|
- Jacob is going to lend me his video camera.
- Jacob bana video kamerasını ödünç verecek.
- I'm sure he will lend you a book.
- Eminim size bir kitap ödünç verecektir.
- Would you lend me your car if you had it?
- Araban olsaydı bana ödünç verir miydin?
- I still owe my brother the ten dollars that he lent me last week.
- Ben erkek kardeşime hâlâ bana geçen hafta ödünç verdiği on doları borçluyum.
- I'm sorry, but I can't lend you my car next weekend.
- Üzgünüm ama gelecek hafta sonu arabamı sana ödünç veremem.
- I've finished reading the book you lent me.
- Bana ödünç verdiğiniz kitabı okumayı bitirdim.
- I'll lend you a pen.
- Sana bir kalem ödünç vereceğim.
- I'll lend you the money, but mind you, this is the last time.
- Sana parayı ödünç vereceğim fakat unutma, bu son.
- Can you lend me your book, please?
- Kitabını bana ödünç verebilir misin, lütfen ?
- Lend me something interesting to read.
- Bana okumam için ilginç bir şey ödünç verin.
- I can't lend this book to you.
- Sana bu kitabı ödünç veremem.
- Tom lent his camera to Mary.
- Tom kamerasını Mary'ye ödünç verdi.
- Tom doesn't like to lend his books to Mary.
- Tom kitaplarını Mary'ye ödünç vermeyi sevmiyor.
- Can you lend me a stapler?
- Bana bir zımba ödünç verebilir misiniz?
- The man lent me two books this morning.
- Bu sabah adam bana iki kitap ödünç verdi.
- If you have any interesting books, lend me some.
- İlginç kitaplarınız varsa, bana birkaç tane ödünç verin.
- Tom wouldn't lend Mary the books she wanted.
- Tom, Mary'ye istediği kitapları ödünç vermeyecek.
- If you want a pen, I will lend you one.
- Eğer bir kalem istiyorsan, sana bir tane ödünç verebilirim.
- Could you lend me thirty bucks?
- Bana otuz papel ödünç verebilir misin?
- Can you lend me your book, please?
- Kitabını bana ödünç verir misin, lütfen?
- Did you lend any money to my brother?
- Erkek kardeşime hiç para ödünç verdin mi?
- We never lend money to anyone.
- Hiç kimseye asla para ödünç vermiyoruz.
- She had forgotten her umbrella so I lent her mine.
- O, şemsiyesini unutmuştu bu yüzden ona benimkini ödünç verdim.
- Tom doesn't like to lend his books to Mary.
- Tom kitaplarını Mary'ye ödünç vermekten hoşlanmıyor.
- I'm sorry, but I can't find the book you lent me.
- Üzgünüm ama bana ödünç verdiğiniz kitabı bulamıyorum.
- Tom had to lend Mary some money so she could take the bus home.
- Tom Mary'ye otobüsle eve gidebilsin diye biraz para ödünç vermek zorunda kaldı.
- I'll lend you the tools that you need to do that.
- Onu yapmak için ihtiyacın olan araçları sana ödünç vereceğim.
- Could you lend me your radio?
- Bana radyonuzu ödünç verebilir misiniz?
- Could you please lend me your dictionary?
- Lütfen bana sözlüğünü ödünç verir misin?
- I offered to lend some money to Tom.
- Tom'a biraz para ödünç vermeyi teklif ettim.
- Thank you for lending us the book.
- Bize kitabı ödünç verdiğin için teşekkür ederim.
- I don't think my father is willing to lend us the car.
- Babamın bize arabayı ödünç vermeye istekli olduğunu sanmıyorum.
- I haven't yet read the book Tom lent me.
- Tom'un bana ödünç vermiş olduğu kitabı henüz okumadım.
- I lent Tom the car.
- Arabayı Tom'a ödünç verdim.
- Lend me your comb for a minute, will you?
- Bana bir dakikalığına tarağını ödünç verir misin?
- Could you lend me your bike?
- Bana bisikletini ödünç verir misin?
- Tom wouldn't lend me his bicycle.
- Tom bana bisikletini ödünç vermedi.
- The girl lent her friend her new typewriter.
- Kız arkadaşına yeni daktilosunu ödünç verdi.
- Lend me your dictionary, please.
- Bana sözlüğünüzü ödünç verin, lütfen.
- Please lend me the book when you have finished reading it.
- Okumayı bitirdiğinizde lütfen kitabı bana ödünç verin.
- Tom lent Mary all the money he had on him.
- Tom yanındaki bütün parayı Mary'ye ödünç verdi.
- Tom lent me his computer.
- Tom bana bilgisayarını ödünç verdi.
- Would you lend me your pen?
- Kalemini bana ödünç verir misin?
- If you want a pen, I will lend you one.
- Kalem istersen, sana bir tane ödünç veririm.
- I lent him a book, but he has not given it back yet.
- Ona bir kitap ödünç verdim fakat onu hâlâ geri vermedi.
- I never lend money to anyone.
- Hiç kimseye para ödünç vermem.
- Will you lend me your knife?
- Bana bıçağınızı ödünç verir misiniz?
- Please lend me this book for a few days.
- Lütfen bu kitabı birkaç günlüğüne bana ödünç verir misin?
- Could you lend me your bicycle for a couple of days?
- Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?
- Please lend me that book.
- Lütfen o kitabı bana ödünç verin.
- He says that he will lend me the book when he is done with it.
- Kitabı bitirdiğinde bana ödünç vereceğini söylüyor.
- Tom lent Mary his camera.
- Tom Mary'ye kamerasını ödünç verdi.
- Would you lend me a pencil?
- Bana bir kalem ödünç verir misin?
- Tom asked me to lend him my pencil.
- Tom benden kalemimi ödünç vermemi istedi.
- Tom asked me to lend him my pencil.
- Tom kurşun kalemimi ödünç vermemi istedi.
- I'll lend you the tools that you need to do that.
- Bunu yapman için gereken aletleri sana ödünç vereceğim.
- Tom will lend you his umbrella.
- Tom sana şemsiyesini ödünç verecek.
- Tom has asked me to lend him some money.
- Tom ona biraz para ödünç vermemi istedi.
- Do you think Tom will lend me the money I need?
- Tom'un ihtiyacım olan parayı ödünç vereceğini düşünüyor musun?
- Would one of you be willing to lend me your bicycle for twenty minutes or so?
- Sizlerden biri 20 dakikalığına bisikletini ödünç verir mi?
- Tom will lend me a book to read.
- Tom bana okumam için bir kitap ödünç verecek.
- Will you lend me your knife?
- Bana bıçağını ödünç verir misin?
- Please lend me your dictionary.
- Lütfen bana sözlüğünüzü ödünç verin.
- Would one of you be willing to lend me your bicycle for twenty minutes or so?
- Biriniz bana bisikletini yirmi dakikalığına ödünç verebilir mi?
- I lent him a CD.
- Ona bir CD ödünç verdim.
- I have an extra pen I could lend you.
- Ödünç verebileceğim fazladan bir dolma kalemim var.
- I lent my umbrella to Tom, not Mary.
- Şemsiyemi Tom'a ödünç verdim, Mary'ye değil.
- I don't want to lend or borrow.
- Ödünç vermek ya da ödünç almak istemiyorum.
- Tomorrow, I'll return the money you lent me.
- Yarın bana ödünç verdiğin parayı iade edeceğim.
- Tom promised to return the books I lent him.
- Tom ona ödünç verdiğim kitapları geri getireceğine söz verdi.
- Tom made good use of the money we lent him.
- Tom ona ödünç verdiğimiz parayı iyi kullandı.
- I can lend you my motorcycle.
- Sana motosikletimi ödünç verebilirim.
- Tom lent Mary his camera.
- Tom, Mary'e fotoğraf makinesini ödünç verdi.
- Tom persuaded Mary to lend him her new car.
- Tom, Mary'yi yeni arabasını ödünç vermeye ikna etti.
- Will you lend me the books by Osame Tezuka for about a week?
- Osame Tezuka'nın kitaplarını bana bir haftalığına ödünç verir misiniz?
- That book you lent me was really interesting.
- Bana ödünç verdiğin bu kitap gerçekten ilginçti.
- It was very kind of you to lend me an umbrella.
- Bana bir şemsiye ödünç verdiğiniz için çok naziktiniz.
- Tom persuaded Mary to lend him her new car.
- Tom Mary'yi yeni arabasını kendisine ödünç vermesi için ikna etti.
- Thank you for lending us the book.
- Kitabı bize ödünç verdiğiniz için teşekkürler.
- I can lend you my motorcycle.
- Sana motorsikletimi ödünç verebilirim.
- I lent Tom my camera.
- Tom'a kameramı ödünç verdim.
- I lent my umbrella to Tom and Mary.
- Şemsiyemi Tom ve Mary'ye ödünç verdim.
- I have a new pen; I'll lend it to you.
- Yeni bir kalemim var. Onu sana ödünç vereceğim.
- Lend me your dictionary, please.
- Sözlüğünüzü bana ödünç verin lütfen.
- My mom had to lend me her keys.
- Annem anahtarlarını bana ödünç vermek zorunda kaldı.
- I lent Tom a book about Germany.
- Tom'a Almanya hakkında bir kitap ödünç verdim.
- He lent me the money quite willingly.
- O bana parayı oldukça istekli olarak ödünç verdi.
- Tom lent me a couple of interesting books.
- Tom bana birkaç ilginç kitap ödünç verdi.
- The comic book that Tomoko lent me was not at all interesting.
- Tomoko'nun bana ödünç verdiği çizgi roman hiç de ilginç değildi.
- I lent Tom my bicycle.
- Tom'a bisikletimi ödünç verdim.
- Would you lend me your dictionary?
- Bana sözlüğünü ödünç verir misin?
- I'll lend you some books to read.
- Okumak için sana birkaç kitap ödünç vereceğim.
- I'll lend you my textbook if you promise not to write anything in it.
- İçine bir şey yazmayacağına söz verirsen ders kitabımı sana ödünç veririm.
- I'll lend you some books of my brother's.
- Erkek kardeşimin bazı kitaplarını sana ödünç vereceğim.
- The comic book that Tomoko lent me was not at all interesting.
- Tomoko'nun bana ödünç verdiği çizgi roman hiç ilginç değildi.
- When was the last time you lent your car?
- Arabanızı en son ne zaman ödünç verdiniz?
- I'm willing to lend you some money if you need it.
- İhtiyacın olursa sana biraz para ödünç vermeye hazırım.
- I've asked Tom to lend me his car, but he won't.
- Tom'dan arabasını bana ödünç vermesini istedim, ama vermiyor.
- Have you finished reading the book I lent you last week?
- Geçen hafta sana ödünç verdiğim kitabı okumayı bitirdin mi?
- Tom lent Mary his bicycle last week.
- Tom geçen hafta Mary'ye bisikletini ödünç verdi.
- Will you lend me your dictionary?
- Bana sözlüğünü ödünç verir misin?
- Tom doesn't think Mary would be willing to lend him her guitar.
- Tom, Mary'nin gitarını ona ödünç vermeye istekli olacağını düşünmüyor.
- Tom lent me his bicycle.
- Tom bana bisikletini ödünç verdi.
- Tom lent Mary a book.
- Tom, Mary'ye bir kitap ödünç verdi.
- Tom doesn't have the courage to ask Mary to lend him her video camera.
- Tom'un Mary'den video kamerasını ödünç vermesini isteyecek cesareti yok.
- Can you lend me yours?
- Seninkini ödünç verebilir misin?
- If you don't have enough money, I'll lend you some.
- Yeterli paran yoksa, sana biraz ödünç veririm.
- Please, I'd like you to lend this to me.
- Bunu bana ödünç vermeni istiyorum lütfen.
- I can't lend this book to you.
- Bu kitabı sana ödünç veremem.
- If you want a pencil, I'll lend you one.
- Bir kurşun kalem istiyorsan, sana bir tane ödünç veririm.
- I still have the umbrella you lent me.
- Bana ödünç verdiğin şemsiye hâlâ bende.
- Will you lend me your bicycle?
- Bana bisikletini ödünç verir misin?
- Would you be so kind as to lend me your book?
- Kitabınızı bana ödünç verebilir misiniz?
- Would you lend me your pen?
- Bana kalemini ödünç verir misin?
- Don't make me regret lending you this money.
- Sana bu parayı ödünç verdiğime beni pişman etme.
- Can you lend me a stapler?
- Bana bir zımba ödünç verebilir misin?
- Will you lend me your bicycle?
- Bisikletinizi bana ödünç verir misiniz?
- If you need a pen, I'll lend you one.
- Bir kaleme ihtiyacınız varsa, size bir tane ödünç veririm.
- Tom lent his camera to Mary.
- Tom Mary'ye fotoğraf makinesini ödünç verdi.
- Tom lent Mary all the money he had on him.
- Tom üzerindeki tüm parayı Mary'ye ödünç verdi.
- I lent Tom some money.
- Tom'a biraz para ödünç verdim.
- I lent Tom my umbrella.
- Tom'a şemsiyemi ödünç verdim.
- Don't make me regret lending you this money.
- Sana bu parayı ödünç verdiğime pişman etme beni.
- Could you please lend me your dictionary?
- Lütfen bana sözlüğünüzü ödünç verir misiniz?
- He lent me two books.
- O bana iki kitap ödünç verdi.
- I couldn't convince Tom lend me the money I needed.
- İhtiyacım olan parayı bana ödünç vermesi için Tom'u ikna edemedim.
- How will you convince Tom to lend you the money you need?
- Tom'u ihtiyacın olan parayı sana ödünç vermeye nasıl ikna edeceksin?
- I lent my pencil to Tom.
- Kalemimi Tom'a ödünç verdim.
- Will you lend me your book?
- Kitabını bana ödünç verir misin?
- Emily lent me her Georgian textbook.
- Emily bana Gürcüce ders kitabını ödünç verdi.
- I can lend you that book.
- Sana o kitabı ödünç verebilirim.
- I don't have the courage to ask my boss to lend me his car.
- Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini istemeye cesaretim yok.
- Would you be willing to lend me enough money to buy a car?
- Bana bir araba satın almaya yetecek kadar para ödünç vermeye istekli olur musun?
- Tom lent his umbrella to me.
- Tom bana şemsiyesini ödünç verdi.
- She had forgotten her umbrella so I lent her mine.
- Şemsiyesini unutmuştu, ben de ona benimkini ödünç verdim.
- I finally talked Tom into lending me his bicycle.
- Sonunda Tom'u bisikletini bana ödünç vermeye ikna ettim.
- Can you lend me your computer?
- Bana bilgisayarını ödünç verebilir misin?
- We're having difficulty finding someone who'll lend us the money we need.
- İhtiyacımız olan parayı bize ödünç verecek birini bulmakta güçlük çekiyoruz.
- I thought Tom could lend Mary some money.
- Tom'un Mary'ye biraz para ödünç verebileceğini sandım.
- Please lend me this book for a few days.
- Lütfen bu kitabı bana birkaç günlüğüne ödünç verin.
- If you need money for lunch, I'll lend you some.
- Öğle yemeği için paraya ihtiyacın olursa sana biraz ödünç vereceğim.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli bir günde şemsiye ödünç vermeye çalışırlar ama yağmurlu bir günde sırtlarını dönerler.
- I've finished reading the book you lent me.
- Bana ödünç verdiğin kitabı okumayı bitirdim.
- When you've finished reading that book, could you lend it to me?
- Bu kitabı okuman bitince bana ödünç verir misin?
- I can't lend you this book.
- Sana bu kitabı ödünç veremem.
- Would you please lend me your dictionary?
- Lütfen bana sözlüğünüzü ödünç verir misiniz?
- It was very kind of you to lend me an umbrella.
- Bana bir şemsiye ödünç vermeniz çok nazik bir davranıştı.
- Tom finally talked Mary into lending him her accordion.
- Tom sonunda Mary'yi akordeonunu ona ödünç vermesi için ikna etti.
- I still have the umbrella you lent me.
- Bana ödünç verdiğin şemsiye hala bende.
- Would you lend me that book?
- O kitabı bana ödünç verir misin?
- I have an extra umbrella I could lend you.
- Sana ödünç verebileceğim fazladan bir şemsiyem var.
- Could you lend me three thousand dollars?
- Bana üç bin dolar ödünç verir misin?
- I lent Tom my bicycle.
- Bisikletimi Tom'a ödünç verdim.
- I'm sure he will lend you a book.
- Ben onun sana bir kitap ödünç vereceğine eminim.
- I do not have the courage to ask my boss to lend me his car.
- Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini isteyecek cesaretim yok.
- Dan lent Linda his apartment.
- Dan, Linda'ya dairesini ödünç verdi.
- What became of the book I lent you?
- Sana ödünç verdiğim kitaba ne oldu?
- Tom lent me thirty dollars.
- Tom bana otuz dolar ödünç verdi.
- I lent my umbrella to Tom and Mary.
- Şemsiyemi Tom ve Mary’ye ödünç verdim.
- They lent us some of their staff for a while.
- Çalışanlarının bir kısmını bir süreliğine bize ödünç verdiler.
- Will you lend me your bicycle for an hour?
- Bana bisikletini bir saatliğine ödünç verir misin?
- Jane lent me this book of hers last week.
- Jane geçen hafta bana bu kitabını ödünç verdi.
- I want you to return the book I lent you the other day.
- Birkaç gün önce sana ödünç verdiğim kitabı iade etmeni istiyorum.
- I'll lend you what you need.
- İhtiyacın olan şeyi sana ödünç vereceğim.
- Could you lend me your sociology notes?
- Sosyoloji notlarını bana ödünç verebilir misin?
- I don't have the courage to ask my boss to lend me his car.
- Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini isteyecek cesaretim yok.
- I lent Tom the car.
- Tom'a arabayı ödünç verdim.
- Tom is going to lend me his umbrella.
- Tom bana şemsiyesini ödünç verecek.
- Tom is going to lend me a book to read.
- Tom bana okumam için bir kitap ödünç verecek.
- I lent him a book, but he has not given it back yet.
- Ona bir kitap ödünç verdim ama henüz geri vermedi.
- Could you lend me thirty bucks?
- Bana otuz dolar ödünç verebilir misin?
- If you need a fountain pen, I will lend you one.
- Dolma kaleme ihtiyacın olursa, sana bir tane ödünç verebilirim.
- Tom wouldn't lend his bicycle to me.
- Tom bisikletini bana ödünç vermedi.
- I can't lend this to you.
- Bunu sana ödünç veremem.
- Would you mind lending me your car?
- Arabanı bana ödünç verir misin?
- I will lend you whatever book you need.
- İhtiyacın olan her kitabı sana ödünç veririm.
- If you lend your money to your friend, you will lose your money and your friend.
- Eğer paranı arkadaşına ödünç verirsen, paranı ve arkadaşını kaybedersin.
- Will you please lend me a stapler?
- Lütfen bana bir zımba ödünç verir misin?
- Will you lend me your pencil?
- Bana kalemini ödünç verir misin?
- If you want this pen, I will lend it to you.
- Bu kalemi istiyorsan, onu sana ödünç veririm.
- I lost the book you lent me.
- Bana ödünç verdiğiniz kitabı kaybettim.
- Do you think you could lend me some of your records?
- Plaklarından bazılarını bana ödünç verebillir misin?
- He persuaded his mother to lend him the car for the weekend.
- Annesini hafta sonu için arabayı ödünç vermeye ikna etti.
- If you need money, I can lend you some.
- Paraya ihtiyacın varsa, biraz ödünç verebilirim.
- Could you lend me thirty dollars?
- Bana otuz dolar ödünç verebilir miydin?
- I'll lend you my pen.
- Sana kalemimi ödünç vereceğim.
- I will lend you this dictionary.
- Sana bu sözlüğü ödünç vereceğim.
- Have you finished reading the book I lent you the other day?
- Geçen gün sana ödünç verdiğim kitabı okumayı bitirdin mi?
- Please lend me a pair of scissors.
- Lütfen bana bir makas ödünç verin.
- I'll lend you this pen.
- Sana bu kalemi ödünç vereceğim.
- Would you lend me your knife?
- Bıçağını bana ödünç verir misin?
- Tom lent me this book last week.
- Tom, geçen hafta bana bu kitabı ödünç verdi.
- Tom lent his bicycle to Mary.
- Tom bisikletini Mary'ye ödünç verdi.
- Would you mind lending me your pen?
- Bana dolma kalemini ödünç verir misin?
- Thank you very much for lending me $500 when I was having difficulty making ends meet.
- Geçimimi sağlamakta güçlük çekiyorken bana 500$ ödünç verdiğin için sana çok teşekkür ederim.
- Could you lend me the book?
- Bana kitabı ödünç verir misiniz?
- What happened to the camera I lent you?
- Sana ödünç verdiğim kameraya ne oldu?
- I lent my umbrella to Tom.
- Şemsiyemi Tom'a ödünç verdim.
- Lend me your comb for a minute, will you?
- Bana tarağını bir dakika ödünç verir misin?
- Tom will lend you his book.
- Tom sana kitabını ödünç verecek.
- He spent all the money that his friend had lent him.
- Arkadaşının ona ödünç verdiği tüm parayı harcadı.
- I'll lend you my car.
- Sana arabamı ödünç vereceğim.
- Have you finished reading the book I lent you last week?
- Sana geçen hafta ödünç verdiğim kitabı bitirdin mi?
- Would you lend me thirty dollars?
- Bana otuz dolar ödünç verir misin?
- Could you lend me the book?
- Kitabı bana ödünç verebilir misin?
- Tom promised to return the books I lent him.
- Tom ona ödünç verdiğim kitapları geri getirmeye söz verdi.
- I'll lend you my book.
- Sana kitabımı ödünç vereceğim.
- Would you lend me your pencil?
- Kalemini ödünç verir misin?
- He was so kind as to lend us some money.
- Bize biraz para ödünç verecek kadar nazikti.
- I don't care whether he'll lend it to me or not.
- Bana ödünç verip vermeyeceği umurumda değil.
- Tom is going to lend me a book to read.
- Tom bana okumak için bir kitap ödünç verecek.
- If you lend your money to your friend, you will lose your money and your friend.
- Eğer paranı arkadaşına ödünç verirsen, hem paranı hem de arkadaşını kaybedersin.
- Tom lent me his French textbook.
- Tom bana Fransızca ders kitabını ödünç verdi.
- Would you lend me your pencil?
- Bana kalemini ödünç verir misin?
- He lends money at a high rate of interest.
- Parasını yüksek faiz oranıyla ödünç veriyor.
- Just tell me how much money you need and I'll lend it to you.
- Sadece bana ne kadar paraya ihtiyacın olduğunu söyle ve onu sana ödünç vereceğim.
- Can you lend me 500 yen?
- 500 Yen ödünç verebilir misiniz?
- Can you lend me a dime?
- Bana 10 sent ödünç verebilir misin?
- Tomorrow I am going to return the map that you lent me.
- Yarın bana ödünç verdiğiniz haritayı iade edeceğim.
- When was the last time you lent your car?
- En son ne zaman arabanı ödünç verdin?
- Have you finished reading the book I lent you last week?
- Size geçen hafta ödünç verdiğim kitabı bitirdiniz mi?
- I'll lend you any book that I have, as long as you keep it clean.
- Temiz tuttuğun sürece elimdeki her kitabı sana ödünç veririm.
- I've asked Tom to lend me his car, but he won't.
- Tom'dan arabasını bana ödünç vermesini istedim ama vermedi.
- Would you mind lending me your pen?
- Kaleminizi ödünç verebilir misiniz?
- I never lend my USB drive to others.
- USB belleğimi asla başkalarına ödünç vermem.
- Tom lent Mary his bicycle last week.
- Tom geçen hafta bisikletini Mary'ye ödünç verdi.
- Tom lent me this book last week.
- Tom geçen hafta bana bu kitabı ödünç verdi.
- Would you lend me your bicycle?
- Bana bisikletini ödünç verir misin?
- I'll lend you some books of my brother's.
- Sana kardeşimin bazı kitaplarını ödünç vereceğim.
- I lent Tom a flashlight.
- Tom'a bir el feneri ödünç verdim.
- I'd like to know when you plan to give me back the scissors I lent you.
- Sana ödünç verdiğim makası bana ne zaman geri vermeyi planladığını bilmek istiyorum.
- Excuse me, but could you lend me a pen?
- Afedersin fakat bana bir dolma kalem ödünç verebilir misin?
- I haven't yet read the book Tom lent me.
- Tom'un bana ödünç verdiği kitabı henüz okumadım.
- I lent him a book, but he has not yet given it back.
- Ona bir kitap ödünç verdim ama o hala geri vermedi.
- I lent him a book, but he has not yet given it back.
- Ona bir kitap ödünç verdim, ama henüz geri vermedi.
- Please lend me your book.
- Lütfen kitabınızı ödünç verin.
- I can lend you some money if you like.
- İsterseniz biraz para ödünç verebilirim.
- I'm sorry, but I can't lend you my car next weekend.
- Üzgünüm fakat gelecek hafta sana arabamı ödünç veremem.
- Excuse me, but could you lend me a pen?
- Affedersiniz ama bana bir kalem ödünç verebilir misiniz?
- My sister asked me to lend her the dictionary.
- Kız kardeşim benden sözlüğümü ona ödünç vermemi istedi.
- Tom asked Mary to lend him three hundred dollars.
- Tom Mary'den ona üç yüz dolar ödünç vermesini istedi.
- Tom lent Mary his camera.
- Tom Mary'e fotoğraf makinesini ödünç verdi.
- I lent him a magazine.
- Ona bir dergi ödünç verdim.
- I'll lend you some books to read.
- Okuman için sana birkaç kitap ödünç vereceğim.
- He'll lend you his book.
- O, sana kitabını ödünç verecek.
- Would you lend your dictionary to me?
- Sözlüğünüzü bana ödünç verir misiniz?
- He'll lend you his book.
- Sana kitabını ödünç verecek.
- I'll lend you this dictionary.
- Bu sözlüğü size ödünç vereceğim.
- Can you lend me your bicycle?
- Bisikletini bana ödünç verebilir misin?
- I'll lend you one, if you wish.
- Eğer istersen sana bir tane ödünç veririm.
- I'll lend you this dictionary.
- Bu sözlüğü sana ödünç vereceğim.
- Would you please lend me your dictionary?
- Lütfen sözlüğünü bana ödünç verir misin?
- I wonder if you would mind lending me your car for a couple of days.
- Acaba arabanızı birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misiniz?
- When you've finished reading that book, could you lend it to me?
- Bu kitabı bitirince bana ödünç verebilir misiniz?
- Tom lent his umbrella to me.
- Tom şemsiyesini bana ödünç verdi.
- Who did Tom think would lend him an umbrella?
- Tom kimin ona şemsiye ödünç vereceğini düşündü?
- He says that he will lend me the book when he is done with it.
- Kitabı bitirdiği zaman bana ödünç vereceğini söylüyor.
- The guy I lent my umbrella to didn't return it.
- Şemsiyemi ödünç vermediğim adam onu iade etmedi.
- Will you lend me your pencil?
- Bana kurşun kalemini ödünç verir misin?
- Tom lent me his French textbook.
- Tom bana Fransızca kitabını ödünç verdi.
- I'd lend you some of my brother's books.
- Kardeşimin kitaplarından bazılarını sana ödünç verebilirim.
- I wonder if you would mind lending me your car for a couple of days.
- Birkaç günlüğüne arabanı bana ödünç vermenin bir sakıncası olup olmadığını merak ediyorum.
- The magazine you lent me is very interesting.
- Bana ödünç verdiğin dergi çok ilgi çekici.
- She took back the coat she lent me.
- Bana ödünç verdiği ceketi geri aldı.
- Tom lent Mary 300 dollars.
- Tom, Mary'ye 300 dolar ödünç verdi.
- I'll lend it to you.
- Ben onu sana ödünç vereceğim.
- Tom lent his camera to Mary.
- Tom, Mary'ye fotoğraf makinesini ödünç verdi.
- If you have any money, please lend me some.
- Paranız varsa, lütfen bana biraz ödünç verin.
- The guy I lent my umbrella to didn't return it.
- Şemsiyemi ödünç verdiğim adam geri vermedi.
- Tom persuaded his mother to lend him the car for the weekend.
- Tom annesini hafta sonu için arabayı ödünç vermeye ikna etti.
- Can you lend me your bicycle?
- Bana bisikletini ödünç verebilir misin?
- Tom asked me to lend him some money.
- Tom ona biraz para ödünç vermemi istedi.
- It is stupid of you to lend him your money.
- Paranı ona ödünç vermek senin aptallığın.
- I have a pair of skis I could lend you.
- Sana ödünç verebileceğim bir çift kayağım var.
- That book you lent me was really interesting.
- Bana ödünç verdiğin kitap gerçekten ilginçti.
- I lost the book you lent me.
- Bana ödünç verdiğin kitabı kaybettim.
- They lent us some of their staff for a while.
- Onlar bize bir süre için personelinin birazını ödünç verdi.
- I'll lend you this book.
- Ben bu kitabı size ödünç vereceğim.
- I will lend you a pen.
- Sana bir kalem ödünç vereceğim.
- I finally talked Tom into lending me his bicycle.
- Sonunda Tom'u bisikletini bana ödünç vermesi için ikna ettim.
- If you want a pencil, I'll lend you one.
- Kalem istersen, sana ödünç veririm.
- Can you lend me your car, as a favor?
- Bir iyilik olarak bana arabanı ödünç verebilir misin?
- The bank lent him 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- Could you lend me your pink pen, please?
- Bana pembe kalemini ödünç verir misin lütfen?
- Would you lend your dictionary to me?
- Bana sözlüğünü ödünç verir misin?
- If you need a fountain pen, I will lend you one.
- Bir dolma kaleme ihtiyacın varsa, sana bir tane ödünç veririm.
- She lent me her bicycle.
- Bana bisikletini ödünç verdi.
- Columbus didn't know where he went or where he was, and he did it using money lent by a woman.
- Kolomb nereye gittiğini ya da nerede olduğunu bilmiyordu ve bunu bir kadının ödünç verdiği parayla yaptı.
- I have an extra umbrella I could lend you.
- Size ödünç verebileceğim ekstra bir şemsiyem var.
- Could you lend me your bike?
- Bana bisikletini ödünç verebilir misin?
- I will lend you whatever book you need.
- Hangi kitaba ihtiyacın olursa ödünç veririm.
- The man lent me two books this morning.
- Adam bu sabah bana iki kitap ödünç verdi.
- Can you lend me your car, as a favor?
- Bir iyilik yapıp arabanı ödünç verir misin?
- Please lend me this pen.
- Lütfen bu kalemi bana ödünç verin.
- I'll lend you the book, provided you return it next week.
- Önümüzdeki hafta geri getirmen şartıyla kitabı sana ödünç vereceğim.
- Tom asked Mary to lend him some money so he could go to Boston.
- Tom, Mary'nin ona biraz para ödünç vermesini istedi, böylece Boston'a gidebildi.
- Could you lend me your radio?
- Radyonu bana ödünç verebilir misin?
- If you need an umbrella, I can lend you one.
- Şemsiyeye ihtiyacın varsa sana bir tane ödünç verebilirim.
- Will you lend me your book?
- Bana kitabını ödünç verir misin?
- I'll lend you one if you like.
- İstersen sana bir tane ödünç veririm.
- I'll lend you my notebook.
- Defterimi sana ödünç vereceğim.
- Tom still has the book I lent him.
- Ona ödünç verdiğim kitap hala Tom'da.
- I do not have the courage to ask my boss to lend me his car.
- Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini istemek için cesaretim yok.
- Tom will lend me a book to read.
- Tom bana okumak için bir kitap ödünç verecek.
- If you need an umbrella I'll lend you one.
- Şemsiyeye ihtiyacın varsa sana ödünç verebilirim.
- I lent my bicycle to Tom.
- Bisikletimi Tom'a ödünç verdim.
- She lent me two books; I still haven't read any of them.
- O bana iki kitap ödünç verdi, henüz hiçbirini okumadım.
- Tom persuaded Mary to lend him her new car.
- Tom Mary'yi yeni arabasını ödünç vermeye ikna etti.
- I'll lend you one if you like.
- Eğer istersen sana bir tane ödünç veririm.
- Can you lend me your computer?
- Bana bilgisayarını ödünç verir misin?
- Tomorrow I am going to return the map that you lent me.
- Yarın bana ödünç verdiğin haritayı iade edeceğim.
- Do you think you could lend me some of your records?
- Kayıtlarınızdan bazılarını bana ödünç verebilir misiniz?
- She took back the coat she lent me.
- Bana ödünç verdiği paltoyu geri aldı.
- She lent me her bicycle.
- Bisikletini bana ödünç verdi.
- You didn't lend it to him.
- Ona ödünç vermedin.
- The magazine you lent me is very interesting.
- Bana ödünç verdiğiniz dergi çok ilginç.
- Would you lend me your knife?
- Bana bıçağını ödünç verir misin?
- You didn't lend it to him.
- Sen bunu ona ödünç vermedin.
- Tom finally talked Mary into lending him her accordion.
- Tom sonunda Mary'yi akordeonunu ona ödünç vermeye ikna etti.
- I wish I hadn't lent Tom my car.
- Keşke Tom'a arabamı ödünç vermeseydim.
- When you've finished reading that book, could you lend it to me?
- O kitabı okumayı bitirdiğinde, bana ödünç verebilir misin?
- I never lend books or CDs to anyone.
- Ben kimseye kitap ya da CD ödünç vermem.
- Tom, would you mind lending me ten dollars?
- Tom, bana on dolar ödünç verir misin?
- I'll lend you my textbook.
- Sana ders kitabımı ödünç vereceğim.
- Tom wouldn't lend his bicycle to me.
- Tom bana bisikletini ödünç vermedi.
- Sorry, but I don't want to lend you my books.
- Üzgünüm ama kitaplarımı sana ödünç vermek istemiyorum.
- I persuaded my mother to lend me her car.
- Annemi arabasını bana ödünç vermesi için ikna ettim.
- I've finished reading all the books you lent me.
- Bana ödünç verdiğin tüm kitapları okumayı bitirdim.
- Have you ever lent your car to someone?
- Hiç arabanızı birine ödünç verdiniz mi?
- Will you please lend me a stapler?
- Bana bir zımba ödünç verir misin?
- He lent me two books.
- Bana iki kitap ödünç verdi.
- Would you lend me a pencil?
- Bana bir kurşun kalem ödünç verir misin?
- Jane lent me this book of hers last week.
- Jane geçen hafta bu kitabını bana ödünç verdi.
- Can you lend me your dictionary?
- Bana sözlüğünü ödünç verebilir misin?
- I lent my friend some money.
- Arkadaşıma biraz para ödünç verdim.
- I'll lend you the book as soon as I'm done reading it.
- Kitabı okumayı bitirir bitirmez sana ödünç vereceğim.
- Tom just lent me some books.
- Tom sadece bana bazı kitapları ödünç verdi.
- If you need an umbrella, I can lend you one.
- Şemsiyeye ihtiyacın varsa, sana bir tane ödünç verebilirim.
- Would you be so kind as to lend me your book?
- Kitabını bana ödünç vermeyi lütfeder misin?
- Tom didn't need to use the knife I lent him.
- Tom'un ona ödünç verdiğim bıçağı kullanmasına gerek yoktu.
- Banks will try to lend you an umbrella on a sunny day, but they will turn their backs on a rainy day.
- Bankalar güneşli bir günde size bir şemsiye ödünç vermeye çalışacaktır, ancak yağmurlu bir günde sırtlarını döneceklerdir.
- I have an extra pen I could lend you.
- Sana ödünç verebileceğim fazladan bir tükenmez kalemim var.
- I can't lend you this book.
- Bu kitabı sana ödünç veremem.
- I persuaded my mother to lend me her car.
- Arabasını bana ödünç vermesi için annemi ikna ettim.
- Who lent you this book?
- Bu kitabı sana kim ödünç verdi?
- Tom lent me enough money to buy what I needed.
- Tom ihtiyacım olanı almak için bana yeterli parayı ödünç verdi.
- Could you lend me your pink pen, please?
- Pembe kalemini bana lütfen ödünç verebilir misin lütfen?
- Have you ever lent your car to someone?
- Hiç arabanı birisine ödünç verdin mi?
- I'll lend you whatever you need.
- Neye ihtiyacın varsa sana ödünç veririm.
- I can lend you that book.
- O kitabı sana ödünç verebilirim.
- I'll lend you one, if you wish.
- İstersen sana bir tane ödünç verebilirim.
- She'll lend you a book.
- Sana bir kitap ödünç verecek.
- I don't lend books to friends or enemies.
- Dostlarıma ya da düşmanlarıma kitap ödünç vermem.
- I will lend you the books, which I have at my disposal, on condition that you keep them clean.
- Elimdeki kitapları temiz tutmanız şartıyla size ödünç vereceğim.
- Tom lent me three books.
- Tom bana üç kitap ödünç verdi.
- Tom might not lend you his dictionary.
- Tom sana sözlüğünü ödünç vermeyebilir.
- Tom said he thought that he could lend Mary some money.
- Tom Mary'ye biraz para ödünç verebileceğini sandığını söyledi.
- Tom couldn't remember who he'd lent his umbrella to.
- Tom şemsiyesini kime ödünç verdiğini hatırlayamadı.
- Please, I'd like you to lend this to me.
- Bunu bana ödünç vermeni rica ediyorum, lütfen.
- If you want this pen, I will lend it to you.
- Eğer bu kalemi istersen, sana ödünç verebilirim.
- Please lend me the video when you have seen it.
- Lütfen videoyu izlediğinizde bana ödünç verin.
- Tom just lent me some books.
- Tom bana birkaç kitap ödünç verdi.
- The magazine which you lent me is very interesting.
- Bana ödünç verdiğin dergi çok ilginç.
- I've finished reading all the books you lent me.
- Bana ödünç verdiğiniz tüm kitapları okumayı bitirdim.
- I finally talked her into lending me the book.
- Sonunda kitabı bana ödünç vermesi için onu ikna ettim.
- He still hasn't given me the money I lent him.
- O hâlâ ona ödünç verdiğim parayı bana vermedi.
- Sorry, but I don't want to lend you my books.
- Üzgünüm ama kitaplarımı size ödünç vermek istemiyorum.
- Will you lend me the books by Osame Tezuka for about a week?
- Osame Tezuka tarafından yazılmış kitapları bana yaklaşık bir haftalığına ödünç verir misin?
- I want you to return the book I lent you the other day.
- Geçen gün sana ödünç verdiğim kitabı geri vermeni istiyorum.
- If you need a pen, I'll lend you one.
- Kaleme ihtiyacın varsa, sana bir tane ödünç veririm.
- I have a new pen; I'll lend it to you.
- Yeni bir kalemim var; onu sana ödünç verebilirim.
- I can lend you one if you want.
- İstersen sana bir tane ödünç verebilirim.
- Can you lend me yours?
- Bana seninkini ödünç verebilir misin?
- Tom made good use of the money we lent him.
- Tom ona ödünç verdiğim parayı iyi kullandı.
- The bank lent her 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- If you need money for lunch, I'll lend you some.
- Öğle yemeği için paraya ihtiyacın varsa, sana biraz ödünç verebilirim.
- She lent me two books; I still haven't read any of them.
- Bana iki kitap ödünç verdi; hala hiçbirini okumadım.
- My mom had to lend me her keys.
- Annem bana anahtarlarını ödünç vermek zorunda kaldı.
Show More (375)
|
|
- The bank is lending us money for investment.
- Banka bize yatırım için borç para veriyor.
- For example, Parliament intends to lend the Commission EUR 43 million and the Council EUR 18 million.
- Örneğin, Parlamento Komisyon'a 43 milyon Avro ve Konsey'e 18 milyon Avro borç vermeyi planlamaktadır.
- How much money did Tom lend you?
- Tom sana ne kadar borç verdi?
- Since he had left his wallet at home, he asked me if I could lend him 1,000 yen.
- Cüzdanını evde unuttuğu için ona 1,000 yen borç verip veremeyeceğimi sordu.
- Could you lend me thirty bucks?
- Bana 30 dolar borç verebilir misin?
- He offered to lend me the money.
- Bana borç vermeyi teklif etti.
- Don't lend money to someone who can't have a morning erection.
- Sabah ereksiyon olamayan birine borç vermeyin.
- If you need money, I can lend you some.
- Paraya ihtiyacın varsa, sana biraz borç verebilirim.
- Why did you lend money to someone like her?
- Neden onun gibi birine borç verdin?
- I can't lend you money, because I don't have any myself.
- Size borç veremem, çünkü bende de hiç para yok.
- If you have any money, please lend me some.
- Eğer paran varsa, lütfen bana biraz borç ver.
- I'm willing to lend you some money if you need it.
- İhtiyacın olursa sana biraz borç vermeye hazırım.
- Tom asked me to lend Mary some money.
- Tom, Mary'ye biraz borç vermemi istedi.
- Don't reckon that he'd lend you some money.
- Sana borç vereceğini sanmayasın.
- Tom has asked me to lend him some money.
- Tom ona biraz borç vermemi istedi.
- Tom asked me to lend Mary some money.
- Tom benden Mary'ye biraz borç vermemi istedi.
- If you don't have money, I will lend some to you.
- Eğer paran yoksa, sana biraz borç verebilirim.
- I was hoping Tom could lend me some money.
- Tom'un bana biraz borç verebileceğini umuyordum.
- He lent me 30 pesos.
- Bana 30 peso borç verdi.
- Tom, could you lend me ten dollars?
- Tom, bana 10 dolar borç verebilir misin?
- Tom was kind enough to lend me the money I needed.
- Tom bana ihtiyacım olan parayı borç verecek kadar nazikti.
- Tomorrow, I'll return the money you lent me.
- Yarın, bana borç verdiğin parayı geri vereceğim.
- I lent Tom some money so he could pay this month's rent.
- Bu ayın kirasını ödeyebilmesi için Tom'a biraz borç verdim.
- I'll lend you the money, but mind you, this is the last time.
- Sana borç vereceğim, ama dikkat et, bu son.
- You should not have lent the money to such a person.
- Böyle birine borç vermemeliydin.
- Would you lend me thirty dollars?
- Bana 30 dolar borç verir misin?
- I lent her 500 dollars free of interest.
- Ona faizsiz 500 dolar borç verdim.
- I lent Mary the money to pay this month's rent.
- Mary'ye bu ayın kirasını ödemesi için borç verdim.
- Tom asked Mary to lend him three hundred dollars.
- Tom, Mary'den ona üç yüz dolar borç vermesini istedi.
- I can lend you some money if you like.
- İstersen sana biraz borç verebilirim.
- I will lend you as much money as you want.
- Sana istediğin kadar borç verebilirim.
- Lend me some money.
- Bana biraz borç ver.
- Thank you very much for lending me $500 when I was having difficulty making ends meet.
- Geçinmekte zorlandığım bir dönemde bana 500 dolar borç verdiğiniz için çok teşekkür ederim.
- Tom, would you mind lending me ten dollars?
- Tom, bana 10 dolar borç verir misin?
- If you lend someone $20 and never see that person again, it was probably worth it.
- Birine 20 dolar borç verirseniz ve o kişiyi bir daha görmezseniz, muhtemelen buna değmiştir.
- Do you know Tom well enough to ask him to lend you money?
- Tom'u sana borç vermesini isteyecek kadar iyi tanıyor musun?
- Do you think you could lend me some money?
- Bana biraz borç verebilir misin?
- Ask her to lend me a little money.
- Ondan bana biraz borç vermesini iste.
- I haven't needed to use the money you lent me.
- Bana borç verdiğin parayı kullanmama gerek kalmadı.
- Do you think Tom will lend me the money I need?
- Sence Tom ihtiyacım olan parayı bana borç verir mi?
- I'll lend you as much money as you need.
- Sana istediğin kadar borç veririm.
- Could you lend them fifty euros?
- Onlara 50 avro borç verebilir misin?
- If you want any money, I will lend you some.
- Eğer paraya ihtiyacın varsa, sana biraz borç veririm.
- Tom lent thirty dollars to Mary.
- Tom Mary'ye otuz dolar borç verdi.
- He was kind enough to lend me some money.
- Bana biraz borç verecek kadar nazikti.
- All you had to do was ask and I would have lent you as much money as you needed.
- Tek yapman gereken istemekti, ben de sana ihtiyacın kadar borç verirdim.
- I asked Tom to lend me some money, but he refused.
- Tom'dan bana biraz borç vermesini istedim ama reddetti.
- I wouldn't lend Tom money if I were you.
- Yerinde olsam Tom'a borç vermezdim.
- I'm not stupid enough to lend Tom money.
- Tom'a borç verecek kadar aptal değilim.
- Didn't I lend you some money yesterday?
- Dün sana biraz borç vermemiş miydim?
- Tom said he thought that he could lend Mary some money.
- Tom, Mary'ye biraz borç verebileceğini düşündüğünü söyledi.
- Could you please lend me thirty dollars?
- Bana 30 dolar borç verir misin?
- The people I lend money to never pay me back.
- Borç verdiğim insanlar asla bana geri ödeme yapmıyorlar.
- You should not have lent the money to such a person.
- Parayı, böyle birine borç vermemeliydin.
- Can you lend me a little money?
- Bana biraz borç verebilir misin?
- Just tell me how much money you need and I'll lend it to you.
- Bana ne kadar paraya ihtiyacın olduğunu söyle, ben de sana borç vereyim.
- By the way, what happened to the money I lent you?
- Bu arada sana borç verdiğim paraya ne oldu?
- If you don't have any money, I'll lend you some.
- Paran yoksa biraz borç verebilirim.
- Tom would lend you money if he had any.
- Tom'un parası olsaydı sana borç verirdi.
- If you don't have enough money to buy that, I'll lend you some.
- Eğer onu alacak kadar paran yoksa, sana biraz borç veririm.
- Could you lend me three thousand dollars?
- Bana üç bin dolar borç verebilir misiniz?
- Don't count on him to lend you any money.
- Onun sana borç vereceğine güvenme.
- I lent him some money, but he hasn't paid it back yet.
- Ona biraz borç verdim ama henüz geri ödemedi.
- I can't pay you back the money you lent me.
- Bana borç verdiğin parayı sana geri ödeyemem.
- Maybe Tom can lend you some money.
- Belki Tom sana biraz borç verebilir.
- I asked Tom to lend me some money.
- Tom'dan bana biraz borç vermesini istedim.
- I can lend you some money if you need some.
- İhtiyacın varsa sana biraz borç verebilirim.
- I'm not stupid enough to lend him money.
- Ona borç verecek kadar aptal değilim.
- Could you lend them fifty euros?
- Onlara elli avro borç verebilir misiniz?
- Lend him as much money as he needs.
- Ona ihtiyacı olduğu kadar borç ver.
- When are you going to pay me back the money I lent you?
- Sana borç verdiğim parayı bana ne zaman geri ödeyeceksin?
- If you need money, I'll lend you some.
- Paraya ihtiyacın varsa, sana biraz borç veririm.
- Tom was kind enough to lend me some money.
- Tom bana biraz borç verecek kadar nazikti.
- I'm not stupid enough to lend Tom money.
- Tom'a borç verecek kadar keriz değilim.
- Has he paid back the money you lent him?
- Ona borç verdiğin parayı geri ödedi mi?
- Would you lend me some money?
- Bana biraz borç verir misiniz?
- I know better than to lend him money.
- Ona borç vermemem gerektiğini biliyorum.
- Please lend me ten cents.
- Lütfen bana on sent borç ver.
- Can you lend me 500 yen?
- Bana 500 yen borç verebilir misiniz?
- Will you lend me some money?
- Bana biraz borç verir misin?
- Do you have 5,000 yen you could lend me?
- Bana borç verebileceğin 5,000 yen var mı?
- Tom said he thought he could lend Mary some money.
- Tom, Mary'ye biraz borç verebileceğini düşündüğünü söyledi.
- Could you lend me thirty bucks?
- Bana 30 dolar borç verir misin?
- Tom lent me thirty dollars.
- Tom bana 30 dolar borç verdi.
- Tom lent thirty dollars to Mary.
- Tom, Mary'ye otuz dolar borç verdi.
- He was kind enough to lend me money.
- Bana borç verecek kadar nazikti.
- I'll lend you all the money I have on me now.
- Üzerimdeki tüm parayı sana borç vereceğim.
- Don't reckon that he'd lend you some money.
- Size borç vereceğini düşünmeyin.
- The bank lent him 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar borç verdi.
- It is stupid of you to lend him your money.
- Paranı ona borç vermen aptallık.
- If you need any money, I'll lend you some.
- Eğer paraya ihtiyacın olursa, sana biraz borç veririm.
- Can you lend me some money?
- Bana biraz borç verebilir misin?
- If you don't have any money, I'll lend you some.
- Eğer hiç paran yoksa, sana biraz borç verebilirim.
- Can you lend me 10,000 yen?
- Bana 10,000 yen borç verebilir misin?
- I still owe my brother the ten dollars that he lent me last week.
- Geçen hafta bana borç verdiği on doları hâlâ kardeşime borçluyum.
- Can you lend me a dollar?
- Bana bir dolar borç verir misin?
- I wish you'd lent me a little more money.
- Keşke bana biraz daha borç verseydin.
- I am not so foolish as to lend him money.
- Ona borç verecek kadar aptal değilim.
- Tom said he would lend me some money.
- Tom bana biraz borç vereceğini söyledi.
- He still hasn't given me the money I lent him.
- Ona borç verdiğim parayı hâlâ vermedi.
- I suppose I could lend you some money.
- Sanırım sana biraz borç verebilirim.
- Tom would lend you money if you asked him to.
- Tom'dan istersen sana borç verir.
- It is kind of you to lend me the money.
- Bana borç vermen büyük incelik.
- I'll lend you money, but mind you, this is the last time.
- Sana borç vereceğim, ama dikkat et, bu son.
- Tom refused to lend me any money.
- Tom bana borç vermeyi reddetti.
- Ask Tom to lend you some money.
- Tom'dan sana biraz borç vermesini iste.
- I will lend you money just this once.
- Sana sadece bu seferlik borç vereceğim.
- I will lend you all the money I have now.
- Şu anda sahip olduğum tüm parayı sana borç vereceğim.
- Don't reckon that he'd lend you some money.
- Sana borç vereceğini sanma.
- If you don't have enough money, I'll lend you some.
- Eğer yeterince paran yoksa, sana biraz borç verebilirim.
- We're not lending any more money.
- Daha fazla borç vermeyeceğiz.
- Tom lent me some money.
- Tom bana biraz borç verdi.
- The bank lent her 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar borç verdi.
- The people I lend money to never pay me back.
- Borç verdiğim insanlar bana asla geri ödemiyor.
- Would you be willing to lend me enough money to buy a car?
- Bana bir araba alacak kadar borç vermeyi ister miydin?
- Tom asked Mary to lend him some money.
- Tom, Mary'den ona biraz borç vermesini istedi.
- Why did you lend money to someone like him?
- Neden onun gibi birine borç verdin?
- It is kind of you to lend me the money.
- Bana borç vermen çok nazik bir davranış.
- If you have any money with you, please lend me some.
- Eğer yanınızda para varsa, lütfen bana biraz borç verin.
- If you don't have enough money to buy that, I'll lend you some.
- Bunu satın almak için yeterli paranız yoksa, size biraz borç veririm.
- I don't mind lending you money.
- Sana borç vermeyi düşünmüyorum.
- Lend your money and lose your friend.
- Dostunu kaybetmek istiyorsan ona borç ver.
- Don't reckon that he'd lend you some money.
- Sana borç vereceğini düşünme.
- Can you lend me a dollar?
- Bana bir dolar borç verebilir misin?
- I thought Tom could lend Mary some money.
- Tom'un Mary'ye biraz borç verebileceğini düşündüm.
- Could you lend me some money?
- Bana biraz borç verebilir misin?
- Could you please lend me thirty dollars?
- Bana otuz dolar borç verir misin?
- Could you lend me thirty dollars?
- Bana 30 dolar borç verebilir misin?
- Banks refused to lend money to Japanese-Americans.
- Bankalar Japon-Amerikalılara borç vermeyi reddetti.
- Tom lent Mary 300 dollars.
- Tom, Mary'e 300 dolar borç verdi.
- When I asked him to lend me some money, he turned down my request.
- Bana biraz borç vermesini istediğimde, isteğimi geri çevirdi.
- Lend me as much money you can.
- Bana verebileceğin kadar borç ver.
Show More (129)
|