| 1 |
lounge |
salon (evde) |
n. |
|
- We will post the announcement in all the staff lounges.
- Duyuruyu tüm personel salonlarına asacağız.
- To my mind, the worst part of air travel is the hanging around in airport lounges.
- Benim düşünceme göre hava yolculuğunun en kötü yanı, havaalanı salonlarında beklemektir.
- Students may not enter the faculty lounge.
- Öğrenciler fakülte salonuna giremez.
- It is a lounge.
- Bu bir salon.
- Shall I fetch Tom from the pleasure lounge?
- Tom'u eğlence salonundan getireyim mi?
- It is a lounge.
- Burası bir salon.
- Tom came into the lounge, carrying a cup of coffee.
- Tom elinde bir fincan kahveyle salona geldi.
Show More (4)
|
| 2 |
lounge |
yayılıp oturmak |
v. |
|
- She was lounging on the sofa.
- O, kanepede yayılıp oturuyordu.
Show More (-2)
|
| 3 |
lounge |
dinlenme salonu |
n. |
|
- Shall I fetch Tom from the pleasure lounge?
- Tom'u dinlenme salonundan alayım mı?
Show More (-2)
|
| 4 |
lounge |
uzanmak |
v. |
|
- She lounged by the pool.
- Havuz kenarında uzandı.
Show More (-2)
|
