|
- What is the way out?
- Çıkış yolu nedir?
- That would send a message from the world community to the warring parties as a way out of this appalling situation.
- Bu, dünya kamuoyundan savaşan taraflara bu korkunç durumdan çıkış yolu olarak bir mesaj gönderecektir.
- We cannot abandon the victims to their fate, failing to provide support or a way out.
- Destek ya da çıkış yolu sunmayarak mağdurları kaderlerine terk edemeyiz.
- We should be helping to find ways out of the crisis.
- Krizden çıkış yollarının bulunmasına yardımcı olmalıyız.
- Clearly it is an attempt to acquit the system and persuade us that there is a way out within it.
- Açıkçası bu, sistemi aklama ve bizi sistem içinde bir çıkış yolu olduğuna ikna etme girişimidir.
- This step is essential to finding a way out of a crisis that is still unfolding.
- Bu adım, halen devam etmekte olan bir krizden çıkış yolu bulmak için elzemdir.
- I call for his sentence to be suspended immediately, because that is this man's only way out.
- Cezasının derhal askıya alınması çağrısında bulunuyorum, çünkü bu adamın tek çıkış yolu budur.
- This is good because it was just going to leave the door open for multinational companies to use this as a way out.
- Bu iyi bir şey çünkü çok uluslu şirketlerin bunu bir çıkış yolu olarak kullanması için kapıyı açık bırakacaktı.
- So we must ask ourselves what is the way out of this situation.
- Dolayısıyla kendimize bu durumdan çıkış yolunun ne olduğunu sormalıyız.
- The time has undoubtedly come to seek a way out of the hopelessness of the situation.
- Durumun ümitsizliğinden bir çıkış yolu aramanın zamanı şüphesiz gelmiştir.
- The only way out is for them to join forces and step up their fight against this policy.
- Tek çıkış yolu, güçlerini birleştirmeleri ve bu politikaya karşı mücadelelerini arttırmalarıdır.
- The only way out is to overturn it, however difficult that may seem under present circumstances.
- Mevcut koşullar altında ne kadar zor görünse de tek çıkış yolu onu alaşağı etmektir.
- We cannot abandon the victims to their fate, failing to provide support or a way out.
- Mağdurları kaderlerine terk edemeyiz, destek ya da bir çıkış yolu sunamayız.
- It is impossible to save our way out of the crisis.
- Krizden çıkış yolumuzu kurtarmak mümkün değildir.
- This is good because it was just going to leave the door open for multinational companies to use this as a way out.
- Bu iyi bir şey çünkü çok uluslu şirketlerin bunu bir çıkış yolu olarak kullanması için açık kapı bırakacaktı.
- But if that gravity funnel closes, there's no way out.
- Ama o yerçekimi hunisi kapanırsa, çıkış yolumuz olmaz.
- The boy could not find his way out of the maze.
- Çocuk labirentten çıkış yolunu bulamadı.
- There was no way out.
- Çıkış yolu yoktu.
- Is death the only way out?
- Tek çıkış yolu ölüm mü?
- He saw suicide as the only way out.
- İntiharı tek çıkış yolu olarak görüyordu.
- I can't see a way out of this.
- Bundan bir çıkış yolu göremiyorum.
- Tom is looking for a way out.
- Tom bir çıkış yolu arıyor.
- He saw suicide as the only way out.
- İntiharı tek çıkış yolu olarak gördü.
- This is the only way out.
- Tek çıkış yolu bu.
- Tom couldn't find his way out of the cave.
- Tom mağaradan çıkış yolunu bulamadı.
- We're forced to look for another way out of this situation.
- Bu durumdan başka bir çıkış yolu aramak zorundayız.
- Layla had only one way out.
- Layla'nın tek bir çıkış yolu vardı.
- We're forced to look for another way out of this situation.
- Biz bu durumdan başka bir çıkış yolu aramak zorundayız.
- I finally found my way out of the confusing maze.
- Sonunda, kafa karıştırıcı labirentten çıkış yolumu buldum.
- I must think of a way out.
- Bir çıkış yolu bulmalıyım.
- I must think of a way out.
- Bir çıkış yolu düşünmeliyim.
- There’s no easy way out.
- Kolay bir çıkış yolu yok.
- I can find my own way out.
- Kendi çıkış yolumu bulabilirim.
- He needed more than ten minutes to find the way out.
- Çıkış yolunu bulmak için on dakikadan daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
- Let me show you the way out.
- Sana çıkış yolunu göstereyim.
- Is that the only way out?
- Tek çıkış yolu bu mu?
- There's another way out.
- Başka bir çıkış yolu var.
- Is there any other way out of here?
- Buradan başka bir çıkış yolu var mı?
- That door's the only way out.
- Bu kapı tek çıkış yolu.
- Where is the way out?
- Çıkış yolu nerede?
- Layla realized there was no way out.
- Layla çıkış yolu olmadığını fark etti.
- That door's the only way out.
- O kapı tek çıkış yolu.
- There's no other way out.
- Başka bir çıkış yolu yok.
- We need to find another way out of here.
- Buradan başka bir çıkış yolu bulmalıyız.
- He needed more than ten minutes to find the way out.
- Çıkış yolunu bulmak için on dakikadan fazlasına ihtiyacı vardı.
- There is only one way out.
- Tek bir çıkış yolu var.
- Can Tom find his way out?
- Tom kendi çıkış yolunu bulabilir mi?
- There's no way out.
- Çıkış yolu yok.
- I found a way out.
- Bir çıkış yolu buldum.
- There seems to be no way out.
- Başka çıkış yolu yok gibi görünüyor.
- There's only one way out.
- Sadece bir çıkış yolu var.
- I'll show you the way out.
- Sana çıkış yolunu göstereceğim.
- Is that the only way out?
- Tek çıkış yolu o mu?
- There seems to be no way out.
- Hiçbir çıkış yolu yok gibi görünüyor.
- I'm looking for a way out.
- Bir çıkış yolu arıyorum.
- You need to find another way out of this situation.
- Bu durumdan başka bir çıkış yolu bulmalısın.
- I'll find my own way out.
- Kendi çıkış yolumu bulacağım.
- Can Tom find his way out?
- Tom çıkış yolunu bulabilir mi?
- Tom didn't see a way out.
- Tom bir çıkış yolu göremedi.
- I'm sure there's another way out.
- Eminim başka bir çıkış yolu vardır.
- There's no way out.
- Hiçbir çıkış yolu yok.
- I finally found my way out of the confusing maze.
- Sonunda kafa karıştırıcı labirentten çıkış yolunu buldum.
- We are groping for a way out of the present situation.
- Mevcut durumdan el yordamıyla bir çıkış yolu arıyoruz.
- I don't see a single way out!
- Tek bir çıkış yolu görmüyorum!
- Is death the only way out?
- Ölüm tek çıkış yolu mu?
- There must be another way out.
- Başka bir çıkış yolu olmalı.
- I don't see a single way out!
- Tek bir çıkış yolu göremiyorum!
- We need to find another way out of here.
- Buradan başka bir çıkış yolu bulmamız gerek.
- There seems to be no way out of here.
- Buradan çıkış yolu yok gibi görünüyor.
- Layla had only one way out.
- Leyla'nın yalnızca tek çıkış yolu vardı.
- This is the only way out.
- Bu tek çıkış yolu.
- There is only one way out.
- Yalnızca tek bir çıkış yolu var.
- Layla realized there was no way out.
- Leyla hiçbir çıkış yolu olmadığını fark etti.
- I can find my way out.
- Çıkış yolumu bulabilirim.
- Tom didn't see a way out.
- Tom bir çıkış yolu görmedi.
- I'm sure there's another way out.
- Başka bir çıkış yolu olduğuna eminim.
- Isn't there another way out of this?
- Bundan başka bir çıkış yolu yok mu?
- There's only one way out.
- Tek bir çıkış yolu var.
- Tom is searching for a way out.
- Tom bir çıkış yolu arıyor.
- I can find my own way out.
- Ben kendi çıkış yolumu bulabilirim.
- I'm looking for a way out of here.
- Buradan bir çıkış yolu arıyorum.
- It is imperative that we find another way out of this situation.
- Bu durumdan başka bir çıkış yolu bulmamız şart.
- Layla saw only one way out of this nightmare.
- Layla bu kabustan tek bir çıkış yolu gördü.
- I'll show you the way out.
- Size çıkış yolunu göstereceğim.
Show More (81)
|
