1 |
outlaw |
yasaklamak |
v. |
|
- Apparently, it makes no sense in this House to mention the outlawing of Batasuna.
- Görünüşe göre, bu Meclis'te Batasuna'nın yasaklanmasından söz etmenin bir anlamı yok.
- The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it.
- Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı taraftarları hala bunu uyguluyor.
- The local government outlawed the production of alcoholic beverages.
- Yerel yönetim alkollü içki üretimini yasakladı.
- The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it.
- Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı yandaşları bunu hala uyguluyorlar.
- The local government outlawed the production of alcoholic beverages.
- Yerel yönetim alkollü içkilerin üretimini yasakladı.
- I'm not against outlawing guns.
- Silahların yasaklanmasına karşı değilim.
- The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it.
- Mormonlar çok eşliliği yasakladılar, ancak bazı taraftarları hala bunu uyguluyor.
Show More (4)
|
2 |
outlaw |
kanun kaçağı |
n. |
|
- In reality, we, the outlaws, complete black market deals with the scientists long before the magicians.
- Gerçekte, biz kanun kaçakları, sihirbazlardan çok önce bilim adamlarıyla karaborsa anlaşmaları yaptık.
- That guy is an outlaw.
- Şu adam bir kanun kaçağı.
- Tom is an outlaw.
- Tom bir kanun kaçağı.
- That guy is an outlaw.
- Bu adam bir kanun kaçağı.
- This guy is an outlaw.
- Bu adam bir kanun kaçağı.
- She's an outlaw.
- O bir kanun kaçağı.
- He's an outlaw.
- O bir kanun kaçağı.
Show More (4)
|
3 |
outlaw |
haydut |
n. |
|
- Tom is an outlaw.
- Tom bir haydut.
- He's an outlaw.
- O bir haydut.
Show More (-1)
|