| 1 |
sail |
yelken açmak |
v. |
|
- Some of them also sail under the Maltese flag.
- Bazıları da Malta bayrağı altında yelken açıyor.
- They began to sail to their home.
- Onlar evlerine doğru yelken açtılar.
- They sailed along the west coast of Africa.
- Afrika'nın batı kıyısı boyunca yelken açtılar.
- That ship has sailed for me.
- O gemi benim için yelken açtı.
- They usually sail in calm waters.
- Onlar genellikle sakin sularda yelken açarlar.
- Tom is teaching me to how to sail.
- Tom bana nasıl yelken açılacağını öğretiyor.
- They usually sail in calm waters.
- Genellikle sakin sularda yelken açarlar.
- He sails to Sweden.
- İsveç'e yelken açıyor.
- Who taught you how to sail?
- Sana yelken açmayı kim öğretti?
- After the wind has stopped, let's sail the boat off to the open sea.
- Rüzgar durduktan sonra, tekneyle açık denize yelken açalım.
- We sail for San Francisco on Monday.
- Pazartesi günü San Fransisko'ya yelken açacağız.
- Perry finally sailed into Tokyo Bay in 1853.
- Perry nihayet 1853'te Tokyo Körfezi'ne yelken açtı.
- The ship is under sail.
- Gemi yelken açtı.
- They began to sail to their home.
- Evlerine doğru yelken açmaya başladılar.
- I like to sail.
- Yelken açmayı severim.
- We sailed from Yokohama to Kobe.
- Yokohama'dan Kobe'ye yelken açtık.
- We sailed against the wind.
- Rüzgara karşı yelken açtık.
- They sailed around the world.
- Dünyanın etrafında yelken açtılar.
- Tom sailed across the ocean.
- Tom okyanus ötesine yelken açtı.
Show More (16)
|
| 2 |
sail |
yelken |
n. |
|
- After all, both the MAGP and the FIFG are already so full of loopholes that you actually sail The Atlantic Dawn through.
- Sonuçta, hem MAGP hem de FIFG zaten o kadar boşluklarla dolu ki, Atlantik Şafağı'na yelken açıyorsunuz.
- I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
- Rüzgarın yönünü değiştiremem ama gidilecek yere ulaşmak için her zaman yelkenlerimi ayarlayabilirim.
- God provides the wind, but man must raise the sails.
- Tanrı rüzgarı sağlar ama yelkenleri insan açmalıdır.
- Gondolas don't have sails.
- Gondolların yelkenleri yoktur.
- The headwind blew against the sail.
- Rüzgâr yelkene karşı esiyor.
- All the sails were taken down.
- Tüm yelkenler indirildi.
- All the sails were taken down.
- Bütün yelkenler indirildi.
- Gondolas don't have sails.
- Gondolların yelkenleri yok.
- When you can't change the direction of the wind - adjust your sails.
- Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsan, yelkenlerini ayarla.
- I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
- Ben rüzgarın yönünü değiştiremem, ama her zaman benim hedefe ulaşmak için benim yelkenleri ayarlayabilirim.
- Hoist the sails!
- Yelkenleri açın!
- Can you see a sail on the horizon?
- Ufukta bir yelken görebiliyor musunuz?
- The ship will set sail for Hong Kong tomorrow at 3 p.m.
- Gemi, yarın 15:00'te Hong Kong'a yelken açacak.
- When you can't change the direction of the wind - adjust your sails.
- Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman yelkenlerini ayarla.
- The sail won't open fully.
- Yelken tam açılmıyor.
- I can't change the direction of the wind, but I can adjust my sails to always reach my destination.
- Rüzgarın yönünü değiştiremem ama yelkenlerimi her zaman hedefime ulaşacak şekilde ayarlayabilirim.
Show More (13)
|
| 3 |
sail |
denize açılmak |
v. |
|
- Tom didn't want to come sailing with us.
- Tom bizimle denize açılmak istemedi.
- He sails to Sweden.
- O, İsveç'e doğru yelkenliyle denize açılıyor.
- We sail tomorrow.
- Yarın denize açılıyoruz.
- Who's Tom sailing with?
- Tom kiminle denize açılıyor?
- He is sailing a little boat on the water.
- O suda küçük bir bot ile denize açılıyor.
- Tom had never been sailing before.
- Tom daha önce hiç denize açılmamıştı.
- The ship sailed along the coast of Shikoku.
- Gemi Şikoku sahili boyunca denize açıldı.
- Our ship sailed by favorable wind.
- Gemimiz uygun rüzgarla denize açıldı.
- Your ship sails at a quarter past four.
- Senin gemin dördü çeyrek geçe denize açılır.
- We sail tomorrow.
- Yarın denize açılacağız.
Show More (7)
|
| 4 |
sail |
seyretmek |
v. |
|
- Unfortunately, this type of fishing does exist in the shape of fishing vessels sailing under flags of convenience.
- Ne yazık ki bu tür balıkçılık, elverişli bayraklar altında seyreden balıkçı gemileri şeklinde varlığını sürdürmektedir.
- It can be compared to a great ship sailing across a wide ocean.
- Büyük bir okyanusta seyreden büyük bir gemiye benzetilebilir.
- What flags their ships sail under is a matter for them.
- Gemilerinin hangi bayrak altında seyredeceği onları ilgilendiren bir konudur.
- The fisheries sector appears to be sailing through calm seas at present.
- Balıkçılık sektörü şu anda sakin denizlerde seyrediyor gibi görünüyor.
- It was built in 1989 and sailed under an Italian flag.
- 1989 yılında inşa edilmiş ve İtalyan bayrağı altında seyretmiştir.
- The ship is sailing to the west.
- Gemi, batıya doğru seyrediyor.
- Many boats are sailing on the sea.
- Birçok tekne denizde seyrediyor.
Show More (4)
|
| 5 |
sail |
yelkenli ile gitmek |
v. |
|
- We sailed from Yokohama to Kobe.
- Yokohama'dan Kobe'ye yelkenli ile gittik.
- Tom is teaching me to how to sail.
- Tom bana yelkenli ile gitmeyi öğretiyor.
- Bad weather prevented them from sailing.
- Kötü hava yelkenli ile gitmelerini engelledi.
- He failed in the attempt to sail across the Pacific Ocean.
- O, Pasifik Okyanusu boyunca yelkenli ile gitme girişiminde başarısız oldu.
- Tom and Mary went sailing together.
- Tom ve Mary birlikte yelkenli ile gittiler.
Show More (2)
|
| 6 |
sail |
yelkenli |
n. |
|
- Can you see a sail on the horizon?
- Ufukta bir yelkenli görebiliyor musun?
- The headwind blew against the sail.
- Karşıdan esen rüzgar yelkenliye karşı patladı.
Show More (-1)
|
| 7 |
sail |
gemi kullanmak |
v. |
|
- He taught them how to sail ships.
- Onlara nasıl gemi kullanacaklarını öğretti.
Show More (-2)
|
