Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | brawn n. | kas gücü | ||
His brawn made him a great candidate for physical jobs, but he struggled with mental tasks. Kas gücü sayesinde fiziksel işler için harika bir adaydı ama beynini kullanması gereken işlerde zorlanıyordu. More Sentences |
||||
General | brawn n. | adale gücü | ||
General | brawn n. | kas | ||
General | brawn n. | gelişmiş adale | ||
General | brawn n. | fiziksel güçlülük | ||
General | brawn n. | fiziksel olarak güçlü olma | ||
General | brawn n. | haşlanmış yabandomuzu yemeği | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | brawn n. | domuzun kafa, ayak, bacak ve dil etlerinden yapılan jöleli bir yiyecek |