Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | algılanmak | be perceived v. | ||
Atoms can not be perceived with naked eye. Atomlar çıplak gözle algılanamaz. More Sentences |
||||
General | algılanmak | perceive v. | ||
He is often perceived to be confident, but he is actually very shy. Genellikle kendine güvenen biri olarak algılanır ama aslında çok utangaçtır. More Sentences |
||||
General | algılanmak | greet v. |
Türkisch | Englisch | |
---|---|---|
General | ||
General | olarak algılanmak | be perceived as v. |
General | kötü algılanmak | give a bad impression v. |
General | kötü algılanmak | have a negative impression on v. |
General | yanlış algılanmak | be misperceived v. |
Idioms | ||
Idioms | kötü algılanmak | go down badly v. |
Idioms | iyi algılanmak | go down well v. |
Idioms | iyi algılanmak | go off well v. |
Politics | ||
Politics | bilinçaltıyla algılanmak üzere hazırlanan reklam | subliminal advertising n. |
Social Sciences | ||
Social Sciences | kişinin doğumda kendisine atanmış cinsiyet yerine kendi cinsiyetiyle algılanmak adına yaşadığı süreç | transition n. |
Latin | ||
Latin | olmak demek algılanmak demektir | esse est percipi (to be is to be perceived) expr. |