|
- However, there are several points which are crucial for Europe because they directly affect our lives.
- Bununla birlikte, hayatımızı doğrudan etkilediği için Avrupa için hayati önem taşıyan birkaç nokta vardır.
- The case of Mercosur and the crisis in Argentina are one example of this, but there are others.
- Mercosur vakası ve Arjantin'deki kriz bunun bir örneğidir, ancak başkaları da vardır.
- There are, however, three points that still remain of concern to us.
- Bununla birlikte, bizim için hala endişe kaynağı olan üç nokta var.
- There are two aspects to this.
- Bunun iki yönü var.
- There are many reasons for this.
- Bunun için pek çok neden var.
- We have heard about chainsaws, but there are many other examples.
- Motorlu testereleri duyduk ama başka pek çok örnek de var.
- There are at least two questions which I think must be answered.
- Cevaplanması gerektiğini düşündüğüm en az iki soru var.
- There are still reservations and inhibitions about that sort of thing.
- Bu tür konularda hala çekinceler ve engellemeler var.
- There are marked differences between the budgets of the Member States.
- Üye Devletlerin bütçeleri arasında belirgin farklılıklar vardır.
- There are so many different issues in the Commission's text.
- Komisyon'un metninde çok farklı konular var.
- There are amendments relating to registration and professional requirements of insurance intermediaries.
- Sigorta aracılarının kayıt ve mesleki gerekliliklerine ilişkin değişiklikler var.
- There are a variety of reasons for this and they have been somewhat accentuated by the events of September 11 too.
- Bunun çeşitli sebepleri var ve 11 Eylül olayları da bu sebepleri biraz daha belirgin hale getirdi.
- There are criteria for accession, and they include such things as the law.
- Katılım için kriterler vardır ve bunlar arasında hukuk gibi alanlar yer almaktadır.
- However, when it comes to what the future holds for competition, there are two issues dear to my heart.
- Bununla birlikte, geleceğin rekabet açısından neler getireceğine gelince, benim için çok önemli olan iki konu var.
- It is my view that there are three main reasons for this decline.
- Benim görüşüme göre bu gerilemenin üç ana nedeni var.
- There are such things as natural events.
- Doğal olaylar diye bir şey vardır.
- Of course, there are real difficulties.
- Tabii ki gerçek zorluklar var.
- There are, however, areas in which it is harder to discern this achievement.
- Ancak bu başarıyı fark etmenin daha zor olduğu alanlar da var.
- There are possibilities there for very effective savings.
- Burada çok etkili tasarruflar için imkanlar var.
- In Iran, for example, there are very strong views about the Taliban.
- Örneğin İran'da Taliban hakkında çok güçlü görüşler var.
- There are two amendments relating to the proposed new draft of Article 3 on the Agency.
- Ajansla ilgili 3. Madde'nin önerilen yeni taslağına ilişkin iki değişiklik var.
- There were differences of opinion and some delegations firmly opposed to the proposal.
- Görüş ayrılıkları vardı ve bazı delegasyonlar teklife kesin olarak karşı çıktı.
- There are certain points upon which PPE-DE Group opinion is divided, in particular point 11.
- PPE-DE Grubunun görüşünün bölündüğü bazı noktalar vardır, özellikle de 11. Madde.
- There are still people who sign unilateral fixed-term contracts for 15 years.
- Hala 15 yıllık tek taraflı belirli süreli sözleşmeler imzalayan insanlar var.
- There are two aspects in this process which I find fascinating.
- Bu süreçte büyüleyici bulduğum iki husus var.
- There are quite a few reasons for objecting to this.
- Buna itiraz etmek için pek çok neden var.
- Some work still needs to be done; there are still some aspects to be considered.
- Hâlâ yapılması gereken bazı işler, dikkate alınması gereken bazı hususlar var.
- Indeed, there are thresholds for getting elected to Parliament, never mind getting money for political parties.
- Gerçekten de, bırakın siyasi partilerin para almasını, Parlamentoya seçilmek için bile barajlar vardır.
- Then there are others who, like France, retain the idea of a world organised into nations.
- Fransa gibi, uluslar halinde örgütlenmiş bir dünya fikrini muhafaza eden başkaları da var.
- Yet, there are Members of this Parliament who believe that the report should be taken apart.
- Yine de, bu Parlamento'nun raporun ayrı tutulması gerektiğine inanan üyeleri var.
- The more democracies there are, the less the risk of war.
- Ne kadar çok demokrasi varsa, savaş riski de o kadar azalır.
- There are also these budget items that, year after year, completely miss the mark in budgeting terms.
- Bir de her yıl bütçeleme açısından hedefi tamamen ıskalayan bütçe kalemleri var.
- There are some examples already on the market, but this directive will make them much more frequent.
- Halihazırda piyasada bazı örnekler var ancak bu direktif bunları çok daha sık hale getirecektir.
- There are only three proposals that go in the right direction.
- Doğru yönde ilerleyen sadece üç teklif var.
- However, there are some things I am still not clear about.
- Ancak, hala netleştiremediğim bazı hususlar var.
- There are certainly material arguments here which go beyond political bounds.
- Burada kesinlikle siyasi sınırların ötesine geçen önemli argümanlar var.
- There are governments that want to reopen the question of the composition of the Commission.
- Komisyonun yapısı konusunu yeniden tartışmaya açmak isteyen hükümetler var.
- In our Union there are still many deficiencies which we must clear up.
- Birliğimizde hala gidermemiz gereken pek çok eksiklik var.
- There are some who think that it is more in our interests to let bygones be bygones and make a fresh start.
- Geçmişi geçmişte bırakmanın ve yeni bir başlangıç yapmanın çıkarlarımıza daha uygun olduğunu düşünenler var.
- The fact is, however, that there are some differences of opinion on how far this work should go.
- Ancak gerçek şu ki bu çalışmanın ne kadar ileri gitmesi gerektiği konusunda bazı görüş ayrılıkları var.
- There are, of course, always disagreements about all kinds of sections of the budget, but we have been through worse.
- Elbette bütçenin her türlü bölümü hakkında her zaman anlaşmazlıklar vardır ancak daha kötülerini de yaşadık.
- Yet there are a number of infuriating aspects, because everything takes so long.
- Yine de her şey çok uzun sürdüğü için çileden çıkaran bir takım hususlar var.
- There are great merits in opting for user-owned systems.
- Kullanıcıya ait sistemlerin tercih edilmesinde büyük yararlar vardır.
- There are also other, more substantial reasons for the Convention, however.
- Bununla birlikte, Sözleşme için başka, daha önemli nedenler de vardır.
- There are people in our Union who are not religious.
- Birliğimizde dindar olmayan insanlar da var.
- We really do need these exemptions to ensure that there are no impediments to research.
- Araştırmaların önünde hiçbir engel olmamasını sağlamak için bu muafiyetlere gerçekten ihtiyacımız var.
- There are many problems and areas of concern, and I would like to mention one which is of particular interest to me.
- Endişe verici pek çok sorun ve alan var ve ben özellikle ilgimi çeken bir tanesinden bahsetmek istiyorum.
- There are two main reasons why it has adopted this approach.
- Bu yaklaşımı benimsemesinin iki temel nedeni var.
- Of course, there are large businesses involving several thousand people, say.
- Elbette birkaç bin kişinin çalıştığı büyük işletmeler de var.
- There are of course many problems to be dealt with.
- Elbette halledilmesi gereken pek çok sorun var.
- In my case, in the Spanish state, there are several nations.
- Benim durumumda, İspanya devletinde birkaç ulus var.
- There are many areas of policy in Macedonia where assistance is needed.
- Makedonya'da yardıma ihtiyaç duyulan pek çok politika alanı var.
- There are two main rights that workers have through these regulations.
- Bu yönetmelikler aracılığıyla işçilerin sahip olduğu iki temel hak vardır.
- There are, however, less essential purposes for which animal tests are used.
- Bununla birlikte, hayvan testlerinin kullanıldığı daha az temel amaçlar vardır.
- There are signs of recovery in the not too distant future.
- Çok uzak olmayan bir gelecekte toparlanma işaretleri var.
- Then there are, especially nowadays, parties which have made the fight against immigrants a priority in their programme.
- Bir de, özellikle bugünlerde, göçmenlerle mücadeleyi programlarının önceliği haline getiren partiler var.
- Then there are a whole series of points already mentioned which we fully support.
- Daha önce de belirttiğimiz ve tamamen desteklediğimiz bir dizi nokta var.
- There are so many different concepts floating about.
- Ortada dolaşan çok farklı kavramlar var.
- There are just two questions which must be answered.
- Cevaplanması gereken sadece iki soru var.
- In theory, there are also harmonised definitions for engine power.
- Teoride motor gücü için de uyumlaştırılmış tanımlar vardır.
- There are serious challenges facing the European Union in the field of justice and home affairs.
- Avrupa Birliği'nin adalet ve içişleri alanında karşı karşıya olduğu ciddi zorluklar vardır.
- There are a number of points I would very much like to deal with.
- Ele almayı çok istediğim birkaç nokta var.
- These are only a few initiatives; there are still many more around which Europe could work.
- Bunlar sadece birkaç girişim; Avrupa'nın üzerinde çalışabileceği daha pek çok girişim var.
- As well as all these issues, there are other external policy issues which we have already discussed.
- Tüm bu konuların yanı sıra, daha önce tartıştığımız başka dış politika konuları da vardır.
- That is because there are huge problems in their parliaments.
- Çünkü parlamentolarında büyük sorunlar var.
- There are very few criticisms here.
- Burada çok az eleştiri var.
- There are still people who sign unilateral fixed-term contracts for 15 years.
- Hala 15 yıllık tek taraflı sabit süreli sözleşmeler imzalayan insanlar var.
- There are, nevertheless, two areas that have already been mentioned in this debate, which still pose problems.
- Bununla birlikte bu tartışmada daha önce bahsedilmiş olan ve hala sorun teşkil eden iki alan var.
- There are firms where 30, or even 40% of employees are in temporary, insecure jobs on a permanent basis.
- Çalışanların %30'unun, hatta %40'ının sürekli olarak geçici ve güvencesiz işlerde çalıştığı firmalar var.
- It is a densely populated region and there are even more pigs than people.
- Burası yoğun nüfuslu bir bölge ve burada insandan çok domuz var.
- There are some reasons to be hopeful, but there are still huge reasons to feel frustrated and hopeless.
- Umutlu olmak için bazı nedenler var, ancak hayal kırıklığı ve umutsuzluk hissetmek için hala çok büyük nedenler var.
- However, there are good examples too.
- Bununla birlikte iyi örnekler de var.
- There are forces that may intervene in such a way as to cause division in the EU's view.
- AB'nin görüşünde bölünmeye neden olacak şekilde müdahale edebilecek güçler vardır.
- There are many lessons to be learned from the events of last year, but they are not necessarily new.
- Geçen yıl yaşanan olaylardan çıkarılması gereken pek çok ders var, ancak bunların yeni olması gerekmiyor.
- There are few inhabitants who are therefore unable to form a strong lobby in terms of either numbers or wealth.
- Bu nedenle ne sayı ne de servet açısından güçlü bir lobi oluşturamayan az sayıda sakin vardır.
- There are many measures, but they must clearly be applied equally to everybody.
- Pek çok önlem var, ancak bunların herkese eşit şekilde uygulanması gerektiği açık.
- Of course, there are still some developing countries that deal with aid funds in a fairly arbitrary way.
- Elbette hala yardım fonlarını oldukça keyfi bir şekilde kullanan bazı gelişmekte olan ülkeler var.
- It seems to me that there are three points which need emphasising.
- Bana öyle geliyor ki vurgulanması gereken üç nokta var.
- There are times when 5% is granted and is the maximum limit.
- %5'in verildiği ve maksimum limit olduğu zamanlar vardır.
- There are two more points I would like to make.
- Değinmek istediğim iki nokta daha var.
- Perhaps there are points that can be brought up to date in legal terms.
- Belki de hukuki açıdan güncel hale getirilebilecek noktalar vardır.
- There are many other proposals.
- Başka pek çok öneri de var.
- There are areas where we have our differences, such as in heading 3 where we have always had difficulties.
- Farklılıklarımızın olduğu alanlar var, örneğin her zaman zorluk yaşadığımız 3. başlıkta olduğu gibi.
- Thirdly, there are major differences in the penalties imposed by the various Member States.
- Üçüncü olarak, çeşitli Üye Devletler tarafından uygulanan cezalarda büyük farklılıklar vardır.
- There are thousands and thousands of children abandoned and missing.
- Terk edilmiş ve kayıp binlerce ve binlerce çocuk var.
- There are countries whose slaughter premium is currently double that of others.
- Kesim primi şu anda diğerlerinin iki katı olan ülkeler var.
- We all know that there are far too many fishermen chasing too few fish.
- Hepimiz biliyoruz ki çok az balığın peşinde koşan çok fazla balıkçı var.
- There are people who resist, who take action, such as civil disobedience.
- Direnen, sivil itaatsizlik gibi eylemlerde bulunan insanlar var.
- There are too few fish for too many fishing vessels and the proposed regulations need to be judged in this context.
- Çok sayıda balıkçı gemisi için çok az balık var ve önerilen düzenlemelerin bu bağlamda değerlendirilmesi gerekiyor.
- There are the enduring problems of monitoring.
- İzleme konusunda süregelen sorunlar var.
- There are clear grounds for suspecting the United States of illegal industrial espionage.
- ABD'nin yasa dışı sanayi casusluğu yaptığından şüphelenmek için açık gerekçeler vardır.
- There are, however, other diseases, such as sleeping sickness and river blindness, which have been neglected.
- Bununla birlikte uyku hastalığı ve nehir körlüğü gibi ihmal edilen başka hastalıklar da vardır.
- However, there are two points which the Commission finds difficult to accept.
- Ancak Komisyon'un kabul etmekte zorlandığı iki nokta var.
- There are quite a few amendments about this.
- Bu konuda epeyce değişiklik önergesi var.
- There are, of course, countless measures that the Member States can and, indeed, do take to promote employment.
- Elbette Üye Devletlerin istihdamı teşvik etmek üzere alabilecekleri ve gerçekten de aldıkları sayısız tedbir vardır.
- If we need to look after less-favoured areas there are ways to do that.
- Daha az tercih edilen bölgelerle ilgilenmemiz gerekiyorsa bunu yapmanın yolları vardır.
- There are many things that the developed countries promised in the Uruguay round which have not been delivered.
- Gelişmiş ülkelerin Uruguay turunda söz verip de yerine getirmedikleri pek çok şey var.
- All the same, there are a number of things that need to be changed.
- Yine de değiştirilmesi gereken bir takım şeyler var.
- There are many old buildings in Britain.
- İngiltere'de çok sayıda eski bina var.
- There are currently companies which resolve certain issues themselves.
- Şu anda belirli sorunları kendi başlarına çözen şirketler var.
- There are two things I would like to ask the Council.
- Konseye sormak istediğim iki şey var.
- There are important gaps here which need answers.
- Burada cevaplanması gereken önemli boşluklar var.
- There are, though, two aspects of it to which I would now like to draw attention.
- Bununla birlikte şimdi dikkat çekmek istediğim iki husus var.
- There are interesting imbalances within it.
- İçinde ilginç dengesizlikler var.
- There are also a dozen in Israel.
- İsrail'de de bir düzine var.
- Again, however, there are important issues which need to be addressed.
- Ancak yine de ele alınması gereken önemli konular vardır.
- There are still forces that are seeking to knock developments in Afghanistan off course.
- Afganistan'daki gelişmeleri rotasından saptırmak isteyen güçler hala var.
- Then there are two more points which I should like to address.
- Ardından değinmek istediğim iki nokta daha var.
- There are a couple of things, however, that have disappointed me about the Danish Presidency.
- Bununla birlikte, Danimarka Başkanlığı ile ilgili beni hayal kırıklığına uğratan birkaç şey var.
- There are many experts on export refunds on the committee.
- Komitede ihracat iadeleri konusunda pek çok uzman var.
- There are those who would like marketing to embrace not only production but also knowledge and life itself.
- Pazarlamanın sadece üretimi değil, aynı zamanda bilgiyi ve yaşamın kendisini de kapsamasını isteyenler var.
- However, there are some aspects in the report which need clarifying.
- Ancak raporda açıklığa kavuşturulması gereken bazı hususlar var.
- There are some key points I would like to underline.
- Altını çizmek istediğim bazı önemli noktalar var.
- There are other points that have been raised which we think are vital as well.
- Gündeme getirilen ve hayati önem taşıdığını düşündüğümüz başka noktalar da var.
- There are many misconceptions about this technique.
- Bu teknik hakkında pek çok yanlış anlama var.
- There are those who say that we should now call it a day.
- Artık buna bir gün dememiz gerektiğini söyleyenler var.
- There are of course various possibilities for that as well.
- Elbette bunun için de çeşitli olasılıklar var.
- There are advantages to backing trans-European networks.
- Trans-Avrupa ağlarını desteklemenin avantajları vardır.
- There are two amendments relating to the proposed new draft of Article 3 on the Agency.
- Ajans'a ilişkin 3. Madde'nin önerilen yeni taslağıyla ilgili iki değişiklik var.
- There are also people who want to go faster or slower than the common position, or those who want more grammes, etc.
- Ortak tutumdan daha hızlı ya da daha yavaş gitmek isteyenler ya da daha fazla gram vs. isteyenler de var.
- In addition to those you mentioned, there are many other unsolved environmental issues.
- Bahsettiklerinize ek olarak, çözülmemiş pek çok çevre sorunu daha var.
- We are now talking about the Seville Council and there are certain issues I would like to comment on.
- Şimdi Sevilla Konseyi hakkında konuşuyoruz ve yorum yapmak istediğim bazı konular var.
- There are two questions being raised here.
- Burada gündeme getirilen iki soru var.
- There are a number of such questions.
- Bu türden bir dizi soru vardır.
- Some of these have been mentioned, but I think there are others that are also worth mentioning.
- Bunlardan bazılarından bahsedildi, ancak bence bahsetmeye değer başkaları da var.
- There are many misconceptions about this technique.
- Bu teknikle ilgili pek çok yanlış anlama var.
- There are also too many programmes.
- Ayrıca çok fazla program var.
- There are too many questions, as I said.
- Söylediğim gibi çok fazla soru var.
- There are other issues where we do not have this consensus.
- Bu fikir birliğine sahip olmadığımız başka konular da var.
- To prevent concerns, there are formulae which may offer greater guarantees.
- Endişeleri önlemek için, daha büyük garantiler sunabilecek formüller vardır.
- There are quite a few where pensions are paid late, even quite a few years late, sometimes decades.
- Emekli maaşlarının geç ödendiği, hatta birkaç yıl, bazen onlarca yıl geç ödendiği pek çok yer var.
- Yet again, there are a number of problems for next year.
- Yine de gelecek yıl için bir dizi sorun var.
- Nonetheless, there are many reasons which justify this optimism.
- Bununla birlikte bu iyimserliği haklı çıkaran pek çok neden var.
- I am particularly thinking of cancer research, but there are many others.
- Ben özellikle kanser araştırmalarını düşünüyorum ama daha pek çok araştırma var.
- There are United Nations resolutions that are not enforced.
- Uygulanmayan Birleşmiş Milletler kararları var.
- There are also must-carry obligations that we expect member governments to enforce.
- Ayrıca üye hükümetlerin uygulamasını beklediğimiz taşıması gereken yükümlülükler de var.
- There are also problems there with the implementation of a market economy.
- Orada da piyasa ekonomisinin uygulanmasıyla ilgili sorunlar var.
- There are lessons to be learnt from all this.
- Bütün bunlardan çıkarılması gereken dersler var.
- If you are really trying to get the best result, then there are two things you have to do.
- Eğer gerçekten en iyi sonucu elde etmeye çalışıyorsanız, yapmanız gereken iki şey vardır.
- There are other forms of aid.
- Başka yardım biçimleri de var.
- There are, however, aspects which should not be exclusively regulated by the Union.
- Bununla birlikte, Birlik tarafından münhasıran düzenlenmemesi gereken hususlar da vardır.
- Oh look, there are a few mountains, so this is a mountain region.
- Bakın, birkaç dağ var, yani burası bir dağ bölgesi.
- There are therefore quite a few examples of intimidation.
- Bu nedenle epeyce gözdağı örneği var.
- There are de facto practices that, incidentally, could legitimise this course of action.
- Bu arada, bu hareket tarzını meşrulaştırabilecek fiili uygulamalar da var.
- There are a lot of similarities between the two.
- İkisi arasında pek çok benzerlik var.
- There are two further points from that text which I would like to emphasise.
- Bu metinde vurgulamak istediğim iki nokta daha var.
- Today there are two billion people in the world who do not have access to energy.
- Bugün dünyada enerjiye erişimi olmayan iki milyar insan var.
- There are three questions I would like to put to you.
- Size yöneltmek istediğim üç soru var.
- There are some possibilities of Turkey joining the EU, but there are also some arguments against its accession.
- Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda bazı olasılıklar var, ancak katılımına karşı bazı argümanlar da var.
- The greater the scale, the more cost-effective, but there are limits of course.
- Ölçek büyüdükçe maliyetler de artıyor ama elbette bunun da bir sınırı var.
- At root, there are significantly deeper problems.
- Temelde çok daha derin sorunlar var.
- There are, however, questions in the legislative programme to which we need answers.
- Bununla birlikte, yasama programında cevabını bulmamız gereken sorular var.
- There are other countries in a similar situation.
- Benzer durumda olan başka ülkeler de var.
- There are some points I regret.
- Pişman olduğum bazı noktalar var.
- However, there are a few points on which I differ.
- Ancak, farklı düşündüğüm birkaç nokta var.
- There are, of course, countless measures that the Member States can and, indeed, do take to promote employment.
- Elbette Üye Devletlerin istihdamı teşvik etmek üzere alabilecekleri ve aslında aldıkları sayısız tedbir vardır.
- In the general approach alone there are already differences.
- Sadece genel yaklaşımda bile farklılıklar vardır.
- Indeed, there are thresholds for getting elected to Parliament, never mind getting money for political parties.
- Gerçekten de, bırakın siyasi partilerin para almasını, Parlamento'ya seçilmek için bile barajlar vardır.
- However, there are considerable areas of state influence and non-market behaviour.
- Ancak, devlet müdahalesi ve piyasa-dışı davranış içeren önemli alanlar vardır.
- There are cross-border aspects.
- Sınır ötesi hususlar var.
- There are various different causes which have a bearing on the matter.
- Konuyu etkileyen çeşitli farklı nedenler vardır.
- Of course, there are other ways of working together and exchanging more views.
- Elbette birlikte çalışmanın ve daha fazla görüş alışverişinde bulunmanın başka yolları da var.
- Unfortunately, there are many such examples in my own country, too.
- Ne yazık ki benim ülkemde de böyle pek çok örnek var.
- There are many forms of harassment and as I said, smoking in the workplace in no-smoking areas is a form of harassment.
- Tacizin pek çok çeşidi vardır ve dediğim gibi, işyerinde sigarasız alanlarda sigara içilmesi de bir taciz çeşididir.
- The reality is that there are still many difficult question marks.
- Gerçek şu ki hala birçok zor soru işareti var.
- There are numerous points on which there is consensus and agreement.
- Üzerinde fikir birliği ve mutabakat bulunan çok sayıda nokta vardır.
- There are, however, aspects which should not be exclusively regulated by the Union.
- Bununla birlikte Birlik tarafından münhasıran düzenlenmemesi gereken hususlar da vardır.
- There are still a number of barriers - barriers to trade.
- Hala birçok engel var, yani ticaret engelleri.
- There are a number of constraints and there are many elections.
- Bir dizi kısıtlama ve çok sayıda seçim var.
- There are major problems, even at the experimental phase.
- Deneme aşamasında bile büyük sorunlar var.
- There are, however, ways and means of doing this.
- Bununla birlikte bunu yapmanın yolları ve araçları vardır.
- Apart from these six amendments, there are two amendments that I can only accept in part.
- Bu altı değişiklik dışında, sadece kısmen kabul edebileceğim iki değişiklik var.
- There are areas in which Parliament is able to adopt binding measures.
- Parlamentonun bağlayıcı tedbirler kabul edebileceği alanlar vardır.
- There are Member States that do not have their house in order at the moment.
- Şu anda kendi evini düzene sokmamış olan Üye Devletler var.
- There are a number of obstacles and it would be difficult to say which one is the major obstacle.
- Bir dizi engel var ve hangisinin en büyük engel olduğunu söylemek zor olacaktır.
- Then there are others, of course, who are saying that catering waste can be fed but not meat and bone meal.
- Tabii bir de yemek atıklarının beslenebileceğini ama et ve kemik ununun beslenemeyeceğini söyleyenler var.
- There are problems with security, with drugs production and, especially, with women's rights.
- Güvenlik, uyuşturucu üretimi ve özellikle kadın hakları ile ilgili sorunlar var.
- There are, however, still many more measures that we need to take.
- Bununla birlikte, almamız gereken daha pek çok tedbir vardır.
- There are two different aspects to this.
- Bunun iki farklı yönü vardır.
- There are many countries which have not yet drafted a bill.
- Henüz bir yasa tasarısı hazırlamamış olan pek çok ülke var.
- And there are very specific reasons why not.
- Ve bunun olmaması için çok özel nedenler var.
- The problem is that there are quite a number of serious practical problems that we have to deal with.
- Sorun şu ki, başa çıkmamız gereken çok sayıda ciddi pratik sorun var.
- There are plenty of problems.
- Pek çok sorun var.
- There are sufficient commissioners in the coming term of office who would be capable of fulfilling this role.
- Önümüzdeki görev döneminde bu rolü yerine getirebilecek yeterli sayıda komisyon üyesi var.
- There are other darker forces waiting in the wings of this conflict.
- Bu çatışmanın kanatlarında bekleyen başka karanlık güçler de var.
- There are almost always people who automatically say 'no' to anything new.
- Neredeyse her zaman yeni bir şeye otomatik olarak 'hayır' diyen insanlar vardır.
- At European level, we have a Budget made up of commitments, which means that there are always commitments outstanding.
- Avrupa düzeyinde, taahhütlerden oluşan bir Bütçemiz var, bu da her zaman ödenmemiş taahhütler olduğu anlamına geliyor.
- There are only a few.
- Sadece birkaç tane var.
- There are two different opinions on this in our group.
- Grubumuzda bu konuda iki farklı görüş var.
- There are so many experts here that there is no need for recourse to an external office.
- Burada o kadar çok uzman var ki, dışarıdan bir ofise başvurmaya gerek yok.
- There are thus many things that we might find regrettable about the approach that has been adopted.
- Dolayısıyla benimsenen yaklaşımla ilgili olarak üzüntü verici bulabileceğimiz pek çok şey vardır.
- There are also uniform rules on the method for calculating such periods.
- Bu tür sürelerin hesaplanmasına ilişkin yöntem konusunda da tek tip kurallar vardır.
- There are various evaluations which have been discussed from time to time and evaluations by independent researchers.
- Zaman zaman tartışılan çeşitli değerlendirmeler ve bağımsız araştırmacılar tarafından yapılan değerlendirmeler vardır.
- There are signs of progress, but Member States should not waste time.
- İlerleme işaretleri var, ancak Üye Devletler zaman kaybetmemelidir.
- As many have pointed out, there are serious problems in Afghanistan today.
- Pek çok meslektaşımızın da belirttiği gibi bugün Afganistan'da ciddi sorunlar var.
- There are a number of amendments tabled.
- Sunulan bir dizi değişiklik var.
- There are lessons to be learnt regarding the second British and Dutch way.
- İkinci İngiliz ve Hollanda yöntemi ile ilgili olarak çıkarılması gereken dersler var.
- For us there are therefore always two options when we enter a discharge procedure.
- Dolayısıyla bizim için bir işten çıkarma prosedürüne girdiğimizde her zaman iki seçenek vardır.
- There are just two questions I would like to touch on.
- Benim değinmek istediğim sadece iki soru var.
- No doubt there are, but the directive provides a further degree of synergy.
- Hiç şüphesiz var, ancak direktif daha ileri düzeyde bir sinerji sağlıyor.
- There are two parts of the report that I want to discuss.
- Raporun tartışmak istediğim iki bölümü var.
- There are many proposals before us, but these have all been rejected by the Council.
- Önümüzde birçok teklif var ancak bunların hepsi Konsey tarafından reddedildi.
- However, there are many scientists who assume that it probably did.
- Bununla birlikte, muhtemelen öyle olduğunu varsayan birçok bilim insanı vardır.
- There are more means than just reducing the size of a fleet, however.
- Ancak filo büyüklüğünü azaltmaktan daha başka yollar da var.
- There are, however, a few points from which we would disassociate ourselves.
- Bununla birlikte, kendimizi ayırmak istediğimiz birkaç nokta var.
- There are so many interested parties involved in a question like this.
- Böyle bir soruyla ilgilenen o kadar çok taraf var ki.
- There are new opportunities now that Kabul has been opened up.
- Kabil'in önü açıldığı için artık yeni fırsatlar var.
- There are now scientific proofs that vaccinating ferrets against rabies is effective.
- Gelinciklerin kuduza karşı aşılanmasının etkili olduğuna dair artık bilimsel kanıtlar var.
- For a country to accede to it, there are clear criteria that must be fulfilled.
- Bir ülkenin bunu kabul edebilmesi için yerine getirilmesi gereken açık kriterler vardır.
- It becomes difficult if there are too many indicators and targets.
- Çok fazla gösterge ve hedef varsa işler zorlaşır.
- Today the Union is much enlarged and there are only 6 million farmers.
- Bugün Birlik çok daha genişlemiş durumda ve sadece 6 milyon çiftçi var.
- There are so many events that I would like to tell you about here, but the time I am given is limited.
- Burada size anlatmak istediğim o kadar çok olay var ki, ancak bana verilen süre sınırlı.
- In case there are any colleagues here who do not know, it is my role to report it.
- Burada bilmeyen meslektaşlarımız varsa, bunu bildirmek benim görevim.
- There are two messages coming from this House today.
- Bugün bu Meclisten gelen iki mesaj var.
- There are discussions about this.
- Bu konuda tartışmalar var.
- I believe, as I say, that we get value for money, but there are still a lot of shortcomings.
- Dediğim gibi verdiğimiz paranın karşılığını aldığımıza inanıyorum ancak hala pek çok eksiklik var.
- There are additional restrictions which apply to the United Kingdom and Portugal.
- Birleşik Krallık ve Portekiz için geçerli olan ek kısıtlamalar vardır.
- There are other aspects that cause me concern; one example is the so-called panel on financial irregularities.
- Beni endişelendiren başka hususlar da var; bunlardan biri sözde mali usulsüzlükler paneli.
- There are people this morning who have missed the opportunity to show the slightest institutional loyalty.
- Bu sabah en ufak bir kurumsal sadakat gösterme fırsatını kaçıran insanlar var.
- There are plenty of arguments.
- Bir sürü argüman var.
- There are a couple of areas I would like to touch upon.
- Değinmek istediğim birkaç alan var.
- There are some self-employed people who are economically dependent.
- Ekonomik olarak bağımlı olan bazı serbest meslek sahipleri vardır.
- There are other amendments to this report also worthy of consideration.
- Bu raporda dikkate alınmaya değer başka değişiklikler de vardır.
- There are a number of very interesting comments we can make on the current situation.
- Mevcut durum hakkında yapabileceğimiz çok sayıda ilginç yorum var.
- There are two areas that give us cause for concern.
- Bizi endişelendiren iki alan var.
- There are just two points I would like to make in addition as a brief footnote.
- Ek olarak kısa bir dipnot olarak belirtmek istediğim iki husus var.
- There are though, a few things in all these columns of figures that we need to discuss.
- Yine de, tüm bu rakam sütunlarında tartışmamız gereken birkaç şey var.
- There are also Member States affected by salmonella panic of the kind that exists in my own country.
- Benim ülkemde yaşanan türden salmonella paniğinden etkilenen Üye Devletler de var.
- There are nonetheless certain issues in which we think we can become involved.
- Yine de dahil olabileceğimizi düşündüğümüz bazı konular var.
- There are many deficiencies in this area, including in my own country.
- Kendi ülkem de dahil olmak üzere bu alanda pek çok eksiklik var.
- There are serious shortcomings in terms of human rights and protection of minorities.
- İnsan hakları ve azınlıkların korunması konularında ciddi eksikler vardır.
- There are quite a few worrying messages from the Brussels Summit.
- Brüksel Zirvesi'nden çıkan birkaç endişe verici mesaj var.
- Now, it is a question of the amount and there are, of course, problems with this.
- Şimdi mesele miktarla ilgili ve elbette bu konuda sorunlar var.
- There are two points I would particularly like the Commission to heed.
- Komisyonun özellikle dikkate almasını istediğim iki nokta var.
- There are still major areas of poverty.
- Hâlâ büyük yoksulluk bölgeleri var.
- We have taken on hitherto unmanageable tasks, and there are yet others for us to take on.
- Şimdiye kadar üstesinden gelinemeyen görevleri üstlendik ve üstlenmemiz gereken başka görevler de var.
- There are also other budgetary deficits, first of all in the reliability of the forecasts.
- Bütçeyle ilgili başka açıklar da var, her şeyden önce tahminlerin güvenilirliği konusunda.
- There are also a few other issues which have struck me.
- Ayrıca dikkatimi çeken birkaç konu daha var.
- Nevertheless, there are 28 which we reject entirely.
- Bununla birlikte tamamen reddettiğimiz 28 tane var.
- There are still two that, let us say, are on the waiting list, including Romania.
- Romanya da dahil olmak üzere, bekleme listesinde olan iki ülke daha var.
- There are so many experts here that there is no need for recourse to an external office.
- Burada o kadar çok uzman var ki dışarıdan bir ofise başvurmaya gerek yok.
- There are two main elements to this.
- Bunun iki ana unsuru var.
- There are two points on which I would like a clear statement from the Commission.
- Komisyon'dan net bir açıklama istediğim iki nokta var.
- In my opinion, there are three main questions which we, as Europeans and democrats, must answer.
- Bana göre Avrupalılar ve demokratlar olarak cevaplamamız gereken üç ana soru var.
- There are two important reports on this evening's agenda.
- Bu akşamın gündeminde iki önemli rapor var.
- There are also long-standing ties with the Communist International in the region.
- Bölgede Komünist Enternasyonal ile uzun süredir devam eden bağlar da var.
- There are, of course, serious issues to be addressed in relation to agriculture.
- Elbette tarımla ilgili olarak ele alınması gereken ciddi konular vardır.
- The reality is that there are millions of people in the world who are seeking sanctuary in the European Union.
- Gerçek şu ki, dünyada Avrupa Birliği'ne sığınmak isteyen milyonlarca insan var.
- That is why there are various proposals for compromise.
- Bu nedenle çeşitli uzlaşma önerileri var.
- There are a number of very tangible issues that will need to be addressed in the course of negotiations.
- Müzakereler sırasında ele alınması gereken çok sayıda somut mesele var.
- But there are some which we must reject, namely No 32, simply because it rejects our proposal.
- Ancak reddetmemiz gerekenler de var, örneğin No 32, çünkü bizim teklifimizi reddediyor.
- There are national parliaments for that.
- Bunun için ulusal parlamentolar var.
- We have heard about chainsaws, but there are many other examples.
- Motorlu testereleri duyduk ancak başka birçok örnek var.
- There are proposals to make social issues with shared competence matters for the EU.
- Sosyal konuların AB'nin ortak yetki alanına girmesi yönünde teklifler var.
- There are two issues in relation to the mid-term reform before us.
- Önümüzde orta vadeli reformla ilgili iki konu var.
- There are very good basic reasons why these poor countries are not well integrated into the world economy.
- Bu yoksul ülkelerin dünya ekonomisine iyi entegre olamamalarının çok iyi temel nedenleri var.
- There are so many young people who need and deserve our support.
- Desteğimize ihtiyaç duyan ve bunu hak eden çok sayıda genç insan var.
- There are also uniform rules on the method for calculating such periods.
- Bu sürelerin hesaplanmasına ilişkin yöntem konusunda da yeknesak kurallar var.
- There are just a couple of points I would like to make.
- İfade etmek istediğim sadece birkaç nokta var.
- However, there are problems; this we learnt during the hearing in the Committee on Employment and Social Affairs.
- Ancak sorunlar var; bunu İstihdam ve Sosyal İşler Komitesindeki oturum sırasında öğrendik.
- There are, however, more urgent, pressing signals we must send out, and the first concerns the Middle East.
- Bununla birlikte göndermemiz gereken daha acil ve acil sinyaller var ve bunlardan ilki Orta Doğu ile ilgili.
- There are different sorts of crises and different sorts of disaster.
- Farklı türde krizler ve farklı türde felaketler var.
- With regard to the Van Velzen report there are two things I would like to stress.
- Van Velzen raporu ile ilgili olarak vurgulamak istediğim iki husus var.
- There are many people who recognise no god whatsoever.
- Hiçbir tanrıyı tanımayan pek çok insan var.
- There are even signs of a countermove in the European Convention now.
- Hatta şu anda Avrupa Konvansiyonu'nda bir karşı hareketin işaretleri bile var.
- Because there are considerable ethical problems and I believe that everyone is aware of what they are.
- Çünkü önemli etik sorunlar var ve herkesin bunların ne olduğunun farkında olduğuna inanıyorum.
- There are a number of matters of particular concern to us this year, for example, outstanding commitments.
- Bu yıl bizi özellikle ilgilendiren bir dizi konu var, örneğin ödenmemiş taahhütler.
- There are Member States in which people are held without trial for long periods; we must debate this issue.
- İnsanların uzun süreler boyunca yargılanmadan tutulduğu Üye Devletler vardır; bu konuyu tartışmalıyız.
- Firstly, there are some who would want this directive to apply immediately to minors too.
- İlk olarak, bu direktifin reşit olmayanlar için de derhal uygulanmasını isteyenler var.
- In addition, there are disputes over work, additional work and unnecessary work.
- Buna ek olarak, iş, ek iş ve gereksiz iş konusunda anlaşmazlıklar vardır.
- There are so many languages in Europe that could become official languages when Europe is closer to its people.
- Avrupa'da, Avrupa halklarına daha yakın olduğunda resmi dil haline gelebilecek pek çok dil var.
- There are two seas in the north, which have to be protected from catastrophe.
- Kuzeyde felaketten korunması gereken iki deniz var.
- There are two points in the motions on which I should like to comment briefly.
- Önergelerde üzerinde kısaca yorum yapmak istediğim iki nokta var.
- There are reasons against continuing various funding programmes separately from one another.
- Çeşitli finansman programlarının birbirinden ayrı olarak sürdürülmesine karşı nedenler var.
- But there are individual cases in which the instrument of interception can be used to great effect.
- Ancak dinleme aracının çok etkili bir şekilde kullanılabileceği münferit durumlar da vardır.
- There are countries in Latin America which, albeit with difficulty, are overcoming these problems.
- Latin Amerika'da zor da olsa bu sorunların üstesinden gelen ülkeler var.
- There are forms of citizen consultation everywhere, and the EU also prescribes this.
- Her yerde vatandaşlara danışma biçimleri vardır ve AB de bunu öngörmektedir.
- There are too many unanimous votes and too many rights of veto.
- Çok fazla oybirliği ve çok fazla veto hakkı vardır.
- There are two points still outstanding.
- Hala açıklığa kavuşturulmamış iki nokta var.
- There are some who see my report as a response to current terrorist attacks on the Iberian Peninsula.
- Raporumu İber Yarımadası'ndaki mevcut terör saldırılarına bir yanıt olarak görenler de var.
- There are a couple of points I want to make about it.
- Bu konuda değinmek istediğim birkaç nokta var.
- There are risks, both upward and downward.
- Hem yukarı hem de aşağı yönlü riskler vardır.
- There are risks from liberalisation, but they do not concern security of supply.
- Serbestleşmeden kaynaklanan riskler var, ancak bunlar arz güvenliği ile ilgili değil.
- There are few inhabitants who are therefore unable to form a strong lobby in terms of either numbers or wealth.
- Bu nedenle ne sayı ne de servet açısından güçlü bir lobi oluşturamayan az sayıda sakin var.
- There are many people who recognise no god whatsoever.
- Hiçbir tanrıyı tanımayan pek çok insan da vardır.
- There are disorders and hormone problems which can later lead to reproductive problems or premature ageing.
- Daha sonra üreme sorunlarına veya erken yaşlanmaya yol açabilecek bozukluklar ve hormon sorunları vardır.
- There are some people in this House who seem to think that the requirements are somehow a pushover.
- Bu Mecliste gerekliliklerin bir şekilde çantada keklik olduğunu düşünen bazı kişiler var.
- There are real grounds for optimism and I continue to hope that the EU will have up to ten new members in 2004.
- İyimser olmak için gerçek nedenler var ve AB'nin 2004 yılında on yeni üyeye sahip olacağını ummaya devam ediyorum.
- However, there are three reasons why I ask this question.
- Ancak bu soruyu sormamın üç nedeni var.
- There were a number of points raised by Members that I would like to refer to.
- Üyeler tarafından dile getirilen ve benim de değinmek istediğim bazı hususlar var.
- However, there are some hopeful signs.
- Bununla birlikte, bazı umut verici işaretler de vardır.
- There are three reasons why I voted as I did.
- Bu şekilde oy kullanmamın üç nedeni var.
- There are lessons to be learnt regarding the second British and Dutch way.
- İkinci İngiliz ve Hollanda yöntemiyle ilgili çıkarılması gereken dersler var.
- Maybe someone will ask about that and if there are any ideas we will be grateful to hear them.
- Belki birileri bunu sorar ve herhangi bir fikir varsa bunları duymaktan minnettar oluruz.
- There are just a few points that I want to address.
- Benim değinmek istediğim sadece birkaç nokta var.
- On that, there are naturally certain things that we expect of 2003.
- Bu konuda doğal olarak 2003'ten beklediğimiz bazı şeyler var.
- There are two point which should be corrected, however, and which I would like to explain as follows.
- Ancak düzeltilmesi gereken iki nokta var ve bunları aşağıdaki şekilde açıklamak istiyorum.
- There are real problems there.
- Orada gerçek sorunlar var.
- There are long traditions in relation to the sale and marketing of animals in this way.
- Hayvanların bu şekilde satılması ve pazarlanmasıyla ilgili uzun bir gelenek var.
- We should project these standards in our international agreements because there are some worrying developments.
- Bu standartları uluslararası anlaşmalarımıza yansıtmalıyız çünkü endişe verici bazı gelişmeler var.
- There are three things I would like to focus on.
- Üzerinde durmak istediğim üç konu var.
- There are arguments in favour of either solution.
- Her iki çözümün de lehinde argümanlar vardır.
- There are a few other international NGOs which boast sound structures and can offer aid.
- Sağlam yapılara sahip olan ve yardım sunabilen birkaç uluslararası STK daha vardır.
- However, there are a few points on which I differ.
- Ancak benim farklı düşündüğüm birkaç nokta var.
- There are two points on which I would like a clear statement from the Commission.
- Komisyondan net bir açıklama istediğim iki husus var.
- There are a couple of areas I would like to touch upon.
- Değinmek istediğim birkaç konu var.
- There are many important issues which must be solved.
- Çözülmesi gereken pek çok önemli mesele var.
- Then there are some technical corrections.
- Bazı teknik düzeltmeler de var.
- Under the current Treaty, there are only two ways.
- Mevcut Antlaşma uyarınca bunun sadece iki yolu vardır.
- As you will see, there are very few people here.
- Göreceğiniz üzere burada çok az insan var.
- There are different voices at the bottom of the ballot box, and I would remind you of something.
- Sandığın dibinde farklı sesler var ve size bir şeyi hatırlatmak isterim.
- First, as he said in his answer, there are many ongoing discussions.
- İlk olarak, cevabında da belirttiği gibi, devam eden pek çok tartışma var.
- There are other ways of ensuring that good information is available to patients.
- Hastalara iyi bilgi sunulmasını sağlamanın başka yolları da var.
- There are nonetheless certain bright spots following Rio.
- Yine de Rio'dan sonra bazı parlak noktalar var.
- Further to the votes in the committee meetings, there are now sound reports before us.
- Komite toplantılarında yapılan oylamaların ardından artık önümüzde sağlam raporlar var.
- There are so many powerful but hidden forces at work!
- İş başında çok güçlü ama gizli güçler var!
- There are governments that want to reopen the question of the composition of the Commission.
- Komisyon'un yapısı konusunu yeniden tartışmaya açmak isteyen hükümetler var.
- These days there are disappointed women who find that they have been poisoned after such treatment.
- Bugünlerde böyle bir tedaviden sonra zehirlendiklerini öğrenen ve hayal kırıklığına uğrayan kadınlar var.
- The simple truth is that in this field there are questions that cannot go unanswered.
- Basit gerçek şu ki, bu alanda cevapsız bırakılamayacak sorular var.
- There are, therefore, two problems.
- Bu nedenle iki sorun vardır.
- But there are some questions still outstanding.
- Ama hala cevaplanmamış bazı sorular var.
- There are also major discrepancies in Europe.
- Avrupa'da da büyük tutarsızlıklar var.
- This will be a voyage over a rough sea for, as I have said, there are massive challenges ahead.
- Bu dalgalı bir denizde yapılacak bir yolculuk olacak, zira daha önce de söylediğim gibi önümüzde büyük zorluklar var.
- There are two or three points I would like to make in this regard.
- Bu konuda belirtmek istediğim iki ya da üç nokta var.
- If there are Member States that wish to undertake this type of research, then let them.
- Eğer bu tür bir araştırma yapmak isteyen Üye Devletler varsa, bırakın yapsınlar.
- It has a knock-on effect in other areas, especially where there are shared coastlines.
- Özellikle ortak kıyı şeridinin bulunduğu diğer alanlarda da zincirleme etkisi vardır.
- There are an appallingly large number of witnesses to the fact that the answer might be in the affirmative.
- Cevabın olumlu olabileceğine dair dehşet verici sayıda tanık vardır.
- There are activities that are controlled effectively and others that are completely uncontrolled.
- Etkin bir şekilde kontrol edilen faaliyetler olduğu gibi tamamen kontrolsüz olan faaliyetler de vardır.
- There are certain specific things that I regard as necessary and deserving of support.
- Gerekli gördüğüm ve desteklenmeyi hak eden bazı özel hususlar var.
- There are two messages coming from this House today.
- Bugün bu Meclis'ten gelen iki mesaj var.
- There are also suspicions that both countries are helping Iran's covert weapons proliferation programme.
- Ayrıca her iki ülkenin de İran'ın gizli silah yayma programına yardım ettiğine dair şüpheler var.
- There are thus several reasons for not accepting Amendment No 6.
- Dolayısıyla 6 No'lu Değişikliği kabul etmemek için çeşitli nedenler var.
- There are other areas, such as the right to a speedy trial, where other states are not up to the mark.
- Hızlı yargılanma hakkı gibi diğer devletlerin yetersiz kaldığı başka alanlar da vardır.
- There are also courts in Karlsruhe, London, Lisbon, Dublin and Edinburgh.
- Karlsruhe, Londra, Lizbon, Dublin ve Edinburgh'da da mahkemeler var.
- There are some extremely serious situations within the European Union as well.
- Avrupa Birliği içinde de son derece ciddi bazı durumlar var.
- Today, there are more 22 million uprooted people in the world and that figure is increasing.
- Bugün dünyada 22 milyondan fazla yerinden edilmiş insan var ve bu rakam giderek artıyor.
- There are still different conceptions of what we want transparency to be like.
- Şeffaflığın nasıl olmasını istediğimize dair hala farklı anlayışlar var.
- There are legal procedures, but there are also internal committee procedures.
- Yasal prosedürler var ama aynı zamanda iç komite prosedürleri de var.
- For the Commission, there are five essential components of reinforced cooperation.
- Komisyon'a göre güçlendirilmiş işbirliğinin beş temel bileşeni vardır.
- There are already one and a half million dead to mourn in the country.
- Ülkede halihazırda yası tutulacak bir buçuk milyon ölü var.
- There are a lot of good ideas in this report.
- Bu raporda pek çok iyi fikir var.
- There are, however, other places too in which this could be relevant.
- Bununla birlikte, bunun ilgili olabileceği başka yerler de vardır.
- There are over 290 million people who live within the twelve new euro zone countries alone.
- Sadece on iki yeni Avro bölgesi ülkesinde yaşayan 290 milyondan fazla insan var.
- In some sectors, the efforts are yielding the desired results, but there are delays in others.
- Bazı sektörlerde çabalar istenen sonuçları veriyor, ancak diğerlerinde gecikmeler var.
- There are, however, a number of points which give cause for concern.
- Bununla birlikte, endişeye neden olan bazı noktalar var.
- At present, there are media trends that give rise to concern.
- Şu anda medyada endişe yaratan eğilimler var.
- And there are now around a thousand of them.
- Ve şu anda bunlardan yaklaşık bin tane var.
- Now, there are, in fact, two systems of qualified majority voting.
- Şimdi ise aslında iki farklı nitelikli çoğunluk oylama sistemi vardır.
- For historical reasons there are big differences between the labour market systems in Member States.
- Tarihsel nedenlerden dolayı Üye Devletlerdeki işgücü piyasası sistemleri arasında büyük farklılıklar vardır.
- Thankfully, there are other things in life apart from politics.
- Neyse ki hayatta siyaset dışında başka şeyler de var.
- There are other alternatives, in particular techniques involving adult stem cells.
- Özellikle yetişkin kök hücrelerini içeren teknikler olmak üzere başka alternatifler de var.
- There are differences in the size of the countries, but not in their rights or obligations.
- Ülkelerin büyüklüklerinde farklılıklar vardır ancak hak ve yükümlülüklerinde farklılık yoktur.
- There are pensioners who die because of bureaucracy, without having drawn their pensions.
- Bürokrasi yüzünden emekli maaşlarını alamadan ölen emekliler var.
- There are innumerable examples quoted here.
- Burada alıntılanan sayısız örnek var.
- There are probably arguments in favour of both sides.
- Muhtemelen her iki tarafın da lehine argümanlar vardır.
- There are signs of recovery in the not too distant future.
- Çok uzak olmayan bir gelecekte toparlanma işaretleri de var.
- Then there are others which, I am afraid, we cannot accept.
- O zaman korkarım ki kabul edemeyeceğimiz başkaları da var.
- There are therefore major environmental gains to be had in this sector.
- Dolayısıyla bu sektörde elde edilecek önemli çevresel kazanımlar vardır.
- There are many detailed situations where legal certainty might be a danger.
- Yasal kesinliğin tehlike yaratabileceği pek çok detaylı durum var.
- There are, however, still many countries that are, and will be, outside the EU's internal market.
- Bununla birlikte, hala AB iç pazarının dışında olan ve olacak olan birçok ülke vardır.
- There are five broad themes we pursue in the communication which we intend to take forward in parallel.
- İletişimde takip ettiğimiz ve paralel olarak ilerletmeyi planladığımız beş geniş tema var.
- They already play a central role, and there are reasons for increasing their participation in the employment strategy.
- Halihazırda merkezi bir rol oynamaktadırlar ve istihdam stratejisine katılımlarını arttırmak için nedenler vardır.
- There are lessons to be learnt and measures to be taken.
- Alınması gereken dersler ve alınması gereken önlemler var.
- However, there are still serious worries about the future of Fiji.
- Bununla birlikte, Fiji'nin geleceğine ilişkin hala ciddi endişeler var.
- If there are some cases which appear to show the opposite, we must act accordingly.
- Aksini gösteren bazı vakalar varsa, buna göre hareket etmeliyiz.
- There are, secondly, definite statements on how this equal treatment will affect financial services.
- İkinci olarak, bu eşit muamelenin finansal hizmetleri nasıl etkileyeceğine dair kesin ifadeler var.
- There are two further comments I would like to make on the questions that have cropped up.
- Ortaya çıkan sorularla ilgili olarak yapmak istediğim iki yorum daha var.
- There are two reasons for this.
- Bunun iki nedeni vardır.
- There are two types of amendment.
- İki tür değişiklik vardır.
- There are very good reasons for doing so.
- Bunu yapmak için çok iyi nedenler var.
- There are a number of very tangible issues that will need to be addressed in the course of negotiations.
- Müzakereler sırasında ele alınması gereken çok sayıda somut konu var.
- There are many Member States that have not even started to look at implementation.
- Uygulamaya bile geçmemiş pek çok Üye Devlet var.
- In case there are any colleagues here who do not know, it is my role to report it.
- Burada bilmeyen meslektaşlarımız varsa, bunu bildirmek benim görevimdir.
- That is my main concern in all this, and there are signs that this is again happening already.
- Benim bu konudaki temel endişem bu ve bunun gerçekleşmekte olduğuna dair işaretler var.
- There are some problems that are general to all the agencies.
- Tüm ajanslar için genel olan bazı sorunlar var.
- This undoubtedly brings many benefits, but there are also many drawbacks.
- Bu şüphesiz pek çok fayda getirmektedir, ancak pek çok dezavantajı da vardır.
- But there are few signs that we are even beginning to make a start in doing that.
- Ancak bu konuda bir başlangıç yapmaya başladığımıza dair çok az işaret var.
- There are certainly other regimes that we would like to see overturned.
- Kesinlikle yıkıldığını görmek istediğimiz başka rejimler de var.
- No, they were not; but there are trend-setting countries that do not feel sufficiently bound by the promises.
- Hayır, değillerdi; ancak vaatlere yeterince bağlı hissetmeyen trend belirleyici ülkeler var.
- There are, of course, specific applications, particularly in financial matters, but this is the path we must take.
- Elbette, özellikle mali konularda özel uygulamalar da vardır, ancak izlememiz gereken yol budur.
- There are slots for taking off, for landing, but also for overflying.
- Kalkış, iniş ve aynı zamanda üstten uçuş için yuvalar vardır.
- Briefly, there are four lessons to be learned.
- Kısaca çıkarılması gereken dört ders vardır.
- There are three things I want to point out.
- İşaret etmek istediğim üç husus var.
- We have proof that there are people who have obtained Greek nationality but were not entitled to do so.
- Hakkı olmadığı halde Yunan vatandaşlığı almış kişiler olduğuna dair elimizde kanıtlar var.
- There are, however, other effects, particularly on our internal legal system.
- Bununla birlikte, özellikle iç hukuk sistemimiz üzerinde başka etkiler de vardır.
- There are other ways of restoring order to our European home, though.
- Yine de Avrupa'daki evimizde düzeni yeniden tesis etmenin başka yolları da var.
- There are many paragraphs in our resolution that we would like to see approved.
- Kararımızda onaylandığını görmek istediğimiz pek çok paragraf var.
- However, there are still too many areas where state dominance implies market distortions.
- Ancak, devlet hakimiyetinin piyasa çarpıklıklarına yol açtığı pek çok alan hâlâ vardır.
- Problems there are, and we are quite aware of and support the efforts being made by the Spanish Presidency.
- Sorunlar var ve İspanya Dönem Başkanlığı tarafından sarf edilen çabaların farkındayız ve bunları destekliyoruz.
- There are still some problems, however.
- Ancak hala bazı sorunlar var.
- There are other ways of ensuring that good information is available to patients.
- Hastalara iyi bilgi sunulmasını sağlamanın başka yolları da vardır.
- There are issues of budgetary control which I would like you to expand on in your written reply.
- Yazılı cevabınızda açıklamanızı istediğim bütçe kontrolü ile ilgili konular var.
- In all events, the fact is that there are also cases in Europe.
- Her halükarda gerçek şu ki Avrupa'da da vakalar var.
- There are instances in which so-called assisted euthanasia is abused.
- Yardımlı ötanazi olarak adlandırılan uygulamanın suistimal edildiği durumlar vardır.
- There are members of the Convention who are addressing the issue.
- Konvansiyon'un bu konuyu ele alan üyeleri var.
- There are 12 pages in this resolution and it adds very little, either to our knowledge or our capabilities.
- Bu kararda 12 sayfa var ve ne bilgimize ne de yeteneklerimize çok az şey katıyor.
- There are calls for the enlarged Union to speak with one voice.
- Genişlemiş Birliğin tek bir sesle konuşması yönünde çağrılar var.
- Then there are the diseases and disorders beyond the three priorities of TB, AIDS and malaria.
- Bir de TB, AIDS ve sıtma gibi üç önceliğin ötesindeki hastalıklar ve rahatsızlıklar var.
- There are other points on which perhaps our satisfaction is not complete.
- Belki de memnuniyetimizin tam olmadığı başka noktalar da var.
- There are two types of liability.
- İki tür sorumluluk vardır.
- There are those who are anxious about Europol's being given unduly large resources.
- Europol'e gereğinden fazla kaynak aktarılmasından endişe duyanlar var.
- There are already more than 1200.
- Şimdiden 1200'den fazla var.
- But there are still things that need to be done.
- Ancak hala yapılması gereken şeyler var.
- There are untold numbers of them, but the first two, Nazar and Kautsar, must stay.
- Sayısız bakan var ama ilk ikisi, Nazar ve Kautsar kalmalı.
- There are many views on how the allocation should proceed.
- Tahsisin nasıl yapılması gerektiği konusunda pek çok görüş var.
- There are other concerns too.
- Başka endişeler de var.
- There are many cases of corruption.
- Çok sayıda yolsuzluk vakası vardır.
- There are various problems in relation to the employment rate, which we are also trying to increase.
- İstihdam oranıyla ilgili çeşitli sorunlar var ve biz de bu oranı arttırmaya çalışıyoruz.
- There are many questions the directive does not answer.
- Direktifin yanıtlamadığı pek çok soru var.
- Nonetheless, there are many reasons which justify this optimism.
- Bununla birlikte, bu iyimserliği haklı çıkaran pek çok neden var.
- However, there are number of obstacles in our path which we near to clear out of the way.
- Bununla birlikte, yolumuzda temizlememiz gereken çok sayıda engel vardır.
- There are different strata in both groupings.
- Her iki grupta da farklı katmanlar var.
- It is his decision alone, and there are extremely important reasons for this.
- Bu sadece onun kararıdır ve bunun için son derece önemli nedenler vardır.
- In my view, there are three specific issues.
- Benim görüşüme göre, üç özel konu var.
- There are a great many questions that remain to be resolved.
- Çözülmesi gereken çok sayıda soru var.
- There are onslaughts on farm income from left, right and centre.
- Sağdan, soldan ve merkezden çiftlik gelirlerine yönelik saldırılar var.
- There are always dangers associated with coercion.
- Zorlama ile ilgili her zaman tehlikeler vardır.
- However, there are other enormous health challenges we must also address.
- Ancak, ele almamız gereken başka muazzam sağlık sorunları da var.
- There are many reasons for this, these are dealt with in the report and many of you will be familiar with them.
- Bunun birçok nedeni vardır, bunlar raporda ele alınmıştır ve birçoğunuz bunlara aşina olacaksınız.
- There are difficulties which we well know in obtaining private capital for initial investment in this area.
- Bu alandaki ilk yatırımlar için özel sermaye temininde bildiğimiz güçlükler vardır.
- Of course there are great hurdles to overcome.
- Elbette aşılması gereken büyük engeller var.
- And there are several reasons why our opinion can only be positive.
- Ve görüşümüzün yalnızca olumlu olmasının birkaç nedeni var.
- In other countries, there are other issues which must be brought into focus.
- Diğer ülkelerde odaklanılması gereken başka konular da vardır.
- There are harmonised standards in almost every other aspect of European industry.
- Avrupa sanayisinin hemen her alanında uyumlaştırılmış standartlar vardır.
- There are a great many good things in the common position.
- Ortak pozisyonda pek çok iyi şey vardır.
- Mr Mulder, there are, of course, various possibilities for that as well.
- Bay Mulder, elbette bunun için de çeşitli olasılıklar var.
- There are limits to our willingness to cooperate.
- İşbirliği yapma isteğimizin sınırları vardır.
- There are lots of opportunities here.
- Burada pek çok fırsat var.
- There are more such cases.
- Böyle daha çok vaka var.
- There are two reasons, however, why these allocations cannot be too high.
- Ancak bu tahsislerin neden çok yüksek olamayacağının da iki nedeni var.
- There are others again who do not accept the European social model anyway, and who welcome this dispute.
- Yine Avrupa sosyal modelini zaten kabul etmeyen ve bu tartışmayı memnuniyetle karşılayan başkaları da var.
- There are just a few points that I want to address.
- Değinmek istediğim sadece birkaç nokta var.
- There are few differences between the opinion of the Committee on Legal Affairs and his report.
- Hukuk İşleri Komitesinin görüşü ile raporu arasında çok az fark vardır.
- However, there are some things I am still not clear about.
- Bununla birlikte hala açıklığa kavuşturamadığım bazı hususlar var.
- So there are very good reasons why we should follow this closely.
- Dolayısıyla bunu yakından takip etmemiz için çok iyi nedenler var.
- There are four more sister ships in service at present.
- Şu anda hizmette olan dört kardeş gemi daha var.
- There are many international waters with open access.
- Açık erişime sahip pek çok uluslararası su var.
- There are so many questions about cancer.
- Kanserle ilgili çok fazla soru var.
- There are three issues of great concern to the Greens.
- Yeşiller için büyük endişe kaynağı olan üç konu var.
- There are nine projects in all which have been damaged in one way or another.
- Şu ya da bu şekilde zarar gören toplam dokuz proje var.
- There are many lessons to be learned from the events of last year, but they are not necessarily new.
- Geçen yıl yaşananlardan çıkarılması gereken pek çok ders var ancak bunlar yeni şeyler değil.
- There are numerous positive points, but I should like to comment on what I think is one of the problems.
- Çok sayıda olumlu nokta var, ancak ben sorunlardan biri olduğunu düşündüğüm konu hakkında yorum yapmak istiyorum.
- There are large differences between one country and another, and flexibility is required.
- Bir ülke ile diğeri arasında büyük farklılıklar vardır ve esneklik gereklidir.
- There are still reservations and inhibitions about that sort of thing.
- Bu tür şeylerle ilgili hala çekinceler ve engellemeler var.
- But there are objective and unquestionable facts.
- Ancak nesnel ve tartışılmaz gerçekler vardır.
- There are others who have not been mentioned in their own interest.
- Kendi çıkarları doğrultusunda bahsi geçmeyen başkaları da var.
- It seems there are still positive movements in the fisheries sector after all.
- Her şeye rağmen balıkçılık sektöründe hala olumlu hareketler var gibi görünüyor.
- There are handicaps that are ongoing.
- Devam eden handikaplar var.
- There are two central principles if the code is to be fully effective.
- Kodun tam anlamıyla etkili olabilmesi için iki temel ilke vardır.
- There are five Quaestors so each Member has a maximum of five votes.
- Beş Quaestor vardır, dolayısıyla her Üyenin en fazla beş oyu vardır.
- There are a lot of pretty words on paper, but what does it look like in reality?
- Kağıt üzerinde pek çok güzel söz var, ama gerçekte nasıl görünüyor?
- There are special requirements associated with enlargement.
- Genişleme ile ilgili özel gereksinimler vardır.
- My group believes that we cannot wait until 2006, because there are important questions that need to be resolved.
- Grubum 2006 yılına kadar bekleyemeyeceğimize inanıyor, çünkü çözülmesi gereken önemli sorular var.
- Technically speaking there are vast sources of CO2 emissions and CO2 wells.
- Teknik olarak konuşmak gerekirse, CO2 salınımının ve CO2 kuyularının geniş kaynakları vardır.
- There are certainly other regimes that we would like to see overturned!
- Kesinlikle yıkılmasını istediğimiz başka rejimler de var!
- There are unscrupulous doctors and other individuals who earn between DM 1000 and 3000 per case.
- Vaka başına 1000 ila 3000 DM arasında kazanan vicdansız doktorlar ve diğer kişiler vardır.
- There are also big regional differences within Europe.
- Avrupa içinde de büyük bölgesel farklılıklar var.
- As far as I am concerned there are three answers.
- Bana kalırsa üç cevap var.
- There are great lessons there for us in the Convention and in the IGC.
- Sözleşme'de ve Hükûmetlerarası Konferans'da bizim için büyük dersler var.
- Now, there are two mistakes we must avoid in negotiations with North Korea.
- Kuzey Kore ile müzakerelerde kaçınmamız gereken iki hata var.
- There are those who say that there are other cheaper ways to reduce CO2 emissions.
- CO2 emisyonlarını azaltmanın daha ucuz başka yolları olduğunu söyleyenler de var.
- However, there are some important exceptions to this general rule.
- Bununla birlikte bu genel kuralın bazı önemli istisnaları vardır.
- There are two other issues that I would like to raise.
- Gündeme getirmek istediğim iki konu daha var.
- There are a whole lot of related issues to be sorted out.
- Çözülmesi gereken pek çok sorun var.
- There are countless regulations here and these are of course very important in the individual countries.
- Burada sayısız düzenleme var ve bunlar elbette her bir ülke için çok önemli.
- There are also areas of regeneration and stability.
- Ayrıca yenilenme ve istikrar alanları da var.
- As I am sure you realise, there are several ways of looking at this clause.
- Eminim siz de farkındasınızdır, bu maddeye bakmanın çeşitli yolları vardır.
- There are cities, countries, municipalities and regions that have done an incredible amount to change the situation.
- Durumu değiştirmek için inanılmaz şeyler yapmış olan şehirler, ülkeler, belediyeler ve bölgeler var.
- There are people across Europe processing the waste that we all produce.
- Avrupa'nın dört bir yanında hepimizin ürettiği atıkları işleyen insanlar var.
- There are other problems with borders.
- Sınırlarla ilgili başka sorunlar da var.
- There are a few loose ends that need tying up, a few points on which we do not yet see eye to eye completely.
- Yarım kalan ve tamamlanması gereken birkaç nokta var, henüz tam olarak aynı fikirde olmadığımız birkaç nokta.
- There are certain points upon which PPE-DE Group opinion is divided, in particular point 11.
- PPE-DE Grubunun görüş ayrılığı yaşadığı bazı noktalar var, özellikle de 11. Madde.
- There are of course further objectives or knock-on effects associated with this, which can be described quite briefly.
- Elbette bununla bağlantılı başka hedefler ya da zincirleme etkiler de vardır ve bunlar kısaca açıklanabilir.
- There are only three at the moment in the United Kingdom.
- Şu anda Birleşik Krallık'ta sadece üç tane var.
- There are difficulties in relation to cost and bureaucracy.
- Maliyet ve bürokrasi ile ilgili zorluklar var.
- There are difficult issues for the European side as well and what right do we have to prevent that being discussed?
- Avrupa tarafı için de zor konular var ve bunların tartışılmasını engellemeye ne hakkımız var?
- My last comment is that there are numerous problems, but there are also opportunities waiting to be exploited.
- Son yorumum şu ki çok sayıda sorun var ama aynı zamanda yararlanılmayı bekleyen fırsatlar da var.
- Indeed, there are a lot of positive developments highlighted in the report, but there are also considerable weaknesses.
- Aslında raporda vurgulanan pek çok olumlu gelişme var, ancak önemli zayıflıklar da mevcut.
- There are long-term strategic issues that we need to keep in sight.
- Göz önünde tutmamız gereken uzun vadeli stratejik konular var.
- There are also many other associated problems.
- Bununla bağlantılı başka pek çok sorun da var.
- There are three essential points we must uphold in New Delhi.
- Yeni Delhi'de desteklememiz gereken üç temel nokta var.
- There are many reasons why and we too bear some responsibility.
- Bunun pek çok nedeni var ve biz de bazı sorumluluklar taşıyoruz.
- On the other hand, there are other countries that have historically had low unemployment, whose unemployment is rising.
- Öte yandan tarihsel olarak düşük işsizlik oranlarına sahip olup da işsizlik oranları yükselen başka ülkeler de var.
- There are reasons to believe that by their very nature these courts do not offer defendants a fair trial.
- Bu mahkemelerin, doğaları gereği, sanıklara adil bir yargılama sunmadıklarına inanmak için sebepler vardır.
- It started in a province of China and there are now cases even in Europe.
- Çin'in bir eyaletinde başladı ve şimdi Avrupa'da bile vakalar var.
- There are areas where I would hope we can get decisions on 19 July, which makes it worthwhile for me at least to go.
- En azından benim için gitmeye değer kılan, 19 Temmuz'da karar alabileceğimizi umduğum alanlar var.
- Then there are some technical corrections.
- Sonra bazı teknik düzeltmeler var.
- That is correct, but there are other sectors that fall under services of general interest.
- Bu doğru ancak genel menfaat hizmetleri kapsamına giren başka sektörler de var.
- There are so many unresolved conflicts!
- Çözülmemiş o kadar çok çatışma var ki!
- There are questions here that we shall be asked to answer.
- Burada bizden cevaplamamız istenecek sorular var.
- There are two issues I would like to draw your attention to.
- Dikkatinizi çekmek istediğim iki konu var.
- There are large discrepancies, and we will not solve them today.
- Büyük farklılıklar var ve bunları bugün çözmeyeceğiz.
- There are also other angles to be considered.
- Dikkate alınması gereken başka açılar da vardır.
- There are various options and the possible varieties of European company may even arise within a single Member State.
- Çeşitli seçenekler vardır ve olası Avrupa şirketi çeşitleri tek bir Üye Devlet içinde bile ortaya çıkabilir.
- There are thousands and thousands of children abandoned and missing.
- Terk edilmiş ve kayıp binlerce çocuk var.
- There are even signs of a countermove in the European Convention now.
- Hatta şimdi Avrupa Konvansiyonu'nda bir karşı hareketin belirtileri var.
- There are in fact only two options.
- Aslında sadece iki seçenek vardır.
- There are two additional points I would like to make on the report.
- Raporla ilgili olarak belirtmek istediğim iki husus daha var.
- There are now recycling installations all over Europe.
- Artık Avrupa'nın her yerinde geri dönüşüm tesisleri var.
- Particularly with regard to cormorants, there are serious problems in Europe.
- Özellikle karabataklarla ilgili olarak Avrupa'da ciddi sorunlar var.
- There are times when 5% is granted and is the maximum limit.
- 5'in verildiği ve maksimum limit olduğu zamanlar var.
- As others have said, there are wider issues that are worthy of further inquiry.
- Diğerlerinin de söylediği gibi, daha fazla araştırmaya değer daha geniş meseleler vardır.
- There are now 16 third country agreements in place.
- Şu anda yürürlükte olan 16 üçüncü dünya ülkesi anlaşması var.
- This year, there are certain MEPs who will refuse to grant discharge.
- Bu yıl, ibra edilmeyi reddedecek bazı AP üyeleri var.
- There are two things I would like to say to the European Commission.
- Avrupa Komisyonu'na söylemek istediğim iki şey var.
- There are probably things in it that not everyone likes.
- Muhtemelen içinde herkesin hoşuna gitmeyecek şeyler var.
- There are two key reasons for action in this field.
- Bu alanda harekete geçmek için iki temel neden var.
- There are two countries that have sent no female observers at all.
- Hiç kadın gözlemci göndermeyen iki ülke var.
- There are 37 million disabled people in the European Union.
- Avrupa Birliği'nde 37 milyon engelli insan var.
- There are limits to consumerism.
- Tüketimciliğin sınırları vardır.
- There are alternatives and the EU has a key role to play in promoting them.
- Alternatifler vardır ve AB'nin bu alternatiflerin desteklenmesinde oynayacağı kilit bir rol vardır.
- There are numerous cases in which, for objective reasons, the European Commission may be late submitting a study.
- Nesnel nedenlerden dolayı Avrupa Komisyonu'nun bir çalışmayı geç sunabileceği çok sayıda durum vardır.
- There are countless cases of the allocation of inappropriate market spaces to such companies.
- Bu tür şirketlere uygun olmayan pazar alanlarının tahsis edildiğine dair sayısız vaka vardır.
- There are also other institutions involved in fisheries such as SPO, statistics and foreign trade.
- DPT, istatistik ve dış ticaret gibi, balıkçılık konusuyla ilgilenen başka kurumlar da vardır.
- There are seven areas in total, three of which are on the plenary agenda for this week.
- Toplam yedi alan var ve bunlardan üçü bu haftanın genel kurul gündeminde yer alıyor.
- There are, however, two things that I would like to point out.
- Bununla birlikte, dikkat çekmek istediğim iki husus var.
- Therefore, there are grounds for hope, but also grounds for disappointment.
- Bu nedenle umutlu olmak için nedenler olduğu kadar hayal kırıklığı için de nedenler vardır.
- There are other regions which really need more aid, with which we will be concerned.
- Gerçekten daha fazla yardıma ihtiyaç duyan başka bölgeler de var ve bunlarla ilgileneceğiz.
- There are many other points appearing in both reports that I could comment on.
- Her iki raporda da yer alan ve yorum yapabileceğim başka birçok nokta var.
- There are, however, certain amendments which the Commission cannot accept.
- Bununla birlikte Komisyonun kabul edemeyeceği bazı değişiklikler vardır.
- There are those who say we have no right to occupy a country.
- Bir ülkeyi işgal etmeye hakkımız olmadığını söyleyenler de var.
- The Council, however, has no need to embellish reality, which is why there are differences in formulation.
- Ancak Konsey'in gerçekleri süslemeye ihtiyacı yok, bu nedenle formülasyonda farklılıklar var.
- In Italy, for example, there are widows with four children.
- Örneğin İtalya'da dört çocuklu dul kadınlar var.
- There are two perspectives at the heart of this.
- Bunun merkezinde iki bakış açısı var.
- There are three essential points we must uphold in New Delhi.
- Yeni Delhi'de savunmamız gereken üç temel nokta var.
- There are marked distinctions to be drawn between the successes and failures in the various lines of business involved.
- İlgili çeşitli iş kollarındaki başarılar ve başarısızlıklar arasında belirgin ayrımlar vardır.
- After all, there are a number of difficult issues left to deal with.
- Sonuçta, başa çıkılması gereken bir dizi zor konu var.
- There are, however, situations which require coordination.
- Bununla birlikte koordinasyon gerektiren durumlar da vardır.
- Firstly, there are ecological advantages, and secondly, there are job opportunities.
- Birincisi, ekolojik avantajlar ve ikincisi, iş fırsatları var.
- Of course there are still a number of points that would merit further discussion.
- Tabii ki daha fazla tartışılması gereken bir dizi nokta var.
- However, there are two issues that concern us.
- Bununla birlikte, bizi ilgilendiren iki konu var.
- There are matters which need clearing up in the agricultural sector, for example.
- Örneğin tarım sektöründe açıklığa kavuşturulması gereken konular var.
- There are clearly specific problems and they clearly concern the arrest warrant, which merits close reflection.
- Açıkça belli başlı sorunlar vardır ve bunlar, üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken tutuklama emriyle ilgilidir.
- There are also other positive effects.
- Başka olumlu etkileri de var.
- There are other amendments that the Commission cannot accept.
- Komisyon'un kabul edemeyeceği başka değişiklikler de var.
- I will stop there and thank you for listening, as there are a few people who have been waiting a very long time already.
- Burada duracağım ve beni dinlediğiniz için teşekkür edeceğim, zira zaten çok uzun süredir bekleyen birkaç kişi var.
- There are a few problem areas which I should like to highlight.
- Altını çizmek istediğim birkaç sorunlu alan var.
- There are nonetheless certain unresolved issues.
- Yine de çözülmemiş bazı sorunlar vardır.
- Of course, there are some things which I have to fault.
- Elbette benim de hatalı bulduğum bazı hususlar var.
- Moreover, the Fifteen are not alone; there are other countries.
- Üstelik On Beşler yalnız değil; başka ülkeler de var.
- There are specific problems in Turkey that give cause for concern.
- Türkiye'de, kaygı verici belirli sorunlar vardır.
- There are many organisations that want to work in assisting the elderly.
- Yaşlılara yardımcı olmak için çalışmak isteyen birçok kuruluş var.
- In civil justice and the normal criminal court system, there are concerns about the slowness of the judicial procedures.
- Adli yargıda ve normal ceza muhakemesi sisteminde, işlemlerin yavaşlığı konusunda endişeler vardır.
- For the industries involved, there are a range of specific issues which are being presented to you today.
- İlgili endüstriler için, bugün size sunulan bir dizi spesifik konu var.
- There are 56.000 fishermen and a fleet of over 6.800 vessels.
- 56.000 balıkçı ve 6.800'den fazla teknesi olan bir filo vardır.
- There are many people who actually wondered about the usefulness of the Durban Conference.
- Aslında Durban Konferansının faydasını merak eden pek çok insan var.
- There are numerous social directives.
- Çok sayıda sosyal direktif var.
- There are several other examples of the really creative presence of the European Union I could mention.
- Avrupa Birliği'nin gerçekten yaratıcı varlığına ilişkin sayabileceğim başka örnekler de var.
- There are several reasons for this.
- Bunun birkaç nedeni var.
- There are now European-wide programmes operating in all elements of our education system.
- Artık eğitim sistemimizin tüm unsurlarında faaliyet gösteren Avrupa çapında programlar var.
- There are now many areas where the police have to cooperate.
- Artık polisin işbirliği yapması gereken pek çok alan var.
- If there are abuses they must be penalised just like other civil servants.
- Eğer suistimaller varsa, diğer devlet memurları gibi cezalandırılmalıdırlar.
- There are other bodies that can be enlisted for this purpose, and this is therefore at the heart of the discussion.
- Bu amaçla kullanılabilecek başka organlar da vardır ve dolayısıyla tartışmanın merkezinde de bu yer almaktadır.
- There are a number of constraints and there are many elections.
- Bir takım kısıtlamalar ve çok sayıda seçim var.
- There are also more strictly political considerations.
- Daha katı siyasi mülahazalar da var.
- There are those who say that it would have been better to do all this beforehand.
- Tüm bunların önceden yapılmasının daha iyi olacağını söyleyenler var.
- There are just two things I want to say.
- Söylemek istediğim sadece iki şey var.
- There are numerous reasons for non-transposition and they need to be studied.
- Yer değiştirmemenin çok sayıda nedeni var ve bunların incelenmesi gerekiyor.
- There are many candidate countries that would like to be wearing that maillot jaune, I think they are all wearing them.
- O Sarı Mayo'yu giymek isteyen pek çok aday ülke var, ki bence hepsi giyiyor.
- Then there are sanctions that are impossible to impose.
- Sonra da uygulanması mümkün olmayan yaptırımlar var.
- There are long traditions in relation to the sale and marketing of animals in this way.
- Hayvanların bu şekilde satılması ve pazarlanmasıyla ilgili uzun gelenekler var.
- There are few who have truly appreciated the full implications of enlargement.
- Genişlemenin tüm sonuçlarını gerçekten takdir eden çok az kişi var.
- There are two factors crucial to growth and prosperity.
- Büyüme ve refah için çok önemli iki faktör vardır.
- There are yet two more reasons why your presidency comes at a decisive moment.
- Başkanlığınızın belirleyici bir zamanda gelmesinin iki nedeni daha var.
- There are, indeed, a number of problems concerning implementation of WTO decisions on settling differences.
- Gerçekten de DTÖ'nün farklılıkların giderilmesine ilişkin kararlarının uygulanmasıyla ilgili bir dizi sorun vardır.
- There are clauses concerning the CFSP and cooperation with NATO that are all too far-reaching.
- ODGP ve NATO ile işbirliğine ilişkin çok geniş kapsamlı hükümler var.
- There are good reasons for this.
- Bunun için iyi sebepler var.
- There are other, more specific and sector-based topics, on the other hand, which have received approval.
- Öte yandan onay alan daha spesifik ve sektör bazlı başka konular da vardır.
- Also in this field there are acquired rights, which it would be unfair to modify in a backdated fashion.
- Ayrıca bu alanda kazanılmış haklar da vardır ve bunların geçmişe dönük olarak değiştirilmesi adil olmayacaktır.
- Of course, there are still grey areas that absolutely must be clarified.
- Elbette hala netleştirilmesi gereken belirsiz kısımlar var.
- There are cities, countries, municipalities and regions that have done an incredible amount to change the situation.
- Durumu değiştirmek için inanılmaz şeyler yapan şehirler, ülkeler, belediyeler ve bölgeler var.
- There are, however, two points that I would like to mention here.
- Bununla birlikte, burada değinmek istediğim iki nokta var.
- There are those that think that politics is the art of the possible.
- Siyasetin mümkün olanın sanatı olduğunu düşünenler var.
- At the same time, there are many ways in which these efforts might be supported.
- Aynı zamanda, bu çabaların desteklenebileceği pek çok yol vardır.
- This is just one example of highly polluting substances being discharged, but there are many others.
- Bu, yüksek derecede kirletici maddelerin boşaltıldığı örneklerden sadece biri, ancak daha pek çoğu var.
- There are some examples already on the market, but this directive will make them much more frequent.
- Halihazırda piyasada bazı örnekler var, ancak bu direktif bunları çok daha sık hale getirecektir.
- There are differences in the size of the countries, but not in their rights or obligations.
- Ülkelerin büyüklüklerinde farklılıklar var ama haklarında ya da yükümlülüklerinde değil.
- There are wealthy industrialised enclaves surrounded by regions with crippling poverty.
- Yoksulluğun pençesinde kıvranan bölgelerle çevrili sanayileşmiş zengin yerleşim bölgeleri vardır.
- There are quite different, important concerns to be taken into account.
- Dikkate alınması gereken oldukça farklı, önemli endişeler var.
- There are lots of horror stories presented by the press to misinform people.
- Basın tarafından insanları yanlış bilgilendirmek için sunulan pek çok korku hikayesi var.
- You have all read them; there are fifty of them in total.
- Hepiniz bunları okudunuz; toplamda elli tane var.
- There are a good many points on which further negotiation is needed.
- Üzerinde daha fazla müzakere yapılması gereken pek çok nokta var.
- In fact, there are three points I would like to make.
- Aslında, belirtmek istediğim üç nokta var.
- There are a range of issues outstanding.
- Çözülmeyi bekleyen bir dizi sorun var.
- There are, however, two things that I would like to point out.
- Bununla birlikte, işaret etmek istediğim iki husus var.
- There are many elderly people who suffer from disabilities as well.
- Engelli birçok yaşlı insan da var.
- I almost said there are a lot of Irish among us.
- Neredeyse aramızda bir sürü İrlandalı var diyecektim.
- There are a number of points I would like to make, but time is too short.
- Belirtmek istediğim birkaç nokta var ancak zaman çok kısa.
- Indeed, there are a number of issues which are absolutely essential for our future action.
- Gerçekten de, gelecekteki eylemlerimiz için kesinlikle elzem olan bir dizi konu vardır.
- There are some points missing from your legislative programme.
- Yasama programınızda eksik olan bazı noktalar var.
- There are some and we all know who they are.
- Bazıları var ve hepimiz onların kim olduğunu biliyoruz.
- There are some very problematic points in these security measures.
- Bu güvenlik önlemlerinde çok sorunlu bazı noktalar var.
- There are four amendments to the report.
- Raporda dört değişiklik var.
- There are other, better signals too, a green light as it were.
- Başka, daha iyi sinyaller de var, yeşil ışık gibi.
- According to official sources, there are presently 40 journalists in prison.
- Resmi kaynaklara göre, halen cezaevinde 40 gazeteci vardır.
- There are three points but I mainly want to mention the first to you.
- Üç nokta var ama ben esas olarak ilkine değinmek istiyorum.
- There are also the problems faced by the tens of thousands of workers whose jobs are under threat.
- Bir de işleri tehdit altında olan on binlerce çalışanın karşılaştığı sorunlar var.
- There are, of course, a number of issues relating to Community air transport which we need to look at.
- Elbette, Topluluk hava taşımacılığı ile ilgili olarak incelememiz gereken bir dizi konu var.
- There are essential questions that cannot be avoided here.
- Burada kaçınılması mümkün olmayan temel sorular var.
- I think that there are more people in the Chamber than normal.
- Sanırım Meclis'te normalden daha fazla insan var.
- There are two main reasons why it has adopted this approach.
- Bu yaklaşımı benimsemesinin iki ana nedeni vardır.
- But there are many jobs where no social partners exist, that is, all service jobs.
- Ancak sosyal ortakların bulunmadığı birçok iş, yani tüm hizmet işleri vardır.
- There are countries that have levies, for example, on recording media.
- Örneğin kayıt ortamları üzerinde vergi uygulayan ülkeler var.
- There are, however, some which cannot be supported under any circumstances.
- Bununla birlikte, hiçbir koşul altında desteklenemeyecek olanlar da var.
- Yes, there are always potential risks in any new technology product or process.
- Evet, herhangi bir yeni teknoloji ürünü veya sürecinde her zaman potansiyel riskler vardır.
- There are four points I should like to make.
- Belirtmek istediğim dört nokta var.
- Therefore, there are grounds for hope, but also grounds for disappointment.
- Bu nedenle, umut için gerekçeler olduğu kadar hayal kırıklığı için de gerekçeler vardır.
- However, there are many who would argue that "fair" is not a word that can be applied to the CFP.
- Bununla birlikte, "adil" kelimesinin OBP'ye uygulanabilecek bir kelime olmadığını savunacak pek çok kişi vardır.
- There are many amendments regarding this point which I do not endorse.
- Bu konuda benim onaylamadığım pek çok değişiklik var.
- But then there are the side effects which we do not discuss here.
- Ama bir de burada tartışmadığımız yan etkiler var.
- There are too many rights, too many regulations and too little room for leadership.
- Çok fazla hak, çok fazla düzenleme ve liderlik için çok az alan vardır.
- There are two significant points on which we disagree with the Council, however.
- Ancak Konsey ile aynı fikirde olmadığımız iki önemli nokta var.
- There are five million Danes and five million Scots.
- Beş milyon Danimarkalı ve beş milyon İskoç var.
- There are many formulae for solutions.
- Çözümler için birçok formül vardır.
- There are a number of interlinked issues here.
- Burada birbiriyle bağlantılı bir dizi mesele var.
- It becomes difficult if there are too many indicators and targets.
- Eğer çok fazla gösterge ve hedef varsa bu iş zorlaşır.
- Then there are the scandalous taxes on renewal of residence permits.
- Bir de oturma izinlerinin yenilenmesinde uygulanan skandal vergiler var.
- There are also shocking examples in terms of sanctions and embargoes.
- Yaptırımlar ve ambargolar açısından da şok edici örnekler var.
- There are some who want to place the budget for the Sixth Framework Programme in reserve too.
- Altıncı Çerçeve Programı bütçesini de yedekte tutmak isteyenler var.
- There are also significant deficits in Sweden, the Netherlands, Belgium and elsewhere.
- İsveç, Hollanda, Belçika ve başka yerlerde de önemli açıklar var.
- There are also other, more substantial reasons for the Convention, however.
- Bununla birlikte, Sözleşme için başka, daha önemli nedenler de var.
- There are few who actually come up to it.
- Buna gerçekten ulaşan çok az kişi var.
- When it comes to sustainable development, there are two possible perspectives.
- Sürdürülebilir kalkınma söz konusu olduğunda ise iki olası perspektif var.
- However, there are a couple of points I should like to make.
- Bununla birlikte, belirtmek istediğim birkaç husus var.
- There are several ways of doing this, and it is those I am discussing with the relevant governments.
- Bunu yapmanın birkaç yolu var ve ben de ilgili hükümetlerle bunları görüşüyorum.
- I will stop there and thank you for listening, as there are a few people who have been waiting a very long time already.
- Burada duracağım ve beni dinlediğiniz için teşekkür edeceğim zira çok uzun süredir bekleyen birkaç kişi var.
- Quite obviously, there are a number of deficiencies and problems at present.
- Açıkçası, şu anda bir takım eksiklikler ve sorunlar var.
- There are also very serious environmental and other consequences.
- Ayrıca çevresel ve diğer açılardan da çok ciddi sonuçları vardır.
- There are varied and contrasting pictures across the 15 Member States.
- Üye Devletlerin 15'inde farklı ve zıt tablolar var.
- It is my view that there are three main reasons for this decline.
- Benim görüşüme göre bu düşüşün üç ana nedeni var.
- But there are issues involved here.
- Ancak burada söz konusu olan sorunlar var.
- There are problems in practice, however.
- Ancak uygulamada sorunlar vardır.
- There are some measures there to help fishermen.
- Balıkçılara yardımcı olmak için bazı önlemler var.
- There are some here who are refusing to support this research in a bid to fight against abortion.
- Burada kürtaja karşı mücadele etmek amacıyla bu araştırmayı desteklemeyi reddedenler var.
- There are many deep-seated differences.
- Çok derin farklılıklar var.
- We should not do that with any pleasure, but there are limits.
- Bunu zevkle yapmamalıyız, ancak bunun da bir sınırı var.
- Many days have passed, there are still many days left and we are going to do many things.
- Birçok gün geçti, hala birçok gün var ve birçok şey yapacağız.
- However, as far as I am aware, there are 788 of us.
- Ancak bildiğim kadarıyla bizden 788 kişi var.
- In our opinion, there are other considerations which point to the need for the creation of a stable credit line.
- Bize göre, istikrarlı bir kredi hattının oluşturulması ihtiyacına işaret eden başka hususlar da vardır.
- There are, however, positive new things in the report worth mentioning.
- Bununla birlikte, raporda bahsetmeye değer olumlu yeni şeyler de var.
- There are, as yet, few proposals on how to go about this.
- Bu konuda nasıl bir yol izleneceğine dair henüz çok az öneri var.
- There are still fishermen who believe that the sea remains inexhaustible.
- Hala denizin tükenmez olduğuna inanan balıkçılar var.
- There are questions as to whether in fact the United Kingdom is in breach of EU regulations.
- Birleşik Krallık'ın aslında AB yönetmeliklerini ihlal edip etmediği konusunda soru işaretleri var.
- There are other forms of aid.
- Başka yardım şekilleri de var.
- There are two other points that I want to make very briefly.
- Çok kısaca değinmek istediğim iki nokta daha var.
- It is my belief that there are two things that have to be dealt with together.
- Benim inancım odur ki, birlikte ele alınması gereken iki konu vardır.
- Of course, there are many issues that we will always disagree on.
- Elbette her zaman anlaşmazlık yaşayacağımız pek çok konu var.
- There are a whole lot of different problems.
- Bir sürü farklı sorun var.
- There are many candidate countries that would like to be wearing that maillot jaune, I think they are all wearing them.
- O Sarı Mayo'yu giymek isteyen pek çok aday ülke var, bence hepsi de giyiyor.
- There are therefore great hopes in this summit and above all the European Union has an enormous responsibility.
- Bu nedenle bu zirveden büyük umutlar var ve her şeyden önce Avrupa Birliği'ne büyük bir sorumluluk düşüyor.
- There are serious alternatives, adult stem cells, stem cells from umbilical cord blood.
- Yetişkin kök hücreleri, göbek kordon kanından elde edilen kök hücreler gibi ciddi alternatifler var.
- There are therefore alternatives to destroying human embryos.
- Dolayısıyla insan embriyolarını yok etmenin alternatifleri vardır.
- There are numerous cases in which, for objective reasons, the European Commission may be late submitting a study.
- Avrupa Komisyonu'nun objektif nedenlerden dolayı bir çalışmayı geç sunabildiği çok sayıda vaka vardır.
- There are still a few problems, but we shall have to look at those in a follow-up report.
- Hâlâ bazı sorunlar var, ancak bunları bir sonraki raporda ele almamız gerekecek.
- There are many examples here and health is one of them.
- Burada pek çok örnek var ve sağlık da bunlardan biri.
- There are a few amendments seeking to change this and we will oppose them.
- Bunu değiştirmeyi amaçlayan birkaç değişiklik var ve bunlara karşı çıkacağız.
- However, there are other enormous health challenges we must also address.
- Bununla birlikte, ele almamız gereken başka büyük sağlık sorunları da var.
- There are calls to increase this amount.
- Bu miktarın arttırılması yönünde çağrılar var.
- There are 600 million disabled people world-wide.
- Dünya çapında 600 milyon engelli insan var.
- There are countries that have introduced entry restrictions.
- Giriş kısıtlamaları getiren ülkeler var.
- There are many different kinds of problems, but I will only refer to the problem of the flooding last weekend.
- Birçok farklı sorun var, ancak ben sadece geçen hafta sonu yaşanan sel sorununa değineceğim.
- There are several issues which will feature throughout this year's UN Commission.
- Bu yılki BM Komisyonu'nda öne çıkacak birkaç konu var.
- There are, however, two things that I would like to point out.
- Bununla birlikte dikkat çekmek istediğim iki husus var.
- I think, there are three messages which come out of this report.
- Sanırım bu rapordan çıkan üç mesaj var.
- There are examples, however, which give cause for hope and it is these which I should like to address.
- Bununla birlikte umut veren örnekler de vardır ve ben de bunlara değinmek istiyorum.
- However, there are certain lessons we can draw from our experience.
- Bununla birlikte, deneyimlerimizden çıkarabileceğimiz bazı dersler vardır.
- There are three parts to the question.
- Sorunun üç bölümü var.
- There are two points which, in my opinion, deserve special attention on the part of the ELDR.
- Bana göre ELDR'nin özel ilgisini hak eden iki nokta var.
- There are only 1 500 out of a promised 3 500.
- Vaat edilen 3.500 filden sadece 1.500'ü var.
- There are also positive signs coming from the countries about to join the Union.
- Birliğe katılmak üzere olan ülkelerden gelen olumlu işaretler de var.
- In the European Union's foreign policy there are times and circumstances in which something has to be said out loud.
- Avrupa Birliği'nin dış politikasında bazı şeylerin yüksek sesle söylenmesi gereken zamanlar ve durumlar vardır.
- There are countries such as France, which have a genuine conflict of interests in this sector.
- Fransa gibi bu sektörde gerçek bir çıkar çatışması yaşayan ülkeler var.
- There are a certain number of cultural differences, but what is a good standard?
- Belli sayıda kültürel farklılıklar var, ama iyi bir standart nedir?
- Moreover, there are still flaws in the system.
- Dahası, sistemde hala kusurlar var.
- So please colleagues, do not be overly depressed about it, there are ways forward.
- Bu yüzden lütfen meslektaşlarım, bu konuda fazla depresif olmayın, ilerlemenin yolları var.
- Thirdly, there are major differences in the penalties imposed by the various Member States.
- Üçüncü olarak, çeşitli Üye Devletler tarafından uygulanan cezalar arasında büyük farklılıklar vardır.
- There are many lessons to be learnt from the experiences of the outbreak.
- Salgın deneyiminden çıkarılacak pek çok ders vardır.
- There are plenty of reasons for this.
- Bunun için pek çok neden var.
- There are many Margots in the UK and across the EU with similar stories concerning problems with silicone.
- Birleşik Krallık'ta ve AB genelinde silikon sorunlarıyla ilgili benzer hikayeleri olan pek çok Margot var.
- There are a certain number of cultural differences, but what is a good standard?
- Belli sayıda kültürel farklılıklar var ama iyi bir standart nedir?
- There are two things I would like to ask the Council.
- Konsey'e sormak istediğim iki şey var.
- And there are also some unnecessary repetitions in paragraphs 6 and 7.
- Ayrıca 6. ve 7. paragraflarda bazı gereksiz tekrarlar var.
- There are credible reports of extensive politicisation of the Government of Zimbabwe's own food supplies.
- Zimbabve Hükümeti'nin kendi gıda kaynaklarının kapsamlı bir şekilde siyasileştirildiğine dair güvenilir raporlar var.
- Yet again, there are a number of problems for next year.
- Yine önümüzdeki yıl için bir dizi sorun var.
- There are those who stand to gain if the talks do not succeed.
- Görüşmelerin başarıya ulaşmaması halinde kazançlı çıkacak olanlar var.
- There are great differences between the south and the north regarding the notion of family.
- Aile kavramı konusunda güney ve kuzey arasında büyük farklılıklar vardır.
- There are German standards and health and safety regulations for the workplace.
- İşyeri için Alman standartları ve sağlık ve güvenlik düzenlemeleri var.
- There are a number of challenges which the Union must face and which must include the following.
- Birliğin yüzleşmesi gereken ve aşağıdakileri de içeren bir dizi zorluk vardır.
- There are wealthy industrialised enclaves surrounded by regions with crippling poverty.
- Yoksulluğun kol gezdiği bölgelerle çevrili zengin sanayi bölgeleri var.
- However, there are some hopeful signs.
- Bununla birlikte, bazı umut verici işaretler var.
- There are two points that are of great importance to me, and that I would like to see resolved once and for all.
- Benim için büyük önem taşıyan ve bir an önce çözüme kavuşturulmasını istediğim iki nokta var.
- There are many people in this world who recognise many different visions and manifestations of their god or gods.
- Bu dünyada tanrılarının ya da tanrılarının pek çok farklı vizyonunu ve tezahürünü tanıyan pek çok insan var.
- There are more people on the terraces than in the Hemicycle itself.
- Teraslarda Hemicycle'ın kendisinden daha fazla insan var.
- There are risks, both upward and downward.
- Hem yukarıya hem de aşağıya doğru riskler vardır.
- Today the Union is much enlarged and there are only 6 million farmers.
- Bugün Birlik çok genişlemiş durumda ve sadece 6 milyon çiftçi var.
- There are many other areas; how does Europe intend to take a leadership role in the future?
- Daha pek çok alan var; Avrupa gelecekte nasıl bir liderlik rolü üstlenmeyi planlıyor?
- The simple truth is that in this field there are questions that cannot go unanswered.
- Basit gerçek şu ki, bu alanda cevapsız kalamayacak sorular var.
- There are, however, many more prisoners.
- Ancak çok daha fazla mahkum var.
- There are warnings that the incidence of deficits could rise even higher.
- Açıkların daha da artabileceğine dair uyarılar var.
- There are reforms which could be undertaken without revising the Treaty.
- Antlaşma revize edilmeden de gerçekleştirilebilecek reformlar vardır.
- In my view, there are three specific issues.
- Benim görüşüme göre üç özel konu var.
- So, there are some interesting new elements, but they are not enough.
- Bazı ilginç yeni unsurlar var ancak bunlar yeterli değil.
- In each country there are balance of payments difficulties, but quite encouraging growth figures in all three.
- Her üç ülkede de ödemeler dengesi güçlükleri var, ancak üçünde de büyüme rakamları oldukça cesaret verici.
- There are many reasons for this.
- Bunun birçok nedeni vardır.
- There are very few film libraries in Europe which are worthy of that name and genuinely properly equipped and efficient.
- Avrupa'da bu isme layık, gerçekten donanımlı ve verimli çok az film kütüphanesi vardır.
- However, there are different ways of handling them.
- Bununla birlikte bunları ele almanın farklı yolları vardır.
- There are Moors, there are blacks and various mixtures of these two.
- Mağribiler var, siyahlar var ve bu ikisinin çeşitli karışımları var.
- There are actually rather different views in my group regarding how that can be addressed.
- Aslında grubumda bunun nasıl ele alınabileceğine ilişkin oldukça farklı görüşler var.
- In reality, there are two alternative options to be considered.
- Gerçekte dikkate alınması gereken iki alternatif seçenek vardır.
- There are, and although they are not common, which is the case in many areas, they are equivalent.
- Var ve yaygın olmasalar da, ki birçok alanda durum böyledir, eşdeğerdirler.
- There are many fine words in the report on combating terrorism.
- Raporda terörle mücadele konusunda pek çok güzel söz var.
- There are serious shortcomings in terms of human rights and protection of minorities.
- İnsan hakları ve azınlıkların korunması konularında ciddi eksiklikler vardır.
- The Convention is up and running, the debate is lively and there are plenty of ideas and proposals.
- Sözleşme hazır ve çalışıyor, tartışmalar canlı ve çok sayıda fikir ve öneri var.
- From our own perspective there are areas where we are unclear on how things will be funded.
- Kendi bakış açımızdan, işlerin nasıl finanse edileceği konusunda net olmadığımız alanlar var.
- There are some key points I would like to underline.
- Altını çizmek istediğim bazı kilit noktalar var.
- There are very few, extremely few causes worth dying for.
- Uğruna ölmeye değer çok az, son derece az neden vardır.
- If there are some cases which appear to show the opposite, we must act accordingly.
- Eğer bunun aksini gösteren bazı vakalar varsa, buna göre hareket etmeliyiz.
- There are other proposals which we welcome as working proposals.
- Çalışma önerileri olarak memnuniyetle karşıladığımız başka öneriler de var.
- Yet, there are Members of this Parliament who believe that the report should be taken apart.
- Yine de bu Parlamentonun üyeleri arasında raporun ayrı tutulması gerektiğine inananlar da var.
- There are nonetheless certain bright spots following Rio.
- Rio'dan sonra yine de bazı parlak noktalar var.
- There are four issues that I would like to touch on in particular.
- Özellikle değinmek istediğim dört konu var.
- Still in connection with the surplus, there are two other things I would like to mention.
- Yine de fazlalıkla bağlantılı olarak bahsetmek istediğim iki şey daha var.
- There are criteria for accession, and they include such things as the law.
- Katılım için kriterler var ve bunlar arasında hukuk gibi konular da yer alıyor.
- There are some possibilities of Turkey joining the EU, but there are also some arguments against its accession.
- Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda bazı olasılıklar var, ancak katılıma karşı bazı argümanlar da var.
- Apart from bathing, there are now activities such as surfing, windsurfing and sailing.
- Yüzme dışında artık sörf, rüzgâr sörfü, yelken gibi aktiviteler de var.
- There are signs of recession all over Europe at the moment.
- Şu anda tüm Avrupa'da durgunluk işaretleri var.
- There are people there living in extraordinarily wretched conditions, both within Chechnya and outside.
- Orada hem Çeçenistan içinde hem de dışında olağanüstü kötü koşullarda yaşayan insanlar var.
- Of course, there are many issues that we will always disagree on.
- Elbette her zaman aynı fikirde olmayacağımız pek çok konu var.
- The fact is, however, that there are some differences of opinion on how far this work should go.
- Ancak gerçek şu ki, bu çalışmanın ne kadar ileri gitmesi gerektiği konusunda bazı görüş ayrılıkları var.
- There are two issues that give me particular cause for concern.
- Beni özellikle endişelendiren iki konu var.
- There are a number of hindrances to it in the European Union.
- Avrupa Birliği'nde bunun önünde bir takım engeller var.
- There are, however, still many countries that are, and will be, outside the EU's internal market.
- Ancak hala AB'nin iç pazarının dışında olan ve olacak olan pek çok ülke var.
- There are a number of critical issues which need to be addressed.
- Ele alınması gereken bir dizi kritik konu var.
- At present, there are still some points to deal with.
- Şu anda hala ele alınması gereken bazı noktalar var.
- There are a few problem areas which I should like to highlight.
- Altını çizmek istediğim birkaç sorun alanı var.
- There are an awful lot of people in our countries today who are very concerned about their pensions.
- Bugün ülkelerimizde emekli maaşlarından endişe duyan çok sayıda insan var.
- There are firms where 30, or even 40% of employees are in temporary, insecure jobs on a permanent basis.
- Çalışanların %30'unun, hatta %40'ının geçici ve güvencesiz işlerde sürekli olarak çalıştığı firmalar var.
- There are the other issues of external forces at play.
- Dış güçlerin rol oynadığı başka konular da var.
- There are still problems, particularly regarding the restructuring of the public sector.
- Özellikle kamu sektörünün yeniden yapılandırılması konusunda hala sorunlar var.
- There are other very legitimate opinions in the Group of the United European Left.
- Birleşik Avrupa Solu Grubu'nda çok meşru başka görüşler de var.
- There are two particularly delicate problems which arise with regard to agriculture.
- Tarımla ilgili olarak ortaya çıkan özellikle hassas iki sorun vardır.
- There are many reasons why and we too bear some responsibility.
- Bunun birçok nedeni var ve biz de bazı sorumluluklar taşıyoruz.
- There are still countries that either openly or subtly operate outside the rules.
- Hâlâ açık ya da gizli bir şekilde kuralların dışında hareket eden ülkeler var.
- For instance, there are statements concerning requests for the death penalty.
- Örneğin, idam cezası taleplerine ilişkin açıklamalar var.
- There are 51 different ways to measure noise, but could we not agree on the means of measuring it within the Community?
- Gürültüyü ölçmenin 51 farklı yolu var ancak Topluluk içinde gürültüyü ölçme yöntemleri üzerinde anlaşmaya varamaz mıyız?
- Nonetheless, there are areas where the code needs to be strengthened.
- Bununla birlikte kanunun güçlendirilmesi gereken alanlar vardır.
- There are those who say that the United States should admit their mistakes.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin hatalarını kabul etmesi gerektiğini söyleyenler var.
- There are, however, three forms of sidelong shift which give me pause.
- Bununla birlikte, beni duraksatan üç yan kayma şekli var.
- There are two reasons for this development, and it is useful to run over them once more.
- Bu gelişmenin iki nedeni var ve bunları bir kez daha gözden geçirmekte fayda var.
- There are so many questions that the debate about a centre is just a distraction.
- O kadar çok soru var ki merkez tartışması sadece dikkat dağıtıcı bir unsur.
- As I see it, there are three flaws in this otherwise excellent report.
- Gördüğüm kadarıyla, bu mükemmel raporda üç kusur var.
- There are, however, not only social consequences, but also social causes.
- Bununla birlikte sadece sosyal sonuçlar değil, aynı zamanda sosyal nedenler de vardır.
- There are networks which work incredibly well and it should use them.
- İnanılmaz derecede iyi çalışan ağlar var ve bunları kullanmalı.
- But there are two needs which we all acknowledge.
- Ancak hepimizin kabul ettiği iki ihtiyaç vardır.
- Obviously, there are reasons for this.
- Açıkçası bunun nedenleri var.
- There are certain points which I believe are interesting, but which concern me.
- İlginç olduğuna inandığım ancak beni endişelendiren bazı noktalar var.
- There are a number of different aspects.
- Bir dizi farklı husus var.
- There are countries that have historically had high unemployment, whose unemployment is going down.
- Tarihsel olarak yüksek işsizliğe sahip olan ve işsizlik oranları düşmekte olan ülkeler var.
- However, there are certain lessons we can draw from our experience.
- Bununla birlikte, deneyimlerimizden çıkarabileceğimiz bazı dersler var.
- There are examples of this in France and in the Netherlands.
- Fransa'da ve Hollanda'da bunun örnekleri var.
- There are onslaughts on farm income from left, right and centre.
- Çiftlik gelirlerine sağdan, soldan ve merkezden saldırılar var.
- There are objections to this, amounting in the final analysis to this being an interference with the market.
- Buna itirazlar vardır ve son tahlilde bunun piyasaya bir müdahale olduğu sonucuna varılmaktadır.
- Following the fall of the Taliban, there are, nonetheless, signs of improvement.
- Taliban'ın düşüşünün ardından, yine de iyileşme işaretleri var.
- There are two amendments that I see as being of enormous importance when we come to the vote.
- Oylamaya geldiğimizde çok büyük öneme sahip olduğunu düşündüğüm iki değişiklik var.
- There are therefore grounds for optimism.
- Bu nedenle iyimser olmak için nedenler vardır.
- There are two points I should like to make.
- Benim belirtmek istediğim iki nokta var.
- There are only a few amendments which I am unfortunately unable to accept.
- Ne yazık ki kabul edemeyeceğim sadece birkaç değişiklik var.
- Today there are more of them in existence.
- Bugün onlardan daha çok var.
- There are around 100 000 tobacco farms.
- Yaklaşık 100.000 tütün çiftliği var.
- There are clear signals that the fisheries are not properly exploiting the production potential of the resources.
- Balıkçılığın, kaynakların üretim potansiyelini gerektiği gibi kullanmadığına dair açık sinyaller vardır.
- However, there are many who would argue that "fair" is not a word that can be applied to the CFP.
- Bununla birlikte, "adil" kelimesinin OBP'ye uygulanabilecek bir kelime olmadığını iddia edecek pek çok kişi vardır.
- There are very few absolutes in this debate.
- Bu tartışmada çok az mutlak vardır.
- There are therefore two conflicting legal opinions here.
- Dolayısıyla burada birbiriyle çelişen iki hukuki görüş var.
- There are two possible scenarios, one negative and the other positive.
- Biri olumsuz, diğeri olumlu olmak üzere iki olası senaryo var.
- In other words, there are more than 1 500 years between these two decisions.
- Yani bu iki karar arasında 1500 yıldan fazla bir süre var.
- There are only mother tongue languages, which shape individuals and their environment.
- Bireyleri ve çevrelerini şekillendiren sadece anadilleri var.
- There are already signs that quite a few big companies will be removing these allergens from their cosmetics.
- Şimdiden birkaç büyük şirketin bu alerjenleri kozmetik ürünlerinden çıkaracağına dair işaretler var.
- There are two main issues here.
- Burada iki ana konu vardır.
- There are manifest problems originating in the Commission's system and in the way it works.
- Komisyon'un sisteminden ve çalışma şeklinden kaynaklanan açık sorunlar vardır.
- There are referenda to be won in the applicant states.
- Başvuru sahibi eyaletlerde kazanılması gereken referandumlar var.
- I think that, although there may be good prospects, there are also question marks.
- Bence iyi beklentiler olsa da soru işaretleri de var.
- There are the mechanisms of the Hague.
- Lahey mekanizmaları var.
- There are many organisations that want to work in assisting the elderly.
- Yaşlılara yardımcı olmak için çalışmak isteyen pek çok kuruluş var.
- There are some who thought that the people should have been more fully involved.
- Halkın daha fazla katılımının sağlanması gerektiğini düşünenler var.
- There are quite a few worrying messages from the Brussels Summit.
- Brüksel Zirvesi'nden çıkan pek çok endişe verici mesaj var.
- There are legal procedures, but there are also internal committee procedures.
- Yasal prosedürler oluğu gibi iç komite prosedürleri de var.
- There are some areas of despair and desolation.
- Bazı bölgelerde umutsuzluk ve ıssızlık vardır.
- There are other reasons why this method deserves our support.
- Bu yöntemin desteğimizi hak etmesi için başka nedenler de var.
- There are a number of relevant examples.
- Konuyla ilgili bir dizi örnek var.
- However, there are 3 main reasons why I voted against the Report.
- Bununla birlikte Rapora karşı oy kullanmamın 3 ana nedeni var.
- There are obvious suspicions about the hoarding of meat and bonemeal and about where and how the testing is effected.
- Et ve kemik etinin istiflenmesi ve testlerin nerede ve nasıl yapıldığı konusunda şüphelerimiz var.
- First of all, there are a number of positive features I think there is good reason for looking at.
- Her şeyden önce, bakmakta fayda olduğunu düşündüğüm bir dizi olumlu özellik var.
- It turns out that there are still two delicate points for us to consider in these negotiations.
- Anlaşılan o ki bu müzakerelerde göz önünde bulundurmamız gereken iki hassas nokta var.
- There are two particularly delicate problems which arise with regard to agriculture.
- Tarımla ilgili olarak ortaya çıkan özellikle hassas iki sorun var.
- There are a number of very interesting comments we can make on the current situation.
- Mevcut durumla ilgili yapabileceğimiz çok ilginç yorumlar var.
- There are those who say that our real security lies in mediation, cooperation and prevention.
- Gerçek güvenliğimizin ara buluculuk, iş birliği ve önlemede yattığını söyleyenler var.
- There are third countries where religious fundamentalists seek to impose religious laws on the whole of society.
- Köktendincilerin dini yasaları tüm topluma dayatmaya çalıştığı üçüncü dünya ülkeleri de var.
- But there are also still certain things that Croatia needs to address, of course.
- Ancak elbette Hırvatistan'ın ele alması gereken bazı hususlar da var.
- If you are really trying to get the best result, then there are two things you have to do.
- Eğer gerçekten en iyi sonucu elde etmeye çalışıyorsanız, o zaman yapmanız gereken iki şey var.
- There are countless reports on this subject.
- Bu konuda sayısız rapor var.
- There are so many destabilising forces!
- İstikrarı bozan çok fazla güç var!
- There are provisions relating to policies and others relating to the institutions.
- Politikalarla ilgili hükümler ve kurumlarla ilgili hükümler var.
- Nevertheless, there are points of criticism.
- Bununla birlikte eleştirilebilecek noktalar da vardır.
- There are many kinds of information, and public information is one.
- Birçok bilgi türü vardır ve kamusal bilgi de bunlardan biridir.
- There are quite a few reasons why there are not enough women, and these apply everywhere.
- Yeterli sayıda kadın olmamasının birkaç nedeni var ve bunlar her yerde geçerli.
- There are interests that are protected and interests that are not.
- Korunan ve korunmayan menfaatler vardır.
- There are legal procedures, but there are also internal committee procedures.
- Yasal prosedürler var, ama aynı zamanda iç komite prosedürleri de var.
- There are others who have not been mentioned in their own interest.
- Kendi ilgi alanlarına girmeyen başkaları da var.
- There are more examples like this.
- Bunun gibi daha çok örnek var.
- There are broadly two categories of amendments.
- Genel olarak iki değişiklik kategorisi vardır.
- There are three aspects to this modern evil.
- Bu modern kötülüğün üç yönü vardır.
- In our opinion, there are other considerations which point to the need for the creation of a stable credit line.
- Bize göre, istikrarlı bir kredi hattının oluşturulması gerektiğine işaret eden başka hususlar da vardır.
- My group believes that we cannot wait until 2006, because there are important questions that need to be resolved.
- Grubum 2006 yılına kadar bekleyemeyeceğimize inanmaktadır, çünkü çözülmesi gereken önemli sorunlar vardır.
- There are some agreements that are stupid because they are inflexible.
- Bazı anlaşmalar vardır ki, esnek olmadıkları için aptalcadırlar.
- There are two objective factors here.
- Burada iki nesnel faktör vardır.
- This report makes me uncomfortable as there are some things that are not right.
- Bu rapor beni rahatsız ediyor çünkü doğru olmayan bazı şeyler var.
- It appears that there are people who do not stand to gain from improvement.
- Görünen o ki, iyileşmeden kazançlı çıkmayacak insanlar var.
- There are also additional elements in relation to the human rights situation.
- İnsan hakları durumuyla ilgili olarak da ek unsurlar var.
- There are things that remain to be done, and it is for Turkey to decide whether it wishes to continue.
- Yapılması gerekenler var ve devam etmek isteyip istemediğine karar vermek Türkiye'ye düşüyor.
- There are numerous dimensions to the fight against racism at European level.
- Avrupa düzeyinde ırkçılıkla mücadelenin çok sayıda boyutu vardır.
- These are general points, but there are some specific points that we cannot support.
- Bunlar genel noktalar, ancak destekleyemeyeceğimiz bazı özel noktalar da var.
- Of course there are still grey areas that absolutely must be clarified.
- Elbette hala açıklığa kavuşturulması gereken gri alanlar var.
- But there are three areas which are giving us cause for concern.
- Ancak bizi endişelendiren üç alan var.
- Still in connection with the surplus, there are two other things I would like to mention.
- Yine de bütçe fazlası ile bağlantılı olarak değinmek istediğim iki husus daha var.
- There are also other issues in this field.
- Bu alanda başka konular da var.
- There are a few points I would like to comment on.
- Yorum yapmak istediğim birkaç nokta var.
- There are, in my judgment, three core issues.
- Benim görüşüme göre üç temel konu var.
- There are, in fact, two opposing visions of Europe.
- Aslında birbirine zıt iki Avrupa vizyonu var.
- There are in any budget process successes and failures.
- Her bütçe sürecinde başarılar ve başarısızlıklar vardır.
- There are social science institutes that can do so too.
- Bunu yapabilecek sosyal bilim enstitüleri de var.
- There are contradictory reports and further confusion in the Irish press today.
- Bugün İrlanda basınında çelişkili haberler ve daha fazla kafa karışıklığı var.
- In this case, it is defiance by Iraq, but there are others in a similar situation of non-compliance.
- Bu durumda Irak'ın meydan okuması söz konusudur ancak benzer uyumsuzluk durumunda olan başkaları da vardır.
- Let us not forget that there are masses of conflicts.
- Unutmayalım ki ortada yığınla çatışma var.
- There are signs of recession all over Europe at the moment.
- Şu anda tüm Avrupa'da durgunluk belirtileri var.
- Admittedly there are also problems when it comes to GALILEO.
- Kuşkusuz GALILEO söz konusu olduğunda da sorunlar var.
- There are two amendments that I see as being of enormous importance when we come to the vote.
- Oylamaya geldiğimizde çok büyük önem taşıdığını düşündüğüm iki değişiklik var.
- There are still strange cases of people committing suicide while in police custody.
- Polis gözetimindeyken intihar eden insanlarla ilgili hala garip vakalar var.
- That is all and there are 13 candidate countries.
- Hepsi bu kadar ve 13 aday ülke var.
- Above all, there are reasons of form and content for deferring the deadline.
- Her şeyden önce, son tarihin ertelenmesi için biçimsel ve içeriksel nedenler var.
- There are two issues of absolutely fundamental importance to us as a Liberal group.
- Liberal bir grup olarak bizim için kesinlikle temel öneme sahip iki konu vardır.
- There are scars and wounds that have not healed.
- İyileşmemiş yara izleri ve yaralar var.
- There are also significant developments beyond steel which will have serious consequences.
- Çelik dışında da ciddi sonuçları olacak önemli gelişmeler var.
- The Council, however, has no need to embellish reality, which is why there are differences in formulation.
- Ancak Konseyin gerçekleri süslemeye ihtiyacı yok, bu nedenle formülasyonda farklılıklar var.
- There are times, unfortunately, when you have to occupy a country if you want to overturn a dictatorship.
- Ne yazık ki, bir diktatörlüğü devirmek istiyorsanız bir ülkeyi işgal etmeniz gereken zamanlar vardır.
- When it comes to sustainable development, there are two possible perspectives.
- Sürdürülebilir kalkınma söz konusu olduğunda, iki olası bakış açısı vardır.
- However, there are a few important points I would like to touch upon briefly.
- Bununla birlikte, kısaca değinmek istediğim birkaç önemli nokta var.
- What is the advantage of good doctors if there are inadequate medical facilities and resources?
- Tıbbi tesisler ve kaynaklar yetersizse iyi doktorların ne faydası var?
- There are many other conditions we could perhaps apply.
- Belki de uygulayabileceğimiz başka pek çok koşul var.
- When we talk about prostitution and even child prostitution, then there are always two sides.
- Fuhuştan ve hatta çocuk fuhuşundan bahsettiğimizde, her zaman iki taraf vardır.
- Because even in the southeast of England, there are pockets of deprivation.
- Çünkü İngiltere'nin güneydoğusunda bile mahrumiyet bölgeleri var.
- There are too many ground rules and too many exceptions to the norms.
- Çok fazla temel kural ve normlara ilişkin çok fazla istisna var.
- There are two problems causing this.
- Buna neden olan iki sorun var.
- There are still too many obstacles in the way of smooth provision of financial services across national boundaries.
- Mali hizmetlerin ulusal sınırlar ötesinde sorunsuz bir şekilde sunulmasının önünde hala çok fazla engel var.
- There are just two things we have to ask from you, then.
- O halde sizden istediğimiz sadece iki şey var.
- As I said, there are barriers, such as double taxation, the lack of legislation, and a common technical vocabulary.
- Dediğim gibi, çifte vergilendirme, mevzuat eksikliği ve ortak bir teknik kelime dağarcığı gibi engeller var.
- We are therefore entitled to ask why there are so few blood donors.
- Bu nedenle neden bu kadar az kan bağışçısı olduğunu sormaya hakkımız var.
- There are some five million people who rely on food programmes.
- Gıda programlarına bel bağlayan yaklaşık beş milyon insan var.
- There are always both options and not just one.
- Her zaman iki seçenek vardır, sadece bir seçenek değil.
- There are time restrictions, limiting the use of boats only to certain hours each day.
- Teknelerin kullanımını her gün sadece belirli saatlerle sınırlayan zaman kısıtlamaları vardır.
- There are social consequences in relation to safety in the road transport sector, and I believe we must deal with them.
- Karayolu taşımacılığı sektöründe güvenlikle ilgili sosyal sonuçlar var ve bunlarla ilgilenmemiz gerektiğine inanıyorum.
- And there are those who dare not tell the truth and accept the consequences.
- Ve gerçeği söylemeye ve sonuçlarına katlanmaya cesaret edemeyenler var.
- There are more similarities with the Belgian case than I think you imply today.
- Belçika örneği ile bugün ima ettiğinizi düşündüğümden daha fazla benzerlik var.
- There are various aspects to this, and I know that the committee is discussing them.
- Bunun çeşitli yönleri var ve komitenin bunları tartıştığını biliyorum.
- There are also many other associated problems.
- Bununla bağlantılı pek çok başka sorun da var.
- There are other countries which appeared far less capable of doing this.
- Bunu yapma konusunda çok daha az yetenekli görünen başka ülkeler de var.
- There are other places, as she knows, where similar constitutional changes have taken place and are continuing.
- Kendisinin de bildiği gibi benzer anayasal değişikliklerin gerçekleştiği ve devam ettiği başka yerler de var.
- There are two points I would particularly like the Commission to heed.
- Komisyon'un özellikle dikkate almasını istediğim iki nokta var.
- However, there are negative aspects.
- Bununla birlikte olumsuz yönleri de vardır.
- In our view, there are too few resources.
- Bizim görüşümüze göre, çok az kaynak var.
- There are also great expectations as concerns cooperation, transparency and public debate.
- İşbirliği, şeffaflık ve kamusal tartışma konularında da büyük beklentiler var.
- There are only 1 500 out of a promised 3 500.
- Vaat edilen 3.500'den sadece 1.500'ü var.
- There are numerous proposals here and there, but nothing more.
- Burada ve orada çok sayıda teklif var, ancak daha fazlası yok.
- There are a few more observations that we would like to make.
- Yapmak istediğimiz birkaç gözlem daha var.
- Here too, there are clear demands on everyone involved in this process.
- Burada da bu sürece dahil olan herkesten net talepler var.
- If you were to launch such an initiative, there are a number of us who would support it.
- Eğer böyle bir girişim başlatacak olursanız, aramızda bunu destekleyecek çok sayıda kişi var.
- We should not do that with any pleasure, but there are limits.
- Bunu memnuniyetle yapmamalıyız ancak bunun da bir sınırı var.
- There are time restrictions, limiting the use of boats only to certain hours each day.
- Teknelerin kullanımını her gün sadece belirli saatlerle sınırlayan zaman kısıtlamaları var.
- No doubt there are, but the directive provides a further degree of synergy.
- Hiç şüphe yok ki var, ancak direktif daha ileri düzeyde bir sinerji yaratıyor.
- There are other proposals which merit consideration, but there is too little time for me to comment on them.
- Dikkate alınması gereken başka teklifler de var, ancak bunlar hakkında yorum yapmak için çok az zamanım var.
- There are so many seminars which now, with information technology, are totally unnecessary.
- Bilgi teknolojisi sayesinde artık tamamen gereksiz olan pek çok seminer var.
- What is more, there are five countries operating in your own country, Spain, and all of them are private.
- Dahası, kendi ülkeniz İspanya'da faaliyet gösteren beş ülke var ve bunların hepsi özel.
- That is where there are deficits.
- Bu konuda eksiklikler var.
- I understand that there are 60 in Germany and 150 in the United States.
- Anladığım kadarıyla Almanya'da 60, Amerika Birleşik Devletleri'nde ise 150 tarama merkezi var.
- There are still many unresolved problems in aquaculture.
- Su ürünleri yetiştiriciliğinde hala çözülmemiş pek çok sorun var.
- There are also international rules for this type of compensation.
- Bu tür bir tazminat için uluslararası kurallar da var.
- There are still two contentious points, but these merit our attention as they are more scientific in nature.
- Hala tartışmalı iki nokta var, ancak bunlar daha bilimsel nitelikte oldukları için dikkatimizi çekmeyi hak ediyorlar.
- These concerns are legitimate and there are good reasons for them.
- Bu endişeler meşrudur ve haklı gerekçeleri vardır.
- There are difficult issues for the ACP that the Commission forced on to the agenda.
- ACP için Komisyon'un gündeme getirmeye zorladığı zor konular vardır.
- However, there are questions to which we demand answers.
- Bununla birlikte cevaplanmasını talep ettiğimiz sorular var.
- There are forms of citizen consultation everywhere, and the EU also prescribes this.
- Her yerde vatandaş istişare biçimleri vardır ve AB de bunu öngörmektedir.
- There are Member States in which people are held without trial for long periods; we must debate this issue.
- İnsanların uzun süreler boyunca yargılanmadan tutulduğu Üye Devletler var; bu konuyu tartışmalıyız.
- Unfortunately, there are many such examples in my own country, too.
- Maalesef benim ülkemde de bu tür pek çok örnek var.
- There are good proposals for this in the Convention, that go a little further than what the Commission has proposed.
- Sözleşme'de bu konuda Komisyon'un önerdiğinden biraz daha ileriye giden iyi öneriler var.
- There are two topical reasons why this treatment and the approval of this report are advisable.
- Bu muamelenin ve bu raporun onaylanmasının tavsiye edilmesinin iki güncel nedeni vardır.
- There are still, however, measures which Georgia itself can take in order to help itself.
- Bununla birlikte, Gürcistan'ın kendisine yardımcı olmak için alabileceği önlemler de vardır.
- There are too many individual taxes, and these taxes are excessively complex.
- Çok fazla bireysel vergi vardır ve bu vergiler aşırı derecede karmaşıktır.
- There are a number of important questions.
- Bir dizi önemli soru var.
- However, there are other questions that keep being asked in my country.
- Bununla birlikte, ülkemde sorulmaya devam eden başka sorular da var.
- It is my belief that there are two things that have to be dealt with together.
- Benim inancıma göre, birlikte ele alınması gereken iki konu var.
- There are difficult issues for the ACP that the Commission forced on to the agenda.
- ACP için Komisyon'un gündeme getirmeye zorladığı zor konular var.
- Yes, there are always potential risks in any new technology product or process.
- Evet, herhangi bir yeni teknoloji ürünü ya da sürecinde her zaman potansiyel riskler vardır.
- So there are two blocks.
- Yani iki blok var.
- There are no excuses for violence, but there are grounds for consideration and reflection.
- Şiddet için mazeret yoktur ancak üzerinde düşünülmesi ve kafa yorulması gereken gerekçeler vardır.
- There are many different suggestions as to how this directive is to be dealt with in the future.
- Bu direktifin gelecekte nasıl ele alınacağına dair pek çok farklı öneri var.
- There are, of course, some positive trends.
- Elbette bazı olumlu eğilimler de var.
- There are a lot of examples, but I will give a few here to the House.
- Çok sayıda örnek var, ancak burada Meclis'e birkaç örnek vereceğim.
- There are therefore bad apples that need to be removed.
- Bu nedenle ayıklanması gereken çürük elmalar vardır.
- There are diseases which are as important and harmful as communicable diseases.
- Bulaşıcı hastalıklar kadar önemli ve zararlı olan hastalıklar da vardır.
- There are many other examples.
- Başka pek çok örnek var.
- In other words, there are a few people who never miss a chance to turn everything against Strasbourg.
- Başka bir deyişle her şeyi Strazburg'un aleyhine çevirme fırsatını kaçırmayan birkaç kişi var.
- His target is indisputably an unacceptable regime, but there are other dictatorships that also deserve to be eradicated.
- Hedefi tartışmasız kabul edilemez bir rejimdir, ancak ortadan kaldırılmayı hak eden başka diktatörlükler de vardır.
- There are restrictions, however, especially in the finance, transport and energy sectors.
- Ancak, özellikle finans, ulaştırma ve enerji sektörlerinde kısıtlamalar vardır.
- Some work still needs to be done; there are still some aspects to be considered.
- Hâlâ yapılması gereken bazı işler, dikkate alınması gereken bazı hususlar vardır.
- Happily, there are many who realise this.
- Ne mutlu ki, bunun farkında olan pek çok kişi var.
- There are so many practical ways of satisfying Russia's justified concerns.
- Rusya'nın haklı endişelerini gidermenin pek çok pratik yolu var.
- There are sufficient individual examples of this in the European Union, but there is too little structure.
- Avrupa Birliği'nde bu konuda yeterli bireysel örnek var, ancak çok az yapı var.
- In addition there are also the international risks of more transport, more international trade.
- Buna ek olarak, daha fazla taşımacılık ve daha fazla uluslararası ticaretin getirdiği uluslararası riskler de var.
- There are some elements in the resolution that I can support, but I am suspicious of some of its driving elements.
- Karar tasarısında destekleyebileceğim bazı unsurlar var ancak bazı itici unsurlara şüpheyle yaklaşıyorum.
- On the one hand, there are economic and military ties, and on the other, some people act as if she does not exist.
- Bir yandan ekonomik ve askeri bağlar var, diğer yandan bazıları sanki o yokmuş gibi davranıyor.
- But there are other areas where there is a lot of confusion.
- Ancak kafa karışıklığının çok fazla olduğu başka alanlar da var.
- Finally, there are four things I would ask the Commission and the Council to address.
- Son olarak Komisyon ve Konseyden ele almalarını istediğim dört husus var.
- In my idea of what constitutes democracy, there are votes which should be expressed publicly.
- Benim demokrasi anlayışıma göre kamuya açık olarak ifade edilmesi gereken oylar vardır.
- Then there were the despicable suicide bombings.
- Bir de aşağılık intihar saldırıları var.
- There are, however, not only social consequences, but also social causes.
- Bununla birlikte, sadece sosyal sonuçlar değil, aynı zamanda sosyal nedenler de vardır.
- There are, however, still many more measures that we need to take.
- Bununla birlikte, almamız gereken daha pek çok önlem var.
- And then there are women.
- Bir de kadınlar var.
- There are also important budgetary considerations.
- Bütçeyle ilgili önemli hususlar da var.
- There are other reasons for this apart from air traffic control.
- Bunun hava trafik kontrolü dışında başka nedenleri de var.
- There are six hundred million disabled people across the world, 80% of whom are in the developing world.
- Dünya genelinde altı yüz milyon engelli insan var ve bunların %80'i gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.
- There are many other conditions we could perhaps apply.
- Belki de uygulayabileceğimiz başka birçok koşul var.
- Then there are the conditions in police stations and prisons.
- Bir de polis karakolları ve cezaevlerindeki koşullar var.
- There are safety considerations with the use of aspartame.
- Aspartam kullanımıyla ilgili güvenlik hususları vardır.
- There are also certain other aspects which may need correcting tomorrow.
- Yarın düzeltilmesi gerekebilecek başka hususlar da var.
- There are serious defects in the Commission's proposal.
- Komisyonun teklifinde ciddi kusurlar var.
- Of course, there are reasons for this.
- Elbette bunun nedenleri var.
- There are also a few unfortunate developments, of course.
- Elbette bazı talihsiz gelişmeler de var.
- There are other reasons for this apart from air traffic control.
- Bunun hava trafik kontrolü dışında başka nedenleri de vardır.
- There are some people in this House who seem to think that the requirements are somehow a pushover.
- Bu Mecliste, gerekliliklerin bir şekilde çantada keklik olduğunu düşünen bazı kişiler var.
- There are contradictions in it.
- İçinde çelişkiler var.
- After all, there are now no fewer than ten countries that have to meet a whole host of new requirements.
- Ne de olsa artık bir dizi yeni gerekliliği yerine getirmesi gereken en az on ülke var.
- There are two other things in the report I would like to highlight.
- Raporda altını çizmek istediğim iki husus daha var.
- There are some who are making the United States into a bogeyman.
- Amerika Birleşik Devletleri'ni öcü haline getirenler var.
- There are a variety of reasons for this and they have been somewhat accentuated by the events of September 11 too.
- Bunun çeşitli sebepleri vardır ve 11 Eylül olayları da bu sebepleri bir şekilde vurgulamıştır.
- Then there are others who, like France, retain the idea of a world organised into nations.
- Fransa gibi uluslar halinde örgütlenmiş bir dünya fikrini savunan başkaları da var.
- Our problem is a simple one; there are more and more machines.
- Sorunumuz basit; giderek daha fazla makine var.
- There are certainly a number of amendments where we need further clarification.
- Kesinlikle daha fazla açıklamaya ihtiyaç duyduğumuz bir dizi değişiklik var.
- There are a lot of other points I would like to make.
- Değinmek istediğim daha pek çok nokta var.
- There are two parts to this problem.
- Bu sorunun iki kısmı var.
- There are many detailed situations where legal certainty might be a danger.
- Yasal kesinliğin tehlike oluşturabileceği birçok ayrıntılı durum vardır.
- Then there are, especially nowadays, parties which have made the fight against immigrants a priority in their programme.
- Öte yandan, özellikle bugünlerde, göçmenlerle mücadeleyi programlarının önceliği haline getiren partiler de var.
- In our view, there are too few resources.
- Bizim görüşümüze göre, çok az kaynak vardır.
- There are, however, more urgent, pressing signals we must send out, and the first concerns the Middle East.
- Bununla birlikte, göndermemiz gereken daha acil ve acil sinyaller var ve bunlardan ilki Orta Doğu ile ilgili.
- There are serious defects in the Commission's proposal.
- Komisyon'un teklifinde ciddi kusurlar var.
- There are four areas I would like to touch on briefly.
- Kısaca değinmek istediğim dört alan var.
- This apart, however, there are two elements which I do believe to be important.
- Ancak bunun dışında, önemli olduğuna inandığım iki unsur var.
- There are, nevertheless, two areas that have already been mentioned in this debate, which still pose problems.
- Bununla birlikte, bu tartışmada daha önce bahsedilmiş olan ve hala sorun teşkil eden iki alan var.
- There are a number of other things going on as well.
- Devam eden bir dizi başka şey de var.
- There are others, from Russia to China, which should, perhaps, also be mentioned or be the subject of focus.
- Rusya'dan Çin'e kadar, belki de değinilmesi ya da üzerinde durulması gereken başka ülkeler de vardır.
- This apart, however, there are two elements which I do believe to be important.
- Ancak bunun dışında önemli olduğuna inandığım iki unsur var.
- Also, there are worrying reports of continuing human rights violations.
- Ayrıca, insan hakları ihlallerinin devam ettiğine dair endişe verici raporlar var.
- There are still some areas of concern.
- Hala bazı endişe alanları var.
- There are two things on which we can agree.
- Üzerinde mutabık kalabileceğimiz iki husus var.
- There are two indications of this.
- Bunun iki göstergesi var.
- That is correct, but there are other sectors that fall under services of general interest.
- Bu doğru, ancak genel menfaat hizmetleri kapsamına giren başka sektörler de var.
- There are further grounds for concern at the possible impact of the ASPA.
- ASPA'nın olası etkileri konusunda endişelenmek için başka nedenler de var.
- There are excellent examples of this on the external borders in the form of warnings to young women.
- Bunun dış sınırlarda genç kadınlara yönelik uyarılar şeklinde mükemmel örnekleri vardır.
- However, there are three main reasons why I voted against the Report.
- Ancak, Rapora karşı oy kullanmamın üç ana nedeni var.
- There are large discrepancies, and we will not solve them today.
- Büyük uyuşmazlıklar var ve bunları bugün çözmeyeceğiz.
- There are only three ways of limiting the consequences.
- Sonuçları sınırlamanın sadece üç yolu var.
- There are strong indications that Iraq produced more anthrax than it declared.
- Irak'ın beyan ettiğinden daha fazla şarbon ürettiğine dair güçlü göstergeler var.
- There are, in fact, domestic problems that must be resolved, and structural reforms are expected.
- Aslında çözülmesi gereken iç sorunlar vardır ve yapısal reformlar beklenmektedir.
- There are, however, some factual errors in the point that you make.
- Bununla birlikte, değindiğiniz noktada bazı olgusal hatalar var.
- There are nonetheless two things we do not entirely agree with.
- Yine de tamamen katılmadığımız iki şey var.
- There are many powerful forces at work here in the European Parliament looking to restrict the veto as far as possible.
- Avrupa Parlamentosu'nda vetoyu mümkün olduğunca kısıtlamak isteyen pek çok güç var.
- There are two issues in this debate, the first is the targets and the second is the timetable.
- Bu tartışmada iki konu var; birincisi hedefler, ikincisi ise zaman çizelgesi.
- After all, there are many arguments for and against it.
- Sonuçta, bunun lehinde ve aleyhinde birçok argüman var.
- Then there are those who say that the discussions about our own resources have no place in legislation on statistics.
- Bir de kendi kaynaklarımızla ilgili tartışmaların istatistik mevzuatında yeri olmadığını söyleyenler var.
- There are some very simple things that can be done.
- Yapılabilecek çok basit bazı şeyler var.
- There are 800 million starving people in the world and 24.000 people die of hunger every day.
- Dünyada 800 milyon aç insan var ve her gün 24.000 kişi açlıktan ölüyor.
- There are lessons to be learnt and measures to be taken.
- Çıkarılması gereken dersler ve alınması gereken tedbirler var.
- There are after all sufficient alternatives to them.
- Ne de olsa yeterli alternatifleri var.
- There are more people on the terraces than in the Hemicycle itself.
- Teraslarda, Hemicycle'ın kendisinden daha fazla insan var.
- The level of the controls is poor and there are too few laboratories.
- Denetimlerin düzeyi iyi değildir ve çok az sayıda laboratuar vardır.
- There are civil rights that are not respected enough in Egypt.
- Mısır'da yeterince saygı görmeyen sivil haklar var.
- However, there are problems in the alliance.
- Ancak ittifakta sorunlar var.
- There are very few Scottish families that do not have a relative, however distant, living in Canada.
- Uzak da olsa Kanada'da yaşayan bir akrabası olmayan çok az İskoç aile vardır.
- As many have pointed out, there are severe problems in Afghanistan today.
- Pek çok kişinin de belirttiği gibi, bugün Afganistan'da ciddi sorunlar var.
- There are different reasons why people want to lose weight.
- İnsanların zayıflamak istemelerinin farklı nedenleri vardır.
- There are different reasons why people want to lose weight.
- İnsanların kilo vermek istemelerinin farklı nedenleri vardır.
- There are people who have similar beliefs or thoughts like that.
- Buna benzer inançları ya da düşünceleri olan insanlar var.
- There are a few things you should know about bipolar disorder.
- Bipolar bozukluk hakkında bilmen gereken birkaç şey var.
- There are many reasons and first comes lack of understanding.
- Bunun birçok nedeni var ve ilk olarak anlayış eksikliği geliyor.
- There are many reasons why we go from one state to another.
- Bir ülkeden ötekine gitmemiz için bir çok sebep vardır.
- There are a lot better places to roam, kid.
- Gezilecek çok daha iyi yerler var evlat.
- There are two ways in which you can know yourself.
- Kendinizi tanımanın iki yolu vardır.
- There are so many nice cafes around.
- Etrafta çok güzel kafeler var.
- There are many types of marketing and advertising methods today.
- Günümüzde pek çok pazarlama ve reklam yöntemi var.
- There are many reasons a cat won't eat.
- Bir kedinin yemeyi reddetmesinin birçok nedeni vardır.
- In this mystical arena, there are no masks, just truth.
- Bu mistik arenada maskeler yok, sadece gerçek var.
- There are plenty of green spaces to relax.
- Dinlenmek için bolca yeşil alan var.
- There are too many ways to learn the truth in today's world.
- Günümüz dünyasında doğru bilgiye erişmenin birçok yolu vardır.
- There are a few things you should know about bipolar disorder.
- Bipolar bozukluk hakkında bilmeniz gereken birkaç şey var.
- There are so many nice cafes around.
- Etrafta bir sürü şirin kafe var.
- There are thousands of such people who need these.
- Bunlara ihtiyacı olan bunun gibi binlerce insan var.
- There are three characters in each tribe, and they can all be combined with one another.
- Her kabilede üç karakter vardır ve hepsi birbiriyle birleştirilebilir.
- There are so many questions when it comes to internet marketing.
- İnternet pazarlaması söz konusu olduğunda pek çok soru var.
- There are two women at this debate running for president.
- Bu tartışmada başkanlık için yarışan iki kadın var.
- In this mystical arena, there are no masks, just truth.
- Bu mistik arenada maske yok, sadece gerçek var.
- There are also bodies made for heaven and bodies made for earth.
- Cennet için yaratılmış bedenler de vardır, dünyevi bedenler de.
- There are laws to protect you against these things.
- Sizi bu tür şeylere karşı koruyan yasalar var.
- There are a lot better places to roam, kid.
- Dolaşılacak çok daha iyi yerler var, evlat.
- There are so many questions when it comes to internet marketing.
- İnternet pazarlamacılığı söz konusu olduğunda çok fazla soru var.
- A lot of free space, there are separate bedrooms.
- Çok fazla boş alan var, ayrı yatak odaları var.
- Sadly, there are a few who ruin the whole facade.
- Ne yazık ki, tüm cepheyi mahveden birkaç detay var.
- There are just the three of us and he sees nothing.
- Sadece üçümüz varız ve o hiçbir şey görmüyor.
- In addition to why folks play free casino games, there are a number of other things that make these games so attractive.
- İnsanların neden ücretsiz casino oyunları oynadığına ek olarak, bu oyunları bu kadar çekici kılan başka şeyler de var.
- There are many reasons for the fast growth of this disease.
- Bu hastalığın hızla yayılmasının pek çok nedeni var.
- Well, there are things on the ground that people want.
- Yerde insanların istediği şeyler var.
- A lot of free space, there are separate bedrooms.
- Çok fazla boş alan, ayrı yatak odaları var.
- There are many reasons to want to have children.
- Çocuk sahibi olmak istemenin birçok nedeni var.
- There are many reasons why we go from one state to another.
- Bir eyaletten diğerine gitmemizin birçok nedeni var.
- There are many reasons to want to have children.
- Çocuk sahibi olmayı istemek için pek çok neden vardır.
- There are a lot better places to roam, kid.
- Gidilecek çok daha iyi yerler var, evlat.
- There are so many questions when it comes to internet marketing.
- İnternet pazarlaması söz konusu olduğunda çok fazla soru var.
- There are also bodies made for heaven and bodies made for earth.
- Cennet için yaratılmış bedenler ve dünyevi bedenler de vardır.
- There are situations when I must stay calm and I do it.
- Sakin kalmam gereken durumlar var ve bunu yapıyorum.
- There are too many ways to learn the truth in today's world.
- Günümüz dünyasında gerçeği öğrenmenin çok fazla yolu var.
- There are many reasons and first comes lack of understanding.
- Pek çok nedeni var ve bunların başında anlayış eksikliği geliyor.
- There are just the three of us and he sees nothing.
- Sadece üçümüz varız ve o hiçbir şeyi görmüyor.
- The problem is there are some very powerful distractions here.
- Sorun şu, burada dikkat dağıtan çok etkili şeyler var.
- Sadly, there are a few who ruin the whole facade.
- Ne yazık ki birtakım detaylar var ki onlar tüm cepheyi bozuyor.
- There are many reasons a cat won't eat.
- Bir kedinin mama yememesinin pek çok nedeni vardır.
- There are other similar alterations, and these also need to be addressed.
- Benzer başka değişiklikler de var ve bunların da ele alınması gerekiyor.
- There are situations when I must stay calm and I do it.
- Sakin kalmam gereken durumlar var ve ben de böyle yapıyorum.
- There are too many ways to learn the truth in today's world.
- Günümüz dünyasında gerçeği öğrenmenin pek çok yolu var.
- However, there are other things that can cause this pain.
- Ancak bu ağrıya neden olabilecek başka şeyler de vardır.
- There are many reasons and first comes lack of understanding.
- Birçok nedeni vardır; anlayışsızlık en başta gelmektedir.
- There are many girls like these in the big cities.
- Büyük şehirlerde bunun gibi birçok kız var.
- The problem is there are some very powerful distractions here.
- Sorun şu ki burada çok etkili dikkat dağıtıcı şeyler var.
- There are two women at this debate running for president.
- Bu tartışmada başkanlığa aday olan iki kadın var.
- There are two women at this debate running for president.
- Bu münazarada başkanlık için yarışan iki kadın var.
- There are at least two reasons for its existence.
- Onun varlığının en az iki nedeni var.
- In this mystical arena, there are no masks, just truth.
- Bu mistik arenada maskeler yoktur, sadece gerçekler vardır.
- There are situations when I must stay calm and I do it.
- Sakin kalmak zorunda olduğum durumlar var ve ben de bunu yapıyorum.
- However, there are other things that can cause this pain.
- Ancak bu acıya neden olabilecek başka unsurlar da var.
- There are other locations in Paris, but I love this one.
- Paris'te başka yerler de var ama ben burayı seviyorum.
- There are always questions about the multidimensional Human Being.
- Çok boyutlu İnsan Varlığı hakkında her zaman sorular vardır.
- There are even rumors that someone died during the whole operation.
- Operasyon sırasında birinin öldüğüne dair söylentiler bile var.
- There are so many nice cafes around.
- Etrafta çok şirin kafeler var.
- The problem is there are some very powerful distractions here.
- Sorun şu ki burada çok etkili dikkat dağıtıcı unsurlar var.
- There are many reasons for the fast growth of this disease.
- Bu hastalığın hızla yayılmasının birçok nedeni var.
- There are challenges ahead.
- İleride zorluklar var.
- There are also some children who don't like apples.
- Elma sevmeyen bazı çocuklar da var.
- Inside my backpack there are many colored pens, red ones, blue ones, green ones, etc.
- Sırt çantamın içinde birçok renkli kalem var, kırmızılar, maviler, yeşiller, vs.
- In the German language there are many long words.
- Alman dilinde birçok uzun sözcük vardır.
- There are a lot of people who believe that Tom really is a time traveler.
- Tom'un gerçekten bir zaman yolcusu olduğuna inanan bir sürü insan var.
- There are more than 150 nations in the world.
- Dünyada 150 ulustan daha fazlası var.
- There are fish that fly.
- Uçan balıklar var.
- There are clots in the blood.
- Kanda pıhtılar var.
- In one year there are more than thirty-one million seconds.
- Bir yılda otuz bir milyondan fazla saniye var.
- There are many stores in this area.
- Bu bölgede çok sayıda mağaza var.
- There are at least 500 students here.
- Burada en azından 500 öğrenci var.
- There are many paintings on the wall.
- Duvarda birçok resim var.
- There are clouds in the sky.
- Gökyüzünde bulutlar var.
- There are many tourists in town.
- Çok turist var kasabada.
- There are a lot of people in the park.
- Parkta çok insan var.
- Among our friends, there are Serbs and Croats and Muslims.
- Arkadaşlarımız arasında Sırplar, Hırvatlar ve Müslümanlar var.
- There are a lot of beautiful songs on these records.
- Bu plaklarda çok güzel şarkılar var.
- There are many factors.
- Birçok etken var.
- There are many hotels downtown.
- Şehir merkezinde çok sayıda otel var.
- There are big fines for talking on a hand-held mobile phone while driving.
- Araç kullanırken cep telefonuyla konuşmanın büyük cezaları var.
- There are those who compare life to a stage.
- Hayatı sahneye benzetenler var.
- In the justice system of the United States, there are twelve people on a jury.
- Birleşik Devletler adalet sisteminde bir jüride on iki kişi vardır.
- There are still barbarous nations.
- Hâlâ barbar uluslar var.
- There are three books on Tom's desk.
- Tom'un masasında üç kitap var.
- There are only three maids in this hotel.
- Bu otelde sadece üç tane hizmetçi vardır.
- There are many articles in her purse.
- Onun çantasında çok sayıda makale var.
- Even in my native language, there are words that I don't know.
- Ana dilimde bile bilmediğim kelimeler var.
- There are two bank cards in the wallet.
- Cüzdanda iki tane kredi kartı vardır.
- There are several spelling errors in your essay.
- Denemende birkaç yazım hatası var.
- There are too many commercials on TV.
- Televizyonda çok fazla reklam var.
- There are forty students in our class.
- Sınıfımızda kırk öğrenci vardır.
- There are many examples of beauty.
- Güzelliğin birçok örneği vardır.
- There are abundant food supplies.
- Bol miktarda yiyecek kaynağı var.
- There are still many things left to learn about the human brain.
- insan beyni hakkında öğrenilecek hala pek çok şey vardır.
- There are a couple of options.
- Bir çift seçenek var.
- There are 40 pupils in this class.
- Bu sınıfta 40 öğrenci var.
- There are a lot of dustballs under the couch.
- Kanepenin altında birçok toz topağı var.
- There are cherry trees on both sides of the street.
- Sokağın iki tarafında da kiraz ağaçları var.
- There are a lot of things Tom won't eat.
- Tom'un yemediği bir sürü şey var.
- There are eggs in the carton.
- Kartonda yumurta var.
- Even now there are occasional aftershocks.
- Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.
- There are many questionable points in this ledger.
- Bu hesap defterinde birçok şüpheli nokta var.
- There are interesting examples in the Hopi language concerning onomatopoetic expressions.
- Hopi dilinde yansımadan türemiş ifadelerle ilgili ilginç örnekler vardır.
- There are three primary colours and nine secondary colours for a total of twelve colours.
- On iki rengin bir toplamı için üç ana renk ve dokuz ikinci derecede renk vardır.
- There are similarities.
- Benzerlikler vardır.
- There are lots of people who don't have any idea about that.
- Bu konuda hiçbir fikri olmayan bir sürü insan var.
- There are teeth marks on the end of that pencil.
- O kalemin ucunda diş izleri var.
- There are many birds in this forest.
- Bu ormanda birçok kuş var.
- There are some important questions that science cannot answer.
- Bilimin yanıtlayamadığı bazı önemli sorular vardır.
- There are ten people in this room.
- Bu odada 10 kişi var.
- There are some differences between British English and American English.
- İngiliz İngilizcesi ile Amerikan İngilizcesi arasında bazı farklılıklar vardır.
- There are rumors that he will resign.
- Onun istifa edeceği söylentileri var.
- There are fifty states in America.
- Amerika'da elli eyalet var.
- There are some mistakes in your translation.
- Çevirinizde bazı hatalar var.
- There are three trees in the yard.
- Bahçede üç ağaç var.
- There are 150 museums in Kazakhstan.
- Kazakistan'da 150 müze var.
- There are many rats on the ship.
- Gemide birçok fare var.
- There are lots of animals in the park.
- Parkta çok sayıda hayvan var.
- There are many factories in this part of the city.
- Şehrin bu kısmında birçok fabrika var.
- There are more clouds today than yesterday.
- Bugün dünden daha fazla bulut var.
- In front of the university, there are some bookstores.
- Üniversitenin önünde bazı kitapçılar var.
- There are a lot of flowers in the garden.
- Bahçede bir sürü çiçek var.
- Behind our house there are three beautiful apple trees with little red apples.
- Evimizin arkasında küçük kırmızı elmaları olan üç güzel elma ağacı var.
- There are too many difficulties.
- Çok fazla zorluk var.
- There are differences.
- Farklar var.
- There are people who just want to interrupt and waste your time.
- Sırf sözünüzü kesip zamanınızı boşa harcamak isteyen insanlar vardır.
- There are several reasons why I don't want to do that.
- Bunu yapmak istemememin birkaç nedeni var.
- There are over twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada bilinen yirmi binden fazla yenilebilir bitki türü var.
- There are many flowers in the garden.
- Bahçede çok çiçek var.
- There are still many stupid laws that are on the books.
- Hâlâ yürürlükte olan birçok aptalca yasa var.
- There are roughly one and a half billion Muslims in the world.
- Dünyada kabaca bir buçuk milyar Müslüman var.
- There are a lot of idiots here tonight.
- Bu gece burada bir sürü salak var.
- There are many pictures in this book.
- Bu kitapta bir sürü resim var.
- There are songs that I find degrading as a woman.
- Bir kadın olarak aşağılayıcı bulduğum şarkılar var.
- There are some friends who are dearer to me than others.
- Benim için diğerlerinden daha değerli olan bazı arkadaşlarım var.
- There are a lot of sentences without any translation.
- Çevirisi olmayan birçok cümle var.
- There are five Russians among the party.
- Parti içinde beş Rus var.
- There are many truths, but only one reality.
- Birçok gerçek vardır ama sadece tek bir gerçeklik vardır.
- There are five items on the tray, three of which are keys.
- Tepside beş öğe var, bunlardan üçü anahtar.
- There are paparazzi around.
- Ortalıkta paparazziler var.
- Managua has a Native American name, and yet, there are almost no Native Americans there.
- Managua'nın bir Kızılderili ismi var ama yine de orada neredeyse hiç Kızılderili yok.
- There are three children in the swimming pool.
- Yüzme havuzunda üç çocuk var.
- There are 1000 pupils in my school.
- Okulumda 1000 öğrenci var.
- Correct the errors, if there are any.
- Eğer varsa, hataları düzeltin.
- Then there are the public places.
- Bir de halka açık yerler var.
- In India, there are lots of rural areas around big towns.
- Hindistan'da büyük şehirlerin etrafında birçok kırsal alan vardır.
- There are significant obstacles which must be overcome before your proposal is adopted.
- Teklifiniz kabul edilmeden önce aşılması gereken önemli engeller var.
- In the botanical garden, there are many aromatic and medicinal herbs.
- Botanik bahçesinde birçok aromatik ve şifalı ot var.
- There are lots of reasons why we should do that.
- Bunu neden yapmamız gerektiğine dair bir sürü sebep var.
- In politics there are no friends, only partners.
- Politikada arkadaş yoktur, sadece ortak vardır.
- In the Turkish language, there are many Persian words.
- Türk dilinde birçok Farsça kelime vardır.
- There are a lot of deer in Nara.
- Nara'da bir sürü geyik var.
- In my circle of friends there are two people who are professional singers.
- Arkadaş çevremde profesyonel şarkıcı olan iki kişi var.
- In this hotel there are only rooms for non-smokers.
- Bu otelde sadece sigara içmeyenler için odalar var.
- There are still problems.
- Hâlâ sorunlar vardır.
- There are six nominees for this year's prize.
- Bu yılın ödülü için altı aday var.
- There are 86,400 seconds in a day.
- Bir günde 86.400 saniye var.
- There are many politicians who don't keep their promises.
- Sözlerini tutmayan birçok politikacı var.
- There are a lot of people in the city.
- Şehirde bir sürü insan var.
- There are three rooms in the apartment?
- Dairede üç oda mı var?
- If there are people who like baseball, then there are people who like soccer, as well.
- Beyzbolu seven insanlar varsa, o zaman futbolu seven insanlar da vardır.
- There are many people in the park.
- Parkta birçok insan var.
- There are a lot of interesting books in German and French.
- Almanca ve Fransızca pek çok ilginç kitap var.
- There are more girls than boys in this school.
- Bu okulda erkeklerden çok kızlar var.
- There are still a lot of things to do.
- Hâlâ yapacak çok iş var.
- There are seven billion people in the world, and yet I am nonetheless alone.
- Dünyada 7 milyar insan var, ve ben hâlâ yine de yalnızım.
- There are a lot of bad people in the world.
- Dünyada bir sürü kötü insan var.
- There are still many things left to do.
- Hâlâ yapılacak çok şey var.
- There are always some chores to be done around the house.
- Evin etrafında yapılması gereken bazı işler her zaman vardır.
- There are many bad people in the world.
- Dünyada bir sürü kötü insan var.
- There are 86,400 seconds in a day.
- Bir günde 86.400 saniye vardır.
- There are many old castles in Europe.
- Avrupa'da birçok eski şato vardır.
- There are lots of people who do that.
- Bunu yapan bir sürü insan var.
- There are more Moslems than Christians in this town.
- Bu kasabada Hıristiyanlardan çok Müslümanlar var.
- There are a lot of parks in Boston.
- Boston'da birçok park var.
- There are a few boats on the lake.
- Gölde birkaç tekne var.
- There are significant differences between those two countries.
- Bu iki ülke arasında önemli farklar var.
- There are many complicating factors.
- Birçok karmaşık faktör var.
- There are two sides to each river.
- Her nehrin iki yakası vardır.
- There are a lot of stairs in this apartment building.
- Bu apartmanda çok merdiven var.
- There are holidays soon.
- Yakında tatiller var.
- There are an infinite number of numbers.
- Sonsuz sayıda sayı vardır.
- There are frequently earthquakes in Japan.
- Japonya'da sık sık depremler vardır.
- In Latin there are five declensions.
- Latincede beş çekim vardır.
- There are many long words in the German language.
- Alman dilinde birçok uzun kelime vardır.
- Where there are two Latvians, there are three political parties.
- İki Letonyalının olduğu yerde üç siyasi parti vardır.
- There are those who argue that the existence of nuclear weapons has helped to maintain peace.
- Nükleer silahların varlığının, barışın sürmesine yardımda bulunduğunu kanıtlamaya çalışanlar var.
- There are a lot of weeds.
- Bir sürü yabani ot var.
- There are some topics you shouldn't discuss with Tom.
- Tom'la tartışmaman gereken bazı konular var.
- There are also fish that fly.
- Uçan balıklar da var.
- There are about ten to twenty students in total.
- Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci vardır.
- There are three campgrounds in this area.
- Bu bölgede üç tane kamp alanı var.
- There are a lot of things I want to learn.
- Öğrenmek istediğim birçok şey var.
- Do you think there are too many people in the world?
- Sence dünyada haddinden fazla mı insan var?
- There are plenty of rocks.
- Çok kaya var.
- There are people who think pineapples grow underground.
- Ananasın yeraltında yetiştiğini düşünen insanlar var.
- There are a lot of people who can't do that.
- Bunu yapamayan bir sürü insan var.
- In this hotel there are only rooms for non-smokers.
- Bu otelde yalnızca sigara içmeyenler için odalar vardır.
- There are many NSFW rabbit holes on YouTube.
- YouTube'da pek çok müstehcen içerik silsilesi var.
- There are still uncivilized lands.
- Hala medenileşmemiş topraklar var.
- There are roads and freeways wherever you go in America.
- Amerika'da nereye giderseniz gidin, yollar ve otoyollar vardır.
- There are a lot of mosquitoes here.
- Burada bir sürü sivrisinek var.
- There are some things you have to understand.
- Anlaman gereken bazı şeyler var.
- There are many commercial firms in New York.
- New York'ta birçok ticari firma var.
- There are wounds that time does not heal.
- Zamanın iyileştiremediği yaralar vardır.
- There are over 100 billion stars in the Milky Way galaxy.
- Samanyolu galaksisinde 100 milyarın üstünde yıldız vardır.
- There are many bridges in this city.
- Bu şehirde birçok köprü vardır.
- There are too many of them.
- Onlardan çok var.
- There are classes in foreign languages in our adult education project.
- Yetişkin eğitimi projemizde yabancı dil dersleri vardır.
- I think that there are more people in the countryside with a big heart than there are in the city.
- Bence kırsalda, şehirde olduğundan daha fazla büyük kalpli insan var.
- There are 31 days in December.
- Aralık ayında 31 gün var.
- There are many more yuan millionaires in the world than euro millionaires.
- Dünyada avro milyonerlerinden daha çok yuan milyonerleri var.
- There are several types of magazines.
- Birkaç çeşit dergi var.
- There are beautiful flowers here and there in the garden.
- Bahçede orada burada güzel çiçekler vardır.
- There are plenty of guests in the room.
- Odada bir sürü misafir var.
- There are many people who can't do that.
- Bunu yapamayan çok insan var.
- There are rumors that Tom's wife didn't vote for him.
- Tom'un karısının ona oy vermediği şeklinde söylentiler var.
- There are many theories about the sudden extinction of the dinosaurs, but the real cause still remains anyone's guess.
- Dinozorların aniden yok olmaları hakkında birçok teori var ama gerçek sebep hâlâ belirsizdir.
- Do you think there are any Earth-like planets?
- Sence Dünya benzeri gezegenler var mıdır?
- There are other girls out there.
- Orada başka kızlar var.
- There are a number of places to see in this city.
- Bu kentte görülecek çok sayıda yer var.
- There are a lot of vitamins in oranges.
- Portakalda birçok vitamin var.
- In Yoshkar-Ola there are five theaters.
- Yoşkar-Ola'da 5 tane tiyatro var.
- There are billions of other galaxies beyond the Milky Way.
- Samanyolu'nun ötesinde milyarlarca başka galaksi var.
- There are windows on the floor, and doors on the ceiling.
- Yerde pencereler, tavanda kapılar var.
- In Canada, there are many areas where it is illegal to log trees.
- Kanada'da ağaç kesmenin yasadışı olduğu birçok bölge vardır.
- There are tons of cat photos on the internet.
- İnternette tonlarca kedi fotoğrafı var.
- There are other aspects.
- Başka yönleri de var.
- There are plenty of fish in this river.
- Bu nehirde bol miktarda balık var.
- There are 2,000 students in the school.
- Okulda 2,000 öğrenci var.
- There are enough seats for everyone.
- Herkese yetecek kadar koltuk var.
- There are only books on the shelf.
- Rafta sadece kitaplar var.
- There are numerous reasons to be hopeful.
- Umutlu olmak için sayısız sebep var.
- There are few specialists in the world who can treat this disease.
- Dünyada bu hastalığı tedavi edebilecek çok az uzman var.
- There are people who seldom speak unless they're spoken to.
- Kendileriyle konuşulmadıkça nadiren konuşan insanlar vardır.
- There are a variety of articles in her purse.
- Çantasında çeşitli eşyalar var.
- There are all sorts of things to learn.
- Öğrenmek için her türlü şey vardır.
- In Japan, there are many hot springs.
- Japonya'da birçok kaplıca var.
- There are three men in my neighborhood who are carpenters.
- Mahallemde marangozluk yapan üç adam var.
- There are enormous risks.
- Çok büyük riskler var.
- There are still judges in Berlin!
- Berlin'de hâlâ yargıçlar var!
- There are many galaxies in the universe.
- Evrende birçok galaksi vardır.
- There are at least thirty students in our class.
- Sınıfımızda en az otuz öğrenci var.
- If you are a member of a primitive community and you wish to produce, say, food, there are two things that you must do.
- Eğer ilkel bir topluluğun üyesiyseniz ve örneğin gıda üretmek istiyorsanız, yapmanız gereken iki şey vardır.
- There are a lot of questions that need answering.
- Cevaplanması gereken bir sürü soru var.
- There are so many stories I've never told you.
- Sana anlatmadığım o kadar çok hikaye var ki.
- In Nara there are lots of deer!
- Nara'da birçok geyik var.
- In India, there are lots of rural areas around big towns.
- Hindistan'da büyük şehirlerin etrafında bir sürü kırsal alan var.
- There are some books on the desk.
- Masanın üzerinde birkaç kitap var.
- There are a lot of things I have to do.
- Yapmam gereken bir sürü şey var.
- There are about 1 million millionaires in Germany.
- Almanya'da yaklaşık 1 milyon milyoner var.
- There are three more pictures of Tom in another folder.
- Başka bir dosyada Tom'un üç resmi daha var.
- There are men who enjoy being punished.
- Cezalandırılmaktan hoşlanan erkekler var.
- There are plenty of oranges on the tree.
- Ağaçta bir sürü portakal var.
- There are many familiar words.
- Birçok tanıdık kelime var.
- There are many tourists in town.
- Şehirde çok turist var.
- There are still a lot of things that need to be done.
- Hala yapılması gereken bir sürü şey var.
- There are many strange ingredients in that soup.
- Bu çorbanın içinde bir sürü tuhaf malzeme var.
- There are over 15 different kinds of pies.
- 15 çeşitten fazla turta var.
- There are many plastic model manufacturers in Shizuoka.
- Shizuoka'da birçok plastik model üreticisi vardır.
- There are themes that are always present in his books.
- Onun kitaplarında her zaman mevcut olan temalar vardır.
- There are five German-Americans on the American team.
- Amerikan takımında beş tane Alman-Amerikalı vardır.
- In this group, there are my parents and my relatives.
- Bu grupta ailem ve akrabalarım var.
- There are many earthquakes in Japan.
- Japonya'da çok deprem vardır.
- There are pretty homes in this neighborhood.
- Bu semtte güzel evler vardır.
- There are many kinds of animals in the zoo.
- Hayvanat bahçesinde birçok çeşit hayvan var.
- On my desk there are many electronic devices.
- Masamın üzerinde bir sürü elektronik alet var.
- There are some apples on the table.
- Masada bazı elmalar var.
- There are holes in the roof.
- Çatıda delikler var.
- There are many craters on the moon.
- Ay'da birçok krater vardır.
- There are many jellyfish at the beach.
- Plajda birçok denizanası var.
- There are six people including him.
- O dahil altı kişi var.
- There are about twenty of them.
- Onlardan yaklaşık olarak yirmi tane var.
- There are two people at home.
- Evde iki kişi var.
- There are plenty more of those.
- Bunlardan çok daha fazlası vardır.
- There are several kinds of anchor.
- Birkaç çeşit çapa var.
- There are more.
- Daha fazlası var.
- There are some beautiful parks in this city.
- Bu şehirde bazı güzel parklar vardır.
- There are still empty seats.
- Hâlâ boş koltuklar var.
- There are risks.
- Riskler vardır.
- Be careful, there are cougars in this area.
- Dikkatli olun, bu alanda pumalar var.
- There are still a lot of unanswered questions.
- Hâlâ cevaplanmamış bir sürü soru var.
- There are forty-one teachers and about eight hundred students in this school.
- Bu okulda kırk bir öğretmen ve yaklaşık sekiz yüz öğrenci var.
- In our society, there are both honorable people and swindlers.
- Toplumumuzda hem onurlu insanlar hem de dolandırıcılar vardır.
- There are useful insects in the world.
- Dünyada yararlı böcekler vardır.
- There are five fish in my aquarium.
- Akvaryumumda beş tane balık var.
- There are cats on Mars, too.
- Mars'ta da kediler var.
- There are about 2000 students at my high school.
- Benim lisemde yaklaşık 2000 öğrenci var.
- There are only 28 days in February.
- Şubat'ta sadece 28 gün var.
- There are no less than two hundred trees in the park.
- Parkta en az iki yüz ağaç var.
- There are a lot of languages similar to Castilian.
- Kastilya diline benzer birçok dil var.
- Nobody is truly free, because there are people who are slaves of their independence.
- Hiç kimse gerçekten özgür değildir, çünkü bağımsızlıklarının kölesi olan insanlar var.
- In Africa there are many lions.
- Afrika'da bir sürü aslan var.
- There are some cracks in the basement wall.
- Bodrum duvarında bazı çatlaklar var.
- There are a lot of fish in the lake.
- Gölde çok balık var.
- There are four of us and how many of you are there?
- Bizden dört kişi var, peki sizden kaç kişi var?
- There are a lot of empty glass jars on the shelf.
- Rafta bir sürü boş cam kavanoz var.
- In this city there are 249 neighborhoods.
- Bu kentte 249 tane mahalle var.
- There are many different types of bread throughout the world.
- Dünya çapında ekmeğin birçok farklı türleri vardır.
- I feel depressed because there are a lot of things I have to do.
- Depresif hissediyorum çünkü yapmam gereken çok şey var.
- There are many stone pines in Rome.
- Roma'da birçok fıstık çamı var.
- There are plants that repel insects.
- Böcekleri kovan bitkiler var.
- There are problems with this.
- Bununla ilgili sorunlar var.
- There are countless heavenly bodies in space.
- Uzayda sayısız gök cismi var.
- There are also other choices.
- Başka seçenekler de var.
- There are downsides to being pretty.
- Güzel olmanın dezavantajları var.
- There are plants that repel insects.
- Böcekleri uzaklaştıran bitkiler var.
- There are always a lot of questions.
- Her zaman bir sürü soru vardır.
- There are some performances that leave one breathless.
- Bazı performanslar vardır ki insanı nefessiz bırakır.
- On Earth there are five oceans.
- Dünya üzerinde beş okyanus vardır.
- There are about 2000 students at my high school.
- Lisemde yaklaşık 2000 tane öğrenci var.
- There are some things in this world that will never come true, no matter how much you wish for them.
- Bu dünyada bazı şeyler vardır ki, ne kadar dilersen dile asla gerçekleşmez.
- There are some things in this world that will never come true, no matter how much you wish for them.
- Bu dünyada, ne kadar arzu ederseniz edin asla gerçekleşmeyecek şeyler vardır.
- There are beautiful flowers in the garden.
- Bahçede çok güzel çiçekler var.
- There are two chairs next to the table.
- Masanın yanında iki sandalye var.
- There are a lot of people who don't like doing that.
- Bunu yapmayı sevmeyen çok insan var.
- There are limits.
- Sınırlar var.
- There are just two of us.
- Sadece ikimiz varız.
- In the zoos on Mars, there are animals from Earth.
- Mars'taki hayvanat bahçelerinde Dünya'dan gelen hayvanlar var.
- There are three primary colours and nine secondary colours for a total of twelve colours.
- Üç ana renk ve dokuz ikincil renk olmak üzere toplam on iki renk vardır.
- There are about ten to twenty students in total.
- Toplamda yaklaşık on ila yirmi öğrenci var.
- There are many products imported from Poland to Turkey.
- Polonya'dan Türkiye'ye ithal edilen bir sürü ürün var.
- There are many nudist beaches in East Germany.
- Doğu Almanya'da birçok nüdist plajı vardır.
- There are three suitcases near the door.
- Kapının yanında üç bavul var.
- There are three ways to win.
- Kazanmanın üç yolu var.
- There are two strangers walking on the street.
- Sokakta yürüyen iki yabancı var.
- There are some old houses on this street.
- Bu sokakta bazı eski evler var.
- In politics there are no friends, only partners.
- Politikada dostluklar yoktur, sadece iş arkadaşları vardır.
- There are some things you can't learn from books.
- Kitaplardan öğrenemeyeceğin bazı şeyler vardır.
- There are people in the park.
- Parkta insanlar var.
- There are too many people in the park.
- Parkta çok fazla kişi var.
- There are a lot of sentences without any translation.
- Hiç çevrilmemiş bir sürü cümle var.
- There are three boxes on the table.
- Masada üç kutu var.
- There are signs that the economy is picking up.
- Ekonominin toparlandığına dair işaretler var.
- There are three people waiting for you in the lobby.
- Lobide seni bekleyen üç kişi var.
- There are a lot of fires in the winter.
- Kış mevsiminde çok sayıda yangın vardır.
- There are only 30 countries in the world where over half of the population believes that the theory of evolution is true.
- Dünyada nüfusunun yarıdan çoğu evrim teorisinin doğru olduğuna inanan yalnızca otuz ülke var.
- There are several irregularities in the nitrogen cycle.
- Azot döngüsünde birkaç düzensizlik var.
- In Nara there are lots of deer!
- Nara'da bir sürü geyik var!
- There are other options.
- Başka seçenekler de var.
- There are a lot of legends in Japan.
- Japonya'da birçok efsane vardır.
- There are a lot of beautiful buildings in this town.
- Bu kasabada bir sürü güzel bina var.
- There are people drowning in debt.
- Borca gömülen insanlar var.
- There are happy people and unhappy people.
- Mutlu insanlar ve mutsuz insanlar vardır.
- There are other ways to do this.
- Bunu yapmanın başka yolları da var.
- There are two hundred pages.
- İki yüz sayfa var.
- There are few books that have no misprints.
- Yanlış baskısı olmayan çok az kitap vardır.
- In one year there are twelve months.
- Bir yılda on iki ay vardır.
- There are people who don't like Tom.
- Tom'dan hoşlanmayan insanlar var.
- There are things that should not be known before twenty.
- Yirmiden önce bilinmemesi gereken şeyler vardır.
- There are many trees growing in front of the library.
- Kütüphanenin önünde büyüyen birçok ağaç var.
- There are fish in the sea.
- Denizde balıklar var.
- There are many countries and many cultures on Earth.
- Dünyada pek çok ülke ve kültür var.
- There are two police officers at door.
- Kapıda iki polis memuru var.
- There are many stores on either side of the street.
- Caddenin iki tarafında da birçok dükkan var.
- There are birds singing in the cage, aren't there?
- Kafeste öten kuşlar var, değil mi?
- There are subtle differences between the two pictures.
- İki resim arasında ince farklar var.
- There are some people singing in the lobby.
- Lobide şarkı söyleyen bazı insanlar var.
- There are two swimming pools, several cinemas, markets, shops, everything.
- İki yüzme havuzu, birkaç sinema, marketler, mağazalar, her şey var.
- There are many good restaurants in Boston.
- Boston'da çok iyi restoranlar var.
- There are some things I want to talk about.
- Hakkında konuşmak istediğim bazı şeyler var.
- In the garden, there are apple trees, plums, cherries, raspberries, gooseberries, and currants.
- Bahçede elma ağaçları, erikler, kirazlar, ahududular, bektaşi üzümleri ve kuş üzümleri var.
- There are few spectators.
- Az sayıda seyirci var.
- There are some children playing in the park.
- Parkta oynayan bazı çocuklar var.
- Perhaps there are other reasons.
- Belki başka nedenler vardır.
- There are a lot of things I have to do.
- Yapmam gereken çok şey var.
- There are lots of trout in this lake.
- Bu gölde çok sayıda alabalık var.
- There are a few books in the bag.
- Çantada birkaç kitap var.
- In this attic there are all sorts of books, waiting to be read.
- Bu tavan arasında okunmayı bekleyen bir sürü kitap var.
- There are many words that I don't understand.
- Anlamadığım bir sürü kelime var.
- There are many beautiful parks in London.
- Londra'da çok güzel parklar var.
- There are a lot of books in his room.
- Onun odasında bir sürü kitap var.
- There are some interesting exhibits in the museum.
- Müzede bazı ilginç sergiler var.
- These days there are ways to fix these problems.
- Bu günlerde bu sorunları çözmek için yollar vardır.
- There are many tall buildings in that town.
- O kasabada birçok yüksek bina var.
- There are many tall buildings in that town.
- O kentte pek çok yüksek bina vardır.
- There are only two Italian families in this neighborhood.
- Bu mahallede sadece iki İtalyan ailesi vardır.
- There are too many commercials on TV.
- Televizyonda çok fazla sayıda reklam var.
- There are many things Tom doesn't like.
- Tom'un hoşlanmadığı pek çok şey var.
- There are a lot of snakes in this forest.
- Bu ormanda bir sürü yılan var.
- There are several important differences between you and him.
- Sizinle onun arasında birkaç önemli fark var.
- There are a lot of things Tom won't eat.
- Tom'un yemeyeceği çok şey var.
- There are too many codes to remember.
- Hatırlayacak bir sürü şifre var.
- There are two slices of pizza for each person.
- Her kişi için iki dilim pizza var.
- There are so many stories I've never told you.
- Sana hiç anlatmadığım bir sürü hikaye var.
- There are many old men in this village.
- Bu köyde çok sayıda yaşlı insan var.
- There are many abandoned cats in the world.
- Dünyada çok sayıda terk edilmiş kedi var.
- There are several books on the desk.
- Masanın üzerinde birkaç kitap var.
- There are many books on this subject.
- Bu konuda bir hayli kitap var.
- There are still a lot of things to learn.
- Hâlâ öğrenmemiz gereken çok şey var.
- There are a lot of trees around the pond.
- Göletin etrafında bir sürü ağaç var.
- There are about 1,800 billionaires in the world.
- Dünyada yaklaşık 1.800 milyarder vardır.
- There are many places to visit in Kyoto.
- Kyoto'da ziyaret edilecek bir sürü yer var.
- In his opinion, there are few risks.
- Ona göre, çok az sayıda risk var.
- There are many kinds of animals inside this enclosure.
- Bu alan içerisinde birçok hayvan türü var.
- There are many people trying to buy houses.
- Ev almaya çalışan bir sürü insan var.
- There are a lot of parks in London.
- Londra'da çok sayıda park vardır.
- There are plenty of fish in this river.
- Bu nehirde çok balık var.
- There are two sides to each river.
- Her nehrin iki tarafı vardır.
- There are some spectacular things on that site.
- O sitede bazı muhteşem şeyler vardır.
- There are two boats on the lake.
- Gölde iki tekne var.
- There are forty-seven students in our class.
- Sınıfımızda kırk yedi öğrenci var.
- There are many red flowers in the garden.
- Bahçede bir sürü kırmızı çiçek var.
- There are many different people in Europe.
- Avrupa'da çok farklı insanlar var.
- There are few volunteers here at the headquarters.
- Karargahta birkaç gönüllü asker var.
- There are three rooms in the apartment?
- Dairede üç oda var mı?
- There are many long words in the German language.
- Alman dilinde birçok uzun sözcük vardır.
- In Canada, there are many areas where it is illegal to log trees.
- Kanada'da ağaç kesmenin yasa dışı olduğu bir sürü alan vardır.
- I hope there are some music clubs.
- Umarım bazı müzik kulüpleri var.
- There are many tall buildings downtown.
- Şehir merkezinde birçok yüksek bina var.
- There are too many unanswered questions.
- Çok fazla yanıtlanmamış soru var.
- There are other guys out there.
- Dışarıda başka erkekler de var.
- There are a lot of bad people in the world.
- Dünyada bir sürü kötü kişi var.
- There are many postcards in this store.
- Bu dükkânda bir sürü kartpostal var.
- There are milliards of stars in the universe.
- Evrende milyarlarca yıldız var.
- There are a lot of dogs here, aren't there?
- Burada bir sürü köpek var, değil mi?
- There are a lot of frauds in the world.
- Dünyada bir sürü sahtekar var.
- There are some books on the desk.
- Masanın üstünde bazı kitaplar vardır.
- There are a lot of things I need to do this week.
- Bu hafta yapmam gereken bir sürü iş var.
- There are many sentences about DNA, but none about RNA.
- DNA ile ilgili çok sayıda cümle var, ama RNA ile ilgili hiç yok.
- At the city center, there are many tall buildings.
- Şehir merkezinde birçok yüksek bina var.
- There are many pigeons in the City Square.
- Şehir meydanında çok sayıda güvercin var.
- I don't leave the doors open, because there are animals in my neighborhood.
- Kapıları açık bırakmıyorum çünkü benim semtimde hayvanlar var.
- There are many people living near us.
- Yakınımızda yaşayan birçok insan var.
- There are footprints of a cat on the table.
- Masanın üzerinde bir kedinin ayak izleri var.
- I guess there were almost twenty kinds of cheeses on the table.
- Masada neredeyse yirmi çeşit peynir vardı sanırım.
- There are a lot of dishes on the table.
- Masada bir sürü tabak var.
- There are some oranges on the table.
- Masada birkaç portakal var.
- There's a lot of grass in our garden, and there are many pretty flowers and tall trees.
- Bahçemizde bir sürü çim var, çok güzel çiçekler ve uzun ağaçlar var.
- There are five patients in the waiting room.
- Bekleme odasında beş hasta var.
- There are many websites that aren't very good.
- Pek iyi olmayan birçok web sitesi var.
- There are some sandwiches here.
- Burada birkaç sandviç var.
- You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolmazsın, her yerde haritalar var!
- There are a lot of new buildings here now.
- Burada bir sürü yeni bina var.
- There are thirty students in our class.
- Sınıfımızda 30 öğrenci var.
- There are so many things that I have to do.
- Yapmam gereken o kadar çok şey var ki.
- There are billions of stars in the sky.
- Gökyüzünde milyarlarca yıldız var.
- There are thousands of languages in the world, but only one is the bridge to all of their speakers.
- Dünyada binlerce dil var ama sadece bir tanesi tüm konuşanlar için köprüdür.
- There are three glacial fjords in Ireland.
- İrlanda'da üç tane buzul fiyordu vardır.
- There are a variety of articles in her purse.
- Çantasında çeşitli şeyler var.
- There are a lot of dandelions in the lawn.
- Çimenlerde bir sürü karahindiba var.
- There are subcultures within cultures.
- Kültürler içinde alt kültürler vardır.
- There are five other guests at the hotel.
- Otelde beş misafir daha var.
- I can remember some faces, but there are some people here I don't remember seeing.
- Bazı yüzleri hatırlayabiliyorum, ama burada gördüğümü hatırlamadığım bazı insanlar var.
- There are more male members than female ones on this website.
- Bu web sitesinde bayan üyelerden daha fazla erkek üye var.
- There are too many rules.
- Çok fazla kural var.
- There are so many cats over there.
- Orada pek çok kedi vardır.
- There are four rooms in my house.
- Evimde dört oda var.
- There are many things that I don't understand very well.
- Çok iyi anlamadığım birçok şey var.
- There are many things we do not know, but we think we know everything.
- Bilmediğimiz birçok şey var, ancak her şeyi bildiğimizi düşünüyoruz.
- There are 43 prefectures in Japan.
- Japonya'da 43 vilayet vardır.
- There are things that should not be known before twenty.
- Yirmi yaşından önce bilinmemesi gereken şeyler vardır.
- There are few apples in the basket.
- Sepette çok az sayıda elma var.
- There are many park fountains that have money in them.
- İçinde para olan birçok park çeşmesi var.
- There are rumors in the air that he was fired.
- Onun kovulduğuna dair söylentiler var.
- There are still many cultural differences between East and West Germany.
- Doğu ve Batı Almanya arasında hâlâ birçok kültürel farklılık var.
- There are many people in the world who complain that they are too busy to read.
- Dünyada okuyamayacak kadar çok meşgul olduğundan şikayet eden bir sürü insan var.
- There are seven continents on the earth.
- Yeryüzünde yedi kıta vardır.
- There are some people who sleep in the daytime and work at night.
- Gündüz uyuyup gece çalışan bazı kişiler var.
- There are many good reasons not to do it.
- Bunu yapmamak için birçok iyi neden var.
- There are many different types of kisses.
- Birçok farklı öpücük türü vardır.
- This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held.
- Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.
- There are oak trees in this forest.
- Bu ormanda meşe ağaçları var.
- There are three men waiting outside for you.
- Dışarıda seni bekleyen üç tane adam var.
- There are so many people at this concert.
- Bu konserde çok insan var.
- There are some exceptions.
- Bazı istisnalar var.
- There are some technical difficulties.
- Bazı teknik sorunlar var.
- There are some questions I have to ask Tom.
- Tom'a sormak zorunda olduğum bazı sorular var.
- There are eleven rooms in this house.
- Bu evde on bir oda vardır.
- There are about forty students in her class.
- Sınıfında kırk civarında öğrenci var.
- There are only two paths out from this house.
- Bu evden dışarı sadece iki yol var.
- There are so many cats over there.
- Orada çok fazla kedi var.
- There are many races in the United States.
- Birleşik Devletler'de birçok ırk var.
- There are 56 ethnic groups in China.
- Çin'de 56 tane etnik grup vardır.
- There are numerous universities in Kyoto.
- Kyoto'da çok sayıda üniversite var.
- In the world, there are over 4000 languages.
- Dünyada 4000'in üzerinde dil vardır.
- There are plenty more of those.
- Onlardan daha çok var.
- There are many people in Asia.
- Asya'da birçok insan var.
- In Esperanto there are only 16 grammar rules.
- Esperanto'da sadece 16 dilbilgisi kuralı vardır.
- There are a number of laws necessary for the protection of animals.
- Hayvanların korunması için gerekli bir dizi yasa vardır.
- There are a lot of things I have to do before tomorrow.
- Yarından önce yapmam gereken çok şey var.
- There are four seasons in this country.
- Bu ülkede dört mevsim vardır.
- There are only five minutes till the train starts, and she hasn't appeared.
- Trenin gitmesine sadece beş dakika var ve o gelmedi.
- There are two beds in my room.
- Odamda iki yatak var.
- Unfortunately, a Japanese dub of the film is not included on this DVD, but at least there are Japanese subtitles.
- Ne yazık ki, filmin Japonca dublajı bu DVD'de yer almıyor, ama en azından Japonca altyazılar var.
- There are grounds for optimism.
- İyimser olmak için sebepler var.
- There are so few things like this.
- Bunun gibi çok az şey var.
- There are black clouds above us.
- Üstümüzde kara bulutlar var.
- There are exceptions, however.
- Ancak istisnalar da var.
- There are various ways of enduring the pain.
- Acıya katlanmanın birçok yolu var.
- There are rumors that he will resign.
- İstifa edeceğine dair söylentiler var.
- There are three health food stores within walking distance of my house.
- Evime yürüme mesafesinde üç tane sağlıklı gıda dükkanı var.
- There are rats in the kitchen.
- Mutfakta fareler var.
- There are several good reasons why you should do that.
- Bunu neden yapman gerektiğine dair birkaç iyi sebep var.
- There are quite a few hotels by the lake.
- Gölün yanında epeyce otel var.
- There are a lot of things I want to ask you.
- Sana sormak istediğim çok şey var.
- There are some things even you can't buy.
- Senin bile satın alamayacağın bazı şeyler var.
- In this city, there are thousands who live eight or ten to a room.
- Bu şehirde, bir odada 8-10 kişi yaşayan binlerce insan var.
- There are computers here.
- Burada bilgisayarlar var.
- There are lots of things we could do to help those families.
- Bu ailelere yardım etmek için yapabileceğimiz bir sürü şey var.
- There are classes in foreign languages in our adult education project.
- Yetişkin eğitimi projemizde yabancı dil dersleri var.
- There are many galaxies in the universe.
- Evrende bir sürü galaksi vardır.
- There are only two sockets in the meeting room.
- Toplantı odasında sadece iki priz var.
- There are many jellyfish at the beach.
- Plajda bir sürü denizanası var.
- There are many people who don't speak French.
- Fransızca bilmeyen birçok insan var.
- There are rumors that they broke up.
- Ayrıldıklarına dair dedikodular var.
- There are better ways to do that.
- Bunu yapmanın daha iyi yolları var.
- There are a lot of problems we can't avoid.
- Kaçınamayacağımız bir sürü sorun var.
- There are people going home.
- Eve giden insanlar var.
- There are many old buildings in our neighborhood.
- Semtimizde pek çok eski bina vardır.
- There are only esperantists there.
- Orada sadece esperantistler var.
- There are many monkeys on the mountain.
- Dağda çok sayıda maymun var.
- There are insects everywhere.
- Her yerde böcekler var.
- There are only three options.
- Yalnızca üç seçenek var.
- There are some things you can't control.
- Kontrol edemeyeceğin bazı şeyler var.
- There are 7 main chakras.
- 7 ana çakra vardır.
- There are very rare animals in Australia.
- Avustralya'da çok nadir hayvanlar var.
- There are many problems for them to deal with.
- Baş etmeleri gereken pek çok sorun var.
- There are three hundred applicants for only one position.
- Sadece bir pozisyon için üç yüz başvuru var.
- There are rumors that their marriage is in trouble.
- Evliliklerinin zor durumda olduğuna dair söylentiler var.
- There are few mistakes in your report.
- Raporunuzda az sayıda hata var.
- In the brain there are around one hundred billion nerve cells.
- Beyinde yaklaşık yüz milyar sinir hücresi vardır.
- There are many ways to look at the world.
- Dünyaya bakmanın birçok yolu var.
- There are a lot of ways of doing it.
- Onu yapmanın birçok yolu var.
- There are three men in the next room waiting for you.
- Bitişik odada seni bekleyen üç adam var.
- There are holes in the heels of these socks.
- Bu çorapların topuklarında delikler var.
- There are several puddles on the roads.
- Yollarda birkaç su birikintisi var.
- There are about a thousand students in all.
- Toplam olarak yaklaşık bin öğrenci var.
- There are five German-Americans on the American team.
- Amerikan takımında beş Alman-Amerikalı var.
- There are many such birds in the park.
- Parkta bu türden pek çok kuş vardır.
- There are many others.
- Başka birçok şey var.
- There are some cookies under the table.
- Masanın altında biraz kurabiye var.
- There are many people in the park.
- Parkta çok insan var.
- There are some things that people like to avoid discussing.
- İnsanların tartışmaktan kaçınmak istediği bazı şeyler vardır.
- There are three men waiting for you outside.
- Dışarıda sizi bekleyen üç kişi var.
- There are minor differences.
- Küçük farklılıklar var.
- There are many lawyers working with this outfit.
- Bu ekiple çalışan birçok avukat var.
- There are things in this world which simply cannot be expressed in the form of words.
- Bu dünyada basitçe kelime formunda ifade edilemeyecek şeyler vardır.
- There are only three girls in the class.
- Sınıfta sadece üç kız var.
- There are over seven thousand languages in the world.
- Dünyada yedi binden fazla dil var.
- There are many children in the park.
- Parkta birçok çocuk var.
- There are the words that make me cry.
- Beni ağlatan sözler var.
- There are people who know a lot but think they don't know anything, and there are people who don't know anything but think they know everything.
- Çok şey bilen ama bir şey bilmediğini düşünen insanlar vardır, ve bir şey bilmeyen ama her şeyi bildiğini düşünen insanlar vardır.
- There are people here who need your help.
- Burada yardımına ihtiyacı olan insanlar var.
- There are a lot of pictures in this book.
- Bu kitapta bir sürü resim var.
- However, there are instances in history where entire peoples were successfully exterminated.
- Bununla birlikte, tarihte tüm halkların başarıyla yok edildiği örnekler vardır.
- There are the words that make me cry.
- Beni ağlatan kelimeler var.
- There are many iguanas around the house.
- Evin etrafında bir sürü iguana var.
- There are mosquitoes even in Greece.
- Yunanistan'da bile sivrisinekler var.
- There are a lot of things I have to do this week.
- Bu hafta yapmak zorunda olduğum çok şey var.
- There are few high-ranking positions left open for you.
- Sizin için açık bırakılmış birkaç üst düzey pozisyon var.
- There are about seventy hens in the henhouse, but only one rooster.
- Kümeste yaklaşık yetmiş tavuk ama sadece bir horoz var.
- There are those who claim that a catastrophe will occur in 2012.
- 2012 yılında bir felaket oluşacağını iddia edenler var.
- In the German language there are many long words.
- Alman dilinde birçok uzun kelime vardır.
- There are four lights!
- Dört ışık var!
- There are many, many planets in the Milky Way which are just as big as Jupiter.
- Samanyolu'nda Jüpiter kadar büyük pek çok gezegen var.
- There are differences.
- Farklılıklar var.
- There are hobbies more worthless than Esperanto.
- Esperanto'dan daha değersiz hobiler var.
- There are more pagans in Northern Germany than in Southern Germany.
- Kuzey Almanya'da, Güney Almanya'dan daha fazla putperest vardır.
- There are a lot of great people here.
- Burada bir sürü harika insan var.
- There are two motorcycles at the gate of the park.
- Parkın kapısında iki motosiklet var.
- There are a lot of books in his room.
- Odasında bir sürü kitap var.
- There are many tall trees and different kinds of grass in the jungle.
- Ormanda birçok uzun ağaç ve farklı türde otlar var.
- In this city, there are three beauty salons.
- Bu kentte üç tane güzellik salonu var.
- There are those who compare life to a stage.
- Hayatı bir sahneye benzetenler var.
- There are many slums in Mexico.
- Meksika'da birçok gecekondu var.
- There are ten decades in a century.
- Bir asırda on tane on yıl var.
- There are false friends in every language.
- Her dilde sahte arkadaşlar vardır.
- There are things I have to know about.
- Bilmem gereken şeyler var.
- There are more than 4000 languages in the world.
- Dünyada 4000'den fazla dil var.
- We are happy because there are many cars here.
- Mutluyuz çünkü burada çok araba var.
- There are three boys with the name Tom in our class.
- Sınıfımızda Tom adında üç erkek çocuk var.
- There are a lot of people in the waiting room.
- Bekleme odasında bir sürü insan var.
- There are a lot of famous old buildings in Kyoto.
- Kyoto'da birçok ünlü eski bina vardır.
- There are still some unanswered questions.
- Hâlâ cevaplanmamış bazı sorular var.
- There are several current theories about the possible causes of gamma-ray bursts.
- Gama ışını patlamalarının olası nedenleri hakkında birkaç güncel teori vardır.
- There are plenty of fresh eggs on the table.
- Masada bol miktarda taze yumurta var.
- There are merits and demerits to both your opinions so I'm not going to decide right away which to support.
- Her iki görüşünüzün de iyi ve kötü yanları var, bu yüzden hangisini destekleyeceğime hemen karar vermeyeceğim.
- There are many words that I don't understand.
- Anlamadığım bir çok sözcük var.
- There are just too many people.
- Çok fazla insan var.
- There are many things worse than death.
- Ölümden daha kötü birçok şey var.
- There are about 460,000 millionaires in Tokyo.
- Tokyo'da yaklaşık 460.000 milyoner vardır.
- There are four seasons in a year - spring, summer, fall, and winter.
- Bir yılda dört mevsim vardır; ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış.
- There are a lot of beautiful places in Japan.
- Japonya'da çok güzel yerler var.
- There are heavy fines for parking in a disabled zone without a permit.
- Engelli bölgesine izinsiz park etmenin ağır cezaları var.
- In the Turkish language, there are many Persian words.
- Türk dilinde birçok Farsça kelime var.
- There are many who admire him.
- Ona hayran olan birçok kişi var.
- Nowadays, there are many male nurses.
- Günümüzde birçok erkek hemşire vardır.
- There are many ergative languages in the world, and Basque is one of them.
- Dünyada birçok ergatif dil var ve Baskça da onlardan biridir.
- There are tulips in front of the steel building.
- Çelik binanın önünde laleler var.
- There are several ways to measure speed.
- Hız ölçmenin birkaç yolu vardır.
- There are always questions.
- Sorular hep vardır.
- There are many modern buildings around here.
- Burada çok sayıda modern bina var.
- In China, there are 56 minorities.
- Çin'de, 56 tane azınlık vardır.
- There are some things we need to discuss.
- Konuşmamız gereken bazı şeyler var.
- There are a lot of gullible people, so there is a chance that Tom will be elected.
- Çok saf insanlar var, bu yüzden Tom'un seçilme şansı var.
- You can't get lost in big cities; there are maps everywhere!
- Büyük kentlerde kaybolma şansın yok, her yerde haritalar var!
- There are pretty homes in this neighborhood.
- Bu mahallede güzel evler var.
- There are a lot of places to see around here.
- Buralarda görülecek çok yer var.
- There are fifteen people here, counting the guests.
- Misafirleri de sayarsak burada on beş kişi var.
- There are many interesting animals in Australia.
- Avustralya'da birçok ilginç hayvan vardır.
- There are three tables in the storeroom.
- Depoda üç tablo var.
- There are a lot of people here.
- Burada epey insan var.
- There are forty students in our class.
- Sınıfımızda kırk öğrenci var.
- There are all sorts people here.
- Burada her çeşit insan var.
- There are a lot of fish in the pond.
- Gölette bir sürü balık var.
- There are so few things like this.
- Buna benzer çok az şey vardır.
- There are many beautiful parks in London.
- Londra'da bir sürü güzel park vardır.
- Where there are Muslims, there is oil; the opposite statement is false.
- Müslümanların olduğu yerde petrol vardır; aksi olan ifade ise yanlıştır.
- There are many rare fish at the aquarium.
- Akvaryumda çok nadir balıklar var.
- There are problems of communication.
- İletişim sorunları var.
- There are many active volcanoes in Japan.
- Japonya'da çok sayıda aktif volkan vardır.
- There are a lot of things that we need to do today.
- Bugün yapmamız gereken çok şey var.
- There are many sentences that have no translation.
- Hiçbir çevirisi olmayan birçok cümle var.
- There are still people who love eating native rice cakes.
- Hâlâ yerli pirinç keki yemeyi seven insanlar var.
- There are a lot of tall trees in the park.
- Parkta çok sayıda uzun ağaç var.
- There are sayings, phrases, idioms and proverbs in every language which can not be translated literally.
- Her dilde kelimesi kelimesine çevrilemeyen sözler, deyimler ve atasözleri vardır.
- There are people who will stop at nothing to get what they want in this life.
- Bu hayatta, istedikleri şeyi elde etmek için hiçbir şeyden çekinmeyecek insanlar var.
- There are so many places I want to visit.
- Ziyaret etmek istediğim birçok yer var.
- There are some empty bottles in the box.
- Kutuda bazı boş şişeler var.
- There are some obvious concerns.
- Bazı bariz endişeler var.
- There are a bunch of kids playing on the street just outside my window.
- Penceremin hemen dışındaki sokakta oynayan bir grup çocuk var.
- There are still a lot of things to learn.
- Hâlâ öğrenilecek çok şey var.
- There are a lot of poodles under the couch.
- Kanapenin altında bir sürü kaniş var.
- There are many more vowels in French than in Japanese.
- Fransızcada Japoncadan çok daha fazla sayıda ünlü vardır.
- There are a lot of places to see in Hokkaido.
- Hokkaido'da görülecek çok yer var.
- There are people who don't like Tom.
- Tom'u sevmeyen insanlar var.
- There are too many ads on YouTube.
- YouTube'da çok fazla reklam var.
- There are nine people in my family.
- Ailemde dokuz kişi var.
- There are many good things in the world.
- Dünyada çok iyi şeyler vardır.
- There are many places to see in Kyoto.
- Kyoto'da görülecek çok yerler var.
- There are a lot of breweries in Bavaria.
- Bavyera'da bir sürü bira fabrikası var.
- There are various ways to get to her house.
- Evine gitmenin çeşitli yolları var.
- There are many people in Asia.
- Asya'da bir sürü insan vardır.
- There are a lot of eggs in the box.
- Kutuda bir sürü yumurta var.
- There are more girls than boys in this class.
- Bu sınıfta erkeklerden daha fazla kız var.
- There are several current theories about the possible causes of gamma-ray bursts.
- Gama ışını patlamalarının olası nedenleri hakkında çeşitli güncel teoriler var.
- There are many old castles in Europe.
- Avrupa'da birçok eski kale var.
- In this world, there are some things that will never come true no matter how much you wish for them.
- Bu dünyada, ne kadar dilersen dile, asla gerçekleşmeyecek bazı şeyler vardır.
- There are still many cultural differences between East and West Germany.
- Doğu ve Batı Almanya arasında hala çok kültürel farklar var.
- There are some things in this world that, no matter how much you wish for them, will never come true.
- Bu dünyada bazı şeyler var ki, ne kadar isterseniz isteyin asla gerçekleşmeyecek.
- There are many leeches in my farm.
- Çiftliğimde birçok sülük var.
- There are 1000 pupils in my school.
- Okulumda 1000 tane öğrenci var.
- All along the Seine, there are lamps.
- Seine Nehri boyunca lambalar var.
- There are plenty of dictionaries in the bookcase.
- Kitaplıkta bir sürü sözlük var.
- In the picture, there are three people who can be identified by name.
- Resimde, isimleriyle tanımlanabilecek üç kişi var.
- There are 5 people in my family.
- Ailemde 5 kişi var.
- There are various kinds of coffee.
- Çeşitli kahve türleri vardır.
- There are still too many unanswered questions.
- Hala cevaplanmamış çok fazla soru var.
- There are so many smug people.
- Çok fazla kendini beğenmiş insan var.
- There are only three people on my list that I haven't yet made amends to.
- Listemde henüz hatalarımı telafi etmediğim sadece üç kişi var.
- There are many possibilities for improvement of that dictionary.
- Bu sözlüğün geliştirilmesi için birçok olasılık var.
- There are a number of places to see in this city.
- Bu şehirde görülecek çok sayıda yer var.
- There are many jellyfish at the beach.
- Sahilde birçok denizanası var.
- There are nine million bicycles in Beijing.
- Pekin'de dokuz milyon bisiklet var.
- There are huge snakes on this island.
- Bu adada büyük yılanlar var.
- There are three more pictures of Tom in another folder.
- Başka bir klasörde Tom'un üç fotoğrafı daha var.
- There are various ways of enduring the pain.
- Acıya katlanmanın çeşitli yolları vardır.
- Wow, there are seven people here!
- Vay canına, burada yedi kişi var!
- There are more women than men in the world.
- Dünyada erkekten çok kadın var.
- There are more people there.
- Orada daha fazla insan var.
- There are a lot of things I want to learn.
- Öğrenmek istediğim çok şey var.
- There are sushi restaurants in almost every country in the world.
- Dünyada hemen her ülkede suşi restoranları vardır.
- There are people in the house.
- Evde insanlar var.
- There are a lot of English books in this library.
- Bu kütüphanede bir sürü İngilizce kitap var.
- In this city, there are thousands who live eight or ten to a room.
- Bu kentte, bir odada sekiz ya da on kişi yaşayan binlercesi var.
- There are seventeen ravens.
- On yedi kuzgun var.
- There are places where this kind of thing happens all the time.
- Bu tür şeylerin her zaman olduğu yerler var.
- There are many wildflowers here.
- Burada bir sürü kır çiçeği var.
- There are a lot of gifts under the Christmas tree.
- Noel ağacının altında bir sürü hediye var.
- There are varying explanations.
- Farklı açıklamalar var.
- There are differences in usage.
- Kullanımda farklılıklar var.
- There are only two days left.
- Geriye kalan sadece iki gün var.
- In the whole world, there are now around 200,000 centenarians.
- Şu an dünya genelinde yüz yaşını aşmış iki yüz bin civarı insan var.
- There are some things I want to talk about.
- Konuşmak istediğim bazı şeyler var.
- There are 640 acres in a square mile.
- Bir mil karede 640 dönüm arazi var.
- There are happy people and unhappy people.
- Mutlu ve mutsuz insanlar var.
- There are several advantages to city life.
- Şehir hayatının farklı avantajları var.
- There are some cases where this rule does not apply.
- Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar vardır.
- There are those who claim that a catastrophe will occur in 2012.
- 2012'de bir felaket yaşanacağını iddia edenler var.
- There are challenges.
- Zorluklar var.
- There are still 750 000 people who haven't left the city.
- Hâlâ şehri terk etmemiş 750.000 kişi var.
- There are 5 exits on this plane.
- Bu uçakta 5 çıkış vardır.
- There are hundreds of books in his studio.
- Atölyesinde yüzlerce kitap var.
- There are about 1,800 billionaires in the world.
- Dünyada yaklaşık 1,800 milyarder var.
- There are cherry trees on each side of the street.
- Caddenin her iki tarafında kiraz ağaçları var.
- There are a great many people in the park.
- Parkta pek çok sayıda insan var.
- There are conditions.
- Koşullar var.
- There are a lot of things you don't know about me.
- Benim hakkımda bilmediğin çok şey var.
- There are many shantytowns in Mexico.
- Meksika'da çok sayıda gecekondu mahalleleri var.
- There are probably chickens around.
- Muhtemelen etrafta tavuklar vardır.
- There are books here.
- Burada kitaplar var.
- There are a bunch of kids playing tag on the playground.
- Oyun alanında ebelemece oynayan bir sürü çocuk var.
- There are many theories about the origin of life.
- Yaşamın kökeni hakkında birçok teori var.
- There are a lot of questions that need answering.
- Yanıtlanması gereken çok soru var.
- There are many words that I don't understand.
- Anlamadığım birçok kelime var.
- There are a lot of hot springs in Japan.
- Japonya'da çok sayıda kaplıca var.
- There are a million people in Auckland.
- Auckland'da bir milyon insan var.
- There are many galaxies in the universe.
- Evrende birçok gökada var.
- There are many cultures on Earth.
- Dünyada birçok kültür vardır.
- There are few dictionaries of this language.
- Bu dilin az sayıda sözlükleri var.
- There are still possibilities.
- Hâlâ imkânlar var.
- There are apples in this box.
- Bu kutuda elmalar var.
- There are carp in the pond.
- Gölette sazan balığı var.
- There are still some problems.
- Hâlâ bazı sorunlar var.
- There are plans to build a power plant right here.
- Buraya bir elektrik santrali kurma planları var.
- There are several possible ways to do that.
- Bunu yapmanın birkaç olası yolu vardır.
- There are twelve pairs of cranial nerves.
- On iki çift kafatası siniri vardır.
- There are books about art on the table.
- Masada sanatla ilgili kitaplar var.
- There are enormous risks.
- Büyük riskler var.
- There are some unclear points in his account.
- Hesabında bazı belirsiz noktalar var.
- There are a number of superficial reasons.
- Birkaç yüzeysel sebep var.
- There are a lot of mosquitoes here.
- Burada çok fazla sivrisinek var.
- There are a lot of ways of doing it.
- Bunu yapmanın birçok yolu var.
- There are grammar mistakes in this composition.
- Bu kompozisyonda dil bilgisi hataları var.
- There are a few nuclear bomb shelters in the city.
- Şehirde birkaç nükleer bomba sığınağı var.
- There are many possible answers to that question.
- Bu sorunun pek çok olası cevabı var.
- There are many innocent men in jail.
- Hapiste pek çok masum erkek vardır.
- There are full body scanners at this airport.
- Bu havaalanında tüm vücut tarayıcıları var.
- There are about 1000 students at our high school.
- Lisemizde yaklaşık 1000 öğrenci var.
- In Esperanto there are only 16 grammar rules.
- Esparanto'da sadece 16 dil bilgisi kuralı var.
- There are many people in Asia.
- Asya'da çok sayıda insan var.
- In this room there are over 50 tables.
- Bu odada 50'den fazla masa var.
- There are many tourists in town.
- Kasabada çok turist var.
- There are a lot of snakes in this forest.
- Bu ormanda bir sürü yılan vardır.
- There are large houses along the street.
- Cadde boyunca büyük evler var.
- There are three men in my neighborhood who are carpenters.
- Mahallemde marangoz olan üç adam var.
- There are many rooms.
- Birçok oda var.
- There are two types of sonar—active and passive.
- Aktif ve pasif olmak üzere iki tür sonar vardır.
- There are limits to my knowledge.
- Benim bilgimin de sınırları var.
- There are many iguanas around the house.
- Evin çevresinde pek çok iguana var.
- There are always questions.
- Her zaman sorular vardır.
- There are some questions I have to ask Tom.
- Tom'a sormam gereken bazı sorular var.
- There are roses behind the steel building.
- Çelik binanın arkasında güller var.
- There are science fact and science fiction, both being useful for different occasions.
- Bilimsel gerçek ve bilim kurgu vardır, her ikisi de farklı ortamlar için yararlıdır.
- There are some pears in the box.
- Kutuda birkaç armut var.
- There are all kind of things in her wallet.
- Cüzdanında her türlü şey var.
- There are rumors in the air.
- Havada söylentiler var.
- There are two bank cards in the wallet.
- Cüzdanda iki banka kartı var.
- There are three buttons.
- Üç tuş var.
- There are 50 members in the club.
- Kulüpte 50 üye var.
- There are a few shops next to my house.
- Evimin yanında birkaç dükkan var.
- On both sides of the road there are old walls.
- Yolun her iki yanında eski duvarlar var.
- There are 20 stations along this route.
- Bu güzergah boyunca 20 tane istasyon vardır.
- There are many rats on the ship.
- Gemide bir sürü sıçan var.
- There are 40 students in my class.
- Sınıfımda kırk öğrenci var.
- There are worse ways to spend your time.
- Zamanınızı harcamanın daha kötü yolları da var.
- There are six people including him.
- O da dahil altı kişi var.
- There are hundreds of books in his studio.
- Stüdyosunda yüzlerce kitap var.
- There are only esperantists there.
- Orada yalnızca esperantistler var.
- There are a lot of stars which are larger than our sun.
- Güneşimizden daha büyük bir sürü yıldız var.
- In this world, there are some things that will never come true no matter how much you wish for them.
- Bu dünyada onları ne kadar dilersen dile asla gerçekleşmeyecek bazı şeyler vardır.
- There are one hundred people in my school.
- Okulumda yüz kişi var.
- There are a lot of people here.
- Burada çok insan var.
- There are many shantytowns in Mexico.
- Meksika'da birçok gecekondu var.
- There are about 1 million millionaires in Germany.
- Almanya'da yaklaşık 1.000.000 tane milyoner vardır.
- In one year there are more than thirty-one million seconds.
- Bir yıl içinde otuz bir milyondan fazla saniye vardır.
- In life there are ups and downs.
- İnişler ve çıkışlar vardır hayatta.
- There are a lot of rivers in India.
- Hindistan'da birçok nehir vardır.
- There are forty thousand cameras in Urumqi.
- Urumçi'de kırk bin kamera var.
- There are three unaccounted for.
- Üç kayıp var.
- In the garden, there are apple trees, plums, cherries, raspberries, gooseberries, and currants.
- Bahçede, elma ağaçları, erikler, kirazlar, ahududu, bektaşi üzümü ve kuş üzümü vardır.
- I think there are enough.
- Bence yeterince var.
- There are a number of fishing boats tied up at the dock.
- Rıhtımda bağlı birkaç balıkçı teknesi var.
- There are survivors.
- Yaşayanlar var.
- There are risks.
- Riskler var.
- There are four schools in this town.
- Bu kasabada dört okul var.
- There are as many as two hundred cherry trees in this park.
- Bu parkta iki yüz kadar kiraz ağacı var.
- There are many medieval castles in Europe.
- Avrupa'da birçok ortaçağ kalesi var.
- There are some things we can change if we only try.
- Sadece denersek değiştirebileceğimiz bazı şeyler var.
- There are sixty seconds in a minute.
- Bir dakikada altmış saniye var.
- There are a few points where you are mistaken.
- Yanıldığınız birkaç nokta var.
- There are five pencils here.
- Burada beş kalem var.
- There are beautiful flowers in the garden.
- Bahçede güzel çiçekler var.
- There are lots of people who wouldn't do that.
- Bunu yapmayan bir sürü insan var.
- There are many misleading news articles nowadays.
- Bugünlerde birçok yanıltıcı haber yazısı var.
- There are three buttons.
- Üç düğme var.
- In this attic there are all sorts of books, waiting to be read.
- Bu tavan arasında okunmayı bekleyen her türde kitap vardır.
- There are other changes, too.
- Başka değişiklikler de var.
- There are other ways to do this.
- Bunu yapmanın başka yolları var.
- There are several choices.
- Birkaç seçenek var.
- It's hard to believe that there are still those who believe that.
- Hala buna inananların var olduğuna inanmak zor.
- There are many people and cars on that street.
- O caddede çok sayıda insan ve araba var.
- There are a lot of things that need to be done that can't be done until tomorrow.
- Yapılması gereken ve yarına kadar yapılamayacak pek çok şey var.
- There are plenty of nice girls out there.
- Dışarıda bir sürü güzel kız var.
- In this jewelry store there are some pretty earrings.
- Bu mücevher dükkanında çok güzel küpeler var.
- There are many different types of cookies.
- Birçok farklı türde kurabiye var.
- There are large houses along the street.
- Sokak boyunca büyük evler var.
- There are always so many tourists in Venice.
- Venedik'te her zaman çok turist var.
- There are three of them.
- Bunlardan üç tane var.
- There are a great many people trying buy houses.
- Ev satın almaya çalışan çok sayıda insan var.
- There are thousands of Pastafarians in Ukraine.
- Ukrayna'da binlerce Pastafaryan vardır.
- There are a lot of sentences without any translation.
- Çevirisi olmayan bir sürü cümle var.
- There are signs everywhere.
- Her yerde işaretler var.
- There are black clouds above us.
- Üzerimizde (gökyüzünde) kara bulutlar var.
- There are tulips behind the steel building.
- Çelik binanın arkasında laleler var.
- There are a thousand meters in a kilometer.
- Bir kilometrede bin metre var.
- There are many books I should read, but haven't.
- Okumam gereken ama okumadığım bir sürü kitap var.
- There are many fruit vendors on the way.
- Yol üzerinde birçok meyve satıcısı var.
- There are a few keys here that are jammed.
- Burada sıkışmış birkaç tuş var.
- There are several reasons why we can't do that today.
- Bugün onu yapamamamızın birkaç nedeni var.
- There are some old houses in this street.
- Bu sokakta bazı eski evler var.
- There are lots of things we've got to fix.
- Düzeltmemiz gereken bir sürü şey var.
- There are English sentences here that sound like they're from the 1950's.
- Burada 1950'lerden kalma gibi görünen İngilizce cümleler var.
- There are many fruit vendors on the way.
- Yol üzerinde birçok meyve satıcısı vardır.
- There are several ways to do that.
- Bunu yapmanın birkaç yolu vardır.
- There are still many things left to learn about the human brain.
- İnsan beyni hakkında hala öğrenilecek çok şey var.
- There are people who don't like to go to bed early.
- Gitmeyi sevmeyen insanlar var.
- On both sides of the road there are cherry trees.
- Yolun iki tarafında da kiraz ağaçları var.
- There are so many people here in Tokyo.
- Burada, Tokyo'da çok fazla insan var.
- There are always choices.
- Her zaman seçenekler vardır.
- I think there are lots of sites to see here.
- Bence burada görülecek çok yer var.
- There are several important differences between you and him.
- Senin ve onun arasında birkaç önemli farklılık var.
- There are lots of things we could do to help those families.
- O ailelere yardım etmek için yapabileceğimiz birçok şey var.
- There are many housewives who complain about high prices.
- Yüksek fiyatlardan şikayetçi olan bir sürü ev kadını vardır.
- There are a couple of very tall trees in our backyard.
- Arka bahçemizde birkaç tane çok uzun ağaç var.
- There are some cases where this rule doesn't apply.
- Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar var.
- There are books about art on the table.
- Masanın üzerinde sanatla ilgili kitaplar var.
- There are tennis courts in this park.
- Bu parkta tenis kortları var.
- There are many shrines in Kyoto.
- Kyoto'da birçok tapınak vardır.
- There are certainly many interesting things you can learn from him.
- Kesinlikle ondan öğrenebileceğin çok ilginç şeyler vardır.
- There are too many enemies in the south.
- Güneyde çok fazla düşman var.
- The country is divided, yet there are mountains and rivers.
- Ülke bölünmüş durumda, ama yine de dağlar ve nehirler var.
- There are lots of different types of dogs.
- Bir sürü farklı türde köpek var.
- There are numerous theories about the origin of life.
- Hayatın kökeniyle ilgili birçok teori var.
- There are several ways to fund postgraduate study.
- Yüksek lisans eğitimini finanse etmek için çeşitli yollar vardır.
- In Japan there are four seasons a year.
- Japonya'da yılda dört mevsim vardır.
- There are a lot of options.
- Bir sürü seçenek var.
- If there are mistakes, correct them.
- Eğer hatalar varsa, onları düzelt.
- There are four lovely children in this photo.
- Bu fotoğrafta dört güzel çocuk var.
- There are certain expressions which are now only used ironically.
- Artık sadece ironik olarak kullanılan bazı ifadeler var.
- There are no stupid jobs, there are only stupid people.
- Aptal işler yoktur, sadece aptal insanlar vardır.
- There are both freshwater and saltwater mussels.
- Hem tatlı hem de tuzlu su midyesi var.
- There are discrepancies.
- Çelişkiler var.
- There are so many things to do.
- Yapacak çok şey var.
- There are fifty states in the union.
- Birlikte elli devlet var.
- There are few men who don't know that.
- Bunu bilmeyen çok az kişi vardır.
- There are many websites that aren't very good.
- Çok iyi olmayan bir sürü web sitesi var.
- There are still a lot of dishes on the table.
- Masanın üstünde hâlâ bir sürü yemek var.
- In Japan there are four seasons a year.
- Japonya'da bir yılda dört mevsim var.
- There are many more students in the classroom today than yesterday.
- Bugün sınıfta dünkünden daha fazla sayıda öğrenci var.
- There are cherry trees on both sides of the street.
- Yolun iki tarafında da kiraz ağaçları var.
- There are buttons on the coat.
- Ceketin üzerinde düğmeler var.
- There are thousands of Pastafarians in Ukraine.
- Ukrayna'da binlerce Pastafaryan var.
- There are many orange fishes in the river.
- Nehirde bir sürü turuncu balık var.
- There are traitors.
- Hainler var.
- There were a number of reasons for this accident.
- Bu kazanın birçok nedeni var.
- In the brain there are around one hundred billion neurons.
- Beyinde yaklaşık yüz milyar nöron vardır.
- There are three exceptions.
- Üç tane istisna var.
- There are all kinds of flowers in that garden.
- O bahçede her türde çiçek vardır.
- There are a few mistakes in this composition.
- Bu kompozisyonda birkaç hata var.
- There are a good many reasons why you shouldn't do it.
- Onu yapmaman için çok sayıda nedenler var.
- There are daisies next to the steel building.
- Çelik binanın yanında papatyalar var.
- There are also fish that fly.
- Ayrıca uçan balıklar da var.
- There are many famous old buildings in this part of town.
- Şehrin bu kısmında birçok ünlü eski bina var.
- There are still some things we need to do.
- Hâlâ yapmamız gereken bazı şeyler var.
- There are a lot of questions I need to ask you.
- Sana sormam gereken çok soru var.
- There are beautiful flowers here and there in the garden.
- Bahçede şurada burada güzel çiçekler var.
- There are more than twenty thousand known species of edible plants in the world.
- Dünyada bilinen yirmi binden fazla yenilebilir bitki türü var.
- There are three primary colours.
- Üç ana renk vardır.
- There are so many people at this concert.
- Bu konserde çok fazla insan var.
- There are many modern buildings around here.
- Buralarda birçok modern bina var.
- In this city, there are three beauty salons.
- Bu şehirde üç tane güzellik salonu var.
- There are several reasons.
- Birkaç nedeni var.
- There are strange things happening in the woods.
- Ormanda olan garip şeyler var.
- In love, there are only beginnings.
- Aşkta sadece başlangıçlar vardır.
- There are misprints on some of the book's pages.
- Kitabın bazı sayfalarında baskı hatası var.
- There are three survivors.
- Hayatta kalan üç kişi var.
- There are several kinds of cloud formations.
- Çeşitli bulut oluşum türleri vardır.
- There are around three thousand mosques in Istanbul.
- İstanbul'da üç bin civarında cami var.
- There are also some children who don't like apples.
- Elma sevmeyen bazı çocuklar da vardır.
- There are ten decades in a century.
- Bir yüzyılda on on yıl vardır.
- There are a great many things in this world that I can't understand very well.
- Bu dünyada çok iyi anlayamayacağım pek çok şey var.
- There are an infinite number of numbers.
- Sonsuz sayıda sayı var.
- There are three intelligent species on the planet.
- Gezegende üç akıllı tür vardır.
- There are lots of people who wouldn't do that.
- Bunu yapmayacak bir sürü insan var.
- There are some cases where this rule does not apply.
- Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar var.
- There are few bookstores in this area.
- Bu bölgede çok az kitapçı var.
- There are huge interests at stake.
- Hissede büyük kârlar var.
- There are various ways to take care of the problem.
- Sorunu halletmenin çeşitli yolları var.
- There are many wild animals in this area.
- Bu bölgede birçok vahşi hayvan var.
- There are several reasons why we can't do that today.
- Bunu bugün yapamamamızın birkaç nedeni var.
- There are many souvenir shops in the old city.
- Eski şehirde bir sürü hediyelik eşya dükkanı var.
- There are two plates on the table.
- Masanın üzerinde iki tabak var.
- There are lots of trees in the countryside.
- Kırsal kesimde bir sürü ağaç var.
- There are lots of reasons why we should do that.
- Bunu yapmamız için birçok neden var.
- There are many islands in Greece.
- Yunanistan'da bir sürü ada vardır.
- There are hundreds of books in his study.
- Çalışma odasında yüzlerce kitap var.
- Thanks to genetic engineering, there are now penguins that swim in lava.
- Genetik mühendisliği sayesinde artık lavda yüzen penguenler var.
- There are many good things in the world.
- Dünyada birçok güzel şey var.
- There are few sounds in this world more beautiful than a baby's laugh.
- Bu dünyada bir bebeğin gülüşünden daha güzel çok az ses var.
- There are three intelligent species on the planet.
- Gezegende üç akıllı tür var.
- There are roses in front of the steel building.
- Çelik binanın önünde güller var.
- Be careful, there are cougars in this area.
- Dikkatli ol, bu bölgede pumalar var.
- There are many cockroaches in the kitchen.
- Mutfakta çok hamam böceği var.
- There are some of Daumier's works in this museum.
- Bu müzede Daumier'nin eserlerinden bazıları vardır.
- There are a lot of people in the waiting room.
- Bekleme salonunda bir sürü insan var.
- There are several kinds of cloud formations.
- Birkaç çeşit bulut oluşumu vardır.
- There are errors in this phone bill.
- Bu telefon faturasında yanlışlıklar var.
- There are few men who don't know that.
- Onu bilmeyen az erkek var.
- There are complicated circumstances behind the matter.
- Meselenin arkasında karmaşık koşullar var.
- In love, there are only beginnings.
- Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
- There are two sides to every question.
- Her sorunun iki tarafı vardır.
- There are exceptions.
- İstisnalar vardır.
- There are many lakes in the area where you live.
- Yaşadığınız bölgede birçok göl var.
- Do you think there are aliens?
- Sence uzaylılar mı var?
- The first native speaker of Esperanto was born in 1904; today there are several thousand Esperanto native speakers.
- Ana dili Esperanto olan ilk kişi 1904'te doğdu. Günümüzde ise ana dili Esperanto olan birkaç bin kişi var.
- There are a lot of people who can't do that.
- Onu yapamayan birçok insan var.
- There are rumors in the air.
- Ortalıkta dolaşan söylentiler var.
- There are a lot of people waiting outside.
- Dışarıda bekleyen bir sürü insan var.
- There are a lot of people in the park.
- Parkta bir sürü insan var.
- There are dark nights in Sochi.
- Sochi'de karanlık geceler var.
- There are a lot of tall trees in the park.
- Parkta bir sürü uzun ağaç var.
- There are many stores on either side of the street.
- Caddenin her iki tarafında da çok sayıda mağaza var.
- There are consequences.
- Sonuçlar var.
- There are too many codes to remember.
- Hatırlanması gereken çok fazla kod var.
- There are a lot of things to see in Germany.
- Almanya'da görülecek çok şey var.
- There are a lot of things I want to buy.
- Almak istediğim bir sürü şey var.
- There are limits.
- Sınırlar vardır.
- There are a lot of things I have to do this week.
- Bu hafta yapmam gereken çok şey var.
- There are plans to build a power plant right here.
- Burada bir elektik santralı inşa etmek için planlar var.
- There are seven billion people in the world, and yet I am nonetheless alone.
- Düanyada yedi milyar insan var ama ben yine de yalnızım.
- There are worse things than being alone.
- Yalnız olmaktan daha kötü şeyler de var.
- There are a lot of different people in Europe.
- Avrupa'da bir sürü farklı insan var.
- There are full body scanners at this airport.
- Bu havaalanında tam vücut tarayıcıları vardır.
- There are plenty of bridges in Himeji.
- Himeji'de çok sayıda köprü var.
- There are four bedrooms in my house.
- Evimde dört yatak odası var.
- Here there are a few stuck keys.
- Burada birkaç sıkışmış tuş var.
- There are some limitations.
- Bazı sınırlamalar var.
- There are three students with the same name in that class.
- Sınıfda aynı isimde üç öğrenci var.
- There are lots of things I haven't told you yet.
- Sana henüz söylemediğim bir sürü şey var.
- There are those who argue that the existence of nuclear weapons has helped to maintain peace.
- Nükleer silahların varlığının barışın korunmasına yardımcı olduğunu savunanlar var.
- What I mean is that there are limits that need to be established and respected.
- Demek istediğim, oluşturulması ve saygı duyulması gereken sınırlar var.
- There are a lot of fish in that lake.
- O gölde bir sürü balık var.
- In the zoos on Mars, there are animals from Earth.
- Mars'taki hayvanat bahçelerinde dünyadan hayvanlar var.
- There are many scenic places in Xinjiang.
- Xinjiang'ta birçok manzaralı yer var.
- There are many interesting things all around the house.
- Evin her yerinde çok ilginç şeyler var.
- There are a lot of famous old buildings in Kyoto.
- Kyoto'da bir sürü ünlü eski bina var.
- There are still people who are unable to read.
- Hala okuyamayan insanlar var.
- There are thirty names on the list.
- Listede otuz isim var.
- There are many other things we could be doing.
- Yapabileceğimiz birçok başka şey var.
- There are three hundred pages in this book.
- Bu kitapta üç yüz sayfa var.
- There are innumerable stars in the galaxy.
- Galakside sayısız yıldız var.
- There are some things we want you to see.
- Görmeni istediğimiz bazı şeyler var.
- There are people who think humans didn't go to the moon.
- İnsanların aya gitmediğini düşünen insanlar var.
- There are 40 students in my class.
- Sınıfımda 40 öğrenci var.
- There are men who enjoy being punished.
- Cezalandırılmayı seven adamlar var.
- There are some things you've got to understand.
- Anlamak zorunda olduğun bazı şeyler var.
- There are a lot of books in our school's library.
- Okulumuzun kütüphanesinde bir sürü kitap var.
- There are lots of things to do.
- Yapılacak çok iş var.
- There are plenty enough reasons for me to resign.
- İstifa etmem için yeterince sebep var.
- There are a lot of fish in the lake.
- Gölde bir sürü balık var.
- There are four seasons in one year.
- Bir yılda dört mevsim var.
- There are a lot of people who don't like doing that.
- Bunu yapmaktan hoşlanmayan pek çok insan var.
- There are several cafes in the park.
- Parkta birkaç kafe vardır.
- There are numerous theories about the origin of life.
- Yaşamın kökeni hakkında çok sayıda teori vardır.
- There are too many cars and too much traffic.
- Çok sayıda araba ve çok fazla trafik var.
- There are many people that don't like me.
- Beni sevmeyen çok kişi var.
- There are a lot of tall buildings in New York.
- New York'ta çok sayıda yüksek binalar vardır.
- There are snakes in the Amazon.
- Amazon'da yılanlar var.
- There are plenty of idiots in the world.
- Dünyada bir sürü aptal var.
- There are more creators than creations.
- Yaratılanlardan fazla yaratıcı vardır.
- There are things I must know about.
- Bilmem gereken şeyler var.
- There are many movie theaters in this city.
- Bu şehirde bir sürü sinema var.
- There are many books, aren't there?
- Çok sayıda kitap var, değil mi?
- There are few places to park around here.
- Buralarda park edecek çok az yer var.
- On the left there are two diamond stores.
- Solda iki adet elmas mağazası var.
- There are still some savage tribes on that island.
- Adada hala bazı vahşi kabileler var.
- There are still a lot of things that need to be done.
- Hâlâ yapılması gereken çok şey var.
- There are many rats on the ship.
- Gemide bir yığın fare var.
- There are 187,888 lakes in Finland.
- Finlandiya'da 187.888 göl var.
- There are many urgent things to do.
- Yapılacak çok acil şeyler var.
- There are puddles because it was raining yesterday.
- Dün yağmur yağdığı için su birikintileri var.
- In Gaza, there are a lot of unemployed civil engineers.
- Gazze'de çok sayıda işsiz inşaat mühendisi var.
- There are many benefits to being beautiful.
- Güzel olmanın birçok faydası var.
- There are flowers in the houses.
- Evlerde çiçekler var.
- There are many benefits to being beautiful.
- Güzel olmanın birçok faydası vardır.
- There are printing errors on some of the book's pages.
- Kitabın bazı sayfalarında baskı hatası var.
- There are many orange groves in Florida.
- Florida'da birçok portakal bahçeleri vardır.
- There are many snakes in this forest.
- Bu ormanda çok yılan var.
- There are three men trapped in the cave.
- Mağarada kapana kısılmış üç adam var.
- There are some priorities in life.
- Hayatta bazı öncelikler vardır.
- Yes, there are two important reasons.
- Evet, iki önemli nedeni var.
- In the justice system of the United States, there are twelve people on a jury.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin adalet sisteminde bir jüride on iki kişi vardır.
- There are lots of people who say that's a lie.
- Bunun yalan olduğunu söyleyen birçok kişi var.
- There are varying explanations.
- Değişik açıklamalar var.
- There are a lot of things I need to tell you.
- Sana söylemem gereken çok şey var.
- There are millions of people all over the world who are watching the World Cup right now.
- Şu anda tüm dünyada Dünya Kupası'nı izleyen milyonlarca insan var.
- There are plenty of nice girls out there.
- Orada bol miktarda güzel kız var.
- There are more and more sentences.
- Daha fazla cümle var.
- There are pictures on alternate pages of the book.
- Kitabın farklı sayfalarında resimler vardır.
- There are books on my bookshelf that I haven't read.
- Kitaplığımda okumadığım kitaplar var.
- In fact, there are countless, varied uses for the Internet.
- Aslında, internetin sayısız, çeşitli kullanım alanları vardır.
- There are cats on Mars, too.
- Mars'ta da kediler vardır.
- There are lots of ways to do that.
- Bunu yapmanın birçok yolu var.
- In France there are very good highways.
- Fransa'da çok iyi otoyollar var.
- There are so many stars in the sky, I can't count them all.
- Gökyüzünde birçok yıldız var onların hepsini sayamam.
- There are other options.
- Başka seçenekler var.
- There are a million people in Auckland.
- Auckland'de bir milyon insan vardır.
- There are three suitcases near the door.
- Kapının yanında üç valiz var.
- There are several possible explanations.
- Birkaç olası açıklama var.
- There are people who like the summer and people who like the winter.
- Yazı seven ve kışı seven kişiler vardır.
- There are eleven rooms in this house.
- Bu evde on bir oda var.
- There are dozens of trees in the garden.
- Bahçede düzinelerce ağaç var.
- There are one billion nanometers in a meter.
- Bir metrede bir milyar nanometre var.
- There are many ancient cities in Italy, Rome and Venice for example.
- İtalya'da Roma ve Venedik gibi birçok antik kent vardır.
- There are desks in the room.
- Odada masalar var.
- There are lots of clouds in the sky today.
- Bugün gökyüzünde bir sürü bulut var.
- There are similarities between the Indonesian and Polish flags.
- Endonezya ve Polonya bayrakları arasında benzerlikler vardır.
Show More (1997)
|
