| 1 |
settle down |
yerleşmek |
v. |
|
- Let's all settle down.
- Hepimiz yerleşelim.
- Where is he going to settle down?
- Nereye yerleşecek?
- You need to settle down.
- Yerleşmelisin.
- Members of the tribe settled down along the river.
- Kabilenin üyeleri nehir boyunca yerleşti.
- Tom refused to settle down.
- Tom yerleşmeyi reddetti.
- Tom is ready to settle down and start a family.
- Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
- Let's all settle down here.
- Hepimiz buraya yerleşelim.
- They decided to settle down in Virginia that year.
- O yıl Virginia'ya yerleşmeye karar verdiler.
- Tom doesn't want to settle down.
- Tom yerleşmek istemiyor.
- He settled down in his armchair to listen to the music.
- Müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
- Sami wanted to settle down.
- Sami yerleşmek istedi.
- We moved into this house last month, but we still haven't settled down.
- Geçen ay bu eve taşındık ama henüz yerleşmedik.
- He settled down in his armchair to listen to the music.
- O, müzik dinlemek için koltuğuna yerleşti.
- Tom says he wants to settle down.
- Tom yerleşmek istediğini söylüyor.
- You need to settle down.
- Yerleşmen gerekiyor.
- She wants to settle down and have children.
- O yerleşmek ve çocuk sahibi olmak istiyor.
- Let's all settle down.
- Hepimiz yerleşiriz.
- Where is he going to settle down?
- O nereye yerleşecek?
- He settled down in his native country.
- Kendi ülkesine yerleşti.
- She wanted to settle down with him in Arkhangelsk.
- Onunla Arkhangelsk'e yerleşmek istedi.
- He settled down in his native country.
- Anavatanına yerleşti.
- Tom says that he wants to settle down.
- Tom yerleşmek istediğini söylüyor.
- Tom settled down.
- Tom yerleşti.
- He says that he wants to settle down.
- O yerleşmek istediğini söylüyor.
- They entered the inn and the three settled down at the table, but none of them had an appetite.
- Onlar yolcu hanına girdi ve üçü masaya yerleşti fakat onlardan hiçbirinin iştahı yoktu.
- Members of the tribe settled down along the river.
- Kabile üyeleri nehir boyunca yerleşti.
Show More (24)
|
| 2 |
settle down |
yuva kurmak |
v. |
|
- She wants to settle down and have children.
- Yuva kurmak ve çocuk sahibi olmak istiyor.
- After years of womanising, Tom finally settled down with Mary.
- Yıllar süren çapkınlıktan sonra, Tom sonunda Mary ile yuva kurdu.
- Tom says he wants to settle down.
- Tom yuva kurmak istediğini söylüyor.
- Maybe I will settle down with a woman.
- Belki bir kadınla yuva kurarım.
- He says that he wants to settle down.
- Yuva kurmak istediğini söylüyor.
- You should get married and settle down.
- Evlenip yuva kurmalısın.
- Fadil was ready to settle down with Layla.
- Fadıl, Leyla'yla yuva kurmaya hazırdı.
- His second son married and settled down.
- Onun ikinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.
- Fadil was ready to settle down with Layla.
- Fadıl Leyla ile yuva kurmaya hazırdı.
- Sami wanted to settle down.
- Sami yuva kurmak istiyordu.
- She's married and settled down now.
- Artık evlendi ve yuva kurdu.
- Tom refused to settle down.
- Tom yuva kurmayı reddetti.
- He refused to settle down.
- Yuva kurmayı reddetti.
- You need to settle down.
- Yuva kurman gerek.
- His second son married and settled down.
- İkinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.
- She's married and settled down now.
- O şimdi evli ve yuvasını kurdu.
Show More (13)
|
| 3 |
settle down |
sakinleşmek |
v. |
|
- Settle down for a while and concentrate.
- Bir süre sakinleşin ve odaklanın.
- Now settle down.
- Şimdi sakin ol.
- After a while, the children settled down.
- Bir süre sonra çocuklar sakinleşti.
- Now settle down.
- Şimdi sakinleş.
- After a while, the children settled down.
- Biraz sonra çocuklar sakinleşti.
- Settle down for a while and concentrate.
- Bir süre sakin ol ve konsantre ol.
- Just settle down.
- Bir sakinleş.
- Please phone me when you have settled down.
- Sakinleştiğinizde lütfen bana telefon edin.
- Let's settle down.
- Sakinleşelim.
- Please phone me when you have settled down.
- Lütfen sakinleşince beni ara.
- All right, let's settle down.
- Pekala, sakinleşelim.
Show More (9)
|
| 4 |
settle down |
bir yere yerleşmek |
v. |
|
- I am never going to settle down in one place.
- Asla bir yere yerleşmeyeceğim.
- Mary is the kind of inveterate traveller who will probably never settle down in one place.
- Mary, muhtemelen asla bir yere yerleşmeyecek türden müzmin bir gezgindir.
Show More (-1)
|
| 5 |
settle down |
uslanmak |
v. |
|
- You need to settle down.
- Artık uslanman gerek.
- Tim settled down after he got married.
- Tim, evlendikten sonra uslandı.
Show More (-1)
|
| 6 |
settle down |
durulmak |
n. |
|
- Tim settled down after he got married.
- Tim, evlendikten sonra duruldu.
Show More (-2)
|
| 7 |
settle down |
durulmak |
v. |
|
- Sami wanted to settle down.
- Sami durulmak istiyordu.
Show More (-2)
|
