1 |
turn out |
olmak |
v. |
|
- I had expected the budget to be higher, and that may, in fact, turn out to be necessary.
- Bütçenin daha yüksek olmasını bekliyordum ve aslında bu gerekli de olabilir.
- The situation with cod fishing will then turn out well, too.
- Morina balıkçılığının durumu da o zaman iyi olacaktır.
- I hope that our great strength of conviction will also turn out to have had an effect on the Commission.
- Umarım bu büyük inanç gücümüz Komisyon üzerinde de etkili olur.
- We must hope they turn out well.
- Onların iyi durumda olmalarını ummalıyız.
- I realise that it has turned out much lower than she proposed.
- Teklif ettiğinden çok daha düşük olduğunu fark ettim.
- I had expected the budget to be higher, and that may, in fact, turn out to be necessary.
- Bütçenin daha yüksek olmasını bekliyordum ve bu aslında gerekli de olabilir.
- I hope that our great strength of conviction will also turn out to have had an effect on the Commission.
- Umarım büyük inanç gücümüz Komisyon üzerinde de etkili olur.
- Developments in the livestock sector have turned out, thank God, to be less dramatic than had at first been feared.
- Hayvancılık sektöründeki gelişmeler, Tanrı'ya şükür, ilk başta korkulandan daha az dramatik olmuştur.
- Added to this is the realisation that many champions of the new economy are turning out to be manipulative conmen.
- Buna bir de yeni ekonomi şampiyonlarının çoğunun manipülatif dolandırıcılar olduğunun anlaşılması ekleniyor.
- Only time will tell how good or bad of a president he turns out to be.
- Onun ne kadar iyi ya da kötü bir lider olduğunu ancak zaman gösterecek.
- That didn't turn out too bad.
- O kadar da kötü olmadı.
- Tom doesn't want his son to turn out like me.
- Tom oğlunun benim gibi olmasını istemiyor.
- I hope things will turn out well for you.
- Umarım her şey senin için iyi olur.
- Everything turned out great.
- Her şey harika oldu.
- If you had helped us out it wouldn't have turned out like this.
- Bize yardım etseydin böyle olmazdı.
- We're delighted with the way things turned out.
- İşlerin böyle olmasından memnunuz.
- Kathleen's statements turned out to be true.
- Kathleen'in ifadelerinin gerçek olduğu çıktı.
- He turned out to be innocent.
- Onun masum olduğu anlaşıldı.
- It may just turn out to be nothing.
- O sadece bir hiç olmaya dönüşebilir.
- Tom promised to let me know how things turned out.
- Tom, olan biteni bana anlatacağına söz verdi.
- I bet all will turn out well.
- Bahse girerim her şey iyi olacak.
- It really turned out well.
- Gerçekten iyi oldu.
- It turned out not to be so easy to live with him.
- Onunla birlikte yaşamanın o kadar kolay olmadığı çıktı.
- It turned out fine.
- İyi oldu.
- What he said turned out to be a lie.
- Onun söylediğinin yalan olduğu çıktı.
- What he said turned out to be false.
- Onun söylediğinin yanlış olduğu çıktı.
- Let's pray he turns out to be a fast learner.
- Dua edelim de çabuk öğrenen biri olsun.
- If the bus driver had had a gun, things might've turned out differently.
- Eğer otobüs şoförünün silahı olsaydı, işler farklı olabilirdi.
- If the bus driver had had a gun, things might've turned out differently.
- Eğer otobüs şoförünün silahı olsaydı, olaylar farklı gelişebilirdi.
- If you had helped us out it wouldn't have turned out like this.
- Sen bize destek olsaydın böyle olmazdı.
Show More (27)
|
2 |
turn out |
çıkmak |
v. |
|
- I will, of course, have to accept the decision if that is how it turns out.
- Karar bu şekilde çıkarsa elbette kabul etmek zorunda kalacağım.
- That way, you always turn out to be right.
- Bu şekilde, her zaman haklı çıkarsınız.
- Jimmy, turns out this kid sucks.
- Jimmy, bu çocuk berbat çıktı.
- Only time will tell how good or bad of a president he turns out to be.
- Ne kadar iyi ya da kötü bir başkan çıkacağını sadece zaman gösterecek.
- Only time will tell how good or bad of a president he turns out to be.
- Ne kadar iyi yahut kötü bir lider çıkacağını sadece zaman gösterebilir.
- This sweet little old lady turned out to be the head of a crime syndicate.
- Bu küçük tatlı yaşlı kadın bir suç örgütünün elebaşı çıktı.
- The rumor turned out false.
- Söylenti yanlış çıktı.
- The hot chick that sent me a friend request turned out to be Tom's catfish account.
- Bana arkadaşlık isteği yollayan afet Tom'un kolpa hesabı çıktı.
- The rumor turned out to be true.
- Söylentiler doğru çıktı.
- It may just turn out to be nothing.
- Hiçbir şey çıkmayabilir.
- To my surprise, the film turned out to be a masterpiece.
- Sürpriz bir şekilde, film bir başyapıt çıktı.
- That story turned out to be a hoax.
- Bu hikaye bir aldatmaca çıktı.
- All my efforts turned out to be useless.
- Tüm çabalarım boşa çıktı.
- Let's pray he turns out to be a fast learner.
- Dua edelim de çabuk kavrayan biri çıksın.
- Let's pray he turns out to be a fast learner.
- Dua edelim o çabuk öğrenen biri çıksın.
- The rumor of her death turned out false.
- Ölüm söylentisi yalan çıktı.
- The news turned out to be true.
- Haber, doğru çıktı.
- Hanako turned out to be a surprisingly nice person.
- Hanako, şaşırtıcı derecede hoş bir insan çıktı.
- Tom turned out to be a thief.
- Tom bir hırsız çıktı.
- That story turned out to be a hoax.
- O olay palavra çıktı.
- Tom turned out to be a backstabber.
- Tom arkadan bıçaklayan biri çıktı.
- Please turn out the lights when you leave.
- Lütfen çıkarken ışıkları söndürün.
- The news turned out false.
- Haber yanlış çıktı.
- The price turned out to be lower than I thought.
- Fiyat düşündüğümden daha düşük çıktı.
- Tom turned out to be a backstabber.
- Tom kalleş çıktı.
- The rumor turned out true.
- Söylenti gerçek çıktı.
- What the lawyer had told me finally turned out to be false.
- Avukatın bana söylediği şey sonunda yanlış çıktı.
Show More (24)
|
3 |
turn out |
sonuçlanmak |
v. |
|
- We must hope they turn out well.
- Umarım iyi sonuçlanırlar.
- Where the first point is concerned, I am glad that matters did not turn out as I had feared.
- İlk hususla ilgili olarak, meselelerin korktuğum gibi sonuçlanmamasından memnuniyet duyuyorum.
- They do not always turn out to be to our advantage.
- Her zaman bizim lehimize sonuçlanmazlar.
- I can't tell you how glad I am that it all turned out this way.
- Her şeyin bu şekilde sonuçlanmasına ne kadar sevindiğimi anlatamam.
- We're delighted with the way things turned out.
- İşlerin bu şekilde sonuçlanmasından çok memnunuz.
- He was disappointed that things didn't turn out as he'd hoped.
- O, işler umduğu gibi sonuçlanmadığı için hayal kırıklığına uğradı.
- We both know how that turned out.
- Bunun nasıl sonuçlandığını ikimiz de biliyoruz.
- Things didn't turn out the way we expected.
- İşler beklediğimiz şekilde sonuçlanmadı.
- Let's see how this story turns out.
- Bu hikayenin nasıl sonuçlanacağını görelim.
- I'll let you know how things turn out.
- İşlerin nasıl sonuçlandığını sana haber veririm.
- Things didn't turn out like we expected.
- İşler beklediğimiz gibi sonuçlanmadı.
- The trouble with free elections is that you never know how they are going to turn out.
- Serbest seçimlerin sorunu, nasıl sonuçlanacağını asla bilememenizdir.
- Let's see how this story turns out.
- Bakalım bu hikaye nasıl sonuçlanacak.
- He said that everything would turn out well.
- Her şeyin iyi sonuçlanacağını söyledi.
- Tom promised to let me know how things turned out.
- Tom işlerin nasıl sonuçlandığını bana bildirmek için söz verdi.
- Things didn't turn out the way Tom expected.
- İşler Tom'un beklediği gibi sonuçlanmadı.
- It really turned out well.
- Bu gerçekten iyi sonuçlandı.
- I'm waiting to see how things will turn out.
- İşlerin nasıl sonuçlanacağını görmek için bekliyorum.
- I hope everything will turn out well in the end.
- Sonunda her şeyin iyi sonuçlanacağını ümit ediyorum.
- I'm not too pleased with how things turned out.
- İşlerin böyle sonuçlanmasından pek memnun değilim.
- Tom promised to let me know how things turned out.
- Tom işlerin nasıl sonuçlandığını bana bildireceğine söz verdi.
Show More (18)
|
4 |
turn out |
kapatmak |
v. |
|
- You can turn out the lights now.
- Artık ışıkları kapatabilirsin.
- Please turn out the light before leaving the room.
- Odadan ayrılmadan önce ışığı kapatın lütfen.
- Be sure to turn out the light when you go out.
- Çıkarken ışıkları kapattığından emin ol.
- I'd appreciate it if you would turn out the lights.
- Işıkları kapatırsan minnettar kalırım.
- Be sure to turn out the light when you go out.
- Çıkarken ışığı kapattığından emin ol.
- Tom turned out the lights.
- Tom ışıkları kapattı.
- Be sure to turn out the light when you go out.
- Dışarı çıkarken ışığı kapattığından emin ol.
Show More (4)
|
5 |
turn out |
söndürmek |
v. |
|
- I'd appreciate it if you would turn out the lights.
- Işıkları söndürürseniz memnun olurum.
- Tom turned out the lights.
- Tom ışıkları söndürdü.
- Be sure to turn out the light when you go out of the room.
- Odadan dışarı gittiğinizde ışığı söndürdüğünüzden emin olun.
- Please turn out the light before leaving the room.
- Lütfen odadan çıkmadan önce ışığı söndürün.
- Please turn out the lights.
- Lütfen ışıkları söndürün.
Show More (2)
|
6 |
turn out |
gelmek |
v. |
|
- I'm still not happy with how things turned out.
- İşlerin bu hale gelmesinden hala memnun değilim.
- Tom doesn't know how things turned out this way.
- Tom işlerin nasıl bu hale geldiğini bilmiyor.
- The issue turned out to be very contentious.
- Konu çok tartışmalı hale geldi.
- We're delighted with the way things turned out.
- Olayların bu hâle gelmesinden memnunuz.
Show More (1)
|
7 |
turn out |
üretmek |
v. |
|
- This factory can turn out 200 cars a day.
- Bu fabrika günde 200 araba üretebilir.
- This factory can turn out 200 cars a day.
- Bu fabrika günde 200 otomobil üretebiliyor.
Show More (-1)
|
8 |
turn out |
katılmak |
v. |
|
- We shall be turning out en masse.
- Toplu olarak katılacağız.
Show More (-2)
|
9 |
turn out |
yapmak |
v. |
|
- We will then have to make any adjustments that turn out to be necessary.
- Bundan sonra gerekli olabilecek her türlü düzenlemeyi yapmamız gerekecek.
Show More (-2)
|
10 |
turn out |
toplanmak |
v. |
|
- Everyone turned out for the circus.
- Herkes sirk için toplandı.
Show More (-2)
|
11 |
turn out |
göndermek |
v. |
|
- The hot chick that sent me a friend request turned out to be Tom's catfish account.
- Bana arkadaşlık isteği gönderen seksi piliç Tom'un sahte hesabı çıktı.
Show More (-2)
|