warm - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
warm sıcak adj.
  • There will always be a warm welcome for you from us in Parliament.
  • Parlamento'da sizi her zaman sıcak bir şekilde karşılayacağız.
  • I wish to extend to them a very warm welcome on behalf of this House.
  • Bu Meclis adına kendilerine çok sıcak bir karşılama sunmak istiyorum.
  • That is why I do not warm to this document.
  • Bu yüzden bu belgeye sıcak bakmıyorum.
Show More (250)
warm ılık adj.
  • Drinking warm milk should help you sleep.
  • Ilık süt içmek uyumana yardımcı olacaktır.
  • I like my soup to be warm, not hot.
  • Çorbamın sıcak değil, ılık olmasını isterim.
  • Drinking warm milk makes me sleepy.
  • Ilık süt içmek beni beni uyutuyor.
Show More (34)
warm ısınmak v.
  • So that we might remember what we are dealing with, I will reiterate a few facts about climatic warming.
  • Ne ile karşı karşıya olduğumuzu hatırlayabilmemiz için iklimsel ısınma ile ilgili birkaç gerçeği tekrarlayacağım.
  • Feeling cold in the legs causes discomfort and the desire to immediately warm.
  • Bacaklarda üşüme hissi duymak rahatsızlığa ve hemen ısınma isteğine neden olur.
  • Feeling cold in the legs causes discomfort and the desire to immediately warm.
  • Bacaklarda üşüme hissi rahatsızlığa ve hemen ısınma isteğine neden olur.
Show More (30)
warm içten adj.
  • I should like to offer my warmest thanks for your suggestion.
  • Öneriniz için en içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
  • I would like to extend a warm thank you to the rapporteur for his report.
  • Raportöre de raporu için içtenlikle teşekkür etmek isterim.
  • Mr Sjöstedt's report therefore receives my warm support.
  • Bu nedenle Sayın Sjöstedt'in raporunu içtenlikle destekliyorum.
Show More (25)
warm ısıtmak v.
  • He warmed himself at the stove.
  • O, sobada kendini ısıttı.
  • She blew on her hands to warm them.
  • Isıtmak için ellerine üfledi.
  • Tom warmed himself in front of the fire.
  • Tom ateşin önünde kendini ısıttı.
Show More (20)
warm sıcak tutan adj.
  • He was not wearing a warm coat.
  • Sıcak tutan bir palto giymiyordu.
  • Tom suggested wearing warm clothes.
  • Tom sıcak tutan giysiler giymeyi önerdi.
  • My overcoat is light but warm.
  • Benim paltom hafif ama sıcak tutar.
Show More (11)
warm samimi adj.
  • I just want someone nice and warm like you guys.
  • Tam da sizin gibi hoş ve samimi birini istiyorum.
  • Mary doesn't seem very warm.
  • Mary çok samimi görünmüyor.
  • The new president was a warm and friendly man.
  • Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.
Show More (0)
warm sıcacık adj.
  • Her lips were warm.
  • Dudakları sıcacıktı.
  • His lips were warm.
  • Dudakları sıcacıktı.
  • This sweater is warm.
  • Bu kazak sıcacık tutuyor.
Show More (0)
warm sıcak kanlı adj.
  • You look warm.
  • Sıcak kanlı görünüyorsun.
Show More (-2)