taste - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
taste tadı olmak v.
  • This coffee tastes bitter.
  • Bu kahvenin tadı acı.
  • The soup in the pot tasted very salty.
  • Tenceredeki çorbanın tadı çok tuzluydu.
  • It tastes just right.
  • Tadı tam kıvamında.
Show More (38)
taste tat n.
  • Complementarity in this form leaves a nasty taste in my mouth.
  • Bu formdaki tamamlayıcılık ağzımda kötü bir tat bırakıyor.
  • Lastly, the document as a whole leaves a nasty taste in the mouth.
  • Son olarak, belge bir bütün olarak ağızda kötü bir tat bırakıyor.
  • It does not strictly do anything apart from altering the taste.
  • Tadını değiştirmek dışında kesinlikle hiçbir şey yapmaz.
Show More (14)
taste tadına bakmak v.
  • Did you taste the rice?
  • Pilavın tadına baktın mı?
  • I tasted the stew.
  • Güvecin tadına baktım.
  • Let me taste it.
  • Bırak tadına bakayım.
Show More (12)
taste zevk n.
  • At any rate, it was a step too far for our taste.
  • Her halükarda, bu bizim zevkimize göre çok ileri bir adımdı.
  • This is a posthumous glorification of the communist ideology which is not to my taste.
  • Bu, komünist ideolojinin ölümünden sonra yüceltilmesidir ve benim zevkime uygun değildir.
  • I would not want to deny that the speech, being political, is more to my taste.
  • Konuşmanın siyasi olduğunu ve benim zevkime daha uygun olduğunu inkar etmek istemem.
Show More (9)
taste tatmak v.
  • When climbing Mount Olympus I stopped to taste the Olympian honey, the honey of the gods of Greece.
  • Olimpos Dağı'na tırmanırken Olimpos balını, Yunan tanrılarının balını tatmak için durdum.
  • This is my last taste of freedom for three years.
  • Bu benim için üç yıl boyunca tadacağım son özgürlük kırıntısı.
  • So, Mr. Medicine Man, how would you like to taste your own medicine?
  • Peki, Bay büyücü doktor, kendi ilacınızı tatmaya ne dersiniz?
Show More (7)
taste tat almak v.
  • Since I have a cold, I can't taste anything.
  • Üşüttüğüm için, hiçbir şeyin tadını alamıyorum.
  • Once you get the taste for gambling, it's hard to give it up.
  • Bir kez kumarın tadını alırsan, onu bırakmak zordur.
  • I'm sick, so I can't taste anything.
  • Hastayım, bu yüzden dilim hiçbir şeyin tadını almıyor.
Show More (0)
taste üslûp n.
  • Some of them, in very bad taste, showed disdain and racism towards the prisoners.
  • Bazıları çok kötü bir üslupla mahkumlara karşı küçümseme ve ırkçılık gösterdiler.
Show More (-2)
taste damak tadı n.
  • Their taste buds will no longer be deprived by Europe's chocolate police.
  • Damak tatları artık Avrupa'nın çikolata polisi tarafından yoksun bırakılmayacaktır.
Show More (-2)