1 |
shouting |
bağırış |
n. |
|
- The shouting echoes loud.
- Bağırışlar yüksek sesle yankılanıyor.
- Suddenly, I heard shouting.
- Birden bağırışlar duydum.
- There was shouting and confusion everywhere.
- Her yerde bağırış çağırış ve karmaşa vardı.
- Tom says he doesn't want to get into a shouting match.
- Tom bağırış çağırışa girmek istemediğini söyledi.
Show More (1)
|
2 |
shouting |
haykırmak |
v. |
|
- Tom didn't hear Mary shouting his name.
- Tom, Mary'nin onun adını haykırdığını duymadı.
- Somebody is shouting my name.
- Biri adımı haykırıyor.
- I heard someone shouting my name.
- Birinin adımı haykırdığını duydum.
Show More (0)
|
3 |
shouting |
çığlık |
n. |
|
- There was shouting and confusion everywhere.
- Her yerde çığlık ve kargaşa vardı.
Show More (-2)
|