Tureng - obey - Englisch Türkisch Sätze

Verlauf

	Englisch	Türkisch
1	obey	itaat etmek	v.
	Today, we have a kind of Quisling controlling Grozny and the surrounding area, who obeys Moscow. Bugün Grozni ve çevresini kontrol eden ve Moskova'ya itaat eden bir tür Quisling var. I had said smallest, but I obey the President's edict on this. En ufak bir şey söylemedim ama Başkan'ın bu konudaki fermanına itaat ediyorum. It's very important that your dog obeys the simplest commands like sit and stay. Köpeğinizin otur ve dur gibi en basit komutlara itaat etmesi çok önemlidir. And not just him, but all those who obey him. Ve sadece o değil, ona itaat eden herkes. Soldiers must obey their commanders. Askerler komutanlarına itaat etmelidir. He had to obey her decision. Onun kararına itaat etmek zorundaydı. You order and I obey, baby. Sen emret, ben itaat edeyim, bebeğim. I'd like to know why you didn't obey me, Anne. Bana neden itaat etmediğini bilmek istiyorum Anne. I must obey her. Ona itaat etmeliyim. You will obey. İtaat edeceksin. They obeyed. İtaat ettiler. The soldiers obeyed their commander without question. Askerler komutanlarına sorgusuz sualsiz itaat ettiler. The Bible permits slavery, and teaches slaves to obey their masters. İncil köleliğe izin verir ve kölelere efendilerine itaat etmelerini öğütler. Some soldiers were reluctant to obey the commands. Bazı askerler emirlere itaat etmeye isteksizlerdi. When the captain commands, the crew must obey. Kaptan emrettiğinde, mürettebat itaat etmelidir. We have to obey orders. Emirlere itaat etmek zorundayız. We'll obey. İtaat edeceğiz. Tom thinks schools should teach children to obey authority. Tom, okulların çocuklara otoriteye itaat etmeyi öğretmesi gerektiğini düşünüyor. He had to obey their decision. Onların kararına itaat etmek zorundaydı. No one will obey you now. Hiç kimse artık sana itaat etmeyecek. I'd like to know why you didn't obey me, Anne. Bana neden itaat etmediğini bilmek isterim, Anne. In any case you had better obey your parents. Her halukârda, ebeveynlerine itaat etsen iyi olur. They obeyed. Onlar itaat etti. Tom said that he wouldn't obey those orders. Tom bu emirlere itaat etmeyeceğini söyledi. Tom said that I should obey the teacher. Tom öğretmene itaat etmem gerektiğini söyledi. Tom thinks schools should teach children to obey authority. Tom okulların çocuklara otoriteye itaat etmeyi öğretmeleri gerektiğini düşünüyor. He dared not to obey my order. Emirlerime itaat etmemeye kalkıştı. If you know what is good for you, you will obey my commands. Senin için neyin iyi olduğunu biliyorsan, emirlerime itaat edeceksin. He obeys in school, but at home he is difficult. O, okulda itaat eder, ama evde huysuzdur. My son doesn't obey me. Oğlum bana itaat etmiyor. Don't obey that man. O adama itaat etme. You are here in order to obey my commands. Emirlerime itaat etmek için buradasınız. I don't obey them. Onlara itaat etmiyorum. He told me to go home and I obeyed him. Bana eve gitmemi söyledi ve ben de ona itaat ettim. They didn't obey their parents. Ailelerine itaat etmediler. A son must obey his father. Bir oğul babasına itaat etmelidir. You must obey your parents. Ebevenylerine itaat etmelisin. Tom expects Mary to obey him. Tom Mary'nin ona itaat etmesini bekliyor. They are supposed to obey the orders. Emirlere itaat etmeleri gerekiyordu. People have to obey their parents. İnsanlar ebeveynlerine itaat etmek zorundadır. I must obey. İtaat etmeliyim. Tom will obey you. Tom sana itaat edecek. I'll obey. İtaat edeceğim. Tom immediately obeyed. Tom hemen itaat etti. They are supposed to obey the orders. Emirlere itaat etmeleri gerekiyor. I will obey. İtaat edeceğim. He dared not to obey my order. Emrime itaat etmemeye cüret etti. He dared not to obey my order. Emirlerime itaat etmemeye cesaret etti. I wish I had obeyed his directions. Keşke onun emirlerine itaat etseydim. You should obey your parents. Ebeveynlerine itaat etmelisin. They are supposed to obey the orders. Onlar emirlere itaat etmeliler. Fadil obeyed his parents and the Lord. Fadıl anne babasına ve Tanrı'ya itaat etti. I can't do anything but obey him. Ona itaat etmekten başka bir şey yapamıyorum. We should obey the law. Yasalara itaat etmeliyiz. Bill did not say that she should obey him no matter what. Bill, ne olursa olsun ona itaat etmesi gerektiğini söylemedi. No one will obey you. Kimse sana itaat etmez. Tom reluctantly obeyed. Tom isteksizce itaat etti. You must obey your parents. Ailene itaat etmelisin. He doesn't obey his parents. O, anne ve babasına itaat etmez. Tom expects Mary to obey him. Tom, Mary'nin ona itaat etmesini bekliyor. I must request you to obey my orders. Emirlerime itaat etmenizi rica etmek zorundayım. We'll obey. Biz itaat edeceğiz. She obeys him. Ona itaat ediyor. I promised to obey him. Ona itaat edeceğime söz verdim. A judge must obey not the king, but the law. Bir yargıç krala değil, yasalara itaat etmelidir. I won't obey those orders. O emirlere itaat etmeyeceğim. We ought to obey the law. Biz yasaya itaat etmeliyiz. It is our duty to obey the law. Yasalara itaat etmek bizim görevimizdir. She obeys him no matter what he tells her to do. Ne yapmasını söylerse söylesin ona itaat ediyor. Fadil obeyed his parents and the Lord. Fadıl anne ve babasına ve de rabbe itaat etti. You have to obey your parents. Anne ve babana itaat etmelisin. I'd like to know why you didn't obey me. Bana neden itaat etmediğini bilmek istiyorum. Tom promptly obeyed. Tom derhal itaat etti. Tom didn't obey me. Tom bana itaat etmedi. Before you give orders, you must learn to obey. Emirler vermeden önce itaat etmeyi öğrenmelisin. No one will obey you. Hiç kimse size itaat etmeyecek. Don't obey him. Ona itaat etme. The son must obey the father. Oğul babaya itaat etmelidir. Children must obey their parents and parents must obey their employers. Çocuklar ebeveynlerine itaat etmek zorundadır ve ebeveynler patronlarına itaat etmek zorundadır. Tom didn't obey his parents. Tom ailesine itaat etmedi. I refuse to obey you any longer. Artık sana itaat etmeyi reddediyorum. Tom will obey. Tom itaat edecek. They don't always obey their parents. Her zaman ebeveynlerine itaat etmezler. Tom obeyed Mary. Tom Mary'ye itaat etti. Before you give orders, you must learn to obey. Emir vermeden önce, itaat etmeyi öğrenmelisin. I don't obey them. Ben onlara itaat etmiyorum. The student refused to obey his teacher. Öğrenci öğretmenine itaat etmeyi reddetti. There is nothing for me to do except to obey the order. Emre itaat etmekten başka yapabileceğim bir şey yok. Children must obey their parents and parents must obey their employers. Çocuklar ebeveynlerine, ebeveynler de işverenlerine itaat etmelidir. There was no option but to obey. İtaat etmekten başka bir seçenek yoktu. They don't always obey their parents. Ebeveynlerine her zaman itaat etmezler. Tom obeyed. Tom itaat etti. To obey the law is everyone's duty. Yasalara itaat etmek herkesin görevidir. Tom thinks that schools should teach children to obey authority. Tom okulların çocuklara otoriteye itaat etmeyi öğretmeleri gerektiğini düşünüyor. They are supposed to obey the orders. Onların emirlere itaat etmeleri gerekiyor. The slave has his pride; he agrees to obey only the most vigorous despot. Kölenin gururu vardır; sadece en güçlü despota itaat etmeyi kabul eder. I promised to obey him. Ona itaat etmeye söz verdim. They don't always obey their parents. Onlar her zaman ebeveynlerine itaat etmiyorlar. You will obey. İtaat edeceksiniz. A son must obey his father. Bir erkek evlat babasına itaat etmeli. We should obey our parents. Ebeveynlerimize itaat etmeliyiz. Some soldiers were reluctant to obey the commands. Bazı askerler emirlere itaat etmekte isteksizdi. You will obey us. Bize itaat edeceksin. Tom thinks that schools should teach children to obey authority. Tom, okulların çocuklara otoriteye itaat etmeyi öğretmesi gerektiğini düşünüyor. Love doesn't obey anyone. Aşk kimseye itaat etmez. We must obey. İtaat etmeliyiz. Don't obey that man. O adama itaat etmeyin. I'm simply obeying orders. Sadece emirlere itaat ediyorum. The Bible permits slavery, and teaches slaves to obey their masters. İncil köleliğe izin verir ve kölelere efendilerine itaat etmeyi öğretir. They obeyed orders. Onlar emirlere itaat ettiler. He had to obey her decision. Onun kararına itaat etmek zorunda kaldı. The son must obey the father. Oğul babaya itaat etmeli. No one will obey you now. Artık kimse sana itaat etmeyecek. Tom doesn't obey me. Tom bana itaat etmez. People have to obey their parents. İnsanlar anne babalarına itaat etmek zorundadır. I have to obey my superiors. Üstlerime itaat etmek zorundayım. You order and I obey, baby. Sen emredersin ve ben itaat ederim, bebeğim. I must obey him. Ona itaat etmeliyim. I'd like to know why you didn't obey me. Senin bana neden itaat etmediğini bilmek isterim. Tom doesn't obey me. Tom bana itaat etmiyor. I obeyed. Ben itaat ettim. Don't obey him. Ona itaat etmeyin. I can't do anything but obey him. Ona itaat etmekten başka bir şey yapamam. Sami obeyed Layla without question. Sami, Layla'ya sorgusuz sualsiz itaat etti. Is there any reason why I must obey him? Ona itaat etmem için bir sebep var mı? A good citizen obeys the laws. İyi bir vatandaş kanunlara itaat eder. Don't obey your boss blindly. Patronuna körü körüne itaat etme. Obey your teachers. Öğretmenlerinize itaat edin. I must obey Tom. Tom'a itaat etmeliyim. Soldiers must obey their commanders. Askerler komutanlarına itaat etmeliler. I'm simply obeying orders. Ben sadece emirlere itaat ediyorum. You are here in order to obey my commands. Sen emirlerime itaat etmek için buradasın. Tom doesn't obey his parents. Tom ebeveynlerine itaat etmiyor. If you know what is good for you, you will obey my commands. Senin için neyin iyi olduğunu biliyorsan, emirlerime itaat edersin. Tom promptly obeyed. Tom hemen itaat etti. Obey your parents. Ebeveynlerinize itaat edin. You will obey us. Sen bize itaat edeceksin. Are you refusing to obey me? Bana itaat etmeyi red mi ediyorsun? He told me to go home and I obeyed him. Eve gitmemi söyledi ve ben ona itaat ettim. Sami obediently obeyed Layla's commands. Sami, Layla'nın emirlerine itaat etti. He doesn't obey his parents. Ailesine itaat etmez. Do you always obey orders? Her zaman emirlere itaat eder misin? What'll happen to you if you don't obey Tom? Tom'a itaat etmezsen sana ne olacak? Children should obey authority. Çocuklar otoriteye itaat etmeli. There was no option but to obey. İtaat etmekten başka seçenek yoktu. Tom didn't obey his parents. Tom ebeveynlerine itaat etmedi. They didn't obey their parents. Onlar ebeveynlerine itaat etmediler. Show More (144)
2	obey	uymak	v.
	We now have no choice but to strictly obey our time limits. Artık zaman sınırlarımıza sıkı sıkıya uymaktan başka seçeneğimiz yok. Certain alcoholic drinks, such as wine, must obey specific rules on labelling. Şarap gibi bazı alkollü içecekler, etiketleme konusunda belirli kurallara uymak zorundadır. It does not have the right to do this, because it has to obey the Treaty. Bunu yapmaya hakkı yoktur çünkü Antlaşmaya uymak zorundadır. What is the use of laws if we do not check that they are obeyed? Eğer yasalara uyulup uyulmadığını kontrol etmezsek yasalar ne işe yarar? It's very important that your dog obeys the simplest commands like sit and stay. Köpeğinizin otur-dur gibi en basit komutlara uyması çok önemlidir. It's very important that your dog obeys the simplest commands like sit and stay. Köpeğinizin oturmak ve durmak gibi en basit komutlara uyması çok önemlidir. I wish I had obeyed his directions. Keşke onun talimatlarına uysaydım. Always obey your father. Her zaman babana uy. I have to obey his orders. Ben onun emirlerine uymak zorundayım. We had to obey the foreign law. Yabancı hukuka uymak zorundaydık. You should obey all traffic laws. Tüm trafik kurallarına uymalısınız. I have to obey his orders. Onun emirlerine uymak zorundayım. We should always obey laws. Kanunlara her zaman uymalıyız. He had to obey their decision. Kararlarına uymak zorundaydı. When the captain commands, the crew must obey. Kaptan emir verdiğinde, mürettebat uymalıdır. You should obey the traffic rules. Trafik kurallarına uymalısınız. You should obey the traffic laws when you drive. Araba kullanırken trafik kurallarına uymalısınız. I'm ordering you not to obey my orders. Sana emirlerime uymamanı emrediyorum. I intend to obey those orders. Bu emirlere uymaya niyetliyim. We had to obey the foreign law. Yabancı yasalara uymak zorundaydık. You must learn to obey instructions. Talimatlara uymayı öğrenmelisin. You don't have to obey such a law. Böyle bir yasaya uymak zorunda değilsiniz. I must request you to obey my orders. Benim emirlerime uymanızı rica etmeliyim. Tom doesn't always obey the rules. Tom kurallara her zaman uymaz. I'm ordering you not to obey my orders. Emirlerime uymamanı emrediyorum. I don't intend to obey those orders. Bu emirlere uymaya niyetim yok. The police fined the driver who didn't obey traffic rules. Polis trafik kurallarına uymayan sürücüye ceza kesti. Please obey the school rules. Lütfen okul kurallarına uyun. It's our duty to always obey the law. Yasalara her zaman uymak bizim görevimiz. You must obey the traffic rules. Trafik kurallarına uymalısın. We should obey the traffic laws. Trafik kurallarına uymalıyız. The rules drivers should obey are the following. Sürücülerin uyması gereken kurallar şunlardır. The police fined the driver who didn't obey traffic rules. Trafik kurallarına uymayan sürücüyü polis cezalandırdı. I obey instructions. Talimatlara uyarım. We should obey the traffic rules. Trafik kurallarına uymalıyız. There is nothing for me to do except to obey the order. Benim için emre uymak dışında yapacak bir şey yok. Please obey the school rules. Lütfen okul kurallarına uy. Don't obey your boss blindly. Körü körüne patronuna uyma. I have to obey my superiors. Ben üstlerime uymak zorundayım. You should obey the traffic laws when you drive. Araba sürerken trafik kurallarına uymamız gerekiyor. It is very important to obey the traffic rules. Trafik kurallarına uymak çok önemlidir. A judge has to obey the law, not the king. Bir yargıç krala değil, hukuka uymak zorundadır. We should obey the traffic laws. Trafik yasalarına uymamız gerekir. You have to obey the law. Hukuka uymak zorundasın. Tom said that he wouldn't obey those orders. Tom, bu emirlere uymayacağını söyledi. I won't obey those orders. Bu emirlere uymayacağım. There have been a lot of complaints recently about drivers not obeying the speed limits in downtown Boston. Son zamanlarda Boston şehir merkezinde sürücülerin hız sınırlarına uymadığına dair çok sayıda şikâyet var. Show More (44)
3	obey	söz dinlemek	v.
	Children should obey their elders, mind you. Unutma ki, çocuklar büyüklerinin sözünü dinlemelidir. Tom doesn't always obey his parents. Tom her zaman ailesinin sözünü dinlemez. He obeys in school, but at home he is difficult. Okulda söz dinliyor, ama evde zor biri. I obeyed. Söz dinledim. We should obey our parents. Ailelerimizin sözünü dinlemeliyiz. Always obey your father. Her zaman babanın sözünü dinle. In any case you had better obey your parents. Her halükarda annenizle babanızın sözünü dinleseniz iyi olur. Tom doesn't obey his parents. Tom ebeveynlerinin sözünü dinlemez. Show More (5)
4	obey	riayet etmek	v.
	You should obey the traffic rules. Trafik kurallarına riayet etmelisin. We should obey the rules. Biz kurallara riayet etmeliyiz. It is our duty to obey the law. Yasalara riayet etmek görevimizdir. We should obey the law. Hukuka riayet etmeliyiz. Show More (1)
5	obey	boyun eğmek	v.
	Is there any reason why I must obey him? Ona boyun eğmem için herhangi bir sebep var mı? Love doesn't obey anyone. Aşk kimseye boyun eğmez. Show More (-1)
6	obey	saygı göstermek	v.
	We believe that it is absolutely essential to obey and respect the authority of the United Nations. Birleşmiş Milletler'in otoritesine itaat etmenin ve saygı göstermenin kesinlikle gerekli olduğuna inanıyoruz. Show More (-2)