|
- We must also remember, however, we cannot have science without awareness.
- Bununla birlikte, farkındalık olmadan bilime sahip olamayacağımızı da unutmamalıyız.
- It sounds rather old-fashioned, but economics is not a science.
- Kulağa biraz eski moda geliyor ama ekonomi bir bilim değildir.
- It is an area which has been fully explained in terms of science.
- Bu, bilimsel açıdan tam olarak açıklanmış bir alandır.
- All sciences worthy of the name must be aware of their role in society.
- Adına yakışır tüm bilimler, toplumdaki rollerinin farkında olmalıdır.
- It is an area which has been fully explained in terms of science.
- Bilim açısından tam olarak açıklanmış bir alandır.
- That is the best we can do with the science we have.
- Elimizdeki bilimle yapabileceğimizin en iyisi bu.
- I am concerned that the science behind this proposal is incomplete.
- Bu teklifin arkasındaki bilimin eksik olmasından endişe duyuyorum.
- I see this as quite unjustified by science and simply adding to our overall protein shortfall.
- Bunun bilim tarafından gerekçelendirilmediğini ve sadece genel protein açığımıza katkıda bulunduğunu görüyorum.
- The National Science Foundation will also have its funding increased by 6%.
- Ulusal Bilim Vakfı'nın finansmanı da %6 oranında arttırılacaktır.
- This classical humanism must inspire contemporary science and all citizens.
- Bu klasik hümanizm, çağdaş bilime ve tüm vatandaşlara ilham vermelidir.
- Architecture, engineering, the structure of buildings, are all in the realm of science.
- Mimarlık, mühendislik, binaların yapısı, hepsi bilim alanındadır.
- I hope there will be a follow-up to the Science White Paper.
- Umarım Bilim Beyaz Kitabı'nın devamı niteliğinde bir çalışma olur.
- That is something that science is agreed about.
- Bu, bilimin üzerinde hemfikir olduğu bir konudur.
- That is the best we can do with the science we have.
- Elimizdeki bilimle yapabileceğimizin en iyisi budur.
- Science must not be dependent on the ethics of big corporations, and that is why it must receive public funding.
- Bilim, büyük şirketlerin etik anlayışına bağımlı olmamalıdır ve bu nedenle kamu finansmanı almalıdır.
- I would ask that we bring forward discourse on the finality of science, and also on ethics in Europe.
- Bilimin sonluluğu ve Avrupa'da etik üzerine söylemleri öne çıkarmamızı rica ediyorum.
- These arguments will move with the science.
- Bu argümanlar bilimle birlikte hareket edecektir.
- Science and research without a conscience would be humanity's ruin.
- Vicdanı olmayan bilim ve araştırma insanlığın yıkımı olacaktır.
- If science can tap these alternative sources of protein, the dream for aquaculture may yet come true.
- Eğer bilim bu alternatif protein kaynaklarına ulaşabilirse, su ürünleri yetiştiriciliği hayali gerçek olabilir.
- I see this as quite unjustified by science and simply adding to our overall protein shortfall.
- Bunun bilim tarafından gerekçelendirilmediğini ve sadece genel protein açığımıza katkıda bulunduğunu düşünüyorum.
- We must also remember, however, we cannot have science without awareness.
- Bununla birlikte, farkındalık olmadan bilimselliğe sahip olamayacağımızı da unutmamalıyız.
- The science in relation to deep-sea stocks is not yet fully developed.
- Derin deniz rezervlerine ilişkin bilim henüz tam olarak gelişmemiştir.
- Its focus must be on safety, and its method must be science.
- Odak noktası güvenlik ve yöntemi de bilim olmalıdır.
- Science is not able to do that, because it does not want to.
- Bilim bunu yapamaz, çünkü yapmak istemiyor.
- We must bring the exact and the theoretical sciences close together, however difficult that may seem.
- Ne kadar zor görünürse görünsün, kesin ve teorik bilimleri birbirine yaklaştırmalıyız.
- This is quite simply how science works, and as far as I can see, science hinders this research as little as possible.
- Bilim bu şekilde işliyor ve görebildiğim kadarıyla bilim bu araştırmayı mümkün olduğunca az engelliyor.
- We have also seen in other areas what can happen through the abuse and misuse of science.
- Bilimin kötüye kullanılması ve suiistimal edilmesi yoluyla neler olabileceğini başka alanlarda da gördük.
- There will be an entire chapter on science, society and the citizens.
- Bilim, toplum ve vatandaşlarla ilgili tam bir bölüm olacak.
- We are lucky to have two committed men, both of whom realise the importance of science.
- Her ikisi de bilimin öneminin farkında olan iki kararlı adama sahip olduğumuz için şanslıyız.
- We hope, above all, that more young people will be attracted to science as a career.
- Her şeyden önce, daha fazla gencin bir kariyer olarak bilime ilgi duymasını umuyoruz.
- Where we need this measure, it is important that our directive is based on science.
- Bu tedbire ihtiyaç duyduğumuz yerde, direktifimizin bilime dayanması önemlidir.
- Quotas should be based on science and conservation objectives, not misused as automatic penalties.
- Kotaların bilime ve muhafazakar hedeflere dayanması gerekir; otomatik cezalar olarak yanlış kullanılmaması gerekir.
- I was fascinated by that science book, which was so well explained to a young person like me.
- Benim gibi genç bir insana çok iyi açıklanmış olan bu bilim kitabı beni büyüledi.
- This has nothing to do with science.
- Bunun bilimle hiçbir ilgisi yok.
- Precaution is applicable in situations where science cannot provide a conclusive answer.
- Önlem, bilimin kesin bir cevap veremediği durumlarda uygulanabilir.
- If science can tap these alternative sources of protein, the dream for aquaculture may yet come true.
- Eğer bilim bu alternatif protein kaynaklarından faydalanabilirse, su ürünleri yetiştiriciliği hayali gerçek olabilir.
- Needless to say, this accords science with a great deal of power.
- Bu durumun bilime büyük bir güç kazandırdığını söylemeye gerek yok.
- Where we need this measure, it is important that our directive is based on science.
- Bu tedbire ihtiyaç duyduğumuz yerde direktifimizin bilime dayanması önemlidir.
- Even the US National Academy of Sciences advising President Bush largely concurs with this finding.
- Başkan Bush'a danışmanlık yapan ABD Ulusal Bilimler Akademisi bile bu bulguya büyük ölçüde katılmaktadır.
- But we cannot exactly take for granted the advances that science will make.
- Ancak bilimin kaydedeceği ilerlemelere kesin gözüyle bakamayız.
- The work of our committee has shown that European science treats its responsibility conscientiously.
- Komitemizin çalışmaları, Avrupa biliminin sorumluluğunu vicdani bir şekilde ele aldığını göstermiştir.
- We already have the EU's Joint Research Centre and a framework programme for science and research.
- Halihazırda AB Ortak Araştırma Merkezimiz ve bilim ve araştırma için bir çerçeve programımız var.
- Our job is to make the best deal that science allows.
- Bizim işimiz bilimin izin verdiği en iyi anlaşmayı yapmak.
- I urge you all to join us in voting for sound science and sound sense.
- Hepinizi sağlam bilim ve sağlam mantık için oy kullanmada bize katılmaya çağırıyorum.
- At the same time, we must ensure that science can carry out its research unhindered.
- Aynı zamanda, bilimin araştırmalarını engelsiz bir şekilde yürütebilmesini sağlamalıyız.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her bir parmağın kalbe giden damarları olduğunu kanıtlamıştır.
- Science cannot tell you whether it is wrong to clone a whole human being.
- Bilim size bir insanı bütünüyle klonlamanın yanlış olup olmadığını söyleyemez.
- Science and creation have always been at war with one another.
- Bilim ve yaratılış her zaman birbiriyle savaş halinde olmuştur.
- We need one another in art, science, technology and everything.
- Sanatta, bilimde, teknolojide, her konuda birbirimiz ihtiyacımız var.
- Science informs us that the world and time have a beginning.
- Bilim bize dünyanın ve zamanın bir başlangıcı olduğunu söyler.
- There can be no other concept of 'truth' for science.
- Bilim için başka bir 'doğruluk' kavramı olamaz.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her parmakta kalbe giden damarlar olduğunu kanıtladı.
- There can be no other concept of 'truth' for science.
- Bilim için başka bir 'hakikat' kavramı olamaz.
- Suppose it improves cellular respiration, as conventional science states.
- Geleneksel bilimin belirttiği gibi hücresel solunumu geliştirdiğini varsayalım.
- Science has since proven that every single finger has veins running to the heart.
- Bilim o zamandan beri her parmağın kalbe giden damarları olduğunu kanıtladı.
- Science cannot tell you whether it is wrong to clone a whole human being.
- Bilim bir insanı tamamıyla klonlamanın yanlış olup olmadığını size söyleyemez.
- There can be no other concept of 'truth' for science.
- Bilim için başka hiçbir "doğruluk" kavramı olamaz.
- Science cannot tell you whether it is wrong to clone a whole human being.
- Bilim size bütün bir insanı klonlamanın yanlış olup olmadığını söyleyemez.
- This is still a difficult question for science to answer.
- Bu bilim için hala yanıtlaması zor bir sorudur.
- Translation is an art, not a science.
- Çeviri bir sanattır, bilim değil.
- Tom likes both science and math.
- Tom hem bilim hem de matematiği sever.
- Science does not solve all of life's problems.
- Bilim hayatın tüm sorunlarını çözmez.
- Science is important for our lives.
- Bilim hayatımız için önemli.
- Science without religion is lame, religion without science is blind.
- Dinsiz bilim topal, bilimsiz din ise kördür.
- This is one of the biggest mysteries in science today.
- Bu, bugün bilimdeki en büyük gizemlerden biridir.
- I'm interested in science.
- Ben bilimle ilgiliyim.
- Mathematics is basic to all sciences.
- Matematik tüm bilimlerin temelidir.
- He is keen on science.
- Bilime meraklıdır.
- Patience is the mother of science.
- Sabır bilimin anasıdır.
- The discovery of truth should remain the single aim of science.
- Gerçeğin keşfi bilimin tek amacı olarak kalmalı.
- Botany is an applied science.
- Botanik uygulamalı bir bilimdir.
- Science is not fantasy.
- Bilim fantezi değildir.
- It's one of the biggest mysteries in science today.
- Bu bugün bilimdeki en büyük gizemlerden biridir.
- Science can be dangerous when applied carelessly.
- Dikkatsizce uygulandığı zaman bilim tehlikeli olabilir.
- There are some important questions that science cannot answer.
- Bilimin cevap veremediği bazı önemli sorular var.
- Mathematics is the queen of the sciences.
- Matematik bilimlerin kraliçesidir.
- Her father devoted his life to science.
- Babası hayatını bilime adamıştır.
- Modern civilization is founded on science and education.
- Modern uygarlık bilim ve eğitim üzerine kurulmuştur.
- Science has not solved all the problems of life.
- Bilim yaşamın tüm sorunlarını çözmemiştir.
- I'm good at science.
- Ben bilimde iyiyim.
- Science explains many things that religion never could explain.
- Bilim, dinin asla açıklayamayacağı birçok şeyi açıklıyor.
- He studies astronomy, or the science of stars.
- Astronomi ya da yıldız bilimi üzerine çalışıyor.
- I like both science and math.
- Hem fen bilimlerini hem de matematiği severim.
- Science can be dangerous when applied carelessly.
- Bilim dikkatsizce uygulandığında tehlikeli olabilir.
- His father dedicated his life to science.
- Babası hayatını bilime adamıştı.
- I trust science.
- Ben bilime güveniyorum.
- It's not magic, Tom, it's science!
- Bu sihir değil, Tom, bu bilim!
- Science knows no country, because knowledge belongs to humanity, and is the torch which illuminates the world.
- Bilim ülke tanımaz, çünkü bilgi insanlığa aittir ve dünyayı aydınlatan bir meşaledir.
- We offer you the chance to obtain training in mathematical sciences.
- Sizlere matematik bilimleri alanında eğitim alma şansı sunuyoruz.
- Science has changed our life.
- Bilim hayatımızı değiştirdi.
- Such extra-curricular classes are available only for children who have difficulties in science.
- Bu tür müfredat dışı dersler sadece fen bilimlerinde zorluk çeken çocuklar için mevcuttur.
- This, in essence, is the secret of science.
- Bu, esas itibariyle, bilimin sırrıdır.
- Science rests upon observation.
- Bilim gözleme dayanır.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
- İnternete bir PC bağlamak roket bilimi değildir.
- Young children are often fascinated by science.
- Küçük çocuklar genellikle bilimden etkilenirler.
- Are you interested in science?
- Bilimle ilgileniyor musunuz?
- It was one of the great discoveries in science.
- Bilimdeki büyük keşiflerden biriydi.
- Connecting a PC to the internet isn't rocket science.
- Bir bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- I like science.
- Bilimi severim.
- Science does not solve all the problems of life.
- Bilim hayatın tüm sorunlarını çözmez.
- Ancient science must be preserved.
- Antik bilim korunmalı.
- Science has not solved all the problems of life.
- Bilim hayatın tüm sorunlarını çözememiştir.
- Science builds planes and skyscrapers, but faith brings them together.
- Bilim, uçak ve gökdelenler inşa eder ama iman onları bir araya getirir.
- Chemistry is a marvelous science.
- Kimya harika bir bilimdir.
- Science can't solve all of life's problems.
- Bilim hayatın tüm sorunlarını çözemez.
- I don't like science.
- Bilimden hoşlanmıyorum.
- The theories of relativity can seem recondite even for people who are well versed in the sciences.
- İzafiyet teorisi, bilim konusunda uzman insanlar için bile anlaşılması zor görülebilir.
- Mathematics is basic to all sciences.
- Matematik bütün bilimlerin temelidir.
- The lesson is science.
- Ders bilim.
- Tom asked Mary to help him with his science project.
- Tom, Mary'den bilim projesinde ona yardım etmesini istedi.
- Mathematics is basic to all sciences.
- Matematik bütün bilimler için esas niteliği taşır.
- He's studying the Lojban language by reading science novels.
- Bilim romanları okuyarak Lojban dilini öğreniyor.
- Music isn't really a science.
- Müzik gerçekten bir bilim değildir.
- When it comes to science, practice is more important than theory.
- Bilime gelince, uygulama teoriden daha önemlidir.
- The progress of science has brought about great change in our lives.
- Bilimdeki ilerleme hayatımızda büyük bir değişiklik yarattı.
- It's not rocket science.
- O, roket bilimi değil.
- Tom has no interest in science.
- Tom'un bilime ilgisi yok.
- Tom asked if I liked science.
- Tom bilimi sevip sevmediğimi sordu.
- Ancient science must be preserved.
- Eski bilim korunmalıdır.
- He is keen on science.
- O bilime hevesli.
- It's one of the biggest mysteries in science today.
- Bugün bilimin en büyük gizemlerinden biri.
- The Quran is consistent with science.
- Kuran bilimle tutarlıdır.
- Astronomy is the science of heavenly bodies.
- Astronomi gök cisimlerinin bilimidir.
- I've always been interested in science.
- Ben her zaman bilimle ilgilendim.
- True science teaches us to doubt and to abstain from ignorance.
- Gerçek bilim bize şüphe etmeyi ve cehaletten uzak durmayı öğretir.
- The aim of science is, as has often been said, to foresee, not to understand.
- Sık sık söylendiği gibi bilimin amacı öngörmektir, anlamak değil.
- Science without conscience is only the ruin of the soul.
- Vicdan olmadan bilim yalnızca ruhun mahvolmasıdır.
- Astronomy is the science of the universe.
- Astronomi evrenin bilimidir.
- What did you do for your science project?
- Bilim projen için ne yaptın?
- The real definition of science is that it's the study of the beauty of the world.
- Bilimin gerçek tanımı, dünyanın güzelliğini incelemektir.
- Books must follow sciences, and not sciences books.
- Kitaplar bilimleri takip etmeli, bilimler kitapları değil.
- It's not exactly rocket science.
- O tam olarak roket bilimi değil.
- Tom has solved one of the great problems of science.
- Tom bilimin büyük sorunlarından birini çözdü.
- Science can't solve all of life's problems.
- Bilim hayatın sorunlarının hepsini çözemez.
- Mary likes the sciences.
- Mary bilimleri sever.
- He devoted his whole life to science.
- Tüm yaşamını bilime adadı.
- The impact of science on society is great.
- Toplum üzerinde bilimin etkisi büyüktür.
- Science will not solve all of our problems.
- Bilim tüm sorunlarımızı çözmeyecek.
- What did you do for your science project?
- Bilim projeniz için ne yaptınız?
- Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, yarın uyansanız ve evrenin yok olduğunu keşfetseniz bile bilimin yapmaya devam edebileceğiniz parçasıdır.
- I have been learning a science.
- Bir bilim öğreniyorum.
- Science can be used for good or evil purposes.
- Bilim iyi ya da kötü amaçlar için kullanılabilir.
- It's an art more than a science.
- Bu bilimden daha çok bir sanat.
- Modern civilization is founded on science and education.
- Modern medeniyet bilim ve eğitim üzerine kurulmuştur.
- I like reading and watching about the science of everyday life.
- Günlük hayattaki olayların bilimsel temelleriyle ilgili şeyler okumayı ve izlemeyi severim.
- Chemistry is a marvelous science.
- Kimya muhteşem bir bilimdir.
- This is one of the greatest mysteries in all of science.
- Bu, tüm bilimdeki en büyük gizemlerden biri.
- I like science, but I do not ignore religion.
- Bilimi seviyorum ama dini de göz ardı etmiyorum.
- This, in essence, is the secret of science.
- Bu, özünde, bilimin sırrıdır.
- The progress of science has brought about great change in our lives.
- Bilimin ilerlemesi hayatımızda büyük değişimlere yol açmıştır.
- I like reading and watching about the science of everyday life.
- Günlük hayatın bilimi hakkında okumayı ve izlemeyi seviyorum.
- I like science.
- Fen bilimlerini seviyorum.
- It was one of the great discoveries in science.
- Bilimdeki en büyük keşiflerden biriydi.
- It's not magic, Tom, it's science!
- Bu sihir değil Tom, bu bilim!
- The Quran is consistent with science.
- Kur'an, bilim ile uyumludur.
- Tom doesn't like science, but Mary does.
- Tom bilimi sevmiyor, fakat Mary seviyor.
- I like to read about science.
- Bilim hakkında okumayı severim.
- There are some important questions that science cannot answer.
- Bilimin yanıtlayamadığı bazı önemli sorular vardır.
- Science can't explain this.
- Bilim bunu açıklayamaz.
- Tom doesn't want to be a doctor, although he's very good in science.
- Tom bilimde çok iyi olmasına rağmen doktor olmak istemiyor.
- Astronomy is by no means a new science.
- Astronomi asla yeni bir bilim değildir.
- I have been learning a science.
- Ben bir bilim öğrenmekteyim.
- The two of them transformed chemistry into a modern science.
- İkisi kimyayı modern bir bilime dönüştürdü.
- Mary likes the sciences.
- Mary bilimleri seviyor.
- He devoted his life to the study of science.
- Hayatını bilim çalışmasına adadı.
- Tom helped Mary with her science project.
- Tom, Mary'ye bilim projesinde yardım etti.
- Science builds planes and skyscrapers, but faith brings them together.
- Bilim uçakları ve gökdelenleri inşa eder, ama inanç onları bir araya getirir.
- Science is very exciting.
- Bilim çok heyecan verici.
- This is still a difficult question for science to answer.
- Bu, bilim için hâlâ cevaplanması zor bir soru.
- Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
- It seems like girls are becoming more and more interested in science.
- Öyle görünüyor ki kızlar bilimle daha da ilgili hâle geliyorlar.
- Science is cool.
- Bilim havalıdır.
- It is indeed rocket science.
- Bu gerçekten de roket bilimi.
- To become an astronomer, you have to study the sciences thoroughly, but to become an astrologer, you just have to study the art of lying.
- Bir astronom olmak için bilimleri derinlemesine incelemeniz gerekir, ancak bir astrolog olmak için sadece yalan söyleme sanatını incelemelisiniz.
- I don't like science, but Tom does.
- Bilimi sevmiyorum ama Tom seviyor.
- This is one of the greatest mysteries in all of science.
- Bu, tüm bilimin en büyük gizemlerinden biridir.
- He doesn't want to be a doctor, although he's very good at science.
- Bilimde çok iyi olmasına rağmen doktor olmak istemiyor.
- I don't know much about science.
- Bilim hakkında fazla şey bilmiyorum.
- Astronomy is the science of the universe.
- Astronomi gezegen bilimidir.
- The new discovery proved useful to science.
- Yeni keşif bilim için yararlı oldu.
- I'm helping Tom with his science project.
- Ben Tom'a onun bilim projesinde yardım ediyorum.
- The station crew spends their day working on science experiments.
- İstasyon ekibi günlerini bilim deneylerinde çalışarak harcıyor.
- I don't understand science.
- Ben bilimden anlamıyorum.
- Even science is not an exact science.
- Bilim bile kesin bir bilim değildir.
- Tom likes geography, science and history.
- Tom coğrafya, bilim ve tarihi seviyor.
- Mary helped Tom with his science project.
- Mary, Tom'a bilim projesinde yardım etti.
- Some people believe in the trio of science, religion, and magic.
- Bazı insanlar, bilim, din ve sihir üçlüsüne inanırlar.
- Tom has studied the occult sciences.
- Tom gizli bilimler eğitimi aldı.
- He doesn't show any interest in science.
- Bilime hiç ilgi göstermez.
- The Quran is consistent with science.
- Kur'an bilim ile tutarlıdır.
- It's not rocket science.
- Bu roket bilimi değil.
- Chemistry is an old science.
- Kimya eski bir bilimdir.
- I don't know much about science.
- Bilim hakkında fazla bir şey bilmiyorum.
- He devoted his whole life to science.
- Tüm hayatını bilime adadı.
- I'm interested in science.
- Bilimle ilgileniyorum.
- I'm interested in science.
- Ben bilimle ilgileniyorum.
- None of them had any formal science training.
- Onlardan hiçbirinin resmi bir bilim eğitimi yoktu.
- It's not exactly rocket science.
- Bu tam olarak roket bilimi değil.
- Young children are often fascinated by science.
- Genç çocuklar çoğunlukla bilimden etkilenir.
- Science is not a religion.
- Bilim bir din değildir.
- Tom is a science journalist.
- Tom bir bilim gazetecisidir.
- Science is too hard.
- Bilim çok zordur.
- Science can be used for good or evil purposes.
- Bilim, iyi ve kötü amaçlar için kullanılabilir.
- I'm helping Tom with his science project.
- Tom'a bilim projesinde yardım ediyorum.
- I don't know anything about science.
- Bilim hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- The real definition of science is that it's the study of the beauty of the world.
- Bilimin gerçek tanımı, dünyanın güzelliğini araştırmaktır.
- She dedicated her life to science.
- O, hayatını bilime adadı.
- Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
- Matematik, bilimin yarın uyanıp evrenin yok olduğunu keşfetseniz bile yapmaya devam edebileceğiniz kısmıdır.
- The only real science is the knowledge of facts.
- Tek gerçek bilim, gerçeklerin bilgisidir.
- Mae became interested in science when she was very young.
- Mae çok gençken bilime ilgi duymaya başladı.
- I don't like science, but Tom does.
- Ben bilimi sevmiyorum ama Tom seviyor.
- Each science has its own terminology.
- Her bilimin kendi terminolojisi vardır.
- Math and science were invented by humans to describe and understand the world around us.
- Matematik ve bilim insanlar tarafından etrafımızdaki dünyayı tanımlamak ve anlamak için icat edilmiştir.
- The winner of the science prize has decided to give the prize money to charity.
- Bilim ödülünü kazanan kişi ödül parasını hayır kurumlarına bağışlamaya karar verdi.
- I don't like science.
- Bilimi sevmiyorum.
- Some people believe in the trio of science, religion, and magic.
- Bazı insanlar bilim, din ve büyü üçlüsüne inanır.
- Science is very exciting.
- Bilim çok heyecan vericidir.
- Patience is the mother of science.
- Sabır, bilimin anasıdır.
- Science begins when you ask why and how.
- Bilim, neden ve nasıl diye sorduğunuzda başlar.
- Tom has solved one of the great problems of science.
- Tom bilimin en büyük problemlerinden birini çözdü.
- Astronomy is one of the oldest sciences.
- Gökbilimi en eski bilimlerden biridir.
- Science is important for our lives.
- Bilim, hayatlarımız için önemlidir.
- True science teaches us to doubt and to abstain from ignorance.
- Gerçek bilim bize şüphe etmeyi ve cahillikten kaçınmayı öğretir.
- Mae became interested in science when she was very young.
- Mae çok gençken bilimle ilgilenmeye başladı.
- If geometry is the science of space, what is the science of time?
- Eğer geometri uzayın bilimiyse, zamanın bilimi nedir?
- I'm good at science.
- Bilimde iyiyimdir.
- Science is based on careful observation.
- Bilim, dikkatli gözleme dayanmaktadır.
- Tom has studied the occult sciences.
- Tom gizli bilimler üzerine çalıştı.
- Fadil found that in Islam, religion and advanced science can go hand in hand.
- Fadıl, İslam'da din ve ileri bilimin el ele gidebileceğini keşfetti.
- Tom devoted his life to science.
- Tom hayatını bilime adadı.
- In science, results of experiments must be duplicated by other researches before they begin to be accepted by the scientific community.
- Bilimde, deney sonuçları bilim camiası tarafından kabul görmeye başlamadan önce başka araştırmalarla tekrarlanmalıdır.
- Science is too hard.
- Bilim çok zor.
- I trust science.
- Bilime güveniyorum.
- He devoted his life to the study of science.
- Hayatını bilim çalışmalarına adadı.
- Her father devoted his life to science.
- Babası hayatını bilime adadı.
- It's as much an art as it is a science.
- Bu bir bilim olduğu kadar bir sanattır da.
- It is indeed rocket science.
- Bu gerçekten roket bilimi.
- Wolfgang works for the Max Planck Society for the Advancement of Science.
- Wolfgang, Max Planck Bilimin İlerlemesi Derneği için çalışıyor.
- Science has many branches.
- Bilimin birçok dalı vardır.
- It's for my science project.
- Bu benim bilim projem için.
- Translation is an art, not a science.
- Çeviri bilim değil, sanattır.
- If science makes progress, we'll be able to solve such problems.
- Bilim ilerleme kaydederse, bu tür sorunları çözebileceğiz.
- I hate science.
- Bilimden nefret ediyorum.
- There are science fact and science fiction, both being useful for different occasions.
- Bilim gerçeği de vardır bilim kurgu da, ikisi de farklı durumlarda işe yarar.
- Her father dedicated his life to science.
- Babası hayatını bilime adamıştı.
- Tom knows a lot about science.
- Tom bilim hakkında çok şey biliyor.
- The impact of science on society is great.
- Bilimin toplum üzerindeki etkisi büyüktür.
- She has to study science.
- Bilim öğrenmek zorunda.
- Life is not an exact science, it is an art.
- Hayat kesin bir bilim değil, bir sanattır.
- Science is based on careful observation.
- Bilim dikkatli bir gözleme dayanır.
- Science has brought about many changes in our lives.
- Bilim hayatımızda birçok değişiklik meydana getirmiştir.
- The aim of science is, as has often been said, to foresee, not to understand.
- Bilimin amacı, çoğunlukla söylenildiği gibi, anlamak değil, öngörmektir.
- If science makes progress, we'll be able to solve such problems.
- Bilim gelişirse bu tür sorunları çözebileceğiz.
- Tom doesn't like science, but Mary does.
- Tom bilimi sevmiyor ama Mary seviyor.
- The primary aim of science is to find truth, new truth.
- Bilimin birincil amacı gerçeği, yani yeni gerçeği bulmaktır.
- Without science, there is no future.
- Bilim olmadan gelecek de olmaz.
- Connecting a PC to the internet is not rocket science.
- Bir bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- This phenomenon cannot be explained by science.
- Bu olay bilim tarafından açıklanamıyor.
- Science doesn't know everything.
- Bilim her şeyi bilmez.
- Mathematics is the queen of the sciences.
- Matematik, bilimlerin kraliçesidir.
- Mathematics are the foundation of all sciences.
- Matematik tüm bilimlerin temelidir.
- It seems like girls are becoming more and more interested in science.
- Görünüşe göre kızlar bilimle giderek daha fazla ilgileniyor.
- My professor sneers at science books for the general public.
- Profesörüm halk için olan bilim kitaplarını küçümsüyor.
- It's an art more than a science.
- Bu bilimden çok bir sanat.
- He studies astronomy, or the science of stars.
- O astronomi ya da yıldızların bilimini okur.
- We offer you the chance to obtain training in mathematical sciences.
- Size matematiksel bilimlerde eğitim almak için bir şans sunuyoruz.
- What's the difference between science and pseudo-science?
- Bilim ve sözde bilim arasındaki fark nedir?
- What's in the Quran is consistent with science.
- Kur'an'da yazılanlar bilimle tutarlıdır.
- Some of my classmates are pure noobs; they know nothing about computing sciences.
- Sınıf arkadaşlarımdan bazıları tam bir çaylak; bilgisayar bilimleri hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.
- I've always been interested in science.
- Her zaman bilimle ilgilendim.
- Modern civilization rests on a foundation of science and education.
- Çağdaş uygarlık, bilim ve eğitim temeli üzerine dayanmaktadır.
- Modern civilization rests on a foundation of science and education.
- Modern uygarlık bilim ve eğitim temeline dayanır.
- Science builds our lifestyle.
- Bilim yaşam tarzımızı oluşturuyor.
- Astronomy is by no means a new science.
- Astronomi hiçbir şekilde yeni bir bilim değildir.
- Math and science were invented by humans to describe and understand the world around us.
- Matematik ve bilim çevremizdeki dünyayı tanımlamak ve anlamak için insanlar tarafından icat edildi.
- I don't understand science.
- Ben bilimden anlamam.
- Connecting a PC to the internet isn't rocket science.
- Bilgisayarı internete bağlamak roket bilimi değildir.
- It's for my science project.
- Bilim projem için.
- I would like to know more about science.
- Bilim hakkında daha çok şey bilmek istiyorum.
- Are you interested in science?
- Bilimle ilgili misin?
- Science without conscience is only the ruin of the soul.
- Vicdansız bilim sadece ruhun mahvolmasıdır.
- He doesn't show any interest in science.
- Bilime hiç ilgi göstermiyor.
- Science is trying to identify the strange animal.
- Bilim bu garip hayvanı tanımlamaya çalışıyor.
- Mastering science is an ardent wish of our youth.
- Bilimde ustalaşmak gençliğimizin en ateşli arzusudur.
- Tom asked Mary to help him with his science project.
- Tom bilim projesinde Mary'nin ona yardım etmesini rica etti.
- Tom is a science journalist.
- Tom bir bilim gazetecisi.
- You don't understand how science works.
- Bilimin nasıl işlediğini anlamıyorsun.
- Science without religion is lame, religion without science is blind.
- Dinsiz bilim topaldır, bilimsiz din ise kördür.
- Fadil found that in Islam, religion and advanced science can go hand in hand.
- Fadıl, İslam'da din ve ileri bilimin el ele gidebileceğini gördü.
- The new discovery proved useful to science.
- Yeni keşif bilime faydalı olduğunu kanıtladı.
- Tom has no interest in science.
- Tom'un bilimle ilgisi yok.
- Astronomy is one of the oldest sciences.
- Astronomi en eski bilimlerden biridir.
- Science fact, you might know, is different from science fiction.
- Bilim gerçeği, bilim kurgudan farklıdır.
- Science produced the atomic bomb.
- Bilim atom bombasını üretti.
- She dedicated her life to science.
- Hayatını bilime adamıştı.
- Her father dedicated his life to science.
- Babası hayatını bilime adadı.
- It's really not rocket science.
- Bu gerçekten roket bilimi değil.
- When it comes to science, practice is more important than theory.
- Bilim söz konusu olduğunda, pratik teoriden daha önemlidir.
- The station crew spends their day working on science experiments.
- İstasyon ekibi günlerini bilim deneyleri üzerinde çalışarak geçiriyor.
- Are you interested in science?
- Bilimle ilgileniyor musun?
- I do not like science.
- Ben bilimi sevmiyorum.
- What's the difference between science and pseudo-science?
- Bilim ve yalancı bilim arasındaki fark nedir?
- On her ninety-sixth birthday, Caroline Herschel was awarded the King of Prussia's Gold Medal of Science for her lifelong achievements.
- Doksan altıncı doğum gününde Caroline Herschel, yaşamı boyunca gösterdiği başarılardan dolayı Prusya Kralı'nın Altın Bilim Madalyası ile ödüllendirildi.
- This is one of the biggest mysteries in science today.
- Bu, bugün bilimin en büyük gizemlerinden biri.
- That's basic science.
- Bu temel bilim.
- He doesn't want to be a doctor, although he's very good at science.
- Fen bilimlerinde çok iyi olmasına rağmen doktor olmak istemiyor.
- Science is the belief in the ignorance of experts.
- Bilim, uzmanların cehaletine olan inançtır.
Show More (304)
|
