bilinçli - Türkisch Englisch Wörterbuch

bilinçli

Bedeutungen von dem Begriff "bilinçli" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 19 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
bilinçli conscious adj.
This task is so repetitive it doesn't require much conscious thought.
Bu görev o kadar tekrarlayıcıdır ki fazla bilinçli düşünce gerektirmez.

More Sentences
General
bilinçli aware adj.
Which region could be the most aware and most motivated to welcome and work towards maritime safety?
Hangi bölge deniz güvenliğini karşılama ve bu yönde çalışma konusunda en bilinçli ve en motive bölge olabilir?

More Sentences
bilinçli conscious adj.
Factory workers must be very safety-conscious on the field.
Fabrika işçileri sahada güvenlik konusunda çok bilinçli olmalı.

More Sentences
bilinçli deliberate adj.
Now the effort to be instrumental in a peace process by engaging in a deliberate dialogue seems to be working.
Şimdi bilinçli bir diyaloga girerek barış sürecinde etkili olma çabası işe yarıyor gibi görünüyor.

More Sentences
bilinçli informed adj.
The most important objection is that it would not ensure consumers' ability to make an informed choice.
En önemli itiraz, tüketicilerin bilinçli bir seçim yapabilmelerini sağlamayacağı yönündedir.

More Sentences
bilinçli deliberate adj.
The Convention approach is a deliberate break with the past.
Sözleşme yaklaşımı geçmişten bilinçli bir kopuştur.

More Sentences
bilinçli facultative adj.
bilinçli knowing adj.
bilinçli deliberative adj.
bilinçli awake adj.
bilinçli conscient adj.
bilinçli acknowne adj.
bilinçli cognizant adj.
bilinçli guilty [obsolete] adj.
bilinçli open-eyed adj.
bilinçli ponderate adj.
bilinçli scient adj.
bilinçli supraliminal adj.
Psychology
bilinçli lucid n.

Bedeutungen, die der Begriff "bilinçli" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 109 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
bilinçli seçim informed choice n.
Instead, consumers should be able to make informed choices.
Bunun yerine, tüketiciler bilinçli seçimler yapabilmelidir.

More Sentences
duyguyu bastırmak (bilinçli olarak) suppress v.
She can't suppress her emotions.
O, duygularını bastıramaz.

More Sentences
bilinçli olmak be conscious v.
Can we be sure that anything or anyone is conscious?
Bir şeyin veya birinin bilinçli olduğundan emin olabilir miyiz?

More Sentences
bilinçli bir şekilde consciously adv.
This is about their consciously seeking partnerships with local firms and organisations.
Bu, yerel firma ve kuruluşlarla bilinçli bir şekilde ortaklık arayışına girmekle ilgilidir.

More Sentences
bilinçli olarak consciously adv.
I am consciously using this word in the same way as the expression 'political courage'.
Bu kelimeyi bilinçli olarak 'siyasi cesaret' ifadesiyle aynı anlamda kullanıyorum.

More Sentences
bilinçli bir şekilde deliberately adv.
They have set out quite deliberately to destroy the achievements of the Oslo process.
Oslo sürecinin kazanımlarını yok etmek için oldukça bilinçli bir şekilde harekete geçtiler.

More Sentences
bilinçli davranış conscious behaviour n.
bilinçli bilgi conscious knowledge n.
duygu bastırma (bilinçli olarak) suppression n.
bilinçli rüya lucid dream n.
bebekken vaftiz edilmeyi kabul etmeyip yetişkinlikte bilinçli olarak vaftiz edilmeyi savunan anabaptist n.
bilinçli zihin conscious mind n.
bilinçli farkındalık conscious awareness n.
bilinçli tasarrufçu savvy saver n.
gemileri bilinçli olarak kayalıklara çeken ve kayalıklara çarparak batan gemileri yağmalayan korsan shipwrecker n.
bilinçli çabadan ziyade sezgilerle hareket edilen sakin dikkatlilik durumu zen n.
bilinçli ve esprili bir şekilde kendine işaret eden bir hikaye, konuşma meta n.
bilinçli hareket move n.
siyasi olarak bilinçli veya örgütlenmiş her bir grubun kendi çıkarlarını savunma hakkı ve özgürlüğünün bulunduğu teorisi particularism n.
bilinçli deneyimin duyusal ürün ya da bellek imgesi olarak ortaya çıkması presentation n.
bilinçli deneyimin duyusal ürün ya da bellek imgesi olarak ortaya çıkması presentment n.
bilinçli zihin sentient n.
bilinçli seçimler yapmak make conscious choices v.
bilinçli karar vermek make conscious decisions v.
bilinçli olarak duyguyu bastırmak suppress v.
bilinçli tüketmek consume consciously v.
bilinçli kullanmak use something consciously v.
bilinçli kullanmak utilize something consciously v.
bilinçli olarak kullanmak use something consciously v.
bilinçli olarak kullanmak utilize something consciously v.
yarı bilinçli semiconscious adj.
öz bilinçli self-conscious adj.
sağlık bilinçli health-conscious adj.
bilinçli bir şekilde yapmacık ve abartılı davranan camp adj.
öz bilinçli olmayan unselfconscious adj.
bilinçli kontrol altında olan volitional adj.
güvenliği sağlama ve tehlikeyi önleme konusunda bilinçli olan safety-conscious adj.
yarı bilinçli half-conscious adj.
aşırı bilinçli hyperconscious adj.
aşırı bilinçli overconscious adj.
yarı bilinçli semi-conscious adj.
bilinçli bir şekilde facultatively adv.
bilinçli bir şekilde deliberatively adv.
bilinçli olarak deliberatively adv.
kısmen bilinçli olarak semiconsciously adv.
bilinçli biçimde self-consciously adv.
bilinçli bir şekilde thinkingly adv.
bilinçli şekilde inly adv.
Colloquial
kalori bilinçli calorie-conscious adj.
Idioms
bilinçli cahillik willful ignorance n.
bilinçli/aklıbaşında hareket etmek play with a full deck v.
Speaking
lütfen bilinçli tüketiniz please drink responsibly expr.
Trade/Economic
bilinçli eskitme planned obsolescence n.
bilinçli benzerlik conscious parallelism n.
bilinçli tüketim conscious consumption n.
bilinçli eskitme built-in obsolescence n.
bilinçli tüketici conscious consumer n.
eko-bilinçli pazarlama eco-conscious marketing n.
maliyet bilinçli cost-conscious adj.
Law
bilinçli taksir gross negligence n.
bilinçli taksir recklessness n.
bilinçli taksir culpable negligence n.
bilinçli taksir conscious negligence n.
üçüncü bir kişiye yapılan bilinçli yanlış bir ifade sonucu ekonomik zarara sebep olan haksız fiil injurious falsehood n.
üçüncü bir kişiye yapılan bilinçli yanlış bir ifade sonucu ekonomik zarara sebep olan haksız fiil malicious falsehood n.
bilinçli terk dereliction n.
bilinçli kimse connusant [obsolete] n.
bilinçli taksirle trafik kazası sonucu ölüme sebebiyet vermek cause death by dangerous driving v.
işbu sözleşmenin ihlal edilmesi veya ihlal tehditi altında bulunması veya bilinçli ve kasıtlı ihlali durumunda in the event of a breach or threatened breach or intended breach of this agreement expr.
işbu anlaşmanın ihlal edilmesi veya ihlal tehditi altında bulunması veya bilinçli ve kasıtlı ihlali durumunda in the event of a breach or threatened breach or intended breach of this agreement expr.
işbu sözleşmenin ihlal edilmesi veya ihlal riski altında bulunması veya bilinçli ve kasıtlı ihlali durumunda in the event of a breach or threatened breach or intended breach of this agreement expr.
Technical
içerik bilinçli anahtarlama content aware switching n.
Informatics
bağlam bilinçli internet context-aware internet n.
uygulama bilinçli ağ application fluency n.
Mining
kazı faaliyetlerini kolaylaştırmak için yapılan bilinçli yakma işlemi fire setting n.
Medical
bilinçli sedasyon conscious sedation n.
bilinçli sakinleştirme conscious sedation n.
olağan dışı miktarlarda yemek tüketimi ve bilinçli dışa atım yöntemlerini içeren bir rahatsızlık bulimia n.
bilinçli olarak çözücü soluma durumu solvent abuse n.
yarı bilinçli semicomatose adj.
Anatomy
fiziksel hareketin bilinçli kontrol olmadan yapılması motor automatism n.
Psychology
bilinçli farkındalık ölçeği mindful attention awareness scale n.
bilinçli olmayan süreçler nonconscious processes n.
birisinin hareketleri ya da ihmallerinin neticesinin bilinçli ya da bilinçsizce dikkate almama deliberate indifference n.
(delirme veya kontrolsüz davranış evresi aralığında) bilinçli kalınan evre ile ilgili lucid n.
bilinçli rüya görme durumu lucidity n.
halüsinasyon halinden normal bilinçli hale dönme grounding n.
bilinçli tüm tecrübelerimizin temelinde duyuların yattığını ileri süren psikoloji sistemi sensationism n.
(acı veya rahatsızlık veren anıları) otomatik olarak veya farkında olmadan bilinçli zihnin dışına itmek repress v.
bilinçli olmayan zihinsel aktivite ile ilgili nonconscious adj.
Physiology
bilinçli yapılan hareketlere eşlik eden bilinçsiz hareketler associated movements n.
Optics
insan gözünün önündeki görüntüyü bilinçli olarak kaydetmesi için gereken zaman micro-time n.
Social Sciences
sınıf bilinçli class-conscious n.
Literature
bir hikaye, film, oyun veya benzeri içerikte, izleyicinin önceden tahmin ettiği veya beklediği sonuçların veya olayların bilinçli olarak değiştirilmesi subvert expectations n.
bir hikaye, film, oyun veya benzeri içerikte, izleyicinin önceden tahmin ettiği veya beklediği sonuçların veya olayların bilinçli olarak değiştirilmesi subverting expectations n.
Linguistics
bilinçli bilgi conscious knowledge n.
Religious
bilinçli işlenen günah actual sin n.
bebekken vaftiz edilmeyi kabul etmeyip yetişkinlikte bilinçli vaftizi savunan bir protestan mezhebi anabaptist denomination n.
bebekken vaftiz edilmeyi kabul etmeyip yetişkinlikte bilinçli vaftizi savunan bir protestan mezhebi anabaptistry n.
bebekken vaftiz edilmeyi kabul etmeyip yetişkinlikte bilinçli vaftizi savunan bir protestan mezhebi anabaptists n.
kişiyi tanrı önünde sorumlu kılan bilinçli cehalet vincible ignorance n.
Philosophy
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık philosophical zombie n.
normal bir insan gibi görünen fakat bilinçli tecrübe, kişilik ve sezgiden yoksun olan varsayımsal varlık p-zombie n.
duygulu, bilinçli ve düşünen bir varlık olarak insan homo sapiens n.
bilinçli zihinler arası intersubjective adj.
Environment
çevrenin bilinçli şekilde kullanılması environmental stewardship n.
eko-bilinçli eco-conscious adj.
Sport
(gereksiz ve bilinçli) kural ihlali rough stuff n.
Slang
lots of luck ifadesinin bilinçli şekilde güneydoğu asyalıların ingilizce konuşmalarına bir gönderme olarak yapılan yanlış bir telaffuzu rots of ruck exclam.