|
- I am pleased that I, in the Netherlands, am not affected by the noise produced in Milan or Athens.
- Hollanda, Milano veya Atina'da yaratılan gürültüden etkilenmediğim için memnunum.
- The Council is pleased to note that the Commission has implemented in full the new impact assessment procedure.
- Konsey, Komisyonun yeni etki değerlendirme prosedürünü tam olarak uygulamaya koyduğunu memnuniyetle kaydetmiştir.
- I am particularly pleased and happy with the statement made by the Commission.
- Komisyon tarafından yapılan açıklamadan özellikle memnuniyet ve mutluluk duyuyorum.
- Now, we must look forward, as in part does the resolution, I am pleased to say.
- Şimdi memnuniyetle ifade etmek isterim ki, kararın bir bölümünde olduğu gibi ileriye bakmalıyız.
- I am extremely pleased, moreover, that Parliament is now making this demand.
- Ayrıca Parlamento'nun şimdi bu talepte bulunuyor olmasından da son derece memnunum.
- Everyone was supposedly pleased about it but, in reality, we have made little progress.
- Sözde herkes bu durumdan memnundu ama gerçekte çok az ilerleme kaydettik.
- I am extremely pleased, moreover, that Parliament is now making this demand.
- Dahası, Parlamento'nun şimdi bu talepte bulunmasından son derece memnunum.
- She was very pleased to be here in such a short time.
- Bu kadar kısa sürede burada olmaktan çok memnundu.
- Thirdly, we can at least be pleased about the section on interinstitutional cooperation.
- Üçüncü olarak, en azından kurumlar arası işbirliğine ilişkin bölümden memnun olabiliriz.
- I am therefore particularly pleased to have the opportunity to welcome this proposal which will change things.
- Bu nedenle bazı şeyleri değiştirecek olan bu teklifi memnuniyetle karşılama fırsatı bulduğum için özellikle memnunum.
- The Council is pleased to note that the Commission has implemented in full the new impact assessment procedure.
- Konsey, Komisyon'un yeni etki değerlendirme prosedürünü tam olarak uygulamaya koyduğunu memnuniyetle kaydetmiştir.
- Things are going well, in fact much better, and that is something we can only be pleased about.
- İşler iyi gidiyor, hatta çok daha iyi gidiyor ve bu sadece memnun olabileceğimiz bir şey.
- I am also pleased to note the support for developing research into rare illnesses.
- Nadir hastalıklara yönelik araştırmaların geliştirilmesine verilen desteği de memnuniyetle not ediyorum.
- I am very pleased that he has taken on this report, because I know the commitment we need from all sides of the House.
- Bu raporu üstlendiği için çok memnunum çünkü Meclis'in tüm taraflarının kararlılığına ihtiyacımız olduğunu biliyorum.
- Now that the time has come to evaluate the work of the year, we can all be pleased.
- Artık yılın çalışmalarını değerlendirme zamanı geldiğine göre hepimiz memnun olabiliriz.
- However, I am much less pleased about what is happening with enlargement.
- Ancak, genişleme konusunda yaşananlardan çok daha az memnunum.
- We are very pleased to see you here.
- Sizi burada görmekten çok memnunuz.
- I am really pleased that this resolution has come about.
- Bu kararın çıkmasından dolayı gerçekten çok memnunum.
- I am pleased that we are agreed on this.
- Bu konuda hemfikir olduğumuz için memnunum.
- I am also very pleased that we have attached importance to prevention and to getting things to work in practice.
- Ayrıca önleme ve uygulamada işlerin yolunda gitmesine önem verdiğimiz için de çok memnunum.
- We are pleased to note that this has meanwhile been rectified.
- Bu arada bu durumun düzeltilmiş olduğunu memnuniyetle not ediyoruz.
- All the past problems have been resolved, which we are very pleased about.
- Geçmişteki tüm sorunlar çözüldü, ki biz bundan çok memnunuz.
- I am very pleased to have the opportunity to respond to this valuable and important debate on this report.
- Bu rapora ilişkin bu değerli ve önemli tartışmaya yanıt verme fırsatı bulduğum için çok memnunum.
- My fellow Members have supported us on this issue and we are rather pleased by this.
- Üye arkadaşlarım bu konuda bize destek oldular ve bundan oldukça memnunuz.
- I am therefore pleased and proud that Parliament should be at the heart of this debate today.
- Bu nedenle Parlamentonun bugün bu tartışmanın merkezinde yer almasından memnuniyet ve gurur duyuyorum.
- We are very pleased that Finland is of interest as a destination.
- Finlandiya'nın bir varış noktası olarak ilgi görmesinden çok memnunuz.
- Now, we must look forward, as in part does the resolution, I am pleased to say.
- Şimdi, memnuniyetle ifade etmek isterim ki, kararın bir bölümünde olduğu gibi ileriye bakmalıyız.
- Now that the time has come to evaluate the work of the year, we can all be pleased.
- Artık yılın çalışmalarını değerlendirme zamanı geldiğine göre, hepimiz memnun olabiliriz.
- I am pleased for him personally, but I am also pleased about the case he has been making.
- Kendisi için şahsen memnunum ama aynı zamanda ortaya koyduğu durumdan da memnunum.
- She was very pleased to be here in such a short time.
- Bu kadar kısa bir sürede burada olmaktan çok memnundu.
- However, I am much less pleased about what is happening with enlargement.
- Ancak, genişleme ile ilgili olanlardan çok daha az memnunum.
- I am extremely pleased about that.
- Bundan son derece memnunum.
- I am very pleased about that.
- Bu konuda çok memnunum.
- I am extremely pleased that prevention has become one of the tasks.
- Önlemenin görevlerden biri haline gelmiş olmasından son derece memnunum.
- I believe we can be pleased about the role we ourselves played on that forum.
- Bu forumda kendimizin oynadığı rolden memnun olabileceğimize inanıyorum.
- I am extremely pleased, moreover, that Parliament is now making this demand.
- Dahası, Parlamento'nun şimdi bu talepte bulunuyor olmasından son derece memnunum.
- It was not a difficult conciliation but it was successful and I was very pleased at the outcome.
- Zor bir uzlaşma değildi ama başarılıydı ve sonuçtan çok memnun kaldım.
- I am pleased for him personally, but I am also pleased about the case he has been making.
- Kendisi adına şahsen memnunum ama aynı zamanda ortaya koyduğu davadan dolayı da memnunum.
- Tom did not seem pleased to see me.
- Tom beni görmekten memnun görünmüyordu.
- I wasn't pleased.
- Memnun değildim.
- She didn't look pleased.
- O memnun görünmüyordu.
- We are truly pleased.
- Biz gerçekten memnunuz.
- He looked pleased.
- Memnun görünüyordu.
- She didn't look pleased.
- Memnun görünmüyordu.
- I'm very pleased.
- Ben çok memnunum.
- Not everyone was pleased.
- Herkes memnun değildi.
- Tom isn't pleased.
- Tom memnun değil.
- The defense attorney was pleased by the verdict.
- Savunma avukatı karardan memnun kaldı.
- Tom certainly isn't pleased.
- Tom kesinlikle memnun değil.
- I'm pleased.
- Ben memnunum.
- Sami wasn't pleased.
- Sami bundan memnun değildi.
- Tom's parents weren't pleased.
- Tom'un ailesi memnun değildi.
- I was pleased.
- Memnundum.
- Sami wasn't pleased.
- Sami memnun değildi.
- Tom is pleased, isn't he?
- Tom memnun, değil mi?
- President Roosevelt was pleased.
- Başkan Roosevelt memnundu.
- They were not pleased.
- Onlar memnun değildi.
- Tom said I looked pleased.
- Tom memnun göründüğümü söyledi.
- I think you'll be very pleased.
- Bence çok memnun kalacaksınız.
- Mr Smith is pleased at his son's success.
- Bay Smith, oğlunun başarısından memnun.
- Tom wasn't pleased.
- Tom memnun değildi.
- The defense attorney was pleased by the verdict.
- Savunma avukatı karardan memnundu.
- I am pleased at your success.
- Başarınızdan memnunum.
- You look very pleased.
- Çok memnun görünüyorsun.
- Tom is pleased.
- Tom memnun.
- I thought you'd be pleased.
- Memnun olursun sanmıştım.
- Tom looks like he's pleased.
- Tom memnun görünüyor.
- Tom looked pleased.
- Tom memnun görünüyordu.
- I was not pleased.
- Memnun değildim.
- You're pleased, aren't you?
- Memnunsun, değil mi?
- Tom seems pleased.
- Tom memnun görünüyor.
- We're really pleased.
- Biz gerçekten memnunuz.
- I'm fairly pleased.
- Oldukça memnunum.
- Sami didn't seem very pleased at all.
- Sami hiç memnun görünmüyordu.
- I'm just pleased we got it done.
- Bu işi hallettiğimiz için memnunum.
- Tom wasn't too pleased at the time.
- Tom o zaman pek memnun değildi.
- I am very pleased to receive this from you.
- Bunu sizden aldığım için çok memnunum.
- I'm not pleased.
- Ben memnun değilim.
- They were not pleased.
- Onlar da memnun değildi.
- I think you'll be very pleased.
- Bence çok memnun kalacaksın.
- Tom was very pleased.
- Tom çok memnundu.
- He didn't look pleased.
- Memnun görünmüyordu.
- You don't look pleased to see me.
- Beni gördüğüne memnun görünmüyorsun.
- Tom doesn't look particularly pleased.
- Tom pek memnun görünmüyor.
- He looked pleased.
- O memnun görünüyordu.
- Tom is pleased at his success.
- Tom başarısından memnun.
- You don't look pleased.
- Memnun görünmüyorsun.
- She did not seem pleased to see me.
- O beni görmekten memnun görünmüyordu.
- The gods are pleased by your actions.
- Tanrılar, eylemlerinizden memnunlar.
- The gods are pleased by your actions.
- Tanrılar yaptıklarınızdan memnun.
- I think you'll be pleased.
- Bence memnun kalacaksınız.
- Tom wasn't too pleased.
- Tom çok memnun değildi.
- Tom doesn't seem very pleased.
- Tom çok memnun görünmüyor.
- He didn't look pleased.
- O memnun görünmüyordu.
- You're pleased, aren't you?
- Sen memnunsun, değil mi?
- I'm very pleased to be here.
- Burada olmaktan çok memnunum.
- She looked pleased.
- Memnun görünüyordu.
- Tom didn't look too pleased.
- Tom pek memnun görünmüyordu.
- Tom will be so pleased.
- Tom çok memnun kalacak.
- We're really pleased.
- Gerçekten çok memnunuz.
- It looks like Tom is pleased.
- Tom memnun gibi görünüyor.
- Tom was obviously pleased to see Mary.
- Tom Mary'yi gördüğüne açıkçası memnundu.
- Tom didn't seem very pleased.
- Tom çok memnun görünmüyordu.
- I am very pleased.
- Çok memnunum.
- The girl was pleased when she got a present.
- Kız bir hediye aldığında memnundu.
- Tom wasn't too pleased.
- Tom pek memnun değildi.
- Tom doesn't seem very pleased.
- Tom pek memnun görünmüyor.
- She was very pleased.
- O çok memnundu.
- Tom looks like he's pleased.
- Tom memnun gibi görünüyor.
- Tom wasn't pleased, but Mary was.
- Tom memnun değildi ama Mary memnundu.
- Tom was equally pleased.
- Tom eşit derecede memnundu.
- Tom is really pleased.
- Tom gerçekten memnun.
- I was really pleased.
- Gerçekten memnundum.
- Tom wasn't very pleased.
- Tom pek memnun değildi.
- He was not pleased.
- O memnun değildi.
- Tom didn't seem pleased to see me.
- Tom beni gördüğüne memnun görünmüyordu.
- Tom looks very pleased.
- Tom çok memnun görünüyor.
- She is pleased at her success.
- Başarısından memnun.
- Tom didn't seem pleased.
- Tom memnun görünmüyordu.
- Tom wasn't too pleased at the time.
- Tom o zaman fazla memnun değildi.
- She is pleased at her success.
- O başarısından memnun.
- Sami didn't seem very pleased at all.
- Sami hiç de çok memnun gibi görünmüyordu.
- Tom looks pleased.
- Tom memnun görünüyor.
- Tom was not pleased.
- Tom memnun değildi.
- I think you'll be pleased.
- Bence memnun kalacaksın.
- Tom didn't look pleased.
- Tom memnun görünmüyordu.
- Tom doesn't look pleased.
- Tom memnun görünmüyor.
- Tom seemed to be pleased.
- Tom memnun görünüyordu.
- Tom was pleased, but Mary wasn't.
- Tom memnundu ama Mary değildi.
- We're very pleased.
- Biz çok memnunuz.
- You look pleased.
- Memnun görünüyorsun.
- Tom was pleased.
- Tom memnundu.
- Tom looked very pleased.
- Tom çok memnun görünüyordu.
- We're pleased you're here.
- Burada olduğuna memnunuz.
- I'll be only too pleased to help you.
- Size yardım etmekten ancak memnuniyet duyarım.
- I was not pleased by your rude behavior.
- Ben senin kaba davranışlarından memnun değildim.
- I'm not pleased.
- Memnun değilim.
- I am pleased to meet you in Japan.
- Japonya'da tanıştığımız için memnunum.
- I am very pleased.
- Ben çok memnunum.
- Hooker was extremely pleased.
- Hooker son derece memnundu.
- Tom was equally pleased.
- Tom da aynı derecede memnundu.
- Tom seemed pleased.
- Tom memnun görünüyordu.
- Tom's parents weren't pleased.
- Tom'un ebeveynleri memnun değildi.
Show More (140)
|