once - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
once bir kez adv.
  • There has already been peace in Chechnya once.
  • Çeçenistan'da zaten bir kez barış oldu.
  • For once this too needs to be clearly stated.
  • Bir kez olsun bunun da açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
  • He did not say it once; he said it five times!
  • Bunu bir kez söylemedi; beş kez söyledi!
Show More (569)
once bir zamanların adv.
  • It must become more political, as it once was, with clear evaluations and the setting of objectives.
  • Bir zamanlar olduğu gibi, net değerlendirmeler ve hedeflerin belirlenmesiyle daha politik hale gelmelidir.
  • President Mugabe and his cronies have wrecked a once prosperous and once stable country.
  • Başkan Mugabe ve yandaşları ise bir zamanların müreffeh ve istikrarlı ülkesini harap etmişlerdir.
  • We want unrestricted participation, no longer to be cared for outside society in the way we once were.
  • Sınırsız katılım istiyoruz artık bir zamanlar olduğu gibi toplumun dışında bakılmak istemiyoruz.
Show More (280)
once bir kere adv.
  • I tried ice skating once and realized that it's not for me.
  • Buz patenini bir kere denedim ve anladım ki bana göre değil.
  • Mr Gorbachev once said that life punishes those who are late.
  • Bay Gorbaçov bir keresinde hayatın geç kalanları cezalandırdığını söylemişti.
  • Could this change, even just once, before the European elections?
  • Avrupa seçimlerinden önce bir kereliğine de olsa bu durum değişebilir mi?
Show More (210)
once bir defa adv.
  • Choose what you like most or visit these places once in one day.
  • En çok neyi sevdiğinizi seçin veya bu yerleri bir günde bir defada ziyaret edin.
  • I've told you once already that you can't use my car this afternoon.
  • Bu öğleden sonra arabamı kullanamayacağını sana daha önce bir defa söyledim.
  • Use a fertilizer once a year after blooming.
  • Çiçek açtıktan sonra yılda bir defa gübre kullanın.
Show More (23)
once bir defasında adv.
  • Once he kept standing on one leg for a whole year.
  • Bir defasında tam bir sene tek ayağı üzerinde durarak yaşadı.
  • Once, he did that and appeared in public with the new one.
  • Bir defasında bunu yaptı ve yenisiyle halkın karşısına çıktı.
  • I was once asked what my perfect human would look like.
  • Bir defasında bana göre mükemmel insan nasıl görünür sorusu gelmişti.
Show More (11)
once tek sefer adv.
  • It can carry large and varied cargo all at once.
  • Büyük ve çeşitli yükleri tek seferde taşıyabilir.
  • Players can now collect all daily mission awards at once.
  • Oyuncular artık tüm günlük görev ödüllerini tek seferde toplayabiliyor.
  • You can order three reports at once or allocate them throughout the year.
  • Tek seferde üç rapor sipariş edebilir ya da bunları yıl boyunca tahsis edebilirsiniz.
Show More (4)
once bir conj.
  • Stir once every fifteen minutes.
  • Her on beş dakikada bir karıştırın.
  • I've seen Tom once or twice.
  • Tom'u bir ya da iki kez gördüm.
Show More (-1)
once -ir … mez conj.
  • Once I finish doing the dishes, I'll prepare dessert.
  • Bulaşıkları bitirir bitirmez tatlıyı hazırlayacağım.
Show More (-2)
once bir zamanlar adv.
  • I once owned a bike just like this.
  • Bir zamanlar bunun gibi bir bisikletim vardı.
Show More (-2)
once bir keresinde adv.
  • He once told me that I reminded him of his cousin.
  • Bir keresinde bana, ona kuzenini hatırlattığımı söylemişti.
Show More (-2)
once bir kerecik adv.
  • Couldn't you come down just once and talk to her?
  • Bir kerecik aşağıya inip onunla konuşamaz mısın?
Show More (-2)
once eskiden adv.
  • Tom is no longer the shy boy he once was.
  • Tom artık eskiden olduğu o utangaç çocuk değil.
Show More (-2)