|
- The leaders in Moscow much prefer the idea of turning Channel 6 into a special sports channel.
- Moskova'daki liderler Kanal 6'yı özel bir spor kanalına dönüştürme fikrini daha çok tercih ediyor.
- This is where sports clubs can play a complementary, supporting role for schools.
- İşte bu noktada spor kulüpleri okullar için tamamlayıcı ve destekleyici bir rol oynayabilir.
- What activities can the sports clubs - all 600 000 and more of them - offer these people?
- Sayıları 600.000'i aşan spor kulüpleri bu insanlara ne gibi faaliyetler sunabilir?
- We have child sports stars to entertain us as we watch television.
- Televizyon izlerken bizi eğlendirecek çocuk spor yıldızlarımız var.
- Let us do more work in sports to bring our communities together.
- Toplumlarımızı bir araya getirmek için spor alanında daha fazla çalışma yapalım.
- In sports, an opponent is needed in order to win.
- Sporda kazanmak için bir rakibe ihtiyaç vardır.
- Our 700 000 sports clubs are pillars of Europe's civil society.
- 700.000 spor kulübümüz Avrupa'nın sivil toplumunun temel direkleridir.
- Logically, this is more common in sports with greater financial resources.
- Mantıken, bu durum daha büyük mali kaynaklara sahip sporlarda daha yaygındır.
- Exercise and sports promote vitality in both individual and team events.
- Egzersiz ve spor, hem bireysel hem de takım etkinliklerinde canlılığı teşvik eder.
- As for top-level sports, we first need to understand the issues involved.
- Üst düzey spora gelince, öncelikle ilgili konuları anlamamız gerekiyor.
- You highlighted the need for a partnership between sports organisations and education organisations.
- Spor kuruluşları ile eğitim kuruluşları arasında bir ortaklık kurulması gerektiğini vurguladınız.
- Afternoon sports programmes help children satisfy their natural desire and need for exercise.
- Öğleden sonra spor programları çocukların doğal egzersiz arzularını ve ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olur.
- I would take the example of my own country, Belgium, and the sponsoring of major sports events in Belgium.
- Kendi ülkem olan Belçika'yı ve Belçika'daki büyük spor etkinliklerinin sponsorluğunu örnek alıyorum.
- In the Algarve, these sports are becoming more popular all the time among young people.
- Algarve'de bu sporlar gençler arasında her geçen gün daha popüler hale gelmektedir.
- At every hour of every day, everyone is talking about sports.
- Günün her saatinde herkes spor hakkında konuşuyor.
- Moreover, it is often men who call the shots in sports.
- Dahası, sporda kararları verenler genellikle erkeklerdir.
- What is being done to preserve cultural, leisure and sports services?
- Kültür, eğlence ve spor hizmetlerini korumak için neler yapılıyor?
- With the TV directive, we are also concerning ourselves with sports rights.
- TV direktifiyle birlikte spor haklarıyla da ilgileniyoruz.
- I would take the example of my own country, Belgium, and the sponsoring of major sports events in Belgium.
- Kendi ülkem olan Belçika'yı ve Belçika'daki büyük spor etkinliklerinin sponsorluğunu örnek verebilirim.
- So you have found a sports car with a fairly powerful engine.
- Yani oldukça güçlü bir motora sahip spor bir araba buldunuz.
- So, check out the most popular sports bets in New Zealand to get going.
- Öyleyse, başlamak için Yeni Zelanda'daki en popüler spor bahislerine göz atın.
- There's also an area reserved for sports like beach volleyball.
- Plaj voleybolu gibi sporlar için ayrılmış bir alan da var.
- You don't have to like sports to have a crush on Freddie.
- Freddie'ye aşık olmak için sporu sevmek zorunda değilsin.
- There's also an area reserved for sports like beach volleyball.
- Ayrıca plaj voleybolu gibi sporlar için ayrılmış bir alan bulunmaktadır.
- He crossed the sports ground.
- Spor sahasını geçti.
- Tom enjoys watching sports on TV.
- Tom TV'de spor izlemekten hoşlanıyor.
- You don't need to do sports.
- Spor yapmana gerek yok.
- Tom and Mary talked about sports.
- Tom ve Mary spordan konuştular.
- Tom likes to eat pickles while he watches sports on TV.
- Tom televizyonda spor seyrederken turşu yemeyi severdi.
- Tom loved watching sports.
- Tom spor izlemeyi severdi.
- What kind of sports we play depends on the weather and the season.
- Ne tür spor yaptığımız, havaya ve mevsime bağlı.
- Tom is very good at sports.
- Tom sporda çok iyidir.
- He's not gifted at sports.
- O, sporda yetenekli değil.
- I wanted a sports car, but my wife said we needed a van.
- Spor bir araba istiyordum ama karım bir minibüse ihtiyacımız olduğunu söyledi.
- I hate sports, and so should you.
- Spordan nefret ederim, sen de öyle yapmalısın.
- I do sports in order to stay healthy.
- Sağlıklı kalmak için spor yapıyorum.
- I don't care for sports.
- Sporlardan hoşlanmam.
- What kind of sports do you do?
- Ne tür sporlar yaparsın?
- Sports help to develop our muscles.
- Spor, kaslarımızı geliştirmemize yardımcı olur.
- Kazu likes sports very much.
- Kazu sporu çok seviyor.
- I'm not good at sports.
- Sporda iyi değilim.
- I'm a sports fanatic.
- Ben bir spor fanatiğiyim.
- I watch a lot of sports on TV.
- Televizyonda çok spor seyrederim.
- I wasn't very good at sports when I was younger.
- Gençken sporda pek iyi değildim.
- Tom isn't good at sports.
- Tom sporda iyi değil.
- He is a lover of sports.
- O bir spor âşığı.
- I love sports, and so should you.
- Ben sporu severim ve bu yüzden senin de sevmen gerekir.
- He loves sports events.
- Spor etkinliklerini sever.
- I don't care for sports.
- Sporla ilgilenmiyorum.
- Many students like sports.
- Birçok öğrenci sporu sever.
- I love watching sports on TV.
- Televizyonda spor izlemeyi seviyorum.
- Sports cured him of his inferiority complex.
- Spor onun aşağılık kompleksini tedavi etti.
- What is your favorite sports team?
- En sevdiğin spor takımı hangisi?
- People love sports heroes.
- İnsanlar spor kahramanlarını severler.
- Do you go in for sports?
- Sporla ilgilenir misin?
- Tom thinks that sports are a waste of time.
- Tom, sporun vakit kaybı olduğunu düşünür.
- I do not like any kind of sports.
- Sporun hiçbir türünü sevmiyorum.
- Were you ever good at sports?
- Sporlarda her zaman iyi miydin?
- Tom is in the living room, watching sports on TV.
- Tom oturma odasında TV'de spor izliyor.
- Sports cured him of his inferiority complex.
- Spor onu aşağılık kompleksinden kurtardı.
- I am very poor at sports.
- Sporda çok zayıfım.
- Tom uses sports metaphors for everything.
- Tom her şey için spor metaforları kullanır.
- He likes sports.
- O sporu sever.
- The boys talked about sports.
- Çocuklar spordan bahsetti.
- I thought that Tom was interested in sports.
- Tom'un sporla ilgilendiğini sanıyordum.
- They both like sports.
- İkisi de sporu sever.
- Do you play any sports?
- Herhangi bir spor yapıyor musunuz?
- I hate sports, and so should you.
- Spordan nefret ederim ve sen de etmelisin.
- Tom thinks that sports are a waste of time.
- Tom sporun zaman kaybı olduğunu düşünüyor.
- I like to watch sports on TV, especially baseball.
- Televizyonda spor, özellikle beyzbol izlemeyi severim.
- Sami's girlfriend was wearing a sports bra.
- Sami'nin kız arkadaşı spor sutyeni giyiyordu.
- Our university has excellent sports facilities.
- Üniversitemiz mükemmel spor olanaklarına sahiptir.
- Tom and Mary talked about sports.
- Tom ve Mary spor hakkında konuştular.
- What sports do you like?
- Hangi sporları seversiniz?
- People love sports heroes.
- İnsanlar spor kahramanlarını sever.
- What sports do you like to play?
- Hangi sporu yapmayı seviyorsun?
- Tom enjoys watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanıyor.
- Tom read the sports section first.
- Tom önce spor bölümünü okudu.
- Bob looks down on his brother for not being good at sports.
- Bob sporlarda iyi olmadığı için erkek kardeşini küçümsüyor.
- Sports can be dangerous if safety is ignored.
- Güvenlik göz ardı edilirse, spor tehlikeli olabilir.
- He crossed the sports ground.
- O, spor sahasını geçti.
- You don't need to do sports.
- Spor yapmaya ihtiyacın yok.
- Tom doesn't know much about sports.
- Tom spor hakkında pek bir şey bilmiyor.
- I like both watching and playing sports.
- Sporu hem izlemeyi hem de oynamayı severim.
- Tom knows very little about sports.
- Tom spor hakkında çok az şey biliyor.
- I'm very good at sports.
- Sporda çok iyiyimdir.
- I am interested in sports.
- Sporla ilgilenirim.
- Do you like to watch sports on television?
- Televizyonda spor izlemeyi sever misin?
- I love music as well as sports.
- Sporun yanı sıra müziği de seviyorum.
- My brother doesn't go in for sports.
- Erkek kardeşim spora ilgi duymaz.
- I never was interested in sports.
- Sporla hiç ilgilenmedim.
- Tom isn't very good at sports.
- Tom sporda çok iyi değil.
- Tom drank a sports drink.
- Tom bir spor içeceği içti.
- He is not fond of sports, and I am not either.
- O, sporların düşkünü değildir, ben de değilim.
- Tom's interest in sports began early.
- Tom'un sporla ilgisi erken başladı.
- What sports do you play?
- Hangi sporları yaparsın?
- Neither of them cares for strenuous sports.
- Onlardan hiçbiri yorucu sporlardan hoşlanmıyor.
- Tom says he doesn't enjoy watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanmadığını söylüyor.
- He likes all kinds of sports.
- Her türlü sporu sever.
- I can't believe you watch sports.
- Spor izlediğine inanamıyorum.
- Some students neglect their studies in favor of sports.
- Bazı öğrenciler spor uğruna derslerini ihmal ediyor.
- Sports are good for your health.
- Spor, sağlığın için iyidir.
- Tom likes to talk about sports.
- Tom spor hakkında konuşmaktan hoşlanıyor.
- Does he do any sports?
- Hiç spor yapıyor mu?
- She drank a sports drink.
- Spor içeceği içti.
- I love music as well as sports.
- Sporun yanı sıra müziği de severim.
- Tom loves talking about sports.
- Tom spor hakkında konuşmayı sever.
- Sports always come naturally to him.
- Spor her zaman ona doğal gelir.
- Sami was a sports hero.
- Sami bir spor kahramanıydı.
- Tom really likes sports a lot.
- Tom gerçekten sporu çok seviyor.
- I can't believe you watch sports.
- Senin spor izlediğine inanamıyorum.
- Soccer is the most popular of all sports.
- Futbol tüm sporlar arasında en popüler olanıdır.
- I like to go out to the sports field every Thursday.
- Her Perşembe spor sahasına gitmeyi severim.
- Tom showed no interest in sports.
- Tom spora hiç ilgi göstermedi.
- Don't let sports interfere with your studies.
- Sporun derslerine engel olmasına izin verme.
- Boxing isn't like other sports.
- Boks diğer sporlar gibi değildir.
- Oh, you must be good at sports.
- Oo, sporda iyi olmalısın.
- She drank a sports drink.
- O bir spor içeceği içti.
- My elder brother doesn't do sports.
- Abim spor yapmaz.
- Tom is very interested in water sports.
- Tom su sporlarıyla çok ilgilenir.
- Sports always come naturally to him.
- Spor ona her zaman doğal gelir.
- Everyone loves sports.
- Herkes sporu sever.
- The sports coordinator is Tom Jackson.
- Spor koordinatörü Tom Jackson.
- He likes all kinds of sports.
- Sporun her türünü sever.
- My boyfriend plans to save up and buy a sports car.
- Erkek arkadaşım para biriktirip spor bir araba almayı planlıyor.
- In sports, there is no room for failure.
- Sporda başarısızlığa yer yoktur.
- What sports do you play?
- Hangi sporu yapıyorsun?
- Today, I plan to talk about the importance of sports in modern society.
- Bugün, modern toplumda sporun önemi hakkında konuşmayı planlıyorum.
- Didn't you know Tom doesn't like watching sports on TV?
- Tom'un televizyonda spor izlemeyi sevmediğini bilmiyor muydun?
- I know you don't like sports.
- Sporu sevmediğini biliyorum.
- He has become fond of sports.
- Spora düşkün hale geldi.
- What other sports are you good at?
- Başka hangi sporlarda iyisin?
- I'm good at many sports, but I can't swim.
- Birçok sporda iyiyim, ancak ben yüzemiyorum.
- He likes sports.
- Sporu seviyor.
- Tom likes all kinds of sports.
- Tom her çeşit sporu sever.
- I'm not really into sports.
- Sporla pek ilgilenmiyorum.
- I'm bad at sports.
- Sporda kötüyümdür.
- I maintain that sports are a waste of time.
- Ben sporun zaman kaybı olduğunu savunuyorum.
- Tom likes to watch sports on television.
- Tom televizyonda spor izlemeyi sever.
- The sports coordinator is Tom Jackson.
- Spor koordinatörü Tom Jackson'dır.
- I thought that Tom was interested in sports.
- Tom'un sporla ilgilendiğini düşündüm.
- Sports is one of my favorite topics.
- Spor benim en sevdiğim konulardan biridir.
- You like sports, don't you?
- Sporu seviyorsun, değil mi?
- Do you like sports?
- Sporu sever misin?
- Tom is a sports critic.
- Tom bir spor eleştirmeni.
- Do you enjoy talking about sports?
- Spor hakkında konuşmaktan hoşlanıyor musunuz?
- Tom said he was interested in sports.
- Tom sporla ilgilendiğini söyledi.
- You never seem to be interested in talking about sports.
- Spor hakkında konuşmakla hiç ilgilenmiyor gibisin.
- He likes not only music but sports as well.
- Sadece müziği değil sporu da sever.
- Tom's interest in sports began early.
- Tom'un spora ilgisi erken başladı.
- I like sports, but Tom doesn't.
- Ben sporu severim ama Tom sevmez.
- Sami drove a sports car.
- Sami spor bir araba kullanıyordu.
- Mary likes strange sports.
- Mary tuhaf sporlardan hoşlanır.
- I am very poor at sports.
- Sporda çok kötüyüm.
- The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate.
- Amerika Birleşik Devletleri, harika çeşitliliğe sahip iklimi sayesinde neredeyse her tür spor için bir cennettir.
- Tom and Mary both like sports.
- Tom ve Mary sporu severler.
- Which sports do you like?
- Hangi sporları seviyorsun?
- I wasn't very good at sports when I was younger.
- Gençken sporda daha iyi değildim.
- I like music better than sports.
- Müziği spordan daha çok severim.
- Mental strength is crucial for success in any sports.
- Zihinsel güç herhangi bir sporda başarı için çok önemlidir.
- Tom loves sports.
- Tom sporu sever.
- She likes all kinds of sports.
- Her türlü sporu sever.
- At that high school, sports is more important than academics.
- O lisede spor, akademiden daha önemlidir.
- Tom likes to watch sports on television.
- Tom televizyonda spor izlemeyi seviyor.
- What kind of sports do you do?
- Siz ne tür sporlar yapıyorsunuz?
- You never seem to be interested in talking about sports.
- Spor hakkında konuşmakla hiç ilgilenmiyor gibi görünüyorsun.
- Joe spends the majority of his time in sports.
- Joe, zamanının çoğunu spor yaparak geçiriyor.
- I didn't want to talk about sports.
- Spor hakkında konuşmak istemedim.
- Do you play any sports?
- Spor yapıyor musun?
- Have you ever ridden in a sports car?
- Hiç spor bir arabaya bindin mi?
- Tom said he didn't enjoy watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanmadığını söyledi.
- Do you have any interest in sports?
- Spora karşı bir ilginiz var mı?
- Tom is a sports fanatic.
- Tom bir spor fanatiğidir.
- At that high school, sports is more important than academics.
- O lisede, spor, derslerden daha önemlidir.
- Tom wasn't very good at sports.
- Tom sporda pek iyi değildi.
- I'm not really into sports.
- Spora pek ilgi duymuyorum.
- Tom is very good at sports, but not very good at school.
- Tom sporda çok iyi ama okulda pek iyi değil.
- Tom doesn't like talking about sports.
- Tom spor hakkında konuşmayı sevmez.
- I like sports.
- Sporu severim.
- I love sports.
- Sporu severim.
- Australians excel at sports and entertainment.
- Avustralyalılar, spor ve eğlencede üstündürler.
- I'm not really into sports.
- Sporla pek alakam yoktur.
- Well, what sports do you like?
- Peki, hangi sporları seversin?
- When it comes to sports, I can't beat Tom.
- İş spora gelince Tom'u alt edemem.
- Since then, they've stopped doing sports and gained weight.
- O zamandan beri spor yapmayı bıraktılar ve kilo aldılar.
- I want to go into sports broadcasting.
- Spor yayıncılığı yapmak istiyorum.
- In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
- Çoğu spor dalında en sıkı çalışan takım genellikle başarıyı elde eder.
- He likes sports.
- Sporu sever.
- Boys often imitate their sports heroes.
- Erkek çocuklar sık sık spor kahramanlarını taklit ederler.
- Sports are stupid.
- Spor aptalca.
- He is a lover of sports.
- O bir spor sevdalısıdır.
- I am not good at sports.
- Sporda iyi değilim.
- Sports can be dangerous if safety is ignored.
- Eğer emniyet göz ardı edilirse, spor tehlikeli olabilir.
- I practice sports.
- Spor yapıyorum.
- Today, I plan to talk about the importance of sports in modern society.
- Bugün, modern toplumda sporun öneminden bahsetmeyi planlıyorum.
- The athlete excelled in all kinds of sports.
- Atlet, her türlü sporda yükseldi.
- I don't like sports much.
- Sporu pek sevmem.
- The most popular sports in that country are soccer, speedway and ski jumping.
- O ülkede en popüler sporlar futbol, sürat yarışı ve kayakla atlamadır.
- Boys often imitate their sports heroes.
- Erkekler genellikle spor kahramanlarını taklit ederler.
- Tom is a sports fanatic.
- Tom bir spor fanatiği.
- Tom is wearing a sports coat.
- Tom spor bir ceket giyiyor.
- Tom said he was interested in sports.
- Tom sporla ilgilendiğini söylemişti.
- Tom is very interested in sports.
- Tom sporla çok ilgilenir.
- Some people like sports, and others don't.
- Bazı insanlar sporu sever, bazıları ise sevmez.
- Tom never was interested in sports.
- Tom sporla hiç ilgilenmedi.
- I look for all the world like an athlete in this outfit, but the truth is I don't do any sports at all.
- Bu giysinin içinde tıpkı bir sporcu gibi görünüyorum fakat gerçek şu ki hiç spor yapmam.
- He is not fond of sports, and I am not either.
- Sporu sevmez, ben de sevmem.
- The athlete excelled in all kinds of sports.
- Sporcu her türlü spor dalında başarı gösterdi.
- Everyone loves sports.
- Sporu herkes sever.
- You have to give up sports for a while.
- Bir süre spordan vazgeçmelisin.
- Do you enjoy talking about sports?
- Spor hakkında konuşmaktan hoşlanıyor musun?
- In sports, there is no room for failure.
- Sporda, başarısızlığa yer yok.
- Don't let sports interfere with your studies.
- Sporun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.
- I never was very interested in sports.
- Ben hiç sporla çok ilgilenmedim.
- I hate sports.
- Spordan nefret ederim.
- He excels in many sports.
- O birçok sporda çok iyidir.
- I play lots of sports.
- Çok fazla spor yaparım.
- Tom really likes sports a lot.
- Tom sporu gerçekten çok seviyor.
- I'm good at many sports, but I can't swim.
- Birçok sporda iyiyimdir ama yüzemem.
- She is bad at sports.
- O sporda kötüdür.
- Tom likes sports.
- Tom sporu sever.
- Tom doesn't like sports much.
- Tom sporu pek sevmez.
- Tom is very good at sports, but not very good at school.
- Tom sporda çok iyidir, ama okulda çok iyi değildir.
- Most students like sports.
- Çoğu öğrenci sporu sever.
- They both like sports.
- İkisi de sporu seviyor.
- If it were not for sports, how dull school life would be!
- Spor olmasa, okul hayatı ne kadar sıkıcı olurdu!
- They're talking about sports.
- Spor hakkında konuşuyorlar.
- Let's not talk about sports.
- Spor hakkında konuşmayalım.
- Tom is bad at sports, isn't he?
- Tom sporda kötüdür, değil mi?
- Do you go in for sports?
- Spor yapar mısın?
- Tom hates sports.
- Tom spordan nefret eder.
- I used to own a sports car.
- Eskiden spor bir arabam vardı.
- Tom used to have a sports car.
- Tom'un eskiden spor bir arabası vardı.
- Were you ever good at sports?
- Sporda iyi miydin?
- Tom talked about sports.
- Tom spor hakkında konuştu.
- I do sports in order to stay healthy.
- Ben sağlıklı kalmak için düzenli olarak spor yaparım.
- Tom is a sports critic.
- Tom bir spor yorumcusu.
- Tom said you didn't like sports.
- Tom sporu sevmediğini söyledi.
- He's not gifted at sports.
- Sporda yetenekli değil.
- I love sports, too.
- Ben de sporu severim.
- Do you like sports?
- Spor sever misiniz?
- In which folder did you put the photos from the sports event?
- Spor etkinliğinden olan fotoğrafları hangi klasöre koydunuz?
- The boys talked about sports.
- Erkekler spor hakkında konuştular.
- Australians excel at sports and entertainment.
- Avustralyalılar, spor ve eğlence konusunda çok başarılı.
- Sports are good for your health.
- Spor sağlığınız için iyidir.
- Tom likes all kinds of sports.
- Tom her türlü sporu sever.
- I know you like sports.
- Sporu sevdiğini biliyorum.
- Fall is the best season for sports.
- Sonbahar spor için en iyi mevsimdir.
- Can you believe I'm driving a sports car?
- Spor bir araba kullandığıma inanabiliyor musun?
- You're very good at sports, aren't you?
- Sporda çok iyisin, değil mi?
- He likes not only music but sports as well.
- Sadece müziği değil, sporu da sever.
- I like to go out to the sports field every Thursday.
- Ben her perşembe spor sahasına gitmekten hoşlanırım.
- He likes sports.
- O, sporu sever.
- I am interested in sports.
- Sporla ilgileniyorum.
- When it comes to sports, I can't beat Tom.
- Spor söz konusu olduğunda, Tom'u yenemem.
- I'm very good at sports.
- Ben sporda çok iyiyim.
- What sports can you play well?
- Hangi sporları iyi oynayabilirsin?
- Tom, what sports do you like?
- Tom, sen hangi sporları seversin?
- Despite their popularity, cricket and squash are not Olympic sports.
- Popüler olmalarına rağmen kriket ve squash olimpik sporlar değildir.
- Do you have any interest in sports?
- Spora ilgin var mı?
- Tom is very interested in water sports.
- Tom su sporlarıyla çok ilgileniyor.
- My elder brother doesn't do sports.
- Ağabeyim spor yapmaz.
- I hate sports.
- Spordan nefret ediyorum.
- Neither of them cares for strenuous sports.
- İkisi de yorucu sporlarla ilgilenmiyor.
- Tom is bad at sports, isn't he?
- Tom sporda kötü, değil mi?
- Tom likes talking about sports.
- Tom spor hakkında konuşmaktan hoşlanır.
- What sports can you play well?
- Hangi sporu iyi yapabiliyorsun?
- I love watching sports on TV.
- TV'de spor izlemeyi seviyorum.
- Talking of sports, what sports do you play?
- Spordan konuşmuşken, hangi sporu oynuyorsunuz?
- Mental strength is crucial for success in any sports.
- Herhangi bir sporda başarı için zihinsel güç çok önemlidir.
- He likes both music and sports.
- Hem müziği hem de sporu seviyor.
- Tom likes to talk about sports.
- Tom spor hakkında konuşmayı sever.
- Why do you like sports so much?
- Neden sporu bu kadar seviyorsun?
- You have to give up sports for a while.
- Bir süreliğine sporu bırakmalısınız.
- I like to watch sports on TV, especially baseball.
- Televizyonda spor izlemeyi severim, özellikle de beyzbol.
- I want to go into sports broadcasting.
- Spor yayıncılığına girmek istiyorum.
- Fall is the best season for sports.
- Sonbahar spor için en iyi sezondur.
- Tom likes sports, doesn't he?
- Tom spordan hoşlanır, değil mi?
- Which folder did you put the photos from the sports festival into?
- Spor festivalinden olan fotoğrafları hangi klasöre koydunuz?
- I love sports, and so should you.
- Ben sporu seviyorum, sen de sevmelisin.
- Mary likes strange sports.
- Mary garip sporları sever.
- I like both watching and playing sports.
- Ben sporları hem izlemeyi hem de yapmayı severim.
- Tom likes sports, doesn't he?
- Tom sporu sever, değil mi?
- I never was very interested in sports.
- Sporla hiç ilgilenmedim.
- Tom drives a sports car, doesn't he?
- Tom spor bir araba kullanıyor, değil mi?
- I can't understand his obsession with sports.
- Spora olan takıntısını anlayamıyorum.
- I don't like such sports as boxing and hockey.
- Boks ve hokey gibi sporları sevmem.
- Joe spends the majority of his time in sports.
- Joe, zamanının çoğunu spora harcar.
- She is bad at sports.
- Sporda kötüdür.
- Tom doesn't really like sports.
- Tom sporu pek sevmez.
- I don't like any kind of sports.
- Sporun hiçbir türünü sevmiyorum.
- What sports do you like?
- Hangi sporları seviyorsun?
- Which sports do you like?
- Hangi sporu seversin?
- Tom doesn't like sports much.
- Tom sporu fazla sevmiyor.
- I don't like such sports as boxing and hockey.
- Boks ve hokey gibi sporları sevmiyorum.
- Sports are stupid.
- Sporlar aptalcadır.
- What kinds of sports do you go in for these days?
- Bugünlerde ne tür bir spora gidiyorsun?
- Do you like watching sports?
- Spor izlemeyi sever misin?
- Tom isn't very good at sports.
- Tom sporda pek iyi değildir.
- Why do you like sports so much?
- Sporu neden bu kadar çok seviyorsun?
- They cheered for their sports teams.
- Spor takımları için tezahürat yapıyorlardı.
- Tom loves sports events.
- Tom spor etkinliklerini sever.
- I like music better than sports.
- Müziği spordan daha çok seviyorum.
- Tom and I talked about sports.
- Tom ve ben spor hakkında konuştuk.
- Tom isn't good at sports.
- Tom sporda iyi değildir.
- In most sports the team that practice hardest usually brings home the bacon.
- Çoğu sporlarda en sıkı çalışan takım genellikle başarılı olur.
- Tom likes talking about sports.
- Tom spor hakkında konuşmayı sever.
- He likes sports as well as music.
- Müziğin yanı sıra sporu da seviyor.
- Mary loves sports.
- Mary sporu sever.
- He loves sports events.
- Spor etkinliklerini seviyor.
- Tom is in the living room, watching sports on TV.
- Tom oturma odasında, televizyonda spor izliyor.
- Sports help to develop our muscles.
- Spor, kaslarımızı geliştirmeye yardım eder.
- I maintain that sports are a waste of time.
- Sporun zaman kaybı olduğunu iddia ediyorum.
- Bob looks down on his brother for not being good at sports.
- Bob, sporda iyi olmadığı için kardeşini küçümsüyor.
- Tom doesn't enjoy watching sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlemekten hoşlanmıyor.
- They're talking about sports.
- Onlar spordan bahsediyor.
- Tom loves talking about sports.
- Tom spor hakkında konuşmayı seviyor.
- Some students neglect their studies in favor of sports.
- Bazı öğrenciler spor adına derslerini ihmal ederler.
- Tom loved watching sports.
- Tom spor seyretmeyi severdi.
- Tom got diabetes from drinking too many sports drinks.
- Tom çok fazla spor içeceği içtiği için şeker hastası oldu.
- He likes both music and sports.
- O, hem müzik hem de sporları sever.
- I don't go in for sports.
- Sporla ilgilenmiyorum.
- Tom spends all his time thinking about sports.
- Tom tüm zamanını sporu düşünerek geçirir.
- My brother doesn't go in for sports.
- Kardeşim sporla ilgilenmez.
- Tom loved sports.
- Tom sporu severdi.
- He excels in many sports.
- Birçok spor dalında başarılıdır.
- I look for all the world like an athlete in this outfit, but the truth is I don't do any sports at all.
- Bu kıyafetle bir sporcu gibi görünüyorum ama gerçek şu ki hiç spor yapmıyorum.
- Despite their popularity, cricket and squash are not Olympic sports.
- Popülerliklerine rağmen, kriket ve duvar tenisi Olimpik sporlar değildir.
- Sports make us healthy in mind as well as in body.
- Spor bizi bedenen olduğu kadar zihnen de sağlıklı kılar.
- The annals of sports are replete with the names of great black athletes.
- Spor tarihi büyük siyah atletlerin isimleriyle doludur.
- Sports is one of my favorite topics.
- Spor en sevdiğim konulardan biridir.
- Billy is good at sports.
- Billy, sporda iyi.
- Sports nurture friendships.
- Spor arkadaşlıkları besler.
- I don't like such sports as tennis and golf.
- Tenis ve golf gibi sporları sevmiyorum.
- What kind of sports we play depends on the weather and the season.
- Ne tür sporlar yaptığımız havaya ve mevsime göre değişir.
- If it were not for sports, how dull school life would be!
- Eğer spor olmasaydı, okul hayatı ne kadar sıkıcı olurdu!
- I never was interested in sports.
- Ben hiç sporla ilgilenmedim.
- Tom is bad at sports.
- Tom sporda kötüdür.
- Talking of sports, what sports do you play?
- Spor demişken, hangi sporu yapıyorsunuz?
- What sports do you like to play?
- Hangi sporları yapmayı seversin?
- Today I will be speaking about the significance of sports in modern society.
- Bugün sporun modern toplumdaki önemi hakkında konuşacağım.
- They cheered for their sports teams.
- Onlar spor takımları için tezahürat yaptılar.
- Tom is very interested in sports.
- Tom sporla çok ilgileniyor.
- Billy is good at sports.
- Billy, sporlarda iyidir.
- I practice sports.
- Ben spor yaparım.
- Tom likes to eat pickles while he watches sports on TV.
- Tom televizyonda spor izlerken turşu yemekten hoşlanıyor.
- He was able to put up remarkable performances at the sports competition.
- Spor müsabakalarında olağanüstü performanslar sergiledi.
- Tom likes talking about sports.
- Tom spor hakkında konuşmayı seviyor.
- Sports nurture friendships.
- Spor dostlukları besler.
- Tom spends all his time thinking about sports.
- Tom bütün zamanını spor hakkında düşünerek geçirir.
- Tom doesn't like talking about sports.
- Tom spor hakkında konuşmaktan hoşlanmaz.
Show More (348)
|
