| 1 |
reluctantly |
isteksizce |
adv. |
|
- The Fianna Fail MEPs reluctantly voted in favour of this proposal.
- Fianna Fail milletvekilleri isteksizce bu öneri lehinde oy kullandılar.
- Only two projects have been approved so far, but even this was done reluctantly.
- Şu ana kadar sadece iki proje onaylandı, ancak bu bile isteksizce yapıldı.
- She went to see him reluctantly.
- Onu görmeye isteksizce gitti.
- Sami reluctantly gave the OK to end the marriage.
- Sami isteksizce evliliğin bitmesine onay verdi.
- Tom reluctantly went home.
- Tom isteksizce eve gitti.
- Tom reluctantly agreed to the proposal.
- Tom isteksizce teklifi kabul etti.
- Tom reluctantly agreed that he wouldn't tell Mary.
- Tom Mary'ye söylemeyeceğini isteksizce kabul etti.
- Tom reluctantly handed over the diamonds.
- Tom elmasları isteksizce verdi.
- Tom nodded reluctantly.
- Tom isteksizce başını salladı.
- Reluctantly, he started the engine and drove off.
- İsteksizce motoru çalıştırdı ve gitti.
- Tom reluctantly agreed to go.
- Tom gitmeyi isteksizce kabul etti.
- Tom reluctantly handed Mary the money.
- Tom parayı Mary'ye isteksizce verdi.
- He reluctantly did it.
- İsteksizce yaptı.
- Tom reluctantly left.
- Tom isteksizce terk etti.
- Tom reluctantly agreed to go.
- Tom isteksizce gitmeyi kabul etti.
- The thief reluctantly admitted his guilt.
- Hırsız isteksizce suçunu kabul etti.
- I performed the work reluctantly.
- Ben işi isteksizce yaptım.
- She reluctantly agreed.
- O isteksizce kabul etti.
- Tom reluctantly went outside.
- Tom isteksizce dışarı çıktı.
- Tom reluctantly went to the dentist.
- Tom isteksizce dişçiye gitti.
- He accepted reluctantly.
- O isteksizce kabul etti.
- She reluctantly agreed to our proposal.
- Teklifimizi isteksizce kabul etti.
- He took the job reluctantly.
- İşi isteksizce kabul etti.
- Tom reluctantly agreed to the proposal.
- Tom öneriyi isteksizce kabul etti.
- Tom reluctantly went by himself.
- Tom isteksizce tek başına gitti.
- Tom reluctantly did that.
- Tom bunu isteksizce yaptı.
- Tom reluctantly handed over the diamonds.
- Tom isteksizce elmasları verdi.
- Tom reluctantly gave Mary what she asked for.
- Tom isteksizce Mary'ye istediğini verdi.
- Tom reluctantly obeyed.
- Tom isteksizce itaat etti.
- Tom reluctantly accepted the gift.
- Tom isteksizce hediyeyi kabul etti.
- Her father reluctantly consented to her marriage.
- Onun babası onun evliliğine isteksizce razı oldu.
- Tom reluctantly left.
- Tom isteksizce ayrıldı.
- He reluctantly agreed to my proposal.
- Teklifimi isteksizce kabul etti.
- Tom reluctantly did that.
- Tom onu isteksizce yaptı.
- Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksizce yayınladı.
- Tom reluctantly followed Mary.
- Tom isteksizce Mary'yi takip etti.
- Tom reluctantly agreed.
- Tom isteksizce kabul etti.
- Tom reluctantly took his seat.
- Tom isteksizce yerine oturdu.
- Tom reluctantly went to see Mary.
- Tom isteksizce Mary'yi görmeye gitti.
- He reluctantly agreed.
- İsteksizce kabul etti.
- He reluctantly agreed to my proposal.
- O isteksizce önerimi kabul etti.
- I listened to him reluctantly.
- Ben onu isteksizce dinledim.
- Don't do it reluctantly.
- Bunu isteksizce yapma.
- Tom reluctantly assisted Mary to escape police custody.
- Tom Mary'nin polis gözaltından kaçmasına isteksizce yardım etti.
- Do not do it reluctantly.
- İsteksizce yapma.
- I reluctantly agreed.
- İsteksizce kabul ettim.
- Marie reluctantly takes another piece of cake.
- Marie isteksizce bir parça daha kek alır.
- Tom reluctantly agreed that he wouldn't tell Mary.
- Tom isteksizce Mary'ye söylemeyeceğini kabul etti.
- He reluctantly went to see her.
- İsteksizce onu görmeye gitti.
- Tom reluctantly let Mary into his house.
- Tom isteksizce Mary'nin eve girmesine izin verdi.
- I listened to him reluctantly.
- Onu isteksizce dinledim.
- Tom reluctantly followed Mary.
- Tom isteksizce Mary'yi izledi.
- The lovers reluctantly parted.
- Aşıklar isteksizce ayrıldılar.
- I reluctantly did that.
- Bunu isteksizce yaptım.
- Tom reluctantly waited.
- Tom isteksizce bekledi.
- I reluctantly agreed.
- Ben isteksizce kabul ettim.
- Tom agreed reluctantly.
- Tom isteksizce kabul etti.
- I performed the work reluctantly.
- İşi isteksizce yaptım.
- Tom reluctantly took his seat.
- Tom isteksizce koltuğuna oturdu.
- Tom reluctantly went.
- Tom isteksizce gitti.
- He accepted reluctantly.
- İsteksizce kabul etti.
- The lovers reluctantly parted.
- Aşıklar isteksizce ayrıldı.
Show More (59)
|
| 2 |
reluctantly |
gönülsüzce |
adv. |
|
- I also accept the declaration, albeit reluctantly.
- Ben de gönülsüz de olsa bildiriyi kabul ediyorum.
- I shall thus reluctantly endorse the Commission proposal without any further amendments.
- Bu nedenle Komisyon'un teklifini başka herhangi bir değişiklik yapmadan gönülsüzce onaylayacağım.
- I shall thus reluctantly endorse the Commission proposal without any further amendments.
- Bu nedenle, Komisyon teklifini başka herhangi bir değişiklik yapmadan gönülsüzce onaylayacağım.
- I reluctantly endorse the proposed structures, but they will not solve the real problems.
- Önerilen yapıları gönülsüzce destekliyorum ancak bunlar gerçek sorunları çözmeyecektir.
- I shall thus reluctantly endorse the Commission proposal without any further amendments.
- Bu nedenle Komisyon'un teklifini başka bir değişiklik yapmadan gönülsüzce onaylayacağım.
- Tom reluctantly did that by himself.
- Tom bunu gönülsüzce kendi başına yaptı.
- Tom reluctantly went by himself.
- Tom gönülsüzce kendi başına gitti.
- Tom reluctantly assisted Mary to escape police custody.
- Tom, Mary'nin polis gözetiminden kaçmasına gönülsüzce yardım etti.
- Sami reluctantly gave the OK to end the marriage.
- Sami evliliği sona erdirmek için gönülsüzce onay verdi.
- Tom reluctantly handed Mary the money.
- Tom parayı gönülsüzce Mary'ye verdi.
- Her father reluctantly consented to her marriage.
- Babası onun evlenmesine gönülsüzce razı oldu.
Show More (8)
|
| 3 |
reluctantly |
istemeden |
adv. |
|
- He took the job reluctantly.
- İşi istemeye istemeye aldı.
- The thief reluctantly admitted his guilt.
- Hırsız istemeyerek suçunu itiraf etti.
Show More (-1)
|
| 4 |
reluctantly |
isteksiz olarak |
adv. |
|
- Tom reluctantly published Mary's tragic novel.
- Tom, Mary'nin trajik romanını isteksiz olarak yayınladı.
Show More (-2)
|
