|
- I need a new laptop.
- Yeni bir dizüstü bilgisayara ihtiyacım var.
- This laptop is very thin.
- Bu dizüstü bilgisayar çok ince.
- My laptop's stopped working.
- Dizüstü bilgisayarım çalışmıyor.
- I hear you bought a laptop.
- Senin bir dizüstü bilgisayar aldığını duydum.
- Tom pulled out his laptop.
- Tom dizüstü bilgisayarını çıkardı.
- Tom closed his laptop and stood up.
- Tom dizüstü bilgisayarını kapattı ve ayağa kalktı.
- Some of the cobalt used in phone and laptop batteries is dug out by hand in Congo.
- Telefon ve dizüstü bilgisayar bataryalarında kullanılan kobaltın bir kısmı Kongo'da elle çıkarılıyor.
- My laptop crashed.
- Dizüstü bilgisayarım çöktü.
- The laptop's stopped working.
- Dizüstü bilgisayar çalışmayı durdurdu.
- He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar çok karmaşık bileşen olduğunu fark ettikten sonra dizüstü bilgisayarı parçalara ayırdığına anında pişman oldu.
- Can I borrow your laptop?
- Dizüstü bilgisayarını ödünç alabilir miyim?
- Can you fix my laptop?
- Dizüstü bilgisayarımı tamir edebilir misin?
- Last Saturday I bought a laptop.
- Geçen cumartesi bir dizüstü bilgisayar satın aldım.
- My laptop doesn't have an optical disk drive.
- Dizüstü bilgisayarımda optik disk sürücüsü yok.
- My laptop doesn't have an optical disk drive.
- Dizüstü bilgisayarımın optik disk sürücüsü yok.
- I have a laptop.
- Dizüstü bilgisayarım var.
- I fell asleep with my laptop on.
- Dizüstü bilgisayarım açıkken uyuyakalmışım.
- Laptops with the 11th generation Intel processors have begun to appear in the market.
- 11'inci nesil Intel işlemcili dizüstü bilgisayarlar piyasaya çıkmaya başladı.
- I need to go get my laptop.
- Dizüstü bilgisayarımı almaya gitmeliyim.
- Do you know who stole Tom's laptop?
- Tom'un dizüstü bilgisayarını kimin çaldığını biliyor musun?
- I need to go get my laptop.
- Dizüstü bilgisayarımı almaya gitmem gerekiyor.
- Which laptop do I need?
- Hangi dizüstü bilgisayara ihtiyacım var?
- Tom left his laptop at home.
- Tom dizüstü bilgisayarını evde unutmuş.
- That's not my laptop.
- O benim dizüstü bilgisayarım değil.
- Can I use my laptop in the bath?
- Dizüstü bilgisayarımı banyoda kullanabilir miyim?
- My laptop has been stolen.
- Dizüstü bilgisayarım çalındı.
- I'm running Linux on my laptop.
- Dizüstü bilgisayarımda Linux çalıştırıyorum.
- I bought Tom a laptop.
- Tom'a bir dizüstü bilgisayar aldım.
- I have an Asus laptop.
- Asus dizüstü bilgisayarım var.
- Tom left his laptop at home.
- Tom dizüstü bilgisayarını evde bıraktı.
- Give me that laptop.
- O dizüstü bilgisayarı bana ver.
- She spends her evenings in front of her laptop.
- O akşamlarını dizüstü bilgisayarının önünde geçirir.
- My laptop is being repaired.
- Dizüstü bilgisayarım tamir ediliyor.
- It's practical to have a laptop.
- Bu bir dizüstü bilgisayara sahip olmak pratiktir.
- Give me that laptop.
- Dizüstü bilgisayarı ver.
- I need a laptop.
- Benim bir dizüstü bilgisayara ihtiyacım var.
- She sat in front of her laptop in her pajamas.
- Pijamalarıyla dizüstü bilgisayarının önünde oturuyordu.
- Tom opened his laptop.
- Tom dizüstü bilgisayarını açtı.
- Tom shut his laptop.
- Tom dizüstü bilgisayarını kapattı.
- He spends his evenings in front of his laptop.
- Akşamlarını dizüstü bilgisayarının başında geçiriyor.
- My laptop is broken.
- Dizüstü bilgisayarım bozuldu.
- How much does this laptop cost?
- Bu dizüstü bilgisayarın fiyatı nedir?
- I need to go get my laptop.
- Gidip dizüstü bilgisayarımı almalıyım.
- My laptop has been running so slow lately.
- Benim dizüstü bilgisayar son zamanlarda çok yavaş çalışıyor.
- My laptop has been running so slow lately.
- Dizüstü bilgisayarım son zamanlarda çok yavaş çalışıyor.
- The laptop stopped working.
- Dizüstü bilgisayar çalışmayı durdurdu.
- When will you buy yourself a new laptop?
- Kendine ne zaman yeni bir dizüstü bilgisayar satın alacaksın?
- I see that your Windows laptop was hit by the blue screen of death.
- Windows dizüstü bilgisayarınızın mavi ekran kurbanı olduğunu görüyorum.
- He spends his evenings in front of his laptop.
- O akşamlarını dizüstü bilgisayarının önünde geçirir.
- How much is this laptop?
- Bu dizüstü bilgisayar ne kadar?
- I shouldn't have put my laptop so close to the edge of the table.
- Dizüstü bilgisayarımı masanın kenarına bu kadar yakın koymamalıydım.
- She spends her evenings in front of her laptop.
- O akşamlarını dizüstü bilgisayarının başında geçiriyor.
- My new laptop is thinner and lighter than my old one.
- Yeni dizüstü bilgisayarım eskisinden daha ince ve daha hafif.
- Sami's laptop disappeared.
- Sami'nin dizüstü bilgisayarı kayboldu.
- My laptop is broken.
- Dizüstü bilgisayarım bozuk.
- I sat down and opened my laptop.
- Oturdum ve dizüstü bilgisayarımı açtım.
- This laptop is thin and light.
- Bu dizüstü bilgisayar ince ve hafif.
- He stole my laptop.
- Dizüstü bilgisayarımı çaldı.
- I have a laptop.
- Benim bir dizüstü bilgisayarım var.
- Do you have your laptop with you?
- Dizüstü bilgisayarın yanında mı?
- Do you have your laptop with you?
- Senin yanında dizüstü bilgisayarın var mı?
- A laptop is better than a desktop.
- Dizüstü bilgisayar masaüstünden daha iyidir.
- Last Saturday I bought a laptop.
- Geçen cumartesi bir dizüstü bilgisayar aldım.
- How much is that laptop?
- O dizüstü bilgisayar ne kadar?
- His laptop is already five years old.
- Dizüstü bilgisayarı zaten beş yaşında.
- I will give you a laptop.
- Sana bir dizüstü bilgisayar vereceğim.
- My laptop has a built-in card reader.
- Dizüstü bilgisayarımda dahili kart okuyucu var.
- Tom sat on his bed and opened his laptop.
- Tom yatağına oturdu ve dizüstü bilgisayarını açtı.
- Lithium-ion batteries are found everywhere from smartphones and laptops to electric cars.
- Lityum-iyon piller akıllı telefonlardan dizüstü bilgisayarlara ve elektrikli arabalara kadar her yerde bulunur.
- Can I borrow your laptop for a second?
- Dizüstü bilgisayarınızı bir süre ödünç alabilir miyim?
- Lithium-ion batteries are found everywhere from smartphones and laptops to electric cars.
- Lityum iyon piller, akıllı telefonlar ve dizüstü bilgisayarlardan elektrikli arabalara kadar her yerde bulunur.
- Mary keeps her laptop with her at all times.
- Mary dizüstü bilgisayarını her zaman yanında taşır.
- Can I borrow your laptop for a second?
- Dizüstü bilgisayarınızı bir saniyeliğine ödünç alabilir miyim?
Show More (70)
|