1 |
provoke |
kışkırtmak |
v. |
|
- Provoke and challenge one another for changes.
- Değişiklik yapmak için birbirinizi kışkırtın ve meydan okuyun.
- With the Mavi Marmara, the Turkish government wanted to provoke Israel and cause an incident.
- Türk hükümeti Mavi Marmara ile İsrail'i kışkırtmak ve olay çıkarmak istiyordu.
- With the Mavi Marmara, the Turkish government wanted to provoke Israel and cause an incident.
- Mavi Marmara ile Türk hükümeti İsrail'i kışkırtarak olay çıkarmak istedi.
- Don't provoke that wasp.
- O eşek arısını kışkırtma.
- I provoked him.
- Onu kışkırttım.
- Tom is trying to provoke me.
- Tom beni kışkırtmaya çalışıyor.
- Don't provoke the beast.
- Canavarı kışkırtmayın.
- Tom tried to provoke a fight.
- Tom bir kavgayı kışkırtmaya çalıştı.
- Do not provoke that wasp.
- O eşek arısını kışkırtma.
- Don't do anything to provoke Tom.
- Tom'u kışkırtacak bir şey yapma.
- The cat will scratch you if you provoke it.
- Eğer onu kışkırtırsan kedi seni tırmalar.
- Linda danced with other men to provoke Dan.
- Linda, Dan'i kışkırtmak için başka erkeklerle dans etti.
- Sami liked to provoke Layla by saying outrageous things.
- Sami çirkin şeyler söyleyerek Layla'yı kışkırtmayı severdi.
- With just one commercial, Nike has managed to provoke a lot of Japanese people.
- Nike sadece bir reklamla birçok Japon'u kışkırtmayı başardı.
- Don't provoke me.
- Beni kışkırtma.
- I'm not provoking their daughters.
- Ben onların kızlarını kışkırtmıyorum.
- You seem to be trying to provoke Tom.
- Tom'u kışkırtmaya çalışıyor gibi görünüyorsun.
- I'm not provoking their daughters.
- Kızlarını kışkırtmıyorum.
- Linda danced with other men to provoke Dan.
- Linda Dan'ı kışkırtmak için başka adamlarla dans etti.
- The aggression was provoked by all those gratuitous insults.
- Saldırganlık, tüm o gereksiz hakaretler tarafından kışkırtıldı.
- He deliberately kept on provoking a confrontation.
- Kasıtlı olarak bir çatışmayı kışkırtmaya devam etti.
- Tom seems to enjoy provoking arguments.
- Tom tartışmaları kışkırtmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
- Are you trying to provoke me?
- Beni kışkırtmaya mı çalışıyorsun?
- You seem to be trying to provoke Tom.
- Tom'u kışkırtmaya çalışıyor gibisin.
- His rude reply provoked her to slap his face.
- Onun kaba cevabı onun yüzüne tokat atması için onu kışkırttı.
- Don't provoke the beast.
- Canavarı kışkırtma.
Show More (23)
|
2 |
provoke |
neden olmak |
v. |
|
- The dossier was a complex one and provoked various amendments.
- Dosya karmaşık bir dosyaydı ve çeşitli değişikliklere neden oldu.
- It provokes outrage and reaction, so we must be united, we must be determined and we must be vigilant.
- Öfke ve tepkiye neden oluyor; bu nedenle birlik olmalı, kararlı olmalı ve uyanık olmalıyız.
- The agreements should provoke protests from any serious politician specialising in the law.
- Anlaşmalar, hukuk alanında uzmanlaşmış her ciddi siyasetçinin protestolarına neden olmalıdır.
- His rude reply provoked her to slap his face.
- Kaba cevabı, kadının onun yüzüne tokat atmasına neden oldu.
- The shell fell into the ammunition depot, which provoked a series of explosions.
- Mermi mühimmat deposuna düştü ve bu da bir patlamalar dizisine neden oldu.
Show More (2)
|
3 |
provoke |
tahrik etmek |
v. |
|
- I provoked him.
- Onu tahrik ettim.
- With just one commercial, Nike has managed to provoke a lot of Japanese people.
- Nike tek bir reklamla pek çok Japon'u tahrik etmeyi başardı.
- Don't provoke the beast.
- Canavarı tahrik etmeyin.
Show More (0)
|
4 |
provoke |
çıkarmak |
v. |
|
- You need to stop provoking fights with Tom.
- Tom'la kavga çıkarmayı bırakmalısın.
- Tom tried to provoke a fight.
- Tom kavga çıkarmaya çalıştı.
Show More (-1)
|
5 |
provoke |
uyandırmak |
v. |
|
- The HACCP (Hazard Analysis and Critical Control Points) system has already provoked strong feelings.
- HACCP (Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları) sistemi zaten güçlü duygular uyandırmıştı.
Show More (-2)
|
6 |
provoke |
provoke etmek |
v. |
|
- With the Mavi Marmara, the Turkish government wanted to provoke Israel and cause an incident.
- Mavi Marmara ile Türk hükümeti İsrail'i provoke ederek bir olay çıkarmak istedi.
Show More (-2)
|