mainly - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
mainly esas olarak adv.
  • The role of this group was mainly to prepare the crucial summit of Council ministers in June.
  • Bu grubun görevi esas olarak Haziran ayında yapılacak olan Konsey bakanlar zirvesine hazırlık yapmaktı.
  • By protecting the government in power, it is mainly protecting the French corporations that have major interests there.
  • İktidardaki hükümeti koruyarak, esas olarak orada büyük çıkarları olan Fransız şirketlerini koruyor.
  • In my view, we should mainly keep the channels of communication open.
  • Benim görüşüme göre, esas olarak iletişim kanallarını açık tutmalıyız.
Show More (61)
mainly çoğunlukla adv.
  • To date, we have mainly sent out a negative signal and a sombre message.
  • Bugüne kadar çoğunlukla olumsuz bir sinyal ve kasvetli bir mesaj gönderdik.
  • Top jobs are mainly held by men.
  • Üst düzey görevler çoğunlukla erkekler tarafından yürütülüyor.
  • Serious misgivings abound, and they are mainly of a political nature.
  • Ciddi kuşkular mevcuttur ve bunlar çoğunlukla siyasi niteliktedir.
Show More (12)
mainly ağırlıklı olarak adv.
  • Initially, immigration in our countries was mainly labour immigration.
  • Başlangıçta ülkelerimizdeki göç ağırlıklı olarak işgücü göçü şeklindeydi.
  • The refugees are Kosovars, Kurds and, nowadays, mainly Afghans.
  • Mülteciler Kosovalılar, Kürtler ve günümüzde de ağırlıklı olarak Afganlar.
  • We mainly eat tasty food, even if we know it is unhealthy.
  • Sağlıksız olduğunu bilsek bile ağırlıklı olarak lezzetli yiyecekler yiyoruz.
Show More (9)
mainly esasen adv.
  • My support for it is mainly due to the lack of anything better.
  • Ona verdiğim destek, esasen daha iyisinin olmayışından kaynaklanıyor.
  • It was mainly a matter of the timetable.
  • Bu esasen bir zaman çizelgesi meselesiydi.
  • In my previous speech, I spoke mainly on my own behalf as rapporteur.
  • Bir önceki konuşmamda raportör olarak esasen kendi adıma konuşmuştum.
Show More (2)
mainly başlıca adv.
  • My support for it is mainly due to the lack of anything better.
  • Benim bunu desteklememin başlıca nedeni daha iyi bir şeyin olmamasıdır.
  • The slow progress is due mainly to Member States' resistance to the principle of mutual recognition.
  • Yavaş ilerlemenin başlıca nedeni Üye Devletlerin karşılıklı tanıma ilkesine karşı direnç göstermeleridir.
  • This is mainly due to the decision-making process and the unanimity requirements in the Council.
  • Bunun başlıca nedeni Konsey'deki karar alma süreci ve oy birliği gerekliliğidir.
Show More (1)