrıyan bir dizim var.
- He put his hand on my knee under the table.
- Masanın altında elini benim dizimin üzerine koydu.
- My knee hurts.
- Dizim ağrıyor.
- My parents said it's bad luck to walk on your knees.
- Ebeveynlerim dizleri üstünde yürümenin uğursuzluk getirdiğini söylerdi.
- Tom placed his hands on his knees.
- Tom ellerini dizlerinin üzerine koydu.
- Tom banged his knee on the table.
- Tom dizini masaya vurdu.
- He put his hand on my knee under the table.
- Masanın altında elini dizime koydu.
- Tom fell and injured his knee.
- Tom düşüp dizini yaraladı.
- Tom banged his knees on the glass coffee table.
- Tom dizlerini cam sehpaya vurdu.
- The baby crawled on hands and knees.
- Bebek elleri ve dizleri üzerinde emekledi.
- Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
- Tom, antrenman sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John, onun yerine oynamak zorunda kaldı.
- My knee is bleeding.
- Benim dizim kanıyor.
- Tom and Mary both hurt their knees.
- Tom ve Mary dizlerini incitti.
- I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimdeki bir bağ yırtıldı ve ameliyat olmak zorunda kaldım.
- Tom fell down and hurt his knee.
- Tom düştü ve dizini incitti.
- Tom has patches on the knees of his jeans.
- Tom'un kot pantolonunun dizlerinde yamalar var.
- This is the first time I've ever massaged my knees with this ointment.
- Bu merhemle dizlerime ilk kez masaj yapıyorum.
- She went down on her knees to pray.
- Dua etmek için dizlerinin üzerine çöktü.
- I can feel pain in both of my knees.
- İki dizimde de ağrı hissediyorum.
- Mary got on her knees.
- Mary dizlerinin üzerine çöktü.
- I fell down and bruised my knee.
- Düştüm ve dizimi yaraladım.
- I have bad knees.
- Dizlerim kötü.
- Mary wore a long baggy T-shirt down to her knees.
- Mary dizlerine kadar inen uzun bol bir tişört giymişti.
- I fell down and bruised my knee.
- Düştüm ve dizimi incittim.
- Tom hurt his knee when he fell down.
- Tom yere düştüğünde dizini incitti.
- My knee hurts when I bend it.
- Büktüğümde dizim ağrıyor.
- She felt her knees tremble.
- O, dizlerinin titrediğini hissetti.
- Can I sit on your knee?
- Dizinin üstüne oturabilir miyim?
- The dress comes to my knees.
- Elbise dizlerime geliyor.
- He collapsed to his knees.
- Dizlerinin üzerine çöktü.
- My knees are fine now.
- Dizlerim şimdi iyi durumda.
- Tom is massaging his knees.
- Tom, dizlerine masaj yapıyor.
- Nancy rested her elbows on her knees.
- Nancy dirseklerini dizlerinde dinlendirdi.
- How bad was Tom's knee injury?
- Tom'un diz yaralanması ne kadar kötüydü?
- Tom felt around the floor on his hands and knees, trying to find Mary's earring.
- Tom, Mary'nin küpesini bulabilmek için el ve dizlerinin üzerinde yeri yokladı.
- I have to massage my knees.
- Dizlerime masaj yapmalıyım.
- The water came up to my knees.
- Su dizlerime kadar geldi.
- I can feel pain in both of my knees.
- Dizlerimin ikisinde de ağrı hissedebilirim.
- I felt weak in the knees.
- Dizlerimin bağı çözüldü.
- He approached and fell on his knees.
- Yaklaştı ve dizlerinin üzerine çöktü.
- I have a sore knee.
- Dizim ağrıyor.
- The snow was knee deep.
- Kar diz boyuydu.
- My knee is bleeding.
- Dizim kanıyor.
- Bend your knees.
- Dizlerini bük.
- I can place the palms of my hands on the floor without bending my knees.
- Ellerimin avuç içlerini dizlerimi bükmeden yere değdirebilirim.
- Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstündeydi.
- His knees gave way.
- Dizlerinin bağı çözüldü.
- Skirts last year reached just below the knees.
- Geçen yıl etekler dizlerin hemen altına kadar uzanıyordu.
- Mary sat on the floor and wrapped her arms around her knees.
- Mary yere oturdu ve kollarını dizlerine doladı.
- Tom banged his knees on the glass coffee table.
- Tom dizlerini cam sehpa üzerine çarptı.
- Tom fell and injured his knee.
- Tom düştü ve dizini yaraladı.
- Tom has a sore knee.
- Tom'un dizi ağrıyor.
- The kid stumbled and fell to his knees.
- Çocuk, tökezledi ve dizlerinin üzerine düştü.
- Have your knees been giving you any problems?
- Dizlerin sana sorun çıkarıyor mu?
- She fell down and hurt her knee.
- O, düştü ve dizini incitti.
- My knee is fine now.
- Dizim şu an iyi.
- Did you hurt your knee?
- Dizini incittin mi?
- I'm ticklish behind my knees.
- Ben dizlerimin arkasından gıdıklanıyorum.
- Tom got down on one knee and proposed to Mary.
- Tom bir dizinin üzerine çöktü ve Mary'ye evlenme teklif etti.
- Mary sat on the floor and wrapped her arms around her knees.
- Mary yerde oturdu ve kollarını dizlerinin etrafına sardı.
- I was on my knees.
- Dizlerimin üstündeydim.
- She fell on her knees while crossing the street.
- Karşıdan karşıya geçerken dizlerinin üzerine düştü.
- Did you hurt your knee?
- Dizini mi incittin?
- My knee keeps hurting.
- Dizim ağrımaya devam ediyor.
- The bullet entered above the knee.
- Kurşun dizin üstünden girdi.
- The boy fell and scraped his knee.
- Çocuk düştü ve dizi sıyrıldı.
- Tom hurt his knee playing basketball.
- Tom basketbol oynarken dizini incitti.
- She went down on her knees to pray.
- Dua etmek için dizlerinin üstüne çöktü.
- His knees gave way.
- Dizleri dayanamadı.
- Tom pulled his knees up to his chest.
- Tom dizlerini göğsüne çekti.
- He got wet from the waist to the knees.
- Belinden dizlerine kadar ıslandı.
- Sami was on his knees.
- Sami dizleri üzerindeydi.
- Tom has a sore knee.
- Tom'un ağrılı bir dizi var.
- Won't you sit on my knee?
- Dizime oturmaz mısın?
- I hurt my knee when I was playing soccer.
- Futbol oynarken dizimi incittim.
- I hit my knee against the door.
- Ben dizimi kapıya çarptım.
- Tom hurt his knee when he fell down.
- Tom düştüğünde dizini yaraladı.
- Better to die on our feet, than to live on our knees.
- Dizlerimizin üzerinde yaşamaktansa, ayaklarımızın üzerinde ölmek daha iyidir.
- Sami fell to his knees.
- Sami dizlerinin üzerine çöktü.
- The dress comes to my knees.
- Elbise dizlerime kadar geliyor.
- She felt her knees tremble.
- Dizlerinin titrediğini hissetti.
- Mary got on her knees.
- Mary dizlerinin üstüne çöktü.
- Better to die standing than to live on your knees.
- Dizlerinin üzerinde yaşamaktansa ayakta ölmek daha iyidir.
- I bumped my knee.
- Dizimi çarptım.
- I felt weak in the knees.
- Dizlerimde derman kalmamıştı.
- He knocked his knee against the chair.
- O, dizini sandalyeye çarptı.
- He was knee deep in mud.
- Dizlerine kadar çamura batmıştı.
- Mary pulled her knees up to her chest and rested her chin on them.
- Mary dizlerini göğsüne çekti ve çenesini onlara dayadı.
- Tom fell and injured his knee.
- Tom düşüp dizini incitti.
- Nancy put her elbows on her knees.
- Nancy, dirseklerini dizlerinin üzerine koydu.
- Tom is recovering from a knee injury.
- Tom'un diz yaralanması iyileşiyor.
- He hurt his knee when he fell.
- Düştüğünde dizini incitti.
- Tom fell and hurt his knee.
- Tom düştü ve dizini incitti.
- He hurt his knee when he fell.
- O, düştüğünde dizini incitti.
- He was knee deep in mud.
- O, dizine kadar çamurun içindeydi.
- Tom's knee hurts when he walks up or down stairs.
- Tom'un dizi merdivenlerden inip çıkarken ağrıyor.
- Show me your knee.
- Bana dizini göster.
- He needs a new knee.
- Onun yeni bir dize ihtiyacı var.
- I'm ticklish behind my knees.
- Dizlerimin arkasından gıdıklanıyorum.
- Sami was on his knees.
- Sami dizlerinin üzerindeydi.
- Skirts this year reach a few centimeters above the knees.
- Bu yıl etekler dizin birkaç santimetre üzerine çıkıyor.
- How bad was Tom's knee injury?
- Tom'un dizindeki sakatlık ne kadar kötüydü?
- Tom fell down and hurt his knee.
- Tom yere düştü ve dizini incitti.
- My brother may have to be operated on for the knee injury.
- Kardeşimin dizindeki sakatlık için ameliyat olması gerekebilir.
- May I sit on your knee?
- Dizine oturabilir miyim?
- Since his hands were full, Tom pushed open the door with his knee.
- Elleri dolu olduğu için, Tom kapıyı diziyle iterek açtı.
- Tom put his hands on his knees.
- Tom ellerini dizlerinin üzerine koydu.
- I tore a ligament in my knee and had to have surgery.
- Dizimde bir bağ yırttım ve ameliyat olmak zorundaydım.
- Tom felt his knees tremble.
- Tom dizlerinin titrediğini hissetti.
- Tom banged his knee.
- Tom dizini çarptı.
- She put her elbows on her knees.
- Dirseklerini dizlerinin üzerine koydu.
- My knee hurts a lot.
- Dizim çok ağrıyor.
- She put her elbows on her knees.
- O, dirseklerini dizlerine koydu.
- My knee still hurts.
- Dizim hala ağrıyor.
- Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstünde.
- Tom steered the car with his knees.
- Tom arabayı dizleriyle yönlendirdi.
- Tom has patches on the knees of his jeans.
- Tom'un kotunun dizlerinde yamalar var.
- The baby crawled on hands and knees.
- Bebek ellerinin ve dizlerinin üstünde süründü.
- Tom is recovering from a knee injury.
- Tom dizindeki sakatlığı atlatmaya çalışıyor.
- My knee is fine now.
- Dizim şimdi iyi.
- My knee hurts a lot.
- Dizim çok acıyor.
- He needs a new knee.
- Yeni bir diz lazım ona.
- Tom fell and scraped his knee.
- Tom düştü ve dizini sıyırdı.
- Tom's knees buckled.
- Tom'un dizleri büküldü.
- Tom is massaging his knees.
- Tom dizlerine masaj yapıyor.
- Sami fell to his knees and was begging for his life.
- Sami dizlerinin üzerine çökmüş ve hayatı için yalvarıyordu.
- Can I sit on your knee?
- Dizine oturabilir miyim?
- Mary wore a long baggy T-shirt down to her knees.
- Mary dizlerine kadar uzanan uzun bol bir tişört giyiyordu.
- I hurt my knee.
- Dizimi incittim.
- The water reached my knees.
- Su dizlerime ulaştı.
- I hurt my knee when I was playing soccer.
- Ben futbol oynarken dizimi incittim.
- Bend your knees and look in front of you.
- Dizlerinizi bükün ve önünüze bakın.
- My knee hurts.
- Dizim acıyor.
- He knocked his knee against the chair.
- Dizini sandalyeye vurdu.
- Nancy put her elbows on her knees.
- Nancy, dirseklerini dizlerinin üstüne koydu.
- Nancy rested her elbows on her knees.
- Nancy dirseklerini dizlerine dayadı.
- I like to wear my skirts knee length.
- Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.
- Tom banged his knee on the table.
- Tom dizini masaya çarptı.
- Tom dropped to his knees.
- Tom dizlerinin üzerine çöktü.
- Tom got down on his knees.
- Tom dizlerinin üzerine çöktü.
- Would you like to sit on my knee?
- Dizime oturmak ister misin?
- Tom has a sore knee.
- Tom'un yaralı bir dizi var.
- I bumped my knee.
- Benim dizimi çarptım.
- After his knee repair, he could walk without pain.
- Dizini tamir ettirdikten sonra acı çekmeden yürüyebiliyordu.
- I'm ticklish behind my knees.
- Dizlerimin arkasından gıdık alıyorum.
- Tom pulled his knees up to his chest.
- Tom dizlerini göğsüne kadar çekti.
- He saw a small plaster on her left knee.
- Sol dizinde küçük bir alçı gördü.
- She fell down and hurt her knee.
- Düştü ve dizini incitti.
- My parents said it's bad luck to walk on your knees.
- Ailem dizlerinin üzerinde yürümenin uğursuzluk getirdiğini söylerdi.
- The snow was knee deep.
- Diz boyu kar vardı.
- He got down on his knees and prayed for the souls of the deceased.
- Dizlerinin üzerine çöktü ve ölenlerin ruhları için dua etti.
- I still have some pain in my knee.
- Dizimde hâlâ biraz ağrı var.
- Show me your knee.
- Dizini bana göster.
- I scraped my knee.
- Dizimi sıyırdım.
- Tom felt around the floor on his hands and knees, trying to find Mary's earring.
- Tom, Mary'nin küpesini bulmak için elleri ve dizleri üzerinde yere baktı.
- After his knee repair, he could walk without pain.
- Dizinin onarımından sonra, o ağrı olmadan yürüyebiliyordu.
- She prayed to God on her knees.
- Dizlerinin üzerinde Tanrı'ya dua etti.
- Since his hands were full, Tom pushed open the door with his knee.
- Elleri dolu olduğu için Tom kapıyı diziyle iterek açtı.
- Mary treated her wounded knee.
- Mary yaralı dizini tedavi etti.
- Have your knees been giving you any problems?
- Dizin sana hiç sorun çıkartıyor mu?
- May I sit on your knee?
- Senin dizinin üstüne oturabilir miyim?
- Tom dropped to his knees.
- Tom dizlerinin üstüne düştü.
- Tom skinned his knee.
- Tom dizinin derisini yüzdü.
- The boy fell and scraped his knee.
- Çocuk düştü ve dizini sıyırdı.
- These days, people rarely wear patches on their elbows and knees.
- Bugünlerde insanlar dirseklerine ve dizlerine nadiren yama takıyorlar.
- I hit my knee against the door.
- Dizimi kapıya vurdum.
- Mary pulled her knees up to her chest and rested her chin on them.
- Mary dizlerini göğsüne doğru çekti ve çenesini onlara dayadı.
- I played with the baby on my knee.
- Bebekle dizimde oynadım.
- The knee is the body's largest joint.
- Diz vücudun en büyük eklemidir.
- Tom fell and injured his knee.
- Tom düşüp dizini sakatladı.
- That woman who has a child on her knee has a photographic memory.
- Dizinde bir çocuğu olan kadının fotografik bir hafızası var.
- My knees are fine now.
- Dizlerim şimdi iyi.
- Tom hurt his knee when he fell.
- Tom düştüğünde dizini incitti.
- Won't you sit on my knee?
- Dizime oturmayacak mısın?
- That woman who has a child on her knee has a photographic memory.
- Dizinde çocuğu olan kadının fotoğrafik hafızası var.
Show More (184)
|