|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
sonucu şüpheli olan önemli ve zor iş |
enterprize n.
|
|
2 |
General |
en önemli olan |
piece de resistance n.
|
|
3 |
General |
önemli değişikliklere neden olan şey |
leaven n.
|
|
4 |
General |
daha az önemli olan şey |
handmaiden n.
|
|
5 |
General |
daha büyük veya önemli bir şeye bağlı olan şey |
incident n.
|
|
6 |
General |
daha büyük veya önemli bir şeyin sonucu olan durum |
incident n.
|
|
7 |
General |
totaliter rejim veya hiyerarşide birinin emrinde olup önemli konumu olan siyasi görevli |
gauleiter n.
|
|
8 |
General |
belirli bir zaman için önemli olan şey |
substantial n.
|
|
9 |
General |
yerinden etmek (önemli bir yerde olan birini) |
unseat v.
|
|
10 |
General |
her şeyden önemli olan (neden/amaç) |
overriding adj.
|
|
11 |
General |
daha az önemli olan (başka bir şeye göre) |
subordinate adj.
|
|
12 |
General |
en önemli olan |
foremost adj.
|
|
13 |
General |
açıklanması güvenlik açısından çok önemli olan (bilgi) |
uncleared adj.
|
|
14 |
General |
daha az önemli olan (başka bir şeye göre) |
understrapping adj.
|
|
15 |
General |
önemli konumda olan |
main line adj.
|
|
16 |
General |
ilginç veya önemli içeriği olan |
matterful adj.
|
|
17 |
General |
önemli sonuçları olan |
world-shaking adj.
|
|
18 |
General |
onun için önemli olan |
her adj.
|
|
19 |
General |
benim için önemli olan |
my adj.
|
|
|
20 |
General |
önemli veya zorlayıcı bir özelliği olan |
gutty adj.
|
|
21 |
General |
onun için önemli olan |
his adj.
|
|
22 |
General |
tarihte önemli olan |
historical adj.
|
|
23 |
General |
asıl önemli olan |
more importantly adv.
|
|
24 |
General |
asıl önemli olan da |
importantly adv.
|
|
25 |
General |
önemli sırada olan |
meg- pref.
|
|
26 |
General |
önemli sırada olan |
mega- pref.
|
|
Phrases |
|
27 |
Phrases |
önemli olan nicelik değil niteliktir |
what matters is quality rather than quantity expr.
|
|
28 |
Phrases |
önemli olan boyu değil işlevi |
function matters, not size expr.
|
|
29 |
Phrases |
önemli olan kendini nasıl gördüğündür |
what matters most is how you see yourself expr.
|
|
Proverb |
|
30 |
Proverb |
önemli olan ruh güzelliği |
beauty is only skin deep
|
|
31 |
Proverb |
önemli olan hatice değil neticedir |
a miss is as good as a mile
|
|
32 |
Proverb |
herkes hata bulabilir, önemli olan/zor olan yapıcı olmaktır |
everyone can find fault, few can do better
|
|
33 |
Proverb |
herkes eleştirir, önemli olan/zor olan yapıcı olmaktır |
everyone can find fault, few can do better
|
|
34 |
Proverb |
eleştirmek/hata bulmak kolaydır, önemli olan/zor olan yapıcı olmaktır |
everyone can find fault, few can do better
|
|
35 |
Proverb |
söylemesi kolay, önemli olan yapmak/yapabilmek |
saying is one thing, doing is another
|
|
36 |
Proverb |
söylemek/söz vermek kolay da önemli olan yapmak/yerine getirmek |
saying is one thing, doing is another
|
|
37 |
Proverb |
söylemek/söz vermek kolay, önemli olan icraata geçirebilmek |
saying is one thing, doing is another
|
|
Colloquial |
|
38 |
Colloquial |
önemli olan (bir şey yapmak |
it is a matter of (doing something) expr.
|
|
Idioms |
|
39 |
Idioms |
gittikçe önemli olan bir hareketin ilk adımı |
thin end of the wedge n.
|
|
|
40 |
Idioms |
(asıl) önemli olan |
bottom line n.
|
|
41 |
Idioms |
önemli bir mesele olan (bir şey) |
the small matter of (something) n.
|
|
42 |
Idioms |
toplumda, bir toplulukta önemli bir yeri olan kimse |
a pillar of society n.
|
|
43 |
Idioms |
(bir şey yapmada) önemli katkısı olan |
instrumental in (doing) (something) v.
|
|
44 |
Idioms |
asıl önemli olan yönlere odaklanmış |
down to brass tacks adj.
|
|
45 |
Idioms |
yapmada önemli katkısı olan |
instrumental in doing adj.
|
|
46 |
Idioms |
önemli olan niyet |
it's the intention that counts expr.
|
|
47 |
Idioms |
önemli olan niyet |
it's the thought that counts expr.
|
|
48 |
Idioms |
hiyerarşide en tepede, en önemli olan |
at the top of the food chain expr.
|
|
49 |
Idioms |
önemli olan kişiliktir |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
50 |
Idioms |
önemli olan insanın içinde sahip olduğudur |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
51 |
Idioms |
önemli olan insanın kişiliği, zekası ve yetenekleridir |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
52 |
Idioms |
önemli olan kişinin manevi özellikleridir |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
53 |
Idioms |
önemli olan özünde nasıl biri olduğundur |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
54 |
Idioms |
önemli olan işlevi |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
55 |
Idioms |
önemli olan sağladığı hizmet |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
56 |
Idioms |
önemli olan içerisinde ne olduğu/içerisinin nasıl olduğu |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
57 |
Idioms |
önemli olan ne sunduğu |
it's what's inside that counts [cliché] expr.
|
|
58 |
Idioms |
önemli olan kişiliktir |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
59 |
Idioms |
önemli olan insanın içinde sahip olduğudur |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
60 |
Idioms |
önemli olan insanın kişiliği, zekası ve yetenekleridir |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
61 |
Idioms |
önemli olan kişinin manevi özellikleridir |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
62 |
Idioms |
önemli olan özünde nasıl biri olduğundur |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
63 |
Idioms |
önemli olan işlevi |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
64 |
Idioms |
önemli olan sağladığı hizmet |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
65 |
Idioms |
önemli olan içerisinde ne olduğu/içerisinin nasıl olduğu |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
66 |
Idioms |
önemli olan ne sunduğu |
it's what's on the inside that counts [cliché] expr.
|
|
Speaking |
|
67 |
Speaking |
benim için tek önemli olan sensin |
you're all that matters to me expr.
|
|
68 |
Speaking |
bu kadar önemli olan ne? |
what's the big deal? expr.
|
|
69 |
Speaking |
bizim için önemli olan |
what is important for us is.. expr.
|
|
70 |
Speaking |
bizim için önemli olan |
what matters for us is.. expr.
|
|
71 |
Speaking |
önemli olan tek şey |
the only thing that matters expr.
|
|
72 |
Speaking |
önemli olan kemiyet değil keyfiyettir |
it is the quality that counts not the quantity expr.
|
|
73 |
Speaking |
önemli olan katılmaktı |
it's the participation that matters expr.
|
|
74 |
Speaking |
önemli olan düşünce |
it's the thought that counts expr.
|
|
75 |
Speaking |
önemli olan düşünmüş olmak |
it's the thought that counts expr.
|
|
76 |
Speaking |
önemli olan nicelik değil niteliktir |
it is the quality that counts not the quantity expr.
|
|
77 |
Speaking |
önemli olan miktar değil kalitedir |
what matters is quality rather than quantity expr.
|
|
78 |
Speaking |
önemli olan kemmiyet değil keyfiyettir |
it is the quality that counts not the quantity expr.
|
|
79 |
Speaking |
kazanman ya da kaybetmen önemli değil, asıl olan oyunu nasıl oynadığındır |
it's not whether you win or lose, it's how you play the game expr.
|
|
|
80 |
Speaking |
önemli olan tek şey |
the only thing that counts expr.
|
|
81 |
Speaking |
önemli olan tek şey bu |
that's all that matters expr.
|
|
82 |
Speaking |
önemli olan miktar değil kalitedir |
it is the quality that counts not the quantity expr.
|
|
83 |
Speaking |
tek önemli olan şey bu |
that's all that matters expr.
|
|
Trade/Economic |
|
84 |
Trade/Economic |
mali tabloları önemli ölçüde etkileyen ya da mali tabloların açık, yorumlanabilir ve anlaşılabilir olması açısından açıklanması gerekli olan diğer hususlar |
other significant matters effecting to or making financial statements more clear, interpretable and understandable should be disclosed n.
|
|
Politics |
|
85 |
Politics |
iktisadi hayatta önemli ve etkin görevlere sahip olan devlet |
corporative n.
|
|
86 |
Politics |
iskoçya'nın en önemli beş kenti olan edinburgh, glasgow, aberdeen, dundee ve perth'in belediye başkanlarına verilen ad |
lord provost n.
|
|
Physiology |
|
87 |
Physiology |
sinirsel iletimde önemli işlevi olan bir monoamin |
monoamine neurotransmitter n.
|
|
Math |
|
88 |
Math |
yüksek matematikte olan, önemli bir integral türü |
elliptic integral n.
|
|
89 |
Math |
bir sayının ölçüm cihazının hassasiyeti ölçüsünde önemli olan tüm basamakları |
significant digits n.
|
|
90 |
Math |
bir sayının ölçüm cihazının hassasiyeti ölçüsünde önemli olan basamaklarından her biri |
significant figure n.
|
|
Chemistry |
|
91 |
Chemistry |
bazik magmatik kayaçların önemli bir bileşeni olan magnezyum demir silikat grupları |
chrysolite n.
|
|
Marine Biology |
|
92 |
Marine Biology |
önemli bir sofra balığı olan nispeten küçük bir vantuz balığı |
buffalo fish n.
|
|
93 |
Marine Biology |
önemli bir sofra balığı olan nispeten küçük bir vantuz balığı |
smallmouth buffalo n.
|
|
94 |
Marine Biology |
önemli bir sofra balığı olan nispeten küçük bir vantuz balığı |
ictiobus bubalus n.
|
|
95 |
Marine Biology |
avustralya'ya özgü, cheliodactylidae familyasından olan birkaç önemli sofra balığına verilen ad |
morwong n.
|
|
96 |
Marine Biology |
avustralya'ya özgü, cheliodactylidae familyasından olan birkaç önemli sofra balığına verilen ad |
sea carp n.
|
|
97 |
Marine Biology |
yüksek besin değeri olan önemli bir tatlı su balığı cinsi |
pohagen n.
|
|
Zoology |
|
98 |
Zoology |
kuzey amerika'nın kuzey bölgelerinde küçük etoburlar için önemli bir besin olan bir tarla faresi |
tundra vole (microtus operarius) n.
|
|
Botanic |
|
99 |
Botanic |
kuzey amerika'ya özgü, yabani kuşlar için önemli bir besin kaynağı olan bir ot |
whitetop (fluminea festucacea) n.
|
|
100 |
Botanic |
kuzey amerika'nın batı kesiminde yetişen, önemli otlak ve yem kaynağı olan, gülgiller familyasına mensup cercocarpus cinsi çeşitli çalı veya küçük ağaçlara verilen ad |
mountain mahogany n.
|
|
101 |
Botanic |
karayipler'e özgü önemli kereste kaynağı olan bir ağaç |
cocuswood n.
|
|
102 |
Botanic |
karayipler'e özgü önemli kereste kaynağı olan bir ağaç |
west indian ebony n.
|
|
Social Sciences |
|
103 |
Social Sciences |
amerikan kültürünün diğer kültürlerden daha önemli olduğunu düşünme eğiliminde olan |
americentric adj.
|
|
Education |
|
104 |
Education |
katılan için önemli sonuçları olan sınav |
high-stakes testing n.
|
|
105 |
Education |
katılan için önemli sonuçları olan sınav |
high-stakes test n.
|
|
106 |
Education |
(ingiliz ve amerikan üniversitelerinde) genellikle fakültenin önemli üyelerinden oluşup akademik standartları ve düzenlemeleri sürdürmekle görevli olan yönetim kurulu |
senate n.
|
|
History |
|
107 |
History |
fırat nehri üzerindeki, sümer döneminde önemli bir dini merkez olan antik babil şehri |
nippur n.
|
|
108 |
History |
dar ve gövdeye sarılıp ucu sol ele alınarak kullanılan işlemeli bir atkısı olan bizans imparatorluğuna ait önemli ve ayırt edici bir kostüm |
loros n.
|
|
Archaeology |
|
109 |
Archaeology |
içinde önemli bir kişinin gömüt bölmesi olan |
chambered adj.
|
|
Religious |
|
110 |
Religious |
alman teolog georg major'un hristiyan inancının önemli bir unsuru olan hayır işlerinin kurtuluş için elzem olduğunu ifade ettiği öğretileri |
majorism n.
|
|
Military |
|
111 |
Military |
donanma komutanlıkları, muvazzaf donanma birlikleri ve donanmanın harekat kontrolüne tabi olan gemilerin durumları, konumları ve hareketlerine ilişkin önemli bilgileri toplayıp belirli komutanlıklara iletmek için kurulmuş bir sistem |
movement report system n.
|
|
Music |
|
112 |
Music |
eksen veya ses için önemli olan |
essential adj.
|
|
Theatre |
|
113 |
Theatre |
gösterinin yıldızı olan önemli şovmen |
top-liner [uk] n.
|
|
Slang |
|
114 |
Slang |
önemli olan husus |
name of the game n.
|
|
115 |
Slang |
önemli bir konuya maydanoz olan çıkıntı tip |
crapweasel n.
|
|
116 |
Slang |
önemli bir konuya maydanoz olan çıkıntı tip |
crap-weasel n.
|
|
117 |
Slang |
biri için önemli olan/birinin önemsediği şey |
jam n.
|
|
Modern Slang |
|
118 |
Modern Slang |
kişinin yaşadığı psikedelik bir deneyimde onun için önemli olan/dönüm noktası olan bir an |
acid moment n.
|
|