| 1 |
put on |
giymek |
v. |
|
- Tom put on some warm socks.
- Tom sıcak tutan çoraplar giydi.
- Tom put on latex gloves.
- Tom lateks eldivenlerini giydi.
- Tom put on some climbing boots.
- Tom tırmanış botlarını giydi.
- Mary put on her knee-high boots.
- Mary diz üstü çizmelerini giydi.
- She put on a sweater so as not to catch cold.
- Üşütmemek için üzerine bir kazak giydi.
- Tom put on rubber gloves.
- Tom lastik eldiven giydi.
- He put on clean trousers.
- O, temiz pantolon giydi.
- She put on her best clothes and went out.
- En iyi kıyafetlerini giydi ve dışarı çıktı.
- Tom put on a black coat.
- Tom siyah bir ceket giydi.
- Put on your apron.
- Önlüğünü giy.
- Tom and Mary are putting on their coats and gloves.
- Tom ve Mary paltolarını ve eldivenlerini giyiyorlar.
- I put on my shoes at once.
- Derhal ayakkabılarımı giydim.
- Tom stood up and put on his hat.
- Tom ayağa kalktı ve şapkasını giydi.
- He's putting on a coat.
- Palto giyiyor.
- Tom put on his raincoat.
- Tom yağmurluğunu giydi.
- Tom put on his suit jacket.
- Tom takım elbise ceketini giydi.
- Tom sat on the edge of the bed and put on his socks.
- Tom yatağın kenarına oturdu ve çoraplarını giydi.
- Put on your good shoes.
- Güzel ayakkabılarını giy.
- Tom put on his robe.
- Tom bornozunu giydi.
- Tom is putting on his shoes.
- Tom ayakkabısını giyiyor.
- Tom put on his sweater inside out.
- Tom kazağını ters giydi.
- He put on the red jacket.
- Kırmızı ceketi giydi.
- He tried putting on his new shoes.
- Yeni ayakkabılarını giymeyi denedi.
- Tom put on his sweater wrong side out.
- Tom kazağını ters giydi.
- You'd better put on a raincoat.
- Yağmurluk giysen iyi olur.
- Tom put on a pair of latex gloves.
- Tom bir çift lateks eldiven giydi.
- Tom stood and put on his coat.
- Tom kalktı ve onun paltosunu giydi.
- Tom put on his socks.
- Tom çoraplarını giydi.
- He took off his clothes and put on his pajamas.
- Kıyafetlerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
- In the meantime you can just put on a sweater if you're cold.
- Bu arada üşürsen bir kazak giyebilirsin.
- I put on Tom's shoes by mistake.
- Yanlışlıkla Tom'un ayakkabılarını giydim.
- Put on your woolies or you'll catch a cold!
- Yünlülerini giy yoksa üşüteceksin!
- Put on your gloves.
- Eldivenlerini giy.
- Tom put on an apron.
- Tom bir önlük giydi.
- Tom put on his gloves.
- Tom eldivenlerini giydi.
- She put on her bonnet.
- O, bonesini giydi.
- Tom put on his robe.
- Tom cüppesini giydi.
- Tom put on some rubber gloves so he wouldn't leave fingerprints.
- Tom parmak izi bırakmamak için bir lastik eldiven giydi.
- Tom put on a clean T-shirt.
- Tom temiz bir tişört giydi.
- She put on her sister's jeans and looked in the mirror.
- Kızkardeşinin kot pantolonunu giydi ve aynaya baktı.
- Tom took off his clothes and put on his pajamas.
- Tom, elbiselerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
- She put on her best clothes and went out.
- O en iyi giysilerini giydi ve dışarı çıktı.
- He put on his gloves.
- Eldivenlerini giydi.
- Tom put on his coat and gloves.
- Tom ceketini ve eldivenlerini giydi.
- He put on his sweater wrong side out.
- O kazağını ters yüz giydi.
- Please put on this apron.
- Lütfen bu önlüğü giy.
- Mary put on her knee-high boots.
- Mary diz üstü botlarını giydi.
- Mary put on her pajamas.
- Mary pijamasını giydi.
- Go put on something more conservative.
- Git daha muhafazakar bir şeyler giy.
- Tom put on his jacket.
- Tom ceketini giydi.
- Put on your gloves.
- Eldivenini giy.
- Tom got out of bed and quickly put on his clothes.
- Tom yataktan kalktı ve hızla elbiselerini giydi.
- Put on your pajamas.
- Pijamalarını giy.
- Tom put on his black suit and white tie.
- Tom siyah takımını giydi ve beyaz kravatını taktı.
- Tom put on rubber gloves.
- Tom lastik eldivenler giydi.
- Will you put on this kimono?
- Bu kimonoyu giyer misin?
- Put on a jacket.
- Ceketini giy.
- Put on a nice dress.
- Güzel bir elbise giy.
Show More (55)
|
| 2 |
put on |
takmak |
v. |
|
- Tom put on his headphones.
- Tom kulaklığını taktı.
- I've just had new tires put on my car.
- Arabama yeni lastikleri henüz taktırdım.
- She put on her hat.
- O, şapkasını taktı.
- Tom put on his seatbelt.
- Tom emniyet kemerini taktı.
- Tom put on his goggles.
- Tom gözlüklerini taktı.
- Tom put on a pair of sunglasses.
- Tom bir güneş gözlüğü taktı.
- Have you ever put on a cowboy's hat?
- Hiç kovboy şapkası taktın mı?
- We always had to put on a safety belt in case we had an accident.
- Kaza geçirme ihtimalimize karşı her zaman emniyet kemeri takmak zorundaydık.
- I put on a tie.
- Kravat taktım.
- Tom put on his reading glasses.
- Tom okuma gözlüklerini taktı.
- You need to put on your gas mask.
- Gaz maskenizi takmanız gerekiyor.
- You had better put on your crash helmet.
- Kaskını taksan iyi olur.
- Put on this hat.
- Bu şapkayı tak.
- She put on her hat.
- Şapkasını taktı.
- Tom put on a gas mask.
- Tom gaz maskesi taktı.
- Put on your cap.
- Şapkanı tak.
- Linda wanted Dan to put on a condom.
- Linda Dan'den prezervatif takmasını istedi.
Show More (14)
|
| 3 |
put on |
giyinmek |
v. |
|
- I like to put on my rain boots and stomp in the puddles in the street.
- Yağmur çizmelerimi giyip sokaktaki su birikintilerinde tepinmeyi seviyorum.
- I suggest that you put on some clean clothes.
- Bazı temiz elbiseler giymeni tavsiye ederim.
- I suggest that you put on some clean clothes.
- Temiz kıyafetler giymenizi öneririm.
- As the day got cooler, I had to put on a sweater.
- Gün soğudukça kazak giymek zorunda kaldım.
- You should put on a raincoat because it's cold outside.
- Dışarısı soğuk olduğu için bir yağmurluk giymelisin.
- Didn't you ever put on rubber boots as a kid and have fun splashing water in puddles?
- Sen hiç bir çocuk olarak lastik çizmelerini giymedin mi ve su birikintisinde su sıçratarak eğlenmedin mi?
- He put on his sweater wrong side out.
- Kazağını ters giymiş.
- Tom got up to put on his jacket.
- Tom ceketini giymek için kalktı.
- He stooped to put on his shoes.
- O, ayakkabılarını giymek için eğildi.
- He stooped to put on his shoes.
- Ayakkabılarını giymek için eğildi.
- Let me help you put on your coat.
- Ceketini giymene yardımcı olmama izin ver.
- He stopped to put on his shoes.
- Ayakkabılarını giymek için durdu.
- Tom helped Mary put on her jacket.
- Tom, Mary'nin ceketini giymesine yardım etti.
Show More (10)
|
| 4 |
put on |
kilo almak |
v. |
|
- Since she doesn't want to put on any more weight, she doesn't eat cake.
- Daha fazla kilo almak istemediği için pasta yemiyor.
- Tom noticed how much weight Mary had put on.
- Tom, Mary'nin ne kadar kilo aldığını fark etti.
- You've put on a little weight, haven't you?
- Biraz kilo aldın, değil mi?
- It looks like you've put on a little weight.
- Görünüşe göre biraz kilo almışsın.
- I haven't put on so much weight.
- Çok fazla kilo almadım.
- Tom has put on some weight since the last time I saw him.
- Tom onu son gördüğümden beri biraz kilo aldı.
- I put on a little weight last year.
- Geçen yıl biraz kilo aldım.
- She doesn't eat cake because she doesn't want to put on any more weight.
- Pasta yemiyor çünkü daha fazla kilo almak istemiyor.
- After getting married, my wife put on five pounds.
- Karım evlendikten sonra beş kilo aldı.
- Tom has put on a lot of weight.
- Tom çok kilo aldı.
Show More (7)
|
| 5 |
put on |
sahnelemek |
v. |
|
- We're going to put on a show.
- Bir gösteri sahneleyeceğiz.
- We were quite tired after putting on the play.
- Oyunu sahneledikten sonra oldukça yorulmuştuk.
Show More (-1)
|
