still

Bedeutungen von dem Begriff "still" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 130 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
Common Usage
1	Common Usage	still adj.	durgun
Japan is still struggling to emerge from recession. Japonya hala durgun ekonomiden çıkmaya çalışıyor. More Sentences
2	Common Usage	still adj.	hareketsiz
If the candidate countries move in the direction of the EU, then the EU cannot afford to stand still. Aday ülkeler AB yönünde ilerlerse, AB'nin hareketsiz kalma lüksü yoktur. More Sentences
3	Common Usage	still adv.	hala
I would say to him that we still do not know where this outbreak originated. Ona bu salgının nereden kaynaklandığını hala bilmediğimizi söylerdim. More Sentences
4	Common Usage	still adv.	yine de
First they water down the agreements, then they still do not sign up to them anyway. Önce anlaşmaları sulandırıyorlar, sonra yine de imzalamıyorlar. More Sentences
General
5	General	still n.	sessizlik
We kept still. Sessizliğimizi koruduk. More Sentences
6	General	still n.	fotoğraf
We printed most of the stills from the movie set. Film setindeki fotoğrafların çoğunu bastık. More Sentences
7	General	still n.	imbik
I bought a still so I can make my own vodka. Kendi votkamı yapabilmek için bir imbik aldım. More Sentences
8	General	still n.	sakinlik
I kept still and said nothing. Hiçbir şey söylemeyip sakinliğimi korudum. More Sentences
9	General	still v.	yatışmak
Her doubt was stilled after we showed her the video. Biz ona videoyu gösterdikten sonra şüpheleri yatıştı. More Sentences
10	General	still v.	(rüzgâr) kesilmek
The wind stilled, and the sun came out. Rüzgar kesildi ve güneş çıktı. More Sentences
11	General	still v.	susmak
The children stilled when the principal walked in. Müdür içeri girdiğinde çocuklar sustu. More Sentences
12	General	still adj.	sessiz
The forest seemed completely still. Orman bütünüyle sessiz görünüyordu. More Sentences
13	General	still adj.	ölü
Tom lay perfectly still. Tom ölü gibi yatıyordu. More Sentences
14	General	still adj.	sabit
Keep the dog still while I examine him. Ben muayene ederken köpeği sabit tut. More Sentences
15	General	still adj.	durgun
Stay very still. Çok durgun kal. More Sentences
16	General	still adj.	sakin
Tom kept still. Tom sakin durdu. More Sentences
17	General	still adj.	durgun
All was still. Hepsi durgundu. More Sentences
18	General	still adj.	kıpırdamadan
Keep still while I braid your hair. Ben saçını örerken kıpırdamadan dur. More Sentences
19	General	still adj.	rüzgârsız
It was a hot, still day without a cloud in sight. Görünürde tek bir bulutun bile olmadığı sıcak ve rüzgârsız bir gündü. More Sentences
20	General	still adj.	normal su
Would you like your water to be still or sparkling, Sir? Normal su mu yoksa maden suyu mu istersiniz, efendim? More Sentences
21	General	still adv.	ama
You got about five minutes on the job, you still smell green to me. İşi yaparak beş dakika geçirdin ama bana hâlâ acemi gibi geliyorsun. More Sentences
22	General	still adv.	gene
In other areas the Union has a coordinating role and in still other areas it contributes with complementary actions. Diğer alanlarda Birliğin koordinasyon rolü vardır ve yine diğer alanlarda tamamlayıcı eylemlerle katkıda bulunur. More Sentences
23	General	still adv.	henüz
Mr Posselt, on the matter of the location for the next European Parliamentary assembly, I think it is still too early. Sayın Posselt, bir sonraki Avrupa Parlamentosu toplantısının yeri konusunda, bunun henüz çok erken olduğunu düşünüyorum. More Sentences
24	General	still adv.	daha da
This trend will become stronger still and there will therefore be an increase in carbon dioxide emissions. Bu eğilim daha da güçlenecek ve dolayısıyla karbondioksit emisyonlarında bir artış olacaktır. More Sentences
25	General	still adv.	daha
Helsinki, in Finland, is still further to the east than Üsküdar on the shore of Anatolia. Finlandiya'daki Helsinki, Anadolu kıyısındaki Üsküdar'dan daha doğuda yer almaktadır. More Sentences
26	General	still adv.	yine de
If it is not ratified, enlargement can still go ahead. Onaylanmaması halinde genişleme yine de devam edebilir. More Sentences
27	General	still adv.	kımıldamadan
Stand still! Kımıldama! More Sentences
28	General	still adv.	hâlâ
He still drives the first car he ever bought. Hâlâ hayatında aldığı ilk arabayı kullanıyor. More Sentences
29	General	still adv.	halen
It has been sunny for a while, but there's still some snow on top of the mountains. Bir süredir hava güneşli ama dağların tepesinde halen biraz kar var. More Sentences
Technical
30	Technical	still adj.	durgun
All was still. Her şey durgundu. More Sentences
31	Technical	still adj.	hareketsiz
In addition, we must not stand still. Buna ek olarak, hareketsiz kalmamalıyız. More Sentences
32	Technical	still adj.	sakin
The stadium was quite still. Stadyum oldukça sakindi. More Sentences
Photography
33	Photography	still adj.	(fotoğraf) natürmort
I like to paint still lifes. Natürmortları resmetmeyi severim. More Sentences
General
34	General	still n.	dinginlik
35	General	still n.	sükut
36	General	still n.	sükunet
37	General	still n.	hareketsizlik
38	General	still n.	damıtıcı
39	General	still n.	tanıtım fotoğrafı (film)
40	General	still n.	damıtma aygıtı
41	General	still n.	(telefon üzerinden bilgi verilen) sessiz yangın alarmı
42	General	still v.	dindirmek (fırtına vb'ni)
43	General	still v.	durdurmak
44	General	still v.	susturmak
45	General	still v.	sakinleşmek
46	General	still v.	durgunlaşmak
47	General	still v.	yatıştırmak
48	General	still v.	sakinleştirmek
49	General	still v.	gidermek
50	General	still v.	tatmin etmek
51	General	still v.	doyurmak
52	General	still v.	rahatlatmak
53	General	still v.	kontrol altında tutmak
54	General	still v.	üstesinden gelmek
55	General	still v.	baş etmek
56	General	still v.	gücü yetmek
57	General	still v.	bastırmak
58	General	still v.	örtbas etmek
59	General	still v.	perdelemek
60	General	still v.	sınırlandırmak
61	General	still v.	damıtmak
62	General	still v.	saflaştırmak
63	General	still v.	damıtarak elde etmek
64	General	still v.	damıtma yolu ile özütünü çıkarmak
65	General	still v.	distilasyon yapmak
66	General	still v.	damıtma yapmak
67	General	still adj.	hoş
68	General	still adj.	akıntısız
69	General	still adj.	dingin
70	General	still adj.	asude
71	General	still adj.	köpüksüz (şarap)
72	General	still adj.	rüzgarsız
73	General	still adj.	durgun (su)
74	General	still adj.	esintisiz
75	General	still adj.	dalgasız
76	General	still adj.	kıpırtısız
77	General	still adj.	dingin
78	General	still adj.	yalın
79	General	still adj.	telaşsız
80	General	still adv.	bununla beraber
81	General	still adv.	yine
82	General	still adv.	bununla birlikte
83	General	still adv.	mamafih
84	General	still adv.	amma
85	General	still adv.	daima
86	General	still adv.	buna rağmen
87	General	still adv.	bütün bunlara rağmen
88	General	still adv.	daha (da)
89	General	still adv.	kıpırdamadan
90	General	still adv.	sessizce
91	General	still adv.	gürültü yapmadan
92	General	still adv.	sakince
93	General	still adv.	gürültü çıkarmadan
94	General	still adv.	ilaveten
95	General	still adv.	daha ötedeki
96	General	still adv.	ileriye
97	General	still adv.	daha uzağa
98	General	still conj.	fakat
99	General	still conj.	yine
100	General	still conj.	ancak
Technical
101	Technical	still adj.	sakın
Gastronomy
102	Gastronomy	still n.	imbik
Photography
103	Photography	still n.	hareketsiz obje fotoğrafı
104	Photography	still n.	natürmort fotoğraf
105	Photography	still n.	film fotoğrafı
106	Photography	still n.	(özel olarak) bir film sahnesinden çekilmiş fotoğraf
107	Photography	still n.	film sahnesi fotoğrafı
108	Photography	still n.	film sahnesinden çekilmiş oyuncu fotoğrafı
109	Photography	still adj.	hareketsiz obje fotoğrafına özgü
110	Photography	still adj.	hareketsiz obje fotoğrafı ile ilgili
111	Photography	still adj.	hareketsiz obje fotoğrafı için tasarlanan
112	Photography	still adj.	(fotoğraf) hareketsiz objeleri konu alan
113	Photography	still adj.	natürmort fotoğrafa özgü
114	Photography	still adj.	natürmort fotoğraf ile ilgili
115	Photography	still adj.	natürmort fotoğraf için tasarlanan
Archaic
116	Archaic	still adj.	hadisesiz
117	Archaic	still adj.	sıradan
118	Archaic	still adj.	olağan
119	Archaic	still adj.	alışılagelmiş
120	Archaic	still adj.	dramasız
121	Archaic	still adv.	devamlı olarak
122	Archaic	still adv.	kesintisiz bir şekilde
123	Archaic	still adv.	derece derece
124	Archaic	still adv.	kademeli olarak
125	Archaic	still adv.	durmadan ilerleyerek
126	Archaic	still adv.	her zaman
127	Archaic	still adv.	durmadan
128	Archaic	still adv.	sürekli
129	Archaic	still adv.	sık sık
130	Archaic	still adv.	daima

Bedeutungen, die der Begriff "still" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 468 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	still water n.	durgun su
We should not trust still waters. Durgun sulara güvenmemeliyiz. More Sentences
2	General	stand still v.	hareket etmemek
Stand still and keep silent. Hareket etme ve sessiz kal. More Sentences
3	General	hold still v.	hareket etmemek
Hold still for a moment, please. Bir dakika hareket etmeyin lütfen. More Sentences
4	General	stand still v.	kıpırdamamak
Stand still! Kıpırdama! More Sentences
5	General	stand still v.	hareketsiz durmak
Tom was standing still. Tom hareketsiz duruyordu. More Sentences
6	General	be still awake v.	hala uyanık olmak
I saw your light was on and knew you were still awake. Işığının açık olduğunu gördüm ve hala uyanık olduğunu anladım. More Sentences
7	General	lie still v.	hareketsiz yatmak
I want you to lie still. Hareketsiz yatmanı istiyorum. More Sentences
8	General	lie still v.	kımıldamadan uzanmak
Just lie still. Sadece kımıldamadan uzan. More Sentences
9	General	as still as adj.	kadar sessiz
The room was as still as the grave. Oda hâlâ mezar kadar sessizdi. More Sentences
Colloquial
10	Colloquial	but still expr.	ama yine de
The suspicion persisted, but still I had to vote for the motion. Şüphe devam etti ama yine de önergeye oy vermek zorunda kaldım. More Sentences
11	Colloquial	but still expr.	fakat yine de
Tom took a sleeping pill, but still couldn't fall asleep. Tom bir uyku hapı içti fakat yine de uyuyamadı. More Sentences
Idioms
12	Idioms	stand still v.	kıpırdamamak
Stand still and keep silent. Kıpırdamadan dur ve sessiz ol. More Sentences
13	Idioms	sit still v.	kıpırdamadan oturmak
They sat still as if they were charmed by the music. Müzikten büyülenmiş gibi kıpırdamadan oturdular. More Sentences
14	Idioms	stand still for (someone or something) v.	(biri/bir şey) için hareketsiz durmak
Tom stood still for a moment. Tom bir süre için hareketsiz durdu. More Sentences
15	Idioms	hold still expr.	kıpırdama
Hold still. Kıpırdama. More Sentences
16	Idioms	(still) going strong expr.	(hala) güçlü
The language is still going strong. Dil hala güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. More Sentences
Speaking
17	Speaking	stay still interj.	kıpırdama
Stay still. Kıpırdama. More Sentences
18	Speaking	keep still interj.	kıpırdama
Keep still! Kıpırdama! More Sentences
19	Speaking	he's still breathing expr.	hala nefes alıyor
He's still breathing. Hala nefes alıyor. More Sentences
20	Speaking	hold still expr.	kıpırdama
Hold still, Tom. Kıpırdama Tom. More Sentences
21	Speaking	hold still expr.	kımıldama
Hold still for a moment, please. Bir süre kımıldama, lütfen. More Sentences
Gastronomy
22	Gastronomy	still water n.	durgun su
Still waters run deep. Durgun sular derin akar. More Sentences
Art
23	Art	still life n.	natürmort
I like to paint still lifes. Natürmort resim yapmayı severim. More Sentences
General
24	General	worse still n.	işin daha kötüsü
25	General	worse still n.	daha kötüsü
26	General	betrothed while still an infant n.	beşik kertiği
27	General	criminal still at large n.	hapishane kaçkını
28	General	still lemon drink n.	limonata
29	General	still air n.	durgun hava
30	General	still drink n.	gazsız içecek
31	General	still-life painting n.	natürmort resim
32	General	still room n.	kiler gibi küçük oda
33	General	still room n.	çay odası
34	General	still waters n.	sakin sular
35	General	still ocean waters n.	dingin okyanus suları
36	General	pot still n.	imbik
37	General	pot still n.	damıtma imbiği
38	General	still alarm n.	(telefon üzerinden bilgi verilen) sessiz yangın alarmı
39	General	still life n.	natürmort gibi durağan eser
40	General	still room n.	damıtma odası
41	General	still room n.	distilasyon alanı
42	General	stand as still as a statue v.	put gibi durmak
43	General	hold still v.	kıpırdamamak
44	General	sit still v.	doğru durmak
45	General	become still v.	sessizleşmek
46	General	the flavour (taste) of it still lingers v.	tadı damağında kalmak
47	General	sit still v.	uslu oturmak
48	General	sit still v.	uslu durmak
49	General	be still in a critical condition v.	hayati riski atlatamamak
50	General	be still awake v.	daha yatmamış olmak
51	General	be still hungry for success v.	başarıya doymamak
52	General	be still in memories v.	hafızalardaki yerini korumak
53	General	be still critical v.	durumu ciddiyetini korumak
54	General	(one's condition) to be still critical v.	(durumu) ciddiyetini korumak
55	General	be (still) friends after break up v.	ayrıldıktan sonra arkadaş olarak kalmak
56	General	be (still) friends after break up v.	ayrıldıktan sonra arkadaş kalmak
57	General	be still discussed v.	hala tartışılmak
58	General	be still discussed v.	halen daha tartışılmak
59	General	still linger strongly in one's memory v.	hafızasında önemli bir yer tutmak
60	General	be still on the loose v.	hala/henüz yakalanmamış olmak
61	General	be still on the loose v.	sırra kadem basmak
62	General	be still on the loose v.	kayıp olmak
63	General	be still on the loose v.	kayıplara karışmak
64	General	be still on the decline v.	düşüşünü sürdürmek
65	General	still [obsolete] v.	damlamak
66	General	still [obsolete] v.	damla damla düşmek
67	General	still [obsolete] v.	damlatmak
68	General	still [obsolete] v.	damla damla sızdırmak
69	General	still-burn v.	damıtım sırasında yakmak
70	General	still-burn v.	distilasyon sürecinde yakmak
71	General	stand still v.	sabit durmak
72	General	stock still adj.	hareketsiz
73	General	as still as a statue adj.	put gibi
74	General	as still as adj.	gibi sessiz
75	General	stock-still adj.	hareketsiz
76	General	stock-still adj.	durgun
77	General	stock-still adj.	hiç kımıldamadan
78	General	still-continuing adj.	halen devam eden
79	General	still-habitable adj.	halen oturulan (ev vb)
80	General	still [obsolete] adj.	gayretli
81	General	still [obsolete] adj.	azimli
82	General	still [obsolete] adj.	pes etmeyen
83	General	still [obsolete] adj.	direşken
84	General	still [obsolete] adj.	sebatlı
85	General	still-closing adj.	giderek kapanan
86	General	still-closing adj.	sürekli kapanan
87	General	still-closing adj.	kapanmayı sürdüren
88	General	still-closing adj.	daralan
89	General	still more adv.	bir kat daha
90	General	in still another experiment adv.	yine bir başka deneyde
91	General	still [obsolete] adv.	değişmeksizin
92	General	still [obsolete] adv.	aynı kalarak
93	General	still [obsolete] adv.	özelliğini koruyarak
94	General	still [obsolete] adv.	daha büyük ölçüde
95	General	still [obsolete] adv.	artarak
96	General	still an end [obsolete] adv.	zaman zaman
97	General	still an end [obsolete] adv.	arada bir
98	General	still an end [obsolete] adv.	arada sırada
99	General	still an end [obsolete] adv.	dönem dönem
100	General	still an end [obsolete] adv.	bazı bazı
101	General	still an end [obsolete] adv.	bazen
102	General	still and anon [obsolete] adv.	zaman zaman
103	General	still and anon [obsolete] adv.	arada bir
104	General	still and anon [obsolete] adv.	arada sırada
105	General	still and anon [obsolete] adv.	dönem dönem
106	General	still and anon [obsolete] adv.	bazı bazı
107	General	still and anon [obsolete] adv.	bazen
108	General	although still conj.	her ne kadar olsa da
109	General	still less conj.	daha da
110	General	still less conj.	hiç
111	General	still less conj.	şöyle dursun
112	General	the car is still under warranty expr.	araba halen garanti kapsamı altında
Phrasals
113	Phrasals	keep still about something v.	bir konuda konuşmamak/sessiz kalmak
114	Phrasals	keep someone still v.	hareket ettirmemek
115	Phrasals	keep someone still v.	konuşturmamak
116	Phrasals	keep someone still v.	ses çıkarmasını engellemek
Phrases
117	Phrases	yet still expr.	ama yine de
118	Phrases	better still expr.	daha iyi
119	Phrases	better still expr.	çok daha iyi
120	Phrases	better still expr.	daha da iyisi
121	Phrases	the night's still young expr.	gece yeni başladı
122	Phrases	better still expr.	en iyisi
123	Phrases	remain still expr.	olduğun yerde kal
124	Phrases	remain still expr.	kımıldama
125	Phrases	remain still expr.	dur
Proverb
126	Proverb	still waters run deep adj.	yumuşak atın çiftesi pek olur
127	Proverb	still waters run deep	durgun sular derinden akar
128	Proverb	still waters run deep	çok konuşan değil çok dinleyen bilir
129	Proverb	a fool with a tool is still a fool	eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir
130	Proverb	a fool with a tool is still a fool	eşeğe altın semer taksan eşek yine eşektir
131	Proverb	a fool with a tool is still a fool	eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir
132	Proverb	still tongue makes a wise head	az konuş öz konuş
133	Proverb	still tongue makes a wise head	söz gümüşse sükut altındır
134	Proverb	still waters run deep	yavaş atın çiftesi pek olur
135	Proverb	you can put lipstick on a pig, but it's still a pig	eşeğe altın semer de vursan eşek yine eşektir
136	Proverb	a still tongue makes a wise head	az konuş öz konuş
137	Proverb	a still tongue makes a wise head	söz gümüşse sükut altındır
Colloquial
138	Colloquial	still standing n.	hala dimdik ayakta
139	Colloquial	still hunt n.	gizli takip
140	Colloquial	still hunt n.	pusuya yatma
141	Colloquial	hold still for (someone or something) v.	bir şeyin yapılabilmesi için sabit durmak
142	Colloquial	hold still for (someone or something) v.	(biri/bir şey) için sabit durmak
143	Colloquial	hold still for (someone or something) v.	bir şeyin yapılabilmesi için hareketsiz durmak
144	Colloquial	hold still for (someone) v.	birinin bir şey yapabilmesi için sabit/hareketsiz kalmak
145	Colloquial	hold still for (someone) v.	(biri) için sabit kal
146	Colloquial	hold still for (someone) v.	(biri) için hareketsiz kalmak
147	Colloquial	still as death adj.	ölü gibi hareketsiz
148	Colloquial	still and all adv.	karşın
149	Colloquial	still and all adv.	rağmen
150	Colloquial	still and all adv.	olduğu halde
151	Colloquial	are you still riding the goat? expr.	yolları ayırdınız mı?
152	Colloquial	are you still riding the goat? expr.	ayrıldınız mı?
153	Colloquial	are you still riding the goat? expr.	boşandınız mı?
154	Colloquial	are you still riding the goat? expr.	hala evli misiniz?
155	Colloquial	be still my beating heart expr.	kalbimi hoplattın
156	Colloquial	be still my beating heart expr.	kalbim duracak/çıkacak sandım
157	Colloquial	be still my beating heart expr.	sakin, heyecan yok
158	Colloquial	be still my beating heart expr.	dur, heyecan yapma
159	Colloquial	and are you still? expr.	hala öyle misin?
160	Colloquial	(but) still and all expr.	her şeye rağmen
161	Colloquial	so still you could hear a pin drop expr.	iğne atsan duyulur
162	Colloquial	be still! expr.	rahat dur!
163	Colloquial	so still you could hear a pin drop expr.	yaprak düşse duyulur
164	Colloquial	still a mystery to someone expr.	(biri için/birine) hala bir muamma
165	Colloquial	no matter how thin you slice it, it's still baloney expr.	ne kadar süslersen süsle hala aynı zırvalık
166	Colloquial	no matter how thin you slice it, it's still baloney expr.	ne kadar boyarsan boya hala aynı saçmalık
167	Colloquial	be still my beating heart expr.	(ironik bir şekilde) kalbim dur çarpma/heyecanlanma
168	Colloquial	be still my beating heart expr.	(ironik bir şekilde) kalbim ağzıma geldi
169	Colloquial	be still my beating heart expr.	kalbim güm güm attı
170	Colloquial	be still my beating heart expr.	ne kadar iyisin
171	Colloquial	be still my beating heart expr.	ne kadar lütufkarsın
172	Colloquial	be still my beating heart expr.	kalbim duracak şimdi
173	Colloquial	be still my heart expr.	(ironik bir şekilde) kalbim dur çarpma/heyecanlanma
174	Colloquial	be still my heart expr.	(ironik bir şekilde) kalbim ağzıma geldi
175	Colloquial	be still my heart expr.	kalbim güm güm attı
176	Colloquial	be still my heart expr.	ne kadar iyisin
177	Colloquial	be still my heart expr.	ne kadar lütufkarsın
178	Colloquial	be still my heart expr.	kalbim duracak şimdi
179	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	kesin üç kuruşun hesabını yapıyordur
180	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	kedin üçün beşin hesabını yapıyordur
181	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	kesin elini cebine atmaya korkuyordur
182	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	aşırı cimri biri
183	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	aşırı pinti biri
184	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	eli sıkı biri
185	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	aşırı derecede tutumlu biri
186	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	para harcamaya korkan biri
187	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	cebinde akrep olan biri
188	Colloquial	(one) still has (one's) communion money [ireland] expr.	minimumda para harcayan biri
189	Colloquial	(but) still and all expr.	(ama) yine de
190	Colloquial	(but) still and all expr.	(fakat) gel gör ki
191	Colloquial	(but) still and all expr.	(fakat) buna rağmen
192	Colloquial	(but) still and all expr.	(fakat) ne var ki
193	Colloquial	still less expr.	şöyle dursun
194	Colloquial	still less expr.	kaldı ki
195	Colloquial	still less expr.	hiç
196	Colloquial	still less expr.	hele hiç
197	Colloquial	still and all expr.	yine de
198	Colloquial	still and all expr.	ne var ki
199	Colloquial	still and all expr.	gel gör ki
200	Colloquial	still and all expr.	buna rağmen
201	Colloquial	still and all expr.	bununla beraber
Idioms
202	Idioms	still small voice n.	vicdanın sesi
203	Idioms	still small voice n.	iç ses
204	Idioms	the still small voice n.	vicdanının sesi
205	Idioms	the still small voice n.	iç ses
206	Idioms	the still, small voice n.	vicdanının sesi
207	Idioms	the still, small voice n.	iç ses
208	Idioms	hold still for something v.	bir şeye dayanmak
209	Idioms	stand still for something v.	bir şeye dayanmak
210	Idioms	stand still for something v.	bir şeye katlanmak
211	Idioms	keep still about something v.	bir konuda sessiz kalmak
212	Idioms	hold still for something v.	bir şeye katlanmak
213	Idioms	the jury is still out v.	belirsizliği korumak
214	Idioms	stand stock-still v.	donup kalmak
215	Idioms	sit still for something v.	gıkı çıkmamak
216	Idioms	be still going strong v.	hala iyi/güçlü durumda olmak
217	Idioms	the jury is still out v.	henüz karar verilmemiş olmak
218	Idioms	the jury is still out (on somebody or something) v.	henüz bir karara varılmamış olmak
219	Idioms	sit still for something v.	kımıldamadan oturmak
220	Idioms	stand still v.	kımıldamamak
221	Idioms	hold still v.	kıpırdamamak
222	Idioms	hold still v.	kımıldamamak
223	Idioms	keep still v.	kıpırdamamak
224	Idioms	keep still v.	kımıldamamak
225	Idioms	keep something still v.	sır olarak saklamak
226	Idioms	become as still as a statue v.	put kesilmek
227	Idioms	have one's heart stand still v.	(sevinçten/heyecandan) kalbi duracak gibi olmak
228	Idioms	have one's heart stand still v.	(sevinçten/heyecandan) neredeyse kalbi durmak
229	Idioms	one's heart stands still v.	(heyecandan/meraktan) kalbi durmak/duracak gibi olmak
230	Idioms	have one's heart stand still v.	(sevinçten/heyecandan) kalbi durmak
231	Idioms	stay stock-still v.	put gibi kalmak
232	Idioms	stay stock-still v.	donup kalmak
233	Idioms	stay stock-still v.	olduğu gibi kalmak
234	Idioms	stay stock-still v.	hareketsiz kalmak
235	Idioms	stay stock-still v.	kalakalmak
236	Idioms	be still in the game v.	hala oyunda olmak
237	Idioms	be still in the game v.	hala pes etmemiş/vazgeçmemiş olmak
238	Idioms	be still in the game v.	hala mücadelede olmak
239	Idioms	be still in the game v.	hala savaşmak
240	Idioms	be still in the game v.	engellere/zorluklara rağmen mücadeleye devam etmek
241	Idioms	not hold still for (something) v.	(bir şeye) katlanmamak
242	Idioms	not hold still for (something) v.	(bir şeyi) tolere etmemek
243	Idioms	not hold still for (something) v.	(bir şeye) dayanmamak
244	Idioms	not hold still for (something) v.	(bir şeyi) kabul etmemek
245	Idioms	not hold still for (something) v.	(bir şeye) tahammül etmemek
246	Idioms	not hold still for (something) v.	(bir şeyi) sineye çekmemek
247	Idioms	not stand still for (something) v.	(bir şeye) katlanmamak
248	Idioms	not stand still for (something) v.	(bir şeyi) tolere etmemek
249	Idioms	not stand still for (something) v.	(bir şeye) dayanmamak
250	Idioms	not stand still for (something) v.	(bir şeyi) kabul etmemek
251	Idioms	not stand still for (something) v.	(bir şeye) tahammül etmemek
252	Idioms	not stand still for (something) v.	(bir şeyi) sineye çekmemek
253	Idioms	be stock still v.	hareketsiz olmak/durmak
254	Idioms	be stock still v.	kıpırdamamak
255	Idioms	be stock still v.	hiç kımıldamamak
256	Idioms	be stock still v.	put gibi durmak
257	Idioms	be, stay, stand, stock-still v.	hareketsiz olmak, durmak, kalmak
258	Idioms	be, stay, stand, stock-still v.	kıpırdamamak, kıpırdamadan durmak, kalmak
259	Idioms	be, stay, stand, stock-still v.	put gibi olmak, durmak, kalmak
260	Idioms	have heart stand still v.	kalbi duracak gibi olmak
261	Idioms	have heart stand still v.	neredeyse kalbi durmak
262	Idioms	have heart stand still v.	kalbi durmak
263	Idioms	hold still for v.	-i kabul etmek
264	Idioms	hold still for v.	'-e katlanmak
265	Idioms	hold still for v.	'-e dayanmak
266	Idioms	hold still for v.	'-i tolere etmek
267	Idioms	hold still for v.	'-e tahammül etmek
268	Idioms	stand still for v.	-i kabul etmek
269	Idioms	stand still for v.	'-e katlanmak
270	Idioms	stand still for v.	'-e dayanmak
271	Idioms	stand still for v.	'-i tolere etmek
272	Idioms	stand still for v.	'-e tahammül etmek
273	Idioms	sit still for v.	gıkı çıkmamak
274	Idioms	sit still for v.	kımıldamadan oturmak
275	Idioms	stand still for (someone or something) v.	(biri/bir şey) için kıpırdamadan durmak
276	Idioms	stay still for (someone or something) v.	(biri/bir şey) için kıpırdamadan durmak
277	Idioms	stay still for (someone or something) v.	(biri/bir şey) için hareketsiz durmak
278	Idioms	stay stock still v.	put gibi durmak
279	Idioms	stay stock still v.	donup kalmak
280	Idioms	stay stock still v.	hareketsiz durmak
281	Idioms	stay stock still v.	hiç kıpırdamadan durmak
282	Idioms	still-thriving adj.	nesli tükenmemiş
283	Idioms	(still) wet behind the ears adj.	ağzı süt kokan
284	Idioms	(still) wet behind the ears adj.	dünkü çocuk
285	Idioms	(still) wet behind the ears adj.	toy
286	Idioms	(still) wet behind the ears adj.	acemi çaylak
287	Idioms	(still) wet behind the ears adj.	acemi
288	Idioms	(still) wet behind the ears adj.	deneyimsiz
289	Idioms	still as a mouse adj.	sessiz
290	Idioms	still as a mouse adj.	gürültü yapmayan
291	Idioms	still as a mouse adj.	çıt çıkarmayan
292	Idioms	still as a mouse adj.	çok sessiz
293	Idioms	still as a mouse adj.	sus pus
294	Idioms	still as a mouse adj.	gürültü yapmadan
295	Idioms	still as a mouse adj.	çıt çıkarmadan
296	Idioms	still waters run deep expr.	durgun sular derin olur
297	Idioms	as still as a statue expr.	heykel gibi hareketsiz
298	Idioms	as still as death expr.	ölü gibi hareketsiz
299	Idioms	as still as the grave expr.	mezar gibi sessiz
300	Idioms	jury is still out on something expr.	(bir konuda/bir şeyle ilgili olarak ) henüz bir karara varılmamış/son söz söylenmemiş
301	Idioms	(still) going strong expr.	(hala) iyi durumda
302	Idioms	(still) going strong expr.	(hala) başarılı
303	Idioms	(still) going strong expr.	(hala) çalışıyor/iş görüyor
304	Idioms	(still) going strong expr.	(hala) tıkır tıkır çalışıyor
305	Idioms	(still) going strong expr.	(hala) sağlıklı/zinde
306	Idioms	the jury is (still) out (on something) expr.	(bir konuda) karar henüz verilmedi
307	Idioms	the jury is (still) out (on something) expr.	(bir konuda) henüz bir karara varılmadı
308	Idioms	the jury is (still) out (on something) expr.	(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı
309	Idioms	the jury are (still) out (on something) expr.	(bir konuda) karar henüz verilmedi
310	Idioms	the jury are (still) out (on something) expr.	(bir konuda) henüz bir karara varılmadı
311	Idioms	the jury are (still) out (on something) expr.	(bir şeyin) iyi mi kötü mü olduğu konusunda henüz bir karar varılmadı
Speaking
312	Speaking	i'm still hungry n.	hala açım
313	Speaking	if you still wish it n.	hala istiyorsan tabii
314	Speaking	keep still interj.	kımıldama
315	Speaking	you still haven't answered my original question expr.	asıl soruma cevap vermedin
316	Speaking	my mind is still there expr.	aklım hala orada
317	Speaking	look like you still don't eat much expr.	anlaşılan halen daha pek yemek yemiyorsun
318	Speaking	someone had better keep still about it expr.	anlatmasa/bahsetmese iyi olur
319	Speaking	better keep still about it expr.	anlatmasa/bahsetmese iyi olur
320	Speaking	hold the car still expr.	arabayı sabit tut
321	Speaking	still or sparkling? expr.	asitli mi asitsiz mi?
322	Speaking	I still have hope expr.	benim hala umudum var
323	Speaking	I still have a hope expr.	benim hala ümidim var
324	Speaking	I still have a hope expr.	benim hala umudum var
325	Speaking	I still have hope expr.	benim hala ümidim var
326	Speaking	whoever it was was still in there expr.	bunu yapan herkimse halen içerdeydi
327	Speaking	no matter how hard you grab onto something you still lose it expr.	bir şeye ne kadar sıkı sarılmaya çalışırsan çalış yine de kaybediyorsun
328	Speaking	do you still find me attractive? expr.	beni hala çekici buluyor musun?
329	Speaking	do you still love me? expr.	beni hala seviyor musun?
330	Speaking	it is still too soon expr.	dün bir bugün iki
331	Speaking	are we still on for lunch friday? expr.	cuma günü öğle yemeğinde görüşüyoruz o zaman?
332	Speaking	what are you still waiting for? expr.	daha ne bekliyorsun?
333	Speaking	I am still preparing my suitcase expr.	çantamı hazırlıyorum halen
334	Speaking	do you still want me to go with you? expr.	hala seninle gelmemi istiyor musun?
335	Speaking	I thought you were still in bed expr.	hala yatakta olduğunu sanıyordum
336	Speaking	do you still have it? expr.	hala sende mi?
337	Speaking	I am still preparing my suitcase expr.	halen çantamı hazırlıyorum
338	Speaking	I'm still waiting to hear from you expr.	hala senden haber bekliyorum
339	Speaking	while there's still a chance expr.	henüz fırsat varken
340	Speaking	they're still making kids read this book in the school expr.	hala çocuklara okulda bu kitabı okutuyorlar
341	Speaking	are you still angry? expr.	hala kızgın mısın?
342	Speaking	I am still awake expr.	hala uyumadım
343	Speaking	I am still awake expr.	hala yatmadım
344	Speaking	you are still denying expr.	hala inkar ediyorsun
345	Speaking	stay still expr.	hareket etme
346	Speaking	I still haven't received a response expr.	hala cevap alamadım
347	Speaking	my hands are still cold expr.	ellerim hala soğuk
348	Speaking	I'm still waiting expr.	halen daha bekliyorum
349	Speaking	I still have a hope expr.	hala bir umudum var
350	Speaking	you're still in denial expr.	hala inkar ediyorsun
351	Speaking	are you still busy? expr.	halen daha meşgul müsün?
352	Speaking	I am still here expr.	hala buradayım
353	Speaking	are you still working? expr.	hala çalışıyor musun?
354	Speaking	I'm still alive expr.	hala hayattayım
355	Speaking	keep still expr.	hareket etme
356	Speaking	hold still expr.	hareket etme
357	Speaking	I still don't know expr.	hala bilmiyorum
358	Speaking	i'm still hungry expr.	hala karnım aç
359	Speaking	do you still have a chance? expr.	hala şansın var mı?
360	Speaking	you still got a gift for the bullshit expr.	hala saçmalamakta üstüne yok
361	Speaking	it's a wonder she's still alive expr.	hala hayatta olması bir mucize
362	Speaking	the night is still young expr.	gece daha yeni başlıyor
363	Speaking	there's still no answer expr.	hala cevap yok
364	Speaking	we're all still waiting expr.	hala bekliyoruz
365	Speaking	I'm still here expr.	hala buradayım
366	Speaking	you're still denying expr.	hala inkar ediyorsun
367	Speaking	are you still there? expr.	hala orada mısın?
368	Speaking	what are you still doing up? expr.	hala ayakta ne yapıyorsun?
369	Speaking	are you still there? expr.	hala orada mısın?
370	Speaking	internet is still not working expr.	internet hala çalışmıyor
371	Speaking	it's a wonder she's still alive expr.	onun hayatta kalması bir mucize
372	Speaking	why do you think she/he still hates me so much? expr.	neden hala benden bu kadar nefret ediyor dersin?
373	Speaking	do you still love her? expr.	onu hala seviyor musun?
374	Speaking	why are you still here? expr.	neden hala buradasın?
375	Speaking	are you still angry? expr.	kızgın mısın hala?
376	Speaking	still or sparkling? expr.	köpüksüz mü köpüklü mü?
377	Speaking	do you still love him? expr.	onu hala seviyor musun?
378	Speaking	there's no way out that he's still there expr.	onun hala orada olmasına imkan yok
379	Speaking	are you still here? expr.	sen hala burada mısın?
380	Speaking	I still consider you my best friend expr.	seni hala en iyi dostum olarak görüyorum
381	Speaking	someone had better keep still about it expr.	sussa/konuşmasa iyi olur
382	Speaking	I'm still angry at you expr.	sana hala kızgınım
383	Speaking	I still love you expr.	seni hala seviyorum
384	Speaking	I am still in love with you expr.	sana hala aşığım
385	Speaking	still or sparkling? expr.	su mu soda mı?
386	Speaking	I am still in love with you expr.	seni hala seviyorum
387	Speaking	you still here? expr.	sen hala burada mısın
388	Speaking	better keep still about it expr.	sussa/konuşmasa iyi olur
389	Speaking	his hair is still wet expr.	saçları hala ıslak
390	Speaking	his hair is still wet expr.	saçı hala ıslak
391	Speaking	her hair is still wet expr.	saçı hala ıslak
392	Speaking	her hair is still wet expr.	saçları hala ıslak
393	Speaking	his hair's still wet expr.	saçı hala ıslak
394	Speaking	his hair's still wet expr.	saçları hala ıslak
395	Speaking	her hair's still wet expr.	saçları hala ıslak
396	Speaking	her hair's still wet expr.	saçı hala ıslak
397	Speaking	I still remember its delicious taste expr.	tadı damağımda kaldı
398	Speaking	my offer still stands expr.	teklifim hala geçerli
399	Speaking	what exactly happened is still being investigated expr.	tam olarak ne olduğuna dair araştırmalar devam ediyor
400	Speaking	offer's still there expr.	teklifim yine de geçerli
401	Speaking	if your offer still stands expr.	teklifin hala geçerli ise
402	Speaking	let's get/turn back while we still can/there's still time! expr.	yol yakınken dönelim
403	Speaking	I'm still working on it expr.	üzerinde çalışıyorum hala
Chat Usage
404	Chat Usage	are you still there honey? expr.	hala orada mısın hayatım?
Trade/Economic
405	Trade/Economic	still-depressed economy n.	hala durgunluk/kriz içinde olan ekonomi
Law
406	Law	stand-still clause n.	mevcudun korunması kuralı
Politics
407	Politics	stand still clause n.	statüko maddesi–mevcudun korunması kuralı
Industry
408	Industry	oil still n.	(petrol) hidrokarbon imbiği
409	Industry	coffey still n.	endüstriyel ölçekteki fermantasyonda etanolün ayrımsal damıtımı için kullanılan aparatı bulunan bir damıtıcı
Technical
410	Technical	carl still process n.	carl still süreci
411	Technical	carl still absorption stripping n.	carl still soğurumlu sıyırma
412	Technical	still air n.	durgun hava
413	Technical	still tank plating n.	durgun teknede kaplama
414	Technical	still image n.	duruk imge
415	Technical	still-air n.	durgun hava
416	Technical	solar still n.	güneş enerjili imbik
417	Technical	solar still n.	güneş enerjili damıtıcı
418	Technical	still water n.	sükunetteki su
419	Technical	water still n.	su damıtma cihazı
420	Technical	mud still n.	yastık kalası
421	Technical	still watcher n.	distilasyon takip cihazı
Computer
422	Computer	still image n.	hareketsiz görüntü
423	Computer	I still do expr.	hala da öyle
424	Computer	still on expr.	hareketsiz açık
425	Computer	still off expr.	hareketsiz kapalı
Informatics
426	Informatics	still frame n.	duruk çerçeve
427	Informatics	still picture n.	duruk imge
Telecom
428	Telecom	still video n.	durağan video
429	Telecom	still image n.	durağan görüntü
430	Telecom	still frame n.	hareketsiz çerçeve
Automotive
431	Automotive	still-air pocket n.	durgun hava bölgesi
Aeronautic
432	Aeronautic	equivalent still air range n.	eşdeğer durgun hava menzili
Marine
433	Marine	still water level n.	durgun su seviyesi
434	Marine	still-water level n.	sakin su seviyesi
Petrol
435	Petrol	still gas n.	rafineri gazı
Medical
436	Medical	still [obsolete] adj.	(çocuk) ölü doğan
Gastronomy
437	Gastronomy	still wine n.	köpüksüz şarap
Chemistry
438	Chemistry	still-pot n.	imbik
Biology
439	Biology	still life n.	(hücresel otomatta) bir nesilden diğerine geçerken değişmeyen yapı
Fishery
440	Fishery	still-fish v.	(sabit durarak) olta ile avlamak
Education
441	Education	higher still [scotland] n.	yüksek öğrenim sistemi
442	Education	higher still [scotland] adj.	yüksek öğrenime ait
Literature
443	Literature	the still of the night n.	gecenin kör vakti
Military
444	Military	stand stock still v.	kütük gibi hareketsiz olmak
Hunting
445	Hunting	still hunt n.	pusuya yatarak gerçekleştirilen av
446	Hunting	still hunt n.	pusuya yatarak avlama
447	Hunting	still hunt n.	pusu tekniği ile av
448	Hunting	still hunt n.	gizlenerek avlanma
449	Hunting	still hunt v.	(av hayvanını) pusuda gizlenerek avlamak
450	Hunting	still-hunt v.	av hayvanını izleyip pusuya düşürmek
451	Hunting	still-hunt v.	gizlice takip etmek
452	Hunting	still-hunt v.	pusuya yatmak
453	Hunting	still-hunt v.	pusuya düşürmek
Football
454	Football	stand still expecting an offside flag n.	ofsayt beklentisi
455	Football	stand still expecting an offside flag v.	ofsayt beklentisiyle durmak
Painting
456	Painting	still-life n.	cansız tabiat
457	Painting	still-life deception n.	göz aldatan
Cinema
458	Cinema	publicity still n.	(bir filmin çekimi sırasında tanıtım amaçlı çekilen) fotoğraf
459	Cinema	film still n.	(bir filmin çekimi sırasında tanıtım amaçlı çekilen) fotoğraf
460	Cinema	production still n.	(bir filmin çekimi sırasında tanıtım amaçlı çekilen) fotoğraf
Photography
461	Photography	still camera n.	fotoğraf kamerası
462	Photography	still photography n.	hareketsiz görüntü üzerine çalışılan fotoğrafçılık
463	Photography	still photography n.	hareketsiz obje fotoğrafçılığı
Slang
464	Slang	why the fuck are you still talking? expr.	ne sikime konuşuyorsun hala?
465	Slang	idst (if destroyed still true) expr.	sonsuza dek
466	Slang	idst (if destroyed still true) expr.	ebediyen
467	Slang	stid(still true if destroyed) [us] expr.	grafitilerin yanına oradaki çizimin/yazının silinse de kalıcı olduğunu/değişmeyeceğini belirtmek için yazılan bir ifade
468	Slang	stid(still true if destroyed) [us] expr.	silinse de değişmez