| 1 |
roast |
kızartmak |
v. |
|
- How do I roast termites?
- Termitleri nasıl kızartırım?
- I'll roast him some meat.
- Ona biraz et kızartacağım.
- Let's roast the chestnuts.
- Kestaneleri kızartalım.
- How do I roast termites?
- Termitleri nasıl kızartabilirim?
- Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
- She roasted the turkey.
- O, hindiyi kızarttı.
- Tom and his friends sat around the campfire and roasted marshmallows.
- Tom ve arkadaşları kamp ateşinin etrafında oturup şekerleme kızarttılar.
- He's roasting a tasty chicken.
- Lezzetli bir tavuk kızartıyor.
- Tom roasted his marshmallow over the fire.
- Tom ateşin üzerinde lokumunu kızarttı.
- He's roasting a tasty chicken.
- O, lezzetli bir tavuk kızartıyor.
- She roasted the turkey.
- O hindiyi kızarttı.
- We sat around the campfire roasting marshmallows.
- Kamp ateşinin etrafında oturup marshmallow kızarttık.
Show More (9)
|
| 2 |
roast |
kavurmak (kahve vb'ni) |
v. |
|
- He is roasting coffee beans.
- O, kahve çekirdeklerini kavuruyor.
- Tom is roasting coffee beans.
- Tom kahve çekirdeklerini kavuruyor.
- He is roasting coffee beans.
- Kahve çekirdeklerini kavuruyor.
- Tom roasts his own coffee beans.
- Tom kendi kahve çekirdeklerini kavuruyor.
- Tom roasts his own coffee beans.
- Tom kendi kahve çekirdeklerini kavurur.
Show More (2)
|
| 3 |
roast |
rosto |
n. |
|
- I made a pot roast.
- Bir rosto yaptım.
- The roast lamb is very good.
- Rosto kuzu çok iyidir.
- Roast lamb is eaten for Easter.
- Paskalya için rosto kuzusu yenir.
- We all pigged out at the company Christmas party, especially on the roast beef.
- Hepimiz şirket Noel partisinde çok yemek yedik, özellikle dana rosto.
Show More (1)
|
| 4 |
roast |
kızarmış |
adj. |
|
- I want roast chicken.
- Kızarmış tavuk istiyorum.
- I like roast chicken.
- Kızarmış tavuk severim.
- Roast chicken is one of my favorite dishes.
- Kızarmış tavuk en sevdiğim yemeklerden biridir.
- I love roast chicken.
- Kızarmış tavuğu seviyorum.
Show More (1)
|
| 5 |
roast |
kavurmak |
v. |
|
- Make sure to leave some space between them for more even roasting.
- Daha eşit bir kavurma için aralarında biraz boşluk kalmasını sağlayın.
- Make sure to leave some space between them for more even roasting.
- Daha eşit kavurma için aralarında mutlaka biraz boşluk bırakın.
Show More (-1)
|
| 6 |
roast |
kavrulmak |
v. |
|
- It's roasting in this room.
- Bu oda kavruluyor.
Show More (-2)
|
| 7 |
roast |
kavrulmuş (kahve vb) |
adj. |
|
- 200 grams of Tanzania dark roast coffee beans, please.
- 200 gram koyu kavrulmuş Tanzanya kahve çekirdeği lütfen.
Show More (-2)
|
| 8 |
roast |
fırında kızartmak |
v. |
|
- Roast chicken is one of my favorite dishes.
- Fırında kızartılmış tavuk, benim en sevdiğim yemeklerden biridir.
Show More (-2)
|
