| 1 |
perfectly |
tamamen |
adv. |
|
- This is a perfectly legitimate objective.
- Bu tamamen meşru bir hedeftir.
- I believe that in the case of the Toulouse disaster the change to the agenda is perfectly justified.
- Toulouse felaketi söz konusu olduğunda gündemde yapılan değişikliğin tamamen haklı olduğuna inanıyorum.
- All this is perfectly true.
- Bütün bunlar tamamen doğrudur.
- It is therefore perfectly possible to label properly, as the substance is always detectable.
- Bu nedenle, madde her zaman tespit edilebilir olduğundan, doğru bir şekilde etiketlemek tamamen mümkündür.
- So the procedure to vote electronically is perfectly consistent with the Rules.
- Elektronik oylama prosedürü kurallarla tamamen uyumludur.
- Research shows that remunerated blood is perfectly safe in itself.
- Araştırmalar ücretli kanın kendi içinde tamamen güvenli olduğunu göstermektedir.
- So the procedure to vote electronically is perfectly consistent with the Rules.
- Dolayısıyla elektronik oylama prosedürü İç Tüzük ile tamamen uyumludur.
- You do not really need to listen at all, just do as I suggest, that will make things perfectly simple!
- Aslında dinlemenize hiç gerek yok, sadece önerdiğim gibi yapın, bu işleri tamamen basitleştirecektir!
- I was absolutely certain that you were perfectly aware of the functioning of the institutions.
- Kurumların işleyişinin tamamen farkında olduğunuzdan kesinlikle emindim.
- If sufficient care and expertise is applied, single-place slaughter can be carried out in perfectly hygienic conditions.
- Yeterli özen ve uzmanlık gösterildiği takdirde, tek bir yerde kesim tamamen hijyenik koşullarda gerçekleştirilebilir.
- Many doubters must now recognise that these things are perfectly possible.
- Birçok şüpheci artık bunların tamamen mümkün olduğunu kabul etmelidir.
- A number of Members have just asked me about this and I believe that this is a perfectly legitimate request.
- Bir dizi Üye bana bu konuda soru sordu ve bunun tamamen meşru bir talep olduğuna inanıyorum.
- In my opinion, the 500 000 protesters were perfectly aware of this.
- Bana göre 500.000 protestocu bunun tamamen farkındaydı.
- I think it is perfectly right to refuse to authorise this additive.
- Bu katkı maddesine izin vermeyi reddetmenin tamamen doğru olduğunu düşünüyorum.
- I will be perfectly honest with you.
- Size karşı tamamen dürüst olacağım.
- There is no doubt that some of the amendments on which we voted today are perfectly in order.
- Bugün oyladığımız bazı değişikliklerin tamamen yerinde olduğuna şüphe yoktur.
- Mr Barón Crespo, everything is, in fact, perfectly in order, since there were two speakers to move this request.
- Sayın Barón Crespo, bu talebi iletmek üzere iki konuşmacı olduğu için aslında her şey tamamen usulüne uygun.
- I think that it was perfectly natural.
- Bence bu tamamen doğaldı.
- That is a perfectly logical sequence.
- Bu tamamen mantıklı bir sıralamadır.
- Mr Purvis' reasoning is perfectly understandable and logical.
- Bay Purvis'in gerekçeleri tamamen anlaşılabilir ve mantıklıdır.
- The others seem to me to be perfectly reasonable.
- Diğerleri bana tamamen makul görünüyor.
- Thirdly, this is not a straightforward matter, of course, and I am perfectly aware of this.
- Üçüncüsü, bu elbette basit bir mesele değil ve bunun tamamen farkındayım.
- I want to make that perfectly clear.
- Bunu tamamen açıklığa kavuşturmak istiyorum.
- Mr Barón Crespo, this is perfectly permissible under the Rules of Procedure.
- Sayın Barón Crespo, İç Tüzük uyarınca buna tamamen izin verilebilir.
- This was a nice, perfectly clear river, flowing over grass.
- Bu güzel, tamamen berrak bir nehirdi, çimenlerin üzerinden akıyordu.
- I'm perfectly happy.
- Tamamen mutluyum.
- Let me make something perfectly clear.
- Bir şeyi tamamen açıklığa kavuşturmama izin verin.
- Tom said it was all perfectly normal, but it isn't.
- Tom onun hepsinin tamamen normal olduğunu söyledi ama değil.
- It's perfectly useless.
- Bu tamamen işe yaramaz.
- They're perfectly safe, aren't they?
- Tamamen güvendeler, değil mi?
- Tom's desk is perfectly clean.
- Tom'un masası tamamen temiz.
- You are perfectly normal.
- Sen tamamen normalsin.
- It's perfectly harmless.
- O tamamen zararsız.
- It's perfectly normal.
- Bu tamamen normal.
- I want to make this perfectly clear.
- Bunu tamamen açık yapmak istiyorum.
- I have a perfectly healthy body.
- Tamamen sağlıklı bir vücudum var.
- You're perfectly safe.
- Tamamen güvendesin.
- Tom is perfectly safe.
- Tom tamamen güvende.
- I was perfectly happy being all alone.
- Ben yalnız olmaktan tamamen mutluydum.
- It's perfectly safe here.
- Burası tamamen güvenli.
- I'm perfectly healthy.
- Ben tamamen sağlıklıyım.
- You're perfectly safe here.
- Burada tamamen güvendesiniz.
- I assure you Tom will be perfectly safe.
- Tom'un tamamen güvenli olacağına sizi temin ederim.
- That's perfectly normal.
- Bu tamamen normal.
- You're perfectly safe here.
- Burada tamamen güvendesin.
- The stone is perfectly smooth.
- Taş tamamen pürüzsüz.
- I assure you Tom will be perfectly safe.
- Tom'un tamamen güvende olacağına sizi temin ederim.
- I'm perfectly happy being alone.
- Yalnız olmaktan tamamen mutluyum.
- It's perfectly safe in there.
- Orası tamamen güvenli.
- Tom and Mary are perfectly safe here.
- Tom ve Mary burada tamamen güvende.
- Tom is a perfectly normal, perfectly healthy kid.
- Tom tamamen normal, tamamen sağlıklı bir çocuk.
- It's perfectly understandable.
- Bu tamamen anlaşılabilir.
- Tom was perfectly safe.
- Tom tamamen güvendeydi.
- That was perfectly normal.
- Bu tamamen normaldi.
- Tom is perfectly satisfied with his current salary.
- Tom şu anki aylığından tamamen memnun.
- I'll be perfectly happy here by myself.
- Burada tek başıma tamamen mutlu olacağım.
- I was perfectly fine.
- Ben tamamen iyiydim.
- Tom seems to be perfectly healthy.
- Tom tamamen sağlıklı görünüyor.
- This bridge is perfectly safe.
- Bu köprü tamamen güvenli.
- Tom was perfectly fine.
- Tom tamamen iyiydi.
- We must stay perfectly calm.
- Tamamen sakin kalmalıyız.
- You're perfectly safe.
- Sen tamamen güvendesin.
- We're perfectly safe.
- Tamamen güvendeyiz.
- That's perfectly fair.
- Bu tamamen adil.
- We're perfectly safe here.
- Burada tamamen güvendeyiz.
- You'll be perfectly safe here with us.
- Burada bizimle tamamen güvende olacaksın.
- It's perfectly harmless.
- Tamamen zararsız.
- I'm perfectly fine.
- Ben tamamen iyiyim.
- All of this is perfectly normal.
- Bütün bunlar tamamen normal.
- Tom is perfectly safe here.
- Tom burada tamamen güvende.
- You'll be perfectly safe.
- Tamamen güvende olacaksın.
- I'm perfectly normal.
- Tamamen normalim.
- Tom looked perfectly fine.
- Tom tamamen iyi görünüyordu.
- Mary reassured Tom that he was perfectly normal.
- Mary Tom'a tamamen normal olduğu konusunda güvence verdi.
- Please remain perfectly still.
- Lütfen tamamen hareketsiz kalın.
- That's perfectly legal.
- O tamamen adil.
- I'm being perfectly honest.
- Tamamen dürüst davranıyorum.
- That's perfectly obvious.
- Bu tamamen açık.
- She's a perfectly ordinary girl.
- Tamamen sıradan bir kız.
- Tom was perfectly satisfied.
- Tom tamamen memnundu.
- I'm perfectly normal.
- Ben tamamen normalim.
- It's perfectly useless.
- Tamamen yararsız.
- The law is perfectly clear.
- Yasa tamamen açıktır.
- I was perfectly happy being by myself.
- Kendim olmaktan tamamen mutluydum.
- The law is perfectly clear.
- Kanun tamamen açıktır.
- I'm perfectly happy here.
- Burada tamamen mutluyum.
- That's perfectly understandable.
- Bu tamamen anlaşılabilir.
- Fadil thought Layla was perfectly normal.
- Fadıl Leyla'nın tamamen normal olduğunu düşünüyordu.
- I'm sure there's a perfectly reasonable explanation.
- Ben tamamen mantıklı bir açıklaması olduğuna eminim.
- Tom was perfectly satisfied.
- Tom tamamen tatmin olmuştu.
- She seemed perfectly calm.
- O tamamen sakin görünüyordu.
- That was perfectly normal.
- O tamamen normaldi.
Show More (89)
|
| 2 |
perfectly |
mükemmel |
adv. |
|
- It is a perfectly good system.
- Bu mükemmel derecede iyi bir sistemdir.
- The EU consists of solid nation states with their own perfectly good constitutions.
- AB, kendi mükemmel anayasalarına sahip sağlam ulus devletlerden oluşmaktadır.
- This is a perfectly worthy city, which also offers many advantages.
- Burası aynı zamanda birçok avantaj sunan mükemmel bir şehirdir.
- I hope that next year it will work perfectly in all of them.
- Umarım gelecek yıl hepsinde mükemmel çalışır.
- The Christian Democratic position will rebound perfectly off the gene industry.
- Hıristiyan Demokratların tutumu gen endüstrisinde mükemmel bir geri tepme yaratacaktır.
- If sufficient care and expertise is applied, single-place slaughter can be carried out in perfectly hygienic conditions.
- Yeterli özen ve uzmanlık gösterildiği takdirde, tek yerde kesim mükemmel hijyenik koşullarda gerçekleştirilebilir.
- Everything seems to be going perfectly.
- Her şey mükemmel gidiyor gibi görünüyor.
- Tom speaks German perfectly.
- Tom mükemmel Almanca konuşur.
- It fits perfectly.
- Mükemmel şekilde uyuyor.
- I want to learn a foreign language perfectly.
- Bir yabancı dili mükemmel şekilde öğrenmek istiyorum.
- It needs to be perfectly symmetrical.
- Bu mükemmel şekilde simetrik olmalı.
- It fits perfectly.
- Mükemmel uyuyor.
- This is going perfectly.
- Bu mükemmel gidiyor.
- Everything was going perfectly.
- Her şey mükemmel gidiyordu.
- Everything worked perfectly.
- Her şey mükemmel işledi.
- Tom speaks French well, though not perfectly.
- Tom mükemmel olmasa da iyi Fransızca konuşuyor.
- Her skin is perfectly smooth.
- Cildi mükemmel derecede pürüzsüz.
- It works perfectly.
- Mükemmel çalışıyor.
- It's perfectly white.
- Mükemmel beyaz.
- The pieces of toast were toasted perfectly.
- Tost parçaları mükemmel kızarmıştı.
- You made that perfectly clear.
- Onu mükemmel biçimde açıkladın.
- This fits perfectly.
- Bu mükemmel uyuyor.
- The lamb was cooked perfectly.
- Kuzu mükemmel pişmişti.
- They're perfectly safe, aren't they?
- Mükemmel biçimde güvenlidirler, değil mi?
- I can draw a map of Brazil perfectly.
- Brezilya'nın mükemmel bir haritasını çizebilirim.
- Tom read my mind perfectly.
- Tom aklımı mükemmel okudu.
- That nickname fits him perfectly.
- O takma isim ona mükemmel uyuyor.
- Tom can imitate that singer perfectly.
- Tom o şarkıcıyı mükemmel taklit edebilir.
- Tom's children speak French perfectly.
- Tom'un çocukları mükemmel Fransızca konuşuyor.
- Tom's plan worked perfectly.
- Tom'un planı mükemmel işledi.
- Few people can speak a foreign language perfectly.
- Çok az insan bir yabancı dili mükemmel konuşabilir.
- I can perfectly handle a class of sixty students.
- Altmış öğrencili bir sınıfı mükemmel şekilde idare edebilirim.
- You're ruining a perfectly good paint job.
- Mükemmel bir boyayı mahvediyorsunuz.
- Tom understood that perfectly.
- Tom onu mükemmel şekilde anladı.
- You're ruining a perfectly good paint job.
- Mükemmel bir boya işini mahvediyorsun.
- Tom and Mary understand each other perfectly.
- Tom ve Mary mükemmel şekilde birbirlerini anlıyorlar.
- Tom does everything perfectly.
- Tom her şeyi mükemmel yapar.
- My plan worked perfectly.
- Planım mükemmel işe yaradı.
- There is a vast difference between being able to make oneself understood in English and mastering the English language perfectly.
- İngilizce'de kendini anlatabilmekle İngilizce'ye mükemmel hakim olmak arasında büyük fark vardır.
- It's only a small house but it meets my needs perfectly.
- Sadece küçük bir ev ama ihtiyaçlarımı mükemmel şekilde karşılıyor.
- My sense of self preservation keeps me from jumping out of perfectly good airplanes.
- Kendimi koruma duygum beni mükemmel uçaklardan atlamaktan alıkoyuyor.
- It worked perfectly the first time.
- İlk seferinde mükemmel çalışmıştı.
- Tom speaks Italian perfectly.
- Tom mükemmel İtalyanca konuşuyor.
- The wedding ring fits perfectly.
- Alyans mükemmel uyuyor.
- He speaks Russian perfectly.
- O, Rusçayı mükemmel şekilde konuşur.
- The telescope's mirror needs to be perfectly smooth.
- Teleskobun aynasının mükemmel biçimde pürüzsüz olması gerek.
- Tatoeba is back, but not everything will be working perfectly.
- Tatoeba geri döndü, ama her şey mükemmel çalışmayacak.
- That dress fit her perfectly.
- Bu elbise ona mükemmel oldu.
- My plan is working perfectly.
- Planım mükemmel işliyor.
- Tom's plan worked perfectly.
- Tom'un planı mükemmel çalıştı.
- Tom speaks German perfectly.
- Tom mükemmel Almanca konuşuyor.
- This egg was perfectly cooked.
- Bu yumurta mükemmel pişmiş.
- Who knows his own mother tongue perfectly?
- Kim kendi anadilini mükemmel bilir ki?
- The mission went perfectly.
- Görev mükemmel geçti.
- This is going perfectly.
- Mükemmel gidiyor.
- He learned English perfectly well, lying on the sofa and drinking beer.
- İngilizceyi mükemmel şekilde, kanepede yatarken ve bira içerken öğrendi.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
- İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
- Everything worked perfectly.
- Her şey mükemmel çalıştı.
- Few people can speak a foreign language perfectly.
- Çok az sayıda insan bir yabancı dili mükemmel şekilde konuşabilir.
- Tom speaks French perfectly.
- Tom mükemmel Fransızca konuşuyor.
- The plan is working perfectly.
- Plan mükemmel işliyor.
- Tom speaks French well, though not perfectly.
- Tom mükemmel olmasa bile Fransızcayı iyi konuşur.
- Their voices match perfectly.
- Sesleri mükemmel uyuşuyor.
- My plan is working perfectly.
- Planım mükemmel çalışıyor.
- The telescope's mirror needs to be perfectly smooth.
- Teleskopun aynasının mükemmel pürüzsüzlükte olması gerekiyor.
- The pieces of toast were toasted perfectly.
- Tostlar mükemmel kızarmıştı.
- You'll be perfectly safe here with us.
- Burada bizimle birlikte mükemmel şekilde güvende olacaksın.
- That word describes it perfectly.
- O kelime onu mükemmel şekilde açıklıyor.
- The plan is working perfectly.
- Plan mükemmel çalışıyor.
- It works perfectly.
- O mükemmel çalışır.
- I can draw a map of Brazil perfectly.
- Brezilya'nın haritasını mükemmel çizebilirim.
- Tom can imitate that singer perfectly.
- Tom o şarkıcıyı mükemmel şekilde taklit edebilir.
- These shoes fit perfectly.
- Bu ayakkabılar mükemmel şekilde uyuyor.
- He speaks Russian perfectly.
- Rusçayı mükemmel konuşuyor.
- This describes me so perfectly!
- Bu beni çok mükemmel şekilde tanımlıyor!
- I'm perfectly capable of looking after myself.
- Kendime mükemmel şekilde bakabiliyorum.
- My plan worked perfectly.
- Planım mükemmel işledi.
- Tatoeba is back, but not everything will be working perfectly.
- Tatoeba geri döndü, ancak her şey mükemmel şekilde çalışmayacak.
- She's a perfectly ordinary girl.
- O mükemmel sıradan bir kız.
- Tom will understand perfectly.
- Tom mükemmelen anlayacak.
- It needs to be perfectly symmetrical.
- Mükemmel simetrik olması gerekiyor.
- There is a vast difference between being able to make oneself understood in English and mastering the English language perfectly.
- Kendini İngilizce olarak ifade edebilmek ve İngiliz dilini mükemmel şekilde öğrenmek arasında çok büyük bir fark var.
- This egg was perfectly cooked.
- Yumurta mükemmel pişti.
- It worked perfectly.
- Mükemmel çalıştı.
Show More (81)
|
| 3 |
perfectly |
mükemmelen |
adv. |
|
- Actually, one could say that, in fact, this report fits in perfectly with the Tobin tax action points.
- Aslında bu raporun Tobin vergisi eylem noktalarıyla mükemmel bir uyum içinde olduğu söylenebilir.
- Archeologists have found pots of perfectly preserved honey while excavating an ancient Egyptian tomb.
- Arkeologlar eski bir Mısır mezarını kazarken mükemmel korunmuş bal küpleri buldular.
- Earth is perfectly suited for life.
- Dünya yaşam için mükemmel şekilde uygundur.
Show More (0)
|
| 4 |
perfectly |
kusursuz bir biçimde |
adv. |
|
- Don't worry, you're perfectly normal.
- Merak etme, sen kusursuz bir biçimde normalsin.
- Who knows his own mother tongue perfectly?
- Kim kendi anadilini kusursuz bir biçimde bilir?
Show More (-1)
|
| 5 |
perfectly |
mükemmel olarak |
adv. |
|
- Your nickname fits you perfectly.
- Takma adın sana mükemmel olarak uyuyor.
Show More (-2)
|
| 6 |
perfectly |
kusursuzca |
adv. |
|
- Your nickname fits you perfectly.
- Takma adın sana kusursuzca uyuyor.
Show More (-2)
|
