|
- One hundred and fifty Ugandan shillings are what a grower gets for a kilo of the coffee he grows.
- Bir üreticinin yetiştirdiği kahvenin bir kilosu için aldığı para yüz elli Uganda şilinidir.
- One hundred and sixty-nine Portuguese beaches unfurled blue flags in 2003.
- Yüz altmış dokuz Portekiz plajı 2003 yılında mavi bayrak açtı.
- The current legislation has been revised over one hundred times.
- Mevcut mevzuat yüzden fazla kez revize edilmiştir.
- One hundred and twenty years ago there were 1.6 billion people in the world.
- Yüz yirmi yıl önce dünyada 1.6 milyar insan vardı.
- In Hebron, the army is preparing to destroy around one hundred houses bordering the prayer route.
- El Halil'de ordu, ibadet güzergahını çevreleyen yaklaşık yüz evi yıkmaya hazırlanıyor.
- One hundred years is not so long ago.
- Yüz yıl çok uzun zaman önce değil.
- One hundred thousand people have died in Chechnya and Grozny has been razed to the ground.
- Çeçenistan'da yüz bin kişi öldü ve Grozni yerle bir edildi.
- Of the more than 35 000 species that populate the seas, only one hundred are of commercial and consumer interest.
- Denizlerde yaşayan 35.000'den fazla türden sadece yüz tanesi ticari ve tüketici ilgisini çekmektedir.
- Of the more than 35 000 species that populate the seas, only one hundred are of commercial and consumer interest.
- Denizlerde yaşayan 35.000'den fazla türden sadece yüz tanesi ticari ve tüketici açısından ilgi çekicidir.
- The dead number over one hundred Palestinians and thirty-five Israelis.
- Ölü sayısı yüzden fazla Filistinli ve otuz beş İsrailli.
- The Meltzer report, in the American Congress, was some one hundred pages long.
- Amerikan Kongresi'ndeki Meltzer raporu yaklaşık yüz sayfa uzunluğundaydı.
- She is likely to live to one hundred.
- Muhtemelen yüz yaşına kadar yaşayacak.
- Of one hundred warriors, ten came back uninjured; the rest died.
- Yüz savaşçıdan on tanesi yaralanmamış olarak geri geldi; gerisi öldü.
- The total is one hundred.
- Toplam yüz dolar.
- Few people manage to live to the age of one hundred.
- Az sayıda insan yüz yaşına kadar yaşayabilir.
- The building is one hundred meters high.
- Bina yüz metre yüksekliğinde.
- The building is one hundred meters high.
- Bina yüz metre yüksekliğindedir.
- One hundred cents makes one dollar.
- Yüz sent bir dolar yapar.
- Few reach the age of one hundred.
- Az sayıda insan yüz yaşına ulaşır.
- Open your books to page one hundred.
- Kitaplarınızın yüzüncü sayfasını açın.
- There are one hundred people in my school.
- Okulumda yüz kişi var.
- In the brain there are around one hundred billion nerve cells.
- Beyinde yaklaşık yüz milyar sinir hücresi vardır.
- Few people live to be one hundred years old.
- Az sayıda kişi yüz yaşına kadar yaşar.
- The villager sold the merchant one hundred eggs.
- Köylü tüccara yüz yumurta sattı.
- Few people manage to live to the age of one hundred.
- Çok az insan yüz yaşına kadar yaşamayı başarır.
- She is likely to live to be one hundred.
- O muhtemelen yüz yaşına kadar yaşar.
- The villager sold the merchant one hundred eggs.
- Köylü tüccara yüz tane yumurta sattı.
- This organization was founded one hundred and eleven years ago.
- Bu örgüt yüz on bir yıl önce kuruldu.
- In the brain there are around one hundred billion neurons.
- Beyinde yaklaşık yüz milyar nöron vardır.
- One hundred nations ratified the treaty.
- Yüz ülke anlaşmayı onayladı.
- Some verbs in some languages can have up to one hundred different meanings.
- Bazı dillerde bazı fiillerin yüze kadar farklı anlamı olabilir.
- A century is one hundred years.
- Bir asır, yüz yıldır.
- Ten is ten percent of one hundred.
- On, yüzün yüzde onudur.
- The square root of one hundred forty-four is twelve.
- Yüz kırk dördün karekökü on ikidir.
- In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence.
- 1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi yüzüncü yılını kutladı.
- One hundred and sixteen people died as a result of a bomb attack in Pakistan.
- Pakistan'daki bir bombalı saldırı sonucu yüz on altı kişi öldü.
- Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases.
- Kanser bir değil, yüzden fazla farklı hastalıktır.
- One hundred years is called a century.
- Yüz yıla bir asır denir.
- One hundred years is called a century.
- Yüz yıla bir asır denilir.
- He had only one hundred yen on him.
- Yanında sadece yüz yen vardı.
- My son can already count to one hundred.
- Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- More than one hundred nations have approved the treaty.
- Yüzden fazla ülke antlaşmayı onayladı.
- This organization was founded one hundred and eleven years ago.
- Bu organizasyon yüz on bir yıl önce kuruldu.
- Of one hundred warriors, ten came back uninjured; the rest died.
- Yüz savaşçıdan on tanesi yaralanmadan geri döndü; geri kalanı öldü.
- I've promised to give them one hundred hrivnas annually.
- Onlara yılda yüz hrivna vermeyi vaat ettim.
- One hundred and fifty thousand couples are expected to get married in Shanghai in 2006.
- Şanghay'da 2006 yılında yüz elli bin çiftin evlenmesi beklenmektedir.
- Marafon will turn one hundred years next year.
- Marafon gelecek yıl yüz yaşına girecek.
- The war between France and England lasted one hundred years.
- Fransa ve İngiltere arasındaki savaş yüz yıl sürdü.
- You can go one hundred kilometers an hour on the highway.
- Otoyolda saatte yüz kilometre gidebilirsin.
- Open your books to page one hundred.
- Kitaplarınızda sayfa yüzü açın.
- About one hundred and fifty dollars altogether.
- Toplamda yaklaşık yüz elli dolar.
- Over one hundred people came here.
- Yüzü aşkın insan buraya geldi.
- Marafon will turn one hundred years next year.
- Marafon gelecek yıl yüz yaşına basacak.
- She is likely to live to one hundred.
- Yüz yaşına kadar yaşaması olasıdır.
- You can go one hundred kilometers an hour on the highway.
- Otoyolda saatte yüz kilometre gidebilirsiniz.
- One hundred and sixteen people died as a result of a bomb attack in Pakistan.
- Pakistan'daki bir bombalı saldırı sonucunda yüz on altı kişi öldü.
- One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
- Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
- I am afraid the loss will amount to one hundred million dollars.
- Korkarım ki zarar yüz milyon dolar olacak.
- Count to one hundred.
- Yüze kadar say.
- Tom counted to one hundred.
- Tom yüze kadar saydı.
- One hundred and fifty thousand couples are expected to get married in Shanghai in 2006.
- Şanghay'da 2006 yılında yüz elli bin çiftin evlenmesi bekleniyor.
- If you learn five new English words a day, that's 1,825 words a year, and 182,620 words in one hundred years that you can learn.
- Günde beş yeni İngilizce kelime öğrenirseniz, bu yılda 1.825 kelime ve yüz yılda öğrenebileceğiniz 182.620 kelime demektir.
- More than one hundred nations have approved the treaty.
- Yüzden fazla ulus antlaşmayı onayladı.
- Yamamoto had one hundred sixty-two ships.
- Yamamoto'nun yüz altmış iki gemisi vardı.
- One hundred is my favorite number.
- Yüz, benim en sevdiğim sayıdır.
- I have four thousand one hundred and twelve pesos.
- Dört bin yüz on iki pesom var.
- My son can already count up to one hundred.
- Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
- Can you count to one hundred in French?
- Fransızca yüze kadar sayabilir misin?
- Can you count to one hundred in French?
- Fransızca yüze kadar sayabilir misiniz?
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred is my favorite number.
- Yüz benim en sevdiğim sayıdır.
- This is a one hundred million dollar stadium.
- Bu, yüz milyon dolarlık bir stadyum.
- He had only one hundred yen with him.
- Yanında sadece yüz yen vardı.
- I've promised to give them one hundred hrivnas annually.
- Onlara yılda yüz hrivna vereceğime söz verdim.
- He had only one hundred yen on him.
- Üstünde sadece yüz yeni vardı.
- She is likely to live to be one hundred.
- Muhtemelen yüz yaşına kadar yaşayacak.
- Few people live to be one hundred years old.
- Çok az insan yüz yaşına kadar yaşar.
- Few reach the age of one hundred.
- Çok azı yüz yaşına ulaşır.
- Twenty dollars are one hundred and forty yuan.
- Yirmi dolar yüz kırk yuan eder.
- Water boils at one hundred degrees.
- Su yüz derecede kaynar.
- Ten, twenty, thirty, forty, fifty, sixty, seventy, eighty, ninety, one hundred.
- On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.
- This is a one hundred million dollar stadium.
- Bu yüz milyon dolarlık bir stadyum.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Maraton yarışına yüz elli kişi katıldı.
- I have four thousand one hundred and twelve pesos.
- Benim dört bin yüz on iki pezom var.
Show More (81)
|