-lived - Türkisch Englisch Wörterbuch

-lived

Bedeutungen von dem Begriff "-lived" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 3 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
-lived adj. canlı
-lived adj. ömürlü
-lived adj. yaşamlı

Bedeutungen, die der Begriff "-lived" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 44 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
long-lived adj. uzun ömürlü
These substances are long-lived and bio-accumulative.
Bu maddeler uzun ömürlü ve biyolojik olarak birikimlidir.

More Sentences
short-lived adj. kısa ömürlü
But since it was not given the slightest priority, it was short-lived.
Ancak en ufak bir öncelik verilmediği için kısa ömürlü oldu.

More Sentences
Mechanic
short-lived adj. kısa ömürlü
Any discrimination should be kept to a minimum and should be as short-lived as humanly possible.
Her türlü ayrımcılık asgari düzeyde tutulmalı ve mümkün olduğunca kısa ömürlü olmalıdır.

More Sentences
General
short-lived peace n. kısa süren barış
longest-lived adj. en uzun ömürlü
long-lived adj. dayanıklı
lived-in adj. kendi evindeymiş gibi
lived-in adj. rahat
lived-in adj. doğal
low-lived adj. adi
low-lived adj. düşük
low-lived adj. varoş
low-lived adj. kaba
low-lived adj. namussuz
low-lived adj. güvenilmez
low-lived adj. alçak
long-lived adj. uzun süre dayanan
long-lived adj. uzun süren
long-lived adj. kalıcı
long-lived adj. uzun soluklu
long-lived adj. uzun süre çalışan
long-lived adj. sağlam
Phrases
(and) they lived happily ever after expr. (ve) ömürlerinin sonuna kadar mutlu oldular/yaşadılar
and they lived happily ever after expr. ve sonsuza dek mutlu yaşadılar
Colloquial
(one) hasn't lived (until) expr. (bir şeyi yapmadan) yaşadım deme
(one) hasn't lived (until) expr. (biri) bir şeyi yapmadan yaşamış sayılmaz
Speaking
i kind of lived there for a while expr. bir süre orada yaşadım sayılır
I lived with my parents last year expr. geçen yıl ailemle birlikte yaşıyordum
how long have you lived here? expr. ne zamandır burada yaşıyorsunuz?
how long have you lived here? expr. ne zamandır burada yaşıyorsun?
you haven't lived expr. (yapmamışsan/görmemişsen) yaşamamışsın demektir/yaşamış sayma kendini
you haven't lived till something expr. -e kadar yaşıyorum/yaşadım diyemezsin
you haven't lived until something expr. -e kadar yaşıyorum/yaşadım diyemezsin
I have lived here for years expr. yıllardır burada yaşıyorum
Trade/Economic
other long lived assets n. diğer duran varlıklar
long lived (fixed) assets n. duran varlıklar
intangible long lived assets n. maddi olmayan duran varlıklar
tangible long lived assets n. maddi duran varlıklar
intangible long lived assets n. maddi olmayan uzun ömürlü varlıklar
long lived assets n. uzun ömürlü varlık
long lived assets n. uzun ömürlü varlıklar
Politics
short-lived climate pollutants n. kısa ömürlü çevre kirleticiler
Social Sciences
lived name n. mevcut isim
lived name n. kullanılan isim