secure - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
secure güvenli adj.
  • All she wants is a secure future for her kids.
  • Tek istediği çocukları için güvenli bir gelecek.
  • I was not entirely happy about the secure position of the ferrets.
  • Gelinciklerin güvenli konumundan tam olarak memnun değildim.
  • Tests should continue to be carried out at 30 months in order to obtain secure results.
  • Güvenli sonuçlar elde etmek için testler 30. ayda yapılmaya devam etmelidir.
Show More (66)
secure güvence altına almak v.
  • We wish to support the Afghan people in their efforts to secure peaceful development.
  • Afgan halkını barışçıl kalkınmayı güvence altına alma çabalarında desteklemek istiyoruz.
  • We are not capable of securing development investment.
  • Kalkınma yatırımlarını güvence altına alabilecek durumda değiliz.
  • The background to the practical proposal is that we wish to secure stable financial markets in Europe.
  • Pratik önerimizin arka planında Avrupa'da istikrarlı finans piyasalarını güvence altına alma arzumuz yatmaktadır.
Show More (43)
secure sağlamak v.
  • It will secure the new democracies of Central and Eastern Europe their rightful place in the future Europe.
  • Orta ve Doğu Avrupa'nın yeni demokrasilerinin gelecekteki Avrupa'da hak ettikleri yeri almalarını sağlayacaktır.
  • Although this compromise can now secure a broad majority, I do not support it.
  • Bu uzlaşma artık geniş bir çoğunluk sağlayabilecek olsa da, ben bunu desteklemiyorum.
  • It will secure recognition for Israel, and that is what Israel has been working towards for very many years.
  • İsrail'in tanınmasını sağlayacaktır ve İsrail'in uzun yıllardır üzerinde çalıştığı şey de budur.
Show More (15)
secure güvende adj.
  • They were secure from attack in the bunker.
  • Sığınakta saldırıya karşı güvendeydiler.
  • And every country, every nation, must feel equal and secure within this development.
  • Ve her ülke, her ulus, bu gelişme içinde kendini eşit ve güvende hissetmelidir.
  • You are secure from danger here.
  • Burada tehlikeye karşı güvendesin.
Show More (9)
secure güvenceye almak v.
  • Secure the garage door.
  • Garaj kapısını güvenceye alın.
  • The defence attorney did his best on behalf of Tom to secure his acquittal.
  • Savunma avukatı onun beraatini güvenceye almak için Tom adına elinden geleni yaptı.
  • He has managed to secure several accounts.
  • Birkaç hesabı güvenceye alabildi.
Show More (0)
secure emniyete almak v.
  • The windows must be secured.
  • Pencereler emniyete alınmalı.
  • Secure the area.
  • Bölgeyi emniyete alın.
  • Secure the garage door.
  • Garaj kapısını emniyete alın.
Show More (0)
secure güvenliğini sağlamak v.
  • They installed shutters to secure the shop.
  • Dükkânın güvenliğini sağlamak için kepenkler taktılar.
  • The military instrument is only one of a whole set of instruments which can be deployed to secure safety.
  • Askeri araç, güvenliği sağlamak üzere kullanılabilecek bir dizi araçtan sadece bir tanesidir.
Show More (-1)
secure güvenlik n.
  • Combating terrorism is one factor in a broader objective, that of ensuring that the Union is safe and secure.
  • Terörizmle mücadele, Birliğin emniyet ve güvenliğinin sağlanması gibi daha geniş bir hedefin bir unsurudur.
  • Secure the area.
  • Alanı güvenlik altına al.
Show More (-1)
secure güvenceli adj.
  • This is because their jobs are secure.
  • Çünkü işleri güvence altında.
  • This is because their jobs are secure.
  • Bunun nedeni işlerinin güvence altında olmasıdır.
Show More (-1)
secure sıkıca bağlamak v.
  • He secured the rope to the back of the truck.
  • Halatı kamyonun arkasına sıkıca bağladılar.
Show More (-2)
secure emin adj.
  • I feel very secure about my new job.
  • Yeni işim konusunda emin hissediyorum.
Show More (-2)
secure sıkıca bağlanmış adj.
  • That cage door doesn't seem secure to me anyway, but whatever.
  • O kafes kapısı bana sıkıca bağlanmış gibi gelmiyor da, hadi neyse.
Show More (-2)
secure endişe duymayan adj.
  • She finally earns enough to feel financially secure.
  • En nihayetinde finansal açıdan endişe duymayacak kadar kazanıyor.
Show More (-2)
secure almak v.
  • They used the car as collateral to secure the loan.
  • Kredi almak için arabayı teminat olarak kullandılar.
Show More (-2)
secure emniyetli adj.
  • She always keeps her gold jewelry in a secure place.
  • Altın mücevherlerini her zaman emniyetli bir yerde saklıyor.
Show More (-2)
secure garantilemek v.
  • He secured the deal in a single meeting.
  • Tek bir toplantıda anlaşmayı garantiledi.
Show More (-2)
secure teminat altına almak v.
  • Only a dialogue - involving terrorists if necessary - can secure sustainable peace.
  • Gerekiyorsa teröristlerin de dahil edileceği bir diyalog, sürdürülebilir barışı teminat altına almanın tek yoludur.
Show More (-2)
secure gerçekleştirmek v.
  • They advocated a boycott of the War Industry Committees and were successful in securing this boycott.
  • Savaş Endüstrisi Komitelerinin boykot edilmesini savundular ve bu boykotu gerçekleştirmekte başarılı oldular.
Show More (-2)
secure korumak v.
  • Mac, stay here with our friend and secure the door.
  • Mac, dostumuzla beraber burada kal ve kapıyı koru.
Show More (-2)
secure sağlama almak v.
  • Secure the garage door.
  • Garaj kapısını sağlama alın.
Show More (-2)